İçeriği gör

Arşivlendi

Bu konu arşivlendi ve daha fazla yanıtlara kapatıldı

Bla Bla Bla

Konya BİM, 1. İDD: OHAL KHK ile İHRAÇ Asker Şahıs, Kesinleşmiş Beraat Kararı, Göreve İade

Önerilen Yorum

Aşağıda linki verilen emsal kararda;

  • Asker şahsın hakim olan eşinin ve savcı olan kızkardeşinin de ihraç edilmesi ve hakkındaki istihbari bilgi notu nedeniyle OHAL KHK'sı ile ihraç edildiği,
  • Asker şahsın göreve iade davasının, ceza yargılaması devam etmesi nedeniyle ilk derece mahkemesi tarafından reddedildiği,
  • Hakkında yapılan ceza yargılamasında tanık olarak dinlenen 10 kişiden sadece birinin davacının FETÖCÜ olduğundan şüphe ettiğini beyan ettiği ve bu beyanın somut bilgiye dayanmayan kişisel bir değerlendirme olduğu,
  • FETÖ iltisaklı/irtibatlı sicil amirlerince sicilen desteklendiği iddiasının gerçekleri yansıtmadığı,
  • Dosya kapsamında başka somut bilgi, belge ve delil olmadığı için ceza yargılamasından beraat ettiği,
  • Beraatinin istinaf edilmeksizin kesinleştiği,
  • Bunun üzerine İdare Mahkemesinin verdiği göreve iade davasının reddi kararının kaldırılması için istinafa başvurulduğu,
  • İstinaf mahkemesinin davacıyı haklı bularak ilk derece mahkemesinin göreve iade red kararını iptal ettiği ve davacıyı göreve iade ettiğini dair 22.10.2020 tarihli emsal karar...

Kararı görmek için linke tıklayın... -> Konya BİM 1. İDD Kararı

(Editörlere Not: Diğer başlıklara konu açma yetkim olmadığı için dava konusunu OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu olarak seçmek zorunda kaldım. )


Ceza Yargılaması (Kesinleşmiş Beraat),  Bakan Oluru ile İhraç (Göreve İade).

İletiyi paylaş


İleti bağlantısı
Sosyal Ağlarda Paylaş
Bla Bla Bla, 30.09.2021 - 14:31 yazdı:

Aşağıda linki verilen emsal kararda;

  • Asker şahsın hakim olan eşinin ve savcı olan kızkardeşinin de ihraç edilmesi ve hakkındaki istihbari bilgi notu nedeniyle OHAL KHK'sı ile ihraç edildiği,
  • Asker şahsın göreve iade davasının, ceza yargılaması devam etmesi nedeniyle ilk derece mahkemesi tarafından reddedildiği,
  • Hakkında yapılan ceza yargılamasında tanık olarak dinlenen 10 kişiden sadece birinin davacının FETÖCÜ olduğundan şüphe ettiğini beyan ettiği ve bu beyanın somut bilgiye dayanmayan kişisel bir değerlendirme olduğu,
  • FETÖ iltisaklı/irtibatlı sicil amirlerince sicilen desteklendiği iddiasının gerçekleri yansıtmadığı,
  • Dosya kapsamında başka somut bilgi, belge ve delil olmadığı için ceza yargılamasından beraat ettiği,
  • Beraatinin istinaf edilmeksizin kesinleştiği,
  • Bunun üzerine İdare Mahkemesinin verdiği göreve iade davasının reddi kararının kaldırılması için istinafa başvurulduğu,
  • İstinaf mahkemesinin davacıyı haklı bularak ilk derece mahkemesinin göreve iade red kararını iptal ettiği ve davacıyı göreve iade ettiğini dair 22.10.2020 tarihli emsal karar...

Kararı görmek için linke tıklayın... -> Konya BİM 1. İDD Kararı

(Editörlere Not: Diğer başlıklara konu açma yetkim olmadığı için dava konusunu OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu olarak seçmek zorunda kaldım. )

 

Bölge İdare Mahkemesi Kararı - Konya BİM, 1. İDD, E. 2020/236 K. 2020/1424 T. 22.10.2020

İSTİNAF YOLUNA

 

BAŞVURAN (DAVACI) :K1

 

KARŞI TARAF (DAVALI) :Milli Savunma Bakanlığı

 

VEKİLİ :Av. K2

 

İSTEMİN ÖZETİ :Konya ilinde bulunan NATO Havadan Erken İhbar Kontrol İleri Harekat Tabur Komutanlığı'nda astsubay olarak görev yapan davacının 23.07.2016 tarih ve 29779 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin 4'üncü maddesinin 1'inci fıkrasının (a) bendi uyarınca kamu görevinden çıkarılmasına ilişkin 11.10.2016 tarihli Milli Savunma Bakanlığı işleminin iptali ile bu işlem nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının çıkarılma tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılan davada; davalı idare tarafından, davacının FETÖ/PDY'ye üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğunun değerlendirilmesine ilişkin olarak Mahkemelerinin 28.02.2019 tarihli ara kararı üzerine, davalı idarece dava dosyasına sunulan bilgi ve belgelerde; davacının darbe girişimi sonrası 3'üncü Ana Jet Üs Komutanlığı'nda görevli şüpheli personel arasında isminin geçtiği, davacının eşi K3'nun 2015 yılı itibariyle Erzurum/Tekman Adliyesinde Fetö/Pdy mensubu savcı ile mahiyeti bilinmeyen iltisakının bulunduğu, eşinin kardeşinin örgüt mensubu Bursa/İnegöl Hakimi olduğu, 2016 yılı itibariyle örgüt mensupları ile mahiyeti bilinmeyen iltisakının bulunduğu, darbe girişimi sonrasında hakkında örgüt üyeliğinden tutuklama/yakalama kararı bulunduğu, kendisi hakkında Konya 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/293 esas sayılı davanın açıldığı, bu kapsamda 20/01/2017 tarihinde tutuklandığı, UYAP kayıtlarının incelenmesinden davacının, " Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma" suçu kapsamında Konya 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/293 esasına kayıtlı davada sanık sıfatıyla yargılamasının devam ettiği anlaşılmakla, bütün bu hususların birlikte değerlendirilmesinden davacının FETÖ/PDY terör örgütüne iltisaklı/irtibatlı olduğu sonucuna ulaşıldığı, bu durumda; 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen kişilerin, 27/71967 tarihli ve 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa tabi personel, ilgili Kuvvet Komutanının teklifi, Genelkurmay Başkanının inhası, Milli Savunma Bakanının onayı ile kamu görevinden çıkarılacağı hükmü uyarınca, FETÖ terör örgütüne aidiyeti, iltisakı veyairtibatı tespit edilen davacınınkamu görevinden çıkarılmasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı, öte yandan; dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığından, davacının yoksun kaldığı parasal haklarının yasal faizi ile birlikte ödenmesine hükmedilmesi isteminin de reddi gerektiği gerekçesiyle Konya 1. İdare Mahkemesi'nce verilen davanın reddine ilişkin 11/04/2019 tarih ve E:2018/1003, K:2019/365sayılı kararın, davacı vekili tarafından; müvekkilinin hiçbir örgüt üyesi ile ilişkisi bulunmadığı, söz konusu idari işlemin mülkiyet hakkı ve çalışma hakkının ihlal edilmesine neden olduğu, idarenin keyfi şekilde "mahiyeti bilinmeyen iltisak" kavramını kullanarak istediği kişiyi meslekten kolay şekilde çıkarabildiği, meslekten çıkarma kararının süreklilik içeren bir karar olduğundan bahisle olağanüstü halin gerektirdiği bir konu olmadığı ve olağanüstü halin ortadan kalkmasıyla ortadan kalkabilecek nitelikte olmadığı, söz konusu kanun hükmünde kararname esas alınarak verilen meslekten çıkarma kararının Anayasanın sözüne ve ruhuna uygun olmadığı belirtilerek verilen kararın hukuka aykırı olduğu iddialarıyla istinafen incelenerek kaldırılması istenilmektedir.

 

SAVUNMANIN ÖZETİ :Savunma dilekçesi verilmemiştir.

 

TÜRK MİLLETİ ADINA

 

Karar veren Konya Bölge İdare Mahkemesi 1. İdari Dava Dairesi'nce işin gereği görüşüldü;

 

Dava; Konya ilinde bulunan NATO Havadan Erken İhbar Kontrol İleri Harekat Tabur Komutanlığı'nda astsubay olarak görev yapan davacının 23.07.2016 tarih ve 29779 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin 4'üncü maddesinin 1'inci fıkrasının (a) bendi uyarınca kamu görevinden çıkarılmasına ilişkin 11.10.2016 tarihli Milli Savunma Bakanlığı işleminin iptali ile bu işlem nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının çıkarılma tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte ödenmesinekarar verilmesi istemiyle açılmıştır.

 

Anayasa'nın 129. maddesinin 1. fıkrasında; "Memurlar ve diğer kamu görevlileri, Anayasa ve kanunlara sadık kalarak faaliyette bulunmakla yükümlüdürler" hükmüne yer verilmiş, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun "Sadakat" başlıklı 6. maddesinin 1. fıkrasında"Devlet memurları, Türkiye Cumhuriyeti Anayasa'sına ve kanunlarına sadakatla bağlı kalmak ve milletin hizmetinde Türkiye Cumhuriyeti kanunlarını sadakatla uygulamak zorundadırlar", "Tarafsızlık ve Devlete bağlılık" başlıklı 7. maddesinin 2. fıkrasında ise"Devlet memurları, her durumda devletin menfaatlerini korumak mecburiyetindedirler. Türkiye Cumhuriyeti Anayasa'sına ve kanunlarına aykırı olan, memleketin bağımsızlığını ve bütünlüğünü bozan, Türkiye Cumhuriyetinin güvenliğini tehlikeye düşüren herhangi bir faaliyette bulunamazlar. Aynı nitelikte faaliyet gösteren herhangi bir harekete, gruplaşmaya, teşekküle veya derneğe katılamazlar, bunlara yardım edemezler" hükmü yer almıştır.

 

Anayasa ile kurulan hür demokrasi düzenini, temel hak ve hürriyetleri ortadan kaldırmaya yönelik Devletimize ve milletimize karşı 15.7.2016 günü başlatılan darbe girişimi üzerine; kamu düzeni ve güvenliği açısından Anayasa’nın 120. Maddesi ve 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanununu çerçevesinde; Milli Güvenlik Kurulunun 20.7.2016 tarihli ve 498 sayılı tavsiye kararı ile Hükûmete olağanüstü hâl ilan edilmesi tavsiyesi üzerine, Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu ülke genelinde olağanüstü hâl ilan edilmesine karar vermiş, Türkiye Büyük Millet Meclisinde onaylanan anılan karar, 21.7.2016 tarihli ve 29777 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

 

Bu kapsamda, ilan edilen olağanüstü halden sonra 23.07.2016 tarih ve 29779 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe konulan ve daha sonra 29.10.2016 tarih ve 29872 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 6749 sayılı kanunla kabul edilen 667 sayılı Kanun Hükmünde Karaname'nin "Kamu görevlilerine ilişkin tedbirler" başlıklı 4. maddesinde,"(1) Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen;

 

a) 27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa tabi personel, ilgili Kuvvet Komutanının teklifi, Genelkurmay Başkanının inhası, Millî Savunma Bakanının onayı ile kamu görevinden çıkarılır. " hükmüne yer verilmiştir.

 

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 26/09/2017 tarih ve E:2017/16.MD-956, K:2017/370 sayılı kararında; FETÖ’nün, paravan olarak kullandığı dini, din dışı dünyevi emellerine ulaşma hâline getiren; siyasi, ekonomik ve toplumsal yeni bir düzen kurma tasavvuruna sahip örgüt liderinden aldığı talimatlar doğrultusunda hareket eden; bu amaçla öncelikle güç kaynaklarına sahip olmayı hedefleyip güçlü olmak ve yeni bir düzen kurmak için şeffaflık ve açıklık yerine büyük bir gizlilik içerisinde olmayı şiar edinen; bir istihbarat örgütü gibi kod isimler, özel haberleşme kanalları, kaynağı bilinmeyen paralar kullanıp böyle bir örgütlenmenin olmadığına herkesi inandırmaya çalışarak ve bunda başarılı olduğu ölçüde büyüyüp güçlenen, bir yandan da kendi mensubu olmayanları düşman olarak görüp mensuplarını motive eden; “Altın Nesil” adını verdiği kadrolarla sistemle çatışmak yerine sisteme sahip olma ilkesiyle Devlete tabandan tavana sızan; bu kadroların sağladığı avantajlarla Devlet içerisinde belli bir güce ulaştıktan sonra hasımlarını çeşitli hukuki görünümlü hukuk dışı yöntemlerle tasfiye eden; böylece devlet aygıtının bütün alt bileşenlerini ünite ünite kontrol altına almayı ve sisteme sahip olmayı planlayıp ele geçirdiği kamu gücünü de kullanarak toplumsal dönüşümü sağlamayı amaçlayan; casusluk faaliyetlerini de bünyesinde barındıran atipik/suigeneris bir terör örgütü olduğu belirtilmiştir.

 

1970’li yıllardan itibaren özellikle, mülkiye, adliye, emniyet, millî eğitim ve TSK içerisinde kadrolaşmaya giden FETÖ liderinin vaaz, röportaj ve kitaplarında bulunan ve Yargıtay Ceza Genel Kurulunun anılan kararında da yer alan“Esnek olun, sivrilmeden can damarları içinde dolanın!”, "Bütün güç merkezlerine ulaşıncaya kadar hiç kimse varlığınızı fark etmeden sistemin ana damarlarında ilerleyin!", “Türkiye’deki devlet yapısı ölçüsüne göre bütün anayasal müesseselerdeki güç ve kuvveti cephemize çekeceğimiz ana kadar her adım erken sayılır. …bunca kalabalık içinde ben bu dünyayı ve düşüncemi sözde mahremiyet içinde anlattım. …sırrınız sizin sırrınızdır. Söylerseniz siz esir olursunuz.”, “Bir gün bana Ankara’da bin evimiz olduğunu söyleyin, devletin paçasından şöyle bir tutacağım, devlet uyandığında yapacağı hiçbir şey kalmayacak”şeklindeki sözleri bu suigeneris örgütün, Devleti ele geçirme gayretlerinin somut talimatları olarak ortaya çıkmıştır.

 

Türkiye, 15 Temmuz 2016 gecesi askeri bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış; bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü hal ilan edilmesine karar verilmiştir. Kamu makamları, soruşturma mercileri ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye'de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmişlerdir (Anayasa Mahkemesi kararı - Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).

 

FETÖ/PDY'nin ulusal güvenlik üzerinde oluşturduğu tehdit; darbe girişimi öncesinde idari organların karar, açıklama ve uygulamalarına da konu olmuştur. Bu bağlamda Devlet yetkilileri sürekli olarak anılan yapılanmanın ülke güvenliği için bir tehdit olduğuna dair açıklamalarda bulunmuşlardır. Bu değerlendirmeler Milli Güvenlik Kurulu (MGK) kararlarında da ifade edilmiştir. MGK, söz konusu yapılanmayı 2014 yılı başından itibaren sırasıyla; "halkımızın huzurunu ve ulusal güvenliğimizi tehdit eden yapılanma, devlet içindeki illegal yapılanma, kamu düzenini bozan iç ve dış legal görünüm altında illegal faaliyet yürüten paralel yapılanma, paralel devlet yapılanması, terör örgütleriyle iş birliği içinde hareket eden paralel devlet yapılanması ve nihayetinde bir terör örgütü" olarak kabul etmiştir. Söz konusu MGK kararlarının her biri basın duyuruları aracılığıyla kamuoyuyla paylaşılmıştır. Yine FETÖ/PDY 2014 yılında, Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'nde "Legal Görünümlü İllegal Yapılar" başlığı altında "Paralel Devlet Yapılanması" adıyla yer almış; Jandarma Genel Komutanlığı ise 8/1/2016 tarihinde FETÖ/PDY'yi mevcut terör örgütleri listesine dahil etmiştir (Anayasa Mahkemesi kararı - Aydın Yavuz ve diğerleri, § 33).

 

Dava dosyasının incelenmesinden; NATO Havadan Erken İhbar Kontrol İleri Harekat Tabur Komutanlığı'nda astsubay olarak görev yapan davacının 23.07.2016 tarih ve 29779 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin 4'üncü maddesinin 1'inci fıkrasının (a) bendi uyarınca 11.10.2016 tarihli işlemle kamu görevinden çıkarılması üzerine anılan işlemin iptali ve yoksun kalınan parasal haklarının meslekten çıkarılma tarihi itibariyle yasal faiziyle birlikte iadesine karar verilmesi istemiyle görülmekte olan davanın açıldığı anlaşılmıştır.

 

İdare Mahkemesi tarafından davacının eşi ve eşinin kardeşi hakkındaki tespitler ile davacının "Silahlı terör örgütüne üye olma" suçundan Konya 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılamasının devam ettiği gerekçesiyle davacının FETÖ/PDY terör örgütüne iltisaklı/irtibatlı olduğu sonucuna varılarak davanın reddine karar verilmiş ise de, dosyadaki belgelerden istinaf başvurusuna konu karar verildikten sonra davacının "Silahlı terör örgütüne üye olma" suçundan yargılandığı davada Konya 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 18.06.2019 tarih ve E:2017/293, K:2019/219 sayılı kararıyla beraatine karar verildiği, anılan kararın 26.06.2019 tarihinde istinaf edilmeksizin kesinleştiği anlaşılmaktadır.

 

Yukarıda aktarılan mevzuat hükümleri dikkate alındığında, kişilerin hapis cezasıyla mahkum edilebilmesi terör örgütüne üyelik veya bilerek ve isteyerek yardım etme gibi sebeplerle sınırlı olmasına karşın, kamu görevinden ihraç edilebilmesi terör örgütüyle üyelik ve mensubiyetin yanında terör örgütü ile iltisakı yahut irtibatı bulunması da yeterli sebep olduğundan, salt kişinin "Silahlı terör örgütüne üye olma" suçundan beraat etmiş olması kamu görevinden çıkarma işleminin de hukuka aykırı olduğunun peşinen kabulü için yeterli olmayıp irtibat ve iltisak açısından değerlendirme yapılarak karar verilmesi gerekmektedir.

 

Diğer taraftan, idari makamların, aynı maddi olay çerçevesinde yapılacak değerlendirme esnasında ceza soruşturmalarında aranan ispat standardlarından daha düşük ispat standardı kullanılarak ilgililer hakkında idari işlemler tesis etmesinde herhangi bir hukuka aykırılık bulunmamaktadır. (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Ringvold/Norveç, B. No: 34964/97, 11/2/2003, § 38).

 

Davacının "Silahlı terör örgütüne üye olma" suçundan Konya 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılandığı davada, tanık olarak dinlenen S.O., A.A., V.C., A.G., M.Y., Ö.T., İ.T., S.A., ve N.Y.'nin davacının FETÖ/PDY ile bağı bulunduğu yönünde herhangi bir beyanlarının bulunmadığı, Tanık L.T.'nin ise işyerindeki gözlemlerine ve yurtdışı görevlendirmesi yapılmasına dayanarak davacının FETÖ/PDY üyesi olduğu yönünde şüphelerinin oluştuğu, yurtdışı görevinin iptal edilerek TSK'dan ihraç edilmesi üzerine bu yöndeki düşüncesinin netleştiği şeklinde ifade verdiği görülmektedir. Davacı hakkındaki tanık ifadelerinde L.T. dışındakki hiçbir tanığın davacının FETÖ/PDY ile bağı bulunduğu yönünde beyanının bulunmadığı, tanık L.T.'nin beyanlarının ise somut bilgi ve bulgulardan ziyade kişisel gözlem ve kanaate dayandığı ve soyut beyanlardan ibaret olduğu, öte yandan bahse konu Ağır Ceza Mahkemesi kararında davacı hakkındaki başka bir delilden bahsedilmediği dikkate alındığında, anılan ceza yargılamasında elde edilen bilgi ve belgelerin davacının FETÖ/PDY ile iltisakı veya irtibatı olduğunu ortaya koyacak nitelikte olmadığı kanaatine varılmıştır.

 

Davacının hakkında davalı idare tarafından yapılan araştırma ve incelemeler sonucunda elde edilen bilgi ve belgelere gelince;

 

Davacının eşinin 2015 yılı itibariyle Erzurum/Tekman adliyesinde görevli FETÖ/PDY mensubu savcı ile mahiyeti bilinmeyen iltisakının bulunduğu yönündeki tespitle ilgili olarak davacı tarafından sunulan istinaf dilekçesinde, eşinin kız kardeşinin Erzurum Tekman adliyesinde hakim olarak, eşinin kız kardeşinin eşinin ise aynı adliyede savcı olarak görev yaptıkları, daha sonra Bursa İnegöl Adliyesi'ne atandıkları ve 2016 yılında meslekten çıkarıldıkları, eşinin kendi kız kardeşi ile kız kardeşinin ve kız kardeşinin eşinin telefonu vasıtasıyla görüşmesinin ailevi bağları nedeniyle olduğu, başkaca bir mahiyetinin bulunmadığı yönünde beyanda bulunulduğu görülmekte olup, davalı idarece bahse konu "mahiyeti bilinmeyen iltisakın" ne olduğu noktasında somut bir tespitin sunulmadığı anlaşılmaktadır. Öte yandan, davacının eşinin kız kardeşi, eşinin kız kardeşinin eşi ve eşinin kız kardeşinin eşinin babası hakkındaki tespitlerin davacının da FETÖ/PDY terör örgütü ile iltisakı ve irtibatı bulunduğunu ortaya koyacak nitelikte olmadığı kanaatine varılmıştır.

 

Davalı idarece davacı hakkında yapılan diğer tespitlere gelince; davacının kritik görev yerlerinde görev almadığı, mülakat komisyonlarında görev yapmadığı, FETÖ/PDY kapsamında kamu görevinden çıkartılan personelden aldığı sicil notları incelendiğinde ise, 1999 yılında S.K., tarafından davacıya 100, 2000 yılında S.K., tarafından davacıya 100, 2001 yılında S.K., tarafından davacıya 99,28, 2012 yılında C.K., tarafından davacıya 98,57 sicil notu takdir edildiği görülmekte ise de, bizzat davalı idarece hazırlanan bilgi notunda sicil notlarıyla ilgili olarak "Hava Kuvvetlerinde hakkında herhangi olumsuz bir kanaat olmayan ve görevini layıkıyla yapan personele amirleri tarafından verilen sicil normal şartlarda "100" dür. Bunun altındaki verilen notlar çok yüksek gibi görünse de personelin kıdem sırasını çok gerilere düşürdüğünden ve tam sicil alan devreleriyle kıyaslandığında kötü sicil almış gibi kabul görmektedir." şeklindeki açıklama dikkate alındığında, davacının 2001 ve 2012 yılındaki sicillerini dolduran ve daha sonra FETÖ/PDY kapsamında kamu görevinden çıkarılan komutanları tarafından davacıya kötü sicil verilmiş kabul edilmesi gerektiği hususları bir arada değerlendirildiğinde, davalı idarece yapılan tespitlerin de davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile iltisakı ve irtibatı bulunduğunu ortaya koyacak nitelikte olmadığı kanaatine varılmıştır

 

Bu durumda, davacının "Silahlı terör örgütüne üye olma" suçundan Konya 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılandığı davada beraatine karar verildiği ve anılan kararın kesinleştiği, davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile iltisakı ve irtibatı bulunduğunu ortaya koyacak nitelikte başkaca bilgi belge de bulunmadığı dikkate alındığında, davacının kamu görevinden çıkarılmasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık, aksi yöndeki istinaf başvurusuna konu İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.

 

Öte yandan Anayasa'nın 125'inci maddesinin yedinci fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararları ödemekle yükümlü olduğunun hükme bağlandığı dikkate alındığında, hukuka aykırı işlem nedeniyle davacının yoksun kaldığı parasal haklarının da davacıya ödenmesi gerekir.

 

Faiz talebine gelince;

 

Dava dilekçesinde, davacının parasal haklarının meslekten çıkarılma tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmektedir.

 

Faiz bir idari işlem veya eylem nedeniyle hakları ihlal edilen ilgililerin bu işlem veya eylem nedeniyle uğradıkları parasal kayıplarının veya yoksun kaldıklarını ileri sürdükleri mali haklarının gecikerek ödenmesi ya da hiç ödenmemesi durumunda bu gecikmeden doğacak zararı karşılayan bir meblağ olup, bu niteliği itibariyle yasal faiz, asıl alacağa bağlı fer'i bir alacak niteliğindedir.

 

İdari yargıda açılan tam yargı davalarında faizin başlangıç tarihi noktasında Danıştay içtihatlarıyla "idareye başvuru tarihi", "başvuru yoksa dava tarihi", "önce iptal, daha sonra tam yargı davasının açılması durumunda iptal davasının açıldığı tarih" gibi ölçütlerin getirilmiş olduğu görülmektedir. Bununla birlikte kamu görevlilerine belirli tarihlerde ödemesi yapılan maaş gibi mali hakların, ödenmesi gerekeceği tarihler belirlenebilir olduğundan, başka bir deyişle alacağın muaccel hale geldiği tarihler ödemenin yapılması gereken tarihler olduğundan, idarenin hukuka aykırı işlemi nedeniyle kısmen veya tamamen bu mali hakların ödenmemesinden kaynaklı olarak hükmedilen maddi tazminata yürütülecek faizin de her bir ödemeye ilişkin olarak tahakkuk tarihinden itibaren başlatılması, hem faiz müessesesinin ruhuna uygun, hem de hakkaniyetli olacaktır. Aksi durumda, her biri farklı tarihlerde muaccel hale gelecek ödeme kalemleri için tek bir faiz başlangıç tarihi belirlenmiş olacağından, tazminatın bir kısmına henüz alacağın muaccel hale gelmemesine rağmen faiz işletilebileceği gibi bir kısmına ise muaccel hale gelmesinden çok sonra faiz işletilmesi şeklinde bir hatalı uygulama durumu ortaya çıkabilecektir. Somut olaydan örnek verilecek olursa davacıya talebi gibi meslekten çıkarma tarihinden itibaren işleyecek şekilde yasal faiz ödenmesi durumunda tüm parasal ödemeleri için 11.10.2016 tarihinden itibaren faiz işletileceğinden bu tarihten çok sonra tahakkuk edecek ödemeler için de (örneğin 15.10.2020 tarihinde yapılacak maaş ödemesi) anılan tarihten itibaren faiz işletilecek, dolayısıyla henüz tahakkuk etmemiş bir alacak için faiz işletilerek sebepsiz bir kazanç elde edilecektir.

 

Bu nedenle dava konusu işlem nedeniyle davacının alamadığı parasal haklarının her bir ödemeye ilişkin olarak belirlenen ödeme (tahakkuk) tarihinden itibaren fiili ödeme tarihine kadar ayrı kalemler halinde faiz işletilmesi gerekmektedir.

 

Açıklanan nedenlerle; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 45 inci maddesinin 4 üncü fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun KABULÜNE, başvuruya konu Konya 1. İdare Mahkemesi'nin 11/04/2019 tarih ve E:2018/1003, K:2019/365 sayılı kararınınKALDIRILMASINA, dava konusu işlemin İPTALİNE, davacının yoksun kaldığı parasal haklarınındavalı idarece hesaplanarak her bir ödemeye ilişkin tahakkuk tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davacıya ÖDENMESİNE,aşağıda dökümü gösterilen dava ve istinaf aşamalarına ilişkin toplam 375,40.-TL yargılama giderinin davalı idarece davacıya ödenmesine, artan posta ücretinin ise Mahkemesi'nce davacıya iadesine, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 46 ncı maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi uyarınca, bu kararın tebliğinden itibaren otuz gün içinde doğrudan Dairemiz'e veya Dairemiz'e iletilmek üzere anılan Kanun'un 4 üncü maddesinde sayılan yerlere verilecek dilekçe ile Danıştay'atemyizyolu açık olmak üzere, 22/10/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

 


VardırBirHayr

İletiyi paylaş


İleti bağlantısı
Sosyal Ağlarda Paylaş



×
×
  • Yeni Oluştur...