İçeriği gör
bahadirhoca

İdare Mahkemesi'ne İtiraz Dilekçesi MEB Sendika, Dernek, Banka

Önerilen Yorum

Yazdığım dilekçede eksiklikler, fazlalıklar, yanlışlar var mı? Kontrol edebilir misiniz?

 

ANKARA NÖBETÇİ İDARE MAHKEMESİ İLGİLİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI’NA

“Gönderilmek Üzere”

KAYSERİ NÖBETÇİ İDARE MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI’ NA

                                                                                                             Adli Yardım Taleplidir.

 

DAVACI                        :  

        

                        

 

DAVALI                         :  MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI

 

KONU                             :   Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu’nun 2019/29415 karar sayılı ret kararının iptali

TEBLİĞ                          : 06.08.2019 tarihinde tebliğ edilmiştir.

ÖZET                : Davalı kurum bünyesinde öğretmen olarak görev yapmakta iken 01/09/2016 tarihinde yayımlanan 672 sayılı Olağanüstü Hal (OHAL) Kapsamında Kararname ile kamu görevinden çıkarıldım. Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu'na yaptığım başvurunun reddine ilişkin …./….. sayılı işlemin (Ek-1) iptalini arz ve talep ederim.

ADLİ YARDIM TALEBİ: 672 sayılı KHK ile meslekten çıkarıldım. Bu sebeple hiçbir gelirim olmayıp, açtığım davaların yargılama masraflarını karşılayacak maddi gücüm de bulunmamaktadır. Aileme bakmak için gerekli mali yeterliliğim de yoktur. Bu sebeplerle yargılamanın masrafları yönünden adli yardım kararı verilmesini isteme zarureti doğmuştur.

AÇIKLAMALAR          :

A.                KOMİSYON KARARINDA DEĞERLENDİRİLEN HUSUSLARA YÖNELİK AÇIKLAMALAR

 

1.                  BANK ASYA’YA TALİMATLA PARA YATIRMA İDDİASI

OHAL Komisyonu kararında (Ek-1), başvuruma ilişkin bilgi, belge ve tespitler kapsamında Bank Asya hesap bilgilerime ilişkin olarak “Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonundan temin edilen bilgilerde; başvurucunun Bank Asya’da 23.09.2014 tarihinde …………… müşteri numarası ile açılmış hesabın bulunduğu; mezkur hesaba 23.09.2014 tarihinde 50,00 TL, 07.02.2015 tarihinde 100,00 TL, 09.02.2015 tarihinde 200,TL para yatırdığı” belirtildikten sonra başvurunun değerlendirilmesi kısmında “Bu durumda başvurucunun FETÖ/PDY ile iltisaklı finans kuruluşu olan Bank Asya’da bulunan hesabına örgüt liderinin talimatı doğrultusunda finansal destek mahiyetinde para yatırdığı sonucuna varılmaktadır.” ifadelerine yer vermektedir. Aynı komisyon kararında “UYAP’tan temin edilen bilgilere göre; başvurucu hakkında Manisa Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 11.02.2019 tarihli, ……/………… soruşturma nolu ve ……./…….. sayılı kararıyla silahlı terör örgütüne üye olma suçundan kamu adına kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar verildiği,” belirtilmektedir. Hakkımda verilen karar ektedir (EK-2). Kararda “Asya Katılım A.Ş.’nin yazısına göre; şüphelinin örgüt liderinin bankanın kurtarılması talimatına uygun olarak 31/12/2013-31/12/2014 tarihleri arasına denk gelir şekilde 23/09/2014 tarihinde hesap açtırdığı” ifade edildikten sonra “buna göre şüphelinin Asya Katılım Bankası’nda örgüt liderinin bankanın kurtarılması için verdiği talimat tarihine isabet eder şekilde hesap açtırmaktan…”, “ibaret eyleminin sürekli, yoğun ve çeşitli olarak kabul edilemeyeceği” yazılmıştır.

Herhangi bir terör örgütü ile irtibat veya iltisağım bulunmadığından, bir terör örgütü liderinin hangi tarihler arasında hangi bankaya para yatırılması gerektiği talimatını bilmem mümkün değildir. Savcılığın verdiği karar yazısında söz edilen örgüt liderinin 31/12/2013-31/12/2014 tarihleri arasında bankaya para yatırma talimatı verdiği ancak benim bankaya 07/02/2015 ve 09/02/2015 tarihlerinde para yatırdığım görülmektedir. Yatırdığım toplamdaki 300,00 TL’lik tutarı ise 15/02/2015 tarihinde geri çektim. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) 03/02/2015 tarihinde yapmış olduğu basın açıklaması (Ek-3) dikkate alındığında Bank Asya’nın yönetim kurulunu belirleyen imtiyazlı payın %63’lük bölümünün Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) tarafından kullanılmasına karar verdiği duyurulmuştur. BDDK tarafından görevlendirilen yetkililerce yönetilen bankaya, örgüt lideri talimatı ile para yatırmış olmam mümkün değildir.

29/09/2014 tarihinde yatırmış olduğum 50,00 TL’lik, tutar hesap açılış işlemleri için banka memurunun yatırmamı istediği ve başka bankalarda hesap açtırırken de karşılaştığım için rutin olarak düşündüğüm ve yatırdığım tutardır. 29/05/2015 tarihi itibarıyla tamamen TMSF’ye devredilen bankadaki hesabımı kapatmamış olmam, bahsi geçen hesabı talimat doğrultusunda açmadığımı göstermektedir.

Örgüt liderinin talimatına denk gelen tarihler arasında 18/07/2014 tarihinde Ziraat Bankası’ndan çekmiş olduğum 127.500,00 TL konut kredisi de komisyon tarafından dikkate alınmamıştır. Örgütün talimatları doğrultusuna Bank Asya’ya likidite sağlama amacım olsaydı kullanmış olduğum konut kredisinin de Bank Asya üzerinden kullanmış olmam gerekirdi. Bu işlemin dışında; Ziraat Bankası, Halk Bankası ve İş Bankası hesaplarımın da bulunması, birçok banka ile rutin bankacılık işlemleri içerisinde olduğumu göstermektedir.

Bank Asya’da hesap açtırırken de hesabıma para yatırırken de bu işlemlerimden dolayı suçlanmamı gerektiren bir yasal duyuru ya da engelle karşılaşmadım. İşlemi yapan görevliler tarafından ya da BDDK yetkilileri tarafından da herhangi bir şekilde bu yönde bilgi paylaşımı yapılmadan işlem yaptım. Bankaların faaliyetleri BDDK tarafından günlük izlendiğinden şubede veya ATM para yatırma işlemini yapmam sırasında bankanın bilgi sistemlerinin çalışır durumda olduğunu, hesap açma ya da para yatırma işleminin o esnada bankanın bilgi sistemleri marifetiyle sonuçlandırıldığını da müşahede etmiş biri olarak yapılan işlemin yasadışı olduğunu gösterecek bir emareyle karşılaşmadım.

Bank Asya (veya diğer banka hesaplarımdan) hiç bir terör örgütü veya illegal yapılarlara, bunlarla bağlantılı kurum, kuruluş veya şahıslara; havale, bağış, aktarma yapmadım. Paramı terör örgütü lideri veya başka birisinin yönlendirmesi ile belli banka veya hesaplara aktarmadım. Herhangi bir terör örgütü ile bağım olduğu iddiasını hiç bir şekilde kabul etmiyorum.

Bank Asya'yı rutin bankacılık işlemlerim için kullandığım, talimat ile hareket etmediğim, tüm bankacılık işlemlerimi hayatın olağan akışı içinde açıklayabildiğim ortadadır ve bankayı teröre destek için kullanmadığım hesap hareketlerimden bellidir. Komisyon kararının "C. Başvurunun Değerlendirilmesi" bölümündeki;  örgüt liderinin verdiği talimat gereği finansal destek mahiyetinde para yatırdığım iddiasını kesinlikle kabul etmiyorum. OHAL Komisyonu'nun bankacılık işlemlerimi hiç incelemeden ve savcılıkça verilen “kovuşturmaya yer olmadığına dair verilen karar”ı dikkate almadan karar verdiği anlaşılmaktadır.

 

2.                   SENDİKA ÜYELİĞİMİN ÖRGÜT İLE İRTİBATLI OLDUĞUMU GÖSTERDİĞİ İDDİASI

OHAL Komisyonu kararında, “bahse konu sendika ilk olarak 01/03/2012 tarihinde kurulmuş ve daha sonra 31/03/2013 tarihinde kendisini feshetmiş olup 22/11/2013 tarihinde tekrar kurulmasını müteakip büyük çoğunluğu eski üyelerinden oluşan 24 bin üyeye 6 ay gibi kısa bir zamanda ulaşmıştır” yazılmıştır. Aynı kararda “Kurumu tarafından Komisyona intikal ettirilen personel bilgi dosyasında; başvurucunun, FETÖ/PDY’ ye ait aidiyeti, iltisağı veya irtibatı olduğu gerekçesiyle kapatılan sendikalar arasında yer alan Aktif Eğitimciler Sendikasında Nisan 2014-Temmuz 2016 tarihleri arasında 28 ay sendika üyelik kesintisinin bulunduğu” yazmaktadır. 2014 yılı nisan ayında üye olduğum sendikaya ilk kurulduğu dönemde üyeliğimin bulunmadığı komisyon kararında dikkate alınmamıştır. 

Aktif Eğitimciler Sendikası’na, daha önce üyesi olduğum Eğitimciler Birliği Sendikası’nın faaliyetlerinden, özlük haklarımı savunmadaki yetersizliklerinden ve hoşnut olmadığım uygulamalar yüzünden istifa ederek, katıldım. Aktif Eğitimciler Sendikası’na emir ve talimat almaksızın üye oldum. 15 Temmuz hain darbe girişimi sonrası çeşitli basın yayın organlarınca Aktif Eğitimciler Sendikası’nın FETÖ/PDY örgütü ile irtibatlı olduğunu öğrendiğim zaman istifa ettim. 15 Temmuz öncesinde mezkur sendikanın FETÖ/PDY ile olan irtibatını ortaya koyan resmi bir belge veya yayımlanmış bir haber okumadım. Üyelik aidatları dahi devlet tarafından karşılanan bir sendikanın terör örgütü ile iltisaklı olduğunun bilmem ve fark etmem mümkün değildir. Yasal çerçevede kurulmuş ve faaliyetleri yasaklanmamış olan bir eğitim sendikasına üye olmakla terör örgütü üyeliği arasında illiyet bağı kurulamaz.

Komisyon kararında belirtilen, Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin kararları ve Anayasa Mahkemesi kararları incelendiğinde mezkur sendikanın FETÖ/PDY ile olan bağı açıklanmış ancak mezkur sendikaya üye olan herkesin terör örgütü ile irtibatlı kabul edilmesi gerektiğine dair bir karar olmadığı görülmektedir. Nitekim Manisa Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 11.02.2019 tarihli, 2019/1907 soruşturma nolu ve 2019/2784 sayılı takipsizlik kararı uyarınca sendika üyeliği ile terör örgütü üyeliği arasında illiyet bağı kurulamamıştır.

 

3.                  İNCELEME BÖLÜMÜNDE BELİRTİLEN DİĞER TESPİT

Komisyon kararında “Başvuru konusu dosya kapsamında elde edilen bilgi, belge ve tespitler dikkate alındığında; başvurucunun, FETÖ/PDY terör örgütü liderinin talimatı doğrultusunda örgütle iltisaklı Bank Asya adlı finans kurumuna destek mahiyetinde para yatırdığı, örgütle iltisaklı sendikada üyeliğinin bulunduğu hususları ile inceleme bölümünde belirtilen diğer tespit FETÖ/PDY örgütü ile irtibatını ortaya koymaktadır.” yazılmıştır. Söz edilen tespit Salihli Eğitim Gönüllüleri ve Yardımlaşma Derneği’ne olan üyeliğimdir. Derneğe üye olma nedenim Salihli Halk Eğitim Müdürlüğü’nce düzenlenen kurslarda görev almak istememdir.

Öğretmenlik görevime başladığım yıldan ihraç olduğum yıla kadar görev yaptığım süre içerisinde Halk Eğitim Merkezleri’nce düzenlenen kurslarda düzenli olarak ve birçok kez görev yaptım. 2014-2015 Eğitim-Öğretim yılı öncesinde ve sonrasında, çalıştığım kurumların tamamında kurs açma taleplerim olmuş ve bunların birçoğunda da kurs açamama izin verilmiştir. Görev aldığım kurslara ilişkin belgeler komisyon tarafından incelenmemiştir. Eğer bu kurslar incelenseydi birçok eğitim-öğretim yılında açtığım matematik kursları ile hafta sonu tatili dahi yapmadığım, öğrencilerimin FETÖ/PDY’ ye ait dershanelere gitmemeleri için nasıl çaba gösterdiğim, bu gün suçlandığımın aksine terör örgütlerinin insan kaynağını oluşturan dershanelerle ve cehaletle nasıl mücadele ettiğim görülebilirdi.

Soruşturma dosyamda da ifade ettiğim gibi 2014-2015 Eğitim-Öğretim Yılı’nda görev yaptığım okulda hiçbir kursun açılmaması, okulların açılmasına yakın bir dönemde Salihli Halk Eğitim Merkezi’ne verdiğim dilekçe ile kurslarda görev almak istememe rağmen görev verilmemesi, Salihli Halk Eğitim Merkezi’ne dilekçe vermek üzere gittiğimde orada bulunan görevlinin beni Salihli Eğitim Gönüllüleri ve Yardımlaşma Derneğine Yönlendirmesi neticesinde mezkur dernekte Halk Eğitim Merkezi’nin, Salihli İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nün ve Salihli Kaymakamlığı’nın izinleri ile açılan kurslarda görev yaptım. Bunlarla ilgili evraklar söz edilen kurumlardan istenilip incelenebilir. OHAL Komisyonu’nun bu bilgileri temin etme imkânı varken bunları incelememiş ve “diğer tespit” ifadesi ile ret kararına gerekçe yapmıştır.

 

B.                 GENEL HUKUKİ DEĞERLENDİRMELER

“Hiç kimse işlediği zaman suç olmayan bir eylemden dolayı suçlanamaz (AİHS m.7, AY m. 38/1 ve TCK m. 2 ve 7)”. Eş ifade ile “Cemaat” ya da “Gülen Hareketi” ismi adı altında sivil toplum örgütü olarak kabul edildiği dönemdeki, bireylerin yasal faaliyetleri, “FETÖ/PDY” ismi altında terör örgütü ilan edildikten sonra, bu örgüte üyeliğe, irtibata veya iltisağa gerekçe gösterilemez; suçlamaya delil yapılamaz. İşlendiği zaman suç olarak öngörülmeyen ve sivil toplum faaliyetleri kapsamında bulunan geçmişteki yasal faaliyetler, terör örgütü ilan edildikten sonrası için delil olamaz. Aksi durum suç ve cezaların geçmişe yürümezliği ilkesini yok eder.

Terör Örgütüne üyelik suçlamasıyla suçlanabilmek için, önceden terör örgütü olduğu, en azından toplumun büyük çoğunluğu tarafından bilinen bir örgüte bilerek ve isteyerek üye olmak gerekir; ya da üyelik anlamına gelen hareketlerde bulunmak gerekir. Aksi durumda suçun kast unsuru oluşmamış olur. Kast olmadan suç oluşmaz. Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin 26.10.2017 tarih, 2017/1809 E. ve 2017/5155 K. ilamında “Silahlı örgüte üyelik suçunun oluşabilmesi için örgütle organik bağ kurulması ve kural olarak süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gerektiren eylem ve faaliyetlerin bulunması aranmaktadır. Örgüte sadece sempati duymak ya da örgütün amaçlarını, değerlerini, ideolojisini benimsemek, buna ilişkin yayınları okumak, bulundurmak, örgüt liderine saygı duymak gibi eylemler örgüt üyeliği için yeterli değildir. Örgüt üyesinin, örgüte bilerek ve isteyerek katılması, katıldığı örgütün niteliğini ve amaçlarını bilmesi, onun bir parçası olmayı istemesi, katılma iradesinin devamlılık arz etmesi gerekir. Örgüte üye olan kimse, bir örgüte girerken örgütün kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla kurulan bir örgüt olduğunu bilerek üye olma kastı ve iradesiyle hareket etmelidir.” Demek suretiyle örgüt üyeliği tanımını yapmış olup şahsımın terör örgütü adına emir ve talimat noktasında bir eylemi olduğunu gösteren hiçbir somut veri dosya bulunmamaktadır.

Darbe girişimine hiçbir şekilde bulaşmamış olan şahsımın, adil yargılanma hakkının gereklerine uygun bir yargılama yapılmadan, savunmam dahi alınmadan (AY m. 129/2) kamu görevimden çıkarılmamın OHAL’e neden olan şiddet olaylarının bastırılmasıyla ilişkisi olmadığı gibi, bu tedbir geçici olmayıp kalıcı niteliktedir. Bu şekilde kamu görevinden çıkarılmam Anayasa’nın 15, 38/4, 121 ile AİHS’ nin 15. Maddelerine aykırıdır. Adil yargılanma hakkının tüm güvenceleri ihlal edilerek bir kamu görevlisinin görevinden çıkarma, başkaca benzer meslekleri icra etmeyi yasaklama, sağlık güvencesinden mahrum bırakma, mülkiyet hakkına açıkça müdahaledir. Bu müdahalenin öncelikle yasal dayanağı bulunmalıdır. Yasal dayanağı bulunmayan müdahale mülkiyet hakkını ihlal etmiştir.

OHAL KHK’ ları ile OHAL’ in gerektirdiği konularla ilgili sınırlı tedbirler alınabilir (AY m.121). Bir kamu görevlisi olan şahsımın tüm yargısal güvenceler yok edilerek, kalıcı olarak ve masumiyet karinesi de ihlal edilerek mesleğimden çıkarılması sonucu tüm gelirimi kaybetmemin OHAL’ e neden olan darbe girişiminin bastırılması ile bir ilişkisi bulunmamaktadır. AİHS’ nin 15. Maddesine göre sözleşmeye taraf devletler OHAL durumunda sadece durumun kesinlikle gerektiği türden tedbirler alabilirler; aksi durum ölçülülük ilkesine aykırı olacağı için hak ihlaline yol açar. Somut olayda ölçüsüz müdahale nedeniyle de mülkiyet hakkı ihlal edilmiştir. Komisyon kararında da belirtildiği gibi  kamu görevimden çıkarılma işlemi “geçici olmayan ve nihai sonuç doğuran olağanüstü tedbir niteliğindedir”. Oysa OHAL durumunda sadece durumun gerektirdiği geçici tedbirler alınabilir.

Sonuç olarak;

Davalı kurum, ihracıma sebep olan nedenlerle ilgili belgeleri ve delilleri eksiksiz göndermek zorundadır. Davalı kurum ihracıma ilişkin hiçbir yasal gerekçe sunmadığından dolayı başta savunma hakkı olmak üzere, Anayasa’mızın, kanunlarımızın ve AİHS’ in tüm ilgili maddeleri ihlal edilmiştir.

Somut hiçbir belge ve delil olmamasına rağmen OHAL Komisyonu, objektiflikten uzak ve keyfi bir şekilde başvurumu reddetmiştir.

 

HUKUKİ DAYANAKLAR : Anayasa, AİHS, 657 sayılı DMK, 4483 sayılı Kanun, İYUK, 5237 sayılı TCK, 5271 sayılı CMK, taraf olduğumuz uluslararası mevzuat ve sair alakadar mevzuat

SONUÇ VE TALEPLER: Yukarıda arz ve izah olunan nedenlerle, fazlaya ilişkin tüm haklarım saklı kalmak üzere,

1.      Adli yardım talebimin kabulüne,

2.      Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu'na yaptığım başvurunun reddine ilişkin 2019/29415 sayılı işlemin iptaline,

3.      Yargılama giderlerinin karşı tarafa yüklenmesine,

karar verilmesini arz ve talep ederim. (…./09/2019)

 

 

                                            Davacı              

………………………….

 

 


672 Meb Ret Sendika Banka Dernek

İletiyi paylaş


İleti bağlantısı
Sosyal Ağlarda Paylaş
bahadirhoca, 10 saat önce yazdı:

1.      Adli yardım talebimin kabulüne,

2.      Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu'na yaptığım başvurunun reddine ilişkin 2019/29415 sayılı işlemin iptaline,

3.      Yargılama giderlerinin karşı tarafa yüklenmesine,

karar verilmesini arz ve talep ederim. (…./09/2019)

 

 

                                            Davacı              

………………………….

 

 

1. nci maddenin devamına " mahkemenin dilekçeme konu talebim konusunda aleyhimde kanaate varması durumunda VEKALET ÜCRETİ ve diğer yargılama giderleri ile ilgili olarak, "kararın kesinleşmesinden sonra davacı tarafından davalı idareye ödenmesi" şeklinde hüküm kurulmasını"


689 KHK, TSK, 2' nci derece akraba gerekçe edilerek mağdur. OHAL Komisyonundan iade. 08.12.2022 ve an itibariyle Asker olarak mesleğe dönüş davası red. Araştırma Merkezinde şimdilik devam. Pes etmek yok.

13.03.2023 itibariyle eski mesleğim olan askerlik mesleğine atanmamla ilgi davada  kesin hükmüyle lehime karar verilmiştir.

07.04.2023 itibariyle eski mesleğime görevlendirme yazısı tebliğ edildi.

14 Nisan 2023 itibariyle kamu görevinden çıkarıldığında son çalıştığım birlik ve görevde mesaiye başladım.

İletiyi paylaş


İleti bağlantısı
Sosyal Ağlarda Paylaş

"Örgüt liderinin talimatına denk gelen tarihler arasında 18/07/2014 tarihinde Ziraat Bankası’ndan çekmiş olduğum 127.500,00 TL konut kredisi de komisyon tarafından dikkate alınmamıştır. Örgütün talimatları doğrultusuna Bank Asya’ya likidite sağlama amacım olsaydı kullanmış olduğum konut kredisinin de Bank Asya üzerinden kullanmış olmam gerekirdi. Bu işlemin dışında; Ziraat Bankası, Halk Bankası ve İş Bankası hesaplarımın da bulunması, birçok banka ile rutin bankacılık işlemleri içerisinde olduğumu göstermektedir."

kısmını

"Örgüt liderinin talimatına denk gelen tarihler arasında 18/07/2014 tarihinde Ziraat Bankası’ndan çekmiş olduğum 127.500,00 TL konut kredisi de komisyon tarafından dikkate alınmamıştır. Örgütün talimatları doğrultusuna Bank Asya’ya likidite sağlama amacım olsaydı kullanmış olduğum konut kredisinin de Bank Asya üzerinden kullanmış olmam yada söz konusu 127.500,00 tl nin tamamı yada bir kısmını kısa süreli dahi olsa adı geçen bankaya yatırmam gerekmezmiydi. gerekirdi. Bu işlemin dışında; Ziraat Bankası, Halk Bankası ve İş Bankası hesaplarımın da bulunması, birçok banka ile rutin bankacılık işlemleri içerisinde olduğumu göstermektedir."

"Bank Asya’da hesap açtırırken de hesabıma para yatırırken de bu işlemlerimden dolayı suçlanmamı gerektiren bir yasal duyuru ya da engelle karşılaşmadım. İşlemi yapan görevliler tarafından ya da BDDK yetkilileri tarafından da herhangi bir şekilde bu yönde bilgi paylaşımı yapılmadan işlem yaptım. Bankaların faaliyetleri BDDK tarafından günlük izlendiğinden şubede veya ATM para yatırma işlemini yapmam sırasında bankanın bilgi sistemlerinin çalışır durumda olduğunu, hesap açma ya da para yatırma işleminin o esnada bankanın bilgi sistemleri marifetiyle sonuçlandırıldığını da müşahede etmiş biri olarak yapılan işlemin yasadışı olduğunu gösterecek bir emareyle karşılaşmadım."

kısmını

"Bank Asya’da hesap açtırırken de hesabıma para yatırırken de bu işlemlerimden dolayı suçlanmamı gerektiren bir yasal duyuru ya da engelle karşılaşmadım. İşlemi yapan görevliler tarafından ya da BDDK yetkilileri tarafından da herhangi bir şekilde bu yönde bilgi paylaşımı yapılmadan işlem yaptım. Bankaların faaliyetleri BDDK tarafından günlük izlendiğinden şubede veya ATM para yatırma işlemini yapmam sırasında bankanın bilgi sistemlerinin çalışır durumda olduğunu, hesap açma ya da para yatırma işleminin o esnada bankanın bilgi sistemleri marifetiyle sonuçlandırıldığını da müşahede etmiş biri olarak yapılan işlemin yasadışı olmak bir yana devletim tarafından tehlikeli kabul edilen bir oluşum, örgüt vb ne yardım mahiyetinde olduğu yada bu şekilde değerlenedirilebileceğini anlayacağım olduğunu gösterecek bir emareyle karşılaşmadım."


689 KHK, TSK, 2' nci derece akraba gerekçe edilerek mağdur. OHAL Komisyonundan iade. 08.12.2022 ve an itibariyle Asker olarak mesleğe dönüş davası red. Araştırma Merkezinde şimdilik devam. Pes etmek yok.

13.03.2023 itibariyle eski mesleğim olan askerlik mesleğine atanmamla ilgi davada  kesin hükmüyle lehime karar verilmiştir.

07.04.2023 itibariyle eski mesleğime görevlendirme yazısı tebliğ edildi.

14 Nisan 2023 itibariyle kamu görevinden çıkarıldığında son çalıştığım birlik ve görevde mesaiye başladım.

İletiyi paylaş


İleti bağlantısı
Sosyal Ağlarda Paylaş

"Soruşturma dosyamda da ifade ettiğim gibi 2014-2015 Eğitim-Öğretim Yılı’nda görev yaptığım okulda hiçbir kursun açılmaması, okulların açılmasına yakın bir dönemde Salihli Halk Eğitim Merkezi’ne verdiğim dilekçe ile kurslarda görev almak istememe rağmen görev verilmemesi, Salihli Halk Eğitim Merkezi’ne dilekçe vermek üzere gittiğimde orada bulunan görevlinin beni Salihli Eğitim Gönüllüleri ve Yardımlaşma Derneğine Yönlendirmesi neticesinde mezkur dernekte Halk Eğitim Merkezi’nin, Salihli İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nün ve Salihli Kaymakamlığı’nın izinleri ile açılan kurslarda görev yaptım. Bunlarla ilgili evraklar söz edilen kurumlardan istenilip incelenebilir. OHAL Komisyonu’nun bu bilgileri temin etme imkânı varken bunları incelememiş ve “diğer tespit” ifadesi ile ret kararına gerekçe yapmıştır."

kısmını, "dilekçeyle yaptığım müracaat kabul edilmemiştir. Nedenini öğrenmek için verdiğim çabalar sonucunda Salihli Eğitim Gönüllüleri ve Yardımlaşma Derneğine Yönlendirildim. Yaptığım araştırma sonrasında hakkında olumsuz herhangi bir bilgiye ulaşmadığım için Amacım kurs verebilmek ve olduğundan derneğe üye oldum. Halk eğitim merkezine verdiğim dilekçe, adı geçen derneğe üyeliğim ve sonrasında kurs açmama müsaade edilen evraklar Halk Eğitim Merkezi, Salihli İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ve Salihli Kaymakamlığında mevcuttur. Söz konusu evraklar incelendiğinde kurs açmama müsaade edilen tarihlerin tamamının derneğe üye olmam sonrasına ait olduğu öncesinde müsaade edilmediği görülecektir. Bu durumun tesadüf olması hayatın normal akışına uygun değildir. Açık açık olmasa dahi idare tarafından adı geçen derneğe yönlendirildiğim açıktır." gibi daha açık hatta elinizde belge varsa onlarıda koyarak hatta tarih belirterek en önemlisi derneğe sizi idarenin üstü kapalı bir şekilde yönlendirdiğinin belgeler ve müraccatlara verilen cevaplar incelendiğinde açık olduğu hususunu dile getiriniz.

 


689 KHK, TSK, 2' nci derece akraba gerekçe edilerek mağdur. OHAL Komisyonundan iade. 08.12.2022 ve an itibariyle Asker olarak mesleğe dönüş davası red. Araştırma Merkezinde şimdilik devam. Pes etmek yok.

13.03.2023 itibariyle eski mesleğim olan askerlik mesleğine atanmamla ilgi davada  kesin hükmüyle lehime karar verilmiştir.

07.04.2023 itibariyle eski mesleğime görevlendirme yazısı tebliğ edildi.

14 Nisan 2023 itibariyle kamu görevinden çıkarıldığında son çalıştığım birlik ve görevde mesaiye başladım.

İletiyi paylaş


İleti bağlantısı
Sosyal Ağlarda Paylaş

En önemlisi; Hakkınızdaki isnadların hepsini aşağıdaki tanımlar kapsamında izah ediniz. Örneğin talimat dönemine denk geldiği belirtilen 23.09.2014 tarihli bank asya hesap açılışında yatırmak zorunda olduğum minimum miktar olan 50 Tl irtibat ve iltisak tanımlamaları ile nasıl izah edilebilir. Banka asyadan çekmediğim, Ziraat bankasından çektiğim 127.500,00 ve bu paranın hiç bir kısmını bank asyaya yatırmamış olmam irtibat ve iltisak tanımlamaları ile nasıl izah edilebilir gibi.

irtibat; yani bir çıkar ilişkisi nedeniyle gönüllü veya gönülsüz kendi davranışlarını bireysel iletişim yoluyla ya da yazılı ve görsel basın, sosyal medya paylaşımları üzerinden gelen mesajları dikkate alarak belirleme hali

iltisak; yani yapışıkmış gibi birlikte hareket etme, gönüllü şekilde tabi olma, aynı yöne bakma, olayları aynı bakış açısıyla değerlendirme, eylemlerini bir grubun, örgütün ya da yapının işaretleri, talimatları, yönlendirmelerine göre gerçekleştirme ve bunu yaparken dünyevi ya da uhrevi faydalar umma hali

Son halini verirseniz tekrar yardımcı olmaya çalışırım.


689 KHK, TSK, 2' nci derece akraba gerekçe edilerek mağdur. OHAL Komisyonundan iade. 08.12.2022 ve an itibariyle Asker olarak mesleğe dönüş davası red. Araştırma Merkezinde şimdilik devam. Pes etmek yok.

13.03.2023 itibariyle eski mesleğim olan askerlik mesleğine atanmamla ilgi davada  kesin hükmüyle lehime karar verilmiştir.

07.04.2023 itibariyle eski mesleğime görevlendirme yazısı tebliğ edildi.

14 Nisan 2023 itibariyle kamu görevinden çıkarıldığında son çalıştığım birlik ve görevde mesaiye başladım.

İletiyi paylaş


İleti bağlantısı
Sosyal Ağlarda Paylaş

Bir de EKLER kısmını yazmayı unutmuşum. İlgilendiğiniz için teşekkür ederim.


672 Meb Ret Sendika Banka Dernek

İletiyi paylaş


İleti bağlantısı
Sosyal Ağlarda Paylaş

MEB dava dilekçeme karşı yaptığı savunmada uzun uzun FETÖ/PDY yapılanmasını anlattıktan sonra şöyle demiş:

III- DAVACIYA İLİŞKİN DEĞERLENDİRMELER

      Yukarıda yapılan açıklamalardan anlaşılacağı üzere kamu görevinden çıkarmalar; devletin vatandaşlarına karşı yükümlülükleri ve görevi gereği, terör örgütleriyle mücadele ve yeni bir darbe kalkışmasını önlemeye yönelik, zorunlu, acil ve orantılı tedbir niteliğinde olup haklı ve hukuka uygundur. 

       Eğitim Faaliyetlerinin FETÖ/PDY nin en önemli insan ve para kaynağı olduğu, eğitim faaliyetlerini yürütmekle görevli olan Milli Eğitim Bakanlığı'nın FETÖ/PDY için hayati önem taşıyan bir kurum statüsünde bulunduğu ve Milli Eğitim Bakanlı faaliyetlerini kontrol etmenin örgüt için vazgeçilmez bir amaç olduğu tartışmasızdır. Bu kapsamda, Milli Eğitim Bakanlığı bünyesindeki kamu personelinin en ince detayına kadar incelenmesi ve bulunan her türlü delilin mutlak surette göz önüne alınması milli güvenliğimiz açısından kaçınılmazdır.

Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu tarafından verilen kararın "DEĞERLENDİRME" kısmında ayrıntılı olarak yapılan analize göre; davacının FETÖ/PDY ile irtibatlı-iltisaklı olduğu ve bu nedenle yeniden kamu görevine dönme talebinin reddi yönünde vermiş olduğu kararda hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

SONUÇ VE İSTEM; Yukarıda arz ve izah edilen ve mahkemenizce de re'sen göz önüne alınacak sebeplerden dolayı davanın reddine, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini arz ve talep ederim

Sizce bu savunmaya karşılık vermek gerekir mi? Ne yapılabilir?


672 Meb Ret Sendika Banka Dernek

İletiyi paylaş


İleti bağlantısı
Sosyal Ağlarda Paylaş

25. idare mahkemesine düşen başvurumun kararı nihayet geldi. Mahkeme başvurumu ret karşılığı vermiş. Başvuru no 3200lerdeydi. şimdi istinafa başvuru yapacağım. Ne yazmam lazım. Yine yardımlarınızı bekliyorum.


672 Meb Ret Sendika Banka Dernek

İletiyi paylaş


İleti bağlantısı
Sosyal Ağlarda Paylaş
bahadirhoca, 10 saat önce yazdı:

25. idare mahkemesine düşen başvurumun kararı nihayet geldi. Mahkeme başvurumu ret karşılığı vermiş. Başvuru no 3200lerdeydi. şimdi istinafa başvuru yapacağım. Ne yazmam lazım. Yine yardımlarınızı bekliyorum.

Kararı paylaşırsanız daha isabetli yorum yapılabilir. İstinaf başvurusunda; idare mahkemesinin varsa yanlış yorumu, hukuka aykırı yaklaşımı hususlarını belirtmelisiniz. Bu konuda en güzel açıklama https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.2577.pdf adresinde bulunan 2577 sayılı kanun madde 45' de yapılmış.

"Hukuka uygunluk denetimi; yürürlükteki ilgili mevzuata, yargı içtihatlarına ve süreklilik kazanmış olan idari uygulamalara aykırılık olup olmadığı araştırılır. Yerindelik denetimi; hukuk kurallarına uygun bir işlemin veya eylemin yapılıp yapılmamasına veya ne şekilde yapılması gerektiğine karar vermektir."


689 KHK, TSK, 2' nci derece akraba gerekçe edilerek mağdur. OHAL Komisyonundan iade. 08.12.2022 ve an itibariyle Asker olarak mesleğe dönüş davası red. Araştırma Merkezinde şimdilik devam. Pes etmek yok.

13.03.2023 itibariyle eski mesleğim olan askerlik mesleğine atanmamla ilgi davada  kesin hükmüyle lehime karar verilmiştir.

07.04.2023 itibariyle eski mesleğime görevlendirme yazısı tebliğ edildi.

14 Nisan 2023 itibariyle kamu görevinden çıkarıldığında son çalıştığım birlik ve görevde mesaiye başladım.

İletiyi paylaş


İleti bağlantısı
Sosyal Ağlarda Paylaş

TÜRKMİLLETİADINA

Karar veren Ankara 25. İdare Mahkemesince, dava dosyası incelenerek işin gereği görüşüldü:

A) İlgili Mevzuat:

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Başlangıç bölümünde; "...Anayasa,... Millet iradesinin mutlak üstünlüğü, egemenliğin kayıtsız ve şartsız Türk Milletine ait olduğu ve bunu millet adına kullanmaya yetkili kılınan hiçbir kişi ve kuruluşun, bu Anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı;... Hiçbir faaliyetin Türk milleti menfaatlerinin... karşısında korunma göremeyeceği" belirtildikten sonra, "Fikir, inanç ve kararıyla anlaşılmak, sözüne ve ruhuna bu yönde saygı ve mutlak sadakatle yorumlanıp, uygulanmak üzere, Türk Milleti tarafından, demokrasiye âşık Türk evlatlarının vatan ve millet sevgisine emanet ve tevdi olunur." ifadesine yer verilmiştir.Anayasa'nın "Cumhuriyetin nitelikleri" başlıklı 2. maddesinde "Türkiye Cumhuriyeti, … insan haklarına saygılı, … başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir." hükmüne, "Devletin temel amaç ve görevleri" başlıklı 5. maddesinde "Devletin temel amaç ve görevleri, Türk Milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır." hükmüne, "Egemenlik" başlıklı 6. maddesinde "Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir. Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır. Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz." hükmüne, "Kanun Önünde Eşitlik" başlıklı 10. maddesinde "Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz. Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar." hükmüne, "Anayasanın Bağlayıcılığı ve Üstünlüğü" başlıklı 11. maddesinin 1. fıkrasında "Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır." hükmüne, "Temel Hak ve Hürriyetlerin Kötüye Kullanılamaması" başlıklı 14. maddesinin 1. fıkrasında "Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve laik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz. Anayasa hükümlerinden hiçbiri, Devlete veya kişilere, Anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya Anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz." hükmüne, "Hizmete Girme" başlıklı 70. maddesinde "Her Türk, kamu hizmetlerine girme hakkına sahiptir. Hizmete alınmada, görevin gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir ayırım gözetilemez." hükmüne, "Kamu Hizmeti Görevlileriyle İlgili Hükümler" genel başlığı bölümünde yer alan 129. maddesinin 1. fıkrasında da "Memurlar ve diğer kamu görevlileri Anayasa ve kanunlara sadık kalarak faaliyette bulunmakla yükümlüdürler." hükmüne yer verilmiştir.15 Temmuz 2016 gecesi Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde örgütlenmiş olan bir grup tarafından demokratik anayasal düzeni cebir ve şiddet kullanarak ortadan kaldırma teşebbüsünde bulunulmasının ardından Milli Güvenlik Kurulunun 20/07/2016 tarih ve 498 sayılı tavsiye kararı ile Anayasanın 120. maddesi uyarınca hükümete olağanüstü hal ilan edilmesi tavsiyesi üzerine Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu, 20/07/2016 tarihinde, ülke genelinde 21/07/2016 Perşembe günü saat 01.00’den itibaren doksan gün süreyle olağanüstü hal ilan edilmesine karar vermiş, anılan karar 21/07/2016 tarih ve 29777 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş, bu kapsamda yürürlüğe konulan Olağanüstü Hal Kanun Hükmünde Kararnameleri ile terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olan kamu görevlilerinin hiçbir işleme gerek kalmaksızın kamu görevinden çıkarılmasına yönelik hukuki düzenlemeler yapılmıştır.Öte yandan, 685 sayılı Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin ve 7075 sayılı Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun'un 1. maddesinin 1. fıkrasında; Anayasanın 120. maddesi kapsamında ilan edilen ve 21/07/2016 tarih ve 1116 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi kararıyla onaylanan olağanüstü hal kapsamında, terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti, aidiyeti, iltisakı veya bunlarla irtibatı olduğu gerekçesiyle başka bir idari işlem tesis edilmeksizin doğrudan kanun hükmünde kararname hükümleri ile tesis edilen işlemlere ilişkin başvuruları değerlendirmek ve karara bağlamak üzere Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonunun kurulduğu belirtilmiş, "Komisyonun görevleri" başlıklı 2. maddesinde, "(1) Komisyon, olağanüstü hal kapsamında doğrudan kanun hükmünde kararnameler ile tesis edilen aşağıdaki işlemler hakkındaki başvuruları değerlendirip karar verir. a) Kamu görevinden, meslekten veya görev yapılan teşkilattan çıkarma ya da ilişiğin kesilmesi. b) Öğrencilikle ilişiğin kesilmesi. c) Dernekler, vakıflar, sendika, federasyon ve konfederasyonlar, özel sağlık kuruluşları, özel öğretim kurumları, vakıf yükseköğretim kurumları, özel radyo ve televizyon kuruluşları, gazete ve dergiler, haber ajansları, yayınevleri ve dağıtım kanallarının kapatılması. ç) Emekli personelin rütbelerinin alınması. (2) Olağanüstü hal kapsamında yürürlüğe konulan kanun hükmünde kararnamelerle gerçek veya tüzel kişilerin hukuki statülerine ilişkin olarak doğrudan düzenlenen ve birinci fıkra kapsamına girmeyen işlemler de Komisyonun görev alanındadır. (3) Bu maddede belirtilen işlemlere bağlı olarak olağanüstü hal kapsamında yürürlüğe konulan kanun hükmünde kararnamelerde yer alan ilave tedbirler ile kanun yollarının açık olduğu işlemler hakkında ayrıca başvuru yapılamaz."; "Bilgi ve belge talep etme yetkisi" başlıklı 5. maddesinde, " (1) Komisyon, görev alanı ile ilgili her türlü bilgi ve belgeyi ilgililerden talep edebilir. (2) Soruşturmanın gizliliğine ve Devlet sırlarına ilişkin ilgili mevzuat hükümleri saklı kalmak kaydıyla kamu kurum ve kuruluşları ile yargı mercileri, Komisyonun görevi kapsamında ihtiyaç duyduğu her türlü bilgi ve belgeyi gecikmeksizin Komisyona göndermek veya yerinde incelenmesine imkân sağlamak zorundadır."; "İnceleme ve karar" başlıklı 9. maddesinde, "Komisyon incelemelerini dosya üzerinden yapar. Komisyon, inceleme sonucunda başvurunun reddine veya kabulüne karar verebilir." düzenlemesine yer verilmiş; "Yargı denetimi" başlıklı 11. maddesinin 1. fıkrasında ise; Komisyon kararlarına karşı Hakimler ve Savcılar Kurulunca belirlenecek Ankara idare mahkemelerinde ilgilinin en son görev yaptığı kurum veya kuruluş aleyhine iptal davası açılabileceği hükme bağlanmıştır.Yukarıda aktarılan Anayasal ve yasal düzenlemelerden; insan haklarına saygılı, Anayasanın başlangıç bölümünde belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devleti olan Türkiye Cumhuriyeti Devletinin, Türk Milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak, kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmak, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak yönünde temel amaç ve görevlerinin bulunduğu; Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbirinin, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve laik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamayacağı, Anayasa hükümlerinden hiçbirinin, Devlete veya kişilere, Anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya Anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamayacağı; Devlet egemenliğinin belli bir zümreye bırakılamayacağı; bunun sonucu olarak kamu hizmetlerinin yürütümünde ve kamusal imkanların kullanılmasında belli bir zümrenin menfaatini hedef edinen davranışlar içerisine girilemeyeceği; kamu hizmetine alınmada, yalnızca görevin gerektirdiği niteliklere dayalı bir ayrıma gidilebileceği, Devlet adına kamu hizmeti yürüten ve kamu gücü kullanan kamu görevlilerinin, vatandaşlar arasında tarafsız davranma ve de Devlete sadakat yükümlülüklerinin bulunduğu, buna binaen Devlete sadakat ve/veya tarafsızlık yükümlülüğüne aykırı hareket etmenin kamu hizmetinin gerektirdiği niteliklere ters düştüğünün açık olduğu, dolayısıyla bu yükümlülüklere aykırı hareket eden veya edecekleri yolunda haklı ve objektif bir kanaat uyandıran kimselerle Devletin kamu hizmetini yürütmeye zorlanamayacağı, bu kişilerin kamu hizmetinden çıkarılmasında Devletin yetkisinin bulunduğu, demokratik sistemlerin etkinliğini ve istikrarını garanti altına almak adına devletlerin kendilerini korumak için bazı özel tedbirlere başvurabileceği, yine devletlerin kamu görevlilerinden anayasal prensiplere, devlete sadakat göstermelerini isteme hakkı olduğu sonucuna ulaşılmıştır.Nitekim, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında da, devletin kendisini ve demokratik sistemi koruma refleksine ilişkin değerlendirmeler yapılarak, hiç kimsenin İnsan Hakları Sözleşmesindeki haklara dayanarak başkalarının hak ve özgürlüklerini ortadan kaldıracak eylemlerde bulunamayacağı, demokratik sistemin etkinliğini ve istikrarını garanti altına almak adına devletlerin kendilerini korumak için bazı özel tedbirlere başvurabileceği (Zdanoka/Letonya (Büyük Daire), B. No:58278);demokratik bir devletin, kamu görevlilerinden devletin temelini oluşturan anayasal prensiplere sadakat göstermelerini beklemeye hakkı olduğu (Naidin/Romanya, B. No: 38162/07; Vogt/Almanya B. No:17851/91; Karapetyan/Ermenistan B. No: 59001/08) kabul edilmektedir.

B) FETÖ/PDY Terör Örgütünün Niteliğine İlişkin Genel Değerlendirme:

 Türkiye Cumhuriyeti Devleti, 15 Temmuz 2016 gecesi askeri bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış; bu nedenle 21/07/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü hal ilan edilmesine karar verilmiştir. Kamu makamları, soruşturma mercileri ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye'de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmişlerdir (Anayasa Mahkemesi kararı - Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).FETÖ/PDY'nin ulusal güvenlik üzerinde oluşturduğu tehdit; darbe girişimi öncesinde idari organların karar, açıklama ve uygulamalarına da konu olmuştur. Bu bağlamda Devlet yetkilileri sürekli olarak anılan yapılanmanın ülke güvenliği için bir tehdit olduğuna dair açıklamalarda bulunmuşlardır. Bu değerlendirmeler Milli Güvenlik Kurulu (MGK) kararlarında da ifade edilmiştir. MGK, söz konusu yapılanmayı 2014 yılı başından itibaren sırasıyla; "halkımızın huzurunu ve ulusal güvenliğimizi tehdit eden yapılanma, devlet içindeki illegal yapılanma, kamu düzenini bozan iç ve dış legal görünüm altında illegal faaliyet yürüten paralel yapılanma, paralel devlet yapılanması, terör örgütleriyle iş birliği içinde hareket eden paralel devlet yapılanması ve nihayetinde bir terör örgütü" olarak kabul etmiştir. Söz konusu MGK kararlarının her biri basın duyuruları aracılığıyla kamuoyuyla paylaşılmıştır. Yine FETÖ/PDY 2014 yılında, Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'nde "Legal Görünümlü İllegal Yapılar" başlığı altında "Paralel Devlet Yapılanması" adıyla yer almış; Jandarma Genel Komutanlığı ise 08/01/2016 tarihinde FETÖ/PDY'yi mevcut terör örgütleri listesine dahil etmiştir (Anayasa Mahkemesi kararı - Aydın Yavuz ve diğerleri, § 33). Bununla birlikte, Yargıtay 16. Ceza Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği ve Yargıtay Ceza Genel Kurulu tarafından onanan 24/04/2017 tarih ve E:2015/3, K:2017/3 sayılı kararında anılan örgüte ilişkin olarak;"Kendisini kısaca "Hizmet" olarak tanımlayan FETÖ/PDY; paravan olarak kullandığı dini, din dışı dünyevi emellerine ulaşma aracı haline getiren, siyasi, ekonomik ve toplumsal yeni bir düzen kurma tasavvuruna sahip örgüt liderinden aldığı talimatlar doğrultusunda hareket eden, bu amaçla öncelikle güç kaynaklarına sahip olmayı hedefleyen, güçlü olmak ve yeni bir düzen kurmak için şeffaflık ve açıklık yerine büyük bir gizlilik içerisinde olmayı şiar edinen, gizlilikten görünmez bir duvar inşa edip bu duvarın arkasına saklanan, böyle bir örgütlenmenin olmadığına herkesi inandırmaya çalışarak ve bunda başarılı olduğu ölçüde büyüyüp güçlenen, bir yandan da bu düşman üzerinden mensuplarını motive eden, "Altın Nesil" adını verdiği kadrolarla sistemle çatışmak yerine sisteme sahip olma ilkesiyle devlete tabandan tavana sızan, bu kadroların sağladığı avantajlarla devlet içerisinde belli bir güce ulaştıktan sonra hasımlarını çeşitli hukuki görünümlü hukuk dışı yöntemlerle tasfiye eden, böylece devlet aygıtının bütün alt bileşenlerini ünite ünite kontrol altına almayı ve sisteme sahip olmayı planlayıp, ele geçirdiği kamu gücünü de kullanarak toplumsal dönüşümü sağlamayı amaçlayan suigeneris bir suç örgütüdür." değerlendirmesi yapılmıştır.Yine, örgütün türü ve niteliği açısından Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 18/07/2017 tarih ve E:2016/7162 K:2017/4786 sayılı kararında;"... Örgütün kurucusu, yöneticileri ve üyeleri arasında sıkı bir hiyerarşik bağın mevcut olduğu, gizliliğe riayet ettiği, illegal faaliyetleri gizleyebilmek için, hiyerarşik yapıya uygun hücre sistemi içinde yapılanarak, grup imamları tarafından emir talimat verilmesi, üyeleri arasında haberleşmenin sağlanması için Bylock gibi haberleşme araçlarının kullandığı, görünür yüzüyle gerçek yüzü arasındaki farkı gizlendiği, amaca ulaşabilmek için yeterli eleman, araç ve gerece sahip olduğu, amacının Anayasada öngörülen meşru yöntemlerle iktidara gelmek olmayıp, örgütün yarattığı kaos ortamı sonucu, demokratik olmayan yöntemlerle cebir şiddet kullanmak suretiyle parlamento, hükümet ve diğer Anayasal kurumları feshedip iktidarı ele geçirmek olduğu, bu amaçla, Polis ve Jandarma teşkilatı, Milli istihbarat Teşkilatı ve Genel Kurmay Başkanlığı gibi kuvvet kullanma yetkisini haiz kurumlara sızan üyeleri vasıtasıyla, kendisinden olmayan güvenlik güçlerine, kamu görevlilerine, halka, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi, Meclis binası gibi simge binalar ve birçok kamu binasına karşı ağır silahlarla saldırıda bulunmak suretiyle amaç suçu gerçekleştirmeye elverişli öldürme, yaralama gibi çok sayıda vahim eylem gerçekleştirildiği, anılan örgüt mensupları hakkında 15 Temmuz darbe girişiminden ya da örgüte mensubiyetlerinden dolayı açılıp bir kısmı derdest olan ya da mahkemelerce kararabağlanan davalar, bu davalarda dinlenen itirafçı sanıkların savunmaları ve gizli-açık tanık anlatımları, örgüt lider ve yöneticilerinin açık kaynaklardaki yazılı ve sözlü açıklamaları...dikkate alındığında;FETÖ/PDY küresel güçlerin stratejik hedeflerini gerçekleştirmek üzerine kurulan bir maşa olarak; Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasi, hukuki, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türkiye Devletini ve varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini yıkmak ve daha sonra ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini bozmak amacıyla kurulmuşbir terör örgütüdür. Bu örgüt kuruluşundan 15 Temmuz sürecine kadar örgüt lideri Fethullah Gülen tarafından belirlenen ideolojisi doğrultusunda amaçlarını gerçekleştirmek üzere eylem ve fikir birliği içinde hareket etmiştir. Gerçekleştirdiği eylemlerde kullandığı yöntem, bir kısım örgüt üyelerinin silah kullanma yetkisine haiz resmi kurumlarda görevli olmaları ve bu silahlar üzerinde tasarrufta bulunma imkanlarının varlığı, örgüt hiyerarşisi doğrultusunda emir verilmesi halinde silah kullanmaktan çekilmeyeceklerinin anlaşılması karşısında; tasarrufunda bulunan araç, gereç ve ağır harp silahları bakımından 5237 sayılı TCK'nın 314/1-2 maddesi kapsamında silahlı bir terör örgütü olduğu anlaşılmıştır.(...)" hükmüne varılmıştır.

C) Bakılmakta Olan Davanın Niteliği:

İdari yargı mercilerinin yürürlükte olan yasa hükümlerine aykırı ya da bu hükümlerin dışına çıkarak karar vermeleri mümkün değildir. Kanun Hükmünde Kararname ile doğrudan kamu görevinden çıkarılmaya ilişkin tasarruflar, yasa gücünde işlemler olduğundan idari yargı mercilerince denetlenme imkanı bulunmamaktadır. Nitekim idari yargı yerlerince bu şekilde açılan davaların incelenmeksizin reddine karar verilmiştir. Süreç içerisinde çıkarılan 685 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu kurulmuş ve anılan Komisyon, doğrudan Kanun Hükmünde Kararnameler ile tesis edilen işlemlerle kamu görevinden çıkarılanların başvurularını karara bağlamakla görevlendirilmiştir. Anılan Kanun Hükmünde Kararname ile Komisyon tarafından inceleme yapılarak başvurunun reddine veya kabulüne karar verilebileceği, Komisyonun kararına karşı Ankara İdare Mahkemelerinde dava açılabileceği kurala bağlanmıştır. Bakılmakta olan dava OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu tarafından davacı hakkında verilen kararın idari işlemin unsurları yönünden yargısal denetiminin yapılmasından ibarettir.Diğer bir ifadeyle; davacının kanun gücünde bir tasarrufla görevinden çıkarılmasından sonra davacı hakkında verilen Komisyon kararının hukuka uygunluğu bakılmakta olan davanın konusunu oluşturmaktadır. Bununla birlikte, iptal davasına konu Komisyon kararının sebep unsuru incelenirken; terör örgütü olduğuna ve milli güvenliğe karşı faaliyette bulunduğuna Milli Güvenlik Kurulu tarafından karar verilen ve bu durumu Yargıtay tarafından hükme bağlanan FETÖ/PDY ile davacının üyelik, iltisak veya irtibatının bulunup bulunmadığının tespiti gerekmektedir. Anılan örgüt ile sözü edilen çerçevede bir ilişkinin varlığı tespit edildiği takdirde mahkemece, kamu görevinden çıkarılma tasarrufuna karşı OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonuna yapılan başvurunun reddine ilişkin kararın, mevzuata aykırı olduğu yönünde hüküm kurma imkanı bulunmamaktadır.Kamu görevinden çıkarılma (bakılmakta olan dava bakımından ise kamu görevine iade talebinin reddi) gerekçelerinden olan "üyelik" unsuru, ceza kanunları ile tanımlanmış bir suç olduğundan idari yargı mercilerinin bu yönde bir inceleme yapmaları ve tespitte bulunmaları mümkün değildir. Zira terör örgütü üyeliği ancak ceza yargılaması sonucunda tespiti mümkün olan bir eylemdir. Buna karşın iltisak ve irtibat halleri idari yargı yerlerince değerlendirilmesi gereken hususlardandır. Böylece, yasa koyucu, terör örgütü üyeliğini, hem kamu görevinden çıkarılma hem de hapis cezası vb. cezai yaptırımların sebebi saymışken,iltisak ve irtibat hallerini sadece kamu görevinden çıkarma gerekçesi olarak öngörmüştür.Her kamu görevlisinin az veya çok kamu gücü kullandığı ve bu güç ile vatandaşlar üzerinde etkili işlemler tesis ettiği dikkate alındığında, yapılan düzenlemelerden, Kanun koyucunun, terör örgütleri ile anlayış ve davranış birliği içinde olanların kamu gücü kullanmalarını engellemek üzere kamu görevinden çıkarılmasını amaçladığı anlaşılmaktadır. Zira, FETÖ/PDY özelinde daha belirgin şekilde ortaya çıktığı üzere illegal yapılar önce bireysel sonra da örgütsel boyutta kamu gücünü gizli, sinsi ve yasal görünümlü yöntemlerle elde etmekte, böylece anlayış ve davranış birliği içinde olduğu grup, örgüt veya yapıya şu veya bu şekilde menfaat sağlarken diğer bireyler aleyhine işlem ve eylemde bulunmaktadırlar. Bu şekilde sarmal haline gelen güç devşirmenin amacı, bölgesel düzeyde veya ülke genelinde yönetimi ele geçirmektir.Dava dosyasının incelenmesinden; davacının davalı kurum bünyesinde görev yapmakta iken, Anayasanın 120 nci maddesi kapsamında ilan edilen olağanüstü hal kapsamında, terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu gerekçesiyle başka bir idari işlem tesis edilmeksizin doğrudan kanun hükmünde kararname ile kamu görevinden çıkarıldığı, kamu görevinden çıkarılma işlemine karşı Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonuna (Komisyon) başvuruda bulunduğu, Komisyon tarafından ilgili kurum ve kuruluşlardan temin edilen bilgi ve belgeler kapsamında yapılan araştırma ve değerlendirme sonucunda, davacı hakkında ulaşılan tespitlere yer verilmek suretiyle, davacının başvurusunun reddine karar verildiği, anılan kararın davacıya tebliğ edilmesi üzerine de bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.Uyuşmazlıkta, davacının kamu görevinden çıkarılmasına ilişkin Olağanüstü Hal Kanun Hükmünde Kararnamesi incelendiğinde, kamu görevinden çıkarılmaya yöneliktedbirin uygulanması için mutlaka terör örgütüyle, terör faaliyetleriyle ve darbe teşebbüsüylearasında mutlak bir bağ kurulmasının aranmadığı; Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen “yapı”, “oluşum” veya “gruplar”la bağ kurulmasının yeterli olduğu görüldüğünden, ilgililer hakkında üyelik suçlamasıyla yürütülen ceza soruşturmasında kovuşturma yapılmasına yer olmadığı veya soruşturma sonucunda açılan ceza davasında beraat kararı verilmiş olsa dahi, idari yargı merciileri irtibat ve iltisak unsurları yönünden dava konusu işlemi incelemek zorundadır. Öte yandan, dava konusu işlemin hukuka uygun olup olmadığı konusunda yapılan değerlendirmede, sonradan elde edilen verilerin de hükme esas alınabileceği tabidir.Ayrıca belirtilmelidir ki; dava konusu işlemin sebebinin, davacının "terör örgütü veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatının" bulunması olduğundan, davacının sözü edilen yapı, oluşum veya gruplarla bağının olup olmadığının değerlendirilmesinde hukuka uygun elde edilmiş delillerle tespit edilen her türlü olay ve olgunun (Bylock iletişim sistemini kullanma, FETÖ/PDY'ye müzahir olduğu gerekçesiyle kapatılan/devredilen sendika, dernek, finans kuruluşu, eğitim kurumları gibi kurum ve kuruluşlarla ilişki v.s.) dikkate alınabileceği açıktır. Böyle bir durumun, dikkate alınan olay ve olgunun ilişkili olduğu bir hakkın ve/veya hürriyetin ihlali olarak yorumlanamayacağı da tabiidir.

 Ç) Davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile bağlantısı yönünden yapılan inceleme:

Dosyada mevcut bilgi ve belgeler ile UYAP kayıtlarının birlikte incelenmesinden; hukuka uygun elde edilen delillerle, Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu tarafından ortaya konulan tespitlerde;- Davacının, FETÖ/PDY terör örgütüne müzahir Bank Asya isimli banka için ülke genelinde eylemler yapıldığı tarihte Bank Asya'ya para yatırdığı, bu kapsamda davacının ilk olarak FETÖ/PDY terör örgütü liderinin talimatından sonraki dönemde olacak şekilde 23/09/2014 tarihinde hesap açtırdığı, bu hesaba aynı gün 50,00 TL, 07/02/2015 tarihinde 100,00 TL ve 09/02/2015 tarihinde 200,00 TL para yatırdığının tespit edildiği anlaşılmıştır.Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 23/10/2018 tarih ve E:2018/411, K:2018/3562; 10/07/2018 tarih ve E:2017/2498, K:2018/2388; 08/10/2018 tarih ve E:2018/2724, K:2018/3151 sayılı kararları ile onanarak kesinleşen ceza mahkemesi kararlarında, Asya Katılım Bankası'nın (Bankasya) FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün örgüt gelirlerinin elde edilmesi, himmet adı altında toplanan örgüt gelirinin bankacılık sisteminde aklanması, bankanın FETÖ/PDY ile irtibatlı kuruluşlara yüksek miktarda kredi kullandırması, banka ortaklık yapısında bulunan kişilerin FETÖ/PDY ile irtibatlı olması, örgüt lideri Fetullah Gülen'in 17/25 Aralık 2013 sürecinde örgüt üyelerine, zor durumda olan Bankasya'yı Uhud harbindeki 'Okçular Tepesi' olarak nitelendirerek terk edilmemesi gerektiğini belirtip para yatırmaları yönünde talimat vermesi, bu talimatı alan örgüt mensuplarının 06/01/2014-29/05/2015 tarihleri arasında hayatın olağan akışına aykırı olarak anılan bankada hesap açtırması ve mevduat artışı sağlamasına yönelik hususların kişinin örgütle bağlantısını gösteren bir delil olarak değerlendirileceğinin karara bağlandığı anlaşıldığından, 17/25 Aralık 2013 süreci ve devamında, Bank Asya isimli banka hesabında mevduat artışına gidendavacının, bu eylemi sebebiyle FETÖ/PDY terör örgütüyle bağ kurduğu sonucuna ulaşılmıştır.- Davacının, FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile iltisaklı olan Aktif Eğitimciler Sendikasına 28 ay süreyle üye olduğunun tespit edildiği görülmektedir.6528 sayılı Kanun'un 9. maddesiyle yapılan değişiklikle 08/02/2007 tarihli ve 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu'nun 2. maddesindeki 'dershaneleri' ibaresi yürürlükten kaldırılarak, FETÖ/PDY'nin faaliyetleri içinde çok önemli bir yer tuttuğu anlaşılan dershaneler kapatılmıştır. Konuyla ilgili olarak kamuoyunda yaşanan tartışmaların yoğunlaştığı süreçte Aktif Eğitimciler Sendikası 01/03/2012 tarihinde kurulmuştur. (AYM, Ali Şeker, B. No:2016/68962, 20/09/2018, §10). Sendikanın üye sayısındaki değişiklikler incelendiğinde; 10/08/2012 tarih ve 28380 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan istatistiklere göre 402 üyesinin olduğu, 31/03/2013 tarihinde yaklaşık olarak 35.000 üye sayısına ulaştığı halde kendini feshetmek suretiyle kapandığı, 22/11/2013 tarihinde yeniden kurulduğu (AYM, Ali Şeker, §12-14), 04/07/2014 tarih ve 29050 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan istatistiklere göre 23.489 üye sayısına, 08/07/2015 tarih ve 29410 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan istatistiklere göre 23.700 üye sayısına ulaştığı, 04/07/2016 tarih ve 29762 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan istatistiklere göre üye sayısının 18.015'e düştüğü görülmektedir. Sendika, 23/07/2016 tarih ve 29779 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 667 sayılı KHK ile de kapatılmıştır.Anılan Sendikanın, 2012 yılı başlarında FETÖ/PDY'ye ait dersanelerin kapatılması tartışmalarının başladığı dönemde kurulması, 1 yıllık süre içinde 35.000 üyeye ulaşması, feshini müteakip 17/25 Aralık 2013 süreciyle birlikte FETÖ/PDY ile yapılan açık mücadeleye rağmen yeniden kurularak kısa sürede 23.489 üyeye ulaşması; ancak iltisaklı ve irtibatlı bir grup bilincinin varlığı ile izah edilebilir. Nitekim, Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 20/12/2017 tarihli ve E:2017/1862, K:2017/5796 sayılı kararı ile terör örgütüne ait sendikaya üye olmak fiilinin terör örgütünün amacına hizmet eden yardım suçu kapsamında değerlendirilebileceği vurgulanmıştır. Öte yandan, Aktif Eğitimciler Sendikası yöneticilerinin silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 6 ila 13 yıl arasında hapis cezasıyla cezalandırılmaları yönünde Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 11/06/2018 gün ve E:2017/87, K:2018/121 sayılı kararın 62. sayfasında; Sendika Genel Başkanının wifi üzerinden erişim sağladığı bylock programı aracılığı ile diğer bylock kullanıcılarına 'Sendika isteği güvencedir. Aktif Eğitimciler Sendikası ateşten gömlek değil, çelikten zırhtır.' ibarelerinin yer aldığı toplu mesaj gönderdiği anlaşılmaktadır. Tüm bu açıklamalar ışığında, Aktif Eğitimciler Sendikası üyeliğinin arızi durumlar haricinde FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne irtibat veya iltisak noktasında delil olarak değerlendirileceği açıktır. (Ankara Bölge İdare Mahkemesi 13. İdari Dava Dairesinin 30.05.2019 tarih ve E:2019/243, K:2019/396 sayılı kararı da bu yöndedir.)- Davacı hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan yürütülen adli yargılamadaki soruşturmasında Komisyon tarafından, davacının FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne müzahir Salihli Eğitim Gönüllüleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneğine üye olduğunun tespit edildiği anlaşılmıştır.İdari yargı yerinin ceza yargılamasında verilen nihai karardan bağımsız olarak, cumhuriyet başsavcılıkları tarafından tespit edilen olgu ve delilleri de dosyadaki diğer delillerle birlikte davacının terör örgütü ile irtibatı ve iltisakı bulunup bulunmadığı yönünden değerlendirebileceği açıktır. Dosya içeriğine göre davacının, Manisa Cumhuriyet Başsavcılığının Sor.No:2019/1907 sayılı dosyasında, FETÖ/PDY'ye müzahir olduğu gerekçesiyle KHK ile kapatılan sendikaya üye olduğu, FETÖ/PDY'ye müzahir olduğu gerekçesiyle KHK ile kapatılan derneğe üye olduğu, hakkında FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olduğu iddiası ile soruşturma yapılan şahıslarla iletişim kaydının bulunduğu ve örgüt talimatından sonraki dönemde Bank Asya'ya para yatırdığının tespit edildiği, ancak bu fiillerinin terör örgütü üyeliği suçundan mahkumiyet için aranan süreklilik, yoğunluk ve çeşitlilik kriterlerini karşılamadığının değerlendirildiği ve bu kapsamda FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olma/yardım etme suçu için hakkında kovuşturma açılmasına yeter delil elde edilemediğinden kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verildiği anlaşılmakta ise de, anılan tespitlerin ceza yargılamasından bağımsız olarak davacının terör örgütüyle irtibatı ve iltisakı yönünden Mahkememizce hükme esas alınabileceği açıktır.Bu durumda, davacının durumunun değerlendirilmesinde ve hükme esas alınabilecek nitelikte görülüp yukarıda aktarılan Komisyon tespitleri ile davacı ile ilgili ceza yargılamasında elde edilen deliller birlikte dikkate alındığında, davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile en az irtibat derecesinde bağının olduğu sonucuna varıldığından, davacının başvurusunun reddine ilişkin dava konusu Komisyon kararında hukuka aykırılık görülmemiştir.Davacının Kamu Görevinden Çıkarılması Suretiyle Yapılan Müdahalenin Anayasa ve

Uluslararası Hukuk Sınırlarında Kalıp Kalmadığının İncelenmesinden:

FETÖ/PDY ile üyelik, mensubiyet, aidiyet, iltisak veya irtibatı bulunanların kamu görevinden çıkarılması işlemi; Türk Milletinin varlığını tehdit eden ve genel bir tehlike halini alarak tüm nüfusu etkileyen ve nihayet 15 Temmuz 2016 gecesi başta TBMM olmak üzere kamu kurumları ile güvenlik birimlerinin bombalanması gibi eylemleri de içeren olağanüstü durum nedeniyle ilan edilen OHAL kapsamında çıkarılan KHK'lar ile tesis edilmiş ve OHAL ilanını gerektiren şartların bertaraf edilmesi amacına matuf olduğundan, kamu görevinden çıkarılmaya yönelik durumun Anayasanın "Temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması" başlıklı 15.maddesi, AİHS'nin 15.maddesi ile Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme'nin (MSHUS) 4.maddesi hükümleri kapsamında ele alınması gerekmektedir.Anayasa ve AİHS'nin 15.maddeleri ile MSHUS'nin 4.maddesinin, devletin varlığını, birliğini ve milli güvenliğini tehdit eden bir yapılanmanın tespiti halinde temel hak ve hürriyetlerin kısmen veya tamamen durdurulabilmesine imkan tanıdığı açıktır. Gerek sözkonusu kuralların değerlendirilmesinden gerekse Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarından temel hak ve hürriyetlerin kısmen veya tamamen durdurulması şeklinde tezahür eden müdahalenin; durumun gerektirdiği ölçüde olması, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükleri ihlal etmemesi ve çekirdek olarak adlandırılan temel haklara dokunmaması şeklinde bireyler bakımından üçgüvence getirdiği anlaşılmakta olup, davaya konu kamu görevinden çıkarılma işleminin de bu güvenceler açısından tetkiki zorunludur.

1-Ölçülülük ilkesi: 

Olağanüstü hali gerektiren terör saldırılarının büyük ölçüde kamu gücü kullanan ve kamu görevlisi statüsüne sahip kişilerce gerçekleştirilmesi ve organize edilmesi nedeniyle, FETÖ/PDY'ye karşı alınacak tedbirleri engelleme şüphesi bulunanların bir an önce kamu görevinden çıkarılmasının zorunlu olduğu, zira terör örgütleri ile KHK'da belirtilen çerçevede bir ilişkisi tespit edildiği halde kamu gücü kullanması engellenmeyen kamu görevlilerinin devlet adına diğer vatandaşlar üzerinde etkili işlem tesis etmeye devam etmelerinin getireceği olumsuzluklar yanında terör örgütü ile düşük seviyeli de olsa kurulan bir ilişkinin örgütle yapılacak mücadeleyi zayıflatacağı kuşkusuzdur. Anayasaya sadakat ödevi mevzuatta açıkça düzenlendiğine ve davacının kamu görevinden çıkarılmasına ilişkin KHK'da, terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olan kişilerin kamu görevinden başka hiçbir işleme gerek kalmaksızın çıkarılacağı hükmüne yer verildiğine göre, kamu görevinden çıkarılma şeklinde tezahür eden müdahalenin yasal dayanağının mevcut olduğu, idarenin; gerek kamu güvenliğinin korunması gerekse de Devlete sadakat yükümlülüğünün sağlanması amacıyla hareket ettiği hususu dikkate alındığında, kamu görevinden çıkarılma tedbirinin ölçülü, güdülen amacın gerçekleşmesi için elverişli ve zorunlu olduğu, netice itibariyle bu müdahalenin ulaşılacak meşru amaç kapsamındaki kamu yararı ile dengelendiği sonucuna varılmıştır.

2-Milletlerarası hukuktan doğan yükümlülüklere uyma: 

Anayasa Mahkemesi, bu yükümlülükleri milletlerarası hukukun genel ilkeleri ve Türkiye’nin taraf olduğu sözleşmelerden doğan yükümlülükleri de kapsayacak biçimde yorumlamakta (AYM, Aydın Yavuz ve diğerleri, §198-199), temel hak ve hürriyetlerin durdurulması yahut bunlar için öngörülen güvencelere aykırı tedbirler getirilmesinde OHAL ilanı sonucunda başvurulan tedbirin, durumun gerektirdiği ölçüde olması halinde uluslararası hukuktan doğan yükümlülüklerin ihlâl edilmiş sayılmayacağını belirtmektedir. (10/01/1991 tarihli ve E:1990/25, K:1991/1 sayılı karar) Gerek OHAL ilanı hakkında 21 Temmuz 2016 itibariyle AİHS’in 15. ve MSHUS’nin 4. maddeleri kapsamında Avrupa Konseyi Genel Sekreterliğine ve Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliğine derogasyon (askıya alma/yükümlülük azaltma) bildirimi yapılmış olması, gerekse davaya konu kamu görevinden çıkarma işleminde ölçülülük ilkesine aykırılık bulunmaması nedeniyle milletlerarası hukuktan doğan yükümlülüklerin yerine getirildiği anlaşılmaktadır. 

3-Çekirdek haklara müdahale edilmemesi: 

Bu ilke, Anayasa ve uluslararası sözleşmeler ile korunan bazı hakların OHAL zamanında dahi askıya alınmasının veya durdurulmasının mümkün olmadığını ifade etmektedir. Anayasanın 15. maddesi; yaşam hakkı, işkence ve kötü muamele yasağı, din, vicdan, düşünce ve kanaatleri açıklamaya zorlanamama ve bunlardan dolayı kınanamama, suç ve cezaların geriye yürümezliği ilkesi ve masumiyet karinesi biçiminde beş hakkın askıya alınmasını yasaklamıştır. AİHS’in 15. maddesi ve MSHUS’nin 4. maddeleri dikkate alındığında, Anayasanın 15. maddesinde yer verilen haklara ek olarak, kölelik ve kulluk yasağı, borç yüzünden hapsedilme yasağı, hukuk önünde kişi olarak tanınma hakkı, din ve vicdan özgürlüğü ve ırk, renk, cinsiyet, dil, din veya toplumsal köken temelinde ayrımcılık yasağının da askıya alınamaz haklar arasında olduğu görülmektedir. Davacı hakkında tesis edilen kamu görevinden çıkarılma işleminde dokunulması yasak olan haklara herhangi bir müdahalenin bulunmaması nedeniyle çekirdek alana dokunma yasağının ihlal edilmediği sonucuna varılmıştır. Netice itibariyle; davaya konu kamu görevinden çıkarılma işleminin ölçülü olduğu, uluslararası hukuktan doğan yükümlülükleri ihlâl etmediği ve çekirdek haklara herhangi bir müdahalenin de olmadığı görüldüğünden, kamu görevinden çıkarılma suretiyle yapılan müdahalenin Anayasa ve uluslararası hukuk sınırları çerçevesinde kaldığı kanaatine ulaşılmıştır. Açıklanan nedenlerle davanın reddine, davacının adli yardım talebi kabul edildiğinden, 2577 sayılı Kanunun 31. maddesi ile atıfta bulunulan 6100 sayılı Kanunun 335. maddesi uyarınca, aşağıda dökümü yapılan yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına ve karar kesinleştikten sonra davacıdan tahsili için ilgili tahsil dairesine müzekkere yazılmasına, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen 1.700,00 TL vekalet ücretinin karar kesinleştikten sonra davacıdan alınarak davalı idareye ödenmesine, kararın tebliğini izleyen günden itibaren 30 (otuz) gün içerisinde Ankara Bölge İdare Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere, 25/09/2020 tarihindeoybirliğiyle karar verildi.


672 Meb Ret Sendika Banka Dernek

İletiyi paylaş


İleti bağlantısı
Sosyal Ağlarda Paylaş

Cevap Yaz

Şimdi cevap yazıp sonra kayıt olabilirsiniz. Eğer hesabınız mevcutsa, giriş yaparak üye isminizle cevaplayabilirsiniz.
Not: Gönderiniz görünmeden önce editör tarafından kontrol edilip onaylanacaktır.

Konuk
Yanıtla...

×   Yapıştırdığınız içerik biçimlendirme içeriyor.   Restore formatting

  Only 75 emoji are allowed.

×   Yapıştırdığınız bağlantı uyarlandı.   Yalnızca link göster?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Editör içeriğini temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.




  • İletiler

    • Arkadaşlar dosyam 2.5 yıldır 13 idd de bu kadar uzun süre bekleyen var mı ? 
    • Geçmiş olsun, umarım en kısa zamanda hastalığınızı tamamen atlatırsınız. Malülen emeklilik hakkı, kazanılmış bir hak olduğundan ihraç olsanız bile bu hakkınız saklıdır. İhraç olmanız durumudan (ki inşallah olmazsınız) malülen emeklilik haklalarınızı alabileceksiniz. Benzer durumda olan bir tanıdığım var. Malülen emekli olma hakkı olduğu halde, kendisine sunulan geri hizmette çalışmayı kabul etmiş. Daha sonra ihraç olunca, malülen emekli olmak için gerekli girişimlerde bulundu ve ihraçken malülen emekli maaşı almaya başladı.
    • Merhabalar. Başvurmuş olduğunuz iş yeri İK yada Muhasebe birimleri farklı kurumlara ait SGK kayıt bilgilerini gizlilik gereği göremez rapor edemez. Ancak çok kurumsal iş yerleri ayrıntılı SGK döküm bilgilerinizi sizden isteyebilir. Ancak o dökümde KHK çıkış bilgileriniz görülebilir. Onun dışında durumunuzu belirtmenize çok gerek yok bence. Ayrıca işe başladığınızı da yeni fark ettim. Hayırlı olsun, rabbim utandırmasın inşallah. 
    • Merhaba polis memuru olarak çalışırken hakkımda soruşturma açıldı ve kanser oldum. SGK Malülen emekli hakkı ve gih memuru olarak çalışma hakkı sundu. Şu anda gih memuru olarak çalışıyorum. Soruşturma devam ediyor eğer ihraç olursam Malülen emekli olabilirmiyim. Bu hakkım saklı kalıyor mu.
    • Sayın The Oracle; 2017- 2023 arasında KHK' lı ve sigortalı olarak özel hastanelerde çalıştım. Kasım 2023' de memuriyete döndüm. SGK' dan çakışmalı hizmet nedeniyle adıma yatan sigorta primlerini geri istedim. ( Foruma genel not: Üniversite geriye dönük maaşlarımı verdi. Döner sermaye, ek ders ve promosyonları, nöbet ücretlerini vermedi. Bunlar için dava açtım. SGK almış olduğum emekli maaşlarımın üniversitece geri alınarak SGK' na iadesini istedi. Üniversite emekli ikramiyemi geri almak için beni  icraya verdi. Tüm arkadaşlarımın bu tatlı dertlerle uğraşacağı günleri en kısa zamanda görmelerini dilerim.)
  • Şimdi Popüler

×
×
  • Yeni Oluştur...