İçeriği gör
Gündem

Arşivlendi

Bu konu arşivlendi ve daha fazla yanıtlara kapatıldı

MSA

emsal karar Yargıtay 4. Hukuk Dairesi Bir Davada i̇leri Sürülebilecek Her Türlü Delilin Mutlaka Hukuka Uygun Yollardan Elde Edilmiş Olması Gerektiği

Önerilen Yorum

Bir Davada İleri Sürülebilecek Her Türlü Delilin Mutlaka Hukuka Uygun Yollardan Elde Edilmiş Olması Gerektiği - Yargılama Sırasında Taraflarca Sunulan Delillerin Elde Ediliş Biçiminin Mahkeme Tarafından Re`Sen Göz Önüne Alınması ve Delilin Her Ne Surette Olursa Olsun Hukuka Aykırı Olarak Elde Edildiğinin Tespit Edilmesi Hâlinde Diğer Tarafça Bir İtiraz İleri Sürülmese Dahi Mahkemece Caiz Olmadığına Karar Verilmesi Gerektiği

T.C.
YARGITAY
4. HUKUK DAİRESİ
E. 2018/5125
K. 2019/1595
T. 20.3.2019

KİŞİLİK HAKLARINA SALDIRIDAN KAYNAKLANAN MANEVİ TAZMİNAT İSTEMİ ( Bir Davada İleri Sürülebilecek Her Türlü Delilin Mutlaka Hukuka Uygun Yollardan Elde Edilmiş Olması Gerektiği - Yargılama Sırasında Taraflarca Sunulan Delillerin Elde Ediliş Biçiminin Mahkeme Tarafından Re`Sen Göz Önüne Alınması ve Delilin Her Ne Surette Olursa Olsun Hukuka Aykırı Olarak Elde Edildiğinin Tespit Edilmesi Hâlinde Diğer Tarafça Bir İtiraz İleri Sürülmese Dahi Mahkemece Caiz Olmadığına Karar Verilmesi Gerektiği )

HUKUKA AYKIRI ELDE EDİLEN DELİLLERE İTİBAR EDİLMESİ ( Özel Hayatın Gizliliği ve Korunmasına İlişkin Temel Hak ve Özgürlükleri İhlal Edebilecek Usul ve Araçlarla Elde Edilmiş Delillerin İspat Aracı Olarak Dikkate Alındıkları Takdirde Davalının Özel Hayatına Saygı Gösterilmesini İsteme Hakkı Bakımından Sorun Teşkil Edebileceği - Aksi Durumun Hukuka Aykırılığa Mahkemece Cevaz Verilmesi ve Yargılama Makamlarının Buna Alet Edilmesi Anlamına Geleceği )

ÖZEL HAYATIN GİZLİLİĞİNE İLİŞKİN TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİ İHLAL EDEBİLECEK USUL VE ARAÇLARLA ELDE EDİLMİŞ DELİLLER ( İspat Aracı Olarak Dikkate Alındıkları Takdirde Davalının Özel Hayatına Saygı Gösterilmesini İsteme Hakkı Bakımından Sorun Teşkil Edebileceği - Aksi Durumun Hukuka Aykırılığa Mahkemece Cevaz Verilmesi ve Yargı Makamlarının Buna Alet Edilmesi Anlamına Geleceği/Davacının Hukuka Aykırı Delile Dayanarak Hak Elde Etmesi Mümkün Olmadığından İstemin Tümden Reddi Gerektiği )

2709/m. 36, 38

6100/m. 189

ÖZET : Dava, kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Bir davada ileri sürülebilecek her türlü delilin mutlaka hukuka uygun yollardan elde edilmiş olması, yargılama sırasında taraflarca sunulan delillerin elde ediliş biçiminin mahkeme tarafından re`sen göz önüne alınması ve delilin her ne surette olursa olsun hukuka aykırı olarak elde edildiğinin tespit edilmesi hâlinde, diğer tarafça bir itiraz ileri sürülmese dahi mahkemece caiz olmadığına karar verilmesi gerekir.

Ayrıca, özel hayatın gizliliği ve korunmasına ilişkin temel hak ve özgürlükleri ihlal edebilecek usul ve araçlarla elde edilmiş deliller, ispat aracı olarak dikkate alındıkları takdirde, davalının özel hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkı bakımından sorun teşkil edebilecektir. Aksi durum, hukuka aykırılığa mahkemece cevaz verilmesi ve yargılama makamlarının buna alet edilmesi anlamına gelir.

Olayda, davacının hukuka aykırı delile dayanarak hak elde etmesi mümkün olmadığından istemin tümden reddine karar verilmesi gerekir. Açıklanan nedenlerle karar bozulacaktır.

DAVA : Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 20/03/2014 gününde verilen dilekçeyle kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 08/10/2015 tarihli kararın Yargıtayca incelenmesi taraf vekillerince süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:

KARAR : Dava, kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.

Davacı vekili, müvekkilinin Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ...... milletvekili olduğunu, davalı ile dava dışı üçüncü kişi arasında geçen ...... görüşme kayıtlarının bir video paylaşım sitesinde “Haramzadeler 333” isimli kimliği belirsiz bir kullanıcı tarafından paylaşıldığını, bu ses kayıtlarında davalının, davacı hakkında kişilik haklarına saldırı teşkil eden ifadeler kullandığını belirterek müvekkilinin manevi zararının giderilmesini istemiştir.

Davalı vekili, dava konusu görüşme kayıtlarının hukuka aykırı bir şekilde elde edilerek üçüncü kişilerce internet ortamında yayınlandığını, davacının şikâyeti üzerine ...... Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan soruşturma sonucunda; yasal çerçevede verilmiş meşru bir dinleme kararına dayanmadığı için, soruşturma ya da kovuşturma için değerlendirilebilecek yasal bir hukuki delil niteliğinin bulunmadığı gerekçesiyle müvekkili hakkında kamu adına kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verildiğini belirterek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.

Mahkemece; davalı ile dava dışı üçüncü kişi arasında geçen ...... görüşme kayıtlarının davalıya ait olmadığına dair delil olmadığı ve anılan ses kayıtlarında davalının, davacı hakkında sarf ettiği sözlerin eleştiri kapsamında değerlendirilemeyeceği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Somut uyuşmazlıkta çözümlenmesi gereken husus, hukuka aykırı bir şekilde elde edildiği anlaşılan bir delilin hukuk yargılamasında dikkate alınıp alınamayacağı meselesidir. Bu meseleyi, adil yargılanma hakkının güvencelerinden olan hakkaniyete uygun yargılanma hakkı kapsamında incelemek gerekmektedir. Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkını aynı zamanda Anayasa'nın 38. maddesinin altıncı fıkrasını da göz önünde bulundurarak yorumlamak önem arz etmektedir. Her ne kadar Anayasa'nın 38. maddesinin başlığı “suç ve cezalara ilişkin genel esaslar” şeklinde ise de en üst norm niteliğindeki Anayasa'da hukuk-ceza ayrımına gidilmesi beklenemeyeceğinden anılan ilkenin uygulanma alanını sadece ceza yargılamasıyla sınırlandırmak doğru olmayacaktır.

Anayasa'nın 36. maddesi uyarınca, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle herkesin, yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş, Anayasa'nın 38. maddesinin altıncı fıkrası gereğince ise kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulguların, delil olarak kabul edilemeyeceği açıkça ortaya konulmuştur.

6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 189. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir: “Hukuka aykırı olarak elde edilmiş olan deliller mahkeme tarafından bir vakıanın ispatında dikkate alınamaz.”

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi , hakkaniyete uygun yargılanma hakkının, “silahların eşitliği” ve “çelişmeli yargılama” ilkeleri gözetilerek tartışılıp tartışılmadığını ya da bir davada dayanılan delilin, yargılamanın bir bütün olarak adil olup olmamasına etkisini incelemektedir. Yine ......; mahkemelerin, delil sunmak veya bazı belgeleri istemek gibi taraflarının inisiyatifine bırakılan konularda dahi, gerçeğin ortaya çıkarılabilmesi için Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) 6. maddesinin (1) numaralı fırkasındaki hakları güvence altına alma pozitif yükümlülüğü altında bulunduğuna değinmektedir (......, B. No: 40847/98, 15/6/2004, par. 40, 41; ......, B. No: 10590/83, 6/12/1988, par. 67, 68, 76, 81-89).

......'e göre bir delil; iç hukukta yeterli hukuki temeli bulunmadan veya hukuka aykırı bir şekilde baskı, zorlama ve tuzak gibi yargılamayı lekeleyebilecek yöntemlerle elde edilmiş ise AİHS'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki adil yargılanma standartlarına aykırılık oluşturur , B. No: 63831/00, 26/9/2002).

Anayasa Mahkemesi (AYM), Yüce Divan sıfatıyla yaptığı yargılama sonucu verdiği 19/12/2012 tarihli ve E.2011/1, K.2012/1 Sayılı kararında hukuka aykırı delillerle ilgili şu belirlemelerde bulunmuştur: “Çağdaş hukuk sistemlerinde, hukuka aykırı delillerin ceza yargılamasında hükme esas alınıp alınamayacağı hususunda iki ayrı görüş bulunmaktadır. Bunlardan birincisine göre, maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasındaki kamu yararı ile kişinin hukuka aykırı olarak delil toplanması sırasında ihlal edilen hakkının dengelenmesi, kamu yararının ağır basması hâlinde hukuka aykırı olarak toplanmış olan delillerin hükme esas alınması, aksi hâlde bunların hükme esas alınmaması gerekir. İkinci görüşe göre ise delillerin hukuka aykırı olarak toplanması sırasında kişilerin temel hak ve hürriyetlerinin ihlal edilip edilmediği, maddi gerçeğin araştırılmasındaki kamu yararının ağırlığı dikkate alınmaksızın elde edilen hukuka aykırı deliller hükme esas alınmamalıdır. …hukukumuzda toplanmaları sırasında kişilerin temel hak ve özgürlüklerinin ihlal edilip edilmediğine bakılmaksızın hukuka aykırı delillerin ceza yargılamasında kullanılması yasaklanarak ikinci görüşün benimsendiği anlaşılmaktadır….”

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2013/4-1183 Esas, 2014/960 Karar sayılı ilamında hukuk aykırı delilin yargılamada kullanılamayacağını şu değerlendirmeyle açıkça ortaya koymuştur: “…yargılama sırasında taraflarca sunulan delillerin elde ediliş biçiminin mahkemece re'sen göz önüne alınması ve delilin her ne surette olursa olsun hukuka aykırı olarak elde edildiğinin tespit edilmesi hâlinde, diğer tarafça bir itiraz ileri sürülmese dahi mahkemece caiz olmadığına karar verilerek dosya kapsamında değerlendirilmemesi, hukuka aykırı yoldan elde edilen deliller, Anayasa'da teminat altına alınmış olan temel hakların ya da özel yaşam alanının veya kişilik haklarının ihlal edilmesi suretiyle elde edilmiş ise, mahkemede delil olarak değerlendirilmemesi gerektiği…”

Hukuki sürecin ceza veya hukuka ilişkin olup olmadığına bakılmaksızın, elde edilecek delillerin hukuka uygun bir biçimde elde edilmesi, hukuk devleti ilkesinin olmazsa olmaz şartıdır. Bu bakımdan, kanuna aykırı bir şekilde elde edildiği veya elde ediliş usulü bakımından hukuka aykırı olduğu ilk bakışta anlaşılabilen veya mahkemelerce hukuka aykırı olduğu tespit edilen delillerin yargılamada tek veya belirleyici delil olarak kullanılması hakkaniyete uygun yargılanma hakkını zedeler ve delillerin elde ediliş şekli ve hükme dayanak alınma düzeyleri, yargılamanın bütününü hakkaniyete aykırı hâle getirebilir.

Bu kapsamda yapılması gereken, hukuka aykırı olduğu tespit edilen delillerin yargılamada tek veya belirleyici delil olarak kullanılıp kullanılmadığını ve bu "hukuka aykırılığın" bir bütün olarak yargılamanın adil olup olmamasına etkisini incelemektir. Bu incelemeyi yaparken, delillerin elde edildiği koşulların, onların gerçekliği ve güvenilirliği üzerinde şüphe doğurup doğurmadığını da dikkate almak gerekecektir.

Somut olayda hüküm, tek ve belirleyici olarak hukuka aykırı olarak elde edildiği anlaşılan görüşme kayıtlarına dayandırılmıştır. Hâlbuki Cumhuriyet Başsavcılığı, yasal çerçevede verilmiş meşru bir dinleme kararına dayanmadığından yapılacak bir soruşturma ya da kovuşturma için değerlendirilebilecek yasal bir hukuki delil niteliği bulunmadığından bahisle davalı hakkında kamu adına kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar vermiştir. Dolayısıyla söz konusu delilin elde edildiği koşullar, onların gerçekliği ve güvenilirliği üzerinde ciddi şüphe doğurmaktadır. Bu nedenle, hukuka aykırı şekilde elde edilen görüşme kayıtlarının, tek ve belirleyici delil olarak kullanılması, yargılamanın hakkaniyetini zedelemektedir. İki kişi arasında özel olarak yapılan görüşmenin, hukuka aykırı bir biçimde kayıt altına alınması ve yine hukuka aykırı bir biçimde internet ortamında yayınlanması sonucu ortaya çıkan hukuka aykırılığın, yargılamanın bütünü yönünden adil yargılanma hakkını ihlal eder mahiyette olduğu açıktır.

Yukarıda açıklanan anayasal ve yasal düzenlemeler, yargı kararları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; bir davada ileri sürülebilecek her türlü delilin mutlaka hukuka uygun yollardan elde edilmiş olması, yargılama sırasında taraflarca sunulan delillerin elde ediliş biçiminin mahkeme tarafından re`sen göz önüne alınması ve delilin her ne surette olursa olsun hukuka aykırı olarak elde edildiğinin tespit edilmesi hâlinde, diğer tarafça bir itiraz ileri sürülmese dahi mahkemece caiz olmadığına karar verilmesi gerekir.

Öte yandan, Anayasa'nın 20 ilâ 22. maddelerinde düzenlenen özel hayatın gizliliği ve korunmasına ilişkin temel hak ve özgürlükleri ihlal edebilecek usul ve araçlarla elde edilmiş deliller, ispat aracı olarak dikkate alındıkları takdirde, davalının özel hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkı bakımından sorun teşkil edebilecektir. Aksi durum, hukuka aykırılığa mahkemece cevaz verilmesi ve yargılama makamlarının buna alet edilmesi anlamına gelir.

Şu durumda, davacının hukuka aykırı delile dayanarak hak elde etmesi mümkün olmadığından istemin tümden reddine karar verilmesi gerektiği anlaşılmakla, kararın davalı yararına bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma sebebine göre davacının temyiz itirazlarının bu aşamada değerlendirilmesine yer olmadığına ve davalıdan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 20.03.2019 gününde oy çokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY YAZISI

Dava kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir.

Davacı vekili, müvekkilinin CHP milletvekili olduğunu, davalı ile ...... isimli şahıs arasında geçen ...... konuşmasının "Youtoube" adlı sosyal paylaşım sitesinde "Haramzadeler 333" kod adlı kullanıcı tarafından paylaşıldığını, söz konusu ...... konuşmasında davalının "en kafası çalışmayan CHP'li" ve "şerefsizin tekidir" demek suretiyle, müvekkilin kişilik haklarına saldırıda bulunduğunu belirterek manevi tazminat isteminde bulunmuştur.

Davalı, kendisinin ...... Birliği Bakanı olarak görev yaptığı dönemde, yayının şahsını karalamaya yönelik olarak servis edildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur. Ancak davalı açıkça bu sözlerin kendisine ait olmadığını iddia etmemiştir. İsteği üzerine mahkemece verilen 2 haftalık süre içinde de sözlerin kendisine ait olmadığına dair bir beyanda bulunmamıştır.

Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulüne dair verilen karar davalı tarafça temyiz edilmiştir.

Dava, hukuka aykırı şekilde kişilik haklarına yapılan saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Davalının...... isimli kişi ile yaptığı ...... konuşması 3. bir kişi tarafından Youtoube isimli sosyal medya sitesinde yayınlanmıştır.

Yapılan yayın nedeniyle, sorumluların tespiti için öncelikle 5651 Sayılı yasaya göre değerlendirme yapılması gereklidir. 5651 Sayılı Kanun'un 4. maddesine göre içerik sağlayıcılar internet ortamında kullanıma sundukları her türlü içerikten sorumludur. Aynı Kanun'un 5. maddesine göre yer sağlayıcının uyarıya dayanan sorumluluğu kabul edilmiştir. Olayımızda "Haramzadeler 333" isimli kullanıcı içerik sağlayıcı, youtoube sitesi ise yer sağlayıcıdır.

Davacı gerek içerik sağlayıcı, gerekse yer sağlayıcının sorumluluğuna gitmemiş, doğrudan konuşmayı yapan haksız fiil failine yönelmiştir.

Somut olayda internet ortamında yayınlanan içeriğin kim tarafından ve ne şekilde ele geçirilip yayınlandığı belli değildir. Her ne kadar dairemiz çoğunluğunca verilen kararda ...... Cumhuriyet Başsavcılığı Parlementer Suçlar Soruşturma bürosunun 20147/1325 Sayılı dosyasında soruşturma konusu delilin hukuka aykırı yolla ele geçirildiği, yasal dinleme kararının bulunmadığı gerekçe olarak gösterilmiş ise de; söz konusu dosyadaki internet yayın içeriği davalı hakkındaki ...... C. Başsavcılığının 2014/43734 esas (2014/32569 ile birleşmiş) sayılı dosyadaki başka bir konuşmaya aittir. Dosya kapsamındaki delillerden iş bu davanın konusunu oluşturan ve davacıya yönelik hakaret sözlerinin geçtiği internet içeriğinin montaj ya da hukuka aykırı olduğu konusunda bir tespit yapılmamıştır. Aksine ...... C. Başsavcılığının 2014/1325 esas sayılı dosyasında yapılan görüşmenin davalı ile M. F. Saraç arasında gerçekleştiği tespit edilmiştir. Davalı söz konusu konuşmayı yapmadığına ilişkin bir itiraz ve bayanda da bulunmadığına göre, söz konusu yayının rastgele ele geçirilen bir delil olarak değerlendirilmesi gerektiği ve bu nedenle usul ve yasaya uygun kararın onanması gerektiği düşüncesiyle çoğunluk görüşüne katılmıyoruz. 20/03/2019


• 679 KHK EGM • İade 20.11.2019 • Tebliğ 29.11.2019 • Atama 05.08.2020 • Göreve Başlama 14.09.2020 • Emeklilik LOADING...

İletiyi paylaş


İleti bağlantısı
Sosyal Ağlarda Paylaş



  • İletiler

    • Emeklilik yaş haddini dolduran  KHKlıların durumu ne olacak? Herkese hayırlı akşamlar, Bundan 15 gün kadar önce  “ Yaş Haddini dolduranların durumu ?”       başlığıyla aşağıdaki içeriği iletmiştim. Gönderdiğim içerikle ilgili herhangi bir yorum, bir cevap olarak herhangi bir şey göremediğim için  bir kez daha buraya bırakmak istedim. Umarım çok alakasız bir konu değildir.  Kendimle alakalı birkaç hususu aşağıda kısaca ifade etmek istiyorum: 672-MEB.                                                                                                           Durumum: Adli işlem yok (Emniyette alınan bir ifadeden sonra hakkımda savcılığın  verdiği KYOK kararı var). En son Aralık 2022 de yaptığım BİMe istinaf başvurum 16 aydır beklemede, herhangi bir hareket yok. OHAL Komisyonunda 27 ay, yine İdare mahkemesinde 28 aydan fazla bekletilerek RET kararları verildiği için ve on altı aydır istinaf dilekçem BİM de hareketsiz bekletildiği için bu zamanlara kaldık.                                                                                                                                                                                                                                                                                     Kriterler: Sendika -Dernek-Medya-Kimse Yokmu.. 2017 Mart ayından bu yana emekliyim. Fakat emekli ikramiyesi alamadım, Emekli  Sandığı hizmetim 25 yıldan 3 ay eksik olduğu için. (9 yıla yakın SSK lı olarak özel okullarda öğretmenliğim oldu.) İki yıl önce oğlumu evlendirdim. İki aylık bir kız torunum var. Hayatıma yaşama sevinci katan, beni  mutlu eden bir vetire, bir gelişme olduğu için torunum olduğundan sözetme ihtiyacı hissettim . Çok şükür Emekli maaşım eşimle beraber geçinip gitmeye yetiyor şu an.. Fakat yaşım ilerledi. Emeklilik YAŞ HADDİM DOLDU. Yani farz-ı muhal İade olsam bile çalışmam yasal olarak mümkün olmayacak, iadenin benim için fazla bir anlamı olmayacak gibi. Bölge  İdare  Mahkemesinin değerlendirmesinin RET olması durumunda, Danıştayın olumlu veya olumsuz kararlarını, sürecin olumsuz devam etmesi durumunda AYM başvuru safhasını beklemekten başka yapabileceğimiz yada yapmamız gereken  bir şeyler var mıdır bu safhada diye (Tabii ki bütün bu aşamaları tamamlamaya yetecek bir ömrü Allah lutfederse ) sorular sormak isterim cevap verebilecek veya yorum yapabilecek olan  arkadaşlara..  (AİHM’nin Yüksel Yalçınkaya kararından sonra EK BAŞVURU yapmamın bana bir getirisi olabilir mi diye sormaya gerek bile duymadım-Çünkü bir yararı olmaz diye düşünüyorum.)                                                                                                             Yoksa biteceğe benzemeyen bu sıkıntılı süreçleri, davalarımızı; çocuklarımıza, torunlarımıza negatif anlamlar yüklü bir miras olarak bırakmak, devretmek zorunda mı kalacağız..? Ya da biz bu dünyadan göçünce bu davalar, bu mahkemeler ve süreçler bizimle beraber kapanacak mı? Şu an için hiçbir öngörüde bulunamıyorum. Siz ne dersiniz? Ya da diyecek sözü olanlar var mıdır arkadaşlar arasında? Forumu düzenli olarak takip edemesem de Foruma ellerinden geldiğince, değerli yorumlarıyla, görüşleriyle, bilgileriyle, tecrübeleriyle katkı veren, rehberlik yapan, yardımcı olmaya çalışan çok güzel gönüllü arkadaşlar olduğunu biliyorum. Hepsine, hepinize çok teşekkürler ediyorum, yüreklerine sağlık diyorum. Avukatım olmadığından başvuru süreçlerinde dilekçelerimi hazırlarken bu arkadaşların katkı ve önerilerinden yararlandığımı ve özellikle bu arkadaşlara teşekkür borçlu olduğumu burada belirtmek isterim. Bu sıkıntılı sürecin hepimiz için herkes için en kısa sürede bitmesini gönülden diliyorum ve istiyorum.  Allah hepimizin yardımcısı olsun.      17/04/2024 
    • @werwer17 @geçer elbet... Öncelikle zaman ayırıp cevap veren siz değerli arkadaşlara teşekkürler. Maalesef sindirilmişçesine ve bu ülkede yaşama hakkımız yokmuş gibi bir muamele ile karşılaştığımızdan dolayı bu tip sıkıntılarla karşılaşıyoruz. Pazartesi mülakata gittim ve KHK' lı olduğumu söylediğimde karşımdaki insan başını öne eğip "hımm" yaptı ama pek oralı olmadı ve ayrıntıda sormadı. Bugün ise katılış yaptım. Katılışımı yapan personel "önceden 4c kaydınız varmış son çalıştığınız yer size sigorta kaydı yapmadı mı" diye sordu. Bende "sigorta yapmadığı için işyerinden kaçarcasına ayrıldım" dedim. Başka da birşey sormadı. Bugün e-devlet' ten kontrol ettiğimde 4a girişimi gördüm. Dediğiniz gibi kimi umursuyor, kimisi içinde hiç önemli değil. Sorulmadığı sürecede söylemeyede gerek duymuyorum.İleride de sorun olacağını düşünmüyorum. İhraç edileli 7 yıl + 3.5 ay oldu. 2023 seçimlerinden çok umutluydum ama maalesef beklediğim gibi olmadı. Birşeyler yapıp sigortalı bir işe girmek için bazı nedenler ve bekletilerden dolayı çok geç oldu ama bir yerden başlamak lazımdı. Hayırlısı böyleymiş demek. Allah hepimizin sonunu hayır eylesin ve çalınmış hayatlarımızı geri almayı nasip etsin inşallah.
    • @The Oracle hocam işveren geçmiş çalışma bilgilerinize ulaşamıyor merak etmeyin siz soylemedikce onlar tespit edemez. Ben de bazı yerlerde söyledim bazı yerlerde söylemedim. Söylediğim yerlerde sıkıntı yapmadi. Özel sektörde işveren işine bakar. Zaten artik herkesin çevresinde illaki tanıdığı bir KHK li tanıdığı ya da yakını var.  
    • @The Oracle hocam öncelikle merhabalar; Benim ilk  SGK 4/A kaydım devlete oldukça çok miktarda borcu olan bir özel kurum tarafından yapıldı. İlk sigorta kaydım 1 temmuz 2019 da yapılmış dün baktım. Toplamda 3 kurumda SGK kaydım var.Durumu 1 i önceden biliyordu. Diğer 2 sine zamanla ben söyledim. Açıkçası yapılan işten memnun olunca işverenler/ IK / Muhasebe departmanı bu konuyu çok önemsemiyor. Hatta birisine gittim özellikle sordum öyle bir KHK ile kodlama çıkmıyor demişti. Ben SGK konusunda zorlukla karşılaşmadım. KHK lı olduğunuzu söylemenize gerek yok. Sigorta bildirimi yaparken çıkacağını zannetmiyorum çünkü sizde 4/A hanesi boş. ( Daha önceden özel sektörde çalışmadıysanız boş olmalı ) 4/C ye de onlar erişemeyeceğine göre içiniz rahat olsun.
    • Değerli arkadaşlar öncelikle hepinize iyi günler. Daha önceden bilgi edinmek istediğim bu konu hakkında farklı meslek gruplarını ilgilendiren sorular sorulduğunu ve forumda birçok cevap verildiğini biliyorum ama acaba son durum nedir diye tekrar sormak istedim. İhraç edildiğim Ocak 2017' den itibaren çalışıyorum ama SGK kaydım yok ve maalesef işyeride kayıt yapmaya yanaşmıyor. Bunun böye devam edemeyeceğine geçte olsa karar verdim ve sigorta kaydı olacak şekilde iş aramaya başladım. Bazı işyerlerine görüşme için gittiğimde KHK' lı olduğumu söylemedim. Söylesem muhtemelen baştan reddecekler. Herhangi bir işyerine KHK' lı olduğumu söylemeden girsem acaba sigorta bildirimi veya kaydı yaparken bu bilgiler gözüküyor mu? Net bir bilgisi olan varsa cevap verebilirse sevinirim. İş yerine girersem tabiri caizse sonradan papaz olma ihtimalimiz var. :(( Maalesef toplum hala bu konuda bilgisiz ve duyarsız.
×
×
  • Yeni Oluştur...