İçeriği gör
  • MSA
    MSA

    OHAL KHK’ları âcilen yargıya açılmalı

    Suriye’nin kuzeyine askeri harekâtın akıbetine dair istifhamlar sürerken, Meclis’in gündemindeki “yeni yargı paketi”nin OHAL haksızlıklarını ne derece gidereceği tartışılıyor.

    Öncelikle, OHAL KHK’larıyla dayatılan adâletsizlik, yargısız ihraç ve infazlarla yüz binlerin telâfisi imkânsız haksızlığa uğraması, milyonlarca vatandaşın mağduriyete mâruz kalması ve OHAL Komisyonu’nu idarî yargının yerine ikameyle hukuksuzlukların “yasallaştırma”da araç edilmesiyle kalınmıyor; “Fetö borsası’ rüşvet çarkı”nda olduğu gibi çifte standartlı uygulamalar toplumda derin travmalara sebebiyet veriyor.

    Cumhurbaşkanı’nın “at izi it izine karışmış!” ikrarıyla yargısız infazla insanların derdest edildiği vetirede milyonlarca vatandaşın mağdur edilmesiyle; hukukçuların tesbitiyle, yargı, darbe dönemlerinden bile daha kötü duruma düşmüş. Yüksek yargı organların temsilcilerinin ikrarıyla “yargıya güven”in yüzde 30’lardan daha da aşağılara indiği vartada, “sahte ihbarlar”la, “istihbarat raporları jurnalleri”yle, “itirafçılar”ın, “gizli tanıklar”ın meydan aldığı tam bir karmaşa ve karambol ortaya çıkmış. 15 Temmuz sonrası OHAL KHK’larıyla dayatılan çifte standartlı uygulamalar, adâlete güveni tümüyle yok edip derin travmaları tetiklemiş.

    Bundandır ki “yargı” paravanında “çifte standartlı dayatmalar”ın toplumda meydana getirdiği tahribat ve travma, iktidara yakın insaflı yorumcularca da eleştirilerek ciddî uyarılarda bulunuluyor.

    “TORPİLLİ TÜRKEYE FOTOĞRAFI…”

    Vakıa şu ki, bir yandan sözkonusu “darbe girişimi”nde yer alıp hâlen yargılanan ve müebbet alan “darbeciler”in birinci derecede yakınları, “suçun şahsiliği var” gerekçesiyle büyükelçi, müsteşar, rektör, yüksek bürokrat olarak atanırken, diğer yandan OHAL KHK’larıyla kamudan ve özel sektörden sorgusuz-sualsiz ihrâç edilen, tek kelime savunmaları alınmadan yıllardır içeride tutulan, hâlâ neden “suçlandıkları”nı dahi bilmeyen, on binlerin yakınları, hukukta hiçbir değeri olmayan “irtibat ve iltisak”la haksızlığa uğratılmaya devam ediliyor.

    Sırf çocuğunu devletçe desteklenen okullara gönderdiği, dönemin Başbakanının “lig banka” övgüsüyle alây-ı vâlâ ile açılış kurdelesini kestiği finans kuruluşunda basit bir işlem yaptığı, siyasi iktidarca resmen teşvik ve tavsiye edilen sendikalara üye olduğu için on binlerce vatandaş delilsiz “suçlanırken”, aynı okullardan mezun olan iktidardakilere yakın “imtiyazlılar” bakan yapılıyor, üst bürokraside çeşitli kurumların başına getiriliyor, YÖK’e bağlı devlet-özel üniversitelerde görev alıyor.

    Hukukta hiçbir değeri olmayan “irtibat ve iltisak”la, hukukun temel kurallarının başında gelen “suçun şahsiliği” hiçe sayılarak mâsum eşler, kardeşler işlerinden atılırken; babalar, anneler “suçlu” muamelesi görürken, dahası ikinci derece tamamen ilgisiz yakınlar, kayınvalideler ve dedelerin tutuklanması vahameti sürerken, “torpili olanın göreve döndüğü, soruşturma dosyalarının kapatıldığı ya da aklandığı Türkiye fotoğrafı” öncelikle adâleti yaralıyor.

    Mustafa Karaalioğlu’nun tesbitiyle, “Delil olmadan dava açmama kuralı, tutuksuz yargılamanın önceliği, örgüt bağı olmadan insanları örgüte dahil etmeme usulü ya da tek başına sadece fikrini söylediği için soruşturmamaya tabi tutulmama garantisi” berhava edilerek “ortada ciddi bir iddia bulunmadığı halde yapılan suçlamalar” ülkede zaten tatsız olan genel atmosferi bozuyor. (Karar, 19.11.18)

    HAKSIZLIKLARA ARTIK SON VERİLMELİ

    “Algı oluşturmak”, “subliminal mesaj vermek”, “halkın teveccühüne yön vermeye çalışmak”, “görünürde suç unsuruna rastlanılmasa da suç işlendiği ve ileride mutlaka silâhlı mücadele yapacağı için terör örgütü sayılması ve âdeta örgüt üyesi olduğu” benzeri çarpıtmalarla Türkiye’nin hukuk literatürüne giren tuhaflıkları nazara veren Yıldıray Oğur’un dikkat çektiği “ters psikoloji” ve “absürtlükler”le “hukukta ilkesizlikler” dayatılıyor. (a.g.g.,10.10.18)

    Bu bakımdan, yeni “yargı reformu paketleri”nde, OHAL uygulamalarına, KHK ihraçlarına, yargısız infazlarla yıllardır süren tutuklamalara, yüz binlerin hukukunun ihlâline artık son verilmesi; Anayasanın 125. maddesindeki “idârenin bütün eylem ve işlemlerine yargı yolu açıktır” hükmünce mevzubahis OHAL KHK’larıyla dayatmaların doğrudan ve âcilen yargıya açılması gerekiyor.

    Aksi halde haksızlık ve hukuksuzluklarla Türkiye kan kaybetmeye devam eder.
    ?Cevher İLHAN

    Yeni Asya

    Kaynak:



    Kullanıcı Geri Dönüşleri

    Önerilen Yorumlar

    Burada yorum bulunmuyor



    Cevap Yaz

    Şimdi cevap yazıp sonra kayıt olabilirsiniz. Eğer hesabınız mevcutsa, giriş yaparak üye isminizle cevaplayabilirsiniz.
    Not: Gönderiniz görünmeden önce editör tarafından kontrol edilip onaylanacaktır.

    Konuk
    Bir yorum ekle...

    ×   Yapıştırdığınız içerik biçimlendirme içeriyor.   Restore formatting

      Only 75 emoji are allowed.

    ×   Yapıştırdığınız bağlantı uyarlandı.   Yalnızca link göster?

    ×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Editör içeriğini temizle

    ×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.


×
×
  • Yeni Oluştur...