İçeriği gör
Aklima

ret 13 üncü İdari Dava Dairesi, İdare Mahkemesinin İADE Kararını Onaylamış. Kararın Tamamı

Önerilen Yorum

22 inci idare mahkemesince ohal komisyonunun verdiği red kararı iptal edilmiş. Kişi iade olmuş.

Kurum; davacının örgütün müzahir kurumunda çalışma kaydı bulunduğu ve çalışmanın hemen akabinde memuriyete girdiği, örgüte müzahir Cihan Medya Dağıtım A.Ş.'ye 21.01.2014-05.04.2014 tarihleri arasında ödeme bilgisinin bulunduğu ve adliye imamı ile yoğun telefon görüşmeleri yaptığının tespit edildiği, gerekçeleriyle istinafa gitmiş.

İstinaf bir üyenin azlık oyuna rağmen iade kararını onamış ve kurumun istinaf istemin red etmiş.

Önemli ve dilekçelerde kullanılabilecek kısım şu; azlık oyu vererek kişinin iade edilmemesini savunan hakim "17/25 aralık 2013 milat değildir, irtibat-iltisak yönünden geçmişe kadar gidilebilir. Yargıtayın kararlarında 17/25 aralık 2013 ü baz alması beni bağlamaz" demesine rağmen mahkeme şahsın iadesi kararını onamış.

Bunun yanında irtibat iltisak kavramlarının tanımları da yapılmış. Mutlaka okuyunuz. Özellikle 17/25 aralık 2013 öncesine dair hakkında gerekçe olanlar bu kararı kullanabilirler.

 

T.C.
ANKARA
BÖLGE İDARE MAHKEMESİ
13. İDARİ DAVA DAİRESİ
ESAS NO : 2020/4256
KARAR NO : 2020/2991
İSTİNAF İSTEMİNDE BULUNA N ( DAVA L I) : Adalet Bakanlığı
VEKİLİ : Av. xxxxxxxxxxxxxxx
E-tebligat adresi
KARŞI TARAF (DAVACI) : xxxxxxxxxxxx
xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx
xxxxxxxxxxxxxxxx
İ STİNAF İ STEM İN İN KONUSU : Davalı idare bünyesinde görev yapmakta iken 679 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile kamu görevinden çıkarılan davacı tarafından, OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonuna yapılan başvurunun reddine dair 15.08.2018 tarihli ve 2018/30153 sayılı işlemin iptali istemiyle açılan davada, dava dosyasında bulunan bilgi ve belgelere göre dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptali yönünde Ankara 22. İdare Mahkemesince verilen 31/10/2019 tarihli ve E:2018/1642, K:2019/3295 sayılı kararın kaldırılması istenilmektedir.

İSTİNAF İSTEMİNDE BULUNANIN İDDİALARI : Davalı idare tarafından, davacının örgütün müzahir kurumunda çalışma kaydı bulunduğu ve çalışmanın hemen akabinde memuriyete girdiği, örgüte müzahir Cihan Medya Dağıtım A.Ş.'ye 21.01.2014-05.04.2014 tarihleri arasında ödeme bilgisinin bulunduğu ve adliye
imamı ile yoğun telefon görüşmeleri yaptığının tespit edildiği, bu nedenle dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAF SAVUNMA S ININ ÖZETİ : İstinaf isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.

TÜRKMİLLETİADINA

Karar veren Ankara Bölge İdare Mahkemesi 13. İdari Dava Dairesince, 2577 sayılı Kanunun değişik 45. maddesi uyarınca dava dosyası incelenerek gereği görüşüldü:

KARAR SONUCU:
1- Ankara 22. İdare Mahkemesince verilen 31/10/2019 günlü ve E:2018/1642, K:2019/3295 sayılı karar usul ve hukuka uygun olup, kaldırılmasını gerektiren bir neden bulunmadığından, İSTİNAF İSTEMİNİN REDDİNE,
2- Aşağıda dökümü yapılan istinaf aşamasına ait yargılama giderinin istinaf edenin üzerinde bırakılmasına,
3- Gider avansının kullanılmayan kısmının talep edilmesi halinde derhal, talep edilmemesi halinde karar kesinleştikten sonra mahkemesince istinaf başvurusunda bulunana re'sen iadesine, 2577 sayılı Kanunun değişik 46. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren 30 gün içerisinde Danıştaya temyiz yolu açık olmak üzere, 20/11/2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi. 


e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır
Başkan
xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx
200672
Üye
xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx
101820
Üye
xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx
107153
X

İstinaf Yargılama Giderleri
Posta Gideri : 92,50 TL
TOPLAM : 92,50 TL
24.11.2020 öka - 14.01.2021 DB

KARŞI OY GEREKÇESİ

HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
Uyuşmazlığın çözümlenebilmesi için; bakılmakta olan davanın niteliği ve davacı hakkında yapılan tespitlerin kamu görevinden çıkarılması için hukuki gerekçe oluşturup oluşturmayacağı hususlarının değerlendirilmesi gerekmektedir.

(A) Bakılmakta Olan Davanın Niteliği
İdari yargı mercilerinin yürürlükte olan yasa hükümlerine aykırı ya da bu hükümlerin dışına çıkarak karar vermeleri mümkün değildir. Kanun Hükmünde Kararnameler de idari yargı kararlarına etkileri bakımından yasa gücünde olup idare mahkemeleri KHK'lar ile getirilen kuralları da uygulamak zorundadırlar.
KHK'ların şekil ve içerik bakımından Anayasa'ya uygunluğunun denetimi ise Anayasa Mahkemesi'nin yetkisindedir. OHAL döneminde çıkarılan KHK'lar ile davacı gibi kimi kamu görevlileri, terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulu'nca Devletin Milli Güvenliği'ne karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı oluşum veya
gruplara üyeliği, iltisak veya irtibatı bulunduğu gerekçesiyle kamu görevinden çıkarılmıştır. KHK ile doğrudan kamu görevinden çıkarılmaya ilişkin tasarruflar, yasa gücünde işlemler olduğundan idari yargı mercilerince denetlenme imkanı bulunmamaktadır. Süreç içerisinde çıkarılan 685 sayılı KHK ile OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu kurulmuş ve anılan Komisyon, doğrudan KHK'lar ile tesis edilen işlemlerle kamu görevinden çıkarılanların başvurularını karara bağlamakla görevlendirilmiştir. Aynı KHK ile Komisyon tarafından inceleme yapılarak başvurunun reddine veya kabulüne karar verilebileceği, Komisyon'un kararına karşı Ankara İdare Mahkemelerinde dava açılabileceği kurala bağlanmıştır. Bakılmakta olan dava OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu tarafından davacı hakkında verilen kararın idari işlemin unsurları yönünden yargısal denetiminin yapılmasından ibarettir.


Diğer bir ifadeyle davacının kanun gücünde bir tasarrufla görevinden çıkarılmasından sonra davacı hakkında verilen Komisyon kararının hukuka uygunluğu bakılmakta olan davanın konusunu oluşturmaktadır. Bununla birlikte, iptal davasına konu Komisyon kararının sebep unsuru incelenirken; terör örgütü olduğuna ve
milli güvenliğe karşı faaliyette bulunduğuna Milli Güvenlik Kurulu tarafından karar verilen ve bu durumu Yargıtay tarafından hükme bağlanan FETÖ/PDY ile davacının üyelik, iltisak veya irtibatının bulunupbulunmadığının tespiti gerekmektedir. Anılan örgüt ile sözü edilen çerçevede bir ilişkinin varlığı tespit edildiği
takdirde mahkemece, OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu'na yapılan başvurunun reddine ilişkin kararın,mevzuata aykırı olduğu yönünde hüküm kurma imkanı bulunmamaktadır.Kamu görevinden çıkarılma - bakılmakta olan dava bakımından ise kamu görevine iade talebininreddi- gerekçelerinden olan "üyelik" unsuru, ceza kanunları ile tanımlanmış bir suç olduğundan idari yargımercilerinin bu yönde bir inceleme yapmaları ve tespitte bulunmaları mümkün değildir. Zira terör örgütü üyeliğiancak ceza yargılaması sonucunda tespiti mümkün olan bir eylemdir. Buna karşın "iltisak" ve "irtibat" durumuceza yargısının alanına girmediğinden, idari yargı yerlerince tespiti gereken hallerdendir. Böylece yasakoyucu, terör örgütü üyeliğini, bir suç olarak kabul edip, kamu görevinden çıkarılma yanında hapis cezası vebenzeri yaptırımlara bağlamışken, "iltisak" ve "irtibat" hallerini suç isnadı olmaksızın sadece kamu görevinden çıkarma tedbirinin gerekçesi olarak öngörmüştür.
Her kamu görevlisinin az veya çok kamu gücü kullandığı ve bu güç ile vatandaşlar üzerinde etkili işlemler tesis ettiği dikkate alındığında, yapılan düzenlemelerden, Kanun koyucunun, terör örgütleri ile anlayış ve davranış birliği içinde olanların kamu gücü kullanmalarını engellemek üzere kamu görevinden çıkarılmasını
murad ettiği anlaşılmaktadır. Zira, FETÖ/PDY özelinde daha belirgin şekilde ortaya çıktığı üzere illegal yapılar önce bireysel sonra da örgütsel boyutta kamu gücünü yasal görünümlü yöntemlerle elde etmekte, böyleceanlayış ve davranış birliği içinde olduğu grup, örgüt veya yapıya şu veya bu şekilde menfaat sağlarken diğer
bireyler aleyhine işlem ve eylemde bulunmaktadırlar.

15 Temmuz 2016 gecesinde olduğu gibi Anayasal düzenin, milli iradenin, hukuk devletinin,demokrasinin ve temel hak ve hürriyetlerinin gerçek ve yakın bir tehlike altına girdiği durumlarda Anayasa veUluslararası Hukukun çizdiği sınırlar çerçevesinde alınan tedbirlerin ve bu tedbirlerin yargısal denetiminin
nitelendirilmesi, uyuşmazlığın çözümü açısından önem arz etmektedir.

1) Kamu Görevinden Çıkarılma İşleminin Olağanüstü Tedbir Olma NiteliğiKanun Hükmünde Kararnameler ile doğrudan tesis edilen kamu görevinden çıkarılma işlemleri,"Devlet memurluğundan çıkarma" cezası olmayıp bir disiplin işlemine dayanmamaktadır. Bu nedenledisiplin cezası verilmesinde uygulanması gereken usul ve prosedürlerin, bakılmakta olan davabakımından uygulanması mümkün değildir. Esasen, kamu görevinden çıkarma işlemi tesis edildiği sırada,disiplin soruşturması açılması, soruşturmacı görevlendirilmesi, savunma alınması gibi olağan dönem hukukigüvenlik unsurlarının uygulanma imkanı da yoktur. Nitekim, Danıştay 5.Dairesi'nin 04/10/2016 tarihE:2016/8196, K:2016/4066 sayılı kararında KHK’da öngörülen kamu görevinden çıkarma; adli suç veyadisiplin suçu işlenmesi karşılığında uygulanan yaptırımlardan farklı olarak terör örgütleri ile milli güvenliğekarşı faaliyette bulunduğu kabul edilen diğer yapıların kamu kurum ve kuruluşlarındaki varlığını ortadankaldırmayı amaçlayan, geçici olmayan ve nihai sonuç doğuran “olağanüstü tedbir” olarak nitelendirilmiştir.


Öte yandan; kamu görevinden çıkarılanların, hem Anayasa Mahkemesi hem de AİHM tarafından etkilibaşvuru yolu olarak kabul edilen, OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonuna başvurabilmeleri ve başvurununreddi halinde, bakılmakta olan davada olduğu gibi yargısal denetim yolunun açık olması, mahkemesafhasında ilgililer tarafından her türlü delil ile savunma yapılabilmesi ve çelişmeli yargılama usulü kurallarınınyerine getirilmesi nedeniyle; davacının, tesis edilen işlem ile ilgili etkili başvuru yoluna sahip olduğu ve süreçiçerisinde savunma hakkının kullandırıldığı sonucuna ulaşılmıştır.

2) İltisak ve İrtibat Kavramlarının Tanımı ve Bakılan Davanın Ceza Yargılaması İle İlişkisi Bakılan dava bir ceza davası değildir. Bu nedenle işlem tesis edilirken ceza hukuku ilkelerinin ve kurallarının uygulanıp uygulanmadığını işbu davada denetleme imkanı yoktur. Diğer bir ifadeyle bu davada
'suç ve suçlu bulunma halleri' değil, OHAL döneminde kamu görevinden çıkarılan kişinin kamu görevine iadesini haklı kılan nedenlerin var olup olmadığı denetlenmektedir. 

Bununla birlikte, kimi durumlarda kamu görevinden çıkarılanlar hakkında açılmış ceza davaları bulunabilmektedir. Ceza yargılaması sonunda ilgililerin terör örgütü üyeliği suçundan beraat etmeleri ya da mahkumiyetlerine karar verilmesi mümkündür. KHK ile kamu görevinden çıkarılan kişi hakkında hiçbir ceza kovuşturmasına başlanılmaması ya da kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş olması veyahut ceza yargılaması sonunda beraat kararı verilmesi, OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonuna yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle idari yargı mercileri nezdinde açılan davanın görülmesini engellemeyecektir. Zira, kamu görevinden çıkarılma nedenleri sadece üyelikle sınırlı tutulmamış, ceza yargılamasının ilgi alanında bulunmayan iltisak ve irtibat halleri de kamu görevinden çıkarılmanın hukuki gerekçeleri arasında sayılmıştır.

Anayasa Mahkemesince; iltisaklı kavramının kavuşan, bitişen, birleşen; irtibatlı kavramının ise bağlantılı anlamına geldiği belirtilmiş, bu kavramların hukuki niteliği ve objektif anlamlarının yargı içtihatlarıyla belirlenebilecek durumda olduğu, iltisak ve irtibat kavramları açısından yapılacak değerlendirmenin ise kişilerin cezai sorumluluğun bulunup bulunmadığından bağımsız olarak sadece kişinin kamu görevine iade edilmesinin uygun olup olmadığı yönünden yapılacak bir incelemeden ibaret olacağı vurgulanmıştır. (E:2018/89, K:2019/84, T:14.11.2019, P:30, R.G 13.02.2020 / 31028). Dairemizce başlangıçtan bu yana iltisak ve irtibat kavramı,"anlayış ve davranış birliği içinde birlikte hareket etme, gönüllü şekilde tabi olma, eylemlerini; bir grubun, örgütün ya da yapının bireysel iletişim, yazılı ve görsel basın, sosyal medya paylaşımları üzerinden gelen mesajları, işaretleri, talimatları ve yönlendirmeleri çerçevesinde belirleme" şeklinde tanımlanmaktadır.

Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde, ceza soruşturmasında davacı hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş olmasının, OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonuna yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davanın görülmesini engellemeyeceği gibi ceza hukuku ilkelerinin ihlal edildiğine ilişkin iddiaların da bu davada incelenme olanağı bulunmamaktadır.

(B) Davacının Durumunun Değerlendirilmesi:
1-Davacı hakkında yürütülen ceza soruşturmasının sonucu: xxxx Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 02/02/2018 tarihli ve Sor. No:2017/1160, K:2018/1009 sayılı kararıyla "silahlı terör örgütüne üye olma" suçlamasıyla şüpheli sıfatıyla davacı hakkında yapılan soruşturma sonucunda, "...Şüphelinin eylemi değerlendirildiğinde; şüphelinin üzerine atılı silahlı terör örgütüne üye olmak suçuna ilişkin olarak; FETÖ/PDY mensuplarının kullanıcı adı ve özel parola girişi sonrası gizli ve örgütsel görüşmelerde kullandıkları kendileri dışında ilgisiz kişilerin giremediği özel haberleşme programı olan bylock isimli şifreleme programını kullanmadığının, şüphelinin Bank Asya'da hesabının olduğunun ve fakat hesap hareketi bulunmadığının, FETÖ/PDY ile iltisaklı dernek kaydının olmadığının, şüphelinin örgütle iltisakının katipliğe girdiği 2008 yılından 2014 yılı başlarına kadar FETÖ/PDY'nin sözde toplantılarına katılmak, toplantılara katıldığı dönemde aylık burs adı altında himmet vermekten ve geçmişe yönelik FETÖ/PDY ile iltisaklı SGK kayıtlarının bulunmasından ibaret olduğunun tespit edilmesi karşısında; xxxxx katip imamı xxxxxxxxxxxxxxx ve sonraki Fatsa katip imamı xxxxxxxxxx ile görüşme ve SMS kayıtları bulunan ancak katip imamı xxxxxxxxxxx'nın ifadesinden de anlaşılacağı üzere 17/25 Aralık sürecinden sonra FETÖ'yü eleştirdiği ve bağlarını kopardığı belirtilen şüpheli xxxxxxxxxxxx'ün Yargıtay 16. Ceza Dairesi'nin 26/10/2017 tarih 2017/1809 Esas, 2017/5155 Karar sayılı kararı doğrultusunda FETÖ/PDY ile iltisak ötesinde örgüte üyeliğine ilişkin somut delil elde edilemediği anlaşılmakla,şüpheli hakkında delil yetersizliği nedeni ile 5271 sayılı CMK'nın 172 ve devamı maddeleri uyarınca kamu adına kovuşturma yapılmasına yer olmadığına" karar verildiği anlaşılmıştır. Üst paragraflarda belirtildiği üzere, masumiyet karinesi gereğince davacı hakkında ceza soruşturması açılmış olması bakılmakta olan davada davacı aleyhine bir durum olarak değerlendirilemeyeceği gibi, bakılan bu davanın niteliği gereği hakkında yürütülen savcılık soruşturması sonunda kovuşturmaya yer olmadığı yönünde karar verilmiş olması da tek başına davacının kamu görevine dönmesini sağlamayacaktır. Öte
yandan suç isnadına yönelik incelemede varlığı ortaya konulmuş olmasına karşın suçlu sayılma için yeterli görülmeyen kimi maddi olay, olgu ve tespitlerin bakılmakta olan dava bakımından iltisak ve irtibat kavramları çerçevesinde değerlendirilmesi yasal zorunluluktur.

2-Örgütle iltisaklı basın yayın kuruluşlarıyla ilişkisi: Maliye Bakanlığından temin edilen bilgilerde;FETÖ/PDY'ye aidiyeti, iltisakı veya irtibatı olduğu gerekçesiyle TMSF'ye devredilen Cihan Medya DağıtımA.Ş.'ye 21/01/2014- 05/04/2016 tarihleri arasında ödeme bilgisinin bulunduğu anlaşılmıştır.

3-İltisaklı kuruluşlardaki çalışma çalışma kaydı: Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığından teminedilen bilgilerde; FETÖ/PDY ile irtibatı nedeniyle kapatılan Sürat Kargo Lojistik ve DağıtımHizmetleri şirketinde 23.04.2005-11.01.2008 tarihleri arasında çalışma kaydının bulunduğugörülmüştür.
Ayrıca, davacının kamu görevinden çıkarılma nedeni olan FETÖ/PDY ile "irtibat" ve "iltisak"hallerinin var olup olmadığı hususunun ortaya konulabilmesi için davacı hakkında yapılan adli veidari soruşturmalar kapsamında ifade veren ve beyanda bulunan şahıslara ait ifade tutanaklarının vebeyan dilekçelerinin incelenmesi gerekmektedir.

Bu kapsamda, Ordu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından tanık olarak beyanına başvurulan M.U.tarafından; davacının, toplantılara nadir olarak geldiği, bir kere evine giderek sohbeti orada yaptıkları hususu,T.A. tarafından; davacının da sohbetlere geldiği, 2014 yılında bazı sohbetlere katılmış olabileceği ancak 2014
bitmeden sohbetlerden ayrıldığı, sohbetlere katıldığı dönemde burs verdiği hususu, İ.T. tarafından; 2009-2010 yıllarında sohbet grubuna davacının da katıldığı, o dönemde xxxxxxx Adliyesinde çalıştığı için yol uzunolduğundan ayda bir sohbet yaptıkları ve daha sonra davacının xxxxxx Adliyesine tayin olduğu, burada da
sohbetlere katıldığı hususu, Y.Ö. tarafından; xxxxxx'daki FETÖ toplantılarına 2015 yılı ortalarına kadar devamettiği, davacının 17/25 Aralık sürecinde 'Ben artık toplantılara katılmayacağım' diyerek sohbet grubundanayrıldığı hususu, Ü.Y. tarafından; xxxxx'daki FETÖ toplantılarına 2013 yılı sonlarına kadar katıldığı, o
dönemde toplantılara katılanlar arasında davacının da bulunduğu hususu, C.Ş. tarafından; 2012 yılındayapılan sohbetlere ara sıra katıldığı, 2012 yılında katip abisi M.S.'nın evinde yapılan toplantıda davacının dabulunduğu hususu beyan edilmiştir.

Yine ceza yargılamasında ifadesine başvurulan M.S. tarafından; "2011 yılından 2015 yılı ortalarınakadar FETÖ'nün xxxxxx Adliyesinden sorumlu abisi olarak görev yaptığı, xxxxxxxx'ün toplantılara 17/25 Aralıksürecine kadar katıldığı, ara sıra ayda 50 TL civarı burs verdiği, FETÖ'de beşlik tabirinin namazını kılan,
bursunu veren, derslere katılan, çağrıldığında gelen, faaliyetlere gönüllü katılan kişiler için kullanıldığı,xxxxxxxxx'ün cemaat içerisinde önceleri beşlik olarak tasniflendiği, ancak 17/25 Aralık sonrasındacemaate mesafeli yaklaştığı, sohbete çağırdığında gelmediği, görüştüğünde cemaatin yanlış yaptığını
söylediği" şeklinde beyanda bulunulduğu görülmektedir.Bunların yanında, xxxxxx Adliyesinin 2012 yılına kadar katip imamı olduğu değerlendirilen ve bu
kapsamda Ordu Cumhuriyet Başsavcılığının 2016/5818 soruşturma numarasına kayden hakkında soruşturmayürütülen M.B.'nin kullandığı telefon hattının 2012, 2013, 2014, 2015 ve 2016 yıllarına dair HTS dökümlerinegöre, anılan kişi ile davacı arasında 17.05.2012 ila 26.05.2013 tarihleri arasında 17 kez telefon görüşmesi,
SMS ve çağrı kaydının bulunduğu, yine xxxxxx Adliyesinin M.B.'den sonraki katip imamı olduğudeğerlendirilen ve bu kapsamda xxxxx Cumhuriyet Başsavcılığının 2016/3195 soruşturma numarasına kaydenhakkında soruşturma yürütülen M.S.'nin kullandığı telefon hattının2014 Temmuz-2016 Temmuz dönemine dair
HTS dökümlerine göre, anılan kişi ile davacı arasında 24.07.2014 ila 20.05.2015 tarihleri arasında 10 keztelefon görüşmesi, SMS ve çağrı kaydının bulunduğu tespit edilmiştir.Yukarıda anılan tanık ifadeleri ile davacının xxxxx TEM Bürö Amirliği ile Savcılık safhasındaki ifadeleridikkate alındığında, 2013 yılının sonuna kadar sohbet toplantılarına katıldığı ve himmet verdiği konusunda birtereddüt bulunmamaktadır. Ancak, xxxxx Adalet Komisyonu Başkanlığı'nın 01/12/2016 tarihli ve 2016/1388 M.sayılı yazılarında "davacının 17/25 Aralık sürecinden sonra FETÖ/PDY ile irtibat ve iltisakını kestiğinindeğerlendirildiği" şeklinde tespitlere yer verilmesi ve davacı tarafından da, FETÖ/PDY terör örgütü ile iltisakveya irtibat ilişkisi yönünden sadece 17/25 Aralık 2013 tarihi sonrasında ait veri ve delillerin dikkate alınmasıgerektiğinin, bu tarih öncesine ait delillerin dikkate alınamayacağının ileri sürülmesi karşısında, "iltisak" ve"irtibat" kavramının değerlendirilmesi yönünden herhangi bir tarih kıstının bulunup bulunmadığı hususununincelenmesi gerekmektedir.

Anayasa Mahkemesi kararlarında ve çok sayıda ceza yargısı kararında belirtildiği üzere; FETÖ/PDYterör örgütünün temellerinin 1966 yılında atıldığı, örgüt elebaşı (F.G.)'in; "devletin içtimai, iktisadi, siyasi veyahukuki temel nizamlarını kısmen de olsa dini esas ve inançlara uydurmak amacıyla propaganda yapma"suçundan mahkumiyetine dair sıkıyönetim mahkemesi kararının 1973 yılında Askeri Yargıtayın 1973/146-272sayılı kararı ile onandığı, örgüt elebaşı (F.G.)'nin "devleti gizlilik içerisinde ele geçirme" talimatını içeren videokayıtlarının 1999 yılında ulusal televizyon kanallarının ana haber bültenlerinde yayınlandığı, örgütün illegal
amaçlar güttüğü hususunun kamuoyuna yansıdığı, akabinde 2000 yılında örgüt elebaşı hakkında Ankara 2Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesinde F.G. hakkında laik devlet yapısını değiştirerek, dini kurallara dayalı birdevlet düzeni kurmak amacıyla örgüt kurma suçundan kamu davası açıldığı ancak 2000 yılında yürürlüğe
giren 21/12/2000 tarihli ve 4616 sayılı 23 Nisan 1999 Tarihine Kadar İşlenen Suçlardan Dolayı ŞartlaSalıverilmeye, Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair Kanun gereğince davanın kesin hükme bağlanmasınınertelenmesine karar verildiği (Ankara 2 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesinin E.2000/124 K.2003/20 sayılı
kararı), örgütün 2000 yılı sonrasında da Emniyet ve Yargı yapılanması aracılığıyla örgütsel amaçlarladüzenlediği operasyon veceza soruşturmalarının yoğunlaştığı (“Şemdinli”, “Ergenekon”, “Balyoz”, “AskeriCasusluk”, “Devrimci Karargâh”, “Oda TV” ve “Şike”, "Kudüs-Selam Tevhit" soruşturma ve davaları gibi
kamuoyunda yoğun tartışmalara neden olan davalar), örgütün 2010 yılı sonrasında emniyet ve yargıdakietkinliğini artırdığı, 7 Şubat 2012 tarihinde MİT Müsteşarının ifade vermeye çağrılması ve hakkında yakalamakararı çıkarılması, dershanelerin kapatılmasına karar verilmesi üzerine yürütme organını hedef alan 17/25Aralık 2013 soruşturmalarının ve nihayet 15/07/2016 tarihli darbe girişiminin gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır.

Yukarıda açıklandığı üzere FETÖ/PDY terör örgütünün illegal amaçlarının 1999 yılında ulusalkanallarda yayımlanan örgüt elebaşının videosunda açıkça dile getirildiği gibi örgütün 2000'li yıllardaillegalamaçlarla gerçekleştirdiği ceza soruşturmaları bağlamında da illegal bir yapılanma olduğunun kamuoyunda
tartışıldığı, dolayısıyla örgütün illegal yönünün 17/25 Aralık 2013 tarihinde anlaşıldığı hususunun hayatınolağan akışına aykırı olduğu açıktır.

Ayrıca, bir örgüt ve yapının terör örgütü veya Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğunakarar verilen yapı, oluşum veya grup olduğunun "tespiti konusu" ile bu örgüt ve yapılarla ilişkisi olan kişilerhakkında "hukuki netice doğurması" konusunun tamamen farklı olduğu, söz konusu tespitin sadece "hangi
örgüt veya yapının illegal olduğuna" dair olduğu, bu illegal örgüt ve yapılarla ilişkili kişiler hakkında ise sözkonusu örgüt veya yapıyla ilişki kurdukları tarihten itibaren hukuki netice doğacağı tartışmasızdır.

Her ne kadar ceza yargılamalarında, 17/25 Aralık 2013 tarihi sonrasındaki fiillerin suçun maneviunsuru yönünden önemine vurgu yapılmakta ise de, ceza yargılamasında da "17/25 Aralık 2013" öncesifiillerin ve delillerin dikkate alınmayacağına dair hiçbir gerekçe ve hüküm bulunmamaktadır.


Ceza yargılamalarında; sanıkların bu örgütün terör örgütü olduğunu bilmedikleri dolayısıyla suçunmanevi unsurunun oluşmadığı yönündeki savunmalarına karşılık, 17/25 Aralık 2013 tarihi sonrasındaFETÖ/PDY terör örgütünün illegal bir örgüt olduğuna dair kamuoyundaki tartışmaların zirve yapmasınedeniyle sanıkların bu savunmalarına itibar edilemeyeceğinin belirtilmesinin, FETÖ/PDY terör örgütüyleiltisaklı "Bankasya'ya 2014 yılından itibaren finansal destekte bulunma" delilinde; örgüt elebaşının ekonomikdar boğaz içindeki Bankaya destek olunması çağrısını 25/12/2013 tarihinde vermesi nedeniyle bu delilyönünden terör örgütüne yardım ve terör örgütüne üyelik suçlarında suçun maddi ve manevi unsurunun tespitiyönünden anılan tarihin dikkate alınması, ByLock delili yönünden bu gizli iletişim sisteminin 2014 yılındanitibaren yoğun kullanımı nedeniyle terör örgütüne üyelik suçunda belirtilen tarihin ön plana çıkmasının; İdareHukuku ve Göreve Son Verme Müessesesi yönünden de 17/25 Aralık 2013 tarihine ilgililerin iltisak veirtibatlarına dair deliller yönünden bir anlam atfedilmesi gerektiği algısına yol açtığı değerlendirilmektedir.Ancak, 17/25 Aralık 2013 tarihinin Ceza Hukukunda suçun oluşması için aranan kriterler yönünden vemahkumiyet kararı için tek başına yeterli olduğu kabul edilen bazı güçlü delillerin bu tarihlerde ortaya çıkmasınedeniyle dikkate alınması olağan bir durum olmakla birlikte, belirtilen tarihlerin delil ve tarih kısıtıöngörülmeyen idari davalarda tüm delilleri için bir milat olarak ele alınması gerektiği iddiası mevzuata açıkça aykırı olduğu gibi hiçbir hukuki gerekçesi de bulunmamaktadır.


Sonuç olarak, iltisak veya irtibat ilişkisinin değerlendirilmesi yönünden mevzuatta herhangi bir delil vetarih kıstının bulunmaması karşısında, davacının 17/25 Aralık 2013 tarihinden önce sohbet toplantılarınakatıldığı ve himmet verdiği, ayrıca görev yaptığı Adliyenin katip abisi konumundaki kişi tarafından örgüt
içerisinde 17/25 Aralık 2013 tarihinden önce beşlik olarak (namazını kılan, bursunu veren, derslere katılan,çağrıldığında gelen, faaliyetlere gönüllü katılan) tasniflendiğinin belirtildiği, bunların yanında iltisaklı birkuruluşta çalışma çalışma kaydının olduğu veiltisakı ve irtibatı olduğu gerekçesiyle TMSF'ye
devredilen Cihan Medya Dağıtım A.Ş.'ye ödeme bilgisinin bulunduğu hususları birliktedeğerlendirildiğinde; FETÖ/PDY ve söz konusu yapının uzantıları ile çeşitlilik barındıran ilişkisinintesadüfi olamayacağı, davacının türlü yol ve yöntemlerle FETÖ/PDY ile irtibat ve iltisak ilişkisi kurduğu sonuca ulaşılmıştır.

Bu durumda; davacının örgüt ile irtibatının/iltisakının varlığına kanaat getirilmesine yeterlidüzeydeverinin dosyada mevcut olduğu anlaşılmakla, kamu görevinden çıkarılmasına ilişkin KanunHükmünde Kararnameye karşı yapmış olduğu başvurusunun reddine dair OHAL İşlemleri İncelemeKomisyonu işleminde hukuka aykırılık bulunduğu gerekçesiyle söz konusu işlemin iptaliyönünde verilenistinafakonu İlk Derece Mahkemesi kararında hukuka uyarlık bulunmadığı görüşüyle çoğunluk kararına katılmıyorum.e-imzalıdır
Üye
xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx
107153

13 İstinaf İade Onayı.pdf


689 KHK, TSK, 2' nci derece akraba gerekçe edilerek mağdur. OHAL Komisyonundan iade. 08.12.2022 ve an itibariyle Asker olarak mesleğe dönüş davası red. Araştırma Merkezinde şimdilik devam. Pes etmek yok.

13.03.2023 itibariyle eski mesleğim olan askerlik mesleğine atanmamla ilgi davada  kesin hükmüyle lehime karar verilmiştir.

07.04.2023 itibariyle eski mesleğime görevlendirme yazısı tebliğ edildi.

14 Nisan 2023 itibariyle kamu görevinden çıkarıldığında son çalıştığım birlik ve görevde mesaiye başladım.

İletiyi paylaş


İleti bağlantısı
Sosyal Ağlarda Paylaş
Aklima, 19.02.2021 - 16:10 yazdı:

22 inci idare mahkemesince ohal komisyonunun verdiği red kararı iptal edilmiş. Kişi iade olmuş.

Kurum; davacının örgütün müzahir kurumunda çalışma kaydı bulunduğu ve çalışmanın hemen akabinde memuriyete girdiği, örgüte müzahir Cihan Medya Dağıtım A.Ş.'ye 21.01.2014-05.04.2014 tarihleri arasında ödeme bilgisinin bulunduğu ve adliye imamı ile yoğun telefon görüşmeleri yaptığının tespit edildiği, gerekçeleriyle istinafa gitmiş.

İstinaf bir üyenin azlık oyuna rağmen iade kararını onamış ve kurumun istinaf istemin red etmiş.

Önemli ve dilekçelerde kullanılabilecek kısım şu; azlık oyu vererek kişinin iade edilmemesini savunan hakim "17/25 aralık 2013 milat değildir, irtibat-iltisak yönünden geçmişe kadar gidilebilir. Yargıtayın kararlarında 17/25 aralık 2013 ü baz alması beni bağlamaz" demesine rağmen mahkeme şahsın iadesi kararını onamış.

Bunun yanında irtibat iltisak kavramlarının tanımları da yapılmış. Mutlaka okuyunuz. Özellikle 17/25 aralık 2013 öncesine dair hakkında gerekçe olanlar bu kararı kullanabilirler.

 

T.C.
ANKARA
BÖLGE İDARE MAHKEMESİ
13. İDARİ DAVA DAİRESİ
ESAS NO : 2020/4256
KARAR NO : 2020/2991
İSTİNAF İSTEMİNDE BULUNA N ( DAVA L I) : Adalet Bakanlığı
VEKİLİ : Av. xxxxxxxxxxxxxxx
E-tebligat adresi
KARŞI TARAF (DAVACI) : xxxxxxxxxxxx
xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx
xxxxxxxxxxxxxxxx
İ STİNAF İ STEM İN İN KONUSU : Davalı idare bünyesinde görev yapmakta iken 679 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile kamu görevinden çıkarılan davacı tarafından, OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonuna yapılan başvurunun reddine dair 15.08.2018 tarihli ve 2018/30153 sayılı işlemin iptali istemiyle açılan davada, dava dosyasında bulunan bilgi ve belgelere göre dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptali yönünde Ankara 22. İdare Mahkemesince verilen 31/10/2019 tarihli ve E:2018/1642, K:2019/3295 sayılı kararın kaldırılması istenilmektedir.

İSTİNAF İSTEMİNDE BULUNANIN İDDİALARI : Davalı idare tarafından, davacının örgütün müzahir kurumunda çalışma kaydı bulunduğu ve çalışmanın hemen akabinde memuriyete girdiği, örgüte müzahir Cihan Medya Dağıtım A.Ş.'ye 21.01.2014-05.04.2014 tarihleri arasında ödeme bilgisinin bulunduğu ve adliye
imamı ile yoğun telefon görüşmeleri yaptığının tespit edildiği, bu nedenle dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAF SAVUNMA S ININ ÖZETİ : İstinaf isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.

TÜRKMİLLETİADINA

Karar veren Ankara Bölge İdare Mahkemesi 13. İdari Dava Dairesince, 2577 sayılı Kanunun değişik 45. maddesi uyarınca dava dosyası incelenerek gereği görüşüldü:

KARAR SONUCU:
1- Ankara 22. İdare Mahkemesince verilen 31/10/2019 günlü ve E:2018/1642, K:2019/3295 sayılı karar usul ve hukuka uygun olup, kaldırılmasını gerektiren bir neden bulunmadığından, İSTİNAF İSTEMİNİN REDDİNE,
2- Aşağıda dökümü yapılan istinaf aşamasına ait yargılama giderinin istinaf edenin üzerinde bırakılmasına,
3- Gider avansının kullanılmayan kısmının talep edilmesi halinde derhal, talep edilmemesi halinde karar kesinleştikten sonra mahkemesince istinaf başvurusunda bulunana re'sen iadesine, 2577 sayılı Kanunun değişik 46. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren 30 gün içerisinde Danıştaya temyiz yolu açık olmak üzere, 20/11/2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi. 


e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır
Başkan
xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx
200672
Üye
xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx
101820
Üye
xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx
107153
X

İstinaf Yargılama Giderleri
Posta Gideri : 92,50 TL
TOPLAM : 92,50 TL
24.11.2020 öka - 14.01.2021 DB

KARŞI OY GEREKÇESİ

HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
Uyuşmazlığın çözümlenebilmesi için; bakılmakta olan davanın niteliği ve davacı hakkında yapılan tespitlerin kamu görevinden çıkarılması için hukuki gerekçe oluşturup oluşturmayacağı hususlarının değerlendirilmesi gerekmektedir.

(A) Bakılmakta Olan Davanın Niteliği
İdari yargı mercilerinin yürürlükte olan yasa hükümlerine aykırı ya da bu hükümlerin dışına çıkarak karar vermeleri mümkün değildir. Kanun Hükmünde Kararnameler de idari yargı kararlarına etkileri bakımından yasa gücünde olup idare mahkemeleri KHK'lar ile getirilen kuralları da uygulamak zorundadırlar.
KHK'ların şekil ve içerik bakımından Anayasa'ya uygunluğunun denetimi ise Anayasa Mahkemesi'nin yetkisindedir. OHAL döneminde çıkarılan KHK'lar ile davacı gibi kimi kamu görevlileri, terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulu'nca Devletin Milli Güvenliği'ne karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı oluşum veya
gruplara üyeliği, iltisak veya irtibatı bulunduğu gerekçesiyle kamu görevinden çıkarılmıştır. KHK ile doğrudan kamu görevinden çıkarılmaya ilişkin tasarruflar, yasa gücünde işlemler olduğundan idari yargı mercilerince denetlenme imkanı bulunmamaktadır. Süreç içerisinde çıkarılan 685 sayılı KHK ile OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu kurulmuş ve anılan Komisyon, doğrudan KHK'lar ile tesis edilen işlemlerle kamu görevinden çıkarılanların başvurularını karara bağlamakla görevlendirilmiştir. Aynı KHK ile Komisyon tarafından inceleme yapılarak başvurunun reddine veya kabulüne karar verilebileceği, Komisyon'un kararına karşı Ankara İdare Mahkemelerinde dava açılabileceği kurala bağlanmıştır. Bakılmakta olan dava OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu tarafından davacı hakkında verilen kararın idari işlemin unsurları yönünden yargısal denetiminin yapılmasından ibarettir.


Diğer bir ifadeyle davacının kanun gücünde bir tasarrufla görevinden çıkarılmasından sonra davacı hakkında verilen Komisyon kararının hukuka uygunluğu bakılmakta olan davanın konusunu oluşturmaktadır. Bununla birlikte, iptal davasına konu Komisyon kararının sebep unsuru incelenirken; terör örgütü olduğuna ve
milli güvenliğe karşı faaliyette bulunduğuna Milli Güvenlik Kurulu tarafından karar verilen ve bu durumu Yargıtay tarafından hükme bağlanan FETÖ/PDY ile davacının üyelik, iltisak veya irtibatının bulunupbulunmadığının tespiti gerekmektedir. Anılan örgüt ile sözü edilen çerçevede bir ilişkinin varlığı tespit edildiği
takdirde mahkemece, OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu'na yapılan başvurunun reddine ilişkin kararın,mevzuata aykırı olduğu yönünde hüküm kurma imkanı bulunmamaktadır.Kamu görevinden çıkarılma - bakılmakta olan dava bakımından ise kamu görevine iade talebininreddi- gerekçelerinden olan "üyelik" unsuru, ceza kanunları ile tanımlanmış bir suç olduğundan idari yargımercilerinin bu yönde bir inceleme yapmaları ve tespitte bulunmaları mümkün değildir. Zira terör örgütü üyeliğiancak ceza yargılaması sonucunda tespiti mümkün olan bir eylemdir. Buna karşın "iltisak" ve "irtibat" durumuceza yargısının alanına girmediğinden, idari yargı yerlerince tespiti gereken hallerdendir. Böylece yasakoyucu, terör örgütü üyeliğini, bir suç olarak kabul edip, kamu görevinden çıkarılma yanında hapis cezası vebenzeri yaptırımlara bağlamışken, "iltisak" ve "irtibat" hallerini suç isnadı olmaksızın sadece kamu görevinden çıkarma tedbirinin gerekçesi olarak öngörmüştür.
Her kamu görevlisinin az veya çok kamu gücü kullandığı ve bu güç ile vatandaşlar üzerinde etkili işlemler tesis ettiği dikkate alındığında, yapılan düzenlemelerden, Kanun koyucunun, terör örgütleri ile anlayış ve davranış birliği içinde olanların kamu gücü kullanmalarını engellemek üzere kamu görevinden çıkarılmasını
murad ettiği anlaşılmaktadır. Zira, FETÖ/PDY özelinde daha belirgin şekilde ortaya çıktığı üzere illegal yapılar önce bireysel sonra da örgütsel boyutta kamu gücünü yasal görünümlü yöntemlerle elde etmekte, böyleceanlayış ve davranış birliği içinde olduğu grup, örgüt veya yapıya şu veya bu şekilde menfaat sağlarken diğer
bireyler aleyhine işlem ve eylemde bulunmaktadırlar.

15 Temmuz 2016 gecesinde olduğu gibi Anayasal düzenin, milli iradenin, hukuk devletinin,demokrasinin ve temel hak ve hürriyetlerinin gerçek ve yakın bir tehlike altına girdiği durumlarda Anayasa veUluslararası Hukukun çizdiği sınırlar çerçevesinde alınan tedbirlerin ve bu tedbirlerin yargısal denetiminin
nitelendirilmesi, uyuşmazlığın çözümü açısından önem arz etmektedir.

1) Kamu Görevinden Çıkarılma İşleminin Olağanüstü Tedbir Olma NiteliğiKanun Hükmünde Kararnameler ile doğrudan tesis edilen kamu görevinden çıkarılma işlemleri,"Devlet memurluğundan çıkarma" cezası olmayıp bir disiplin işlemine dayanmamaktadır. Bu nedenledisiplin cezası verilmesinde uygulanması gereken usul ve prosedürlerin, bakılmakta olan davabakımından uygulanması mümkün değildir. Esasen, kamu görevinden çıkarma işlemi tesis edildiği sırada,disiplin soruşturması açılması, soruşturmacı görevlendirilmesi, savunma alınması gibi olağan dönem hukukigüvenlik unsurlarının uygulanma imkanı da yoktur. Nitekim, Danıştay 5.Dairesi'nin 04/10/2016 tarihE:2016/8196, K:2016/4066 sayılı kararında KHK’da öngörülen kamu görevinden çıkarma; adli suç veyadisiplin suçu işlenmesi karşılığında uygulanan yaptırımlardan farklı olarak terör örgütleri ile milli güvenliğekarşı faaliyette bulunduğu kabul edilen diğer yapıların kamu kurum ve kuruluşlarındaki varlığını ortadankaldırmayı amaçlayan, geçici olmayan ve nihai sonuç doğuran “olağanüstü tedbir” olarak nitelendirilmiştir.


Öte yandan; kamu görevinden çıkarılanların, hem Anayasa Mahkemesi hem de AİHM tarafından etkilibaşvuru yolu olarak kabul edilen, OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonuna başvurabilmeleri ve başvurununreddi halinde, bakılmakta olan davada olduğu gibi yargısal denetim yolunun açık olması, mahkemesafhasında ilgililer tarafından her türlü delil ile savunma yapılabilmesi ve çelişmeli yargılama usulü kurallarınınyerine getirilmesi nedeniyle; davacının, tesis edilen işlem ile ilgili etkili başvuru yoluna sahip olduğu ve süreçiçerisinde savunma hakkının kullandırıldığı sonucuna ulaşılmıştır.

2) İltisak ve İrtibat Kavramlarının Tanımı ve Bakılan Davanın Ceza Yargılaması İle İlişkisi Bakılan dava bir ceza davası değildir. Bu nedenle işlem tesis edilirken ceza hukuku ilkelerinin ve kurallarının uygulanıp uygulanmadığını işbu davada denetleme imkanı yoktur. Diğer bir ifadeyle bu davada
'suç ve suçlu bulunma halleri' değil, OHAL döneminde kamu görevinden çıkarılan kişinin kamu görevine iadesini haklı kılan nedenlerin var olup olmadığı denetlenmektedir. 

Bununla birlikte, kimi durumlarda kamu görevinden çıkarılanlar hakkında açılmış ceza davaları bulunabilmektedir. Ceza yargılaması sonunda ilgililerin terör örgütü üyeliği suçundan beraat etmeleri ya da mahkumiyetlerine karar verilmesi mümkündür. KHK ile kamu görevinden çıkarılan kişi hakkında hiçbir ceza kovuşturmasına başlanılmaması ya da kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş olması veyahut ceza yargılaması sonunda beraat kararı verilmesi, OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonuna yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle idari yargı mercileri nezdinde açılan davanın görülmesini engellemeyecektir. Zira, kamu görevinden çıkarılma nedenleri sadece üyelikle sınırlı tutulmamış, ceza yargılamasının ilgi alanında bulunmayan iltisak ve irtibat halleri de kamu görevinden çıkarılmanın hukuki gerekçeleri arasında sayılmıştır.

Anayasa Mahkemesince; iltisaklı kavramının kavuşan, bitişen, birleşen; irtibatlı kavramının ise bağlantılı anlamına geldiği belirtilmiş, bu kavramların hukuki niteliği ve objektif anlamlarının yargı içtihatlarıyla belirlenebilecek durumda olduğu, iltisak ve irtibat kavramları açısından yapılacak değerlendirmenin ise kişilerin cezai sorumluluğun bulunup bulunmadığından bağımsız olarak sadece kişinin kamu görevine iade edilmesinin uygun olup olmadığı yönünden yapılacak bir incelemeden ibaret olacağı vurgulanmıştır. (E:2018/89, K:2019/84, T:14.11.2019, P:30, R.G 13.02.2020 / 31028). Dairemizce başlangıçtan bu yana iltisak ve irtibat kavramı,"anlayış ve davranış birliği içinde birlikte hareket etme, gönüllü şekilde tabi olma, eylemlerini; bir grubun, örgütün ya da yapının bireysel iletişim, yazılı ve görsel basın, sosyal medya paylaşımları üzerinden gelen mesajları, işaretleri, talimatları ve yönlendirmeleri çerçevesinde belirleme" şeklinde tanımlanmaktadır.

Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde, ceza soruşturmasında davacı hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş olmasının, OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonuna yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davanın görülmesini engellemeyeceği gibi ceza hukuku ilkelerinin ihlal edildiğine ilişkin iddiaların da bu davada incelenme olanağı bulunmamaktadır.

(B) Davacının Durumunun Değerlendirilmesi:
1-Davacı hakkında yürütülen ceza soruşturmasının sonucu: xxxx Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 02/02/2018 tarihli ve Sor. No:2017/1160, K:2018/1009 sayılı kararıyla "silahlı terör örgütüne üye olma" suçlamasıyla şüpheli sıfatıyla davacı hakkında yapılan soruşturma sonucunda, "...Şüphelinin eylemi değerlendirildiğinde; şüphelinin üzerine atılı silahlı terör örgütüne üye olmak suçuna ilişkin olarak; FETÖ/PDY mensuplarının kullanıcı adı ve özel parola girişi sonrası gizli ve örgütsel görüşmelerde kullandıkları kendileri dışında ilgisiz kişilerin giremediği özel haberleşme programı olan bylock isimli şifreleme programını kullanmadığının, şüphelinin Bank Asya'da hesabının olduğunun ve fakat hesap hareketi bulunmadığının, FETÖ/PDY ile iltisaklı dernek kaydının olmadığının, şüphelinin örgütle iltisakının katipliğe girdiği 2008 yılından 2014 yılı başlarına kadar FETÖ/PDY'nin sözde toplantılarına katılmak, toplantılara katıldığı dönemde aylık burs adı altında himmet vermekten ve geçmişe yönelik FETÖ/PDY ile iltisaklı SGK kayıtlarının bulunmasından ibaret olduğunun tespit edilmesi karşısında; xxxxx katip imamı xxxxxxxxxxxxxxx ve sonraki Fatsa katip imamı xxxxxxxxxx ile görüşme ve SMS kayıtları bulunan ancak katip imamı xxxxxxxxxxx'nın ifadesinden de anlaşılacağı üzere 17/25 Aralık sürecinden sonra FETÖ'yü eleştirdiği ve bağlarını kopardığı belirtilen şüpheli xxxxxxxxxxxx'ün Yargıtay 16. Ceza Dairesi'nin 26/10/2017 tarih 2017/1809 Esas, 2017/5155 Karar sayılı kararı doğrultusunda FETÖ/PDY ile iltisak ötesinde örgüte üyeliğine ilişkin somut delil elde edilemediği anlaşılmakla,şüpheli hakkında delil yetersizliği nedeni ile 5271 sayılı CMK'nın 172 ve devamı maddeleri uyarınca kamu adına kovuşturma yapılmasına yer olmadığına" karar verildiği anlaşılmıştır. Üst paragraflarda belirtildiği üzere, masumiyet karinesi gereğince davacı hakkında ceza soruşturması açılmış olması bakılmakta olan davada davacı aleyhine bir durum olarak değerlendirilemeyeceği gibi, bakılan bu davanın niteliği gereği hakkında yürütülen savcılık soruşturması sonunda kovuşturmaya yer olmadığı yönünde karar verilmiş olması da tek başına davacının kamu görevine dönmesini sağlamayacaktır. Öte
yandan suç isnadına yönelik incelemede varlığı ortaya konulmuş olmasına karşın suçlu sayılma için yeterli görülmeyen kimi maddi olay, olgu ve tespitlerin bakılmakta olan dava bakımından iltisak ve irtibat kavramları çerçevesinde değerlendirilmesi yasal zorunluluktur.

2-Örgütle iltisaklı basın yayın kuruluşlarıyla ilişkisi: Maliye Bakanlığından temin edilen bilgilerde;FETÖ/PDY'ye aidiyeti, iltisakı veya irtibatı olduğu gerekçesiyle TMSF'ye devredilen Cihan Medya DağıtımA.Ş.'ye 21/01/2014- 05/04/2016 tarihleri arasında ödeme bilgisinin bulunduğu anlaşılmıştır.

3-İltisaklı kuruluşlardaki çalışma çalışma kaydı: Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığından teminedilen bilgilerde; FETÖ/PDY ile irtibatı nedeniyle kapatılan Sürat Kargo Lojistik ve DağıtımHizmetleri şirketinde 23.04.2005-11.01.2008 tarihleri arasında çalışma kaydının bulunduğugörülmüştür.
Ayrıca, davacının kamu görevinden çıkarılma nedeni olan FETÖ/PDY ile "irtibat" ve "iltisak"hallerinin var olup olmadığı hususunun ortaya konulabilmesi için davacı hakkında yapılan adli veidari soruşturmalar kapsamında ifade veren ve beyanda bulunan şahıslara ait ifade tutanaklarının vebeyan dilekçelerinin incelenmesi gerekmektedir.

Bu kapsamda, Ordu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından tanık olarak beyanına başvurulan M.U.tarafından; davacının, toplantılara nadir olarak geldiği, bir kere evine giderek sohbeti orada yaptıkları hususu,T.A. tarafından; davacının da sohbetlere geldiği, 2014 yılında bazı sohbetlere katılmış olabileceği ancak 2014
bitmeden sohbetlerden ayrıldığı, sohbetlere katıldığı dönemde burs verdiği hususu, İ.T. tarafından; 2009-2010 yıllarında sohbet grubuna davacının da katıldığı, o dönemde xxxxxxx Adliyesinde çalıştığı için yol uzunolduğundan ayda bir sohbet yaptıkları ve daha sonra davacının xxxxxx Adliyesine tayin olduğu, burada da
sohbetlere katıldığı hususu, Y.Ö. tarafından; xxxxxx'daki FETÖ toplantılarına 2015 yılı ortalarına kadar devamettiği, davacının 17/25 Aralık sürecinde 'Ben artık toplantılara katılmayacağım' diyerek sohbet grubundanayrıldığı hususu, Ü.Y. tarafından; xxxxx'daki FETÖ toplantılarına 2013 yılı sonlarına kadar katıldığı, o
dönemde toplantılara katılanlar arasında davacının da bulunduğu hususu, C.Ş. tarafından; 2012 yılındayapılan sohbetlere ara sıra katıldığı, 2012 yılında katip abisi M.S.'nın evinde yapılan toplantıda davacının dabulunduğu hususu beyan edilmiştir.

Yine ceza yargılamasında ifadesine başvurulan M.S. tarafından; "2011 yılından 2015 yılı ortalarınakadar FETÖ'nün xxxxxx Adliyesinden sorumlu abisi olarak görev yaptığı, xxxxxxxx'ün toplantılara 17/25 Aralıksürecine kadar katıldığı, ara sıra ayda 50 TL civarı burs verdiği, FETÖ'de beşlik tabirinin namazını kılan,
bursunu veren, derslere katılan, çağrıldığında gelen, faaliyetlere gönüllü katılan kişiler için kullanıldığı,xxxxxxxxx'ün cemaat içerisinde önceleri beşlik olarak tasniflendiği, ancak 17/25 Aralık sonrasındacemaate mesafeli yaklaştığı, sohbete çağırdığında gelmediği, görüştüğünde cemaatin yanlış yaptığını
söylediği" şeklinde beyanda bulunulduğu görülmektedir.Bunların yanında, xxxxxx Adliyesinin 2012 yılına kadar katip imamı olduğu değerlendirilen ve bu
kapsamda Ordu Cumhuriyet Başsavcılığının 2016/5818 soruşturma numarasına kayden hakkında soruşturmayürütülen M.B.'nin kullandığı telefon hattının 2012, 2013, 2014, 2015 ve 2016 yıllarına dair HTS dökümlerinegöre, anılan kişi ile davacı arasında 17.05.2012 ila 26.05.2013 tarihleri arasında 17 kez telefon görüşmesi,
SMS ve çağrı kaydının bulunduğu, yine xxxxxx Adliyesinin M.B.'den sonraki katip imamı olduğudeğerlendirilen ve bu kapsamda xxxxx Cumhuriyet Başsavcılığının 2016/3195 soruşturma numarasına kaydenhakkında soruşturma yürütülen M.S.'nin kullandığı telefon hattının2014 Temmuz-2016 Temmuz dönemine dair
HTS dökümlerine göre, anılan kişi ile davacı arasında 24.07.2014 ila 20.05.2015 tarihleri arasında 10 keztelefon görüşmesi, SMS ve çağrı kaydının bulunduğu tespit edilmiştir.Yukarıda anılan tanık ifadeleri ile davacının xxxxx TEM Bürö Amirliği ile Savcılık safhasındaki ifadeleridikkate alındığında, 2013 yılının sonuna kadar sohbet toplantılarına katıldığı ve himmet verdiği konusunda birtereddüt bulunmamaktadır. Ancak, xxxxx Adalet Komisyonu Başkanlığı'nın 01/12/2016 tarihli ve 2016/1388 M.sayılı yazılarında "davacının 17/25 Aralık sürecinden sonra FETÖ/PDY ile irtibat ve iltisakını kestiğinindeğerlendirildiği" şeklinde tespitlere yer verilmesi ve davacı tarafından da, FETÖ/PDY terör örgütü ile iltisakveya irtibat ilişkisi yönünden sadece 17/25 Aralık 2013 tarihi sonrasında ait veri ve delillerin dikkate alınmasıgerektiğinin, bu tarih öncesine ait delillerin dikkate alınamayacağının ileri sürülmesi karşısında, "iltisak" ve"irtibat" kavramının değerlendirilmesi yönünden herhangi bir tarih kıstının bulunup bulunmadığı hususununincelenmesi gerekmektedir.

Anayasa Mahkemesi kararlarında ve çok sayıda ceza yargısı kararında belirtildiği üzere; FETÖ/PDYterör örgütünün temellerinin 1966 yılında atıldığı, örgüt elebaşı (F.G.)'in; "devletin içtimai, iktisadi, siyasi veyahukuki temel nizamlarını kısmen de olsa dini esas ve inançlara uydurmak amacıyla propaganda yapma"suçundan mahkumiyetine dair sıkıyönetim mahkemesi kararının 1973 yılında Askeri Yargıtayın 1973/146-272sayılı kararı ile onandığı, örgüt elebaşı (F.G.)'nin "devleti gizlilik içerisinde ele geçirme" talimatını içeren videokayıtlarının 1999 yılında ulusal televizyon kanallarının ana haber bültenlerinde yayınlandığı, örgütün illegal
amaçlar güttüğü hususunun kamuoyuna yansıdığı, akabinde 2000 yılında örgüt elebaşı hakkında Ankara 2Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesinde F.G. hakkında laik devlet yapısını değiştirerek, dini kurallara dayalı birdevlet düzeni kurmak amacıyla örgüt kurma suçundan kamu davası açıldığı ancak 2000 yılında yürürlüğe
giren 21/12/2000 tarihli ve 4616 sayılı 23 Nisan 1999 Tarihine Kadar İşlenen Suçlardan Dolayı ŞartlaSalıverilmeye, Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair Kanun gereğince davanın kesin hükme bağlanmasınınertelenmesine karar verildiği (Ankara 2 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesinin E.2000/124 K.2003/20 sayılı
kararı), örgütün 2000 yılı sonrasında da Emniyet ve Yargı yapılanması aracılığıyla örgütsel amaçlarladüzenlediği operasyon veceza soruşturmalarının yoğunlaştığı (“Şemdinli”, “Ergenekon”, “Balyoz”, “AskeriCasusluk”, “Devrimci Karargâh”, “Oda TV” ve “Şike”, "Kudüs-Selam Tevhit" soruşturma ve davaları gibi
kamuoyunda yoğun tartışmalara neden olan davalar), örgütün 2010 yılı sonrasında emniyet ve yargıdakietkinliğini artırdığı, 7 Şubat 2012 tarihinde MİT Müsteşarının ifade vermeye çağrılması ve hakkında yakalamakararı çıkarılması, dershanelerin kapatılmasına karar verilmesi üzerine yürütme organını hedef alan 17/25Aralık 2013 soruşturmalarının ve nihayet 15/07/2016 tarihli darbe girişiminin gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır.

Yukarıda açıklandığı üzere FETÖ/PDY terör örgütünün illegal amaçlarının 1999 yılında ulusalkanallarda yayımlanan örgüt elebaşının videosunda açıkça dile getirildiği gibi örgütün 2000'li yıllardaillegalamaçlarla gerçekleştirdiği ceza soruşturmaları bağlamında da illegal bir yapılanma olduğunun kamuoyunda
tartışıldığı, dolayısıyla örgütün illegal yönünün 17/25 Aralık 2013 tarihinde anlaşıldığı hususunun hayatınolağan akışına aykırı olduğu açıktır.

Ayrıca, bir örgüt ve yapının terör örgütü veya Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğunakarar verilen yapı, oluşum veya grup olduğunun "tespiti konusu" ile bu örgüt ve yapılarla ilişkisi olan kişilerhakkında "hukuki netice doğurması" konusunun tamamen farklı olduğu, söz konusu tespitin sadece "hangi
örgüt veya yapının illegal olduğuna" dair olduğu, bu illegal örgüt ve yapılarla ilişkili kişiler hakkında ise sözkonusu örgüt veya yapıyla ilişki kurdukları tarihten itibaren hukuki netice doğacağı tartışmasızdır.

Her ne kadar ceza yargılamalarında, 17/25 Aralık 2013 tarihi sonrasındaki fiillerin suçun maneviunsuru yönünden önemine vurgu yapılmakta ise de, ceza yargılamasında da "17/25 Aralık 2013" öncesifiillerin ve delillerin dikkate alınmayacağına dair hiçbir gerekçe ve hüküm bulunmamaktadır.


Ceza yargılamalarında; sanıkların bu örgütün terör örgütü olduğunu bilmedikleri dolayısıyla suçunmanevi unsurunun oluşmadığı yönündeki savunmalarına karşılık, 17/25 Aralık 2013 tarihi sonrasındaFETÖ/PDY terör örgütünün illegal bir örgüt olduğuna dair kamuoyundaki tartışmaların zirve yapmasınedeniyle sanıkların bu savunmalarına itibar edilemeyeceğinin belirtilmesinin, FETÖ/PDY terör örgütüyleiltisaklı "Bankasya'ya 2014 yılından itibaren finansal destekte bulunma" delilinde; örgüt elebaşının ekonomikdar boğaz içindeki Bankaya destek olunması çağrısını 25/12/2013 tarihinde vermesi nedeniyle bu delilyönünden terör örgütüne yardım ve terör örgütüne üyelik suçlarında suçun maddi ve manevi unsurunun tespitiyönünden anılan tarihin dikkate alınması, ByLock delili yönünden bu gizli iletişim sisteminin 2014 yılındanitibaren yoğun kullanımı nedeniyle terör örgütüne üyelik suçunda belirtilen tarihin ön plana çıkmasının; İdareHukuku ve Göreve Son Verme Müessesesi yönünden de 17/25 Aralık 2013 tarihine ilgililerin iltisak veirtibatlarına dair deliller yönünden bir anlam atfedilmesi gerektiği algısına yol açtığı değerlendirilmektedir.Ancak, 17/25 Aralık 2013 tarihinin Ceza Hukukunda suçun oluşması için aranan kriterler yönünden vemahkumiyet kararı için tek başına yeterli olduğu kabul edilen bazı güçlü delillerin bu tarihlerde ortaya çıkmasınedeniyle dikkate alınması olağan bir durum olmakla birlikte, belirtilen tarihlerin delil ve tarih kısıtıöngörülmeyen idari davalarda tüm delilleri için bir milat olarak ele alınması gerektiği iddiası mevzuata açıkça aykırı olduğu gibi hiçbir hukuki gerekçesi de bulunmamaktadır.


Sonuç olarak, iltisak veya irtibat ilişkisinin değerlendirilmesi yönünden mevzuatta herhangi bir delil vetarih kıstının bulunmaması karşısında, davacının 17/25 Aralık 2013 tarihinden önce sohbet toplantılarınakatıldığı ve himmet verdiği, ayrıca görev yaptığı Adliyenin katip abisi konumundaki kişi tarafından örgüt
içerisinde 17/25 Aralık 2013 tarihinden önce beşlik olarak (namazını kılan, bursunu veren, derslere katılan,çağrıldığında gelen, faaliyetlere gönüllü katılan) tasniflendiğinin belirtildiği, bunların yanında iltisaklı birkuruluşta çalışma çalışma kaydının olduğu veiltisakı ve irtibatı olduğu gerekçesiyle TMSF'ye
devredilen Cihan Medya Dağıtım A.Ş.'ye ödeme bilgisinin bulunduğu hususları birliktedeğerlendirildiğinde; FETÖ/PDY ve söz konusu yapının uzantıları ile çeşitlilik barındıran ilişkisinintesadüfi olamayacağı, davacının türlü yol ve yöntemlerle FETÖ/PDY ile irtibat ve iltisak ilişkisi kurduğu sonuca ulaşılmıştır.

Bu durumda; davacının örgüt ile irtibatının/iltisakının varlığına kanaat getirilmesine yeterlidüzeydeverinin dosyada mevcut olduğu anlaşılmakla, kamu görevinden çıkarılmasına ilişkin KanunHükmünde Kararnameye karşı yapmış olduğu başvurusunun reddine dair OHAL İşlemleri İncelemeKomisyonu işleminde hukuka aykırılık bulunduğu gerekçesiyle söz konusu işlemin iptaliyönünde verilenistinafakonu İlk Derece Mahkemesi kararında hukuka uyarlık bulunmadığı görüşüyle çoğunluk kararına katılmıyorum.e-imzalıdır
Üye
xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx
107153

13 İstinaf İade Onayı.pdf 172 kB · 4 indirme

Merhaba, çok güzel bir karar gerçekten. Ayrıca bu sitede emekleri geçen herkese çok teşekkürler.

Sayın Aklima; bu karar 22. idare mahkemesi kararı ve bu kararı onaylayan13. idari dava dairesi, benim idari davam da halen 22. idare mahkemesinde ve dilekçeler aşaması 2019 kasımda bitti halen karar verilmedi. Ben dava açarken adli davam devam ettiği için adli davamın bekletici mesele yapılmasını talep etmiştim ve henüz karar verilmedi.

Yargılandığım adli mahkemede beraat ettim, savcı itiraz etti ve dosyam istinafa gitti, istinaf 1 sene sonra dosyayı avukat olmadan karar verildiği için beraatimi usulden bozdu, bu ay yapılan duruşmada aynı mahkeme tekrar ilk celsede beraat kararı verdi ve savcı yine itiraz etti.

Size asıl sormak istediğim;

* Yukarıdaki 22. idare mahkemesi ve bu kararı onaylayan 13. idari dava dairesinin kararlarının dosya numaralarını dilekçemde belirterek beraat kararımla beraber tekamül dilekçesi şeklinde göndersem bir sıkıntı oluşturur mu? Hem benim açımdan hem kararda adı geçen kişi açısından. 

* Yukarıda kararda ismi geçen kişi ile benim kriterler benzerlik gösteriyor. 2010-2011 yılı sohbet, 7 aylık sürat kargo SGK kaydı ve sürat kargodan ayrıldıktan hemen sonra memuriyete giriş var, 17/25 öncesi sohbet hocası olarak ismi geçen birisi ile yaklaşık 7 ay HTS kaydı var.

* Ayrıca sizde örnek tekamül dilekçesi örneği varsa da atabilirmisiniz? Şimdiden teşekkürler. 

 

 

 

 


675 RET - 22. İDARE - ADLİ BERAAT(İkinci kez) - ADALET (SİZLİK) BAKANLIĞI

İletiyi paylaş


İleti bağlantısı
Sosyal Ağlarda Paylaş

Paylaşımı yapan kişi numaraları gizletmediğine göre bir sıkıntı olmaz.

İdare tavasına bu kararla birlikte beraat durumunuzu bildirmenizin faydası mutlaka olur. İdare mahkemesi ceza davanızı bekleyecek diye bir kaide yok. Bunun yanında siz talep etseniz dahi ceza davanızın sonucunu bekleyecekse bunu bir ara kararla zaten bildirirdi. Ceza davanızın durumunu kısa ve öz izah ediniz. "Hakkımdaki ..... gerekçeleriyle açılan ceza davasında ... tarihinde lehime beraat kararı verilmiştir. Dava savcısı tarafından karar istinafa taşınmıştır. İstinaf mahkemesi olarak davayı inceleyen .... mahkemesi hüküm ve gerekçe kısmına müdahale etmemiş sadece davaya konu suç nedeniyle avukatsız yargılama yapılması nedeniyle kararı iade etmiştir. Avukatlı olarak yapılan ... tarihli duruşmada kararda aleyhimde hiç bir değişiklik yapılmadan yine beraat kararı verilmiştir. Mevcut durumda aleyhimde açılan ceza davasında iki kez ilk derece mahkemesi ve bir kezde istinaf mahkemesince beraat kararı verilmiş ve suçsuz olduğum ortaya çıkmıştır." şeklinde bir paragraf yeterli olacaktır.

Tekemmül dilekçesinin özel bir formatı yok. Üst kısımda aynı bilgiler var. Metin kısmına davanızdaki yazışmaların tarihlerini ekleyip son yazışmanın olduğu tarihi özellikle vurgulayarak her geçen gün mağduriyetinizin arttığını makul sürede yargılanma hakkı kapsamında davanızın sonuçlandırılmasını istediğinizi belirtebilirsiniz.

 


689 KHK, TSK, 2' nci derece akraba gerekçe edilerek mağdur. OHAL Komisyonundan iade. 08.12.2022 ve an itibariyle Asker olarak mesleğe dönüş davası red. Araştırma Merkezinde şimdilik devam. Pes etmek yok.

13.03.2023 itibariyle eski mesleğim olan askerlik mesleğine atanmamla ilgi davada  kesin hükmüyle lehime karar verilmiştir.

07.04.2023 itibariyle eski mesleğime görevlendirme yazısı tebliğ edildi.

14 Nisan 2023 itibariyle kamu görevinden çıkarıldığında son çalıştığım birlik ve görevde mesaiye başladım.

İletiyi paylaş


İleti bağlantısı
Sosyal Ağlarda Paylaş
Aklima, 22.02.2021 - 08:29 yazdı:

Paylaşımı yapan kişi numaraları gizletmediğine göre bir sıkıntı olmaz.

İdare tavasına bu kararla birlikte beraat durumunuzu bildirmenizin faydası mutlaka olur. İdare mahkemesi ceza davanızı bekleyecek diye bir kaide yok. Bunun yanında siz talep etseniz dahi ceza davanızın sonucunu bekleyecekse bunu bir ara kararla zaten bildirirdi. Ceza davanızın durumunu kısa ve öz izah ediniz. "Hakkımdaki ..... gerekçeleriyle açılan ceza davasında ... tarihinde lehime beraat kararı verilmiştir. Dava savcısı tarafından karar istinafa taşınmıştır. İstinaf mahkemesi olarak davayı inceleyen .... mahkemesi hüküm ve gerekçe kısmına müdahale etmemiş sadece davaya konu suç nedeniyle avukatsız yargılama yapılması nedeniyle kararı iade etmiştir. Avukatlı olarak yapılan ... tarihli duruşmada kararda aleyhimde hiç bir değişiklik yapılmadan yine beraat kararı verilmiştir. Mevcut durumda aleyhimde açılan ceza davasında iki kez ilk derece mahkemesi ve bir kezde istinaf mahkemesince beraat kararı verilmiş ve suçsuz olduğum ortaya çıkmıştır." şeklinde bir paragraf yeterli olacaktır.

Tekemmül dilekçesinin özel bir formatı yok. Üst kısımda aynı bilgiler var. Metin kısmına davanızdaki yazışmaların tarihlerini ekleyip son yazışmanın olduğu tarihi özellikle vurgulayarak her geçen gün mağduriyetinizin arttığını makul sürede yargılanma hakkı kapsamında davanızın sonuçlandırılmasını istediğinizi belirtebilirsiniz.

 

Teşekkür ederim. 

Sayın Aklima ben bir dilekçe hazırladım, size göndersem  müsait zamanda bir göz gezdirebilir misiniz?


675 RET - 22. İDARE - ADLİ BERAAT(İkinci kez) - ADALET (SİZLİK) BAKANLIĞI

İletiyi paylaş


İleti bağlantısı
Sosyal Ağlarda Paylaş
HEMŞO, Bir saat önce yazdı:

Teşekkür ederim. 

Sayın Aklima ben bir dilekçe hazırladım, size göndersem  müsait zamanda bir göz gezdirebilir misiniz?

ardakayra.7667@gmail.com adresine gönderebilirsiniz.


689 KHK, TSK, 2' nci derece akraba gerekçe edilerek mağdur. OHAL Komisyonundan iade. 08.12.2022 ve an itibariyle Asker olarak mesleğe dönüş davası red. Araştırma Merkezinde şimdilik devam. Pes etmek yok.

13.03.2023 itibariyle eski mesleğim olan askerlik mesleğine atanmamla ilgi davada  kesin hükmüyle lehime karar verilmiştir.

07.04.2023 itibariyle eski mesleğime görevlendirme yazısı tebliğ edildi.

14 Nisan 2023 itibariyle kamu görevinden çıkarıldığında son çalıştığım birlik ve görevde mesaiye başladım.

İletiyi paylaş


İleti bağlantısı
Sosyal Ağlarda Paylaş
Aklima, 2 saat önce yazdı:

ardakayra.7667@gmail.com adresine gönderebilirsiniz.

Gönderdim Sayın Aklima müsait zamanda bakarsanız sevinirim. İlginiz için teşekkürler.


675 RET - 22. İDARE - ADLİ BERAAT(İkinci kez) - ADALET (SİZLİK) BAKANLIĞI

İletiyi paylaş


İleti bağlantısı
Sosyal Ağlarda Paylaş

Bu karar olumlu gibi görünsede, iadeyi onaylayan hakimler verdikleri karar hakkında yorum yapmaktan kaçınmışlar neden acaba ?

Karşı Oy kullanan hakim siyasi ikliminde etkisiyle içinden ne geliyorsa yazmış. Diğer hakimlerin verdikleri karar hakkında suskun olması, baskı altında olduklarının emaresidir. Kısaca özetleyecek olursak siyasi iklim veya siyasi iktidar değişmeden mahkemelerden düzgün karar çıkacağını sanmıyorum.


701 KHK - Komisyon RET - Adli dava BERAAT - 19. İdari - EGM

İletiyi paylaş


İleti bağlantısı
Sosyal Ağlarda Paylaş
TPC0121, 25.02.2021 - 04:34 yazdı:

Bu karar olumlu gibi görünsede, iadeyi onaylayan hakimler verdikleri karar hakkında yorum yapmaktan kaçınmışlar neden acaba ?

Karşı Oy kullanan hakim siyasi ikliminde etkisiyle içinden ne geliyorsa yazmış. Diğer hakimlerin verdikleri karar hakkında suskun olması, baskı altında olduklarının emaresidir. Kısaca özetleyecek olursak siyasi iklim veya siyasi iktidar değişmeden mahkemelerden düzgün karar çıkacağını sanmıyorum.

İlk derece mahkemesinin verdiği karara hukuken ve usulen katılanların yapması gereken bir açıklama yoktur. Bu karar katılmayan gerekçe açıklar. Bu durum bütün istinaf mahkemeleri için geçerlidir.

  • Beğeni 1
  • Onaylama 1

689 KHK, TSK, 2' nci derece akraba gerekçe edilerek mağdur. OHAL Komisyonundan iade. 08.12.2022 ve an itibariyle Asker olarak mesleğe dönüş davası red. Araştırma Merkezinde şimdilik devam. Pes etmek yok.

13.03.2023 itibariyle eski mesleğim olan askerlik mesleğine atanmamla ilgi davada  kesin hükmüyle lehime karar verilmiştir.

07.04.2023 itibariyle eski mesleğime görevlendirme yazısı tebliğ edildi.

14 Nisan 2023 itibariyle kamu görevinden çıkarıldığında son çalıştığım birlik ve görevde mesaiye başladım.

İletiyi paylaş


İleti bağlantısı
Sosyal Ağlarda Paylaş
Aklima, 19.02.2021 - 16:10 yazdı:

22 inci idare mahkemesince ohal komisyonunun verdiği red kararı iptal edilmiş. Kişi iade olmuş.

Kurum; davacının örgütün müzahir kurumunda çalışma kaydı bulunduğu ve çalışmanın hemen akabinde memuriyete girdiği, örgüte müzahir Cihan Medya Dağıtım A.Ş.'ye 21.01.2014-05.04.2014 tarihleri arasında ödeme bilgisinin bulunduğu ve adliye imamı ile yoğun telefon görüşmeleri yaptığının tespit edildiği, gerekçeleriyle istinafa gitmiş.

İstinaf bir üyenin azlık oyuna rağmen iade kararını onamış ve kurumun istinaf istemin red etmiş.

Önemli ve dilekçelerde kullanılabilecek kısım şu; azlık oyu vererek kişinin iade edilmemesini savunan hakim "17/25 aralık 2013 milat değildir, irtibat-iltisak yönünden geçmişe kadar gidilebilir. Yargıtayın kararlarında 17/25 aralık 2013 ü baz alması beni bağlamaz" demesine rağmen mahkeme şahsın iadesi kararını onamış.

Bunun yanında irtibat iltisak kavramlarının tanımları da yapılmış. Mutlaka okuyunuz. Özellikle 17/25 aralık 2013 öncesine dair hakkında gerekçe olanlar bu kararı kullanabilirler.

 

T.C.
ANKARA
BÖLGE İDARE MAHKEMESİ
13. İDARİ DAVA DAİRESİ
ESAS NO : 2020/4256
KARAR NO : 2020/2991
İSTİNAF İSTEMİNDE BULUNA N ( DAVA L I) : Adalet Bakanlığı
VEKİLİ : Av. xxxxxxxxxxxxxxx
E-tebligat adresi
KARŞI TARAF (DAVACI) : xxxxxxxxxxxx
xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx
xxxxxxxxxxxxxxxx
İ STİNAF İ STEM İN İN KONUSU : Davalı idare bünyesinde görev yapmakta iken 679 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile kamu görevinden çıkarılan davacı tarafından, OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonuna yapılan başvurunun reddine dair 15.08.2018 tarihli ve 2018/30153 sayılı işlemin iptali istemiyle açılan davada, dava dosyasında bulunan bilgi ve belgelere göre dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptali yönünde Ankara 22. İdare Mahkemesince verilen 31/10/2019 tarihli ve E:2018/1642, K:2019/3295 sayılı kararın kaldırılması istenilmektedir.

İSTİNAF İSTEMİNDE BULUNANIN İDDİALARI : Davalı idare tarafından, davacının örgütün müzahir kurumunda çalışma kaydı bulunduğu ve çalışmanın hemen akabinde memuriyete girdiği, örgüte müzahir Cihan Medya Dağıtım A.Ş.'ye 21.01.2014-05.04.2014 tarihleri arasında ödeme bilgisinin bulunduğu ve adliye
imamı ile yoğun telefon görüşmeleri yaptığının tespit edildiği, bu nedenle dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAF SAVUNMA S ININ ÖZETİ : İstinaf isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.

TÜRKMİLLETİADINA

Karar veren Ankara Bölge İdare Mahkemesi 13. İdari Dava Dairesince, 2577 sayılı Kanunun değişik 45. maddesi uyarınca dava dosyası incelenerek gereği görüşüldü:

KARAR SONUCU:
1- Ankara 22. İdare Mahkemesince verilen 31/10/2019 günlü ve E:2018/1642, K:2019/3295 sayılı karar usul ve hukuka uygun olup, kaldırılmasını gerektiren bir neden bulunmadığından, İSTİNAF İSTEMİNİN REDDİNE,
2- Aşağıda dökümü yapılan istinaf aşamasına ait yargılama giderinin istinaf edenin üzerinde bırakılmasına,
3- Gider avansının kullanılmayan kısmının talep edilmesi halinde derhal, talep edilmemesi halinde karar kesinleştikten sonra mahkemesince istinaf başvurusunda bulunana re'sen iadesine, 2577 sayılı Kanunun değişik 46. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren 30 gün içerisinde Danıştaya temyiz yolu açık olmak üzere, 20/11/2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi. 


e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır
Başkan
xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx
200672
Üye
xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx
101820
Üye
xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx
107153
X

İstinaf Yargılama Giderleri
Posta Gideri : 92,50 TL
TOPLAM : 92,50 TL
24.11.2020 öka - 14.01.2021 DB

KARŞI OY GEREKÇESİ

HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
Uyuşmazlığın çözümlenebilmesi için; bakılmakta olan davanın niteliği ve davacı hakkında yapılan tespitlerin kamu görevinden çıkarılması için hukuki gerekçe oluşturup oluşturmayacağı hususlarının değerlendirilmesi gerekmektedir.

(A) Bakılmakta Olan Davanın Niteliği
İdari yargı mercilerinin yürürlükte olan yasa hükümlerine aykırı ya da bu hükümlerin dışına çıkarak karar vermeleri mümkün değildir. Kanun Hükmünde Kararnameler de idari yargı kararlarına etkileri bakımından yasa gücünde olup idare mahkemeleri KHK'lar ile getirilen kuralları da uygulamak zorundadırlar.
KHK'ların şekil ve içerik bakımından Anayasa'ya uygunluğunun denetimi ise Anayasa Mahkemesi'nin yetkisindedir. OHAL döneminde çıkarılan KHK'lar ile davacı gibi kimi kamu görevlileri, terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulu'nca Devletin Milli Güvenliği'ne karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı oluşum veya
gruplara üyeliği, iltisak veya irtibatı bulunduğu gerekçesiyle kamu görevinden çıkarılmıştır. KHK ile doğrudan kamu görevinden çıkarılmaya ilişkin tasarruflar, yasa gücünde işlemler olduğundan idari yargı mercilerince denetlenme imkanı bulunmamaktadır. Süreç içerisinde çıkarılan 685 sayılı KHK ile OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu kurulmuş ve anılan Komisyon, doğrudan KHK'lar ile tesis edilen işlemlerle kamu görevinden çıkarılanların başvurularını karara bağlamakla görevlendirilmiştir. Aynı KHK ile Komisyon tarafından inceleme yapılarak başvurunun reddine veya kabulüne karar verilebileceği, Komisyon'un kararına karşı Ankara İdare Mahkemelerinde dava açılabileceği kurala bağlanmıştır. Bakılmakta olan dava OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu tarafından davacı hakkında verilen kararın idari işlemin unsurları yönünden yargısal denetiminin yapılmasından ibarettir.


Diğer bir ifadeyle davacının kanun gücünde bir tasarrufla görevinden çıkarılmasından sonra davacı hakkında verilen Komisyon kararının hukuka uygunluğu bakılmakta olan davanın konusunu oluşturmaktadır. Bununla birlikte, iptal davasına konu Komisyon kararının sebep unsuru incelenirken; terör örgütü olduğuna ve
milli güvenliğe karşı faaliyette bulunduğuna Milli Güvenlik Kurulu tarafından karar verilen ve bu durumu Yargıtay tarafından hükme bağlanan FETÖ/PDY ile davacının üyelik, iltisak veya irtibatının bulunupbulunmadığının tespiti gerekmektedir. Anılan örgüt ile sözü edilen çerçevede bir ilişkinin varlığı tespit edildiği
takdirde mahkemece, OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu'na yapılan başvurunun reddine ilişkin kararın,mevzuata aykırı olduğu yönünde hüküm kurma imkanı bulunmamaktadır.Kamu görevinden çıkarılma - bakılmakta olan dava bakımından ise kamu görevine iade talebininreddi- gerekçelerinden olan "üyelik" unsuru, ceza kanunları ile tanımlanmış bir suç olduğundan idari yargımercilerinin bu yönde bir inceleme yapmaları ve tespitte bulunmaları mümkün değildir. Zira terör örgütü üyeliğiancak ceza yargılaması sonucunda tespiti mümkün olan bir eylemdir. Buna karşın "iltisak" ve "irtibat" durumuceza yargısının alanına girmediğinden, idari yargı yerlerince tespiti gereken hallerdendir. Böylece yasakoyucu, terör örgütü üyeliğini, bir suç olarak kabul edip, kamu görevinden çıkarılma yanında hapis cezası vebenzeri yaptırımlara bağlamışken, "iltisak" ve "irtibat" hallerini suç isnadı olmaksızın sadece kamu görevinden çıkarma tedbirinin gerekçesi olarak öngörmüştür.
Her kamu görevlisinin az veya çok kamu gücü kullandığı ve bu güç ile vatandaşlar üzerinde etkili işlemler tesis ettiği dikkate alındığında, yapılan düzenlemelerden, Kanun koyucunun, terör örgütleri ile anlayış ve davranış birliği içinde olanların kamu gücü kullanmalarını engellemek üzere kamu görevinden çıkarılmasını
murad ettiği anlaşılmaktadır. Zira, FETÖ/PDY özelinde daha belirgin şekilde ortaya çıktığı üzere illegal yapılar önce bireysel sonra da örgütsel boyutta kamu gücünü yasal görünümlü yöntemlerle elde etmekte, böyleceanlayış ve davranış birliği içinde olduğu grup, örgüt veya yapıya şu veya bu şekilde menfaat sağlarken diğer
bireyler aleyhine işlem ve eylemde bulunmaktadırlar.

15 Temmuz 2016 gecesinde olduğu gibi Anayasal düzenin, milli iradenin, hukuk devletinin,demokrasinin ve temel hak ve hürriyetlerinin gerçek ve yakın bir tehlike altına girdiği durumlarda Anayasa veUluslararası Hukukun çizdiği sınırlar çerçevesinde alınan tedbirlerin ve bu tedbirlerin yargısal denetiminin
nitelendirilmesi, uyuşmazlığın çözümü açısından önem arz etmektedir.

1) Kamu Görevinden Çıkarılma İşleminin Olağanüstü Tedbir Olma NiteliğiKanun Hükmünde Kararnameler ile doğrudan tesis edilen kamu görevinden çıkarılma işlemleri,"Devlet memurluğundan çıkarma" cezası olmayıp bir disiplin işlemine dayanmamaktadır. Bu nedenledisiplin cezası verilmesinde uygulanması gereken usul ve prosedürlerin, bakılmakta olan davabakımından uygulanması mümkün değildir. Esasen, kamu görevinden çıkarma işlemi tesis edildiği sırada,disiplin soruşturması açılması, soruşturmacı görevlendirilmesi, savunma alınması gibi olağan dönem hukukigüvenlik unsurlarının uygulanma imkanı da yoktur. Nitekim, Danıştay 5.Dairesi'nin 04/10/2016 tarihE:2016/8196, K:2016/4066 sayılı kararında KHK’da öngörülen kamu görevinden çıkarma; adli suç veyadisiplin suçu işlenmesi karşılığında uygulanan yaptırımlardan farklı olarak terör örgütleri ile milli güvenliğekarşı faaliyette bulunduğu kabul edilen diğer yapıların kamu kurum ve kuruluşlarındaki varlığını ortadankaldırmayı amaçlayan, geçici olmayan ve nihai sonuç doğuran “olağanüstü tedbir” olarak nitelendirilmiştir.


Öte yandan; kamu görevinden çıkarılanların, hem Anayasa Mahkemesi hem de AİHM tarafından etkilibaşvuru yolu olarak kabul edilen, OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonuna başvurabilmeleri ve başvurununreddi halinde, bakılmakta olan davada olduğu gibi yargısal denetim yolunun açık olması, mahkemesafhasında ilgililer tarafından her türlü delil ile savunma yapılabilmesi ve çelişmeli yargılama usulü kurallarınınyerine getirilmesi nedeniyle; davacının, tesis edilen işlem ile ilgili etkili başvuru yoluna sahip olduğu ve süreçiçerisinde savunma hakkının kullandırıldığı sonucuna ulaşılmıştır.

2) İltisak ve İrtibat Kavramlarının Tanımı ve Bakılan Davanın Ceza Yargılaması İle İlişkisi Bakılan dava bir ceza davası değildir. Bu nedenle işlem tesis edilirken ceza hukuku ilkelerinin ve kurallarının uygulanıp uygulanmadığını işbu davada denetleme imkanı yoktur. Diğer bir ifadeyle bu davada
'suç ve suçlu bulunma halleri' değil, OHAL döneminde kamu görevinden çıkarılan kişinin kamu görevine iadesini haklı kılan nedenlerin var olup olmadığı denetlenmektedir. 

Bununla birlikte, kimi durumlarda kamu görevinden çıkarılanlar hakkında açılmış ceza davaları bulunabilmektedir. Ceza yargılaması sonunda ilgililerin terör örgütü üyeliği suçundan beraat etmeleri ya da mahkumiyetlerine karar verilmesi mümkündür. KHK ile kamu görevinden çıkarılan kişi hakkında hiçbir ceza kovuşturmasına başlanılmaması ya da kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş olması veyahut ceza yargılaması sonunda beraat kararı verilmesi, OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonuna yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle idari yargı mercileri nezdinde açılan davanın görülmesini engellemeyecektir. Zira, kamu görevinden çıkarılma nedenleri sadece üyelikle sınırlı tutulmamış, ceza yargılamasının ilgi alanında bulunmayan iltisak ve irtibat halleri de kamu görevinden çıkarılmanın hukuki gerekçeleri arasında sayılmıştır.

Anayasa Mahkemesince; iltisaklı kavramının kavuşan, bitişen, birleşen; irtibatlı kavramının ise bağlantılı anlamına geldiği belirtilmiş, bu kavramların hukuki niteliği ve objektif anlamlarının yargı içtihatlarıyla belirlenebilecek durumda olduğu, iltisak ve irtibat kavramları açısından yapılacak değerlendirmenin ise kişilerin cezai sorumluluğun bulunup bulunmadığından bağımsız olarak sadece kişinin kamu görevine iade edilmesinin uygun olup olmadığı yönünden yapılacak bir incelemeden ibaret olacağı vurgulanmıştır. (E:2018/89, K:2019/84, T:14.11.2019, P:30, R.G 13.02.2020 / 31028). Dairemizce başlangıçtan bu yana iltisak ve irtibat kavramı,"anlayış ve davranış birliği içinde birlikte hareket etme, gönüllü şekilde tabi olma, eylemlerini; bir grubun, örgütün ya da yapının bireysel iletişim, yazılı ve görsel basın, sosyal medya paylaşımları üzerinden gelen mesajları, işaretleri, talimatları ve yönlendirmeleri çerçevesinde belirleme" şeklinde tanımlanmaktadır.

Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde, ceza soruşturmasında davacı hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş olmasının, OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonuna yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davanın görülmesini engellemeyeceği gibi ceza hukuku ilkelerinin ihlal edildiğine ilişkin iddiaların da bu davada incelenme olanağı bulunmamaktadır.

(B) Davacının Durumunun Değerlendirilmesi:
1-Davacı hakkında yürütülen ceza soruşturmasının sonucu: xxxx Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 02/02/2018 tarihli ve Sor. No:2017/1160, K:2018/1009 sayılı kararıyla "silahlı terör örgütüne üye olma" suçlamasıyla şüpheli sıfatıyla davacı hakkında yapılan soruşturma sonucunda, "...Şüphelinin eylemi değerlendirildiğinde; şüphelinin üzerine atılı silahlı terör örgütüne üye olmak suçuna ilişkin olarak; FETÖ/PDY mensuplarının kullanıcı adı ve özel parola girişi sonrası gizli ve örgütsel görüşmelerde kullandıkları kendileri dışında ilgisiz kişilerin giremediği özel haberleşme programı olan bylock isimli şifreleme programını kullanmadığının, şüphelinin Bank Asya'da hesabının olduğunun ve fakat hesap hareketi bulunmadığının, FETÖ/PDY ile iltisaklı dernek kaydının olmadığının, şüphelinin örgütle iltisakının katipliğe girdiği 2008 yılından 2014 yılı başlarına kadar FETÖ/PDY'nin sözde toplantılarına katılmak, toplantılara katıldığı dönemde aylık burs adı altında himmet vermekten ve geçmişe yönelik FETÖ/PDY ile iltisaklı SGK kayıtlarının bulunmasından ibaret olduğunun tespit edilmesi karşısında; xxxxx katip imamı xxxxxxxxxxxxxxx ve sonraki Fatsa katip imamı xxxxxxxxxx ile görüşme ve SMS kayıtları bulunan ancak katip imamı xxxxxxxxxxx'nın ifadesinden de anlaşılacağı üzere 17/25 Aralık sürecinden sonra FETÖ'yü eleştirdiği ve bağlarını kopardığı belirtilen şüpheli xxxxxxxxxxxx'ün Yargıtay 16. Ceza Dairesi'nin 26/10/2017 tarih 2017/1809 Esas, 2017/5155 Karar sayılı kararı doğrultusunda FETÖ/PDY ile iltisak ötesinde örgüte üyeliğine ilişkin somut delil elde edilemediği anlaşılmakla,şüpheli hakkında delil yetersizliği nedeni ile 5271 sayılı CMK'nın 172 ve devamı maddeleri uyarınca kamu adına kovuşturma yapılmasına yer olmadığına" karar verildiği anlaşılmıştır. Üst paragraflarda belirtildiği üzere, masumiyet karinesi gereğince davacı hakkında ceza soruşturması açılmış olması bakılmakta olan davada davacı aleyhine bir durum olarak değerlendirilemeyeceği gibi, bakılan bu davanın niteliği gereği hakkında yürütülen savcılık soruşturması sonunda kovuşturmaya yer olmadığı yönünde karar verilmiş olması da tek başına davacının kamu görevine dönmesini sağlamayacaktır. Öte
yandan suç isnadına yönelik incelemede varlığı ortaya konulmuş olmasına karşın suçlu sayılma için yeterli görülmeyen kimi maddi olay, olgu ve tespitlerin bakılmakta olan dava bakımından iltisak ve irtibat kavramları çerçevesinde değerlendirilmesi yasal zorunluluktur.

2-Örgütle iltisaklı basın yayın kuruluşlarıyla ilişkisi: Maliye Bakanlığından temin edilen bilgilerde;FETÖ/PDY'ye aidiyeti, iltisakı veya irtibatı olduğu gerekçesiyle TMSF'ye devredilen Cihan Medya DağıtımA.Ş.'ye 21/01/2014- 05/04/2016 tarihleri arasında ödeme bilgisinin bulunduğu anlaşılmıştır.

3-İltisaklı kuruluşlardaki çalışma çalışma kaydı: Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığından teminedilen bilgilerde; FETÖ/PDY ile irtibatı nedeniyle kapatılan Sürat Kargo Lojistik ve DağıtımHizmetleri şirketinde 23.04.2005-11.01.2008 tarihleri arasında çalışma kaydının bulunduğugörülmüştür.
Ayrıca, davacının kamu görevinden çıkarılma nedeni olan FETÖ/PDY ile "irtibat" ve "iltisak"hallerinin var olup olmadığı hususunun ortaya konulabilmesi için davacı hakkında yapılan adli veidari soruşturmalar kapsamında ifade veren ve beyanda bulunan şahıslara ait ifade tutanaklarının vebeyan dilekçelerinin incelenmesi gerekmektedir.

Bu kapsamda, Ordu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından tanık olarak beyanına başvurulan M.U.tarafından; davacının, toplantılara nadir olarak geldiği, bir kere evine giderek sohbeti orada yaptıkları hususu,T.A. tarafından; davacının da sohbetlere geldiği, 2014 yılında bazı sohbetlere katılmış olabileceği ancak 2014
bitmeden sohbetlerden ayrıldığı, sohbetlere katıldığı dönemde burs verdiği hususu, İ.T. tarafından; 2009-2010 yıllarında sohbet grubuna davacının da katıldığı, o dönemde xxxxxxx Adliyesinde çalıştığı için yol uzunolduğundan ayda bir sohbet yaptıkları ve daha sonra davacının xxxxxx Adliyesine tayin olduğu, burada da
sohbetlere katıldığı hususu, Y.Ö. tarafından; xxxxxx'daki FETÖ toplantılarına 2015 yılı ortalarına kadar devamettiği, davacının 17/25 Aralık sürecinde 'Ben artık toplantılara katılmayacağım' diyerek sohbet grubundanayrıldığı hususu, Ü.Y. tarafından; xxxxx'daki FETÖ toplantılarına 2013 yılı sonlarına kadar katıldığı, o
dönemde toplantılara katılanlar arasında davacının da bulunduğu hususu, C.Ş. tarafından; 2012 yılındayapılan sohbetlere ara sıra katıldığı, 2012 yılında katip abisi M.S.'nın evinde yapılan toplantıda davacının dabulunduğu hususu beyan edilmiştir.

Yine ceza yargılamasında ifadesine başvurulan M.S. tarafından; "2011 yılından 2015 yılı ortalarınakadar FETÖ'nün xxxxxx Adliyesinden sorumlu abisi olarak görev yaptığı, xxxxxxxx'ün toplantılara 17/25 Aralıksürecine kadar katıldığı, ara sıra ayda 50 TL civarı burs verdiği, FETÖ'de beşlik tabirinin namazını kılan,
bursunu veren, derslere katılan, çağrıldığında gelen, faaliyetlere gönüllü katılan kişiler için kullanıldığı,xxxxxxxxx'ün cemaat içerisinde önceleri beşlik olarak tasniflendiği, ancak 17/25 Aralık sonrasındacemaate mesafeli yaklaştığı, sohbete çağırdığında gelmediği, görüştüğünde cemaatin yanlış yaptığını
söylediği" şeklinde beyanda bulunulduğu görülmektedir.Bunların yanında, xxxxxx Adliyesinin 2012 yılına kadar katip imamı olduğu değerlendirilen ve bu
kapsamda Ordu Cumhuriyet Başsavcılığının 2016/5818 soruşturma numarasına kayden hakkında soruşturmayürütülen M.B.'nin kullandığı telefon hattının 2012, 2013, 2014, 2015 ve 2016 yıllarına dair HTS dökümlerinegöre, anılan kişi ile davacı arasında 17.05.2012 ila 26.05.2013 tarihleri arasında 17 kez telefon görüşmesi,
SMS ve çağrı kaydının bulunduğu, yine xxxxxx Adliyesinin M.B.'den sonraki katip imamı olduğudeğerlendirilen ve bu kapsamda xxxxx Cumhuriyet Başsavcılığının 2016/3195 soruşturma numarasına kaydenhakkında soruşturma yürütülen M.S.'nin kullandığı telefon hattının2014 Temmuz-2016 Temmuz dönemine dair
HTS dökümlerine göre, anılan kişi ile davacı arasında 24.07.2014 ila 20.05.2015 tarihleri arasında 10 keztelefon görüşmesi, SMS ve çağrı kaydının bulunduğu tespit edilmiştir.Yukarıda anılan tanık ifadeleri ile davacının xxxxx TEM Bürö Amirliği ile Savcılık safhasındaki ifadeleridikkate alındığında, 2013 yılının sonuna kadar sohbet toplantılarına katıldığı ve himmet verdiği konusunda birtereddüt bulunmamaktadır. Ancak, xxxxx Adalet Komisyonu Başkanlığı'nın 01/12/2016 tarihli ve 2016/1388 M.sayılı yazılarında "davacının 17/25 Aralık sürecinden sonra FETÖ/PDY ile irtibat ve iltisakını kestiğinindeğerlendirildiği" şeklinde tespitlere yer verilmesi ve davacı tarafından da, FETÖ/PDY terör örgütü ile iltisakveya irtibat ilişkisi yönünden sadece 17/25 Aralık 2013 tarihi sonrasında ait veri ve delillerin dikkate alınmasıgerektiğinin, bu tarih öncesine ait delillerin dikkate alınamayacağının ileri sürülmesi karşısında, "iltisak" ve"irtibat" kavramının değerlendirilmesi yönünden herhangi bir tarih kıstının bulunup bulunmadığı hususununincelenmesi gerekmektedir.

Anayasa Mahkemesi kararlarında ve çok sayıda ceza yargısı kararında belirtildiği üzere; FETÖ/PDYterör örgütünün temellerinin 1966 yılında atıldığı, örgüt elebaşı (F.G.)'in; "devletin içtimai, iktisadi, siyasi veyahukuki temel nizamlarını kısmen de olsa dini esas ve inançlara uydurmak amacıyla propaganda yapma"suçundan mahkumiyetine dair sıkıyönetim mahkemesi kararının 1973 yılında Askeri Yargıtayın 1973/146-272sayılı kararı ile onandığı, örgüt elebaşı (F.G.)'nin "devleti gizlilik içerisinde ele geçirme" talimatını içeren videokayıtlarının 1999 yılında ulusal televizyon kanallarının ana haber bültenlerinde yayınlandığı, örgütün illegal
amaçlar güttüğü hususunun kamuoyuna yansıdığı, akabinde 2000 yılında örgüt elebaşı hakkında Ankara 2Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesinde F.G. hakkında laik devlet yapısını değiştirerek, dini kurallara dayalı birdevlet düzeni kurmak amacıyla örgüt kurma suçundan kamu davası açıldığı ancak 2000 yılında yürürlüğe
giren 21/12/2000 tarihli ve 4616 sayılı 23 Nisan 1999 Tarihine Kadar İşlenen Suçlardan Dolayı ŞartlaSalıverilmeye, Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair Kanun gereğince davanın kesin hükme bağlanmasınınertelenmesine karar verildiği (Ankara 2 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesinin E.2000/124 K.2003/20 sayılı
kararı), örgütün 2000 yılı sonrasında da Emniyet ve Yargı yapılanması aracılığıyla örgütsel amaçlarladüzenlediği operasyon veceza soruşturmalarının yoğunlaştığı (“Şemdinli”, “Ergenekon”, “Balyoz”, “AskeriCasusluk”, “Devrimci Karargâh”, “Oda TV” ve “Şike”, "Kudüs-Selam Tevhit" soruşturma ve davaları gibi
kamuoyunda yoğun tartışmalara neden olan davalar), örgütün 2010 yılı sonrasında emniyet ve yargıdakietkinliğini artırdığı, 7 Şubat 2012 tarihinde MİT Müsteşarının ifade vermeye çağrılması ve hakkında yakalamakararı çıkarılması, dershanelerin kapatılmasına karar verilmesi üzerine yürütme organını hedef alan 17/25Aralık 2013 soruşturmalarının ve nihayet 15/07/2016 tarihli darbe girişiminin gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır.

Yukarıda açıklandığı üzere FETÖ/PDY terör örgütünün illegal amaçlarının 1999 yılında ulusalkanallarda yayımlanan örgüt elebaşının videosunda açıkça dile getirildiği gibi örgütün 2000'li yıllardaillegalamaçlarla gerçekleştirdiği ceza soruşturmaları bağlamında da illegal bir yapılanma olduğunun kamuoyunda
tartışıldığı, dolayısıyla örgütün illegal yönünün 17/25 Aralık 2013 tarihinde anlaşıldığı hususunun hayatınolağan akışına aykırı olduğu açıktır.

Ayrıca, bir örgüt ve yapının terör örgütü veya Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğunakarar verilen yapı, oluşum veya grup olduğunun "tespiti konusu" ile bu örgüt ve yapılarla ilişkisi olan kişilerhakkında "hukuki netice doğurması" konusunun tamamen farklı olduğu, söz konusu tespitin sadece "hangi
örgüt veya yapının illegal olduğuna" dair olduğu, bu illegal örgüt ve yapılarla ilişkili kişiler hakkında ise sözkonusu örgüt veya yapıyla ilişki kurdukları tarihten itibaren hukuki netice doğacağı tartışmasızdır.

Her ne kadar ceza yargılamalarında, 17/25 Aralık 2013 tarihi sonrasındaki fiillerin suçun maneviunsuru yönünden önemine vurgu yapılmakta ise de, ceza yargılamasında da "17/25 Aralık 2013" öncesifiillerin ve delillerin dikkate alınmayacağına dair hiçbir gerekçe ve hüküm bulunmamaktadır.


Ceza yargılamalarında; sanıkların bu örgütün terör örgütü olduğunu bilmedikleri dolayısıyla suçunmanevi unsurunun oluşmadığı yönündeki savunmalarına karşılık, 17/25 Aralık 2013 tarihi sonrasındaFETÖ/PDY terör örgütünün illegal bir örgüt olduğuna dair kamuoyundaki tartışmaların zirve yapmasınedeniyle sanıkların bu savunmalarına itibar edilemeyeceğinin belirtilmesinin, FETÖ/PDY terör örgütüyleiltisaklı "Bankasya'ya 2014 yılından itibaren finansal destekte bulunma" delilinde; örgüt elebaşının ekonomikdar boğaz içindeki Bankaya destek olunması çağrısını 25/12/2013 tarihinde vermesi nedeniyle bu delilyönünden terör örgütüne yardım ve terör örgütüne üyelik suçlarında suçun maddi ve manevi unsurunun tespitiyönünden anılan tarihin dikkate alınması, ByLock delili yönünden bu gizli iletişim sisteminin 2014 yılındanitibaren yoğun kullanımı nedeniyle terör örgütüne üyelik suçunda belirtilen tarihin ön plana çıkmasının; İdareHukuku ve Göreve Son Verme Müessesesi yönünden de 17/25 Aralık 2013 tarihine ilgililerin iltisak veirtibatlarına dair deliller yönünden bir anlam atfedilmesi gerektiği algısına yol açtığı değerlendirilmektedir.Ancak, 17/25 Aralık 2013 tarihinin Ceza Hukukunda suçun oluşması için aranan kriterler yönünden vemahkumiyet kararı için tek başına yeterli olduğu kabul edilen bazı güçlü delillerin bu tarihlerde ortaya çıkmasınedeniyle dikkate alınması olağan bir durum olmakla birlikte, belirtilen tarihlerin delil ve tarih kısıtıöngörülmeyen idari davalarda tüm delilleri için bir milat olarak ele alınması gerektiği iddiası mevzuata açıkça aykırı olduğu gibi hiçbir hukuki gerekçesi de bulunmamaktadır.


Sonuç olarak, iltisak veya irtibat ilişkisinin değerlendirilmesi yönünden mevzuatta herhangi bir delil vetarih kıstının bulunmaması karşısında, davacının 17/25 Aralık 2013 tarihinden önce sohbet toplantılarınakatıldığı ve himmet verdiği, ayrıca görev yaptığı Adliyenin katip abisi konumundaki kişi tarafından örgüt
içerisinde 17/25 Aralık 2013 tarihinden önce beşlik olarak (namazını kılan, bursunu veren, derslere katılan,çağrıldığında gelen, faaliyetlere gönüllü katılan) tasniflendiğinin belirtildiği, bunların yanında iltisaklı birkuruluşta çalışma çalışma kaydının olduğu veiltisakı ve irtibatı olduğu gerekçesiyle TMSF'ye
devredilen Cihan Medya Dağıtım A.Ş.'ye ödeme bilgisinin bulunduğu hususları birliktedeğerlendirildiğinde; FETÖ/PDY ve söz konusu yapının uzantıları ile çeşitlilik barındıran ilişkisinintesadüfi olamayacağı, davacının türlü yol ve yöntemlerle FETÖ/PDY ile irtibat ve iltisak ilişkisi kurduğu sonuca ulaşılmıştır.

Bu durumda; davacının örgüt ile irtibatının/iltisakının varlığına kanaat getirilmesine yeterlidüzeydeverinin dosyada mevcut olduğu anlaşılmakla, kamu görevinden çıkarılmasına ilişkin KanunHükmünde Kararnameye karşı yapmış olduğu başvurusunun reddine dair OHAL İşlemleri İncelemeKomisyonu işleminde hukuka aykırılık bulunduğu gerekçesiyle söz konusu işlemin iptaliyönünde verilenistinafakonu İlk Derece Mahkemesi kararında hukuka uyarlık bulunmadığı görüşüyle çoğunluk kararına katılmıyorum.e-imzalıdır
Üye
xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx
107153

13 İstinaf İade Onayı.pdf 172 kB · 68 indirme

2013 öncedi için, 

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 26.09.2017 tarihli ve 956-370 sayılı kararında ve diğer bir çok kararında  “FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün, Devletin Anayasal düzenini cebir ve şiddet kullanarak değiştirmek olan nihai amacını gerçekleştirmek için ‘’mahrem alan’’ şeklinde örgütlenmesi ve devletin silahlı kuvvetlerindeki unsurları dikkate alındığında gerekli ve yeterli örgütsel güce sahip olduğu hususunda tereddüt bulunmamaktadır. Örgütün bu amaç ve yöntemlerini bilen örgüt mensuplarının örgütteki konumları gözetilerek cezalandırılacağı da açıktır. Örgütleme piramidine göre, beş, altı ve yedinci kat ve kural olarak üç ve dördüncü katlarda bulunan örgüt mensuplarının bu durumda olduklarının kabulü gerekmektedir. Ancak dini bir kült, ardından da terör örgütü haline dönüşen FETÖ/PDY’ nin, başlangıçta bir ahlak ve eğitim hareketi olarak ortaya çıkması ve genellikle böyle algılanması, örgütün gayri meşru amaçlarını gizleyip alenen kriminilaze olmamaya çalışması ve örgütün kurucusu ve yöneticisi Fethullah Gülen hakkında Ankara 11.Ağır Ceza Mahkemesince verilen beraat kararının onanarak kesinleşmesi karşısında, özellikle örgütün sözde meşruiyet vitrini olarak kullanılan diğer katlardaki örgüt mensupları tarafından bilinip bilinmediğinin olaysal olarak TCK’ nın 30. Maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.

Bu bağlamda söz konusu değerlendirme yapılırken, ülke çapında yürütülen soruşturma ve kovuşturmalar, FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile ilgili dava dosyalarında yer alan belgeler, mahkemelerce karara bağlanan davalar, bu davalarda dinlenen itirafçı sanıkların savunmaları, tanık beyanları ve benzeri pek çok kaynakta yer aldığı üzere: örgüt mensubu olan kamu görevlileri tarafından örgütün nihai amacının ortaya açıkça ortaya konularak devleti ve hükümeti açıkça hedef alan terör faaliyetlerinin icra edilmesi, bu faaliyetlerin örgüt liderinin açıklamaları ve basın yayın araçlarıyla üstlenilmesi gibi sansasyonel olayların kamuoyunun gündemini uzunca bir süre meşgul edip yoğun bir şekilde tartışılması hususları gözden kaçırılmamalıdır. Bu nitelikli çok sayıda olay arasında, 7 Şubat 2012 tarihli MİT krizi, gayri hukuki iletişimin dinlenmesi kararları aracılığıyla elde edilmiş hukuka aykırı bulgulara dayandığı ve suç unsurlarının da oluşmadığı gerekçeleriyle kovuşturmaya yer olmadığı kararlarına konu olan 17/25 Aralık 2013 tarihli operasyonlar ile 1 Ocak ve 19 Ocak 2014 tarihli MİT tırlarının durdurulması hadiselerini saymak mümkündür.

Ayrıca Milli Güvenlik Kurulunun 26.02.2014 ve daha sonraki tarihlerde gerçekleştiği müteaddit toplantılarında alınan ve kamuoyu ile paylaşılan kararlarda FETÖ/PDY’ nin, milli güvenliği tehdit eden ve kamu düzenini bozan, devlet içerisinde legal görünüm altında illegal faaliyetler yürüten, illegal ekonomik boyutu bulunan, diğer terör örgütleri ile iş birliği yapan bir terör örgütü olduğuna dair değerlendirmelerin yapılması ve bu terör örgütü ile devletin tüm kurum ve birimleri işe birlikte etkin bir mücadele edilmesine dair kararların alınması, aynı tespit ve açıklamaların devlet ve hükümet yetkililerince de en üst düzeyde benimsenip kamuoyu ile paylaşılması gibi olguların gözardı edilmemesi gerekir.”

MGK, söz konusu yapılanmayı 2014 yılı başından itibaren Sırasıyla; “halkımızın huzurunu ve ulusal güvenliğimizi tehdit eden yapılanma, devlet içindeki İllegal yapılanma, kamu düzenini bozan iç ve dış legal görünüm altında illegal faaliyet yürüten Paralel yapılanma, paralel devlet yapılanması, terör örgütleriyle iş birliği içinde hareket eden Paralel devlet yapılanması ve nihayetinde bir terör örgütü” olarak kabul etmiştir. Söz konusu MGK kararlarının her biri basın duyuruları aracılığıyla kamuoyuyla paylaşılmıştır. Yine FETÖ/PDY 2014 yılında, Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nde “Legal Görünümlü İllegal Yapılar” başlığı altında “Paralel Devlet Yapılanması” adıyla yer almış; Jandarma Genel Komutanlığı ise 08/01/2016 tarihinde FETÖ/PDY’yi mevcut terör örgütleri listesine dahil Etmiştir (Anayasa Mahkemesi kararı – Aydın Yavuz ve diğerleri, § 33).

Bununla birlikte FETÖ/PDY terör örgütünün başlangıçta bir ahlak ve eğitim hareketi olarak ortaya çıkması ve genellikle böyle algılandığı, örgütün gayri meşru amaçlarını gizleyip alenen kriminalize olmamaya çalıştığı ancak daha sonradan özellikle kamuoyundan kırılma noktaları olarak bilinen belli dönemlerden sonra yasa dışı yüzünü gösterdiği, bu gibi kırılma noktalarına yukarıda  verilen Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararında belirtildiği gibi 7 Şubat 2012 tarihli MİT krizi, gayri hukuki iletişimin dinlenmesi kararları aracılığıyla elde edilmiş hukuka aykırı bulgulara dayandığı ve suç unsurlarının da oluşmadığı gerekçeleriyle  kovuşturmaya yer olmadığı kararlarına konu olan 17/25 Aralık 2013 tarihli operasyonlar ile 1 Ocak ve 19 Ocak 2014 tarihli MİT tırlarının durdurulması hadiselerinin örnek olarak verilebileceği, dolayısıyla bu gibi kırılma noktalarının da kamu görevlilerinin FETÖ/PDY ile irtibat/iltisakı değerlendirilmesinde dikkate alınması gerektiği, bu anlamda bu kırılma noktalarından sonra kamu görevlilerinin adı geçen terör örgütüyle irtibat ve iltisaklarını kopardıkları anlaşılabiliyorsa ya da bahse konu irtibat ve iltisakı ortaya koyacak olgu/olay/delil vs. bulunmuyorsa, bu kamu görevlilerinin FETÖ/PDY ile irtibat ve iltisaklı olduklarının değerlendirilmesi hakkaniyetle bağdaşmayacaktır.

 


VardırBirHayr

İletiyi paylaş


İleti bağlantısı
Sosyal Ağlarda Paylaş

Cevap Yaz

Şimdi cevap yazıp sonra kayıt olabilirsiniz. Eğer hesabınız mevcutsa, giriş yaparak üye isminizle cevaplayabilirsiniz.
Not: Gönderiniz görünmeden önce editör tarafından kontrol edilip onaylanacaktır.

Konuk
Yanıtla...

×   Yapıştırdığınız içerik biçimlendirme içeriyor.   Restore formatting

  Only 75 emoji are allowed.

×   Yapıştırdığınız bağlantı uyarlandı.   Yalnızca link göster?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Editör içeriğini temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.




  • İletiler

    • Herkese selam. İstinafa beyan dilekçesi yazacağım.  Başlık ile alakalı çıkmaza düştüm. Örneğin Ankara 13. Bölge idare mahkemesi başkanlığına  sunulmak üzere Ankara 19. İdare Mhahlemesi başkanlığına gönderilmek üzere İstanbul nöbetçi idare mahkemesi başkanlığına    bu mudur acaba ? Nasıl olmalı 
    • Benim de 2 yil aradan sonra 15. Idare mahkemesinde kuzu gibi yatan dosyamdan 5 gün önce nüfus kayıt örneği çıkartılmış gözüküyor. Bir hareketlilik var sanırım artık karara çıkacak. Hadi bakalım hayırlısı ☺ dualarinizda bana da yer verin😊
    • Danıştay Onama kararından sonra ne yapıyorduk arkadaşlar? AYM 'ye başvuru yapıyoruz galiba ama kaç gün içinde bilen var mı? Bir de sağlam idare hukukçusu avukat lazım yoruldum bıktım artık...
    • @Karagöz çok teşekkür ediyorum hocam darısı herkesin başına olsun tüm üyelerimizden güzel haberleri görmek dileğiyle 🙏🏻☺️
    • @Gül reçeli ve diğer idare Mahkemesinden iade olanlar için yararlı bir başlık: https://forum.khkhaber.com/forum/68-i̇stinaf/ ( Burada oldukça fazla Örnek var )  ben kendi dilekçemi buraya yorum olarak yazdım.   Dosya Linki : https://file.io/ldKx08FKHqhd 
×
×
  • Yeni Oluştur...