İçeriği gör

Arşivlendi

Bu konu arşivlendi ve daha fazla yanıtlara kapatıldı

MSA

ret Ankara 19. İdare Mahkemesi 2019/264 K. Ret

Önerilen Yorum

Ankara 19. İdare Mahkemesi 2019/264 K. RET

ByLock, Banka, Sendika, Okul, Dernek, Cihan Medya + ADLİ CEZA

 

DAVALI                  : TARIM VE ORMAN BAKANLIĞI [ANKARA

VEKİLİ                         

 

DAVANIN ÖZETİ 1 Davalı kurum bünyesinde mühendis olarak görev yapmakta iken 01/09/2016 tarihli 29818 Mükerrer sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 672 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Kamu Personeline İlişkin Alınan Tedbirlere Dair Kanun Hükmünde Kararname ile kamu görevinden çıkarılan davacının, Olağanüstü Hâl İşlemleri İnceleme Komisyonu'na yaptığı başvurunun reddine ilişkin —/2018 tarih ve 2018/ sayılı işlemin; anayasal güvencelere saygı gösterilmeden kamu görevinden çıkartıldığı, sivil ölüme mahkum edildiği, Kanun Hükmünde Kararname ile şahsına terör örgütü üyeliği suçu isnat edildiği, bu suçun ancak kasten işlenebilen bir suç olduğu, uygulanan işlemin ceza hukuku bakımından bir cezalandırma olduğu, ceza yargılamasındaki tüm güvencelere uygun bir yargılama sonucunda uygulanması gereken bir işlem olduğu, aynı suçtan dolayı iki defa yargılama yapılması yasağı bulunmasına rağmen non bis idem kuralının ihlal edildiği, devlette kadrolaşmanın suç olmadığı, adil yargılanma hakkının ve bu kapsamda mahkemeye erişim hakkının, bağımsız mahkeme ilkesinin, masumiyet karinesınin, kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesinin, özel hayata saygı hakkının, ayrımcılık yasağının, eğitim hakkının, mülkiyet hakkının ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde yer alan diğer haklarının ihlal edildiği, Olağanüstü Hâl hukukuna aykırı şekilde işlem tesis edildiği, ömür boyu sürecek şekilde kamu görevinden çıkartıldığı, savunmasının alınmaması nedeniyle savunma hakkının ihlal edildiği, ByLock isimlihaberleşme uygulamasına ilişkin verilerin yasa dışı şekilde elde edildiği iddialarıyla iptaliistenilmektedir.

SAVUNMANIN ÖZETİ FETÖ/PDY terör örgütünün gerçek amacının devleti ele geçirmek ve totaliter bir sistem kurmak olduğu, Devletlerin bireyleri terör saldırısından korumak için pozitif edim yükümlülüklerinin bulunduğu, olağanüstü hal döneminde çıkarılan KHK'larla FETÖ/PDY terör örgütü tarafından gerçekleştirilen darbe girişiminin niteliği nedeniyle yeni bir müessese olarak kamu görevinden çıkarmanın öngörüldüğü, olağanüstü hal kapsamında kamu görevinden yahut meslekten çıkarma kararının adli veya disiplin suçu işlenmesi karşılığında uygulanan yaptırımlardan farklı olarak terör örgütleri ile milli güvenliğe karşı faaliyette bulunduğu kabul edilen diğer yapıların kamu kurum ve kuruluşlarındaki varlığını ortadan kaldırmayı amaçlayan geçici olmayan ve nihai sonuç doğuran bir tedbir niteliğinde olduğu, Devlet ile kamu görevlisi arasında özel bir sadakat ve dürüstlük bağının bulunduğu ve kamu görevlilerinin bu kriterleri taşımadığının tespiti halinde Devletin kamu görevine son verme hususunda yetkisinin olduğu, hem Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında hem de Venedik Komisyonu görüşlerinde Devletlerin "arındırma” konusunda takdir haklarının bulunduğu, KHK'larla getirilen tedbirlerin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine aykırı olmadığı, kazanılmış hakkın bulunmadığı, KHK ile tesis edilen kamu görevinden çıkarma işlemlerinin Devletin görevi ve vatandaşlarına karşı yükümlülüklerinin gereği, terör örgütleriyle mücadele, zorunlu, acil ve orantılı tedbir niteliğinde olduğu, davacı hakkında tesis edilen Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu kararının hukuka uygun olduğu ileri sürülerek davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.

TÜRKMİLLETİADINA

Karar veren Ankara 19. İdare Mahkemesince, her ne kadar davacı tarafından dava dilekçesinde duruşma isteminde bulunulmuş ise de, 18/01/2019 tarihli dilekçesi ile duruşma isteminden vazgeçtiği görülerek duruşma yapılmaksızın dava dosyası incelenip işin gereği görüşüldü:

Anayasa'nın "Cumhuriyetin nitelikleri” başlıklı 2. maddesinde "Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına saygılı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.”hükmüne, "Devletin temel amaç ve görevleri” başlıklı 5. maddesinde "Devletin temel amaç ve görevleri, Türk Milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.” hükmüne, "Egemenlik” başlıklı 6. maddesinde "Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir. Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır. Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.” hükmüne, "Kanun Önünde Eşitlik” başlıklı 10. maddesinde "Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz. Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.” hükmüne, "Anayasanın Bağlayıcılığı ve Üstünlüğü” başlıklı I l. maddesinin l . fıkrasında "Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır.” hükmüne, "Temel Hak ve Hürriyetlerin Kötüye Kullanılamaması” başlıklı 14. maddesinin I. fıkrasında "Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve laik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz. Anayasa hükümlerinden hiçbiri, Devlete veya kişilere, Anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya Anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz.” hükmüne, "Hizmete Girme” başlıklı 70. maddesinde "Her Türk, kamu hizmetlerine girme hakkına sahiptir. Hizmete alınmada, görevin gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir ayırım gözetilemez." hükmüne, "Kamu Hizmeti Görevlileriyle İlgili Hükümler” genel başlığı bölümünde yer alan 129. maddesinin l . fıkrasında da "Memurlar ve diğer kamu görevlileri Anayasa ve kanunlara sadık kalarak faaliyette bulunmakla yükümlüdürler. 'l hükmüne yer verilmiştir.

Aktarılan Anayasa hükümlerinden; insan haklarına saygılı, Anayasa'nın başlangıç bölümünde belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devleti olan Türkiye Cumhuriyeti Devletinin, Türk Milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak, kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışma yönünde temel amaç ve görevlerinin bulunduğu; Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbirinin, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve laik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamayacağı, Anayasa hükümlerinden hiçbirinin, Devlete veya kişilere, Anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya Anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamayacağı; Devlet egemenliğinin belli bir zümreye bırakılamayacağı; bunun sonucu olarak kamu hizmetlerinin yürütümünde ve kamusal imkanların kullanılmasında belli bir zümrenin menfaatini hedef edinen davranışlar içerisine girilemeyceği; kamu hizmetine alınmada, görevin gerektirdiği niteliklere dayalı bir ayrıma gidilebileceği, Devlet adına kamu hizmeti yürüten ve kamu gücü kullanan kamu görevlilerinin vatandaşlar arasında tarafsız davranması ve de Devlete sadakat yükümlülüklerinin bulunduğu açık olduğuna göre, Devlete sadakat ve/veya tarafsızlık yükümlülüğüne aykırı hareket etmenin kamu hizmetinin gerektirdiği niteliklere ters düştüğünün açık olduğu, dolayısıyla bu yükümlülüklere aykırı hareket eden veya edecekleri yolunda haklı ve objektif bir kanaat uyandıran kimselerle Devletin kamu hizmetini yürütmeye zorlanamayacağı, bu kişilerin kamu hizmetine alınmamasında veya kamu hizmetinden çıkarılmasında Devletin yetkisinin bulunduğu anlaşılmaktadır.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında da, devletin kendisini ve demokratik sistemi konıma refleksine ilişkin değerlendirmeler yapılarak, kimsenin İnsan Hakları Sözleşmesindeki haklara dayanarak başkalarının hak ve özgürlüklerini ortadan kaldıracak eylemlerde bulunamayacağı, demokratik sistemin etkinliğini ve istikrarını garanti altına almak adına devletlerin kendilerini korumak için bazı özel tedbirlere başvurabileceği (Zdanoka/Letonya (Büyük Daire), B. No:58278, 16/03/2006);demokratik bir devletin, kamu görevlilerinden devletin temelini oluşturan Anayasal prensiplere sadakat göstermelerini beklemeye hakkı olduğu (Naidin/Romanya, B. No: 38162/07, 21/10/2014) kabul edilmektedir.

Ülkemizde, 15.07.2016 gecesi Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde örgütlenmiş bir grup tarafından demokratik Anayasal düzeni cebir ve şiddet kullanarak ortadan kaldırma teşebbüsünde bulunulmuş, teşebbüs sırasında Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanlığı Külliyesi dahil olmak üzere birçok resmi kurum ve kuruluşun bulunduğu yerlere uçak ve helikopterlerin de kullanıldığı bombalı ve silahlı saldırılar düzenlenmiş, Genelkurmay Başkanı'nın da aralarında bulunduğu birçok üst düzey yetkili rehin alınmış, çok sayıda kamu kurumu silah zoruyla işgal edilmiş veya buna teşebbüs edilmiş, darbe teşebbüsüne karşı koyan güvenlik görevlileri ile tepki göstermek üzere sokaklara çıkan sivillere uçaklar, helikopterler, tanklar ve diğer silahlarla saldırılmış, bu sırada iki yüz ellinin üzerinde kişi hayatını kaybetmiş, iki bini aşkın kişi de yaralanmıştır.

Yaşanan bu darbe teşebbüsü sonrasında yetkili makamlarca 20.07.2016 tarihinde, ülke genelinde 21.07.2016 günü saat 01.00'den itibaren olağanüstü hâl ilan edilmesine karar verilmiştir. Olağanüstü hâlin ilan edildiği 21.07.2016 tarihinden itibaren ilki 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararname olmak üzere birçok olağanüstü hâl kanun hükmünde kararname yürürlüğe konulmuştur. Amlan kanun hükmünde kararnameler incelendiğinde, bir kısım kanun hükmünde kararname ile terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakl yahut bunlarla irtibatı olan kişilerin kamu görevinden, Emniyet Genel Müdürlüğü teşkilatından, Jandarma Genel Komutanlığı teşkilatından ve Sahil Güvenlik Komutanlığı teşkilatından başka hiçbir işleme gerek kalmaksızın çıkarılması, öğrencilikle ilişiğinin kesilmesi, rütbelerinin alınması, ayrıca terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara aidiyeti, iltisakl veya bunlarla irtibatı olan eğitim kurumlarının, sağlık kuruluşlarının, özel öğrenci yurtları ve pansiyonların, vakıfların, derneklerin, sendika, federasyon ve konfederasyonların, basın-yayın kuruluşlarının kapatılması gibi olağanüstü hâl kapsamında birkısım tedbirler alındığı anlaşılmaktadır.

Öte yandan, 685 sayılı Olağanüstü Hâl İşlemleri İnceleme Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin ve de 7075 sayılı Olağanüstü Hâl İşlemleri inceleme Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun'un l. maddesinin l. fıkrasında; Anayasanm 120. maddesi kapsamında ilan edilen ve 21/7/2016 tarihli ve 1116 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararıyla onaylanan olağanüstü hâl kapsamında, terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti, aidiyeti, iltisakl veya bunlarla irtibatı olduğu gerekçesiyle başka bir idari işlem tesis edilmeksizin doğrudan kanun hükmünde kararname hükümleri ile tesis edilen işlemlere ilişkin başvuruları değerlendirmek ve karara bağlamak üzere Olağanüstü Hâl İşlemleri İnceleme Komisyonunun kurulduğu belirtilmiş, "Komisyonun görevleri” başlıklı 2. maddesinde "(l) Komisyon, olağanüstü hâl kapsamında doğnıdan kanun hükmünde kararnameler ile tesis edilen aşağıdaki işlemler hakkındaki başvuruları değerlendirip karar verir. a) Kamu görevinden, meslekten veya görev yapılan teşkilattan çıkarma ya da ilişiğin kesilmesi. b) Öğrencilikle ilişiğin kesilmesi. c) Dernekler, vakıflar, sendika, federasyon ve konfederasyonlar, özel sağlık kuruluşları, özel öğretim kurumları, vakıf yükseköğretim kurumları, özel radyo ve televizyon kuruluşları, gazete ve dergiler, haber ajansları, yayınevleri ve dağıtım kanallarının kapatılması. ç) Emekli personelin rütbelerinin alınması. (2) Olağanüstü hâl kapsamında yürürlüğe konulan kanun hükmünde kararnamelerle gerçek veya tüzel kişilerin hukuki statülerine ilişkin olarak doğrudan düzenlenen ve birinci fıkra kapsamına girmeyen işlemler de Komisyonun görev alanındadır. (3) Bu maddede belirtilen işlemlere bağlı olarak olağanüstü hâl kapsamında yürürlüğe konulan kanun hükmünde kararnamelerde yer alan ilave tedbirler ile kanun yollarının açık olduğu işlemler hakkında ayrıca başvuru yapılamaz.” kuralına, "Bilgi ve belge talep etme yetkisi” başlıklı 5. maddesinde " (I) Komisyon, görev alanı ile ilgili her türlü bilgi ve belgeyi ilgililerden talep edebilir. (2) Soruşturmanın gizliliğine ve Devlet sırlarına ilişkin ilgili mevzuat hükümleri saklı kalmak kaydıyla kamu kurum ve kuruluşları ile yargı mercileri, Komisyonun görevi kapsamında ihtiyaç duyduğu her türlü bilgi ve belgeyi gecikmeksizin Komisyona göndermek veya yerinde incelenmesine imkân sağlamak zorundadır.” kuralına, "inceleme ve karar” başlıklı 9. maddesinde "Komisyon incelemelerini dosya üzerinden yapar. Komisyon, inceleme sonucunda başvurunun reddine veya kabulüne karar verebilir.” kuralına yer verilmiş, "Yargı denetimi” başlıklı II. maddesinin l. fıkrasında da; Komisyon kararlarına karşı Hakimler ve Savcılar Kurulunca belirlenecek Ankara idare mahkemelerinde ilgilinin en son görev yaptığı kurum veya kunıluş aleyhine iptal davası açılabileceği hükme bağlanmıştır.

Ayrıca 12.07.2018 tarihli 30122 Mükerrer sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Olağanüstü Hâl İşlemleri İnceleme Komisyonunun Çalışmasına İlişkin Usul ve Esaslar'ın "Esastan inceleme ve karar” başlıklı 14. maddesinde de "l) Komisyon incelemelerini dosya üzerinden yaparak başvurunun reddine veya kabulüne karar verir. (2) Komisyon, incelemelerini terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti, aidiyeti, iltisakl veya bunlarla irtibatı yönünden yapar. (3) Sözlü ifade verme veya tanık dinletme talepleri dikkate alınmaz. ” düzenlemesine yer verilmiştir.

Dava dosyasının incelenmesinden; davacının davalı kurum bünyesinde mühendis olarak görev yapmakta iken, 01/09/2016 tarihli 29818 Mükerrer sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 672 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Kamu Personeline İlişkin Alınan Tedbirlere Dair Kanun Hükmünde Kararname ile terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakl yahut bunlarla irtibatı olduğu gerekçesiyle eki listede ismine yer verilmek suretiyle -başka bir idari işlem tesis edilmeksizin-kamu görevinden çıkarıldığı, tesis edilen bu işleme ilişkin Olağanüstü Hâl İşlemleri İnceleme Komisyonuna (Komisyon) başvuruda bulunduğu, Komisyonca ilgili kurum ve kuruluşlardan temin edilen bilgi ve belgelerden davacı hakkında bir takım tespitlere yer verilerek yapılan değerlendirme sonucunda başvurusunun reddine karar verildiği, anılan kararın davacıya tebliği üzerine de Komisyon kararına karşı bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

15.07.2016 gecesi yaşanan, demokratik Anayasal düzeni cebir ve şiddet kullanarak ortadan kaldırma teşebbüsü ile ilgili olarak yetkili makamların yaptıkları sözlü ve yazılı açıklamalar ile 667 sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin genel gerekçesinde darbe teşebbüsünün FETÖ/PDY mensupları ve bunlarla birlikte hareket eden bazı kamu görevlileri ve sivil unsurlar tarafından gerçekleştirildiği belirtilmiştir. Adli soruşturma ve kovuşturmalarda da bu yönde tespit ve değerlendirmeler yapılmıştır.

FETÖ/PDY'nin milli güvenlik üzerinde oluşturduğu tehdit, darbe girişimi öncesinde adli soruşturmalar ile idari organların karar ve açıklamalarına da konu olmuştur. Bu bağlamda Devlet yetkilileri anılan yapılanmanın ülke güvenliği için bir tehdit olduğuna dair açıklamalarda bulunmuşlardır. Bu değerlendirmeler Milli Güvenlik Kurulu (MGK) kararlarında da ifade edilmiştir. MGK, söz konusu yapılanmayı 2014 yılı başından itibaren sırasıyla halkımızın huzurunu ve ulusal güvenliğimizi tehdit eden yapılanma, devlet içindeki illegal yapılanma, kamu düzenini bozan iç ve dış legal görünüm altında illegal faaliyet yürüten paralel yapılanma, paralel devlet yapılanması, terör örgütleriyle işbirliği içerisinde hareket eden paralel devlet yapılanması ve terör örgütü olarak kabul etmiş, söz konusu kararların her biri basın duyuruları aracılığıyla kamuoyuyla paylaşılmıştır.

FETÖ/PDY'nin bir terör örgütü olduğu yargılama makamları tarafından da kabul edilmiştir. Yargıtay 16. Ceza Dairesinin, ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği ve Yargıtay Ceza Genel Kurulu tarafından onanan 24.04.2017 tarihli, Esas No:2015/3, Karar No:2017/3 sayılı kararında, FETÖ/PDY örgütünün amacı, yapısı ve işleyişine ilişkin şu tespit ve değerlendirmeler yapılmıştır:

'Kuruluş yıllarından itibaren toplumun dini duygularını suistimal ederek 'himmet' adı

altında topladığı finans ile yurt içi ve yurt dışında faaliyete geçirdiği eğitim müesseseleri üzerinden amaç ve ilkeleri doğrultusunda yetiştirdiği öğrencilerini, elde ettiği ekonomik ve siyasi güçle örgütsel menfaat ve ideolojisi çerçevesinde kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Devletinin tüm Anayasal kurumlarım (Yasama, Yürütme ve Yargı erklerini) ele geçirerek, aynı zamanda uluslararası düzeyde etkili siyasi-ekonomik bir güç haline gelmek suretiyle anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasi, hukuki, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Türk Devletini ve Türkiye Cumhuriyetinin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini yıkmak ve Devleti ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini bozmak amacıyla kurulmuş terör örgütüdür. ... Diğer yasa dışı örgütlerde olduğu gibi gizli ve hiyerarşik yapılanmaya sahip olup, pelür kağıtları ile haberleşme, öz geçmiş raporu verme, mensuplar için kod adı kullanma gibi örgütsel taktiklerle yönetilmekte, örgüt mensuplarmm tamamma da belirli görev ve sorumluluklar verilerek örgüte bağımlılıkları perçinlenmektedir. Örgütün sorumlu yöneticisi 'imam' olarak isimlendirilir. Bu kişinin dini bir niteliği yoktur. Dindar olması da gerekmez. Hiyerarşi içerisinde yer alan, örgütün yöneticisi, raporları toplayan ve emirleri veren kişidir. Kainat imamı, kıta imamı, ülke imamı, bölge imamı, şehir imamı, semt ve mahalle imamı, kurum imamı gibi bir çok değişik pozisyonu vardır. (...) Örgüte üyelik için kesin bir ölçü yoktur. Toplumun her inanç kesiminden örgütün üyeleri vardır. Müslüman dindar insanların yam sıra, örgütün işine gelen, kullanılması mümkün herkesi bünyesine katmaktadır. Ateistler gibi yapıya uzak görünen gruplardan, bütün mezheplerden, Yahudi ve Hristiyan dinlerine inananlardan mensupları vardır. Bir başka ifadeyle örgüte üye olmak için dindar veya inançlı olmak şartı bulunmamaktadır. Bu terör örgütü adeta sis bulutu arkasmda gizlidir. Bütün örgüt yöneticileri ve üyeleri her konuda mütemadiyen tedbir uygular. Örgütün üye sayısı, amacı, ekonomik kaynakları milletten ve devletten gizlidir. Örgütün bütün işlemleri gizli yürütülür. Örgüt lideri genel olarak emirlerini gizli verir. Örgütün nihai maksadı gizlidir. Örgüt üyeleri istihbarat ve kişilerin mahrem bilgilerini toplamayı severler. Bu teşkilat 'gizli yaşamak, her zaman korkmak, doğruyu söylememek, gerçeği inkar etmek' üzerine kuruludur. Gizliliğe ilişkin örgüt liderinin değişik tarihlerdeki talimatları aşağıda yer almıştır: (...) 'Yani siz hâkim değilsiniz başka kuvvetler var. Bu ülkede değişik kuvvetleri hesap edecek dengeli, dikkatli, tedbirli, temkinli yürümekte yarar var ki geriye adım atmayalım... ' 'Türkiye'deki devlet yapısı ölçüsüne göre bütün Anayasal müesseselerdeki güç ve kuvveti cephemize çekeceğimiz ana kadar her adım erken sayılır. (...) bunca kalabalık içinde ben bu dünyayı ve düşüncemi sözde mahremiyet içinde anlattım. (...) sırrınız sizin sırrınızdır. Söylerseniz siz esir olursunuz. (...) 'Bu hizmetin içinde bulunanlar, bu hizmete göre hizmet vermek isteyenler, her birisi dünyayı idare edecek bir diplomat gibi hareket etmeli, kendi planmda meseleleri çözdükten sonra ülkesinde çözmeye çalışmalı, ülkesinde bütün problemleri aştıktan sonra da acaba bu mevzuda dünyanm tavrı nedir onu hesaba katmalı ve bu planları ayrı ayrı platformlarda karşısına çıkabilecek planların hepsinde başarılı olmadıktan sonra son adımı atmamalıdır. Bir yanlışlık bize falso yaşatır ve yanlışlıktan yediğimiz mağlubiyeti sonra telafi edemeyiz, telafi edemeyiz, bu sefer onlar sizi kıskıvrak derdest ederler, bir daha da belimizi doğrultmaya fırsat vermezler' 'O kuvveti temsil edeceğiniz şeyler elinizde olacağı ana kadar Türkiye'de ki devlet yapısı ölçüsüne göre bütün Anayasal müesseselerdeki güç ve kuvveti cephenize çekeceğiniz ana kadar her adım erken sayılır. (...) Biz buyuz, sesimiz soluğumuz bu, bunca kalabalık içinde ben bu duygu düşüncemi sözde mahremce anlattım. Ama sizin mahremiyete sadık, mahremiyet mevzuunda hassas duygularınıza sığınarak anlattım, sizi biliyorum ki elinizdeki meyve suları boş kutularını dışarıya çıkarken bir çöp kutusuna attığınız gibi bu düşünceleri de açık olma yam ile çöp kutusuna atıp geçeceksiniz. Arz edebildim mi? Evet sırrın senin esirindir, söylersen esiri olursun, 'Bir gün bana Ankara'da bin evimiz olduğunu söyleyin, devletin paçasından şöyle bir tutacağım, devlet uyandığmda yapacağı hiçbir şey kalmayacak' şeklinde değişik yer ve zamanlarda örgüt mensuplarma vermiş olduğu talimatlarda gizliliğe verilen önem gösterilmiştir. Örgüt, kamu kurum ve kuruluşlarma yerleştirdiği personelin aile yaşamlarma dahi müdahale ederek şahısların kimle evleneceğine de karar vermektedir. Örgüt kamu kurumlarında sayısı 5 kişiyi geçmeyen bir örgüt abisine bağlı hücreler şeklinde yapılanmıştır. Hücreler birbirinden haberdar değildir. Bu şekilde bir hücre açığa çıksa bile diğer hücrelerin faaliyetlerine devam ederek deşifre olmaları engellenmektedir. İçlerinde katı bir askeri disiplin hakimdir. Silah kullanma eğitiminden geçirilen, silah ve zor kullanma yetkisini haiz ve silaha sahip örgüt mensubu personel, hiyerarşik üstünden gelen emirler doğrultusunda silah kullanmaya hazır olacak şekilde ideolojik eğitimden geçirilmektedir. Bu durum, örgüt lideri tarafından hizmet insanı başlığı altmda Örgüte bağlı kişinin azimli, kararlı, hizmete karşı itaatkar, her şeyin sorumluluğunu alması gereken, darbe yediğinde azmi bozulmayan, yüksek rütbelere geldiğinde kendi rütbesi değil de hizmetin rütbesini ön planda tutan, hizmet içerisinde yapacağı görevlerin zor olabileceğine inanan ve bütün varlığını, canını, sevdiklerini hizmet için feda etmeye hazır olması şeklinde açıklamaktadır. Türkiye'nin sosyo-politik gündeminde sözde dini referanslar üzerinden kendisine toplumsal ve kamusal bir varlık ve meşruiyet zemini inşa eden, sosyolojik bünyesi itibariyle mütesanit bir dokuya sahip olan FETÖ/PDY silahlı terör örgütü, müntesiplerini ilgili yapıya tümden sadakat ilkesi çerçevesinde doktrine etmiş, yapı mensuplarınm ahlak ve hukuk dışı tüm eylemlerini mübah görmüştür. Mistik bir otoriteye (mehdilik/mesihlik) inanmışlıkla, yandaşları için merkezi smavlardan soru çalma, ceza soruşturma ve kovuşturmalarını örgüt amacı doğrultusunda sözde hukuki bir araç olarak kullanmak gibi, kişi haklarım pervasız biçimde ihlal etme, kayırma, yalan söyleme, delil uydurma, iftirada bulunma gibi hukuk dışılıkları gerçekleştirmekte ve hedefleri uğruna suç işlemekte herhangi bir beis görmemektedirler. Dindar görüntü vermelerine rağmen hedefe ulaşmak için her yolu mübah gören 'makyavelist' bir anlayışla hareket etmektedir. (...) örgüt Emniyet, TSK, Yargı, Milli Eğitim, ÖSYM, TÜBİTAK başta olmak üzere birçok kamu kuruluşunda yapılanma faaliyetini yürütmüş, kurum içerisindeki elemanları vasıtasıyla personel alımı ve atamalarda etkin rol üstlenmiştir. Kamu kurum ve kuruluşlardaki bazı görevlilerin birtakım zaafları tespit edilerek, örgüt lehine hareket etmeye zorlanmaktadırlar. Bu nedenle örgüt, çoğu zaman kendisinden olmayan kişileri de kullanabilmektedir. Örgüt ile hiçbir organik bağı olmamasma rağmen onunla birlikte hareket ederek yarar sağlayacağım düşünen gerçek ve tüzel kişiler de bulunmaktadır. Örgütün hedef aldığı devleti, siyasal iktidarı ve kişileri beğenmeyen, düşman gören kesimler de örgütle güç birliğine girebilmektedir. "

Ayrıca Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 18.07.2017 tarihli, Esas No:2016/7162, Karar No:2017/4786 sayılı kararında da, yapılan değerlendirmeler neticesinde FETÖ/PDY'nin silahlı bir terör örgütü olduğu açıkça vurgulanmış bulunmaktadır.

Yukarıda da açıklandığı üzere, kamu görevlilerinin Anayasa'ya ve Devlete sadakat ödevinin ve ayrıca tarafsızlık yükümlülüğünün bulunduğu izahtan varestedir. Bu ödev, 15 Temmuz 2016 tarihinde yaşanan darbe teşebbüsünden sonra veya hemen öncesinde ortaya çıkan bir yükümlülük olmayıp, çok öncesinde (davacınm kamu görevine girmesinden de önce) var olan, Anayasa'da açıkça düzenlenen yükümlülüklerdir. Oysa yukarıda aktarılan Yargıtay 16. Ceza Dairesinin, ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği 24.04.2017 tarihli, Esas No:201513, Karar No:2017/3 sayılı kararında gerek FETÖ/PDY terör örgütü gerekse dosyada sanık olan şahıslar ile ilgili yapılan tespit ve değerlendirmelerden, FETÖ/PDY mensuplarının, sadakat ve tarafsızlık ödevini yitirerek hukuka aykırı ve taraflı şekilde davranmaktan çekinmedikleri, örgüt içi talimata uygun hareket etmenin örgüt elemanı bir kamu görevlisi için Anayasa'ya, hukuka ve sıralı âmirlerinin emirlerine uygun hareket etmekten daha önde olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim söz konusu Yargıtay kararında, samk olan şahısların (eski hakim), örgüt liderinin talimatı doğrultusunda, örgütün faaliyeti kapsamında hukuka aykırı verdikleri kararlarla görevlerini kötüye kullandıkları tespit ve değerlendirmesinde bulunularak, sanıkların bu suç nedeniyle de hapis cezasıyla cezalandırılmasına hükmedilmiştir. Bu durum karşısında gerek örgütün gerekse mensuplarının gizlilik esasına dayalı hareket etmesi sebebiyle söz konusu hukuka aykırı davranışlarının Anayasal düzen açısından daha tehlikeli ve önlenilmesi güç bir hal alacağı anlaşılmaktadır. Bu durumda, FETÖ üyesi veya bunlarla bağlantılı olan bir kamu görevlisinin Anayasa'ya ve hukuk düzenine aykırı hareket edebileceğini değerlendirmek keyfi olmayacaktır.

Olağanüstü hâl kapsamında çıkartılan kanun hükmünde kararnamelerin amacı ve alınan tedbirlerin kapsamı, mahiyeti birlikte dikkate alındığında, başta FETÖ/PDY olmak üzere terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakl yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen kişilerin tamamının tüm kamu kurum ve kuruluşlarından çıkarılması sonucuna ulaşılmak istendiği anlaşılmaktadır. Söz konusu tedbirin uygulanabilmesi için mutlaka terör örgütü üyeliği ve mensubiyeti şeklinde bir bağ kurulmasının aranmadığı, terör örgütü veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara iltisakl yahut bunlarla irtibatı şeklinde bir bağ kurulması yeterli görülmektedir.

Ayrıca belirtilmelidir ki, işlem sebebi, ilgilinin terör örgütü veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya g•uplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakl yahut bunlarla irtibatı olduğundan, bu bağın olup olmadığının değerlendirilmesinde hukuka uygun elde edilmiş delillerle tespit edilen her türlü olay ve olgunun (ByLock iletişim sistemini kullanma, FETÖ/PDY'ye müzahir olduğu gerekçesiyle kapatılan/devredilen sendika, dernek, finans kunıluşu, eğitim kurumları gibi kurum ve kuruluşlarla ilişki v.s.)dikkate alınabileceği tabidir. Bu durumun, dikkate alınan olay ve olgunun ilişkili olduğu bir hakkın ve hürriyetin ihlali olarak yorumlanması mümkün değildir.

Davacının, FETÖ/PDY terör örgütü ile bağlantısı yönünden yapılan incelemede;

Dosyada mevcut bilgi ve belgeler ile UYAP kayıtlarının birlikte incelenmesinden; hukuka uygun elde edilen delillerle, davacının, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 26.09.2017 tarihli, Esas No: 2017/16.MD-956, Karar No: 2017/370 sayılı kararıyla onanarak kesinleşen Yargıtay 16. Ceza Dairesinin, ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği 24.04.2017 tarihli, Esas No:201513, Karar No:2017/3 sayılı kararı ile FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensuplarının kullanması amacıyla oluşturulduğu ve münhasıran bu suç örgütünün mensupları tarafından kullanılmakta olan bir ağ olduğu belirlenen ByLock iletişim sistemini kullandığının, BDDK'nın 29.05.2015 tarihli kararı ile temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi

Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilen ve 22 Temmuz 2016 tarihli kararı ile de 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 107. maddesinin son fıkrası gereğince faaliyet izni kaldırılıncaya kadar bankacılık faaliyetlerine devam eden, FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile iltisaklı Asya Katılım Bankası AŞ'de (Bank Asya) 2003 tarihinde açmış olduğu hesabında 2014 tarihinden itibaren artış olduğunun, FETÖ/PDYye aidiyeti, iltisakl veya irtibatı olduğu gerekçesiyle kapatılan Ufuk Tarım ve Ormancılık Hizmetleri Memurlar Sendikası'na üyeliğinin bulunduğunun, çocuğunun FETÖ/PDY'ye aidiyeti, iltisakl veya irtibatı olduğu gerekçesiyle kapatılan kurumlar arasında yer alan Özel

Ortaokulu'nda 2014-2016 yıllarında kaydının olduğu,FETÖ/PDY'ye aidiyeti, iltisakl veya irtibatı olduğu gerekçesiyle kapatılan Derneği'ne üyeliğinin bulunduğu ve denetim kumlu yedek üyeliği yaptığının, FETÖ/PDY'ye aidiyeti, iltisakl veya irtibatı olduğu gerekçesiyle TMSF'ye devredilen Cihan Medya Dağıtım A.Ş.'ye 2014-2016 yılları arasında ödeme bilgisinin bulunduğunun Komisyon tarafından tespit edildiği, söz konusu tespitleri mesnetsiz bırakacak somut herhangi bir bilgi ve belgenin sunulmadığı; ayrıca Ankar . Ağır Ceza Mahkemesinin 2018 tarih ve E.2017/• K.2018— sayılı kararında, davacı hakkında her ne kadar sanığın, kendisini alacağı cezadan kurtarmaya matuf olarak aşamalarda inkar etse de, silahlı terör örgütü üyelerinin kendi aralarmda iletişim amaçlı kullandıkları Bylock isimli şifreli ve gizli mesajlaşma ve iletişim yazılımını kendi adına kayıtlı olan ve kendisinin kullandığı nolu telefon hattı ile  IMEI numaralı cihaz üzerinden 2014tarihinden itibaren kullandığının tespit edildiği, dosya içeriğinde bulunan BTK'dan alınan cevabi yazıya göre ByLock sunucu ve sistemlerine 14.254 kez bağlantı yaptığının belirlendiği, ayrıca sanığın örgüt liderinin talimatı üzerine2014 yılından itibaren Bank Asya nezdinde bulunan hesabında artış olduğu, yine şüphelinin FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile aidiyeti, iltisaki ve irtibatı tespit edilen

Derneği ve Mühendislik Derneği isimli derneklerin üyeleri arasında yer aldığı, bu şekildeki tespitten sonra suç ve suç unsuru tespit edilse ya da edilemezse dahi dijital verilerin beklenmesinin yargılamaya bir katkı sağlamayacağı kanaatinin mahkememizde hasıl olduğu, böylece sanığın belirlenen bu eyleminin örgütün amaçları doğrultusunda örgüt lehine faaliyetlerde bulunduğuna, sanığın silahlı örgütün kuruluş amaçlarını, faaliyet ve eylemlerini benimseyerek gönüllü olarak örgüt hiyerarşisi içerisinde olmayı tercih etmek suretiyle, örgütün yapısına dahil olduğuna, FETÖ/PDY nin amaç ve ilkelerini gerçekleştirebilmek amacıyla örgüt stratejisini benimsediğine dair kesin delil teşkil ettiği ve bu yöndeki iddia ile tereddütsüz olarak örtüştüğü, bu haliyle samğm eyleminin sübut bulduğu, yapılan yargılama, toplanan deliller ve BTK'dan alınan cevabi yazıya göre sanığın üzerine atılı eylemi gerçekleştirdiği kanaatine varılmakla, sanığın bu eylem nedeniyle kendisini alacağı cezadan kurtarmaya matuf bulunan savunmasma itibar edilmeyerek(...)” gerekçesine yer verilip FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olma suçundan hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.

Bu durumda, davacının dunımunun değerlendirilmesinde ve bu bağlamda hükme esas alınabilecek nitelikte görülüp yukarıda aktarılan tespitler ile mahkumiyet kararı birlikte dikkate alındığında, davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile en az irtibat derecesinde bağımn olduğu sonucuna varıldığından, davacının başvurusunun reddine ilişkin Komisyon kararında hukuka aykırılık görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle; davamn reddine, aşağıda dökümü gösterilen yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, davacının adli yardım talebi kabul edildiğinden davanın başında alınmayan söz konusu yargılama giderinin davacıdan tahsili amacıyla tahsil dairesine müzekkere yazılmasına, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca (Tarife'nin 22. maddesi de dikkate alınarak) belirlenen 408,60-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, kararın tebliğini izleyen günden itibaren (30) gün içerisinde Ankara Bölge İdare Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere, 05/02/2019 tarihinde oybirliğiyle

 

karar verildi.

Başkan

Üye

Üye

ABDULLAH KAHRAMAN

MEHMET ÇÖKELEK

ZİYA CAN GÜNDOĞAN

 

 


• 679 KHK EGM • İade 20.11.2019 • Tebliğ 29.11.2019 • Atama 05.08.2020 • Göreve Başlama 14.09.2020 • Emeklilik LOADING...

İletiyi paylaş


İleti bağlantısı
Sosyal Ağlarda Paylaş



  • İletiler

    • Arkadaşlar dosyam 2.5 yıldır 13 idd de bu kadar uzun süre bekleyen var mı ? 
    • Geçmiş olsun, umarım en kısa zamanda hastalığınızı tamamen atlatırsınız. Malülen emeklilik hakkı, kazanılmış bir hak olduğundan ihraç olsanız bile bu hakkınız saklıdır. İhraç olmanız durumudan (ki inşallah olmazsınız) malülen emeklilik haklalarınızı alabileceksiniz. Benzer durumda olan bir tanıdığım var. Malülen emekli olma hakkı olduğu halde, kendisine sunulan geri hizmette çalışmayı kabul etmiş. Daha sonra ihraç olunca, malülen emekli olmak için gerekli girişimlerde bulundu ve ihraçken malülen emekli maaşı almaya başladı.
    • Merhabalar. Başvurmuş olduğunuz iş yeri İK yada Muhasebe birimleri farklı kurumlara ait SGK kayıt bilgilerini gizlilik gereği göremez rapor edemez. Ancak çok kurumsal iş yerleri ayrıntılı SGK döküm bilgilerinizi sizden isteyebilir. Ancak o dökümde KHK çıkış bilgileriniz görülebilir. Onun dışında durumunuzu belirtmenize çok gerek yok bence. Ayrıca işe başladığınızı da yeni fark ettim. Hayırlı olsun, rabbim utandırmasın inşallah. 
    • Merhaba polis memuru olarak çalışırken hakkımda soruşturma açıldı ve kanser oldum. SGK Malülen emekli hakkı ve gih memuru olarak çalışma hakkı sundu. Şu anda gih memuru olarak çalışıyorum. Soruşturma devam ediyor eğer ihraç olursam Malülen emekli olabilirmiyim. Bu hakkım saklı kalıyor mu.
    • Sayın The Oracle; 2017- 2023 arasında KHK' lı ve sigortalı olarak özel hastanelerde çalıştım. Kasım 2023' de memuriyete döndüm. SGK' dan çakışmalı hizmet nedeniyle adıma yatan sigorta primlerini geri istedim. ( Foruma genel not: Üniversite geriye dönük maaşlarımı verdi. Döner sermaye, ek ders ve promosyonları, nöbet ücretlerini vermedi. Bunlar için dava açtım. SGK almış olduğum emekli maaşlarımın üniversitece geri alınarak SGK' na iadesini istedi. Üniversite emekli ikramiyemi geri almak için beni  icraya verdi. Tüm arkadaşlarımın bu tatlı dertlerle uğraşacağı günleri en kısa zamanda görmelerini dilerim.)
  • Şimdi Popüler

×
×
  • Yeni Oluştur...