İçeriği gör

Liderlik Tablosu


Beğenilen İçerik

19-07-2021 • tüm alanlarda yüksek beğeni alan içerikler

  1. 20 puan
    Bayram değil elbette çoğumuza burada ama yine de bayramınız mübarek ola dostlar. Bir dahaki bayrama varmadan hakkımıza kavuşabilmemiz duası ve ümidiyle...
  2. 15 puan
  3. 14 puan
    686 no lu KHK ile ihraç edilen üyemiz S Ş komisyon kararı ile görevine iade edilmiştir.İskenderun Eğitim Sen. Tekirdağ Eğitim Sen'den G K iade. 686 KHK
  4. 8 puan
    Bugün komisyon kararı kurumum tarafından tebliğ edildi. 24.06.2021 tarih 2021/17701 sayılı karar.
  5. 3 puan
    2018 yılı 50300 OHAL komisyonu açıkladı 2019 yılı 49922 forumda paylaşıldı 2020+2021 yılı 17701 forumda paylaşıldı. Günlük ortalama 40 dosyaya bakılıyor artık. Ortalama 28 dosyaya (belki daha az) kadar düşmüştü. 01.06.2021.. 17005 15.06.2021... 17416 24.06.2021...17701 İyi bayramlar.....
  6. 3 puan
    Fareleri suya koyup kaç dakika dayanacaklarını deneyen bilim insanları ilk etapda 15 dk dayandıklarını sonra kendilerini suya bıraktıklarını görüyo tam bu aşamada çıkarıp kurtarıyo biraz dinlendirdikten sonra tekrar suya atıyolar bu defa 5 değil 10 değil tam 60 dakika dayanıyo fareler nedeni kurtulma ümitleri Bu farelere benzettim bizleri ağzımıza bi kaşık bal verip yıllarca ümitlendirerek oyaladılar ve bu şekilde sükuneti sağladılar daha da kötüsü ha şimdi ha sonra yıllar geçiyo
  7. 3 puan
    Merhaba hayırlı akşamlar diliyorum. Eşim için takip ediyorum. Tek banka vardı.(686) 2018 Ekimde KYOK almıştık. Kurum görüşü Ocak 2021'di. Olumluydu. Öyle haber verdiler. Sadece 2014 Eylül'de 44gram altın hesabı (4300₺) değerinde idi. 2016 Ocak ayında parayı çekmiştik. Yani tek hareket vardı. Kesin idae beklerken bugün akşam red kararını gördük. Beynimizde kaynar sular aktı. Kurum MEB. İade bekliyorduk. Rabbim bizlere bunları yaşayanları dünyada ve ahirette yasatmadan ölmeyi nasip etmesin. Kazandıkları paralar hastalıklarına yetmesin. Hâlâ şaşkınlık içerisindeyim.
  8. 2 puan
    Arkadaşlar herkese iyi akşamlar öncelikle benim hareketsiz bank asya hesabı vardı ama aynı dönem de birikim yaptığım altın hesabı halkbankasinda idi. Araba almak için hesap açmış vazgeçmiştim. Hatta 2 ay sonra araba değiştirip araba için gönderdiğim halkbank hesap açıklamasına araba yazmistim. Bunları delil olarak döküman olarak dilekçeye ekleyip tüm tezlerini çürüttüm. Akabinde iade olmuştum. Sizler de benzer durumlar varsa en azından idare mahkemelerine sunun sizin yararınıza olur. Hayırlı akşamlar
  9. 2 puan
    dayanacak gücüm kalmadı artık. çok yoruldum çoook, son beş yılda yaşadığım bütün olaylar beni çok yıprattı son günlerde çok agresif biri oldum, sık sık depresyona giriyorum ?. En ufak şeyler büyük tepkiler veriyorum. İnsanlar bu tavrımı çok yadırgıyorlar; çünkü daha önce benim bu hallerime hiç şahit olmamışlardı. Ufukta bir ışık var mı, ne yapacağım, ne yapmalıyım hiç bilmiyorum. Tanıdığım biri referansla iade oldu, bana da önerdi, ben olmaz dedim. Şimdi acaba diyorum.. öneriniz var mı kaderdaşlar?
  10. 2 puan
    Evet bunu cok defa bende vurguladım komisyon 2019 kasım ile 2020 mart arası (bu tarih turkiyede pandemi başlangıcı) iki hatta üç kriterden bike iade verdiği kararları görüyorduk fakat 2020 nin mart ayından sonra pandemi de başlayınca hem komisyonun çalışma hızı düştü hemde özellikle MEB de artık eskisi gibi birden fazla kriteri dosyalara ret vermeye başladı bu komisyonin kendi hukuksuz çalışma sistematiğine bile sadik kalmadigini gosteriyor muhtemelen siyasilerden iadeleri kısın tarzinda bir emir de almış olabilirler bende MEB den hala karar bekliyorum ama umudum yok denecek kadar az çünkü bende de sendika artı 17/25 den öncesine ait olsada kapatılan kurumlarda kisa bir süre çalıştığım için SGK kaydı var dolayısıyla iki kriter var haliyle umudum pek yok geçmiş olsun şahsi fikrim idare mahkemesinden bir halt çıkmaz yok yere avukata falan para yedirip magduriyetinizi katlamayın adlı yardım talepli başvuru yapın muhtemelen mahkemeniz sonuçlanana kadar seçim tarihi de gelmiş olacak zira KHK lılar için dananın kuyruğu o zaman kopacak çünkü KHK zulmü siyasi otoritenin intikam ve rehin alma aparatı olarak kullanılıyor hukuk falan hikaye tüm hukuk yolları iktidar tarafından tikanmis dolayısıyla bu zulüm siyasi bir kararla başladı yine siyasi bir kararla sona erecek seçimi bir daha bu şer şebekesi kazanırsa geçmiş olsun 2030 lara kadar bu mesele çözülmez ama olası bir iktidar değişikliği bu huzursuzluklara da bir çözülme yaratacaktır tedrici olarak insanlar görevine ve haklarına kavuşacaktır ama evvelen bu kirli ittifaktan kurtulmamız lazım diye düşünüyorum
  11. 2 puan
    Merhaba kaderdaşlarım, iade olanlara hayırlı olsun, Allah bir daha böyle bir haksızlık, adaletsizlik yaşatmasın . Red alanlara da geçmiş olsun, Rabbim haklarınızı en kısa zamanda almayı nasip etsin. Benim inceleme hala devam ediyor. Bu bayramı da yine bayram gibi geçiremeyeceğim, tıpkı bundan önceki bayramlar gibi. İşine dönemeyen herkes benim durumumda. Allah yardımcımız olsun. Bayram gelmiş neyime..
  12. 2 puan
    İade olan arkadaşlarımız gözünüz aydın ? sizler kadar mutlu oldum inanın Allah başka sıkıntı yaşatmasın darısı tüm mağdurlara olsun Red alan arkadaşlarımız çok geçmiş olsun söyleyecek söz bulamıyorum ? bundan sonraki süreçte Allah kolaylik versin inşaallah sonu güzel gelsin
  13. 2 puan
    Kardeşim çok teşekkür ederim. Kardeşimin durumu biraz daha iyi. Yeğenimin durumu stabil. Uyutmaya devam ediyorlar. İnşallah siz de tez vakitte hayırlı, güzel haberler alırsınız.
  14. 2 puan
    677 KHK EGM 2018 Takipsizlik almıştım. En son geçen cuma kontrol etmiştim, çok şükür bu gece kabul kararımı gördüm. Garson kodlama hakkında bilgim yok.
  15. 1 puan
    2021 yılında yeniden başlamadı karar sayı numarası, 2020 ye devam ettiler. 2020 sonunda 28.000 kalmıştı. Bu veriye göre 24 Haziran 2021 itibarıyla 28.000 -17701 = 10.299 dosya kalmiş. Yanlış miyim @altuğ hocam.
  16. 1 puan
    Bu arada avukat tutma haricinde forumdaki Sayın @Muhreç Hakime gibi hukukçu dostlardan dilekçe konusunda profesyonel yardım da alabilirsiniz. Zaten dosya takibi haricinde, avukatın yaptığı tek iş bu dilekçeler. Doğrudan herhangi bir tavsiyede bulunma haddine de sahip değilim, sorumluluğunu da alamam. Olabildiğince tüm seçenekleri değerlendirmenizi tavsiye ediyorum sadece.
  17. 1 puan
    Alnı ak ve suça bulaşmamış arkadaşlarıma selamlar.idari mahkemede davamı açtım. İSTANBUL NÖBETÇİ İDARE MAHKEMESİ SAYIN BAŞKANLIĞI’NA ''ADLİ YARDIM TALEPLİDİR'' ''YÜRÜTMEYİ DURDURMA TALEPLİDİR'' ''DURUŞMA TALEPLİDİR'' DAVACI :mourner ADRESİ :xxxxxxx DAVALI : MİLLİ SAVUNMA BAKANLIĞI/ANKARA KONU : Milli Savunma Bakanlığı'nın 7145 Sayılı Kanun ve 375 sayılı Kanun Hükmündeki Kararnameye eklenen Geçici 35. Maddenin B fıkrasına dayanarak tesis ettiği xxxx tarihli SIRA NO:xxxx sayılı yazısı ile şahsımın kamu görevinden çıkarılmasına dair işlemin iptali ve bu işlem ile uğradığım maddi zararımın tazmini talebidir. TEBLİĞ TARİHİ :xxxxxxx AÇIKLAMALAR: xxxxxxxx tarihinde,son görev yaptığım xxxxxxx nizamiyesine davet edilerek,Milli Savunma Bakanlığı'nın xxxxxx tarihli, SIRA NO:xxxx sayılı ve xxxxı'nınxxxx tarihli,xxxx sayılı yazısı ile hakkımda ''KAMU GÖREVİNDEN ÇIKARILMASI'' kararı olduğu söylenerek,xxxxx tarihi itibariyle kamu görevinden ayırma işlemi yapılmıştır.Bahsekonu kamu görevinden çıkarılma kararının hangi gerekçelerle verildiği tarafıma bildirilmemiş,sadece karar tebliğ edilmiştir.Tarafıma yapılan tebliğler ektedir.(EK-1) Hakkımdaki adli ve idari yargılama süreci şu şekilde gelişmiştir; xxxxxx tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen FETÖ/PDY soruşturmaları kapsamında gözaltına alındım.Gözaltının ikinci gününde ifadem alınarak şüpheli sıfatıyla tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldım.Polise vermiş olduğum ifade ektedir.(EK-2) xxxxxx tarihinde birliğim xxxxxxxx'na çağrılarak,hakkımda yapılan soruşturmalara istinaden,xxxxxxxı'nın xxxxxtarih ve xxxxxx sayılı yazısı ile 6 ay süre ile geçici olarak görevden uzaklaştırma kararıyla açığa alındım. xxxxxxx tarihinde hakkımda yapılan adli soruşturma ile ilgili bilgime başvuracakları söylenerek xxxxxxx çağrıldım.Gözaltı sürecinde polise verdiğim ifadeye benzer mahiyette,bahsekonu FETÖ/PDY ile alakalı,belirli bir formatta hazırlanmış ,maddeler halinde sorular sorularak,hakkımda idari tahkikat yapılacağı söylenmiştir.Bu hususlar yazıya dökülerek imza altına alınmış fakat tarafıma bu yazı verilmemiştir.Sözkonusu sorular kısmen yönlendirici sorular olup,olası yanlış değerlendirmelere sebebiyet verebilecek mahiyettedir. xxxxxx tarihinde birliğim İstanbul Boğaz Komutanlığı'na çağrılarak tarafıma yazılı savunma verilmiştir.Savunmam ektedir.(EK-3) Savunmada hakkımda iddaa edilen hususlar ; a.Hakkımda elde edilen somut veriler ve Kuvvet tarafından yapılan analizler neticesinde FETÖ/PDY’nin TSK’da etkin olduğu dönemde, hakkımda tespit edilen hususların bir bütün olarak ele alınmasıyla,milli güvenliğe karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı,oluşum yada gruplara üyeliğim ,mensubiyetim,iltisakım yada bunlarla irtibatım olduğu iddaa edilmiştir. Somut veri ve analizlerin ne olduğu benimle paylaşılmamıştır. Ayrıca şunu belirtmek isterim ki bu ifadeler şablon ifadelerdir.Tam olarak hangi fiilime dayanarak hangi suçu işlediğime dair iddaada bulunulması gerekir.Üyelikmi,mensubiyetmi,iltisakmı,irtibatmı? b.FETÖ/PDY mahrem yapılanması içerisinde faaliyet gösteren şahıslarla irtibatlı olduğumun tespit edildiği söylenmiştir. Bu iddaada yanlıştır.Adli yargılama sürecimde mahkemede verdiğim ifademde detayları ile anlattığım üzere,benim 22 senelik meslek hayatımın son derece kısıtlı bir zamanında,bir asker arkadaşımın ricası üzerine, toplamda 4 saati geçmeyen bir iletişimim olmuştur.Bu iletişimim bahsekonu FETÖ/PDY'nin toplum nazarında cemaat/hizmet hareketi gibi isimlerle anıldığı ve geniş meşruiyet alanı bulduğu bir zaman diliminde olmuştur.Ve bu durumda dahi benim ciddi eleştirilerimi iletmemle son bulmuştur.Anayasamızın 24. Ve 25. maddelerinde çerçevesi çizilen din ve vicdan hürriyeti,düşünce ve kanaat hürriyeti kapsamı dışında kalabilecek hiç bir söylemim yada hareketim olmamıştır.Dolayısıyla bahsekonu FETÖ/PDY'nın örgüt olduğunu bilerek bunlarla irtibat kurduğum yada iltisakımın olduğu iddaası son derece zorlama bir iddaa olup gerçeği yansıtmamaktadır. c.FETÖ/PDY'na müzahir şahıslar tarafından kullanılan iletişim araçları ile mahrem hizmetler yapılanması içerisinda faaliyet gösteren şahıslarla irtibatımın bulunduğu söylenmiştir. Hakkımda bu konuda değerlendirilebilecek tek husus 2015 yılı temmuz ayında tarafıma yapılan, kim tarafından ne amaçla yapıldığını bilmediğim,cevap dahi vermediğim,sıfır saniyelik bir arama olup; adli yargılamamda yargıtay içtihadları yönünden benim bahsekonu FETÖ/PDY'na mensubiyetim,iltisakım yada irtibatımın olduğuna dair delil olarak kabul edilmemiştir d.Yapılan tahkikatta FETÖ/PDY iltisaklı evlere gittiğimi ve FETÖ/PDY iltisaklı şahıslarla görüştüğümü beyan ettiğim iddaa edilmiştir. Bu iddaada yanlıştır. Benim gittiğim evler ortaokul 3.sınıfta sınavlara hazırlık yaptığım dönemde,henüz 14 yaşında iken tanıştığım,bir üniversite öğrencisinden ders almak için gittiğim evlerdir. Benim bunlarla iletişimim, müfredat derslerine çalışmak, zaman zaman dini ve ahlaki konularda sohbet etmek ve hal hatır sormaktan ibarettir. O zamanlar cemaat olarak adlandırılan bu insanlarla iletişimim kişisel yapıma,dünya görüşüme,hayat tarzıma uymadağı için henüz mesleğime başlamadan son bulmuştur. e.FETÖ/PDY'nin TSK’da etkin olduğu dönemde , bunlarla iltisaklı sicil amirlerimce sicilen desteklenmiş olduğum,yine bunlarla iltisaklı kişilerle ev arkadaşlığı yapmış olduğum söylenerek bu durumunda benim iltisaklı olabileceğime dair kanaat oluşturduğu söylenmiştir. Herhangi bir sicil amirimin FETÖ/PDY iltisakı varsa,bu durumu benim bilmem mümkün değildir.Ayrıca bu iddaanın da doğru olma ihtimali sözkonusu değildir.Çünkü meslek hayatım boyunca iş yükünün son derece yoğun olduğu Harp Filo Komutanlığı bağlısı gemilerde başarıyla ifa ettiğim çalışmalarıma,yine kara birliklerinde dört farklı branşı yedekleyecek şekilde gayretli çalışmalarıma ragmen,sicilim hiç bir zaman iyi olmadı.Sicilen bir sene devre kaybıyım ve son sıralardayım. Toplamda birbuçuk seneyi geçmeyen dört farklı asker şahısla bekarevi arkadaşlığım olmuş olup bunlardan FETÖ/PDY iltisaklı olan varsa bilmiyorum. Ayrıca suçun şahsiliği ilkesi gereğince herhangi bir sicil amirimin yada hayatımın geçmiş bir döneminde bekarevi arkadaşlığı yaptığım birisinin FETÖ/PDY iltisakı varsa bu hususta kanaat kullanılıp tarafıma suçlama yüklenmesi hukuki ve ahlaki değildir. xxxxxxxx tarihinde İstanbul 22.Ağır Ceza Mahkemesinde yapılan ilk duruşmamda hakkımda beraat kararı verilmiştir.Gerekçeli beraat kararım ektedir.(EK-4) xxxxx tarihinde mahkeme tarafından verilen beraat kararını,mahkemede yaptığım savunmayı ve son olarak savunmama eklemek istediğim hususları belirttiğim dilekçemi Deniz Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Başkanlığı'na gerekli mercilere iletilmek üzere PTT ile iadeli tahahhütlü olarak gönderdim.Dilekçe ektedir.( EK-5) xxxxxx tarihinde görev yaptığım İstanbul Boğaz Komutanlığı nizamiyesine davet edilerek hakkımda ihraç işlemleri uygulanmıştır. Hakkımda tesis edilen ihraç işlemi 375 sayılı kanun hükmündeki kararname ile idareye verilen yetkinin yanlış ve keyfi kullanımından kaynaklanmıştır.Sözkonusu kararnamede idareye yetkilendirme yapılmış fakat idarenin yapacağı işlemde yargılamayı ve değerlendirmeyi ne şekilde yapacağının kapsamı belirtilmemiştir.Bu sebeple yapılan idari işlemin anayasamız ve idari yargılama usulü kanunu maddelerince değerlendirilmesi gerekmektedir. Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü MADDE 11- Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır.Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz. Devletin temel amaç ve görevleri MADDE 5- Devletin temel amaç ve görevleri, Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır. Anayasamızın bu maddesince yapılan bu haksız ihraç kararı ile maddi ve manevi haklarımı geliştirme hakkım elimden alınmıştır. Kanun önünde eşitlik MADDE 10- Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar. Anayasamızın bu maddesi gereğince devlet organlarının bir bütün olarak düşünülmesi ve yapacakları idari işlemlerde eşitlik ilkesine dikkat etmesi zorunluluğu bulunmaktadır.375 sayılı KHK ile idareye verilen yetki ile amaçlanan her ne kadar hain darbe girişiminin sıcağıyla kamuda görev alıp, devletine aidiyet ve sadakat görevini ihlal eden,bahsekonu FETÖ/PDY'nın güdümüne girip iradesini örgütten gelecek talimatlara açıp hain darbe girişimi dahil çeşitli suçlara bulaşan yada suç şüphesi olan kişileri tespit edip devletimizin güvenliğini ve bağımsızlığını sağlamak olsada,geldiğimiz noktada idarelerin verdiği bir çok kararın aceleci ve yeterince kafa yorulmadan verdiği kararlar olduğu ortadadır.Hakkımda verilen ihraç kararı ile idare yanlış ve keyfi değerlendirmelerde bulunarak anayasamızın kanun önünde eşitlik ilkesini çiğnemiştir. Temel hak ve hürriyetlerin niteliği MADDE 12- Herkes kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir.Temel hak ve hürriyetler, kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva eder. Anayasamızın bu maddesi açısından bakıldığında tarafıma uygulanan bu haksız ihraç kararı neticesinde kendi emeğim ile kazandığım ve 22 sene yüksek aidiyet bilinci ve sadakatle hizmet etttiğim askerlik mesliğim hiç bir delil sunulmadan elimden alınmıştır. Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması MADDE 13- (Değişik: 3/10/2001-4709/2 md.)Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz. Anayasamızın bu maddesi açısından bakılacak olursa hakkımda yapılan idari işlem anayasanın sözüne ve ruhuna cumhuriyetimizin niteliklerine ve de ölçülülük ilkesine açıkça aykırıdır. Suç ve cezalara ilişkin esaslar MADDE 38- Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez.Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur.Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz. Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular, delil olarak kabul edilemez.Ceza sorumluluğu şahsîdir. Benim 22 senelik meslek hayatımın son derece kısıtlı bir zamanında,bir asker arkadaşımın ricası üzerine, toplamda 4 saati geçmeyen bir iletişimim olmuştur.Bu iletişimim bahsekonu FETÖ/PDY'nin toplum nazarında cemaat/hizmet hareketi gibi isimlerle anıldığı ve geniş meşruiyet alanı bulduğu bir zaman diliminde olmuştur. Tarih ve zamanını net olarak hatırlamamakla beraber,hain darbe girişiminden seneler önce 2012 yada 2013 yılında olmuştur. Meslek hayatımın o döneminde,detaylarını adli yargılamadaki mahkeme ifademde anlattığım üzere,yoğun bir ruhsal çöküntü ve psikolojik sıkıntılar yaşamaktaydım.Benim için manevi ve ruhsal bir arayış konusu olabilecek bu iletişimim,muhatap olduğum kişinin sığ ve sınırlı bir bakış açısına sahip olması,ciddi eleştirilerimi yapmam ve karşılıklı olarak birbirimizden rahatsız olmamız nedeniyle son bulmuştur.Bu sebeple hakkımda yapılan ihraç işlemi net bir şekilde anayasamızın 38.Madde hükümlerine aykırıdır. Ailenin korunması ve çocuk hakları MADDE 41- (Değişik: 3/10/2001-4709/17 md.) Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır.Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilâtı kurar. Hakkımda uygulanan haksız ihraç kararı sonucu alnıma leke çalınmıştır.22 sene yüksek aidiyet bilinci,sadakat ve özveri ile çalıştığım mesleğim elimden alınmıştır.Askerlik mesleğim sürecince bileğimin hakkıyla kazandığım branşımla ilgili işlerle çalışma hakkım ve de sivil gemilerde çalışabilme hakkım elimdem alınmıştır.Bu durum aile huzurumu ve refahımı sarsmıştır.Eşime,aile efradıma ve silah arkadaşlarıma karşı beni mahçup duruma düşürmüştür.Bu yönüyle tarafıma yapılan ihraç işlemi anayasamızın 41.Maddesine aykırıdır. Görev ve sorumlulukları, disiplin kovuşturulmasında güvence MADDE 129- Memurlar ve diğer kamu görevlileri Anayasa ve kanunlara sadık kalarak faaliyette bulunmakla yükümlüdürler.Memurlar ve diğer kamu görevlileri ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve bunların üst kuruluşları mensuplarına savunma hakkı tanınmadıkça disiplin cezası verilemez. (Değişik: 12/9/2010-5982/13 md.) Disiplin kararları yargı denetimi dışında bırakılamaz. Meslek hayatım boyunca hiç bir silah arkadaşımın hakkına girmedim.Sadakatim,aidiyetim, mensubiyetim her zaman devletime,türk silahlı kuvvetlerine ve de kurumum deniz kuvvetlerine olmuştur.Hakkımda devletin resmi yargı organlarınca son derece detaylı incelemeler ve nihayetinde adli yargılama yapılmıştır.Bu incelemeler sonucunda tarafıma bahse konu FETÖ/PDY'na herhangi bir irtibatımın olduğuna dair hiçbir somut delil sunulmamıştır.Ayrıca şu hususu özellikle belirtmek isterim ki hakkımda tek bir tanık ifadesi olmamasına ,bahsekonu FETÖ/PDY ile hiç bir alakam olmamasına rağmen devletime olan sadakatimden ve yapılan soruşturmaların hassasiyetinden dolayı henüz 14 yaşında sınavlara hazırlık yaptığım dönemde tanıştığım ve kişisel yapıma,dünya görüşüme uymamasından dolayı henüz mesleğime başlamadan görüşmeyi kestiğim kişilerden bahsettim.Yapılan soruşturmaların her aşamasında dürüst ve açık sözlü bir şekilde devletimin yanında oldum.Bu sebeple hakkımda yapılan ihraç işlemi net bir şekilde anayasamızın 129.Maddesine aykırıdır. Sonuç olarak İdarenin hakkımda ihraç işlemini tesis ettiği 375 Sayılı KHK yaşanan hain darbe girişiminden sonra oluşan Ohal şartları dikkate alınarak 2018 yılında yürürlüğe girmiştir.Benim ihraç işlemim hain darbe girişiminden dört sene sonra olmuştur. 18 Şubat 2021 tarihinde birliğim İstanbul Boğaz Komutanlığı'na çağrılarak tarafıma verilen yazılı savunmanın sonuç kısmında yapılan idari yargılama sürecinin adli yargilama sürecimle beraber gitmesi isteğinde bulundum.Maalesef bu isteğimde dikkata alınmadı.Benim devletime olan sadakatimden ve yapılan soruşturmaların hassasiyeti açısından paylaştığım,ta çocukluğuma kadar giderek hatırladığım, benim açımdan anayasamızın 24. Ve 25. maddelerinde çerçevesi çizilen din ve vicdan hürriyeti,düşünce ve kanaat hürriyeti kapsamı dışında kalabilecek hiç bir söylemimin yada hareketimin olmadığı durumları içeren bilgiler Keyfi amatör ve hasımane bir tavırla aleyhimde kullanılmıştır.Tarafıma tek bir delil yada mantıklı bir değerlendirme sunulmamıştır. NETİCE VE TALEP: 1- xxxxxx tarihinde Deniz kuvvetleri komutanlığında hakkımda yapılan idari tahkikat tutanağının ve tarafıma sunulmayan herhangi bir iddaa,delil, analiz yada değerlendirme var ise,silahların eşitliği ilkesi gereğince, kurumum Deniz Kuvvetleri Komutatanlığı ve Milli Savunma Bakamlığı'ndan yazı ile istenerek mahkemenize gönderilmesini ve dava dosyasına konulmasını,bu hususlar için duruşma yapılarak tarafıma savunma ve söz hakkı verilmesini, 2- 375 sayılı KHK gereğince,meslekte kazanmış olduğum branşımla ilgili konularda çalışabilme imkanım ve sivil gemilerde çalışabilme hakkım elimden alınmıştır.Kendi uzmanlığım doğrultusunda bir iş bulabilmem imkansızdır.Bu durum benim ve ailem için maddi ve manevi anlamda ciddi bir yıkım oluşturmaktadır. Aile birliğimin dağılmasına sebep olabilecek mahiyettedir.Bu sebeple yapılacak yargılamada ivedilikle yürütmeyi durdurma kararının verilmesini, 3- Hakkımda yapılan kamu görevinden çıkarılma işlemi 375 Sayılı KHK'nın idareye verdiği yetkinin yanlış ve keyfi kullanılmasından kaynaklanmıştır.Tarafıma herhangi bir delil, analiz,tespit sunulmamıştır.Bu sebeple sözkonusu kamu görevinden çıkarma işleminin iptal edilmesini,mesleğime dönmem hususunda Milli Savunma Bakanlığı'na ve kurumum Deniz Kuvvvetleri Komutanlığı'na yazı yazılmasını,görevimden uzak kaldığım süreçte alamadığım maaş vs. maddi haklarımın yasal faizi ile tarafıma verilmesini, 4-Yargılama giderlerinin davalıya yüklenmesine karar verilmesini saygılarımla talep ediyorum. 07/06/2021 mourner EKLER : 1) EK-1 KAMU GÖREVİNDEN AYIRMA TEBLİĞLER 2) EK-2 POLİSE VERDİĞİM İFADE 3) EK-3 BİRLİĞİME YAPTIĞIM SAVUNMA 4) EK-4 GEREKÇELİ BERAAT KARARIM 5) EK-5 DZKK'LIĞINA VERDİĞİM DİLEKÇE
  18. 1 puan
    Komisyon 2020 yılında bir kaç kriterleri kabul etti. Biz 2014 Ocak ayında Ziraat Bankasından 128000₺'lik kredi çektik. İsteseydik malum bankadan çekebilirdik. Komisyon bunu bile kaale almamış.Rabbim bu zalimlere hem bu dünyada hem ahirette gün yüzü gostermesin
  19. 1 puan
    Aynen öyle oldu Sayın Gül reçeli. Komisyonun kuruluşunu, '90 bin iade varmış yuppii' duyumlarını, bir ara yandaş kalemlerden sıkça çıkan 'mağdur var galiba' yazılarını bu şekilde düşünün. Artık gerek kalmadığını düşündükleri için bu duyumları ve yazıları da iyice azalttılar. "Milletin istiklalini, yine milletin azim ve kararlılığı kurtaracaktır." Çözümü dışarıdan beklemenin artık zamanı geçiyor sanırım.
  20. 1 puan
    Ret alanlara imtihanlarında sabır ve kolaylık dilerim. Kabul alanların gözleri aydın olsun. Neyin hayırlısı olduğunu zaman gösterir. Enseyi karartmamak ya da mutluluktan havalara uçmamak lazım.Denge ve sakinlik her zaman iyidir. Hayırlı geceleriniz olsun.
  21. 1 puan
  22. 1 puan
  23. 1 puan
    3 yıl sonra ülkenin yönetiminde olmayacaklarını biliyorlar ve gelecek yönetimin elinde böyle bir yasa bırakmak istemiyorlar. Yoksa ohal yasasını 3 değil 13 yıl daha uygulama noktasında hiçbir güç engel olamaz bunlara.
  24. 1 puan
  25. 1 puan
    @Niksiz Teşekkür ederim inşallah siz de en kısa zamanda KABUL yazısını görürsünüz. @Hicran Teşekkür ederim iyi dilekleriniz için, tedavi devam ediyor şükür daha iyi. Bu süreç eşim dahil çevremizde gordugum kadarıyla çok acımasız ve sıkıntılı geçiyor, Allah herkese kolayliklar versin, sıkıntılarını giderip feraha ulastirsin. En kısa sürede sizin de KABUL kararınızı görmek dileğiyle.
  26. 1 puan
    @Mustafa TAŞ @Mustafa TAŞ Değerli kardeşinize ve sevgili yeğeninize duacıyım.Durumları ile ilgili bir gelişme var mı?İnşallah evinize,hanenize bayram öncesi mutlu bir haber ulaşır.Rabbim sevdiklerimize hayırlı ömürler versin,güzel yazılar yazsın. İade olan arkadaşlara çok sevindim,her red kararı da da üzüldüm.Her şey gönlünüzce olsun.
  27. 1 puan
  28. 1 puan
    @rifkirifki0606@rifkirifki0606 çok sevindim. Yanlış hatırlamıyorsam eşiniz tedavi görüyordu. İnşallah durumu iyi dir. Moral olmuştur kendisine. Tekrar geçmiş olsun, gözünüz aydın. Bekleyen herkesin kabul yazısı görmesi dileklerimle....
  29. 1 puan
    Hayırlı akşamlar arkadaşlar, saat 16:00 itibariyle eşimin kabul kararını sistemde gördüm. Çok şükür, Rabbim bekleyenlere de en kısa zamanda kabul kararınızı sistemde görmeyi nasip etsin. 672 KHK 21 ay sendika, takipsizlik 2019 da alındı, kurum da 2019 Mayıs'ta arandı. İlk basvuranlardaydik. En son geçen cuma kontrol etmiştim.
  30. 1 puan
    Boğaziçi'nin seçimsiz atanan rektörü Melih Bulu görevinden alındı. Demek ki neymiş, barışçıl mücadele geç de olsa sonuç veriyormuş. Haklı olunan konuda geri adım atmamak, dik durmak, sonuna kadar direnmek gerekiyormuş. Emeği geçen herkese tebrikler.
  31. 1 puan
    16. ceza davasından beraat almak idare mahkemesini bağlar mı? Çeşitli vesilelerle farklı başlıklarda değinilen bir husus. Özellikle 657 sayılı kanuna tabi olanlar açısından önemli. Komisyon kararlarına karşı açılan davaların neredeyse tamamında hatta OHAL sonrası kamu görevinden çıkarma davalarında da idare mahkemelerinin kararlarında yer verdikleri bir husus. Ceza davalarındaki 223/b madesinden beraatlar haricindeki diğer beraat kararları aynı suçla alakalı disiplin cezalarını yada idare mahkemelerini bağlamaz. Bu konuda bazı danıştay kararlarından alıntıları aşağıda paylaşıyorum. Paylaşımlardan "Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 20.06.2003 tarihli, 2003/67 E. ve 2003/436 K. sayılı karar" bazı mahkeme kararlarında geçmektedir." Delil Yetersizliği Nedeniyle Beraat Eden Memura Ceza Verilebileceği Yönündeki Kararlar Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 20.06.2003 tarihli, 2003/67 E. ve 2003/436 K. sayılı kararında " Memurun iddiaya konu fiili işlemediğinin veya fiilin o memur tarafından işlenmediğinin tespit edilmediği, bununla birlikte delil yetersizliğinden bahisle “şüpheden sanık yararlanır” ilkesi gözetilerek beraat kararı verildiği hallerde, memur hakkında disiplin cezası verilebileceği içtihatta kabul edilmektedir" hükmüne atıfta bulunulmuş ve delil yetersizliği gibi sebeplerle memurun adli yargıda berat etmiş olmasının disiplin yönünden ceza verilmesine engel olmayacağı bildirilmiştir. İlgili kararda delil yetersizliği sebebiyle ceza alamayan memura verilecek olan disiplin cezası değerlendirilmiş olup memurun yargılanması sonucunda suçu işlemediği yönünde karar verilmiş olması halinde ise disiplin cezasında da mahkeme kararına paralel işlem yapılması gerekmektedir. Danıştay 8. D. 14.12.1995 gün ve E.1993/374, K.1995/4392 “Ancak davacının işlediği resmi evrakta sahtecilik suçundan, iğfal kabiliyetini haiz olmaması nedeniyle Türk Ceza Kanunu açısından beraat etmiş olması, ilgilinin disiplin hukuku açısından sahtecilik suçunu işlemediğini göstermez. İlgilisi resmi evrakta sahtecilik suçunu işlemiş, ancak iğfal kabiliyetini haiz olmaması nedeniyle mahkum edilmemiştir. Ceza mahkemesinin beraat kararına rağmen^ davacının disiplin hukuku bakımından resmi evrakta sahtecilik suçunu işlediğini ve 3817 sayılı Af Kanunundan yararlanamayacağını kabul etmek gerekmektedir.” Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 20.06.2003 tarihli, 2003/67 E. ve 2003/436 K. sayılı kararı; “… İdare Mahkemesi 20.5.1999 günlü, E: …, K: … sayılı kararıyla, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125. maddesinin Devlet Memurluğundan Çıkarma başlıklı E bendinin (g) fıkrasında ‘Memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmak’ fiiline yer verildiği, polis memuru olan davacının ... Emniyet Müdürlüğü, Özel Hareket... de görevli bulunduğu sırada, ... isimli ... memuru ile birlikte 13.7.1995 tarihinde ...'dan çalınan ... plakalı ... oto ile 23.4.1995 tarihinde çalınan ... plakalı ... marka otomobillerin çalıntı olduklarını bildikleri halde ellerinde bulundurdukları, sözkonusu otoları kendi çabaları ve akrabaları aracılığı ile satma girişiminde bulundukları, otolar ele geçirildiğinde belgelerinin sahte olduğunun anlaşılması üzerine yapılan soruşturma sonucunda fiillerinin sübuta erdiği gerekçesi ile dava konusu işlemin tesis edildiğinin anlaşıldığı, davacının eyleminin adli yönünün bulunması ve davacı hakkında verilen lüzum-u muhakeme kararı gereğince yargılandığı ... 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde, E: …, K: … sayılı kararla üzerine atılı fiiller hakkında hiçbir delil elde edilemediği, fiillerinin sübuta ermediği gerekçesi ile beraat ettiği ve kararın kesinleştiği anlaşılmakla davacı hakkında verilen Devlet memurluğundan çıkarma cezasının dayanağı kalmadığından verilen disiplin cezasında hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline, davacının dava konusu işlem nedeniyle açıkta geçirdiği sürelere ilişkin parasal haklarının davanın açıldığı 8.2.1997 tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizi ile birlikte davalı idareden alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Temyiz incelemesi aşamasında Danıştay Onikinci Dairesi 14.5.2001 günlü, E: 1999/3673, K:2001/2095 sayılı kararıyla; …yapılan soruşturma sonucunda fiillerinin sübuta erdiği gerekçesiyle Devlet memurluğundan çıkarıldığı, aynı fiilden dolayı yapılan ceza yargılaması sonucu ... 2. Asliye Ceza Mahkemesinde E:1996/177, K: 1999/95 sayılı kararıyla delil yetersizliğinden beraatına hükmedildiği ve bu kararın temyiz edilmeyerek kesinleştiğinin anlaşıldığı, dava dosyası ile soruşturma dosyasının ve soruşturma dosyasında bulunan ifadelerin birlikte incelenip değerlendirilmesi sonucu davacının disiplin hükümleri bakımından üzerine atılı fiili işlediği sonucuna ulaşıldığı, 657 sayılı Yasanın yukarıda belirtilen 131. maddesine göre de, memurun ceza kanununa göre mahkum olması ya da olmamasının ayrıca disiplin cezası uygulanmasına engel teşkil etmediğinden, dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesi ile karar bozulmuştur. … İdare Mahkemesi 11.11.2002 günlü, E:2002/1581, K:2002/1424 sayılı kararıyla; bir kamu görevlisinin, üzerine atılı disiplin suçu, ceza yasasına göre de suç niteliğinde ise ve ceza yargılaması sonucunda suçun unsurlarının oluşmadığı ya da suçun o kişi tarafından işlenmediği mahkeme kararıyla saptanmışsa, böyle bir ceza mahkemesi kararının Disiplin Hukuku yönünden bağlayıcı olacağı, bu itibarla adli yargıda beraat eden davacının üstüne atılı fiilin idari yönden de işlendiği kesinlik kazanamayacağı kanaatine ulaşılarak davacı hakkında verilen devlet memurluğundan çıkarma cezasında hukuka uyarlık bulunmadığını da gerekçesine ekleyerek ilk kararında ısrar etmiştir. Davalı idare işlemin 657 sayılı Yasanın ilgili hükümlerine uygun olarak kurulduğunu belirterek kararı temyiz etmekte ve bozulmasını istemektedir. Danıştay Onikinci Dairesinin kararında belirttiği üzere; 657 sayılı Yasanın 131. maddesine göre memurun ceza yasasına göre mahkum olması ya da olmamasının disiplin cezasının uygulanmasına engel teşkil etmeyeceği açıktır. Dosyanın incelenmesinden davacının disiplin hükümleri bakımından memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunduğunun tespiti üzerine, Devlet memurluğundan çıkarma cezası ile cezalandırıldığı anlaşıldığından verilen ceza yerinde olup; dava konusu işlemin iptaline ilişkin İdare Mahkemesi kararında hukuka uyarlık görülmemiştir”. Danıştay 8. D.26.12.1995 gün ve E.1994/2698, K.1995/1014 “Dava ve soruşturma dosyasının incelenmesinden, davacının alınanilk ifadesinden para karşılığı sahte pasaport ve sahte vize ile yurtdışına çıkmak isteyenlerin pasaportlarına çıkış kaşesi vurduğunu, bu amaçla en son adlı şahısla para karşılığı üç kişinin sahte pasaportla yurtdışına çıkışını sağlama konusunda anlaştığını beyan ettiği, ancak aynı olay ve eylem nedeniyle yargılandığı ceza davasında delil yetersizliği gerekçesiyle aklandığı anlaşılmaktadır. Bu durumda gerek olayın oluş biçimi, gerekse davacının adli yargıda beraat etmiş olması ve davacının geçmiş hizmetleri ve sicilleri ile ilgili olarak davalı idarece olumsuz ve kötü olduğu yolunda bir iddia da bulunulmamış olması göz önünde bulundurularak bir alt ceza ile cezalandırılması gerekmektedir. İdare mahkemesince dava konusu işlemin bu gerekçe ile iptal edilmesi gerekirken, davacının eyleminin sübuta ermediği gerekçesiyle iptalinde hukuka uyarlık yoktur.” Disiplin Soruşturması ile Ceza Kovuşturmasının Birbirinden Ayrı İşlem Olduğu Hakkında Karar Danıştay 3. Dairesi’nin 30.03.1979 tarihli, 1979/187 E. ve 1979/253 K. sayılı kararına göre; “657 sayılı Devlet Memurları Yasasının 131. maddesinde; ‘Memurun Ceza Kanununa göre mahkum olması veya olmaması halleri, ayrıca disiplin cezasının uygulanmasına engel olamaz’ denilmektedir. Kanun koyucu bu hükümle, ceza kovuşturması ve ceza mahkemesi kararının hiçbir şekilde disiplin kovuşturması ve disiplin cezası uygulanmasını etkilemeyeceğini açık olarak öngörmüştür. Nitekim maddenin gerekçesinde de anlam itibariyle aynı ifadeler tekrarlandıktan sonra ‘... Çünkü yukarıda belirtildiği gibi arada temel mahiyet farkı vardır.’ denilmek suretiyle Kanun koyucunun temel mahiyet farkından dolayı ceza kovuşturması ve ceza mahkemesi kararının, disiplin cezası uygulanmasını etkilemeyeceğini belirtmiş bulunmaktadır. Gerçekten ceza uygulaması ile disiplin uygulaması arasında amaç, kapsam, usul ve sonuçları bakımından temel nitelik farkları mevcuttur. İşte bu sebepledir ki kanun koyucu ceza uygulaması ile disiplin uygulamasını iki ayrı ve farklı alan olarak görmekte ve bunların birbirini etkilemesini önleyici nitelikteki bir düzenlemeye yer vermektedir. Her ne kadar ceza hakiminin fiilin meydana gelmediğine veya maddi olaylara dayanarak fiil ile memur arasında bir ilişki bulunmadığına karar vermesine rağmen memur hakkında disiplin cezası uygulanması, kesin hüküm (muhkem kaziye) ilkesi ile bağdaştırılamaz ise de, disiplin cezası verecek amir ve kurulların bu hususu göz önünde tutması ve disiplin cezasının yargı denetimi sırasında kesin hüküm (muhkem kaziye) ilkesinin idari yargı yerince değerlendirilmesi doğaldır. Sonuç: Bu nedenlerle 657 sayılı Devlet Memurları Yasasının 131. maddesinin; ceza kovuşturması veya ceza mahkemesi kararının, hiçbir surette disiplin kovuşturması ve disiplin cezası uygulamasını etkilemeyecek şekilde uygulanması gerektiğine karar verildi. Fiilin işlenmediği veya fiilin sanık memur tarafından işlenmediği gerekçesiyle verilen kararlar Danıştay 10. D. 12.11.1984 gün ve E. 1984/907, K. 1984/1860 “Bir kamu görevlisinin üzerine atılı disiplin suçu, aynı zamanda ceza yasasına göre de suç niteliği taşıyorsa ve ceza yasasına göre yapılan soruşturma veya yargılama sonucunda ilgili suçsuz görülmüşse, artık ilgilinin üzerine atılı suçu işlemediğinin kabulü zorunludur. Ceza yasasına göre yapılan soruşturma veya yargılama sonucu saptanamayan bir suçun, disiplin soruşturması dayanak alınıp, işlenmiş olduğunun kabulüne olanak yoktur.” Danıştay 10.D. 27.10.1987 gün ve E.1987/2015, K.1987/1721 “Bir kamu görevlisinin üzerine atılı disiplin suçu, aynı zamanda ceza yasasına göre de suç niteliğinde ise ve ceza yargılaması sonucunda suçun unsurlarının oluşmaması ya da suçun o kişi tarafından işlenmediğinin saptanması gerekçesiyle ilgili beraat etmiş ise bu beraat kararının disiplin cezası verilmesindeki bağlayıcılığı tartışmasızdır. Ancak delil yetersizliği nedeniyle verilen bir beraat karan, disiplin cezası verilmesi konusunda mutlak anlamda bağlayıcı nitelikte değildir. Esasen ceza hukuku açısından da delil yetersizliği nedeniyle verilen beraat karan tam aklanma niteliği taşımamaktadır. Bu nedenle davacının, delil yetersizliğinden beraat etmesi karşısında olayın, disiplin soruşturması sırasında toplanan deliller ve tanık ifadeleriyle irdelenmesi gerekmektedir.”
  32. 1 puan
    İdare mehkemeleri ve sonraki aşamalarda kullanılabilecek bir ihlal. Kaynak: Prof. Dr. Metin Günday Armağanı 2. Cilt https://www.atilim.edu.tr/uploads/pages/iletisim-1517410938/1601883076-Prof.Dr.Metin_Gunday_Armagani_cilt_2.pdf 15. OHAL KHK larından kaynaklı "Yaşama Hakkı, Maddi ve Manevi Varlığın Bütünlüğünün Dokunulmazlığı Haklarının İhlâli Sorunu" Anayasanın 15. maddesinin 2. fıkrası ise olağanüstü yönetim usûlleri altında dahi müdahale edilemeyecek hakları düzenlemektedir. Yaşama hakkı ile maddi ve manevi varlığın bütünlüğü hakları bunlar arasında yer almaktadır. Bu haklar, aslında Anayasamızın 17. maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin ilk fıkrası şöyledir: “Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.” Anayasa koyucu, 17. maddenin ilk fıkrasında yer alan bu hakları, önemine binaen, 15. maddeyle özel olarak koruma altına almış; sözü geçen haklara olağanüstü yönetim usûlleri altında dahi dokunulamayacağını emretmiştir. AYM ise bu hakkın kapsadığı değerlerin neler olduğunu çeşitli kararlarında açıklamıştır. AYM’ye göre insan onurunun korunması, maddi ve manevi varlığın korunması hakkının gerekleri arasında yer almaktadır: “Herkesin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkını güvence altına alan Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrası insan onurunu korumayı amaçlamıştır. Bu hüküm bir taraftan Devlete, insan onurunu zedeleyen fiillerden kaçınma ödevi yüklerken, diğer taraftan bu tür fiillerin Devlet görevlileri ya da üçüncü kişiler tarafından meydana gelmesi halinde bu fiilleri etkili bir şekilde soruşturma ve failleri cezalandırma ödevi yüklemektedir (B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 22)” (Başvuru No: 2014/12984, k.t. 26.2.2015, par. 34). Görüldüğü gibi Mahkeme, insan onurunun korunmasını, maddi ve manevi varlığın korunması hakkının aslî unsurlarından biri olarak görmüş; bu bağlamda devletin negatif ve pozitif yükümlülüklerinin olduğunu belirtmiştir. On binlerce kişinin hiçbir idarî soruşturma ve mahkûmiyet kararı olmaksızın kamu görevinden ihracı, bizzat devletin kişilerin onurlarına, maddi ve manevi varlıklarına saldırı niteliği taşımaktadır. Bu yönüyle OHAL KHK’leri, Anayasanın 15. maddesinin 2. fıkrasının ihlâli niteliğindedir. Öte yandan Mahkeme, kişinin şeref ve itibarının korunmasını, onun manevi varlığının korunması kapsamında görmektedir: “Bireyin şeref ve itibarı, Anayasa’nın 17. maddesinde yer alan “manevi varlık” kapsamında yer almaktadır. Devlet, bireyin manevi varlığının bir parçası olan şeref ve itibara keyfi olarak müdahale etmemek ve üçüncü kişilerin saldırılarını önlemekle yükümlüdür” (Başvuru No: 2014/6128, k.t. 07.07.2015, par. 47). Görülüyor ki AYM, kişinin şan ve şöhretinin korunmasını, maddi ve manevi varlığın korunması hakkının bir parçası olarak görmüş, bu bağlamda devletin biri negatif, diğeri pozitif olmak üzere iki tür yükümlülüğü olduğunu belirtmiştir. Böylece devlet, negatif yükümlülüğü bağlamında kişinin şan ve şöhretini sarsacak her tür müdahaleden kaçınacaktır. Pozitif edimi bağlamında ise kişinin şan ve şöhretini üçüncü kişilerden gelebilecek her tür saldırıdan koruyacaktır. Ne var ki devlet, aşağıda görüleceği gibi, OHAL KHK’leriyle ihraç edilenlere karşı her iki edimini de ihlâl etmiştir. Bu ihraçlarda izlenen yöntem, OHAL KHK’lerinin “Terör örgütlerine (...) üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olan ve ekli (1) sayılı listede yer alan kişiler kamu görevinden başka hiçbir işleme gerek kalmaksızın çıkarılmıştır.” şeklindeki şablon hükmüdür. Bu hükmün atıfta bulunduğu ekli listelerde ise kişilerin sicil numaraları, görev yaptıkları kurum, vatandaşlık numaraları, ad ve soyadları gibi bilgiler yer almaktadır. Bu KHK’ler ve ekli listeleri, Resmî Gazete’de ve diğer basın-yayın organlarında yayınlanmıştır. Böylece on binlerce kişi, sadece kendi sosyal çevreleri nezdinde değil, tüm Türkiye kamuoyu nezdinde terör örgütlerine üye veya bu örgütlerle irtibatlı yahut iltisaklı olarak ilan edilmiştir. Bu ise devletin, kişinin şan ve şöhretine müdahale etmekten kaçınma yükümlülüğünü yerine getirmediğinin açık bir kanıtıdır. Aksine devlet, kamu görevinden ihraç konusunda izlediği yöntemle, sadece ihraç ettiği kişilerin değil, ailelerinin şeref ve itibarlarına da açıkça saldırmıştır. Üstelik bu yöntemle ihraç edilenlerden bir bölümü, uluslararası tanınırlığa sahip kişilerdir. Böylece bu kişiler yönünden ihraçlarda izlenen yöntem, sözü geçen kişilerin şeref ve itibarını sadece Türkiye kamuoyu nezdinde değil, aynı zamanda uluslararası düzeyde de ağır ölçüde zedelemiştir. Kemal Gözler ise ihraçlar konusunda izlenen bu yöntemi şu sözlerle eleştirmektedir: “Böylece devletimiz Resmî Gazetede yayınladığı bir işlemle vatandaşlarından bir kısmının “terör örgütü üyesi olduğunu” ilân etmektedir. Oysa bu şekilde resmen “terör örgütü üyesi olduğu” neşir ve ilân edilen vatandaşların bir kısmının “terör örgütlerine … üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı” olduğuna ilişkin verilmiş bir mahkeme kararı yoktur. Bırakınız bir mahkumiyet kararını bunların bir kısmı hakkında açılmış bir ceza davası dahi yoktur. Ayrıca belirtmek gerekir ki, böyle bir mahkumiyet kararı olsa bile, hukuk devletinin cari olduğu bir ülkede, devlet, mahkûm olan bir kişinin ismini bu şekilde Resmî Gazetede yayınlayarak teşhir edemez. Bu gayri medenî bir uygulamadır. Böyle bir uygulama devlet adabına da aykırıdır. Bu nedenle insanın aklına haklı olarak söz konusu KHK’ler hazırlanırken ilgili kişileri terzil etme saikıyla mı hareket edildiği sorusu gelmektedir.”(10) İzlenen bu yöntemle, kamu görevinden ihraç edilenlere hatta onların aile üyeleri ve yakınlarına uygulanan manevi cebir, totaliter sistemlerin unsurlarından biri olan devletin terör uygulaması yöntemini akla getirmektedir. Bu konudaki en güvenilir ve değerli çalışmanın yazarı olan Juan J. Linz’e göre, “Totaliter sistemlerin hiç değilse bazı safhalarındaki ayırıcı özellikleri, kitlesel zor kullanımıdır: Polisin hiç bir dış kontrol altında olmadan hareket etmesi, suç ispatlanmaksızın hapis (...), bazı halk kategorilerinin tümüne karşı baskı tedbirleri, açık yargılamanın hatta savunma imkanlarının olmayışı, sanığın eylemleriyle tamamen orantısız cezalar verilmesi ve bütün bunların, yakın tarihte emsali olmayan bir ölçüde uygulanması.” Linz’in işaret ettiği gibi, “siyasal otorite organlarınca, bireylere veya gruplara karşı keyfî ve yoğun zor kullanımı ve böyle bir kullanımın ya da bu birey veya grupların yok edilmelerinin inanılır bir tehdit teşkil etmesi” şeklindeki “siyasal terör, totaliter yönetimin ayırıcı özelliğini meydana getirmiştir.” “Bu siyasal terör (...) totaliter diyemeyeceğimiz siyasal sistemlerde de görünebilir. Kuşkusuz (...) demokrasi-dışı rejimler de, teröre başvurabileceklerini ve en temel insan haklarını çiğneyebileceklerini göstermişlerdir.”(11) Görüldüğü gibi 2020’lerin Türkiyesi, Juan J. Linz’in 1970’lerin sonlarında kaleme aldığı satırlarla önemli ölçüde örtüşmektedir. Nihayet, ihraç edilenlerin tüm kişisel verilerinin Resmî Gazete’de ve diğer basın ve yayın organlarında neşredilmesi, Kemal Gözler’in vurguladığı gibi Türk Ceza Kanununun 136. maddesini de ihlâl etmiştir.(12) Bu hükme göre, “Kişisel verileri, hukuka aykırı olarak bir başkasına veren, yayan veya ele geçiren kişi, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” Ek 1, 2 ve 3’teki yer alan veriler, TCK’nin bu hükmünün kaç kez ihlâl edildiğini ortaya koymaktadır. Bilindiği gibi, olağanüstü hal süresince KHK’ler yoluyla kamu görevinden ihraç ve pasaportlarının iptali sonucuyla karşılaşanların önemli bir bölümü, üçüncü şahısların haksız ve mesnetsiz iftiraları neticesinde, bu tür bir uygulamaya maruz kalmışlardır. O tarihlerde, olağanüstü yönetimin hukuksuz uygulamalarını fırsata dönüştüren pek çok kişi, herhangi bir vesileyle hoşlanmadıkları, husumet veya kıskançlık besledikleri üçüncü kişiler aleyhine Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMER) ve Başbakanlık İletişim Merkezi’ne (BİMER) şikayetlerde bulunmuşlardır. Binlerce kamu görevlisinin kamu görevinden ihraçları ve pasa portlarının iptalleri bu suretle gerçekleşmiştir.(13) Bu ise kişilerin şan ve şöhretlerini üçüncü kişilerin haksız saldırılarından koruması gereken devletin bu edimini de ihlâl ettiğinin açık bir göstergesidir. Böylece devlet, şan ve şöhretin korunması karşısında, AYM içtihadı ile tespit edilen negatif ve pozitif edimlerin her ikisini de yerine getirmemiştir. Nihayet bir başka kararında ise AYM, kişinin fiziksel ve zihinsel bütünlüğünün korunmasını, maddi ve manevi varlığın korunması kapsamında görmüştür. Mahkemeye göre, “Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu belirtilmekte olup, bu düzenlemede yer verilen maddi ve manevi varlığı koruma ve geliştirme hakkı, Sözleşme’nin 8. maddesi çerçevesinde özel yaşama saygı hakkı kapsamında güvence altına alınan fiziksel ve zihinsel bütünlük hakkı ile bireyin kendini gerçekleştirme ve kendine ilişkin kararlar alabilme hakkına karşılık gelmektedir (B. No: 2013/2187, 19/12/2013, § 30). (...) Bireyin fiziksel ve zihinsel bütünlüğü, Anayasa’nın 17. maddesinde yer verilen “maddi ve manevi varlık” kapsamında yer almaktadır. Devlet, bireyin maddi ve manevi varlığının bir parçası olan fiziksel ve zihinsel bütünlüğe keyfi olarak müdahale etmemek ve üçüncü kişilerin saldırılarını önlemekle yükümlüdür” (Başvuru No: 2014/12984, k.t. 26.02.2015, par. 50, 61). Öte yandan AYM, AİHS’nin 8. maddesine atıfla fiziksel ve zihinsel bütünlüğün, maddi ve manevi varlığın korunması kapsamında olduğuna işaret etmektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de, “Sözleşmenin 8. maddesinin devletlere vatandaşlarına etkili bir özel hayat hakkı sağlama yükümlülüğü yüklediğini, “özel hayat’ın tüketici bir tanımı yapılamayacak kadar geniş bir kavram olduğunu, maddenin kişinin manevi bütünlüğüne de koruma getirdiğini, bireyin kişiliğini serbestçe geliştirebileceği/gerçekleştirebileceği bireysel bir alanı güvence altına aldığını belirtmiştir. Mahkeme özel hayata saygının, sadece bireyin kendi kişisel hayatını istediği gibi yaşayabileceği bir ‘iç çevre’ ile sınırlı olmayıp, belli ölçüde, kişinin başka insanlarla ilişki kurma ve geliştirme hakkını da içerdiğine vurgu yapmıştır. Bu noktada, bu hakkın profesyonel/mesleki faaliyetleri de içerdiğini, zira insanların çoğunun çalışma hayatlarında kendilerini önemli ölçüde geliştirme ve dış dünyayla ilişki kurma imkanına sahip olduklarına işaret etmiştir. Mahkeme, kişinin mesleki faaliyetlerde bulunmasını ve yaşamını sürdürebilmesi için kazanç sağlamasını ciddi ölçüde zorlaştıran müdahalelerin kişinin özel hayat hakkı üzerinde yansımaları olacağını belirtmiş ve idari işlem mahiyetindeki işten çıkarmanın, 8. maddede güvence altına alınan haklara müdahale teşkil edebileceğini vurgulamıştır” (Kyriakides/Kıbrıs kararı, Başvuru no. 39058/05, k.t. 16.10.2008, par. 48,49.50).) Binlerce kamu görevlisinin OHAL KHK’leriyle ihraçları, bu kişileri, maaş ve tüm sosyal güvenlik haklarından yoksun bırakmıştır. Bundan başka, kamu görevinden ihraç edilenlerin çok büyük bir bölümü, özel sektör kurumları tarafından da istihdam edilmemişler; böylece ülke sınırları içinde kazanç temin etme imkanından yoksun bırakılmışlardır. Pasaportlarının iptali ise bu kişilerin Türkiye sınırları dışında çalışmak suretiyle hayatlarını sürdürme olanağını tamamen engellemiştir. Böylece kamu görevinden ihraç edilerek pasaportları iptal edilen tüm kamu görevlilerinin Anayasanın 15. maddesinin 2. fıkrasıyla ve 17. maddesinin ilk fıkrasıyla düzenlenen maddi ve manevi bütünlüklerinin korunması hakkı, mutlak olarak ortadan kalkmıştır. 10 Kemal Gözler, “15 Temmuz Kararnameleri: Olağanüstü Hal Kanun Hükmünde Kararnamelerin Hukukî Rejiminin İfsadı Hakkında Bir İnceleme”, Ankara Barosu Dergisi, 2017/1, sy. 47. 11 İlk İngilizce baskısı 1978’de yapılan eserin Türkçe künyesi şöyledir: Juan J. Linz, Totaliter ve Otoriter Rejimler, çev. Ergun Özbudun, S Yayınları, 1984, sy. 64-65. 12 Kemal Gözler, a.g.e., 2017, sy. 48. 13 Hilal Köse, “KHK ile İhraç Edilen Arif Öğretmenin Muhbirler Mücadelesi... Tavşan Etiyle Mezhep Testi Yapıldı”, Cumhuriyet, Erişim tarihi: 06.01.2020, http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/869076/ khk-ile-ihrac-edilen-arif-ogretmenin-muhbirle-mucadelesi-tavsan-etiyle-mezhep-testi-yapildi.html.


×
×
  • Yeni Oluştur...