İçeriği gör

mourner2

Üye
  • İçerik

    29
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • İçerik Ödülü

    2

mourner2 | Son Ödül • Mayıs 25 2023

mourner2 • En Beğenilen İçerik!

Topluluk Puanı

33 İyi

KHK Bilgisi

  • KHK
    İdari İhraç (OHAL Sonrası)
  • Kurum
    Milli Savunma Bakanlığı
  • Kriterler
    Ankesör
  • Komisyon Kararı
    Komisyona Tabii Değil

İdari Yargı Bilgisi

  • İdari Süreç
    Göreve İade - İdari Mahkeme

Adli Yargı Bilgisi

  • Adli Süreç
    Beraat/Kyok

Güncel Profil Ziyaretleri

Pasif. Profili ziyaret edenler, bu bölüm üye tarafından aktifleştirimeden görüntülenmez.

  1. mourner2

    KHK Mağdurları Gündem ve Gelişmeler

    merhaba arkadaşlar.ilk idare mahkemesi kararı ile iskenderuna memur olarak atamışlardı.istinaf kararı ile tekrar ihraç edildim.TEMYİZ başvurusu yapalı 5 ay oldu.yaprak kımıldamadı henüz.EYT İle emeklilik hakkım var.sorum şu; Eğer emekli olursam TEMYİZ sonucu olumlu olursa yada ANAYASA Mahkemesi sonucu olumlu olursa tekrar görevime başlayabilirmiyim? Ya da kurum banane kardeşim bana mı sordun emekli olurken dermi? Bu konuda hukuki bir dayanak varmı.olumlu ya da olumsuz olarak. Teşekkürler.
  2. mourner2

    Türk Silahlı Kuvvetleri Personeli Forumu

    merhaba arkadaşlar.ilk idare mahkemesi kararı ile iskenderuna memur olarak atamışlardı.istinafta kararı ile tekrar ihraç edildim.TEMYİZ başvurusu yapalı 5 ay oldu.yaprak kımıldamadı henüz.EYT İle emeklilik hakkım var.sorum şu; Eğer emekli olursam TEMYİZ sonucu olumlu olursa yada ANAYASA Mahkemesi sonucu olumlu olursa tekrar görevime başlayabilirmiyim? Ya da kurum banane kardeşim bana mı sordun emekli olurken dermi? Bu konuda hukuki bir dayanak varmı.olumlu ya da olumsuz olarak. Teşekkürler.
  3. mourner2

    KHK Mağdurları Gündem ve Gelişmeler

    @Libertatores kardeşim enseyi karartma.bende ilk idari mahkemede kabul almıştım istinaftan ret yedim.temyizdeyim şimdi.hangi hal ve hareketinle devlete olan sadakat görevini yerine getirmemişsin.bomboş bir karar.kriter olarak tanık beyanı görünüyor profilinde.başkaca bir husus yoksa tanık beyanınını destekleyen(ankesörlü ardışık arama,ümit listesi vs..)hiç bir anlamı yok bu kararın.bi ihtimal istinafta kazanırsın.danıştay seçimleri bekliyor muhtemelen.en son kararı geçen sene ekim ayında vermişler.Her halükarda memlekete hukuk gelmezse dönen arkadaşlar dahil herkes için sıkıntı devam ediyor demektir.selametle..
  4. mourner2

    Türk Silahlı Kuvvetleri Personeli Forumu

    selam millet istinaf mahkemesi aleyhime sonuçlandı.hakimlerden biri lehime karar vererek karşı oy kullanmış.temyiz başvuru dilekçem şu şekilde.daha güzel günlerde görüşmek üzere.kendinize iyi davranın. DANIŞTAY İLGİLİ İDARİ DAVA DAİRESİ BAŞKANLIĞINA Gönderilmek Üzere İSTANBUL BÖLGE İDARE MAHKEMESİ İKİNCİ İDARİ DAVA DAİRESİNE Yürütmeyi Durdurma,Duruşma ve Adli yardım taleplidir. TEMYİZ EDİLEN MAHKEME DOSYA BİLGİLERİ : T.C. İSTANBUL BÖLGE İDARE MAHKEMESİ xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxKARAR (xxxxxx Karar tarihi ) TEMYİZ TALEBİNDE BULUNAN DAVACI :xxxxxxxxxxx ADRESİ :xxxxxxxxxxxx DAVALI : MİLLİ SAVUNMA BAKANLIĞI/ANKARA VEKİLİ : xxxxxxxxxxxxx KONU : Milli Savunma Bakanlığı'nın 7145 Sayılı Kanun ve 375 sayılı Kanun Hükmündeki Kararnameye eklenen Geçici 35. Maddenin B fıkrasına dayanarak tesis ettigi, xxxxxxx tarihli SIRA NO:xxxxx sayılı yazısı(Bakan Oluru) ile kamu görevinden çıkarılmama dair işlemin iptali ve bu işlem ile uğradığım maddi zararımın tazmini talebi ile açılan davada; dava konusu işlemin iptali ile bu işlem nedeni ile mahrum kaldığım tüm özlük ve mali haklarımın yasal faizi ile birlikte tarafıma ödenmesine ilişkin İstanbul 2.İdare Mahkemesinin xxxxxxx tarih ve E:xxxx,K:xxxxxx sayılı kararına karşı,davalı tarafça istinaf yoluna başvurularak; dava konusu işlemde hukuka ve mevzuata aykırı bir yön bulunmadığından bahisle kararın kaldırılması ve davanın reddine karar verilmesi istemli,istinaf başvurusunun kabulüne dair İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 2. İdari Dava Dairesi'nin xxxxxx Esas, xxxxx Karar sayılı xxxxxx tarihli istinaf ilamına ilişkin temyiz başvurumun sunulmasından ibarettir. TEBLİĞ TARİHİ : xxxxxxxxx AÇIKLAMALAR : Öncelikle şu hususu belirtmek isterim.Haksız ihraç sürecinde yaşadığım maddi kayıplar ve de durumun hassasiyeti nedeni ile avukat tutamadım.Gerek adli, gerekse idari süreçte savunmalarımı ve de dava dilekçelerimi kendi yaptığım araştırma ve çalışmalar sonucunda hazırladım.Bu nedenle sayın mahkemenizin resen incelemeleri ve değerlendirmeleri benim için son derece önemlidir. İstinaf mahkemesi kararı davanın seyrine de etki edebilecek ciddi maddi hatalar içermektedir.Açıkça usul ve yasaya aykırı olan kararın temyiz incelemesi neticesinde kaldırılarak davamın kabulüne karar verilmesini talep etmekteyim. TEMYİZ SEBEPLERİ : 1-GEREKÇELİ KARARDA TALEPLERİME KONU HUKUKA AYKIRILIKLARA ve YEREL MAHKEMENİN TESPİTLERİNE YER VERİLMEMİŞ, GEREKÇELİ KARAR HAKKIM İHLAL EDİLMİŞTİR. İstinaf kararında savunma yapmadığım söylenerek ( Dava dosyası incelendiğinde, istinaf mahkemesine 18.10.2022 tarihinde sunduğum 11 sayfalık ek beyan ve savunma dilekçesi ve de ilk idari mahkemesinde görülen dava sürecinde davalı idarenin iddialarına karşı verdiğim cevapta görüleceği üzere savunma hakkımı kullandım),bozma gerekçesi olarak şu değerlendirme yapılmıştır; "Olayda, davacının gerek ceza kovuşturması, gerekse idari soruşturma aşamasında vermiş olduğu beyanlarında lisede ders çalışmak için bu yapının evlerine gittiğini, kendisini askeri okula bu yapının yönlendirdiğini, askeri okul dönemi ve sonrasında yapının sohbet toplantılarına katıldığını, 2013 yılına kadar örgütle irtibatının olduğunu ifade ettiği, ayrıca ardışık arandığı şahıs hakkında örgüt üyeliğinden mahkumiyet kararı verildiğinin görüldüğü, yine ceza dosyasında davacı ile ilgili örgüt tarafından yapılan fişleme belgesinde davacının ümit grubu içerisinde yer aldığı, bunun anlamının ise örgüt tarafından kazanılması muhtemel kişileri ifade ettiği, tüm bu hususların irtibat ve iltisak için yeterli olduğu sonucuna varılmıştır. Bu durumda, 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin geçici 35/B maddesi uyarınca bir kamu personelinin kamu görevinden çıkarılabilmesi için, terör örgütlerine veya Millî Güvenlik Kurulunca Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğunun değerlendirilmesi yeterli görülmekle, davacı hakkında başlatılan idari araştırma/soruşturma kapsamında düzenlenen ve dosya kapsamında mevcut yukarıya aktarılan tespitlerin bir bütün olarak değerlendirilmesi sonucunda, davacının anılan yapı ile irtibat ve iltisakının bulunduğu anlaşılmakla, 375 sayılı Kanun Hükmüne Kararnameye eklenen Geçici 35/B hükmü uyarınca davacının kamu görevinden çıkarılmasına ilişkin tesis edilen dava konusu işlemde hukuka ve mevzuata aykırılık; aksi yöndeki ilk derece mahkemesi kararında ise hukuki isabet bulunmadığı sonucuna varılmıştır." Söz konusu bu değerlendirme ile yerel mahkemenin davamın kabulüne dair değerlendirmeleri arasında somut bir bağlantı kurulmamıştır. İstanbul x.İdare Mahkemesinin xxxxx tarih ve xxxx sayılı kararının davamın kabulü yönündeki kararında belirtilen ; "Davacı hakkında yukarıda tespit edilen hususlarla ilgili olarak yürütülen ceza kovuşturmasında İstanbul 22. Ağır Ceza Mahkemesi'nin xxxxxxxx tarih ve xxxxxxxxx sayılı kararı ile davacının beraatine karar verilmiş, söz konusu kararda "davacının ardışık olarak arandığı tespit edilen ve ayrı bir soruşturması olan tanık Y. K.'nin alınan ifadesinde davacıyı tanımadığını beyan ettiği, davacının aramalarının Yargıtay kararında belirtilen periyodiklik kıstasına uymadığı, dolayısıyla suçlamaya konu aramaların sayısı, tarihi ve niteliği itibariyle tek başına örgüt üyesi olarak nitelendirilmesine olanak sağlamayacağı, davacı hakkında yapılan havuz sorgu tutanağında "Bylock" kaydına rastlanılmadığı, örgüte müzahir şirketlerde SGK kaydına rastlanmadığı, Masak raporuna göre Bank Asya'da herhangi bir hesabının bulunmadığı, ayrıca dosya içerisine gelen ve davacı ile ilgili örgüt tarafından yapılan fişleme belgesinde davacının örgüt üyesi olmadığı ve ümit grubu içerisinde yer aldığı, bunun anlamının ise örgüt tarafından kazanılması muhtemel kişileri ifade ettiği, bu açıdan bakıldığında davacının örgüt üyeleri tarafından örgüt hiyerarşisinde yer almadığına yönelik fişleme belgelerinin tutulduğu, dolayısıyla kendi iradesini örgüt iradesine terk ederek süreklilik ve çeşitlilik arz eden eylemlerle örgütsel faaliyetlerde bulunduğu yönünde her türlü şüpheden uzak, somut ve yeterli delil elde edilemediği" gerekçelerine yer verilmiştir. Bu durumda; davacıya yönelik arama kayıtlarının örgütsel arama niteliğinde olmadığının yukarıda anılan yargı kararı ile ortaya konulduğu, davacının başkaca herhangi bir ceza soruşturması ya da kovuşturması bulunmadığı gibi terör örgütleri ile irtibat ve iltisakına ya da güvenlik açısından olumsuz nitelikte değerlendirilebilecek başkaca bir faaliyet veya bağlantısına yönelik somut bir tespit ve bulgunun da bulunmadığı anlaşıldığından, kamu görevinden çıkarılmasına ilişkin tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır." Değerlendirmelerine dair istinaf ilamında tek bir cümleyle dahi yer verilmemiştir. Ayrıca idari işlemin sebebi niteliğinde gösterilen ceza dosyası ve de on maddelik değerlendirme ve tespitleri içeren bakan oluru (Askeri okul/mesleğe kabul yazılı sınav,mülakat ve sağlık muayene süreci, Meslek safahatı,meslek safahatindeki terfi,ilerleme,sicil,yurtdışı görev,sağlık raporu,lisanüstü eğitim ve olağandışı tayinler ile,mesleki gelişim ve liyakat dışı safahat gelişmeleri, Hayatın olağan akışına uygun olmayan ,yabancı dil sınav notları,15 temmuz 2016 menfur darbe girişimi esnasındaki durumu ve tutumu, Hakkında ilgili cumhuriyet başsavcılığınca yürütülen soruşturma/kovuşturmalar kapsamında elde edilen bilgi,emare ve deliller, Emniyet genel müdürlüğü ve MİT Başkanlığı değerlendirmeleri, MASAK tespitleri,himmet,örgüte müzahir finans kurumlarına yönelik finans aktarımları, Eşi, çocukları veya yakınlarının FETÖ/PDY silahlı terör örgütü irtibat/iltisakına ait bilgiler ile KPSS şüphelisi olanlara dair bilgiler, Örgüt tarafından kullanılan sosyal iletişim ağ bilgileri, İtirafçı ifadeleri ve örgütün üyeleri ile irtibat yöntemleri) ile de doğrudan bir bağ ya da ilgi kurulmadan işlemin hukuka uygun olduğu tespitine varılmıştır. Sonuç olarak, istinaf kararında ilk derece mahkemesinde belirtilen gerekçelere değinilmediği gibi idarenin hakkımda tesis ettikleri işleme dayanak olarak gösterdiği gerekçelere de değinilmemiş,tüm bu hususlar verilen kararda tartışılmamış,bambaşka tespitlerde bulunularak (paylaştıkları tespitler davanın seyrine de etki edebilecek ciddi maddi hatalar içermektedir) sıfırdan yeni bir karar verilmiştir. Danıştay 10. Dairesi 10.11.1994 tarihli ve E:1993/1403, K:1994/5633 sayılı kararında; gerekçe ilkesinin, hem idareyi yaptığı işlemler ve hukuki yönleri konusunda daha doğru davranmaya iteceği hem de bireyin işlem nedeniyle izleyebileceği hukuki güzergâh hakkında daha bilinçli hareket etmesini sağlayacağı hususlarına işaret etmiştir. Anayasanın 141.maddesi “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” hükmünü amirdir. 6100 sayılı HMK 297.maddesi “Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri kapsar.” Kanun hükmü ile bu hususlar açıkça belirtilmiş ise de, iddia ve savunmalarım ve delillerim belirtilmeksizin ve değerlendirilmeksizin, tartışılmadan hüküm verilmiştir. Bu nedenle istinaf mahkemesi kararı açıkça usul ve yasaya aykırı olup kaldırılması gerekmektedir. 2.İSTİNAF KARARI CİDDİ MADDİ HATALAR İÇERMEKTEDİR.SAMİMİ BEYAN VE İFADELERİM ANLAM VE BAĞLAMLARINDAN KOPARILIP DEĞERLENDİRİLEREK HAKKIMDA OLUMSUZ HÜKÜM TESİS EDİLMİŞTİR. İstinaf mahkemesince verilen kararda, ara kararı veren ve de dosya üzerinde gerekli ilk incelemeleri yapan üye Hakim xxxxxxx; "Uyuşmazlıkta, davacı hakkındaki iddiaların, örgütle irtibat ve iltisakı için yeterli olmadığı, bu nedenle istinafa konu mahkeme kararı hukuka uygun olup istinaf isteminin reddi gerektiği görüşü ile çoğunluk kararına katılmıyorum." Şeklinde ifadeleri ile karşı oy kullanmıştır.Bu durumda kararda tam bir görüş birliği olmadığı,kararda aleyhime değerlendirme yapan başkan xxxxxxx ve diğer üye hakim xxxxxx’ın ; gerek polis ifademde,gerekse hakkımda idarece yapılan tahkikatta kayıt altına alınan ifademde olmayan ve net bir şekilde maddi hata içeren "Lisede ders çalışmak için bu yapının evlerine gittiğim,askeri okul ve sonrasında yapının sohbet toplantılarına katıldığım,2013 yılına kadar örgütle irtibatımın olduğunu ifade ettiğim" tespitlerine yer verdikleri görülmektedir. Adli yargılamam sonucu İstanbul xxx.Ağır Ceza Mahkemesin verdiği ve istinaf incelemesi sonucu kesinleşen beraat kararıma değinilmeği gibi,ardışık olarak arandığım iddaa olunan kişi hakkında mahkumiyet kararının verilmiş olmasını ve gerek adli yargılama sonucu verilen beraat kararımda, gerekse ilk idare mahkemesinin kararında lehime delil olarak kabul edilen hususlar aleyhime yorumlanarak kararda belirttikleri görülmektedir. Vermiş olduğum ifadelerden görüleceği üzere benim bahsekonu yapının elemanlarıyla iletişimim, Yargıtay içtihatleri ile de belirtildiği üzere;bunların gerçek yüzünün toplum tarafından bilinmediği,devlet ve mevcut hükümetlerce kabul gördükleri,meşru bir hareket alanı içerisinde hareket ettikleri zaman diliminde olmuştur.Detaylarını ilk idare mahkemesinde kurumun ilk savunmasına verdiğim cevapta ve de istinaf mahkemesine sunduğum ek beyan ve savunma dilekçesinde anlattığım üzere; Fen lisesi sınavlarına hazırlık yaptığım dönemde,henüz 14 yaşında(1994 senesi) ortaokul son sınıf öğrencisi iken(İstinaf mahkemesi kararında lise olarak belirtilmiş olup benim bu yönde bir beyanım bulunmamaktadır),istinaf mahkemesinin de kararında belirtildiği üzere eğitim saikiyle iletişimim olmuştur.Çocukluktan çıkıp yetişkin bir bireye dönüştüğüm süreçte seküler bir hayat tarzı yaşamam,namaz kılmayı bırakmam,öyle olmadığım halde kendimi dindar bir insan gibi gösterecek mizaçta olmamam nedeni ile henüz mesleğime başlamadan bu insanlarla iletişimi kestim.(1998 senesi) Benim bu kişilerle iletişimim müfredat derslerine çalışmak,hal hatır sormak,dini ve ahlaki konularda sohbetlerde bulunmaktan ibarettir.Burda bahsetmiş olduğum sohbet ifadesinden kastım gündelik hayatta da iki insanın arasında herhangi bir konuda kurabileceği iletişim olup istinaf mahkemesinin kararında bahsettiği örgütsel bir amacı ifade eden "sohbet toplantılarına katılmak" anlamına asla gelmemektedir. Bunun haricinde ki iletişimimde , ruhsal çöküntü yaşadığım,ahlaki ve manevi yönden toparlanma ihtiyacı hissettiğim bir dönemde,2012 senesinde; zaman zaman mesleğimiz gereği karsılaşmamız sonucu hal hatır sorma yönünde muhabbetimizin olduğu,sınavlara hazırlık yaptığım ortaokul üçüncü sınıftayken tanıştığım bir silah arkadaşımın daveti ile toplamda 4 saati geçmeyecek sekilde olmustur. Benim açımdan manevi ve ruhsal yönden yapılabilecek basit bir muhabbete denk gelen bu iletişimim, karşımdaki kişinin basit ve sığ bakış açısı nedeniyle her iki tarafın da birbirinden hoşlanmaması sonucunda son bulmuştur.Bir daha da bahsekonu yapının elemanları ile hiçbir iletişimim olmamıştır.İstinaf mahkemesince verilen kararda geçen ‘2013 yılına kadar bu yapıyla irtibatımın olduğunu beyan ettiğim’ cümlesi ile bahsekonu yapının elemanlarıyla o seneye kadar süreklilik arz eden bir iletişimim varmış anlamı yüklenmiş olup benim ifadelerimden asla böyle bir anlam çıkarılamaz. Zira 1998-2012 arası ve de sonrasında hiçbir iletişimim olmamıştır. Gerek polise gözaltındayken vermiş olduğum ifadelerimden,gerekse bilgime başvuracaklarını söyleyerek kurumum xxx Kuvetleri Komutanlığında yapılan idari tahkikatla kayıt altına alınan bilgi alma tutanağında geçen anlatımlarımdan, asla bahsekonu yapının örgütsel yönüne tanık olacak şekilde irtibat ya da iltisakım olduğu anlamı çıkarılamayacağı gibi; Sorulan soruların şablon sorular olması,bir çok soru sorulup,sorulan sorulara verdiğim cevapların kısmen ve kayıt altına alan kişinin kendi cümleleri ile kayıt altına alınması,tarafıma yaşatılan haksız travmatik süreç nedeni ile kendimi yeterince ifade edebilecek durumda olamamam sebepleriyle, anlam ve bağlam kopuklukları bulunmaktadır.(Ayrı başlık altında anlatacağım üzere idare en başından beri hasımane ve hukuk tanımaz bir tavırla hareket etmiştir.Adli yargılama sonucu verilen beraat kararımda haksız gözaltı süreci için tazminat talebinde bulunabileceğim açıkça belirtilmiştir.Açıkça hukuğa aykırı bu durumlar bende travmatik durumlar oluşturmuştur) Polise vermiş olduğum ifadede geçen hususlar ve xxxx Kuvvetleri Komutanlığınca hazırlanan Bilgi alma tutanağındaki anlatımlarım bu hususlar dikkate alınarak değerlendirilmelidir. İstinaf kararında belirtilen ‘askeri okul sınavlarına bu yapının elemanları tarafından yönlendirildiğim’ ifadeside kaleme alan kişilerin soruyu soruş şekli sonucu oluşmuş olup, hiçbir örgütsel mana ifade etmemekle beraber, yaşanan gerçek durum; Fen lisesi ve devlet parasız yatılı okulu sınavlarına hazırlık yaparken,henüz 14 yaşında bir ortaokul öğrencisi iken,askeri okul sınavlarına dair bilgimin olmaması ve ifadede geçen kişinin bunu alternatif bir fikir olarak sunması ,benimde çocukluk hayallerimden olan askerlik mesleğine bu sekilde ulaşabilecegimi fark ederek bu sınavlara girmeyi tercih etmemdir. BENİM BUNLARIN ÖRGÜT OLDUĞUNU BİLEREK,HİSSEDEREK VEYA ÖRGÜTSEL MANADA DEĞERLENDİRİLEBİLECEK BİR HAREKETİNE ŞAHİT OLACAK ŞEKİLDE HİÇBİR İLETİŞİMİM OLMAMIŞTIR. Ardışık olarak arandığım iddaa edilen kişi hakkında mahkumiyet kararı verilmiş olması, bahsekonu kişinin dava dosyası incelenmeden,istinaf mahkemesinin hakkımda verdiği kararın gerekçe kısmında gösterilerek,hakkımda tesis edilen haksız karar pekiştirilmiştir.Zira bahsekonu kişinin adli dava dosyası incelendiğinde görüleceği üzere 15 ardaşık araması,95 tanede tekil araması var olup bu aramalarada cevap verdiği görülecektir.Benim ise cevap dahi vermediğim sıfır saniyelik arama dışında hiçbir aramam bulunmamaktadır.İstinaf mahkemesince verilen kararda ifade edildiği şekliyle bunlarla 2013 senesine kadar devamlılık arz eden bir iletişimim olsa idi benimde birden çok daha fazla sayıda aramam olur ve de en azından bunların bir kısmını cevaplamış olurdum. İstinaf mahkemesince İYUK ve şeffaflık ilkesi yok sayılarak yargılama yapılmıştır. Halbuki idari işlem, idari makamların kamu gücü ve kudreti ile hareket ederek, kamu hukuku alanında yaptığı tek yanlı ve kesin, doğrudan uygulanabilir işlemdir. İdari işlemin en belirgin özelliği, ilgilinin isteğine bağlı olmaksızın, idarenin tek yanlı iradesi ile ilgilinin hukuksal durumuna etki yapabilmesidir. İdarenin, kişilerle olan ilişkilerinde sahip olduğu kamu gücü ve kudretini yanına alarak hareket etme üstünlük ve ayrıcalığı karşısında, kişilerin sahip olduğu tek güvence etkin bir yargısal denetimin varlığıdır. Söz konusu bu etkin yargısal denetim bu maalesef yok sayılmıştır.İstinaf mahkemesi kararı açıkça usul ve yasaya aykırı olup kaldırılması gerekmektedir. 3.İSTİNAF MAHKEMESİ KARARINDA BELİRTİLEN TÜM HUSUSLAR CEZA DAVASINDA İNCELENMİŞ OLUP HAKKIMDA OLUMSUZ BİR DEĞERLENDİRME YAPILMAMIŞTIR.CEZA YARGILAMASI SONUCUNDA KASTIMIN BULUNMADIĞI DEĞERLENDİRİLEN BEYAN VE İFADELERİMDEN DOLAYI İDARİ YARGININ KASTIMIN BULUNDUĞUNDAN BAHSETMESİ HUKUKEN MÜMKÜN DEĞİLDİR. İstinaf kararına dayanak gösterilen samimi beyan ve ifadelerim;adli yargılamamın yapıldığı İstanbul xx.Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davada, dosyada bulunan tüm delillerle bir bütün olarak değerlendirilmiş, hakkımda,bahsekonu Fetö/Pdy ile bunların örgüt olduğunu bilerek,kastımı içerecek şekilde,bunlarla aynı yöne bakacak şekilde, herhangi bir çıkar umarak,istinaf mahkemesinde ifade edildiği şekliyle 2013’e kadar süreklilik arz edecek şekilde iletişimim olduğu yönünde olumsuz olarak nitelendirilebilecek hiçbir değerlendirme yapılmamıştır. Benzer durumla alakalı olarak ceza davasından delil yetersizliği nedeniyle beraat eden ve ceza yargılamasına konu aynı eylemlerinden dolayı idari olarak ayırma işlemi yapılmasına karar verilen kamu görevlisinin, idari isleme karsı açtığı idari davanın reddine karar verilmesi üzerine yapılan bireysel başvuruda Anayasa Mahkemesi; “Ceza davası dışında fakat ceza davasına konu olan eylemler nedeniyle devam eden idari uyuşmazlıklarda, kişi hakkında beraat kararı verilmiş olmasına rağmen, bu karara esas teşkil eden yargılama sürecinde yer alan iddia kapsamındaki olaylara dayanılması ve bu şekilde beraat kararının sorgulanması masumiyet karinesi ile çelişir. Buna karşılık, idari uyuşmazlığın çözümüne esas teşkil etmesi bakımından, kişi beraat etmiş olsa dahi yargılanmış olması olgusundan veya buna ilişkin karardan söz edilmesi, kişinin suçlu muamelesi gördüğünden ve dolayısıyla masumiyet karinesinin ihlal edildiğinden söz edebilmek bakımından yeterli değildir. Bunun için kararın gerekçesinin bütün halinde dikkate alınması ve nihai kararın münhasıran kişinin yargılandığı ve sonuçta beraat ettiği fiillere dayanıp dayanmadığının incelenmesi gerekir. (Anayasa Mahkemesinin 13.6.2013 tarih ve 2012/665 numaralı bireysel başvuru kararı, Anayasa Mahkemesinin 12.11.2014 tarih ve 2013/1728 numaralı bireysel başvuru kararı, Anayasa Mahkemesinin 7.11.2013 tarih ve 2012/998 numaralı bireysel başvuru kararı) Ceza Mahkemesi Kararlarının Disiplin Hukuku Bakımından Bağlayıcılığı Sezgin HATİPOGLU 90 Danıştay Dergisi Yıl : 2016 Sayı : 141 ... AYIM kararının gerekçesinde, başvurucu hakkında yürütülen ve beraatle sonuçlanan yargılamalara ve beraat kararlarının gerekçelerine, bu kapsamdaki tanık beyanları ile yargılamaya konu suçların nitelik ve niceliklerine dayanılmış ve başvurucunun beraat ettiği fiilleri işledigi kabulünü içeren ifadelere yer verilmistir. Başvurucunun disiplin durumu değerlendirilirken,beraat kararlarına konu olan eylemler içinde yer aldığı kabul edilerek, disiplinsizlik durumu da bu kabule dayandırılmıştır. Bu çerçevede başvuruya konu kararın gerekçesinde yer alan ifadelerden, suçluluğu ilgili mahkeme kararlarıyla sabit olmayan başvurucunun bu eylemleri işlediği ve suçlu olduğu inancının yansıtıldığı görülmektedir. Dolayısıyla idarenin ayırma işleminin hukuka uygun olduğu sonucuna ulaşırken Mahkeme, başvurucunun disiplin durumunu ceza yargılamasından ayrı olarak disiplin hukuku ilkelerine göre değerlendirmemiş, aksine ceza mahkemesinin beraat kararının gerekçesine ve basvurucunun yargılandıgı fiilleri işlediği kabulüne dayanarak kararını vermiştir. Mahkemenin gerekçesinde kullandıgı ifadelerin basvurucunun masumiyet karinesine saygı ilkesiyle bağdaştığı söylenemez.” Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde, AYIM kararının gerekçesinde, başvurucu hakkındaki beraatle sonuçlanmıs olan ceza yargılamasına atıfta bulunuldugu ve suçluluğu mahkeme kararlarıyla sabit olmayan başvurucunun yargılamaya konu eylemleri işledigi ve suçlu olduğu inancının yansıtıldığı anlaşıldığından...” ifadelerine yer vererek basvurucunun Anayasa’nın 38.maddesinin dördüncü fıkrasında güvence altına alınan masumiyet karinesinin ihlal edildiğine karar vermistir. Anayasa Mahkemesinin yukarıda yer verilen kararına atıfta bulunan Danıstay İdari Dava Daireleri Kurulu (İDDK) da bir kararında, “... kişi hakkında delil yetersizligine dayalı dahi olsa, üzerine atılı suç nedeniyle beraat veya henüz yargılamaya başlanılmadan kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi durumunda, ceza yargılamasına konu eylemin gerçekleştirildiğinden hareketle tesis edilen idari işlemlerin yargısal denetiminde, ceza yargılamasına konu olan eylemin sübut bulduğu yönünde ya da bu eylemin "kasıtlı" gerçeklestirildiği seklinde bir kanaatten hareket edilerek karar verilmesi masumiyet karinesi ile bagdaşmayacak ve hukuken yerinde olmayacaktır. Zira, ceza yargılaması sonucunda kişinin "kastının bulunmadığının belirtildiği bir eylemde, İdare Mahkemesi'nin "kastının bulunduğuna" karar verebilmesi hukuken mümkün degildir. Sonuç alarak, ceza davası dışında fakat ceza davasına konu olan eylemler nedeniyle devam eden idari uyuşmazlıklarda, kişi hakkında beraat kararı verilmiş olmasına rağmen, beraat kararının sorgulanması masumiyet karinesi ile çelisir.” gerekçesine yer vererek aksi yöndeki Mahkeme kararının bozulmasına karar vermiştir. Anayasa ve danıştay kararları ışığında, masumiyet karinem ihlal edilerek tesis edilen istinaf mahkemesi kararı açıkça yasaya aykırı olup kaldırılması gerekmektedir. 4.İDARECE,İLTİSAK VE İRTİBAT KAVRAMI ÜZERİNE YAPILAN TANIMLAMALARA, KENDİ YAPMIŞ OLDUKLARI DEĞERLENDİRME VE OLUŞTURDUKLARI KRİTERLERİN HİÇ BİRİNE UYMADIĞIM AÇIKÇA ORTADA İKEN ALEYHİME İŞLEM TESİS EDİLMİŞTİR. Hakkımda kesinleşmiş beraat kararı olmasına rağmen, bahse konu örgütle nasıl ve ne şekilde irtibatlı olduğum hususu ortaya konulmadan FETÖ/PDY Terör Örgütüne irtibatım/iltisakım olduğu iddialarıyla, hiçbir somut delil ve gerekçeye dayanmaksızın tamamen ön yargılı ve peşin hüküm kurularak adeta keyfi hareket edilerek, kamu görevinden çıkarıldım. Bahse konu kamu görevinden çıkarma işlemi ile insan hakları ve temel hukuk kuralları açıkça ihlal edilmiştir. Bu karar Anayasamızda yer alan hukuk devleti ilkesine, temel hakların korunmasına ilişkin maddelerde yer alan düzenlemelere ve AİHS’ ne açıkça aykırıdır. İltisak; yani yapışıkmış gibi birlikte hareket etme, gönüllü şekilde tâbi olma, aynı yöne bakma, olayları aynı bakış açısıyla değerlendirme, eylemlerini bir grubun, örgütün ya da yapının işaretleri, talimatları, yönlendirmelerine göre geliştirme ve bunu yaparken dünyevî ya da uhrevî faydalar umma hali İrtibat; yani bir çıkar ilişkisi nedeniyle gönüllü veya gönülsüz kendi davranışlarını bireysel iletişim yoluyla ya da yazılı ve görsel basın, sosyal medya paylaşımları üzerinden gelen mesajları dikkate alarak belirleme hali olarak değerlendirilmektedir. İdarenin yapmış oldukları işleme gerekçe olarak sayın mahkemelere sundukları TESPİT VE DEĞERLENDİRMELERE karşılık gelen cevaplarım incelendiğinde;bahsekonu FETÖ/PDY ile irtibat ya da iltisakımın olmadığı açıkça ortadadır. 1. İdare, Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu subay ve astsubayların görev ve sorumlulukları, 926 sayılı TSK Personel Kanununun 4’üncü maddesine atfen; a.211 sayılı TSK İç Hizmet Kanununda 39’uncu maddesinde; Cumhuriyete sadakat, vatanını sevmek, iyi ahlaklı olmak, üste itaat, hizmetin yapılmasında sebat ve gayret, cesaret ve atılganlık, icabında hayatım hiçe saymak, bütün silah arkadaşları ile iyi geçinmek, birbirlerine yardım, intizam severlik, yapılması men edilen şeylerden kaçınmak, sıhhatini korumak, sır saklamak her askerin esas vazifesidir tanımlamasını paylaşmıştır. Meslek hayatımın hiçbir anında buradaki tanımlamanın dışında kalabilecek hal ya da hareketim olmamıştır. b.‘‘TSK İç Hizmet Yönetmeliğinin 86‘inci maddesinde her askerde bulunması lâzım gelen ahlaki ve manevi vasıflar şunlardır: Cumhuriyete, Yurda ve Millete karşı sevgi ve bağlılık, Cumhuriyet, Yurt, Millet; askerin mukaddesatındandır. Bunlara içerden ve dışardan vaki olacak her türlü tecavüzü karşılamak, def etmek ve lüzumunda bu uğurda hayatını fedadan çekinmemek her askerin borcudur şeklinde düzenlenmiş olup asker şahısların asli görevlerinin başında Anayasanın Başlangıç ve Genel Esaslar kısmında tanımlanan Türkiye Cumhuriyeti’nin temel ve değiştirilemez niteliklerine bağlılık ve sadakat unsurunun geldiğini açık bir şekilde ortaya koyulmaktadır’’ denmiştir. Aidiyetim, sadakatim daima devletime, milletime ve de kurumum Türk Silahlı Kuvvetlerine olmuştur. 2. İdarenin ‘‘FETÖ/PDY gibi silahlı bir terör örgütünün iddianamelere de yansıyan “gizlilik” esasına dayalı yapısı, yapıyla bağlantılı olan kişilerin bu esasa uygun olarak kendileri ile yapı arasındaki bağı açıkça ifade etmemeleri, bunun ötesinde bu yapı İle bağlarını ortaya koyacak hal ve davranışlardan özellikle kaçınmaları gibi hususlar dikkate alındığında, yapı ile bir şekilde bağlantılı olan kişilerle yapı arasındaki bağın somut bilgi ve belgelerle ortaya konulmasının oldukça güç olması bir arada değerlendirildiğinde; madde metninde somut olarak tespit şartı konulmamış olması anlamlı hale gelmektedir’’ denilmiştir. Ben yapılan soruşturmaların her aşamasında bahsekonu yapı ile ilgili olabilecek tüm bildiklerimi açıkça paylaştım. 3 . ‘‘Terör örgütleri veya Milli Güvenlik Kurulunca devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplar ile personel arasındaki bağın “sübut’’ derecesinde ortaya konulması zorunlu olmayıp, böyle bir bağın yetkili makam tarafından değerlendirmesi yeterli olacaktır. Buradaki değerlendirme yetkili makamda oluşacak bir “kanaati’’ ifade eder’’ denilmiştir. Yetkili makamın yaptığı objektif olmayan, delillerle desteklenmeyen,keyfiyet içeren değerlendirme hukuken yalnız başına asla yeterli olamaz. Yaptıkları değerlendirmelerde anayasanın bağlayıcı hükümlerine aykırı hareket edemezler. Suçun şahsiliği ilkesi gereğince benim hangi hal ve fiilimle bahse konu FETÖ/PDY ile irtibatımın ya da iltisakımın olduğunu şüpheye yer bırakmayacak şekilde delillendirmeleri gerekir. 4.‘‘Milli Güvenlik Kurulu Kararları, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin güncel ve somut bîr “milli güvenlik ve beka sorunu” ile karşı karşıya olduğunu ortaya koymuş ve tüm kamu kurumlarına, FETÖ/PDY İle etkin bir mücadele yapılması sorumluluğunu yüklemiş’’ denilmiştir. Hakkımda olumsuz tek bir tanık ifadesi olmamasına, yaşadığım adli süreçte hakkımda yapılan son derece detaylı incelemelere karşı hiçbir somut delil bulunmamasına rağmen; ta çocukluğuma kadar giderek bahse konu FETÖ/PDY ile alakalı olabilecek kişi bilgilerini yapılan soruşturmalarda açıkça paylaştım.Bu bilgileri paylaşmamdaki amacım, bu kişilerin eğer varsa FETÖ/PDY ile ilişkileri ve karıştıkları suçlar ortaya çıkarılması içindi. Bu halimle FETÖ/PDY ile yapılan mücadeleye katkı sağladım ve bir asker olarak üzerime düşen görevi yerine getirdim. 5. İdare tarafından ‘‘örgütün alışılmadık yöntem ve hareket tarzları, bir istihbarat örgütü ciddiyetinde uyguladığı gizlilik tedbirleri ve tüm bürokrasideki yoğun mevcudiyeti; Örgütle mücadele ve örgüt mensuplarının tespiti için derinlemesine araştırmalara ve analizlere dayanan yeni bir konseptin ortaya konulması mecburiyetini doğurduğunu,15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleşen menfur darbe girişimi sonrası FETÖ/PDY mensubiyeti kesinlik kazanan darbeci amiral, subay, astsubay ve diğer personelin eğitim, meslek ve sosyal yaşamları dilimlere ayrılarak analiz edilmiş, itirafçı ifadeleri ile birlikte değerlendirildiğini,Emniyet Genel Müdürlüğü ve diğer kamu kurumlarının FETÖ/PDY yapılanmasına dair tespitlerinden de istifade edildiğini ve ortak noktalar belirlenerek kriterler tespit ettiklerini,Bu şekilde söz konusu örgüte mensubiyeti/iltisakı/irtibatı bulunan kişilerin tespitinin, yanı sıra, bulunmayan personelin zarar görmesinin engellenmesi de amaçlandığını, sübjektif kanaat ve değerlendirmelerden uzak, objektif kriterlerle değerlendirme yapılmasının esas alındığını,Bu doğrultuda Deniz Kuvvetleri Komutanlığı personelinin durumunu değerlendirmek, FETÖ/PDY ile mücadelenin sistematik bir biçimde merkezi olarak yürütülmesini sağlamak ve hukuk kuralları çerçevesinde gerekli İdarî tedbirleri tespit etmek amacıyla Personel Adli ve İdari Takip Uygulaması (PAITU) adlı değerlendirme sisteminin geliştirildiği’’ söylenmiştir. Geliştirdiklerini sistemle alakalı Sayın mahkemeye şu kriterler sunulmuştur; a.‘‘Muvazzaf/emekli personel ve yakınlarına ilişkin bilgilerin değerlendirildiği’’ söylenmiştir. Anayasamızın suçun şahsiliği ilkesi gereği, yakınlarıma ilişkin bilgilere dayanarak hakkımda değerlendirme yapılması açıkça hukuka aykırıdır. Ayrıca herhangi bir yakınımın FETÖ/PDY ile hiçbir alakası yoktur. b.‘‘FETÖ/PDY Silahlı Terör örgütü üyeliği kapsamında Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 26.09.2017 tarihli ve 2017/956 Esas, 2017/370 Karar sayılı karan ile onanarak kesinleşen Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 24.04.2017 tarihli ve 2015/3 Esas, 2017/3 Karar sayılı kararıyla da kesin delil olarak kabul edilen ve örgütün haberleşme maksadıyla kullandığı “ByLock” programı kullanıcılarını tespit etmek maksadıyla emekli personel dahil tüm personelin üzerine kayıtlı telefon numaraları Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığında teşkil edilen ve kamuoyunda “ByLock Arama Motoru” olarak bilinen veri tabanında kontrol edildiği’’ belirtilmiştir. ByLock dahil FETÖ/PDY tarafından kullanılan hiçbir haberleşme programını indirmedim ve kullanmadım. c.‘‘Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Personelinin varsa FETÖ/PDY ile irtibatlı/iltisaklı olduğu gerekçesiyle kamu görevinden çıkarılmış yakınlarının tespit edildiği’’ söylenmiştir. Benim böyle bir yakınım yoktur. ç. ‘‘Muvazzaf/emekli Deniz Kuvvetleri Komutanlığı personeline ait; (1) Askeri okullara giriş yazılı sınav ve mülakat sonuçlarının (2) Askeri okul eğitim kayıtlarının (3) Kuvvet/kendi nam ve hesabına lisans, yurtiçi/yurtdışı yüksek lisans ve doktora teftik ve eğitim geçmişlerinin (4) Yüksek lisans/doktora tez danışmanı bilgilerinin (5) Harp Akademileri, Komuta ve Karargâh Subaylığı (KOMKARSU), statü geçiş (astsubaylıktan subaylığa geçiş), Astsubay Üst Karargâh Hizmetleri Eğitimi (AÜKHE) sınav, tefrik ve eğitim geçmişlerinin (6) Dış kaynaktan muvazzaf/sözleşmeli subay temin yazılı sınav, mülakat ve tefrik geçmişlerinin (7) Özel ihtisas (pilotaj, denizaltı, sualtı taarruz, sualtı savunma, birinci sınıf dalgıç, özel kuvvetler vb.) tefrik ve eğitim geçmişlerinin incelendiği’’ Askeri okul sınavını bileğimin hakkıyla kazandım,mülakatlarda bana herhangi bir tolerans sağlanmadı,eğitim kayıtlarımla ilgili varsa benim bilmediğim bir sıkıntılı durum bunu sayın mahkeme heyetine sunmaları gerekerdi.Yüksek lisans yada doktoram yoktur.Bahsettikleri diğer hususlarında benimle alakası yoktur. Sadece mesleğimin başında PKK ile yapılan mücadeleye katkı sağlamak amacıyla katıldığım özel kuvvetler geçmişim vardır.Özel Kuvetler K.lığına'da gerekli bedensel testlerden geçerek kimsenin toleransı ve yardımı olmadan katıldım. (8) ‘‘Tasarruf Mevduatları Sigorta Fonundan alınan Asya Katılım Bankası A.Ş’ye ilişkin verilerin analiz edilmesi neticesinde personelin Asya Katılım Bankası A.Ş. işlemleri, FETÖ/PDY’ye müzahir yayın abonelikleri, FETÖ/PDY’ye müzahir dernek ve vakıflara yaptıkları bağışlar, FETÖ/PDY’ye müzahir öğretim bilgileri (özellikle dershane bilgileri) tespit edildiği’’ söylenmiştir. Hakkımda yürütülen ceza davasında Bank Asya’da hesabımın olmadığı, FETÖ/PDY’ye müzahir yayınlara abone olmadığım, dernek ve vakıflarına üye olmadığım, dershaneye kaydımın olmadığı ortaya konulmuştur. (9) ‘‘Personelin yabancı dil (KPDS/YDS ve Genel Dil) sınav notları incelenerek notlar arasındaki anormalliklerin tespiti için analiz yapıldığı’’ söylenmiştir Yabancı dilim maalesef hiçbir zaman iyi olmadı. (10) ‘‘FETÖ/PDY mensubiyeti/iltisakı/irtibatı nedeni ile kamu görevinden çıkarılmış Deniz Kuvvetleri Komutanlığı personelinin vermiş olduğu sicil kayıtları incelenerek sicil analizi yapıldığı’’ iddia edilmiştir. Türk Silahlı Kuvvetleri personeline her yıl 3 tane farklı sicil amiri tarafından sicil notu verilmektedir. Bu durumda benim 22 yıllık meslek hayatımda 66 tane sicil notu aldığım gerçeği ortaya çıkar. 22 yıllık hayatımda bana 66 defa sicil veren amirlerim arasından hangilerinin FETÖ/PDY iltisaklı olduklarını bilmiyorum. İdare bana bu konuda herhangi bir bilgi vermedi.Ancak meslek hayatım boyunca kendi isteğim ve tercihim olmamasına rağmen,iş yükünün ağır olduğu Harp Filo Komutanlığı gemilerinde icra ettiğim yoğun görevlendirmelere ve de yaptığım kara görevlerinde dört farklı branşı yedekleyecek şekilde yaptığım gayretli çalışmalarıma rağmen sicilim hiçbir zaman iyi olmadı. Bir sene devre kaybıyım ve sicilen kaybettiğim devrenin sonlarındayım. 22 yıllık meslek hayatım boyunca aldığım tüm sicillerimin değerlendirilmesi halinde, FETÖ/PDY iltisaklı amirlerim tarafından desteklenmediğim açıkça ortaya çıkacaktır. Bu paylaşmış oldukları değerlendirme ve kriterler haricinde benim özelimde tespit ettiklerini iddaa ettikleri hususlar olarakta; a) Bilgime başvuracaklarını söyleyerek yürüttükleri tahkikatta kaleme aldıkları ve benimle paylaşmadıkları samimi beyan ve ifadelerimi, b) Savcılık iddaanamesinde geçen ve açıkça yanlış değerlendirmelerden oluşan ve görülen ceza davasında kabul görmeyen hususları, c) Gerek adli yargılama sürecinde,gerekse ilk idare mahkemesinde tüm dosya kapsamı ve ifadelerim ile bir bütün olarak değerlendirilip lehime delil olarak gösterilen,bahsekonu yapının elemanları tarafından kendi aralarına kazandıramadıkları kişileri listeledikleri listede adımın bulunuyor olması hususunu, d) İstanbul 22.Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davada beraatla sonuçlanan,sayın savcının istinafa başvurması sonucu beraat kararımın kesinleştiği ve dosyanın kapatıldığı yargı sürecinin yürütülüyor olmasını, e) Verilen kararın CMK 233-2-e maddesinden verilmesi hususlarını paylaşmışlar. Hakkımda paylaştıkları bu hususların neden hukuki olmadıklarını önceki maddelerde anlattım. İdarenin hakkımda tesis ettiği kamu görevinden çıkarma işleminin sebebi olarak gösterdiği bu kriterlerin, değerlendirmelerin hiçbirine uymadığım açıkça ortadadır. Bu nedenle istinaf mahkemesi kararı açıkça usul ve yasaya aykırı olup kaldırılması gerekmektedir. 5.İDARİ İŞLEM SEBEP, KONU, AMAÇ VE ŞEKİL UNSURLARI BAKIMINDAN SAKAT OLUP HUKUKA AYKIRIDIR. İdari işlemlerde sebep; idarenin, idari işlemi yapma gerekçesi, idari işlemi yaparken hangi kamusal hizmet veya gerekliliği göz önüne alarak işlem yaptığıdır. İşlem takdir yetkisinin kullanımına dayalı olsa bile sebepsiz yapılamaz. Çünkü, sebebi olmayan idari işlemin kamu yararına olup olmadığı denetlenemez. İdari işlemin dayandığı sebep hukuka ve idarenin açıkladığı sebepler gerçeğe aykırı ise idari mahkemeler işlemin iptali kararı verir. Somut olayda İdarenin talebi reddetme gerekçesi kanunda talebime karşılık hüküm bulunmadığı iddiasıdır. Halbuki maddi vakıalar ve dayanakları dava açılış dilekçemde tek tek sayılmıştır. Bu gerekçelerim görmezden gelinmiş yalnızca tebligat ve şufa hakkına indirgenmiş ve tarafıma elverişli bir sebep sunulmamıştır. Kaldı ki Kanunda açıkça belirtilmeyen sebeplerde, idarenin gösterdiği sebebin, o işlemi gerçekleştirmeye mahiyeti itibariyle uygun düşmemesi halinde de işlem hukuka aykırı olur. İdari işlemin konusu; o idari işlemin meydana getireceği hukuki neticedir. Kanunda sebebin açıkça gösterilmesi ve gösterilen sebebinde gerçekleşmesine rağmen idarenin, o sebebe uygun işlem yapmaması ve yanlış işlem yapması haline hukuka aykırılık vardır. Kazanılmış haklara aykırı olarak yapılan işlemler hukuka aykırıdır. İDARİ İŞLEMİN AMACI KAMU YARARIDIR. HAKKIMDA TESİS EDİLEN İDARİ İŞLEMİN HUKUKA UYGUN HERHANGİ BİR YANI BULUNMAMAKTADIR. BİR DEVLET PERSONELİ OLARAK SAHİP OLDUĞUM ÖZLÜK VE MALİ HAKLARIMIN ELİMDEN ALINMASINDA KAMU YARARI OLDUĞUNA KANAAT GETİRİLMESİNE ELVERİŞLİ DOSYADA TEK BİR SOMUT DELİL DAHİ BULUNMAMAKTADIR. İDARENİN SALT TAKDİR YETKİSİNİ GENİŞ YORUMLAYARAK,İLTİSAK KAVRAMININ İÇİNE BÜTÜN ZAMANLARI KAPSAYACAK BİR İLETİŞİM AĞINI DAHİL ETMEK SURETİYLE, KAMU GÜCÜNÜ KULLANMASI HUKUK DEVLETİ İLKESİNE AYKIRIDIR. 6.DANIŞTAY DAİRELERİNCE İÇTİHAT METNİ OLARAK VERİLEN EMSAL KARARLARDAN GÖRÜLECEĞİ ÜZERE SAMİMİ BEYAN VE İFADELERİM İLTİSAK VE İRTİBAT OLARAK DEĞERLENDİRİLEMEZ. Danıştay 5.Daire Başkanlığı 2021/11490 E.2022/3804 K. İçtihat metni olarak vermiş olduğu kararında; Kararın içeriği gerekçeli olarak yayınlanmamakla birlikte,temyize başvuran idarenin Jandarma Komutanlığı bünyesinde görev yapmakta olan davalı asker kişi hakkında 375 KHK kapsamında yapmış oldukları kamu görevinden çıkarma işlemine; "Dava konusu işlemin Anayasa ve mevzuat hükümlerine uygun olarak tesis edildiği, davacı hakkında yürütülen soruşturmada temin edilen bilgi ve belgeler ile davacının FETÖ/PDY terör örgütüne ait evlerde kaldığına dair itirafı ve bu yöndeki ikrarı birlikte değerlendirildiğinde kamu görevinden çıkarma işleminin kamu yararının bir gereği olduğu belirtilerek Bölge İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiğini" şeklinde itiraz etmişlerdir. Davacı idarenin iddialarına karşılık 2557 İYUK 49.md.kapsamında belirtilen nedenlerin varlığı olmadığı nedeni ile temyiz isteminin reddine karar verilmiştir. Karar gerekçeli yayınlanmadığı için, içeriğini tam olarak inceleyememekle beraber,eğitim saikiyle,bahsekonu yapının örgütsel yönününe şahit olmadan iletişime geçmiş olmanın irtibat-iltisak olarak değerlendirilemeyeceği yönünde karar verildiği açıkça ortadadır. Yine Danıştay 5. Daire Başkanlığı 2018/2667 E. , 2021/4211 K. İçtihat metni olarak vermiş olduğu kararında;(667 Sayılı KHK ile görevinden çıkarılan bir hakimimiz ) " ID numaralı bylock tespit ve değerlendirme tutanağı, davacının üniversite döneminde dershaneye gittiğine, çocuklarını örgüte ait okullarda okuttuğuna, okul taksitlerini Bank Asya üzerinden ödediğine, savcılar olarak Mozambik'te iftar verdiklerine ve 2014 HSK seçimlerinde A.N.G.'nin kendisini adliyede ziyarete geldiğine ilişkin beyanı, örgüt ile iltisaklı kişilerle pek çok telefon görüşmesi gerçekleştirdiğine dair HTS kayıtları, soruşturmasının bulunması ve ardışık arama olarak değerlendirilen rapor, davacının örgüt ile iltisaklı ve irtibatlı olduğuna dair delil olarak ileri sürülmüş ise de; ByLock Tespit ve Değerlendirme Tutanağında gerçek kullanıcının M.M. olduğunun değerlendirilmesi ve davacının yargılandığı ....... Ağır Ceza Mahkemesinin ...tarih ve E:..., K:...sayılı kararında "..." ID numaralı bylock kullanıcısının sanık (davacı) olmadığının, M.M.'nin olduğunun tespit edildiği, üniversite döneminde başka dershane olmadığı için anılan dershaneye gittiğini, kendisi ve eşinin çalışması nedeniyle %25 indirim yapan ve saat 18.30'a kadar çocuklarını alabilecekleri ikametlerine yakın okula kayıt işlemini yaptırdıklarını, okul idaresinin zorunlu kılması nedeniyle okul taksitlerini ödemek için Bank Asya ile kredi kartı sözleşmesi imzaladıklarını, savcılar olarak Mozambik'te iftar verdiklerini,hayır işi için para verdiğini ve 2014 yılı HSK seçimlerinde A.N.G.'nin kendisini adliyede ziyarete geldiğini ceza soruşturmasındaki ifadesinde samimi şekilde beyan eden davacının samimi ikrarının aksini ortaya koyacak somut bir delilin davalı idare tarafından sunulmadığı, davacı hakkında disiplin soruşturması bulunduğu beyan edilmiş ise de, davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile iltisakı ve irtibatına ilişkin varsa elde edilen bilgi ve belgelerin neler olduğunun ortaya konulmadığı, HTS kayıtları hususunda belirli bir periyot veya yoğunluk tespiti yapılmaksızın, yalnızca FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olma suçundan hakkında soruşturma yürütülen kişilerle telefon görüşmelerinin bulunulduğunun iddia edildiği, ardışık arama olarak değerlendirilen raporun sunulduğu görülmüş ise de, arama kayıtlarının örgütsel mahiyetli olduğunun somut olarak ortaya konulamadığı anlaşılmakla, sunulan delillerin davacının iltisakı veya irtibatını ortaya koyacak yeterlilikte ve nitelikte olmadığı sonucuna varılmıştır. Bu durumda; örgütle irtibat ya da iltisaklı olduğu tespit edilemeyen davacı hakkında tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.'' Tespitlerine yer vererek,kamu görevinden çıkarılma işleminin iptali yönünde karar verilmiştir.Verilen karar incelendiğinde görüleceği üzere; bahsekonu yapının elemanlarıyla,yapının örgütsel yönünü bilmeden eğitimsel ya da inançsal nedenlerle iletişime girmiş olmak,Yargıtay içtihatleri yönünden delil olarak kabul görmeyen aramaların varlığından bahsederek,sırf kişinin vermiş olduğu samimi beyan ve ifadelerine dayanılarak,verilmiş beyan ve ifadelerin aksini ortaya koyacak somut bilgi ya da belge sunmadan kişinin bahsekonu yapıyla irtibat ya da iltisaklı olduğundan bahsedilemez. İdari işlemler, önceden belirlenmiş kurallar doğrultusunda somut maddi olayların kurallara uygulanması sonucunda tesis edilmektedir. Kişisel, sübjektif ve tahmine dayalı “kanaat” bildiren ifadeler objektif nitelikte olmadığından idari işlemin dayanağı olamazlar. Aşağıda belirtilen Danıştay kararlarından görüleceği üzere, bir işlemin tesis edilmesi ancak ve ancak somut bilgi ve belgelere dayalı olması gerekir. Danıştay 5. Dairesinin E:2019/3717, K:2021/3583 sayılı kararında; kamu görevinden çıkarılma işlemine dayanak teşkil eden kurum kanaati veya değerlendirmesinin SOMUT bilgi ve belgelerle desteklenmesi gerektiği belirtilmiştir. Danıştay 10. Dairesinin E:2018/5508, K:2020/5449 sayılı kararında; terör örgütü ile irtibatlı ve iltisaklı olunduğuna dair tespit SOMUT bilgi ve belgelerle desteklenmesi gerektiği belirtilmiştir. Nitekim Venedik Komisyonu, görevden uzaklaştırmaları veya görevden almaları meşru kılmak için gereken bağlantının anlamlı olması gerektiğini belirtmiş, masum ve tesadüfi bağlantıların hariç tutulması gerektiğinin altını çizmiştir. Görevden almaya, ancak kamu görevlisinin demokratik yasal düzene sadakatinde objektif olarak ciddi şüphe uyandıracak bir şekilde hareket ettiğini açıkça gösteren fiili unsurlar kombinasyonuna dayanarak hükmedilebileceği tespit ve değerlendirmesinde bulunmuştur. Samimi beyan ve ifadelerimin aksini ispat edecek hiçbir somut belge yada bilgi konulmadan aleyhime verilen istinaf mahkemesi kararı, danıştayın emsal kararlarına aykırı olup kaldırılması gerekmektedir. 7.İDARE TARAFINDAN İHRAÇ EDİLME SÜRECİM,İDARENİN AMATÖR, HASIMANE VE KEYFİ TUTUMU İdarenin ilk olarak bana verdikleri savunmanın sonuç kısmında aceleci ve haksız bir karara imza atmamaları için adli yargılama sürecimi beklemelerini özellikle talep ettim. İsteğimi dikkate almadılar.Adli yargılama sürecim istinaf dahil bir yıl kadar sürmüştür.Altı aylık geçici olarak görevden ayırma tedbiri uygulayarak, hakkımda hiçbir somutlaştırma yapmadan,kendi yaptıkları analiz ve değerlendirmeleri benimle paylaşmayıp bana savunma hakkı vermeden (Bu durum bana verdikleri savunma ve beni ihraç etmek için sayın mahkemeye sundukları tespit ve değerlendirmeler incelendiginde net bir sekilde görülecektir) hakkımda kamu görevinden çıkarılma işlemi tesis edilmiştir.Bu işleme dayanak gösterilen 375 nolu KHK’da görüleceği üzere açık yada geçici olarak görevden uzaklaştırma süreleri bir yıldır.Yargılamanın uzadığı durumlarda bir yıl daha uzatılabilir. Hakkkımda kamu görevinden çıkarılma islemini tesis edilmesi sürecinde idari tahkikat yapanların herhangi bir hukuk eğitimi yoktur ve de bahsekonu terör yargılamaları doğrultusunda hiçbir uzmanlıkları yoktur. İdari tahkikat yaparken ve ifade alma süreçlerinde 6413 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri disiplin kanunu hükümlerine açıkça aykırı hareket etmişlerdir. Disiplinsizliğin oluşması ve disiplin cezalarının niteliğibaşlıklıMADDE 4 : (1) Disiplinsizlik; bu Kanunda ayrıca hüküm bulunmayan hâllerde, kasten veya taksirle işlenebilir. Takdir hakkının kullanımı MADDE 6 : (1) Bu Kanunla disiplin cezası vermeye yetkilendirilmiş kişi ve kurullar, disiplin cezası uygulanması ile ilgili takdir haklarını ölçülü, adaletli ve hakkaniyetli bir şekilde kullanırlar. (2) Takdir hakkı mutlaka gerekçeli olarak kullanılır. (3) Takdir hakkı kullanılırken;d) Disiplinsizlik yapan personelin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığı, Yapılacak tahkikat usulü MADDE 37: (3) Dosyanın disiplin kurulunda görüşülmesine teşkilatında disiplin kurulu kurulan komutan veya askeri kurum amirinin onayıyla karar verilmesi hâlinde; disiplinsizlik yapan personele, hakkında iddia olunan hususlar, dosyanın disiplin kurulunda görüşülmesinden önce disiplin subayı tarafından hazırlanacak bir yazı ile bildirilir.(Yapılan tahkikatta bilgime başvuracakları söylendi.tarafıma herhangi bir suç isnat edilmedi.Tarafımla ilgili iddda olunan hususlarla ilgili bir yazı verilmedi.Tutanak altına aldıkları ifadelerim dahi verilmedi.) (5) Disiplin kuruluna sevk edilen personel; tahkikatın gizliliğini, üçüncü şahıs ve makamların özel bilgileri ile şeref, haysiyet ve güvenliğini, gizli ve özel nitelikteki bilgileri korumaya yönelik olanların dışındaki soruşturma evrakının tamamını inceleme, tanık dinletme ve disiplin kurulunda sözlü veya yazılı olarak savunma yapma hakkına sahiptir. Savunma hakkı MADDE 40 ; (1) Bu Kanunun 13 üncü maddesinin altıncı fıkrasında düzenlenen istisna haricinde disiplin amirleri veya disiplin kurulları tarafından savunma alınmadan disiplin cezası verilemez. Kamu görevinden ayırmadan önce tarafıma verilen savunmada mahkemeye sundukları tespit ve değerlendirmelerde geçen hususlar benimle paylaşılmamıştır. Paylaştığım maddelerdeki altı çizili usullerin tamamına aykırı hareket ettiler. İdari tahkikatı yapan kişilerin hiçbiri 22 sene asker olarak hizmet ettiğim süreçte hiçbir birlikte benimle beraber görev yapmamışlardır.Benimle beraber görev yapan 22 sene boyunca bana sicil veren hiçbir amirimden yada beraber mesai yaptığım silah arkadaşlarımdan herhangi bir görüş almamışlardır.Dolayısıyla somut bir delile dayanmadan yada kendi oluşturdukları kriterlerin hiçbirine uymamama rağmen kanaat kullanarak hakkımda tesis ettikleri işlem hukuken asla kabul edilemez. Ellerinde tek bir tanık ifadesi ya da somut bir delil olmamasına ,kendi oluşturdukları kriterlerin hiçbirine uymamama rağmen,benim özelimde anayasamızda çerçevesi çizilen din,vicdan,düşünce ve kanaat hürriyeti kapsamında kalan,Hain darbe girişiminden sonra FETÖ/PDY ile yapılan etkin mücadele kapsamında değerlendirilmesi gereken paylaştığım bilgileri hasımane bir şekilde keyfi ve de amatörce kullanmışlardır. Adli yargılama sonucu aldığım beraat kararını ve dosya kapsamındaki bilgileri son derece ve detaylı bir sekilde dilekçe ile paylaşmama rağmen dikkate almamışlardır.İdari dava açılış dilekçemde yaptıkları haksız ihraç kararının anayasamıza aykırılıklarını detaylarıyla anlatmama ve de sayın mahkemece bu hususlarla ilgili cevap istenmesine rağmen herhangi bir cevap verilmedi.Ayrıca idari mahkemece göreve iade kararım verilmesine rağmen,atamamı kanunda öngörülen bir ay içerisinde yapmamışlardır.Karar sonrası askerlik mesleğime geri dönmem gerekirken hukukdışı bir şekilde tayinimi memur olarak yapmışlardır.İdare tarafından aleyhte mahkeme kararı olmasına rağmen,terör örgütü irtibatlısı yada iltisaklısı olarak muamele görüyorum,su an atamamın yapıldığı birlikte benimle benzer durumda olupta mahkeme kararlarıyla göreve iade kararı alanlar için izole bir alan oluşturulmuş olup birlik içinde daha önce farklı birliklerde görev yaptığımız insanlara bizimle birlik içinde görüşmemeleri için bazı tedbir ve yasaklamalar getirilmiştir.Mesleki tecrübe ve kariyerlerimizden faydalanılmamakta,hiçbir iş verilmemekte,birlik içi bilgisayarlara erişim izni verilmemekte,birlik içi yemekhanenin kullanımı,birlik içine cep telefonu sokmamız yasaklanmış olup,kendi özlük ve yaşadığımız süreçlerdeki sıkıntılarla ilgili talep dilekçelerimize verilen cevaplar dahi tarafımıza verilmemektedir.Sadece tebliğ ettiriliyor.Siz mahkemeye verin,mahkeme bizden istesin denilmektedir. 8.YAŞADIĞIM HAKSIZ İHRAÇ SÜRECİNCE UĞRADIĞIM HAK İHLALLERİ a) Özel Yaşama, Aile Yaşamına, Konut ve Haberleşmeye Saygı Hakkı İhlali(Anayasa'nın 20, 21 ve 22. maddeleri ile AİHS'in 8. maddesi) KHK ile kamu görevinden çıkarılmam sonucunda hem mesleğimi, hem de kamu görevi kapsamında sayılan tüm görevleri ve de mesleki kariyerim boyunca edindiğim kazanımlarla ilgili sivil gemilerde çalışabilme ya da kendi yeterliliğim doğrultusunda iş bulabilme hakkım elimden alınmıştır. Bu husus açıkça Anayasa’ya aykırı olup, özel hayata saygı hakkının ihlalidir. Nitekim Anayasa Mahkemesi 2018/28616 nolu başvuruda 17.11.2021 tarihinde verdiği kararda, kesinleşmiş mahkumiyet kararı alan başvurucunun, belirli bir yer ve süre sınırı olmaksızın bir daha hekimlik yapamaması sonucunu doğuran yaptırım AYM’ce “orantısız” bulunmuştur. Bu nedenle hekimlik mesleğindeki hak ve yetkilerini kullanmaktan ömür boyu yasaklanmasını özel hayata saygı hakkının ihlali olarak değerlendirmiştir. b) Dava konusu işlemin gerekçeleri tebliğ edilmeyerek,savunma hakkım,dolayısıyla adil yargılanma ve etkili başvuru haklarım ihlal edilmiştir. Bu anlamda Anayasamızın 38. maddesi ile AİHS’nin 6. ve 13. maddeleri ihlal edilmiştir. Anayasanın 15. maddesine göre, masumiyet karinesinden yararlanma hakkı, OHAL döneminde dahi ihlal edilemeyecek türden bir haktır.Kamu görevinden çıkarılmam sonucu ,dava konusu işlem ile yargılanmadan terör örgütü irtibatlısı veya iltisaklısı olmakla suçlandım ve üçüncü kişiler nazarında terör örgütü ile ilişkili olarak ilan edildim. Bu şekilde masumiyet karinem açıkça ihlal edilmiştir. c) Geçmişe Yürüyen Suç ve Cezalara Maruz Kalmama Hakkı ile Kanunsuz Suç ve Ceza Olmaz İlkesi İhlali (Anayasa'nın 38 ve AİHS'in 7. maddeleri) Yargıtay Ceza Genel Kurulu tarafından ilk defa 26/9/2017 tarihinde bahse konu yapı Fetö/Pdy terör örgütü olarak kabul edilmiştir. Hukuken daha iyimser bir bakış açısı ile bakmak gerekirse,idarenin istinaf başvurusunda da belirttiği üzere 2014 -2016 yılları arasında yapılan Mgk toplantılarında bahsekonu yapının parelel devlet yapılanması olduğuna dair değerlendirilmeler yapılarak 2016 yılında kamuoyuna açıklamalar yapılmıştır. Benim bahsekonu yapının gerek toplum gerekse devlet nazarında meşru zeminde hareket ettiği,2012 senesinde toplamda 4 saati geçmeyen ve de hiçbir suç içermeyen iletişimim nedeneniyle; FETÖ/PDY ile irtibatlı iltisaklı olduğumdan bahisle kamu görevinden ömür boyu yasaklı hale gelecek şekilde,kamu görevinden çıkarılmama karar verilerek, kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesi ihlal edilmiştir. AİHS 7.ve BM MSHS m. 15’e göre, “Hiç kimse işlediği zaman suç olmayan (kanunla suç olarak düzenlenmemiş) bir eylemden dolayı suçlu gösterilemez.” ilkesi ihlal edilmiştir. Ayrıca bu husus suç ve cezaların geçmişe yürütülmemesi ilkesinin de ihlalini oluşturmaktadır. Bu yönüyle de dava konusu işlem Anayasa’nın 38. ve AİHS’nin 7. maddelerine aykırıdır.Öte yandan, daha önce mevzuatta yeri olmayan bir suç ihdas edilerek,"kamu görevinden çıkarma" gibi o ana kadar olmayan bir cezalandırmaya tabi tutulmuş olmam nedeniyle de Anayasa'nın 38. ve AİHS'nin 7. maddelerinde güvence altına alınan haklarım ihlal edilmiştir. d) Eğitim Hakkı İhlali (Anayasa'nın 42. ve AİHS'in Ek-1 Nolu Protokolünün 2. Maddesi) Dava konusu işlem ile kamu görevinden çıkarılmamın yanısıra bir daha kamu görevinde çalışamayacağım sonucu ortaya çıkmıştır. Bu durum yıllar boyu aldığım eğitimlerin hiçe sayılması, değersizleştirilmesi, harcanan emek, para ve zamanın yok sayılmasıdır. Bu müdahale etkileri ömür boyu sürecek bir müdahaledir. Dava konusu işlemle özel sektörde iş bulmam da neredeyse imkânsız hale gelmiştir.Mesleki yeterliliğimi gösteren diploma ve lisanslarım ve benzeri tüm eğitim, öğretim ve profesyonel diploma ve sertifikalarım geçersiz hale getirilmiştir. Diploma ve benzeri sertifikaları geçersiz sayma, eğitim hakkına ömrüm boyunca devam edecek nitelikte müdahale oluşturur; ömür boyu sürecek bu müdahale ağır ve ölçüsüz bir cezalandırmadır.Anayasanın 42 ve AİHS’ye Ek 1 No.lu Protokol’ün 2. maddesinde düzenlenen eğitim hakkım ihlal edilmiştir. e) Mülkiyet Hakkı İhlali (Anayasa’nın 35. maddesi, AİHS'in Ek-1 Nolu Protokolünün 1. maddesi) İç hukukta yeterli yasal dayanağa sahip olması kaydıyla henüz elde edilmemiş meşru bir beklenti de mülk olarak nitelendirilmiştir. Hukuka uygun davranıldığı sürece, bir kamu görevlisi; emeklilik kadar çalışma, maaş alma, sosyal güvenlikten yararlanma ve emeklilik haklarına sahiptir. İç hukuk kamu görevlilerine maaş alma, emeklilik haklarını süresinde elde etme ve sosyal güvenlik konularında son derece sağlam hukuki dayanaklar sunmaktadır. Kamu görevlileri emekli oluncaya kadar maaş alma ve emeklilik haklarını kazanma konusunda meşru bir beklentiye sahiptir. Sosyal güvenlik, emeklilik hakları ve maaş beklentisi bu nedenle mülkiyet hakkının kapsamı ve koruması altındadır. Bir kamu görevlisine; soyut, anonim, hukuki dayanaktan yoksun, subjektif gerekçelerle Türk İdare Hukukunda bulunmayan bir yöntem olan önce KHK ile sonrasında idari kararlarla kamu görevinden çıkarma yoluyla maaş, sosyal güvenlik ve emeklilik haklarından ömür boyu yoksun bırakma işleminde kamu yararı bulunmamaktadır. Bu uygulama açıkça hukuka aykırıdır. Bu durum aynı zamanda Anayasa ifadesini bulan "hukuk devleti ilkesi" ile "hukuki belirlilik" ve "hukuk güvenliği" ilkelerinin ihlalini de beraberinde getirir.Kamu görevinden çıkarılmama ilişkin dava konusu işlem Anayasa'nın 2, 15, 35 ve 129. maddeleri ile AİHS’in Ek-1 Nolu Protokolünün 1. maddesi yönünden hukuka aykırıdır. f) Çalışma Hakkı İhlali (Anayasa’nın 13. ve 70. Maddeleri) Kamu görevine girme ve kamu görevinde çalışma Anayasal bir haktır (AY m. 70). Bu temel hak, “hakkın özüne dokunulmaması kaydıyla” sınırlandırılabilir ve bu sınırlandırma “ölçülü” olmak zorundadır (AY m. 13). Bir kamu görevlisinin, ömrü boyunca bir daha kamu görevinde çalışamama cezasına çarptırılması, Anayasanın 70. maddesinde tanınan hakkı tamamen ortadan kaldırmakta ve hakkın özüne dokunmaktadır. Anayasanın tanıdığı bir hakkı tamamen ortadan kaldıran bir cezanın “ölçülü” olduğu iddia edilemez.Kamu görevinden çıkarılmama ilişkin dava konusu işlem Anayasanın 13 ve 70. maddelerine de açıkça aykırıdır. g) Ayrımcılık Yasağı İhlali Bir KHK hükmü ile hiçbir mahkeme kararı olmadan suçlu ilan edilerek kamuya terör irtibatlısı olarak lanse edildim. Böylece masumiyet karinem, şeref, itibar ve lekelenmeme hakkım ihlal edilmiştir. Herhangi bir yargılama yapılmadan ve kesinleşmiş mahkeme kararı olmadan terör örgütü irtibatlısı/iltisaklısı ilan edilerek, diğer bireylere göre açık bir ayrımcılığa tabi tutuldum. Diğer bireylerin suçlu ilan edilebilmesi için kesinleşmiş yargı kararı gerekirken (AY m. 38/4), hakkımda yasama işlemi niteliğindeki yürütme organı kararı ile suçlu ilan edilmek suretiyle diğer bireyler ile ayrımcılık yapılmıştır. Bu ayrımcılığın objektif ve makul herhangi bir gerekçesi yoktur. Buraya kadar açıklanan hususlardan hareketle temyiz başvurumun kabulüne,açıkladığım hususlarla ilgili eksiklik tespit edilmesi durumunda tarafıma söz hakkı verilmesi için duruşma yapılmasına, usul ve yasaya aykırı İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 2. İdari Dava Dairesi'nin xxxxxEsas,xxxxxx Karar sayılı xxxxx tarihli istinaf ilamın kaldırılmasına, Milli Savunma Bakanlığı’nca tesis edilen 02.06.2021 tarihli xxxxxxxsayılı yazısı(Bakan Oluru) ile hakkımda tesis edilen “Kamu Görevinden Çıkarılma” İŞLEMİNİN İPTALİNE ve bu işlem nedeniyle yoksun kaldığım tüm özlük ve mali haklarımın kamu görevinden çıkarılma tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte tarafıma ödenmesi yönünde karar verilmesine, bahsekonu işlemin etkilerinin hem maddi,hem de manevi anlamda benim açımdan büyük bir yıkım anlamına gelmesi ve bir çok hak ihlaline sebep olduğu gözönünde bulundurularak Yürütmeyi Durdurma Talebimin Kabulüne ve Adli Yardım Talebimin Kabulüne karar verilmesini sayın mahkemenizden talep etmekteyim. HUKUKİ SEBEPLER: İYUK,Anayasa,TSK Disiplin Kanunu, Emsal Danıştay Kararları, Doktrin, sair mevzuat. HUKUKİ DELİLLER: Yerel ve istinaf dosyasının tamamı, İstanbul 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2021/88 E. sayılı dosyası, Sicil dosyası, yazışmalar, bilirkişi incelemesi ve her türlü yasal delil.
  5. mourner2

    Selam Millet Ben Mourner.Gerekçeli Beraat kararım

    selam millet istinaf mahkemesi aleyhime sonuçlandı.hakimlerden biri lehime karar vererek karşı oy kullanmış.temyiz başvuru dilekçem şu şekilde.daha güzel günlerde görüşmek üzere.kendinize iyi davranın. DANIŞTAY İLGİLİ İDARİ DAVA DAİRESİ BAŞKANLIĞINA Gönderilmek Üzere İSTANBUL BÖLGE İDARE MAHKEMESİ İKİNCİ İDARİ DAVA DAİRESİNE Yürütmeyi Durdurma,Duruşma ve Adli yardım taleplidir. TEMYİZ EDİLEN MAHKEME DOSYA BİLGİLERİ : T.C. İSTANBUL BÖLGE İDARE MAHKEMESİ xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxKARAR (xxxxxx Karar tarihi ) TEMYİZ TALEBİNDE BULUNAN DAVACI :xxxxxxxxxxx ADRESİ :xxxxxxxxxxxx DAVALI : MİLLİ SAVUNMA BAKANLIĞI/ANKARA VEKİLİ : xxxxxxxxxxxxx KONU : Milli Savunma Bakanlığı'nın 7145 Sayılı Kanun ve 375 sayılı Kanun Hükmündeki Kararnameye eklenen Geçici 35. Maddenin B fıkrasına dayanarak tesis ettigi, xxxxxxx tarihli SIRA NO:xxxxx sayılı yazısı(Bakan Oluru) ile kamu görevinden çıkarılmama dair işlemin iptali ve bu işlem ile uğradığım maddi zararımın tazmini talebi ile açılan davada; dava konusu işlemin iptali ile bu işlem nedeni ile mahrum kaldığım tüm özlük ve mali haklarımın yasal faizi ile birlikte tarafıma ödenmesine ilişkin İstanbul 2.İdare Mahkemesinin xxxxxxx tarih ve E:xxxx,K:xxxxxx sayılı kararına karşı,davalı tarafça istinaf yoluna başvurularak; dava konusu işlemde hukuka ve mevzuata aykırı bir yön bulunmadığından bahisle kararın kaldırılması ve davanın reddine karar verilmesi istemli,istinaf başvurusunun kabulüne dair İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 2. İdari Dava Dairesi'nin xxxxxx Esas, xxxxx Karar sayılı xxxxxx tarihli istinaf ilamına ilişkin temyiz başvurumun sunulmasından ibarettir. TEBLİĞ TARİHİ : xxxxxxxxx AÇIKLAMALAR : Öncelikle şu hususu belirtmek isterim.Haksız ihraç sürecinde yaşadığım maddi kayıplar ve de durumun hassasiyeti nedeni ile avukat tutamadım.Gerek adli, gerekse idari süreçte savunmalarımı ve de dava dilekçelerimi kendi yaptığım araştırma ve çalışmalar sonucunda hazırladım.Bu nedenle sayın mahkemenizin resen incelemeleri ve değerlendirmeleri benim için son derece önemlidir. İstinaf mahkemesi kararı davanın seyrine de etki edebilecek ciddi maddi hatalar içermektedir.Açıkça usul ve yasaya aykırı olan kararın temyiz incelemesi neticesinde kaldırılarak davamın kabulüne karar verilmesini talep etmekteyim. TEMYİZ SEBEPLERİ : 1-GEREKÇELİ KARARDA TALEPLERİME KONU HUKUKA AYKIRILIKLARA ve YEREL MAHKEMENİN TESPİTLERİNE YER VERİLMEMİŞ, GEREKÇELİ KARAR HAKKIM İHLAL EDİLMİŞTİR. İstinaf kararında savunma yapmadığım söylenerek ( Dava dosyası incelendiğinde, istinaf mahkemesine 18.10.2022 tarihinde sunduğum 11 sayfalık ek beyan ve savunma dilekçesi ve de ilk idari mahkemesinde görülen dava sürecinde davalı idarenin iddialarına karşı verdiğim cevapta görüleceği üzere savunma hakkımı kullandım),bozma gerekçesi olarak şu değerlendirme yapılmıştır; "Olayda, davacının gerek ceza kovuşturması, gerekse idari soruşturma aşamasında vermiş olduğu beyanlarında lisede ders çalışmak için bu yapının evlerine gittiğini, kendisini askeri okula bu yapının yönlendirdiğini, askeri okul dönemi ve sonrasında yapının sohbet toplantılarına katıldığını, 2013 yılına kadar örgütle irtibatının olduğunu ifade ettiği, ayrıca ardışık arandığı şahıs hakkında örgüt üyeliğinden mahkumiyet kararı verildiğinin görüldüğü, yine ceza dosyasında davacı ile ilgili örgüt tarafından yapılan fişleme belgesinde davacının ümit grubu içerisinde yer aldığı, bunun anlamının ise örgüt tarafından kazanılması muhtemel kişileri ifade ettiği, tüm bu hususların irtibat ve iltisak için yeterli olduğu sonucuna varılmıştır. Bu durumda, 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin geçici 35/B maddesi uyarınca bir kamu personelinin kamu görevinden çıkarılabilmesi için, terör örgütlerine veya Millî Güvenlik Kurulunca Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğunun değerlendirilmesi yeterli görülmekle, davacı hakkında başlatılan idari araştırma/soruşturma kapsamında düzenlenen ve dosya kapsamında mevcut yukarıya aktarılan tespitlerin bir bütün olarak değerlendirilmesi sonucunda, davacının anılan yapı ile irtibat ve iltisakının bulunduğu anlaşılmakla, 375 sayılı Kanun Hükmüne Kararnameye eklenen Geçici 35/B hükmü uyarınca davacının kamu görevinden çıkarılmasına ilişkin tesis edilen dava konusu işlemde hukuka ve mevzuata aykırılık; aksi yöndeki ilk derece mahkemesi kararında ise hukuki isabet bulunmadığı sonucuna varılmıştır." Söz konusu bu değerlendirme ile yerel mahkemenin davamın kabulüne dair değerlendirmeleri arasında somut bir bağlantı kurulmamıştır. İstanbul x.İdare Mahkemesinin xxxxx tarih ve xxxx sayılı kararının davamın kabulü yönündeki kararında belirtilen ; "Davacı hakkında yukarıda tespit edilen hususlarla ilgili olarak yürütülen ceza kovuşturmasında İstanbul 22. Ağır Ceza Mahkemesi'nin xxxxxxxx tarih ve xxxxxxxxx sayılı kararı ile davacının beraatine karar verilmiş, söz konusu kararda "davacının ardışık olarak arandığı tespit edilen ve ayrı bir soruşturması olan tanık Y. K.'nin alınan ifadesinde davacıyı tanımadığını beyan ettiği, davacının aramalarının Yargıtay kararında belirtilen periyodiklik kıstasına uymadığı, dolayısıyla suçlamaya konu aramaların sayısı, tarihi ve niteliği itibariyle tek başına örgüt üyesi olarak nitelendirilmesine olanak sağlamayacağı, davacı hakkında yapılan havuz sorgu tutanağında "Bylock" kaydına rastlanılmadığı, örgüte müzahir şirketlerde SGK kaydına rastlanmadığı, Masak raporuna göre Bank Asya'da herhangi bir hesabının bulunmadığı, ayrıca dosya içerisine gelen ve davacı ile ilgili örgüt tarafından yapılan fişleme belgesinde davacının örgüt üyesi olmadığı ve ümit grubu içerisinde yer aldığı, bunun anlamının ise örgüt tarafından kazanılması muhtemel kişileri ifade ettiği, bu açıdan bakıldığında davacının örgüt üyeleri tarafından örgüt hiyerarşisinde yer almadığına yönelik fişleme belgelerinin tutulduğu, dolayısıyla kendi iradesini örgüt iradesine terk ederek süreklilik ve çeşitlilik arz eden eylemlerle örgütsel faaliyetlerde bulunduğu yönünde her türlü şüpheden uzak, somut ve yeterli delil elde edilemediği" gerekçelerine yer verilmiştir. Bu durumda; davacıya yönelik arama kayıtlarının örgütsel arama niteliğinde olmadığının yukarıda anılan yargı kararı ile ortaya konulduğu, davacının başkaca herhangi bir ceza soruşturması ya da kovuşturması bulunmadığı gibi terör örgütleri ile irtibat ve iltisakına ya da güvenlik açısından olumsuz nitelikte değerlendirilebilecek başkaca bir faaliyet veya bağlantısına yönelik somut bir tespit ve bulgunun da bulunmadığı anlaşıldığından, kamu görevinden çıkarılmasına ilişkin tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır." Değerlendirmelerine dair istinaf ilamında tek bir cümleyle dahi yer verilmemiştir. Ayrıca idari işlemin sebebi niteliğinde gösterilen ceza dosyası ve de on maddelik değerlendirme ve tespitleri içeren bakan oluru (Askeri okul/mesleğe kabul yazılı sınav,mülakat ve sağlık muayene süreci, Meslek safahatı,meslek safahatindeki terfi,ilerleme,sicil,yurtdışı görev,sağlık raporu,lisanüstü eğitim ve olağandışı tayinler ile,mesleki gelişim ve liyakat dışı safahat gelişmeleri, Hayatın olağan akışına uygun olmayan ,yabancı dil sınav notları,15 temmuz 2016 menfur darbe girişimi esnasındaki durumu ve tutumu, Hakkında ilgili cumhuriyet başsavcılığınca yürütülen soruşturma/kovuşturmalar kapsamında elde edilen bilgi,emare ve deliller, Emniyet genel müdürlüğü ve MİT Başkanlığı değerlendirmeleri, MASAK tespitleri,himmet,örgüte müzahir finans kurumlarına yönelik finans aktarımları, Eşi, çocukları veya yakınlarının FETÖ/PDY silahlı terör örgütü irtibat/iltisakına ait bilgiler ile KPSS şüphelisi olanlara dair bilgiler, Örgüt tarafından kullanılan sosyal iletişim ağ bilgileri, İtirafçı ifadeleri ve örgütün üyeleri ile irtibat yöntemleri) ile de doğrudan bir bağ ya da ilgi kurulmadan işlemin hukuka uygun olduğu tespitine varılmıştır. Sonuç olarak, istinaf kararında ilk derece mahkemesinde belirtilen gerekçelere değinilmediği gibi idarenin hakkımda tesis ettikleri işleme dayanak olarak gösterdiği gerekçelere de değinilmemiş,tüm bu hususlar verilen kararda tartışılmamış,bambaşka tespitlerde bulunularak (paylaştıkları tespitler davanın seyrine de etki edebilecek ciddi maddi hatalar içermektedir) sıfırdan yeni bir karar verilmiştir. Danıştay 10. Dairesi 10.11.1994 tarihli ve E:1993/1403, K:1994/5633 sayılı kararında; gerekçe ilkesinin, hem idareyi yaptığı işlemler ve hukuki yönleri konusunda daha doğru davranmaya iteceği hem de bireyin işlem nedeniyle izleyebileceği hukuki güzergâh hakkında daha bilinçli hareket etmesini sağlayacağı hususlarına işaret etmiştir. Anayasanın 141.maddesi “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” hükmünü amirdir. 6100 sayılı HMK 297.maddesi “Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri kapsar.” Kanun hükmü ile bu hususlar açıkça belirtilmiş ise de, iddia ve savunmalarım ve delillerim belirtilmeksizin ve değerlendirilmeksizin, tartışılmadan hüküm verilmiştir. Bu nedenle istinaf mahkemesi kararı açıkça usul ve yasaya aykırı olup kaldırılması gerekmektedir. 2.İSTİNAF KARARI CİDDİ MADDİ HATALAR İÇERMEKTEDİR.SAMİMİ BEYAN VE İFADELERİM ANLAM VE BAĞLAMLARINDAN KOPARILIP DEĞERLENDİRİLEREK HAKKIMDA OLUMSUZ HÜKÜM TESİS EDİLMİŞTİR. İstinaf mahkemesince verilen kararda, ara kararı veren ve de dosya üzerinde gerekli ilk incelemeleri yapan üye Hakim xxxxxxx; "Uyuşmazlıkta, davacı hakkındaki iddiaların, örgütle irtibat ve iltisakı için yeterli olmadığı, bu nedenle istinafa konu mahkeme kararı hukuka uygun olup istinaf isteminin reddi gerektiği görüşü ile çoğunluk kararına katılmıyorum." Şeklinde ifadeleri ile karşı oy kullanmıştır.Bu durumda kararda tam bir görüş birliği olmadığı,kararda aleyhime değerlendirme yapan başkan xxxxxxx ve diğer üye hakim xxxxxx’ın ; gerek polis ifademde,gerekse hakkımda idarece yapılan tahkikatta kayıt altına alınan ifademde olmayan ve net bir şekilde maddi hata içeren "Lisede ders çalışmak için bu yapının evlerine gittiğim,askeri okul ve sonrasında yapının sohbet toplantılarına katıldığım,2013 yılına kadar örgütle irtibatımın olduğunu ifade ettiğim" tespitlerine yer verdikleri görülmektedir. Adli yargılamam sonucu İstanbul xxx.Ağır Ceza Mahkemesin verdiği ve istinaf incelemesi sonucu kesinleşen beraat kararıma değinilmeği gibi,ardışık olarak arandığım iddaa olunan kişi hakkında mahkumiyet kararının verilmiş olmasını ve gerek adli yargılama sonucu verilen beraat kararımda, gerekse ilk idare mahkemesinin kararında lehime delil olarak kabul edilen hususlar aleyhime yorumlanarak kararda belirttikleri görülmektedir. Vermiş olduğum ifadelerden görüleceği üzere benim bahsekonu yapının elemanlarıyla iletişimim, Yargıtay içtihatleri ile de belirtildiği üzere;bunların gerçek yüzünün toplum tarafından bilinmediği,devlet ve mevcut hükümetlerce kabul gördükleri,meşru bir hareket alanı içerisinde hareket ettikleri zaman diliminde olmuştur.Detaylarını ilk idare mahkemesinde kurumun ilk savunmasına verdiğim cevapta ve de istinaf mahkemesine sunduğum ek beyan ve savunma dilekçesinde anlattığım üzere; Fen lisesi sınavlarına hazırlık yaptığım dönemde,henüz 14 yaşında(1994 senesi) ortaokul son sınıf öğrencisi iken(İstinaf mahkemesi kararında lise olarak belirtilmiş olup benim bu yönde bir beyanım bulunmamaktadır),istinaf mahkemesinin de kararında belirtildiği üzere eğitim saikiyle iletişimim olmuştur.Çocukluktan çıkıp yetişkin bir bireye dönüştüğüm süreçte seküler bir hayat tarzı yaşamam,namaz kılmayı bırakmam,öyle olmadığım halde kendimi dindar bir insan gibi gösterecek mizaçta olmamam nedeni ile henüz mesleğime başlamadan bu insanlarla iletişimi kestim.(1998 senesi) Benim bu kişilerle iletişimim müfredat derslerine çalışmak,hal hatır sormak,dini ve ahlaki konularda sohbetlerde bulunmaktan ibarettir.Burda bahsetmiş olduğum sohbet ifadesinden kastım gündelik hayatta da iki insanın arasında herhangi bir konuda kurabileceği iletişim olup istinaf mahkemesinin kararında bahsettiği örgütsel bir amacı ifade eden "sohbet toplantılarına katılmak" anlamına asla gelmemektedir. Bunun haricinde ki iletişimimde , ruhsal çöküntü yaşadığım,ahlaki ve manevi yönden toparlanma ihtiyacı hissettiğim bir dönemde,2012 senesinde; zaman zaman mesleğimiz gereği karsılaşmamız sonucu hal hatır sorma yönünde muhabbetimizin olduğu,sınavlara hazırlık yaptığım ortaokul üçüncü sınıftayken tanıştığım bir silah arkadaşımın daveti ile toplamda 4 saati geçmeyecek sekilde olmustur. Benim açımdan manevi ve ruhsal yönden yapılabilecek basit bir muhabbete denk gelen bu iletişimim, karşımdaki kişinin basit ve sığ bakış açısı nedeniyle her iki tarafın da birbirinden hoşlanmaması sonucunda son bulmuştur.Bir daha da bahsekonu yapının elemanları ile hiçbir iletişimim olmamıştır.İstinaf mahkemesince verilen kararda geçen ‘2013 yılına kadar bu yapıyla irtibatımın olduğunu beyan ettiğim’ cümlesi ile bahsekonu yapının elemanlarıyla o seneye kadar süreklilik arz eden bir iletişimim varmış anlamı yüklenmiş olup benim ifadelerimden asla böyle bir anlam çıkarılamaz. Zira 1998-2012 arası ve de sonrasında hiçbir iletişimim olmamıştır. Gerek polise gözaltındayken vermiş olduğum ifadelerimden,gerekse bilgime başvuracaklarını söyleyerek kurumum xxx Kuvetleri Komutanlığında yapılan idari tahkikatla kayıt altına alınan bilgi alma tutanağında geçen anlatımlarımdan, asla bahsekonu yapının örgütsel yönüne tanık olacak şekilde irtibat ya da iltisakım olduğu anlamı çıkarılamayacağı gibi; Sorulan soruların şablon sorular olması,bir çok soru sorulup,sorulan sorulara verdiğim cevapların kısmen ve kayıt altına alan kişinin kendi cümleleri ile kayıt altına alınması,tarafıma yaşatılan haksız travmatik süreç nedeni ile kendimi yeterince ifade edebilecek durumda olamamam sebepleriyle, anlam ve bağlam kopuklukları bulunmaktadır.(Ayrı başlık altında anlatacağım üzere idare en başından beri hasımane ve hukuk tanımaz bir tavırla hareket etmiştir.Adli yargılama sonucu verilen beraat kararımda haksız gözaltı süreci için tazminat talebinde bulunabileceğim açıkça belirtilmiştir.Açıkça hukuğa aykırı bu durumlar bende travmatik durumlar oluşturmuştur) Polise vermiş olduğum ifadede geçen hususlar ve xxxx Kuvvetleri Komutanlığınca hazırlanan Bilgi alma tutanağındaki anlatımlarım bu hususlar dikkate alınarak değerlendirilmelidir. İstinaf kararında belirtilen ‘askeri okul sınavlarına bu yapının elemanları tarafından yönlendirildiğim’ ifadeside kaleme alan kişilerin soruyu soruş şekli sonucu oluşmuş olup, hiçbir örgütsel mana ifade etmemekle beraber, yaşanan gerçek durum; Fen lisesi ve devlet parasız yatılı okulu sınavlarına hazırlık yaparken,henüz 14 yaşında bir ortaokul öğrencisi iken,askeri okul sınavlarına dair bilgimin olmaması ve ifadede geçen kişinin bunu alternatif bir fikir olarak sunması ,benimde çocukluk hayallerimden olan askerlik mesleğine bu sekilde ulaşabilecegimi fark ederek bu sınavlara girmeyi tercih etmemdir. BENİM BUNLARIN ÖRGÜT OLDUĞUNU BİLEREK,HİSSEDEREK VEYA ÖRGÜTSEL MANADA DEĞERLENDİRİLEBİLECEK BİR HAREKETİNE ŞAHİT OLACAK ŞEKİLDE HİÇBİR İLETİŞİMİM OLMAMIŞTIR. Ardışık olarak arandığım iddaa edilen kişi hakkında mahkumiyet kararı verilmiş olması, bahsekonu kişinin dava dosyası incelenmeden,istinaf mahkemesinin hakkımda verdiği kararın gerekçe kısmında gösterilerek,hakkımda tesis edilen haksız karar pekiştirilmiştir.Zira bahsekonu kişinin adli dava dosyası incelendiğinde görüleceği üzere 15 ardaşık araması,95 tanede tekil araması var olup bu aramalarada cevap verdiği görülecektir.Benim ise cevap dahi vermediğim sıfır saniyelik arama dışında hiçbir aramam bulunmamaktadır.İstinaf mahkemesince verilen kararda ifade edildiği şekliyle bunlarla 2013 senesine kadar devamlılık arz eden bir iletişimim olsa idi benimde birden çok daha fazla sayıda aramam olur ve de en azından bunların bir kısmını cevaplamış olurdum. İstinaf mahkemesince İYUK ve şeffaflık ilkesi yok sayılarak yargılama yapılmıştır. Halbuki idari işlem, idari makamların kamu gücü ve kudreti ile hareket ederek, kamu hukuku alanında yaptığı tek yanlı ve kesin, doğrudan uygulanabilir işlemdir. İdari işlemin en belirgin özelliği, ilgilinin isteğine bağlı olmaksızın, idarenin tek yanlı iradesi ile ilgilinin hukuksal durumuna etki yapabilmesidir. İdarenin, kişilerle olan ilişkilerinde sahip olduğu kamu gücü ve kudretini yanına alarak hareket etme üstünlük ve ayrıcalığı karşısında, kişilerin sahip olduğu tek güvence etkin bir yargısal denetimin varlığıdır. Söz konusu bu etkin yargısal denetim bu maalesef yok sayılmıştır.İstinaf mahkemesi kararı açıkça usul ve yasaya aykırı olup kaldırılması gerekmektedir. 3.İSTİNAF MAHKEMESİ KARARINDA BELİRTİLEN TÜM HUSUSLAR CEZA DAVASINDA İNCELENMİŞ OLUP HAKKIMDA OLUMSUZ BİR DEĞERLENDİRME YAPILMAMIŞTIR.CEZA YARGILAMASI SONUCUNDA KASTIMIN BULUNMADIĞI DEĞERLENDİRİLEN BEYAN VE İFADELERİMDEN DOLAYI İDARİ YARGININ KASTIMIN BULUNDUĞUNDAN BAHSETMESİ HUKUKEN MÜMKÜN DEĞİLDİR. İstinaf kararına dayanak gösterilen samimi beyan ve ifadelerim;adli yargılamamın yapıldığı İstanbul xx.Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davada, dosyada bulunan tüm delillerle bir bütün olarak değerlendirilmiş, hakkımda,bahsekonu Fetö/Pdy ile bunların örgüt olduğunu bilerek,kastımı içerecek şekilde,bunlarla aynı yöne bakacak şekilde, herhangi bir çıkar umarak,istinaf mahkemesinde ifade edildiği şekliyle 2013’e kadar süreklilik arz edecek şekilde iletişimim olduğu yönünde olumsuz olarak nitelendirilebilecek hiçbir değerlendirme yapılmamıştır. Benzer durumla alakalı olarak ceza davasından delil yetersizliği nedeniyle beraat eden ve ceza yargılamasına konu aynı eylemlerinden dolayı idari olarak ayırma işlemi yapılmasına karar verilen kamu görevlisinin, idari isleme karsı açtığı idari davanın reddine karar verilmesi üzerine yapılan bireysel başvuruda Anayasa Mahkemesi; “Ceza davası dışında fakat ceza davasına konu olan eylemler nedeniyle devam eden idari uyuşmazlıklarda, kişi hakkında beraat kararı verilmiş olmasına rağmen, bu karara esas teşkil eden yargılama sürecinde yer alan iddia kapsamındaki olaylara dayanılması ve bu şekilde beraat kararının sorgulanması masumiyet karinesi ile çelişir. Buna karşılık, idari uyuşmazlığın çözümüne esas teşkil etmesi bakımından, kişi beraat etmiş olsa dahi yargılanmış olması olgusundan veya buna ilişkin karardan söz edilmesi, kişinin suçlu muamelesi gördüğünden ve dolayısıyla masumiyet karinesinin ihlal edildiğinden söz edebilmek bakımından yeterli değildir. Bunun için kararın gerekçesinin bütün halinde dikkate alınması ve nihai kararın münhasıran kişinin yargılandığı ve sonuçta beraat ettiği fiillere dayanıp dayanmadığının incelenmesi gerekir. (Anayasa Mahkemesinin 13.6.2013 tarih ve 2012/665 numaralı bireysel başvuru kararı, Anayasa Mahkemesinin 12.11.2014 tarih ve 2013/1728 numaralı bireysel başvuru kararı, Anayasa Mahkemesinin 7.11.2013 tarih ve 2012/998 numaralı bireysel başvuru kararı) Ceza Mahkemesi Kararlarının Disiplin Hukuku Bakımından Bağlayıcılığı Sezgin HATİPOGLU 90 Danıştay Dergisi Yıl : 2016 Sayı : 141 ... AYIM kararının gerekçesinde, başvurucu hakkında yürütülen ve beraatle sonuçlanan yargılamalara ve beraat kararlarının gerekçelerine, bu kapsamdaki tanık beyanları ile yargılamaya konu suçların nitelik ve niceliklerine dayanılmış ve başvurucunun beraat ettiği fiilleri işledigi kabulünü içeren ifadelere yer verilmistir. Başvurucunun disiplin durumu değerlendirilirken,beraat kararlarına konu olan eylemler içinde yer aldığı kabul edilerek, disiplinsizlik durumu da bu kabule dayandırılmıştır. Bu çerçevede başvuruya konu kararın gerekçesinde yer alan ifadelerden, suçluluğu ilgili mahkeme kararlarıyla sabit olmayan başvurucunun bu eylemleri işlediği ve suçlu olduğu inancının yansıtıldığı görülmektedir. Dolayısıyla idarenin ayırma işleminin hukuka uygun olduğu sonucuna ulaşırken Mahkeme, başvurucunun disiplin durumunu ceza yargılamasından ayrı olarak disiplin hukuku ilkelerine göre değerlendirmemiş, aksine ceza mahkemesinin beraat kararının gerekçesine ve basvurucunun yargılandıgı fiilleri işlediği kabulüne dayanarak kararını vermiştir. Mahkemenin gerekçesinde kullandıgı ifadelerin basvurucunun masumiyet karinesine saygı ilkesiyle bağdaştığı söylenemez.” Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde, AYIM kararının gerekçesinde, başvurucu hakkındaki beraatle sonuçlanmıs olan ceza yargılamasına atıfta bulunuldugu ve suçluluğu mahkeme kararlarıyla sabit olmayan başvurucunun yargılamaya konu eylemleri işledigi ve suçlu olduğu inancının yansıtıldığı anlaşıldığından...” ifadelerine yer vererek basvurucunun Anayasa’nın 38.maddesinin dördüncü fıkrasında güvence altına alınan masumiyet karinesinin ihlal edildiğine karar vermistir. Anayasa Mahkemesinin yukarıda yer verilen kararına atıfta bulunan Danıstay İdari Dava Daireleri Kurulu (İDDK) da bir kararında, “... kişi hakkında delil yetersizligine dayalı dahi olsa, üzerine atılı suç nedeniyle beraat veya henüz yargılamaya başlanılmadan kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi durumunda, ceza yargılamasına konu eylemin gerçekleştirildiğinden hareketle tesis edilen idari işlemlerin yargısal denetiminde, ceza yargılamasına konu olan eylemin sübut bulduğu yönünde ya da bu eylemin "kasıtlı" gerçeklestirildiği seklinde bir kanaatten hareket edilerek karar verilmesi masumiyet karinesi ile bagdaşmayacak ve hukuken yerinde olmayacaktır. Zira, ceza yargılaması sonucunda kişinin "kastının bulunmadığının belirtildiği bir eylemde, İdare Mahkemesi'nin "kastının bulunduğuna" karar verebilmesi hukuken mümkün degildir. Sonuç alarak, ceza davası dışında fakat ceza davasına konu olan eylemler nedeniyle devam eden idari uyuşmazlıklarda, kişi hakkında beraat kararı verilmiş olmasına rağmen, beraat kararının sorgulanması masumiyet karinesi ile çelisir.” gerekçesine yer vererek aksi yöndeki Mahkeme kararının bozulmasına karar vermiştir. Anayasa ve danıştay kararları ışığında, masumiyet karinem ihlal edilerek tesis edilen istinaf mahkemesi kararı açıkça yasaya aykırı olup kaldırılması gerekmektedir. 4.İDARECE,İLTİSAK VE İRTİBAT KAVRAMI ÜZERİNE YAPILAN TANIMLAMALARA, KENDİ YAPMIŞ OLDUKLARI DEĞERLENDİRME VE OLUŞTURDUKLARI KRİTERLERİN HİÇ BİRİNE UYMADIĞIM AÇIKÇA ORTADA İKEN ALEYHİME İŞLEM TESİS EDİLMİŞTİR. Hakkımda kesinleşmiş beraat kararı olmasına rağmen, bahse konu örgütle nasıl ve ne şekilde irtibatlı olduğum hususu ortaya konulmadan FETÖ/PDY Terör Örgütüne irtibatım/iltisakım olduğu iddialarıyla, hiçbir somut delil ve gerekçeye dayanmaksızın tamamen ön yargılı ve peşin hüküm kurularak adeta keyfi hareket edilerek, kamu görevinden çıkarıldım. Bahse konu kamu görevinden çıkarma işlemi ile insan hakları ve temel hukuk kuralları açıkça ihlal edilmiştir. Bu karar Anayasamızda yer alan hukuk devleti ilkesine, temel hakların korunmasına ilişkin maddelerde yer alan düzenlemelere ve AİHS’ ne açıkça aykırıdır. İltisak; yani yapışıkmış gibi birlikte hareket etme, gönüllü şekilde tâbi olma, aynı yöne bakma, olayları aynı bakış açısıyla değerlendirme, eylemlerini bir grubun, örgütün ya da yapının işaretleri, talimatları, yönlendirmelerine göre geliştirme ve bunu yaparken dünyevî ya da uhrevî faydalar umma hali İrtibat; yani bir çıkar ilişkisi nedeniyle gönüllü veya gönülsüz kendi davranışlarını bireysel iletişim yoluyla ya da yazılı ve görsel basın, sosyal medya paylaşımları üzerinden gelen mesajları dikkate alarak belirleme hali olarak değerlendirilmektedir. İdarenin yapmış oldukları işleme gerekçe olarak sayın mahkemelere sundukları TESPİT VE DEĞERLENDİRMELERE karşılık gelen cevaplarım incelendiğinde;bahsekonu FETÖ/PDY ile irtibat ya da iltisakımın olmadığı açıkça ortadadır. 1. İdare, Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu subay ve astsubayların görev ve sorumlulukları, 926 sayılı TSK Personel Kanununun 4’üncü maddesine atfen; a.211 sayılı TSK İç Hizmet Kanununda 39’uncu maddesinde; Cumhuriyete sadakat, vatanını sevmek, iyi ahlaklı olmak, üste itaat, hizmetin yapılmasında sebat ve gayret, cesaret ve atılganlık, icabında hayatım hiçe saymak, bütün silah arkadaşları ile iyi geçinmek, birbirlerine yardım, intizam severlik, yapılması men edilen şeylerden kaçınmak, sıhhatini korumak, sır saklamak her askerin esas vazifesidir tanımlamasını paylaşmıştır. Meslek hayatımın hiçbir anında buradaki tanımlamanın dışında kalabilecek hal ya da hareketim olmamıştır. b.‘‘TSK İç Hizmet Yönetmeliğinin 86‘inci maddesinde her askerde bulunması lâzım gelen ahlaki ve manevi vasıflar şunlardır: Cumhuriyete, Yurda ve Millete karşı sevgi ve bağlılık, Cumhuriyet, Yurt, Millet; askerin mukaddesatındandır. Bunlara içerden ve dışardan vaki olacak her türlü tecavüzü karşılamak, def etmek ve lüzumunda bu uğurda hayatını fedadan çekinmemek her askerin borcudur şeklinde düzenlenmiş olup asker şahısların asli görevlerinin başında Anayasanın Başlangıç ve Genel Esaslar kısmında tanımlanan Türkiye Cumhuriyeti’nin temel ve değiştirilemez niteliklerine bağlılık ve sadakat unsurunun geldiğini açık bir şekilde ortaya koyulmaktadır’’ denmiştir. Aidiyetim, sadakatim daima devletime, milletime ve de kurumum Türk Silahlı Kuvvetlerine olmuştur. 2. İdarenin ‘‘FETÖ/PDY gibi silahlı bir terör örgütünün iddianamelere de yansıyan “gizlilik” esasına dayalı yapısı, yapıyla bağlantılı olan kişilerin bu esasa uygun olarak kendileri ile yapı arasındaki bağı açıkça ifade etmemeleri, bunun ötesinde bu yapı İle bağlarını ortaya koyacak hal ve davranışlardan özellikle kaçınmaları gibi hususlar dikkate alındığında, yapı ile bir şekilde bağlantılı olan kişilerle yapı arasındaki bağın somut bilgi ve belgelerle ortaya konulmasının oldukça güç olması bir arada değerlendirildiğinde; madde metninde somut olarak tespit şartı konulmamış olması anlamlı hale gelmektedir’’ denilmiştir. Ben yapılan soruşturmaların her aşamasında bahsekonu yapı ile ilgili olabilecek tüm bildiklerimi açıkça paylaştım. 3 . ‘‘Terör örgütleri veya Milli Güvenlik Kurulunca devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplar ile personel arasındaki bağın “sübut’’ derecesinde ortaya konulması zorunlu olmayıp, böyle bir bağın yetkili makam tarafından değerlendirmesi yeterli olacaktır. Buradaki değerlendirme yetkili makamda oluşacak bir “kanaati’’ ifade eder’’ denilmiştir. Yetkili makamın yaptığı objektif olmayan, delillerle desteklenmeyen,keyfiyet içeren değerlendirme hukuken yalnız başına asla yeterli olamaz. Yaptıkları değerlendirmelerde anayasanın bağlayıcı hükümlerine aykırı hareket edemezler. Suçun şahsiliği ilkesi gereğince benim hangi hal ve fiilimle bahse konu FETÖ/PDY ile irtibatımın ya da iltisakımın olduğunu şüpheye yer bırakmayacak şekilde delillendirmeleri gerekir. 4.‘‘Milli Güvenlik Kurulu Kararları, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin güncel ve somut bîr “milli güvenlik ve beka sorunu” ile karşı karşıya olduğunu ortaya koymuş ve tüm kamu kurumlarına, FETÖ/PDY İle etkin bir mücadele yapılması sorumluluğunu yüklemiş’’ denilmiştir. Hakkımda olumsuz tek bir tanık ifadesi olmamasına, yaşadığım adli süreçte hakkımda yapılan son derece detaylı incelemelere karşı hiçbir somut delil bulunmamasına rağmen; ta çocukluğuma kadar giderek bahse konu FETÖ/PDY ile alakalı olabilecek kişi bilgilerini yapılan soruşturmalarda açıkça paylaştım.Bu bilgileri paylaşmamdaki amacım, bu kişilerin eğer varsa FETÖ/PDY ile ilişkileri ve karıştıkları suçlar ortaya çıkarılması içindi. Bu halimle FETÖ/PDY ile yapılan mücadeleye katkı sağladım ve bir asker olarak üzerime düşen görevi yerine getirdim. 5. İdare tarafından ‘‘örgütün alışılmadık yöntem ve hareket tarzları, bir istihbarat örgütü ciddiyetinde uyguladığı gizlilik tedbirleri ve tüm bürokrasideki yoğun mevcudiyeti; Örgütle mücadele ve örgüt mensuplarının tespiti için derinlemesine araştırmalara ve analizlere dayanan yeni bir konseptin ortaya konulması mecburiyetini doğurduğunu,15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleşen menfur darbe girişimi sonrası FETÖ/PDY mensubiyeti kesinlik kazanan darbeci amiral, subay, astsubay ve diğer personelin eğitim, meslek ve sosyal yaşamları dilimlere ayrılarak analiz edilmiş, itirafçı ifadeleri ile birlikte değerlendirildiğini,Emniyet Genel Müdürlüğü ve diğer kamu kurumlarının FETÖ/PDY yapılanmasına dair tespitlerinden de istifade edildiğini ve ortak noktalar belirlenerek kriterler tespit ettiklerini,Bu şekilde söz konusu örgüte mensubiyeti/iltisakı/irtibatı bulunan kişilerin tespitinin, yanı sıra, bulunmayan personelin zarar görmesinin engellenmesi de amaçlandığını, sübjektif kanaat ve değerlendirmelerden uzak, objektif kriterlerle değerlendirme yapılmasının esas alındığını,Bu doğrultuda Deniz Kuvvetleri Komutanlığı personelinin durumunu değerlendirmek, FETÖ/PDY ile mücadelenin sistematik bir biçimde merkezi olarak yürütülmesini sağlamak ve hukuk kuralları çerçevesinde gerekli İdarî tedbirleri tespit etmek amacıyla Personel Adli ve İdari Takip Uygulaması (PAITU) adlı değerlendirme sisteminin geliştirildiği’’ söylenmiştir. Geliştirdiklerini sistemle alakalı Sayın mahkemeye şu kriterler sunulmuştur; a.‘‘Muvazzaf/emekli personel ve yakınlarına ilişkin bilgilerin değerlendirildiği’’ söylenmiştir. Anayasamızın suçun şahsiliği ilkesi gereği, yakınlarıma ilişkin bilgilere dayanarak hakkımda değerlendirme yapılması açıkça hukuka aykırıdır. Ayrıca herhangi bir yakınımın FETÖ/PDY ile hiçbir alakası yoktur. b.‘‘FETÖ/PDY Silahlı Terör örgütü üyeliği kapsamında Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 26.09.2017 tarihli ve 2017/956 Esas, 2017/370 Karar sayılı karan ile onanarak kesinleşen Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 24.04.2017 tarihli ve 2015/3 Esas, 2017/3 Karar sayılı kararıyla da kesin delil olarak kabul edilen ve örgütün haberleşme maksadıyla kullandığı “ByLock” programı kullanıcılarını tespit etmek maksadıyla emekli personel dahil tüm personelin üzerine kayıtlı telefon numaraları Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığında teşkil edilen ve kamuoyunda “ByLock Arama Motoru” olarak bilinen veri tabanında kontrol edildiği’’ belirtilmiştir. ByLock dahil FETÖ/PDY tarafından kullanılan hiçbir haberleşme programını indirmedim ve kullanmadım. c.‘‘Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Personelinin varsa FETÖ/PDY ile irtibatlı/iltisaklı olduğu gerekçesiyle kamu görevinden çıkarılmış yakınlarının tespit edildiği’’ söylenmiştir. Benim böyle bir yakınım yoktur. ç. ‘‘Muvazzaf/emekli Deniz Kuvvetleri Komutanlığı personeline ait; (1) Askeri okullara giriş yazılı sınav ve mülakat sonuçlarının (2) Askeri okul eğitim kayıtlarının (3) Kuvvet/kendi nam ve hesabına lisans, yurtiçi/yurtdışı yüksek lisans ve doktora teftik ve eğitim geçmişlerinin (4) Yüksek lisans/doktora tez danışmanı bilgilerinin (5) Harp Akademileri, Komuta ve Karargâh Subaylığı (KOMKARSU), statü geçiş (astsubaylıktan subaylığa geçiş), Astsubay Üst Karargâh Hizmetleri Eğitimi (AÜKHE) sınav, tefrik ve eğitim geçmişlerinin (6) Dış kaynaktan muvazzaf/sözleşmeli subay temin yazılı sınav, mülakat ve tefrik geçmişlerinin (7) Özel ihtisas (pilotaj, denizaltı, sualtı taarruz, sualtı savunma, birinci sınıf dalgıç, özel kuvvetler vb.) tefrik ve eğitim geçmişlerinin incelendiği’’ Askeri okul sınavını bileğimin hakkıyla kazandım,mülakatlarda bana herhangi bir tolerans sağlanmadı,eğitim kayıtlarımla ilgili varsa benim bilmediğim bir sıkıntılı durum bunu sayın mahkeme heyetine sunmaları gerekerdi.Yüksek lisans yada doktoram yoktur.Bahsettikleri diğer hususlarında benimle alakası yoktur. Sadece mesleğimin başında PKK ile yapılan mücadeleye katkı sağlamak amacıyla katıldığım özel kuvvetler geçmişim vardır.Özel Kuvetler K.lığına'da gerekli bedensel testlerden geçerek kimsenin toleransı ve yardımı olmadan katıldım. (8) ‘‘Tasarruf Mevduatları Sigorta Fonundan alınan Asya Katılım Bankası A.Ş’ye ilişkin verilerin analiz edilmesi neticesinde personelin Asya Katılım Bankası A.Ş. işlemleri, FETÖ/PDY’ye müzahir yayın abonelikleri, FETÖ/PDY’ye müzahir dernek ve vakıflara yaptıkları bağışlar, FETÖ/PDY’ye müzahir öğretim bilgileri (özellikle dershane bilgileri) tespit edildiği’’ söylenmiştir. Hakkımda yürütülen ceza davasında Bank Asya’da hesabımın olmadığı, FETÖ/PDY’ye müzahir yayınlara abone olmadığım, dernek ve vakıflarına üye olmadığım, dershaneye kaydımın olmadığı ortaya konulmuştur. (9) ‘‘Personelin yabancı dil (KPDS/YDS ve Genel Dil) sınav notları incelenerek notlar arasındaki anormalliklerin tespiti için analiz yapıldığı’’ söylenmiştir Yabancı dilim maalesef hiçbir zaman iyi olmadı. (10) ‘‘FETÖ/PDY mensubiyeti/iltisakı/irtibatı nedeni ile kamu görevinden çıkarılmış Deniz Kuvvetleri Komutanlığı personelinin vermiş olduğu sicil kayıtları incelenerek sicil analizi yapıldığı’’ iddia edilmiştir. Türk Silahlı Kuvvetleri personeline her yıl 3 tane farklı sicil amiri tarafından sicil notu verilmektedir. Bu durumda benim 22 yıllık meslek hayatımda 66 tane sicil notu aldığım gerçeği ortaya çıkar. 22 yıllık hayatımda bana 66 defa sicil veren amirlerim arasından hangilerinin FETÖ/PDY iltisaklı olduklarını bilmiyorum. İdare bana bu konuda herhangi bir bilgi vermedi.Ancak meslek hayatım boyunca kendi isteğim ve tercihim olmamasına rağmen,iş yükünün ağır olduğu Harp Filo Komutanlığı gemilerinde icra ettiğim yoğun görevlendirmelere ve de yaptığım kara görevlerinde dört farklı branşı yedekleyecek şekilde yaptığım gayretli çalışmalarıma rağmen sicilim hiçbir zaman iyi olmadı. Bir sene devre kaybıyım ve sicilen kaybettiğim devrenin sonlarındayım. 22 yıllık meslek hayatım boyunca aldığım tüm sicillerimin değerlendirilmesi halinde, FETÖ/PDY iltisaklı amirlerim tarafından desteklenmediğim açıkça ortaya çıkacaktır. Bu paylaşmış oldukları değerlendirme ve kriterler haricinde benim özelimde tespit ettiklerini iddaa ettikleri hususlar olarakta; a) Bilgime başvuracaklarını söyleyerek yürüttükleri tahkikatta kaleme aldıkları ve benimle paylaşmadıkları samimi beyan ve ifadelerimi, b) Savcılık iddaanamesinde geçen ve açıkça yanlış değerlendirmelerden oluşan ve görülen ceza davasında kabul görmeyen hususları, c) Gerek adli yargılama sürecinde,gerekse ilk idare mahkemesinde tüm dosya kapsamı ve ifadelerim ile bir bütün olarak değerlendirilip lehime delil olarak gösterilen,bahsekonu yapının elemanları tarafından kendi aralarına kazandıramadıkları kişileri listeledikleri listede adımın bulunuyor olması hususunu, d) İstanbul 22.Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davada beraatla sonuçlanan,sayın savcının istinafa başvurması sonucu beraat kararımın kesinleştiği ve dosyanın kapatıldığı yargı sürecinin yürütülüyor olmasını, e) Verilen kararın CMK 233-2-e maddesinden verilmesi hususlarını paylaşmışlar. Hakkımda paylaştıkları bu hususların neden hukuki olmadıklarını önceki maddelerde anlattım. İdarenin hakkımda tesis ettiği kamu görevinden çıkarma işleminin sebebi olarak gösterdiği bu kriterlerin, değerlendirmelerin hiçbirine uymadığım açıkça ortadadır. Bu nedenle istinaf mahkemesi kararı açıkça usul ve yasaya aykırı olup kaldırılması gerekmektedir. 5.İDARİ İŞLEM SEBEP, KONU, AMAÇ VE ŞEKİL UNSURLARI BAKIMINDAN SAKAT OLUP HUKUKA AYKIRIDIR. İdari işlemlerde sebep; idarenin, idari işlemi yapma gerekçesi, idari işlemi yaparken hangi kamusal hizmet veya gerekliliği göz önüne alarak işlem yaptığıdır. İşlem takdir yetkisinin kullanımına dayalı olsa bile sebepsiz yapılamaz. Çünkü, sebebi olmayan idari işlemin kamu yararına olup olmadığı denetlenemez. İdari işlemin dayandığı sebep hukuka ve idarenin açıkladığı sebepler gerçeğe aykırı ise idari mahkemeler işlemin iptali kararı verir. Somut olayda İdarenin talebi reddetme gerekçesi kanunda talebime karşılık hüküm bulunmadığı iddiasıdır. Halbuki maddi vakıalar ve dayanakları dava açılış dilekçemde tek tek sayılmıştır. Bu gerekçelerim görmezden gelinmiş yalnızca tebligat ve şufa hakkına indirgenmiş ve tarafıma elverişli bir sebep sunulmamıştır. Kaldı ki Kanunda açıkça belirtilmeyen sebeplerde, idarenin gösterdiği sebebin, o işlemi gerçekleştirmeye mahiyeti itibariyle uygun düşmemesi halinde de işlem hukuka aykırı olur. İdari işlemin konusu; o idari işlemin meydana getireceği hukuki neticedir. Kanunda sebebin açıkça gösterilmesi ve gösterilen sebebinde gerçekleşmesine rağmen idarenin, o sebebe uygun işlem yapmaması ve yanlış işlem yapması haline hukuka aykırılık vardır. Kazanılmış haklara aykırı olarak yapılan işlemler hukuka aykırıdır. İDARİ İŞLEMİN AMACI KAMU YARARIDIR. HAKKIMDA TESİS EDİLEN İDARİ İŞLEMİN HUKUKA UYGUN HERHANGİ BİR YANI BULUNMAMAKTADIR. BİR DEVLET PERSONELİ OLARAK SAHİP OLDUĞUM ÖZLÜK VE MALİ HAKLARIMIN ELİMDEN ALINMASINDA KAMU YARARI OLDUĞUNA KANAAT GETİRİLMESİNE ELVERİŞLİ DOSYADA TEK BİR SOMUT DELİL DAHİ BULUNMAMAKTADIR. İDARENİN SALT TAKDİR YETKİSİNİ GENİŞ YORUMLAYARAK,İLTİSAK KAVRAMININ İÇİNE BÜTÜN ZAMANLARI KAPSAYACAK BİR İLETİŞİM AĞINI DAHİL ETMEK SURETİYLE, KAMU GÜCÜNÜ KULLANMASI HUKUK DEVLETİ İLKESİNE AYKIRIDIR. 6.DANIŞTAY DAİRELERİNCE İÇTİHAT METNİ OLARAK VERİLEN EMSAL KARARLARDAN GÖRÜLECEĞİ ÜZERE SAMİMİ BEYAN VE İFADELERİM İLTİSAK VE İRTİBAT OLARAK DEĞERLENDİRİLEMEZ. Danıştay 5.Daire Başkanlığı 2021/11490 E.2022/3804 K. İçtihat metni olarak vermiş olduğu kararında; Kararın içeriği gerekçeli olarak yayınlanmamakla birlikte,temyize başvuran idarenin Jandarma Komutanlığı bünyesinde görev yapmakta olan davalı asker kişi hakkında 375 KHK kapsamında yapmış oldukları kamu görevinden çıkarma işlemine; "Dava konusu işlemin Anayasa ve mevzuat hükümlerine uygun olarak tesis edildiği, davacı hakkında yürütülen soruşturmada temin edilen bilgi ve belgeler ile davacının FETÖ/PDY terör örgütüne ait evlerde kaldığına dair itirafı ve bu yöndeki ikrarı birlikte değerlendirildiğinde kamu görevinden çıkarma işleminin kamu yararının bir gereği olduğu belirtilerek Bölge İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiğini" şeklinde itiraz etmişlerdir. Davacı idarenin iddialarına karşılık 2557 İYUK 49.md.kapsamında belirtilen nedenlerin varlığı olmadığı nedeni ile temyiz isteminin reddine karar verilmiştir. Karar gerekçeli yayınlanmadığı için, içeriğini tam olarak inceleyememekle beraber,eğitim saikiyle,bahsekonu yapının örgütsel yönününe şahit olmadan iletişime geçmiş olmanın irtibat-iltisak olarak değerlendirilemeyeceği yönünde karar verildiği açıkça ortadadır. Yine Danıştay 5. Daire Başkanlığı 2018/2667 E. , 2021/4211 K. İçtihat metni olarak vermiş olduğu kararında;(667 Sayılı KHK ile görevinden çıkarılan bir hakimimiz ) " ID numaralı bylock tespit ve değerlendirme tutanağı, davacının üniversite döneminde dershaneye gittiğine, çocuklarını örgüte ait okullarda okuttuğuna, okul taksitlerini Bank Asya üzerinden ödediğine, savcılar olarak Mozambik'te iftar verdiklerine ve 2014 HSK seçimlerinde A.N.G.'nin kendisini adliyede ziyarete geldiğine ilişkin beyanı, örgüt ile iltisaklı kişilerle pek çok telefon görüşmesi gerçekleştirdiğine dair HTS kayıtları, soruşturmasının bulunması ve ardışık arama olarak değerlendirilen rapor, davacının örgüt ile iltisaklı ve irtibatlı olduğuna dair delil olarak ileri sürülmüş ise de; ByLock Tespit ve Değerlendirme Tutanağında gerçek kullanıcının M.M. olduğunun değerlendirilmesi ve davacının yargılandığı ....... Ağır Ceza Mahkemesinin ...tarih ve E:..., K:...sayılı kararında "..." ID numaralı bylock kullanıcısının sanık (davacı) olmadığının, M.M.'nin olduğunun tespit edildiği, üniversite döneminde başka dershane olmadığı için anılan dershaneye gittiğini, kendisi ve eşinin çalışması nedeniyle %25 indirim yapan ve saat 18.30'a kadar çocuklarını alabilecekleri ikametlerine yakın okula kayıt işlemini yaptırdıklarını, okul idaresinin zorunlu kılması nedeniyle okul taksitlerini ödemek için Bank Asya ile kredi kartı sözleşmesi imzaladıklarını, savcılar olarak Mozambik'te iftar verdiklerini,hayır işi için para verdiğini ve 2014 yılı HSK seçimlerinde A.N.G.'nin kendisini adliyede ziyarete geldiğini ceza soruşturmasındaki ifadesinde samimi şekilde beyan eden davacının samimi ikrarının aksini ortaya koyacak somut bir delilin davalı idare tarafından sunulmadığı, davacı hakkında disiplin soruşturması bulunduğu beyan edilmiş ise de, davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile iltisakı ve irtibatına ilişkin varsa elde edilen bilgi ve belgelerin neler olduğunun ortaya konulmadığı, HTS kayıtları hususunda belirli bir periyot veya yoğunluk tespiti yapılmaksızın, yalnızca FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olma suçundan hakkında soruşturma yürütülen kişilerle telefon görüşmelerinin bulunulduğunun iddia edildiği, ardışık arama olarak değerlendirilen raporun sunulduğu görülmüş ise de, arama kayıtlarının örgütsel mahiyetli olduğunun somut olarak ortaya konulamadığı anlaşılmakla, sunulan delillerin davacının iltisakı veya irtibatını ortaya koyacak yeterlilikte ve nitelikte olmadığı sonucuna varılmıştır. Bu durumda; örgütle irtibat ya da iltisaklı olduğu tespit edilemeyen davacı hakkında tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.'' Tespitlerine yer vererek,kamu görevinden çıkarılma işleminin iptali yönünde karar verilmiştir.Verilen karar incelendiğinde görüleceği üzere; bahsekonu yapının elemanlarıyla,yapının örgütsel yönünü bilmeden eğitimsel ya da inançsal nedenlerle iletişime girmiş olmak,Yargıtay içtihatleri yönünden delil olarak kabul görmeyen aramaların varlığından bahsederek,sırf kişinin vermiş olduğu samimi beyan ve ifadelerine dayanılarak,verilmiş beyan ve ifadelerin aksini ortaya koyacak somut bilgi ya da belge sunmadan kişinin bahsekonu yapıyla irtibat ya da iltisaklı olduğundan bahsedilemez. İdari işlemler, önceden belirlenmiş kurallar doğrultusunda somut maddi olayların kurallara uygulanması sonucunda tesis edilmektedir. Kişisel, sübjektif ve tahmine dayalı “kanaat” bildiren ifadeler objektif nitelikte olmadığından idari işlemin dayanağı olamazlar. Aşağıda belirtilen Danıştay kararlarından görüleceği üzere, bir işlemin tesis edilmesi ancak ve ancak somut bilgi ve belgelere dayalı olması gerekir. Danıştay 5. Dairesinin E:2019/3717, K:2021/3583 sayılı kararında; kamu görevinden çıkarılma işlemine dayanak teşkil eden kurum kanaati veya değerlendirmesinin SOMUT bilgi ve belgelerle desteklenmesi gerektiği belirtilmiştir. Danıştay 10. Dairesinin E:2018/5508, K:2020/5449 sayılı kararında; terör örgütü ile irtibatlı ve iltisaklı olunduğuna dair tespit SOMUT bilgi ve belgelerle desteklenmesi gerektiği belirtilmiştir. Nitekim Venedik Komisyonu, görevden uzaklaştırmaları veya görevden almaları meşru kılmak için gereken bağlantının anlamlı olması gerektiğini belirtmiş, masum ve tesadüfi bağlantıların hariç tutulması gerektiğinin altını çizmiştir. Görevden almaya, ancak kamu görevlisinin demokratik yasal düzene sadakatinde objektif olarak ciddi şüphe uyandıracak bir şekilde hareket ettiğini açıkça gösteren fiili unsurlar kombinasyonuna dayanarak hükmedilebileceği tespit ve değerlendirmesinde bulunmuştur. Samimi beyan ve ifadelerimin aksini ispat edecek hiçbir somut belge yada bilgi konulmadan aleyhime verilen istinaf mahkemesi kararı, danıştayın emsal kararlarına aykırı olup kaldırılması gerekmektedir. 7.İDARE TARAFINDAN İHRAÇ EDİLME SÜRECİM,İDARENİN AMATÖR, HASIMANE VE KEYFİ TUTUMU İdarenin ilk olarak bana verdikleri savunmanın sonuç kısmında aceleci ve haksız bir karara imza atmamaları için adli yargılama sürecimi beklemelerini özellikle talep ettim. İsteğimi dikkate almadılar.Adli yargılama sürecim istinaf dahil bir yıl kadar sürmüştür.Altı aylık geçici olarak görevden ayırma tedbiri uygulayarak, hakkımda hiçbir somutlaştırma yapmadan,kendi yaptıkları analiz ve değerlendirmeleri benimle paylaşmayıp bana savunma hakkı vermeden (Bu durum bana verdikleri savunma ve beni ihraç etmek için sayın mahkemeye sundukları tespit ve değerlendirmeler incelendiginde net bir sekilde görülecektir) hakkımda kamu görevinden çıkarılma işlemi tesis edilmiştir.Bu işleme dayanak gösterilen 375 nolu KHK’da görüleceği üzere açık yada geçici olarak görevden uzaklaştırma süreleri bir yıldır.Yargılamanın uzadığı durumlarda bir yıl daha uzatılabilir. Hakkkımda kamu görevinden çıkarılma islemini tesis edilmesi sürecinde idari tahkikat yapanların herhangi bir hukuk eğitimi yoktur ve de bahsekonu terör yargılamaları doğrultusunda hiçbir uzmanlıkları yoktur. İdari tahkikat yaparken ve ifade alma süreçlerinde 6413 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri disiplin kanunu hükümlerine açıkça aykırı hareket etmişlerdir. Disiplinsizliğin oluşması ve disiplin cezalarının niteliğibaşlıklıMADDE 4 : (1) Disiplinsizlik; bu Kanunda ayrıca hüküm bulunmayan hâllerde, kasten veya taksirle işlenebilir. Takdir hakkının kullanımı MADDE 6 : (1) Bu Kanunla disiplin cezası vermeye yetkilendirilmiş kişi ve kurullar, disiplin cezası uygulanması ile ilgili takdir haklarını ölçülü, adaletli ve hakkaniyetli bir şekilde kullanırlar. (2) Takdir hakkı mutlaka gerekçeli olarak kullanılır. (3) Takdir hakkı kullanılırken;d) Disiplinsizlik yapan personelin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığı, Yapılacak tahkikat usulü MADDE 37: (3) Dosyanın disiplin kurulunda görüşülmesine teşkilatında disiplin kurulu kurulan komutan veya askeri kurum amirinin onayıyla karar verilmesi hâlinde; disiplinsizlik yapan personele, hakkında iddia olunan hususlar, dosyanın disiplin kurulunda görüşülmesinden önce disiplin subayı tarafından hazırlanacak bir yazı ile bildirilir.(Yapılan tahkikatta bilgime başvuracakları söylendi.tarafıma herhangi bir suç isnat edilmedi.Tarafımla ilgili iddda olunan hususlarla ilgili bir yazı verilmedi.Tutanak altına aldıkları ifadelerim dahi verilmedi.) (5) Disiplin kuruluna sevk edilen personel; tahkikatın gizliliğini, üçüncü şahıs ve makamların özel bilgileri ile şeref, haysiyet ve güvenliğini, gizli ve özel nitelikteki bilgileri korumaya yönelik olanların dışındaki soruşturma evrakının tamamını inceleme, tanık dinletme ve disiplin kurulunda sözlü veya yazılı olarak savunma yapma hakkına sahiptir. Savunma hakkı MADDE 40 ; (1) Bu Kanunun 13 üncü maddesinin altıncı fıkrasında düzenlenen istisna haricinde disiplin amirleri veya disiplin kurulları tarafından savunma alınmadan disiplin cezası verilemez. Kamu görevinden ayırmadan önce tarafıma verilen savunmada mahkemeye sundukları tespit ve değerlendirmelerde geçen hususlar benimle paylaşılmamıştır. Paylaştığım maddelerdeki altı çizili usullerin tamamına aykırı hareket ettiler. İdari tahkikatı yapan kişilerin hiçbiri 22 sene asker olarak hizmet ettiğim süreçte hiçbir birlikte benimle beraber görev yapmamışlardır.Benimle beraber görev yapan 22 sene boyunca bana sicil veren hiçbir amirimden yada beraber mesai yaptığım silah arkadaşlarımdan herhangi bir görüş almamışlardır.Dolayısıyla somut bir delile dayanmadan yada kendi oluşturdukları kriterlerin hiçbirine uymamama rağmen kanaat kullanarak hakkımda tesis ettikleri işlem hukuken asla kabul edilemez. Ellerinde tek bir tanık ifadesi ya da somut bir delil olmamasına ,kendi oluşturdukları kriterlerin hiçbirine uymamama rağmen,benim özelimde anayasamızda çerçevesi çizilen din,vicdan,düşünce ve kanaat hürriyeti kapsamında kalan,Hain darbe girişiminden sonra FETÖ/PDY ile yapılan etkin mücadele kapsamında değerlendirilmesi gereken paylaştığım bilgileri hasımane bir şekilde keyfi ve de amatörce kullanmışlardır. Adli yargılama sonucu aldığım beraat kararını ve dosya kapsamındaki bilgileri son derece ve detaylı bir sekilde dilekçe ile paylaşmama rağmen dikkate almamışlardır.İdari dava açılış dilekçemde yaptıkları haksız ihraç kararının anayasamıza aykırılıklarını detaylarıyla anlatmama ve de sayın mahkemece bu hususlarla ilgili cevap istenmesine rağmen herhangi bir cevap verilmedi.Ayrıca idari mahkemece göreve iade kararım verilmesine rağmen,atamamı kanunda öngörülen bir ay içerisinde yapmamışlardır.Karar sonrası askerlik mesleğime geri dönmem gerekirken hukukdışı bir şekilde tayinimi memur olarak yapmışlardır.İdare tarafından aleyhte mahkeme kararı olmasına rağmen,terör örgütü irtibatlısı yada iltisaklısı olarak muamele görüyorum,su an atamamın yapıldığı birlikte benimle benzer durumda olupta mahkeme kararlarıyla göreve iade kararı alanlar için izole bir alan oluşturulmuş olup birlik içinde daha önce farklı birliklerde görev yaptığımız insanlara bizimle birlik içinde görüşmemeleri için bazı tedbir ve yasaklamalar getirilmiştir.Mesleki tecrübe ve kariyerlerimizden faydalanılmamakta,hiçbir iş verilmemekte,birlik içi bilgisayarlara erişim izni verilmemekte,birlik içi yemekhanenin kullanımı,birlik içine cep telefonu sokmamız yasaklanmış olup,kendi özlük ve yaşadığımız süreçlerdeki sıkıntılarla ilgili talep dilekçelerimize verilen cevaplar dahi tarafımıza verilmemektedir.Sadece tebliğ ettiriliyor.Siz mahkemeye verin,mahkeme bizden istesin denilmektedir. 8.YAŞADIĞIM HAKSIZ İHRAÇ SÜRECİNCE UĞRADIĞIM HAK İHLALLERİ a) Özel Yaşama, Aile Yaşamına, Konut ve Haberleşmeye Saygı Hakkı İhlali(Anayasa'nın 20, 21 ve 22. maddeleri ile AİHS'in 8. maddesi) KHK ile kamu görevinden çıkarılmam sonucunda hem mesleğimi, hem de kamu görevi kapsamında sayılan tüm görevleri ve de mesleki kariyerim boyunca edindiğim kazanımlarla ilgili sivil gemilerde çalışabilme ya da kendi yeterliliğim doğrultusunda iş bulabilme hakkım elimden alınmıştır. Bu husus açıkça Anayasa’ya aykırı olup, özel hayata saygı hakkının ihlalidir. Nitekim Anayasa Mahkemesi 2018/28616 nolu başvuruda 17.11.2021 tarihinde verdiği kararda, kesinleşmiş mahkumiyet kararı alan başvurucunun, belirli bir yer ve süre sınırı olmaksızın bir daha hekimlik yapamaması sonucunu doğuran yaptırım AYM’ce “orantısız” bulunmuştur. Bu nedenle hekimlik mesleğindeki hak ve yetkilerini kullanmaktan ömür boyu yasaklanmasını özel hayata saygı hakkının ihlali olarak değerlendirmiştir. b) Dava konusu işlemin gerekçeleri tebliğ edilmeyerek,savunma hakkım,dolayısıyla adil yargılanma ve etkili başvuru haklarım ihlal edilmiştir. Bu anlamda Anayasamızın 38. maddesi ile AİHS’nin 6. ve 13. maddeleri ihlal edilmiştir. Anayasanın 15. maddesine göre, masumiyet karinesinden yararlanma hakkı, OHAL döneminde dahi ihlal edilemeyecek türden bir haktır.Kamu görevinden çıkarılmam sonucu ,dava konusu işlem ile yargılanmadan terör örgütü irtibatlısı veya iltisaklısı olmakla suçlandım ve üçüncü kişiler nazarında terör örgütü ile ilişkili olarak ilan edildim. Bu şekilde masumiyet karinem açıkça ihlal edilmiştir. c) Geçmişe Yürüyen Suç ve Cezalara Maruz Kalmama Hakkı ile Kanunsuz Suç ve Ceza Olmaz İlkesi İhlali (Anayasa'nın 38 ve AİHS'in 7. maddeleri) Yargıtay Ceza Genel Kurulu tarafından ilk defa 26/9/2017 tarihinde bahse konu yapı Fetö/Pdy terör örgütü olarak kabul edilmiştir. Hukuken daha iyimser bir bakış açısı ile bakmak gerekirse,idarenin istinaf başvurusunda da belirttiği üzere 2014 -2016 yılları arasında yapılan Mgk toplantılarında bahsekonu yapının parelel devlet yapılanması olduğuna dair değerlendirilmeler yapılarak 2016 yılında kamuoyuna açıklamalar yapılmıştır. Benim bahsekonu yapının gerek toplum gerekse devlet nazarında meşru zeminde hareket ettiği,2012 senesinde toplamda 4 saati geçmeyen ve de hiçbir suç içermeyen iletişimim nedeneniyle; FETÖ/PDY ile irtibatlı iltisaklı olduğumdan bahisle kamu görevinden ömür boyu yasaklı hale gelecek şekilde,kamu görevinden çıkarılmama karar verilerek, kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesi ihlal edilmiştir. AİHS 7.ve BM MSHS m. 15’e göre, “Hiç kimse işlediği zaman suç olmayan (kanunla suç olarak düzenlenmemiş) bir eylemden dolayı suçlu gösterilemez.” ilkesi ihlal edilmiştir. Ayrıca bu husus suç ve cezaların geçmişe yürütülmemesi ilkesinin de ihlalini oluşturmaktadır. Bu yönüyle de dava konusu işlem Anayasa’nın 38. ve AİHS’nin 7. maddelerine aykırıdır.Öte yandan, daha önce mevzuatta yeri olmayan bir suç ihdas edilerek,"kamu görevinden çıkarma" gibi o ana kadar olmayan bir cezalandırmaya tabi tutulmuş olmam nedeniyle de Anayasa'nın 38. ve AİHS'nin 7. maddelerinde güvence altına alınan haklarım ihlal edilmiştir. d) Eğitim Hakkı İhlali (Anayasa'nın 42. ve AİHS'in Ek-1 Nolu Protokolünün 2. Maddesi) Dava konusu işlem ile kamu görevinden çıkarılmamın yanısıra bir daha kamu görevinde çalışamayacağım sonucu ortaya çıkmıştır. Bu durum yıllar boyu aldığım eğitimlerin hiçe sayılması, değersizleştirilmesi, harcanan emek, para ve zamanın yok sayılmasıdır. Bu müdahale etkileri ömür boyu sürecek bir müdahaledir. Dava konusu işlemle özel sektörde iş bulmam da neredeyse imkânsız hale gelmiştir.Mesleki yeterliliğimi gösteren diploma ve lisanslarım ve benzeri tüm eğitim, öğretim ve profesyonel diploma ve sertifikalarım geçersiz hale getirilmiştir. Diploma ve benzeri sertifikaları geçersiz sayma, eğitim hakkına ömrüm boyunca devam edecek nitelikte müdahale oluşturur; ömür boyu sürecek bu müdahale ağır ve ölçüsüz bir cezalandırmadır.Anayasanın 42 ve AİHS’ye Ek 1 No.lu Protokol’ün 2. maddesinde düzenlenen eğitim hakkım ihlal edilmiştir. e) Mülkiyet Hakkı İhlali (Anayasa’nın 35. maddesi, AİHS'in Ek-1 Nolu Protokolünün 1. maddesi) İç hukukta yeterli yasal dayanağa sahip olması kaydıyla henüz elde edilmemiş meşru bir beklenti de mülk olarak nitelendirilmiştir. Hukuka uygun davranıldığı sürece, bir kamu görevlisi; emeklilik kadar çalışma, maaş alma, sosyal güvenlikten yararlanma ve emeklilik haklarına sahiptir. İç hukuk kamu görevlilerine maaş alma, emeklilik haklarını süresinde elde etme ve sosyal güvenlik konularında son derece sağlam hukuki dayanaklar sunmaktadır. Kamu görevlileri emekli oluncaya kadar maaş alma ve emeklilik haklarını kazanma konusunda meşru bir beklentiye sahiptir. Sosyal güvenlik, emeklilik hakları ve maaş beklentisi bu nedenle mülkiyet hakkının kapsamı ve koruması altındadır. Bir kamu görevlisine; soyut, anonim, hukuki dayanaktan yoksun, subjektif gerekçelerle Türk İdare Hukukunda bulunmayan bir yöntem olan önce KHK ile sonrasında idari kararlarla kamu görevinden çıkarma yoluyla maaş, sosyal güvenlik ve emeklilik haklarından ömür boyu yoksun bırakma işleminde kamu yararı bulunmamaktadır. Bu uygulama açıkça hukuka aykırıdır. Bu durum aynı zamanda Anayasa ifadesini bulan "hukuk devleti ilkesi" ile "hukuki belirlilik" ve "hukuk güvenliği" ilkelerinin ihlalini de beraberinde getirir.Kamu görevinden çıkarılmama ilişkin dava konusu işlem Anayasa'nın 2, 15, 35 ve 129. maddeleri ile AİHS’in Ek-1 Nolu Protokolünün 1. maddesi yönünden hukuka aykırıdır. f) Çalışma Hakkı İhlali (Anayasa’nın 13. ve 70. Maddeleri) Kamu görevine girme ve kamu görevinde çalışma Anayasal bir haktır (AY m. 70). Bu temel hak, “hakkın özüne dokunulmaması kaydıyla” sınırlandırılabilir ve bu sınırlandırma “ölçülü” olmak zorundadır (AY m. 13). Bir kamu görevlisinin, ömrü boyunca bir daha kamu görevinde çalışamama cezasına çarptırılması, Anayasanın 70. maddesinde tanınan hakkı tamamen ortadan kaldırmakta ve hakkın özüne dokunmaktadır. Anayasanın tanıdığı bir hakkı tamamen ortadan kaldıran bir cezanın “ölçülü” olduğu iddia edilemez.Kamu görevinden çıkarılmama ilişkin dava konusu işlem Anayasanın 13 ve 70. maddelerine de açıkça aykırıdır. g) Ayrımcılık Yasağı İhlali Bir KHK hükmü ile hiçbir mahkeme kararı olmadan suçlu ilan edilerek kamuya terör irtibatlısı olarak lanse edildim. Böylece masumiyet karinem, şeref, itibar ve lekelenmeme hakkım ihlal edilmiştir. Herhangi bir yargılama yapılmadan ve kesinleşmiş mahkeme kararı olmadan terör örgütü irtibatlısı/iltisaklısı ilan edilerek, diğer bireylere göre açık bir ayrımcılığa tabi tutuldum. Diğer bireylerin suçlu ilan edilebilmesi için kesinleşmiş yargı kararı gerekirken (AY m. 38/4), hakkımda yasama işlemi niteliğindeki yürütme organı kararı ile suçlu ilan edilmek suretiyle diğer bireyler ile ayrımcılık yapılmıştır. Bu ayrımcılığın objektif ve makul herhangi bir gerekçesi yoktur. Buraya kadar açıklanan hususlardan hareketle temyiz başvurumun kabulüne,açıkladığım hususlarla ilgili eksiklik tespit edilmesi durumunda tarafıma söz hakkı verilmesi için duruşma yapılmasına, usul ve yasaya aykırı İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 2. İdari Dava Dairesi'nin 2022/2944 Esas, 2022/2761 Karar sayılı 23.11.2022 tarihli istinaf ilamın kaldırılmasına, Milli Savunma Bakanlığı’nca tesis edilen 02.06.2021 tarihli SIRA NO:2021-43 sayılı yazısı(Bakan Oluru) ile hakkımda tesis edilen “Kamu Görevinden Çıkarılma” İŞLEMİNİN İPTALİNE ve bu işlem nedeniyle yoksun kaldığım tüm özlük ve mali haklarımın kamu görevinden çıkarılma tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte tarafıma ödenmesi yönünde karar verilmesine, bahsekonu işlemin etkilerinin hem maddi,hem de manevi anlamda benim açımdan büyük bir yıkım anlamına gelmesi ve bir çok hak ihlaline sebep olduğu gözönünde bulundurularak Yürütmeyi Durdurma Talebimin Kabulüne ve Adli Yardım Talebimin Kabulüne karar verilmesini sayın mahkemenizden talep etmekteyim. HUKUKİ SEBEPLER: İYUK,Anayasa,TSK Disiplin Kanunu, Emsal Danıştay Kararları, Doktrin, sair mevzuat. HUKUKİ DELİLLER: Yerel ve istinaf dosyasının tamamı, İstanbul 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2021/88 E. sayılı dosyası, Sicil dosyası, yazışmalar, bilirkişi incelemesi ve her türlü yasal delil. SONUÇ VE TALEP : Yukarıda açıklanan nedenler ve resen tespit edilecek sair iptal nedenleri ile; Temyiz başvurumun kabulüne, İncelemenin duruşmalı olarak yapılmasına, İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 2. İdari Dava Dairesi'nin 2022/2944 Esas, 2022/2761 Karar sayılı 23.11.2022 tarihli istinaf ilamının kaldırılmasına, Milli Savunma Bakanlığı’nca tesis edilen 02.06.2021 tarihli SIRA NO:2021-43 sayılı yazısı(Bakan Oluru) ile hakkımda tesis edilen “Kamu Görevinden Çıkarılma” İŞLEMİNİN İPTALİNE ve bu işlem nedeniyle yoksun kalınan tüm özlük ve mali haklarımın kamu görevinden çıkarılma tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte tarafıma ödenmesine, Yürütmeyi Durdurma Talebimin Kabulüne, Adli Yardım Talebimin Kabulüne, Yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve arz ederim.01.01.2023 Temyiz Başvurusunda Bulunan Davacı xxxxxxxxxxxxxxx e-imzalıdır.
  6. dilekçe örneği için çok teşekkür ederim

  7. mourner2

    Selam Millet Ben Mourner.Gerekçeli Beraat kararım

    Selam millet yine ben. 1.istinaf mahkemesinin ilk derece mahkemesinde esasa teşkil ettirilen vede değerlendirilen hususlarla ilgili değerlendirme yapacağı zannı ile idarenin ilk derece tarafından lehime tesis edilen kamu görevenine iade kararına karşı istinaf dikeçesine maalesef savunma yapmadım 2.aynı hataya düşmeyin ve mutlaka idarenin istinaf dilekçesine savunma hakkınızı kullanın.en ufak boşluk bırakmayın eğer bırakırsanız o boşluk istinaf mahkemesi tarafından aleyhinize şekilde kullanılabilir. 3.ayrıca idare tarafından istinaf dilekçesinde genelgeçer ifadeler kullanılarak sizin özelinizde bir değerlendirme yapılmıyor.dolayısıyla asıl savunma yapacağınız hususlar mahkemeye gizli gizlilik derecesiyle gönderdikleri bazı mahkemelerce uyapa da yüklenen,genelde yüklenmeyeb TESPİT VE DEĞERLENDİRMELER BAŞLIKLI ekte oluyor. Silahların eşitliği,adil yargılanma ve anayasa 129 savunma hakkı kapsamında bu yazının tarafınıza tebliğ edilmesini yada uyapa yüklenmesini talep edin.(bu yazının uzunluğu kişinin bağlı olduğu dosya ve kişi sayısına göre en az 40 en fazla bilemiyorum) 4.yazıda geçen her hususa cevap verin.sizinle net bir şekilde alakasız olanlarla ilgili benimle açıkça alakalı olmayan bu durum buraya konularak hakkımda algı yapılmıştır deyin.sizinle ilgili olarak verilen kişininin durumuna göre bir ila dört beş madde olabiliyor.Buraları özellikle iyi bir savunma yapın.danıştay içtihati,yargıtay içtihati,CMK,anayasa artık ne bulabiliyorsanız. Örnek olması açısından ben şöyle bir şeyler karaladım.Avukatım olmadığı için usul,esas kanun maddeleri yönünden eksiklikler var.selametle.. ISTANBUL 2.BÖLGE IDARE MAHKEMESINE EK BEYAN VE SAVUNMA DILEKÇESI Ilk idare mahkemesince hakkımda tesis edilen kamu görevinden çıkarılma isleminin iptal kararı neticesinde davalı idare istinaf hukuk yolunu kullanarak karara itirazda bulunmustur.Idarece mahkemenize sunalan istinaf basvuru dilekçesinde hakkımda yeni bir degerlendirme yada bilgi,belge sunmamıslardır.Ayrıca idarenin mahkemenize sundugu ve benimle yaptıkları idari tahkikat ve bilgi alma tutanagını içeren yazı,sanırım gizlilik kararı nedeniyle, UYAP vatandas portalından kendi hesabıma girdigimde dava dosyasında görüntülenememektedir. Ilk idare mahkemesinde vermis oldugum dava dilekçem ve idarenin cevabına karsı verdigim cevabım ile neden bahsekonu FETÖ/PDY’ ye irtibatlı yada iltisaklı olmadıgımı en ufak bir süpheye yer bırakmayacak sekilde,anayasamıza açıkça aykırılıkları madde madde belirterek vede açıklayarak anlattım.Bahse konu idare dava açılıs dilekçemin,idarenin cevabı ve sayın mahkemeyle paylastıgı benim hakkımda yaptıkları analiz ve degerlendirmeleri,ve benim nihayetinde hakkımda yapılan degerlendirme ve analizlere karsı verdigim cevabın kronolojik olarak sayın mahkemenizce bütünsellik içinde degerlendirilmesi hususu büyük önem arz etmektedir. Sayın mahkemenizce verilen ara kararda benim hakkımda Savcılık ve Kolluk Birimi Dahil 8 farklı birime yazı yazılıp hakkımda bilgiler istenmistir.Bu durumdan,mahkemenizce ilk derece mahkemesince tutulan dosya kapsamındaki bilgilere baglı kalınmayacagı,tekrar bir degerlendirme yapılacagı anlasılmaktadır.Bu sebeple tarafıma ek savunma yapmak için söz hakkı dogmustur.Bu kurumlardan istenen yazıların cevapları,sayın savcının adli yargılamda hazırlamıs oldugu iddaaname,kesinlesmis adli yargılama beraat kararım ,idare tarafından gelistirilen yeni konsept ile olusturdukları kriterlere uyup uymadıgım,idarenin benim hakkımda yaptıgı tahkikat,ve de degerlendirmeler bir bütün olarak ele alınıp ilk derece mahkemesinin lehime olarak tesis ettigi kamu görevine iade kararıda incelenerek, benim bahsekonu FETÖ/PDY ile iltisakımın olup olmadıgımın degerlendirilecegi anlasılmaktadır. 1.ADLI YARGILAMA SÜRECIM ve SAVCILIK IDDAANAMESINDE HAKKIMDA IDAAA EDILEN HUSULARLA ILGILI VE AÇIKLAMALARIM Adli yargılama sürecinde sayın savcı hazırladıgı iddanamede benim hakkımda ; Etkin pismanlık hükümlerinden yararlanmak istedigimi, beni arayan mahrem kisiler hakkında ve ardısık aranma bilgilerimde adları geçen kisiler hakkında ayrıntılı bir ifade verdigimi ve bu kisileri teshis ederek takdir etkin pismanlık kapsamında degerlendirilebilecek faydalı bilgiler paylastıgımı iddaa etmistir. Etkin pismanlık hükümlerinden faydalanmak istedigim iddaası dogru degildir.Zira polise verdigim ifadede ilk soru budur ve cevabı hayırdır. Beni arayan mahrem kisiler hakkında ayrıntılı bilgi verdigim ve bana ait ardısık aranma bilgisinde adı geçen kisiler hakkında ayrıntılı bir ifade verdigim ve bu kisileri teshis ettigim idddalarıda dogru degildir. Ardısık arama kaydım sıfır saniyelik bir HTS kaydı olup tarafımdan cevaplanmamıstır.Kim tarafından ne amaçla yapıldıgını bilmiyorum. Benim teshis ettigim kisiler,o zamanlar gerek toplum,gerek devlet nazarında hizmet hareketi,cemaat gibi tanımlarla tabir edilen,cemaate ait oldugunu düsündügüm üniversite ögrencilerinin ikamet ettigi bir evde gördügüm bir sivil sahıs ve bu evde tanıstıgım benim gibi daha sonradan asker olan iki kisidir.Ben bahsettigim bu kisilerin örgütsel manada degerlendirilebilecek herhangi bir hal ve hareketine sahit olmadım.Benim bu kisilerle iletisimimi kesmem meslege baslamadan olmustur.Iletisimimi kesmemdeki sebepte adli yargılamamda yapılan durusmamdada anlattıgım üzere çocukluktan çıkıp yetiskin bir bireye dönüsmem,namazı bırakmam,seküler bir hayat tarzı yasamam,öyle olmadıgım halde kendimi dindar bir insan olarak gösterecek bir yapı ve mizaca sahip olmamam,bunların yaptıgı dini ve ahlaki konulardaki konusmaların bana hitap etmemesidir. Eger,sayın savcı elindeki dosyayı dogru degerlendirmis olsa idi muhtemelen Hakkımda kovusturmaya yer yok kararı vermesi gerekirdi.Zira hakkımda cevap dahi vermedigim sıfır bir saniyelik arama dısında bir delil yoktur.Buda Yargıtay içtihatleri açısından delil olarak kabul edilmemistir. 2.IDARENIN HAKKIMDA IDDAA ETTIGI HUSUSLARA DAIR SAVUNMA VE AÇIKLAMALARIM Keyfi bir sekilde yaptıkları hukuksuz kamu görevinden ayırma isleminin, anayasamızın 5,10,12,13,38,41 ve 129. maddelerine açıkça aykırı oldugunu detaylarıyla anlatmama ragmen, davalı idare ilk savunma dilekçesinde iddialarımın hiçbir hukuki dayanagı yoktur denmistir. Idare, ara karar cevabında adli yargılama sürecinde aldıgım beraat kararımla sabit olmasına ragmen,Terör ve örgüt kavramının hukuki tanımlamalarını kullanmıs, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 26.09.2017 tarihli ve 2017/956 Esas, 2017/370 Karar sayılı “FETÖ/PDY; paravan olarak kullandıgı dini, dindısı dünyevi emellerine ulasma aracı haline getiren; siyasi, ekonomik ve toplumsal yeni bir düzen kurma tasavvuruna sahip örgüt liderinden aldıgı talimatlar dogrultusunda hareket eden; bu amaçla öncelikle güç kaynaklarına sahip olmayı hedefleyip güçlü olmak ve yeni bir düzen kurmak için seffaflık ve açıklık yerine büyük bir gizlilik içerisinde olmayı siar edinen; bir istihbarat örgütü gibi kod isimler özel haberlesme kanalları, kaynagı bilinmeyen paralar kullanıp böyle bir örgütlenmenin olmadıgına herkesi inandırmaya çalısarak ve bunda basarılı oldugu ölçüde büyüyüp güçlenen; bir yandan da kendi mensubu olmayanları düsman olarak görüp mensuplarını motive eden; "Altın Nesil" adınıverdigi kadrolarla sistemle çatısmak yerine sisteme sahip olma ilkesiyle devlete tabandan tavana sızan;bu kadroların sagladıgı avantajlarla devlet içerisinde belli bir güce ulastıktan sonra hazımlarını çesitlihukuki görünümlü hukuk dısı yöntemlerle tasfiye eden; böylece devlet aygıtının bütün ait bilesenleriniünite ünite kontrol altına almayı ve sisteme sahip olmayı planlayıp ele geçirdigi kamu gücünü dekullanarak toplumsal dönüsümü saglamayı amaçlayan; casusluk faaliyetlerini de bünyesinde barındıranbir terör örgütüdür’’ tespiti yapılmakta ve devamında bahse konu Örgütün “silahlı terör örgütü” niteligi kazanmıs yapısı ortaya konulmaktadır’’ seklindeki degerlendirmesini paylasmıstır. Yakın dönemde yasadıgımız, basına yansıyan olaylardan bilebildigim kadarıyla ve de hain darbe girisimi sebebiyle bahse konu FETÖ/PDY hakkında yapılan bu degerlendirmelere harfiyen katılıyorum 1. Idare verdigi cevapta, Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu subay ve astsubayların görev ve sorumlulukları, 926 sayılı TSK Personel Kanununun 4’üncü maddesine atfen; a. 211 sayılı TSK Iç Hizmet Kanununda 39’uncu maddesinde; Cumhuriyete sadakat, vatanını sevmek, iyi ahlaklı olmak, üste itaat, hizmetin yapılmasında sebat ve gayret, cesaret ve atılganlık, icabında hayatım hiçe saymak, bütün silah arkadasları ile iyi geçinmek, birbirlerine yardım, intizam severlik, yapılması men edilen seylerden kaçınmak, sıhhatini korumak, sır saklamak her askerin esas vazifesidir tanımlamasını paylasmıstır. Meslek hayatımın hiçbir anında buradaki tanımlamanın dısında kalabilecek hal ya da hareketim olmamıstır.Idare tarafından benim özelimde hiçbir bilgi belge sunmadan sanki bu konular ile ilgili zaafiyetim varmıs gibi algı yapılmıstır. b. ‘‘TSK Iç Hizmet Yönetmeliginin 86‘inci maddesinde her askerde bulunması lâzım gelen ahlaki ve manevi vasıflar sunlardır: Cumhuriyete, Yurda ve Millete karsı sevgi ve baglılık, Cumhuriyet, Yurt, Millet; askerin mukaddesatındandır. Bunlara içerden ve dısardan vaki olacak her türlü tecavüzü karsılamak, def etmek ve lüzumunda bu ugurda hayatını fedadan çekinmemek her askerin borcudur seklinde düzenlenmis olup asker sahısların asli görevlerinin basında Anayasanın Baslangıç ve Genel Esaslar kısmında tanımlanan Türkiye Cumhuriyeti’nin temel ve degistirilemez niteliklerine baglılık ve sadakat unsurunun geldigini açık bir sekilde ortaya koyulmaktadır’’ denmistir. Dava açılıs dilekçemde de açıkça anlattıgım üzere aidiyetim, sadakatim daima devletime, milletime ve de kurumum Türk Silahlı Kuvvetlerine olmustur. Idare tarafından bu madde paylasılarak algı yapılmaktadır. 2. Idarenin cevabında ‘‘FETÖ/PDY gibi silahlı bir terör örgütünün iddianamelere de yansıyan “gizlilik” esasına dayalı yapısı, yapıyla baglantılı olan kisilerin bu esasa uygun olarak kendileri ile yapı arasındaki bagı açıkça ifade etmemeleri, bunun ötesinde bu yapı Ile baglarını ortaya koyacak hal ve davranıslardan özellikle kaçınmaları gibi hususlar dikkate alındıgında, yapı ile bir sekilde baglantılı olan kisilerle yapı arasındaki bagın somut bilgi ve belgelerle ortaya konulmasının oldukça güç olması bir arada degerlendirildiginde; madde metninde somut olarak tespit sartı konulmamıs olması anlamlı hale gelmektedir’’ denilmistir. Idare yine burada madde içerisindeki kendi açıklaması ile çelismistir.Ben yapılan sorusturmaların her asamasında devletime olan sadakatimden ve de devletimizin hukuk devleti olduguna olan Inancımdan dolayı bahsekonu ve benim özelimde anayasamızın din ve inanç hürriyeti, düsünce ve kanaat hürriyeti kapsamı dısında kalmayan tüm bilgileri açıkça paylastım. 3 . ‘‘Terör örgütleri veya Milli Güvenlik Kurulunca devletin milli güvenligine karsı faaliyette bulunduguna karar verilen yapı, olusum veya gruplar ile personel arasındaki bagın “sübut’’ derecesinde ortaya konulması zorunlu olmayıp, böyle bir bagın yetkili makam tarafından degerlendirmesi yeterli olacaktır. Buradaki degerlendirme yetkili makamda olusacak bir “kanaati’’ ifade eder’’ denilmistir. Herhangi bir konuda bir kanaatin olusabilmesi için o konu hakkında hukuken kabul edilebilir somut bilgi ve belgelerin var olması gerekir. Hukuken kabul edilebilir somut bilgi ve belgelerin var oldugu durumlarda ise, keyfilikten uzak objektif bir degerlendirme yapılabilmesi için ise o somut bilgi ve belgelerin bir bütünsellik halinde ele alınması gerekir. Hukuken kabul edilebilir somut bilgi ve belgelerin bir bütünsellik halinde ele alınmaması durumunda, olusacak kanaatin dogrulugundan söz edilemez. Yetkili makamın yaptıgı objektif olmayan, delillerle desteklenmeyen,keyfiyet içeren degerlendirme hukuken yalnız basına asla yeterli olamaz. Yaptıkları degerlendirmelerde anayasanın baglayıcı hükümlerine aykırı hareket edemezler. Ve de suçun sahsiligi ilkesi geregince benim hangi hal ve fiilimle bahse konu FETÖ/PDY ile irtibatımın ya da iltisakımın oldugunu süpheye yer bırakmayacak sekilde delillendirmeleri gerekir. 4.‘‘Milli Güvenlik Kurulu Kararları, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin güncel ve somut bîr “milli güvenlik ve beka sorunu” ile karsı karsıya oldugunu ortaya koymus ve tüm kamu kurumlarına, FETÖ/PDY Ile etkin bir mücadele yapılması sorumlulugunu yüklemis’’ denilmistir. Hakkımda olumsuz tek bir tanık ifadesi olmamasına, yasadıgım adli süreçte hakkımda yapılan son derece detaylı incelemelere karsı hiçbir somut delil bulunmamasına ragmen; ta çocukluguma kadar giderek bahse konu FETÖ/PDY ile alakalı olabilecek kisi bilgilerini yapılan sorusturmalarda açıkça paylastım. Ki bu bilgileri paylasmamdaki amacım, bu kisilerin eger varsa FETÖ/PDY ile iliskileri ve karıstıkları suçlar ortaya çıkarılması içindi. Bu halimle FETÖ/PDY ile yapılan mücadeleye katkı sagladım ve bir asker olarak üzerime düsen görevi yerine getirdim. 5. Idare tarafından ‘‘örgütün alısılmadık yöntem ve hareket tarzları, bir istihbarat örgütü ciddiyetinde uyguladıgı gizlilik tedbirleri ve tüm bürokrasideki yogun mevcudiyeti; Örgütle mücadele ve örgüt mensuplarının tespiti için derinlemesine arastırmalara ve analizlere dayanan yeni bir konseptin ortaya konulması mecburiyetini dogurdugunu,15 Temmuz 2016 tarihinde gerçeklesen menfur darbe girisimi sonrası FETÖ/PDY mensubiyeti kesinlik kazanan darbeci amiral, subay, astsubay ve diger personelin egitim, meslek ve sosyal yasamları dilimlere ayrılarak analiz edilmis, itirafçı ifadeleri ile birlikte degerlendirildigini,Emniyet Genel Müdürlügü ve diger kamu kurumlarının FETÖ/PDY yapılanmasına dair tespitlerinden de istifade edildigini ve ortak noktalar belirlenerek kriterler tespit ettiklerini,Bu sekilde söz konusu örgüte mensubiyeti/iltisakı/irtibatı bulunan kisilerin tespitinin, yanı sıra, bulunmayan personelin zarar görmesinin engellenmesi de amaçlandıgını, sübjektif kanaat ve degerlendirmelerden uzak, objektif kriterlerle degerlendirme yapılmasının esas alındıgını,Bu dogrultuda Deniz Kuvvetleri Komutanlıgı personelinin durumunu degerlendirmek, FETÖ/PDY ile mücadelenin sistematik bir biçimde merkezi olarak yürütülmesini saglamak ve hukuk kuralları çerçevesinde gerekli Idarî tedbirleri tespit etmek amacıyla Personel Adli ve Idari Takip Uygulaması (PAITU) adlı degerlendirme sisteminin gelistirildigi’’ söylenmistir. Gelistirdiklerini sistemle alakalı Sayın mahkemeye su kriterler sunulmustur. PAITU’da mevcut 75 temel ve 263 alt kriter kapsamında; a. ‘‘Muvazzaf/emekli personel ve yakınlarına iliskin bilgilerin degerlendirildigi’’ söylenmistir. Anayasamızın suçun sahsiligi ilkesi geregi, yakınlarıma iliskin bilgilere dayanarak hakkımda bir degerlendirme yapılması açıkça hukuka aykırıdır. Ayrıca herhangi bir yakınımın FETÖ/PDY ile hiçbir alakası yoktur. Ayrıca hakkımda açılan ceza davasında, hukuken geçerli herhangi bir somut delil olmaması nedeniyle beraat ettim ve karar kesinlesti. b.‘‘FETÖ/PDY Silahlı Terör örgütü üyeligi kapsamında Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 26.09.2017 tarihli ve 2017/956 Esas, 2017/370 Karar sayılı karan ile onanarak kesinlesen Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 24.04.2017 tarihli ve 2015/3 Esas, 2017/3 Karar sayılı kararıyla da kesin delil olarak kabul edilen ve örgütün haberlesme maksadıyla kullandıgı “ByLock” programı kullanıcılarını tespit etmek maksadıyla emekli personel dahil tüm personelin üzerine kayıtlı telefon numaraları Emniyet Genel Müdürlügü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Baskanlıgında teskil edilen ve kamuoyunda “ByLock Arama Motoru” olarak bilinen veri tabanında kontrol edildigi’’ belirtilmistir. Hakkımda açılan ceza davası sırasında da ByLock programını kullanmadıgım ortaya konulmustur. ByLock dahil FETÖ/PDY tarafından kullanılan hiçbir haberlesme programını indirmedim ve kullanmadım. c.‘‘Deniz Kuvvetleri Komutanlıgı Personelinin varsa FETÖ/PDY ile irtibatlı/iltisaklı oldugu gerekçesiyle kamu görevinden çıkarılmıs yakınlarının tespit edildigi’’ söylenmistir. Anayasamızda geçen suçun sahsiligi ilkesi geregi, yakınlarıma iliskin bilgilere dayanarak hakkımda bir yapılması açıkça hukuka aykırıdır. Ayrıca benim böyle bir yakınım yoktur. Buna ragmen idarenin bu konuya deginmesi Idare’nin kanaatini olustururken objektif davranmadıgının göstergesidir. ç. ‘‘Muvazzaf/emekli Deniz Kuvvetleri Komutanlıgı personeline ait; (1) Askeri okullara giris yazılı sınav ve mülakat sonuçlarının (2) Askeri okul egitim kayıtlarının (3) Kuvvet/kendi nam ve hesabına lisans, yurtiçi/yurtdısı yüksek lisans ve doktora teftik ve egitim geçmislerinin (4) Yüksek lisans/doktora tez danısmanı bilgilerinin (5) Harp Akademileri, Komuta ve Karargâh Subaylıgı (KOMKARSU), statü geçis (astsubaylıktan subaylıga geçis), Astsubay Üst Karargâh Hizmetleri Egitimi (AÜKHE) sınav, tefrik ve egitim geçmislerinin (6) Dıs kaynaktan muvazzaf/sözlesmeli subay temin yazılı sınav, mülakat ve tefrik geçmislerinin (7) Özel ihtisas (pilotaj, denizaltı, sualtı taarruz, sualtı savunma, birinci sınıf dalgıç, özel kuvvetler vb.) tefrik ve egitim geçmislerinin incelendigi’’ Askeri okul sınavını bilegimin hakkıyla kazandım,mülakatlarda bana herhangi bir tolerans saglanmadı,egitim kayıtlarımla ilgili varsa benim bilmedigim bir sıkıntılı durum bunu sayın mahkeme heyetine sunmaları gerekerdi.Yüksek lisans yada doktoram yoktur.Bahsettikleri diger hususlarında benimle alakası yoktur. Sadece meslegimin basında PKK ile yapılan mücadeleye katkı saglamak amacıyla katıldıgım özel kuvvetler geçmisim vardır.Özel Kuvetler K.lıgınada gerekli bedensel testlerden geçerek kimsenin toleransı ve yardımı olmadan katıldım. (8) ‘‘Tasarruf Mevduatları Sigorta Fonundan alınan Asya Katılım Bankası A.S’ye iliskin verilerin analiz edilmesi neticesinde personelin Asya Katılım Bankası A.S. islemleri, FETÖ/PDY’ye müzahir yayın abonelikleri, FETÖ/PDY’ye müzahir dernek ve vakıflara yaptıkları bagıslar, FETÖ/PDY’ye müzahir ögretim bilgileri (özellikle dershane bilgileri) tespit edildigi’’ söylenmistir. Hakkımda açılan ceza davası sırasında da Bank Asya’da hesabımın olmadıgı, FETÖ/PDY’ye müzahir yayınlara abone olmadıgım, dernek ile vakıflarına üye olmadıgım ve dershaneye kaydımın olmadıgı ortaya konulmustur. Ancak Idare sanki bu kriterler bende varmıs gibi algı olusturmaya çalısmıstır (9) ‘‘Personelin yabancı dil (KPDS/YDS ve Genel Dil) sınav notları incelenerek notlar arasındaki anormalliklerin tespiti için analiz yapıldıgı’’ söylenmistir Yabancı dilim maalesef hiçbir zaman iyi olmadı. Bu bilgi Idare tarafından bilinmesine ve konunun benimle ilgili herhangi baglantısı olmadıgı halde Idare bu konuyu gündeme getirerek sanki bu kriter bende varmıs gibi algı olusturmaya çalısmıstır. (10) ‘‘FETÖ/PDY mensubiyeti/iltisakı/irtibatı nedeni ile kamu görevinden çıkarılmıs Deniz Kuvvetleri Komutanlıgı personelinin vermis oldugu sicil kayıtları incelenerek sicil analizi yapıldıgı’’ iddia edilmistir. Türk Silahlı Kuvvetleri personeline her yıl 3 tane farklı sicil amiri tarafından sicil notu verilmektedir. Bu durumda benim 22 yıllık meslek hayatımda 66 tane sicil notu aldıgım gerçegi ortaya çıkar. 22 yıllık hayatımda bana 66 defa sicil veren amirlerim arasından hangilerinin FETÖ/PDY iltisaklı olduklarını bilmiyorum. Idare bana bu konuda herhangi bir bilgi vermedi. Bu nedenle bu konuda sahsım özelinde bir savunma yapamıyorum. Ancak meslek hayatım boyunca is yükünün agır oldugu Harp Filo Komutanlıgı gemilerinde icra ettigim yogun görevlendirmelere ve de yaptıgım kara görevlerinde dört farklı bransı yedekleyecek sekilde yaptıgım gayretli çalısmalarıma ragmen sicilim hiçbir zaman iyi olmadı. Bir sene devre kaybıyım ve sicilen kaybettigim devreninde sonlarındayım. 22 yıllık meslek hayatım boyunca aldıgım tüm sicillerin birlikte bir bütünsellik halinde degerlendirilmesi halinde, FETÖ/PDY iltisaklı amirlerim tarafından desteklenmedigim açıkça ortaya çıkacaktır. Bu kapsamda sayın mahkemece gerekli görülmesi durumunda, 22 yıllık meslek hayatım boyunca bana verilen sicil, takdir ve cezalar ile bunları veren kisilerin FETÖ/PDY iltisaklı olup olmadıklarını gösteren bir çalısmanın Idare’den istenilmesini talep ediyorum. Idare tarafından gönderilecek bu çalısmanın bir bütünsellik halinde ele alınması halinde, FETÖ/PDY sicil amirlerince desteklenmedigim açıkça ortaya çıkacaktır. Idare yaptıgı benim durumumla hiçbir ilgisi olmayan açıklamalarından sonra benim özelimde yapmıs olduklarını iddia ettikleri tespit ve degerlendirmeleri su sekilde sunmustur. (A) Benimle yaptıkları bilgi alma faaliyetinde tarafıma; “Devletin milli güvenligine karsı faaliyette bulunduguna karar verilen yapı, olusum veya gruplara üyeliginiz, mensubiyetiniz veya iltisak yahut bunlarla irtibatınız var mıdır? bu yapılar içerisinde herhangi bir sekilde sohbet adı altında faaliyetlere istirak ettiniz mi?" sorusuna yöneltmislerdir. Bende bu soruyu ‘’FETÖ/PDY’ye herhangi bir örgüt üyeligim, mensubiyetim, aidiyetim, baglılıgım, irtibatım ve iltisakım yoktur. Ancak ortaokul 3. sınıfta iken fen lisesi sınavlarına hazırlandıgım süreçte isminin Enes (K) (gerçek ismi xxx xxx) adlı sahıs bana yaklasarak sempatimi kazandı. Sınavlara hazırlık asamasında ders verebileceklerini kendi bekâr evlerinin oldugunu yardımcı olabileceklerini’’ söyledi.Ben de bu eve haftada 2-3 gün gidiyordum. Sınavlara hazırlık maksadıyla 6 ay kadar gittim. Bu evde ders çalısmak haricinde namaz kılıyor, Fetullah Gülen vaaz kasetleri dinliyorduk. Bu evde Enes (K) isimli sahıstan baska, Hamza (K) ve Mete (K) adlı sahıslar da ikamet ediyordu. Aynı dönemde xxxxxx da (DzKKlıgı xxxx mezunu astsubay) benimle birlikte bu eve geliyordu. Daha sonra askeri okul sına vlarına girmemiz için Enes (K) tarafından yönlendirildik, xxxxxx ve ben Deniz Lisesi ve Deniz Astsubay Hazırlama Okulu sınavlarına katıldık. Bu sınavlardan Deniz Astsubay Hazırlama Okulu’nu kazandık ve kayıt yaptırdık. Askeri ögrencilik döneminde 3 sene boyunca Enes (K) isimli sahısla görüstük. Enes (K) ile Istanbul Sefaköy’de bulunan baska bir cemaat evinde ayda bir görüsüyorduk. Her görüsmeden sonra bir sonraki görüsmeye ne zaman gelecegimizi söylüyordu. Bu görüsmeler evde yapıldıgında dini sohbetler ediyor, namaz kılıyorduk. Dısarıda görüstügümüzde ise bir kafede bulusuyor çay içiyor sohbet ediyorduk. Deniz Astsubay Hazırlama Okulu’ndan mezun olduktan sonra Derince Egitim Merkezi’nde Deniz Astsubay Sınıf Okulu’nda ögrenim gördügüm süreçte Enes (K) bizi farklı bir cemaat abisine yönlendirerek, hatırladıgım kadarıyla ismi Gündogan olan bir sahısla tanıstırdı. Deniz Astsubay Sınıf Okulu’nda ögrenim gördügüm sürece Gündogan ile Istanbul Kanarya’da bulunan bir evde ortalama ayda bir görüsüyorduk. Bu eve ben, Barıs ISSISU ve sonradan aramıza katılan xxxxxxxx (DzKKlıgı xxxxx mezunu astsubay) gidiyorduk. Bu evde yine dini sohbet ediyor, namaz kılıyorduk Deniz Astsubay Sınıf Okulu’ndan mezun olduktan sonra Özel Kuvvetler Komutanlıgı kursuna tefrik edilmem sebebiyle Ankara’ya atandım. Burada ben ismini hatırlamadıgım yeni bir cemaat abisine yönlendirildim, fakat kendisiyle görüsmedim. Cemaatin bana uygun bir yer olmadıgını degerlendirerek bu yapıyla 2012 yılına kadar bir daha görüsmedim. Bu dönemde genel agırlıklı olarak yalnız, depresif bir hayat yasadım. Ancak 2012 yılında xxxxxxx’dan Ilker (K) adlı bir kisinin benimle görüsmek istedigini ögrendim. Ben de bu davet üzerine xxxxxxx ile birlikte Ilker (K) belirledigi yerlerde 2-3 aylık bir dönem içerisinde 3-4 defa görüstüm. Bu görüsmelerde Ilker (K) isimli sahıs beni tekrar cemaate geri kazandırmak maksadıyla yönlendirmelerde bulundu ancak benim zaten cemaat hakkındaki Izlenimlerim olumlu olmadıgı için bunu kabul etmedim. Bir daha cemaat olarak bilinen bu yapıyla herhangi bir irtibatım olmadı.’’ seklinde cevapladım. Öncelikle su hususu belirtmek isterim ki;ayrı baslık altında anlattıgım (Idare tarafımdan ihraç edilme sürecim,idarenin hasımane ve keyfi tutumu) ve yasadıgım bu sürecin bende olusturdugu ruhsal travmalar ,sorulan soruların sablon sorular olması nedeniyle idare tarafından mahkemenize sunulan bilgi alma tutanagındaki ifadelerimde BAGLAM VE ANLAM KOPUKLUKLARI BULUNMAKTADIR. Idarece sayın mahkemenize sunulan tutanakta altı özellikle çizilen ifadeler benim anlatımlarımın sablon sorular sonucunca tahkikat tutanagını kaleme alan heyet tarafından yazılı metine geçirilmesi ile olusan ifadelerdir. Söyle ki benim yasadıgım gerçek durumlar söyledir. Fen lisesi ve devlet parasız yatılı okulu sınavlarına hazırlık yaparken, askeri okul sınavlarına dair bilgimin dahi olmaması ve ifadede geçen kisinin bunu alternatif bir fikir olarak sunması ve benimde çocukluk hayalim olan askerlik meslegine bu sekilde ulasabilecegimi fark ederek bu sınavlara girmeyi tercih etmemdir. Yine altı çizilen ikinci ifadede her görüsmemizde bir dahaki görüsme yapacagımız zaman söyleniyordu olmus. Bu görüsmelerin oldugu zaman dilimi 1994-1998 arası olup henüz cep telefonun kullanımının yaygın olmaması nedeniyle ve de çocuk yasta olmam sebebiyle benim tarafımca olagandısı bir durum olarak degerlendirilmemistir. Yine farklı bir cemaat abisine yönlendirildik ifadeleride tutanıgı yazan heyete aittir.Dogrusu tanıstırıldım. Demek istedigim o ki idarenin tarafıma takındıgı hasımane tutum ve bana haksız sekilde yasattıkları travmalar nedeniyle; hukuk bilmez kisilerce hakkımda yanlıs anlamalara mahal verebilecek bu tutanakta geçen ifadeleri detaylıca inceleyip sonra altına imzamı atacak gücü kendimde bulamadım. Ifademde anlattıgım ve idarece altı çizilmeyen 2012 yılında olan görüsmelerim,o güne kadar bana karsı herhangi yanlıs bir hareketi olmayan,çokça da sıkı arkadaslıgımın oldugunu söyleyemeyecegim,zaman zaman meslegimiz geregi karsılasmamız sonucu hal hatır sorma yönünde muhabbetimizin oldugu,sınavlara hazırlık yaptıgım ortaokul üçüncü sınıftayken tanıstıgımız bir silah arkadasımın daveti ile toplamda 4 saati geçmeyecek sekilde olmustur. Benim açımdan manevi ve ruhsal yönden yapılabilecek basit bir muhabbete denk gelen bu iletisimim, karsımdaki sahsın (hatırladıgım kadarıyla ismi Ilker’di) basit ve sıg bakıs açısı nedeniyle her iki tarafın da birbirinden hoslanmaması sonucunda son bulmustur. Örneklendirmek gerekirse görüstügüm sahıs lafı dönüp dolastırıp kendi tanımlamasıyla cemaate getirmis, Fettullah Gülen’e olan sevgisinden bahsetmis, yine kendi tanımlamasıyla hizmet hareketi olmasa idi hayatta su anda bulundugum durumda olamazdım demistir. Bu açıklamaları beni rahatsız etmis ve ben de cevaben kendisine hizmet hareketi diye lanse ettigi insanların kamuya yansıdıgı kadarıyla Balyoz/Ergenekon operasyonlarıyla suçsuz birçok insanın cezalandırılmasına sebep olmus olabileceklerini, kendisini dini bir alim gibi gösteren Fettullah Gülen’in yine basına yansıdıgı kadar hatırladıgım dönemin basbakanıyla ilgili küçük düsürücü açıklamalarının devlet açısından asla kabul edilemeyecegini söyledim. Elestirilerimi net bir sekilde ilettim. Bu sebeple karsılıklı olarak birbirimizin söylemlerinden hoslanmadık. Bir daha da görüsmedik. Ayrıca toplamda dört saati geçmeyen bu görüsmelerim menfur darbe girisiminden ve idarenin cevabında anlattıgı Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantılarından önce olmustur. O dönem bu yapının elemanları kamuoyunda ve devlette cemaat, hizmet hareketi gibi kavramlarla mesru bir hareket alanı içinde hareket ediyordu. Ulusal kanalımız TRT’de Türkçe olimpiyatları düzenliyordu. Devlet nezdinde de itibar görüyorlardı. Ayrıca bu sorulara cevap verirken bahsekonu yapı zaten terör örgütü olarak ilan edilmisti.Benimde basından takip ettigim kadarıyla bu örgüt hakkında medyadan takip edebildigim kadarıyla bazı bilgilerim olusmustu.Örnegin yapının elemanlarının kod ad kullanması. Benim anlattıgım hususlar bahsekonu yapının Yargıtay 16. Daire içtihatlerinde belirtildigi üzere cemaat,hizmet hareketi gibi kavramlarla toplum ve devlet nazarında mesru zemin ve hareket alanı buldugu bir zaman diliminde olmustur.BENIM BUNLARIN ÖRGÜT OLDUGUNU BILEREK,HISSEDEREK VEYA ÖRGÜTSEL MANADA DEGERLENDIRILEBILECEK BIR HAREKETINE SAHIT OLACAK SEKILDE HIÇBIR ILETISIMIM OLMAMISTIR. Deniz Kuvvetleri Komutanlıgınca hazırlanan Bilgi alma tutanagındaki ifadelerim ve anlatımlarım bu hususlar dikkate alınarak degerlendirilmelidir. (B) Idare tarafından Ankara Cumhuriyet Bassavcılıgının 2019/43345 Esas sayılı iddianamesi ile; benim kullandıgım GSM hattının FETÖ/PDY gizli iletisim yöntemine uyacak sekilde kontörlü sabit hatlardan arandıgı, bahse konu aramaların bir kısmının bir kısım askeri personel ile ardısık oldugu ve bu sekilde FETÖ/PDY Askeri Mahrem Yapılanması hiyerarsisi dahilinde talimat aldıgımın tespit edildigi iddia edilmistir. Idarenin bu iddiası da yanlıstır. Savcı iddianamesinde geçen sadece tek bir arama vardır. Bu arama tarafımdan cevap verilmemis bir aramadır. Adli yargılamadaki beraat kararımda Yargıtay içtihatları yönünden delil olarak kabul görmemistir. Ayrıca benim anlattıgım hususlar dısında bahse konu, bir zamanlar cemaat olarak bilinen bu yapıyla iletisimim olsa idi birden fazla aramam olurdu ve de bunların bir kısmını cevaplamıs olurdum. Cevap dahi vermedigim sıfır saniyelik bir aramadan dolayı bahse konu örgüt ile irtibat ya da iltisakımın oldugu iddiası hukuken kabul edilebilir degildir. (C) Idare tarafından ‘’Ümit yapılanması ile ilgili birtakım degerlendirmeler paylasılmıstır. Bu paylastıkları yapılanma ile ilgili tarafıma hiçbir soru sorma gereksinimi duymadan, bana herhangi bir savunma hakkı tanımadan bir kez daha hakkımda hukuki olmayan degerlendirmeler yapmıslardır. Bahse konu listede adımın bulunuyor olması, yapılan tüm sorusturma, adli ve idari yargılama süreçlerinde anlattıgım durumların dogru oldugunu kanıtlar mahiyettedir. Benim bahse konu yapının elemanlarıyla iletisimim, toplum ve devlet nazarında hizmet hareketi gibi kavramlarla mesru hareket alanı buldugu, henüz hain darbe girisimi olmadan, toplamda 4 saati geçmeyecek sekilde, bunların gerçek yüzünün ve amaçlarının toplum ve devlet nazarında henüz net olarak ortaya konulmadıgı bir zamanda olmustur. Bu durumda dahi bahse konu yapıya süphe ile yaklasmam ve ciddi elestirilerimi iletmemle son bulmustur.Eski bir asker silah arkadasım tarafından bana görüsme talebi gönderilmesi onlar açısından beni, kendi deyimleriyle cemaate kazandırmak amacını tasıdıgı hususu geldigimiz noktada benim de kabul edecegim bir durum olmakla beraber; bu durum ancak bu yapıyla bir sekilde iletisimi olup da hiç bir sey anlatmayıp devlete sadakat görevini ihlal eden, Yargıtay içtihatları yönünden belli sayı üzerinde ardısık araması olan ve bunların bir kısmını cevaplayan, bylock kullanıcısı olup da yazısmaları desifre edilen insanların bahse konu örgütle irtibat, iltisak yada mensubiyetlerine dair yapılacak degerlendirmelerde yardımcı bir delil olarak gösterilebilir. Benim özelimde baskaca hiçbir delille desteklenmeden, yapılan tüm sorusturmalarda açık sözlü bir sekilde devletimin yanında olmam, verdigim bilgilerle bahse konu FETÖ/PDY ile yapılan mücadeleye katkı saglamam, benim anlattıgım hususlar dısında benim aleyhimde tek bir tanık ifadesinin yada delililin olmaması nedeniyle bu listede adımın bulunması,bahse konu FETÖ/PDY irtibatım ya da iltisakımın oldugunun delili olarak gösterilemez. Kaldı ki bu husus adli yargılama sürecinde benim yasadıgım ve anlattıgım hususlarda bir çeliski bulunmamasından dolayı benim lehime delil olarak degerlendirilmistir. XXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXX ARKADAŞLAR BURASI BU YARGILAMALARDA İŞLEM GÖREN TÜM HERKES İÇİN ÇOK AMA ÇOK ÖNEMLİ.AVUKATLARINIZA AYRI OKUTUN. (D) Istanbul Cumhuriyet Bassavcılıgı’nın 2021/8757 Esas sayılı iddianamesi geregi Istanbul 22.ci Agır Ceza Mahkemesi’nin 2021/88 Esas sayılı dosyasında ‘silahlı terör örgütüne üye olma suçundan’’ sanık olarak yer aldıgım ve bu kapsamda 10.11.2020 tarihinde gözaltına alındıgım, 13.11.2020 tarihinde adlî kontrolle serbest bırakıldıgım söylenmistir. Bahse konu davada ilk celsede beraat ettim. Gerekçeli beraat kararımı dava açılıs dilekçesinde sundum. Benden almıs oldukları savunmanın sonuç kısmında idari yargılama sürecimin adli yargılama sürecimle beraber ilerlemesini, hakkımda kanaat kullanıp yanlıs degerlendirmelerde bulunulmaması hususunu özellikle istememe ragmen dava dosyamdaki hususları keyfi bir sekilde degerlendirip aceleci ve haksız bir ihraç kararına imza atmıslardır. Idarenin cevap dilekçesinde de belirttigi üzere yargıma süresi bir yıldır. Eger bir senelik yargılama sürecini gözetselerdi mahkemenin sonucunu bekleyebilir, ümit yapılanması hakkındaki mahkemenin degerlendirmesini dikkate alabilir, benden tekrar savunma isteyebilir, beraat kararımdan sonra idareye gönderdigim son derece detaylı ve açıklayıcı dilekçemi okuyabilir ve de degerlendirmelerini mantık süzgecinden geçirebilirlerdi. Maalesef yapılan yargılama sürecinde aceleci ve hasımane ve de sablon bir yargılama süreci gelistirdikleri için bu hususların hiçbirini dikkate almamıslardır. (E) idare tarafından mahkemenin hakkımda vermis oldugu beraat kararının CMK 233 2-E Maddesi geregince verilmis olmasının idareyi baglamayacagını söylemistir. Benzer durumla alakalı olarak ceza davasından delil yetersizligi nedeniyle beraat eden ve ceza yargılamasına konu aynı eylemlerinden dolayı idari olarak ayırma islemi yapılmasına karar verilen kamu görevlisinin, idari isleme karsı açtıgı idari davanın reddine karar verilmesi üzerine yapılan bireysel basvuruda Anayasa Mahkemesi; “ceza davası dısında fakat ceza davasına konu olan eylemler nedeniyle devam eden idari uyusmazlıklarda, kisi hakkında beraat kararı verilmis olmasına ragmen, bu karara esas teskil eden yargılama sürecinde yer alan iddia kapsamındaki olaylara dayanılması ve bu sekilde beraat kararının sorgulanması masumiyet karinesi ile çelisir. Buna karsılık, idari uyusmazlıgın çözümüne esas teskil etmesi bakımından, kisi beraat etmis olsa dahi yargılanmıs olması olgusundan veya buna iliskin karardan söz edilmesi, kisinin suçlu muamelesi gördügünden ve dolayısıyla masumiyet karinesinin ihlal edildiginden söz edebilmek bakımından yeterli degildir. Bunun için kararın gerekçesinin bütün halinde dikkate alınması ve nihai kararın münhasıran kisinin yargılandıgı ve sonuçta beraat ettigi fiillere dayanıp dayanmadıgının incelenmesi gerekir. (Anayasa Mahkemesinin 13.6.2013 tarih ve 2012/665 numaralı bireysel basvuru kararı,Anayasa Mahkemesinin 12.11.2014 tarih ve 2013/1728 numaralı bireysel basvuru kararı, Anayasa Mahkemesinin 7.11.2013 tarih ve 2012/998 numaralı bireysel basvuru kararı) Ceza Mahkemesi Kararlarının Disiplin Hukuku Bakımından Baglayıcılıgı Sezgin HATIPOGLU 90 Danıstay Dergisi Yıl : 2016 Sayı : 141 ... AYIM kararının gerekçesinde, basvurucu hakkında yürütülen ve beraatle sonuçlanan yargılamalara ve beraat kararlarının gerekçelerine, bu kapsamdaki tanık beyanları ile yargılamaya konu suçların nitelik ve niceliklerine dayanılmıs ve basvurucunun beraat ettigi fiilleri isledigi kabulünü içeren ifadelere yer verilmistir. Basvurucunun disiplin durumu degerlendirilirken, beraat kararlarına konu olan eylemler içinde yer aldıgı kabul edilerek, disiplinsizlik durumu da bu kabule dayandırılmıstır. Bu çerçevede basvuruya konu kararın gerekçesinde yer alan ifadelerden, suçlulugu ilgili mahkeme kararlarıyla sabit olmayan basvurucunun bu eylemleri isledigi ve suçlu oldugu inancının yansıtıldıgı görülmektedir. Dolayısıyla idarenin ayırma isleminin hukuka uygun oldugu sonucuna ulasırken Mahkeme, basvurucunun disiplin durumunu ceza yargılamasından ayrı olarak disiplin hukuku ilkelerine göre degerlendirmemis, aksine ceza mahkemesinin beraat kararının gerekçesine ve basvurucunun yargılandıgı fiilleri isledigi kabulüne dayanarak kararını vermistir. Mahkemenin gerekçesinde kullandıgı ifadelerin basvurucunun masumiyet karinesine saygı ilkesiyle bagdastıgı söylenemez.” Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde, AYIM kararının gerekçesinde, basvurucu hakkındaki beraatle sonuçlanmıs olan ceza yargılamasına atıfta bulunuldugu ve suçlulugu mahkeme kararlarıyla sabit olmayan basvurucunun yargılamaya konu eylemleri isledigi ve suçlu oldugu inancının yansıtıldıgı anlasıldıgından...” ifadelerine yer vererek basvurucunun Anayasa’nın 38. maddesinin dördüncü fıkrasında güvence altına alınan masumiyet karinesinin ihlal edildigine karar vermistir. Anayasa Mahkemesinin yukarıda yer verilen kararına atıfta bulunan Danıstay Idari Dava Daireleri Kurulu (IDDK) da bir kararında, “... kisi hakkında delil yetersizligine dayalı dahi olsa, üzerine atılı suç nedeniyle beraat veya henüz yargılamaya baslanılmadan kovusturmaya yer olmadıgına karar verilmesi durumunda, ceza yargılamasına konu eylemin gerçeklestirildiginden hareketle tesis edilen idari islemlerin yargısal denetiminde, ceza yargılamasına konu olan eylemin sübut buldugu yönünde ya da bu eylemin "kasıtlı" gerçeklestirdigi seklinde bir kanaatten hareket edilerek karar verilmesi masumiyet karinesi ile bagdasmayacak ve hukuken yerinde olmayacaktır. Zira, ceza yargılaması sonucunda kisinin "kastının bulunmadıgı" nın belirtildigi bir eylemde, Idare Mahkemesi'nin "kastının bulunduguna" karar verebilmesi hukuken mümkün degildir. Sonuç alarak, ceza davası dısında fakat ceza davasına konu olan eylemler nedeniyle devam eden idari uyusmazlıklarda, kisi hakkında beraat kararı verilmis olmasına ragmen, beraat kararının sorgulanması masumiyet karinesi ile çelisir.” gerekçesine yer vererek aksi yöndeki Mahkeme kararının bozulmasına karar vermistir. XXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXX Ayrıca davalı idarenin ilk derece mahkemesinde sundugu ilk savunma dilekçesindeki hususlara cevaplarım su sekildedir; Terörün tanımını yapılmıs,375 sayılı KHK’ya eklenen geçici 35.madde ile idareye verilen yetkiden bahsetmistir. Benim FETÖ/PDY’ye iltisak ve irtibatımın oldugunu degerlendirdiklerini ve bu islemi hukuka uygun olarak tesis ettiklerini iddia etmislerdir. Benim hangi hal ve fiilimle bahse konu örgüte iltisak yada irtibatımın oldugunu sayın mahkeme heyetine sunmamıslardır. Anayasa Mahkemesi’nin 14.11.2019 tarih,2018/89E-2019/84K sayılı karında iltisaklı kavramın kavusan, bitisen, birlesen irtibatlı kavramının ise baglantılı anlamına geldigini belirtmistir. Benim hangi hal ve hareketimle bahse konu örgütle kavustugumu, bitistigimi, birlestigimi yada baglantılı oldugumu sayın mahkeme heyetine anlatmaya gereksinim duymamıslardır. Milli Güvenlik Kurulunun 26.02.2014 ile 26.05.2016 tarihleri arasında gerçeklestirdigi toplantılardan bahsetmis ‘’bahse konu FETÖ/PDY ile devletin tüm kurum ve birimleri ile birlikte etkin bir mücadele yapılmasına’’ dair kararlar alındıgını söylemistir. Benim devletime,anayasaya olan sadakatimden ve sorusturmaların hassasiyetine binaen, ta çocukluguma kadar giderek hatırladıgım, benim özelimde anayasamızda çerçevesi çizilen din ve vicdan hürriyeti, düsünce ve kanaat hürriyeti kapsamı dısında kalabilecek hiçbir hal ve hareketimin olmadıgı durumları içeren bilgileri,neden ve hangi motivasyonla, keyfi bir sekilde ve kafa yormadan benim aleyhime kullandıklarını açıklamamıslardır. 375 Sayılı KHK 35. Maddeye göre kamu görevinden çıkarılma yaptırımının milli güvenlige karsı faaliyette bulunduguna karar verilen yapıların kamu kurum ve kuruluslarındaki varlıgını ortadan kaldırmayı hedefleyen ‘’olaganüstü tedbir’’ niteliginde tanzim edildigi söylenmistir. Yapılan tüm sorusturma ve yargılama sürecinde, hakkımda en ufak bir delil, tanık ifadesi olmamasına ragmen açık sözlü ve net bir sekilde devletimin yanında oldum. Bu halimle bahse konu FETÖ/PDY’ye karsı yapılan etkin mücadeleye katkı saglamama ragmen; haksız, hukuksuz bir sekilde neden hakkımda ihraç islemi uygulandıgını anlatmamıslardır. Bahse konu FETÖ/PDY’nin ‘’tüm bürokraside yogun mevcudiyeti oldugundan, örgütle mücadele ve örgüt mensuplarının tespiti için derinlemesine arastırmalar ve analizlere dayanan ‘’yeni bir konseptin’’ ortaya konulması mecburiyetini ortaya koymustur denmistir. Benim yürütecegim kamu hizmetinin dogrudan ülke güvenliginde ve asayisin saglanmasında önemli bir hassasiyeti oldugundan ve benim terör örgütüyle irtibatımın bulundugu sonucuna vardıklarını ve kamu görevinden çıkarılmam için tesis ettikleri islemin hukuka uygun oldugu söylenmistir. Bahsettikleri konsept dogrultusunda olusturdukları kriterlerin hiçbirine uymuyorum. 22 sene bilfiil görev yaptıgım süreçte aidiyetim, sadakatim, mensubiyetim yalnızca devletime ve de kurumum Türk Silahlı Kuvvetleri’ne olmustur. Bu durumu ihlal edebilecek en ufak hal ve hareketim olmamıstır. Kaldı ki bahsettikleri gibi FETÖ/PDY’ye iltisakım, mensubiyetim ya da irtibatım olsa idi belirtilen konsept dogrultusunda yapılan arastırmalarda net bir sekilde hukuken kabul edilen somut delillerle ortaya konulabilirdi. Ayrıca yine idarenin bakıs açısına göre, hayatının geçmis bir döneminde, Yargıtay içtihatlarında net bir sekilde belirtildigi üzere, bahse konu FETÖ/PDY’nin toplum nazarında hizmet hareketi gibi kavramlarla mesru bir zemin buldugu dönemde dahi, bunların sinsi planlarından haberi olmadan, anayasamızda çerçevesi çizilen din ve vicdan hürriyeti ve de düsünce ve kanaat hürriyeti kapsamında kalacak sekilde hiçbir suça karısmadan, sanssız bir sekilde bunlarla iletisime geçmis insanların da terör irtibatlı yada iltisaklı oldugu degerlendirilerek görevlerinden uzaklastırılmaları gerekmektedir. BU DURUMDA DEVLET YÖNETIMINDE YA DA KADROLARINDA KAÇ KISI KALIRDI. Bu durumun takdirini sayın mahkeme heyetine bırakıyorum. 3.IDARE TARAFIMDAN IHRAÇ EDILME SÜRECIM,KENDI OLUSTURDUKLARI KRITERLERE UYMADIGIM HALDE ,IDARENIN AMATÖR HASIMANE VE KEYFI TUTUMU Idarenin ilk olarak bana verdikleri savunmanın sonuç kısmında aceleci ve haksız bir karara imza atmamaları için adli yargılama sürecimi beklemelerini özellikle talep ettim. Istegimi dikkate almadılar.Adli yargılama sürecim istinaf dahil bir yıl kadar sürmüstür.Altı aylık geçici olarak görevden ayırma tedbiri uygulayarak, hakkımda hiçbir somutlastırma yapmadan,kendi yaptıkları analiz ve degerlendirmeleri benimle paylasmayıp bana savunma hakkı vermeden (Bu durum bana verdikleri ilk savunma ve beni ihraç etmek için sayın mahkemeye sundukları degerlendirme incelendiginde net bir sekilde görülecektir) hakkımda kamu görevinden çıkarılma islemi tesis edilmistir.Bu isleme dayanak gösterilen 375 nolu KHK dada görülecegi üzere açık yada geçici olarak görevden uzaklastırma süreleri bir yıldır.Yargılamanın uzadıgı durumlarda bir yıl daha uzatılabilir. .Benim Hakkkımda kamu görevinden çıkarılma islemini tesis edilmesi sürecinde idari tahkikat yapanların herhangi bir hukuk egitimi yoktur ve de bahsekonu terör yargılamaları dogrultusunda hiçbir uzmanlıkları yoktur.benimle beraber görev yapan 22 sene boyunca bana sicil veren hiçbir amirimden yada beraber mesai yaptıgım silah arkadaslarımdan herhangi bir görüs almamıslardır.Dolayısıyla somut bir delile dayanmadan yada kendi olusturdukları kriterlerin hiçbirine uymamama ragmen hakkımda kanaat kullanarak hakkımda tesis ettikleri islem hukuken asla kabul edilemez. Ellerinde tek bir tanık ifadesi olmamasına,kendi olusturdukları kriterlerin hiçbirine uymamama ragmen,benim özelimde anayasamızda çerçevesi çizilen din,vicdan,düsünce ve kanaat hürriyeti kapsamında kalan,Hain darbe girisiminden sonra FETÖ/PDY ile yapılan etkin mücadele kapsamında degerlendirilmesi gereken paylastıgım bilgileri hasımane bir sekilde keyfi vede amatörce kullanmıslardır. Adli yargılamada aldıgım beraat kararını ve dosya kapsamındaki bilgileri son derece ve detaylı bir sekilde dilekçe ile paylasmama ragmen okumamıslardır.Tarafıma cevap verilmedi.Idari dava açılıs dilekçemde yaptıkları haksız ihraç kararının anayasamıza aykırılıklarını detaylarıyla anlatmama ve de sayın mahkemece bu hususlarla ilgili cevap istenmesine ragmen herhangi bir cevap verilmedi.Hatta idari dava dilekçemi dahi okumadılar.Zira okusalardı benim avukatım olmadıgını bilirlerdi.Ayrıca idari mahkemece göreve iade kararım verilmesine ragmen,atamamı kanunda öngörülen bir ay içerisinde yapmamıslardır.Karar sonrası askerlik meslegime geri dönmem gerekirken hukukdısı bir sekilde tayinimi memur olarak yapmıslardır.Idare tarafından aleyhte mahkeme kararı olmasına ragmen,terör örgütü irtibatlısı yada iltisaklısı olarak muamele görüyorum,su an atamamın yapıldıgı birlikte benimle benzer durumda olupta mahkeme kararlarıyla göreve iade kararı alanlar için izole bir alan olusturulmus olup birlik içinde daha önce farklı birliklerde görev yaptıgımız insanlara bizimle birlik içinde görüsmemeleri için bazı tedbir ve yasaklamalar getirilmistir.Mesleki tecrübe ve kariyerlerimizden faydalanılmamakta,hiçbir is verilmemekte,Birlik içi bilgisayarlara dahi erisim izni verilmemekte,Birlik içi yemekhanenin kullanımı,birlik içine cep telefonu sokmamız yasaklanmıs olup,kendi özlük ve yasadıgımız süreçlerdeki sıkıntılarla ilgili talep dilekçelerimize verilen cevaplar dahi tarafımıza verilmemektedir.Sadece teblig ettiriliyor.Siz mahkemeye verin.Mahkeme bizden istesin deniliyor. 4.IDARENIN HAKKIMDA TESIS ETTIKLERI KAMU GÖREVINE ÇIKARMA ISLEMINE DAYANAK GÖSTERDIGI 375.NOLU KHK’ın MAKSADINI ASACAK SEKILDE IDARE TARAFINDAN KULLANIMI 375 sayılı KHK’nın geçici 35. maddesinin ilgililere savunma hakkı verilmesini öngören son fıkrasının ifade edilis tarzı ve madde içindeki konumu dahi bu hakkın ancak görünüste oldugunu ve gerçek bir anlam ifade etmedigini ortaya koymaktadır. Bu son fıkra “maddenin (A) ve (B) fıkraları uyarınca haklarında islem tesis edilecek olanlara “savunma hakkı verilmesini öngörmektedir. Yani deyim yerindeyse madde hükmü idareye 375 sayılı KHK ihraç edilmesine karar verilmis kisiler hakkında “yasa dısı olusumlarla ilgisi oldugunu düsündügünüz ya da süphelendiginiz kisileri kamu görevinden çıkarın, ancak çıkarmadan önce savunma hakkı vermeyi de sakın unutmayın” demektedir. Ifade edilis tarzından ve madde içindeki konumundan savunma hakkının gerçekte bir anlam tasımadıgı, maddenin bu yönüyle de Anayasamızın 129. maddesinin ikinci fıkrasındaki “memurlar ve diger kamu görevlileri ile kamu kurumu niteligindeki meslek kurulusları ve bunların üst kurulusları mensuplarına savunma hakkı tanınmadıkça disiplin cezası verilemez” hükmüne aykırı oldugu açıkça ortadadır. Hakkımda kamu görevinden çıkarma islemine dayanak gösterdikleri ‘’irtibatlı veya iltisaklı’’ kavramlarından ne anlasılması gerektigi kanun metninde gösterilmemesi idarenin hakkımda tesisi ettigi islemi keyfi bir sekilde yapma cesareti vermistir.Yine 375 KHK ve benzer khklar ile ilgili bu degerlendirmeleri yapan kisilere suç isnat edilemez,verdikleri kararlardan sorumlu tutulamaz gibi güvencelerin kanunla verilmis olması hukuk devleti ilkesine aykırı oldugu izahtan varestedir. 5 .IDARININ DEVLETTEKI TÜM BIRIMLERI ILE BIR BÜTÜN OLMASI Idari yargılamada ,idarenin devletteki en üst kademeden en alt kademeye kadar bir bütün oldugu gerçegi ortada iken ,idareler tarafından yapılan tahkikatlarda belirlenen kriterlerin polis asker kisiler için farklı(hatta asker olupta farklı kurumlarda çalısanlar açısındanda farklı),devletin diger kurumlarında farklı,bürokraside yada siyasiler kanadında farklı kriterler olusturulması anayasamızda geçen ve toplumumuzu bir arada tutabilmemizin yegane güvencesi olan‘HUKUK DEVLETI ,KANUN ÖNÜNDE ESITLIK’’ ilkelerini açıkça ayaklar altına almakta ve de ‘‘TOPLUMSAL BARISIMIZA’’ onarılması çok zor zararlar vermektedir. Su an benim ihraç kararımı tesis eden idarenin bakıs açısına göre hayatının geçmis bir döneminde ,Yargıtay içtihatlarında net bir sekilde belirtildigi üzere,bahse konu FETÖ/PDY’nin toplum ve devlet nazarında hizmet hareketi gibi kavramlarla mesru bir zemin buldugu dönemde dahi,bunların sinsi planlarından haberi olmadan,anayasamızda çerçevesi çizilen din ve vicdan hürriyeti ve de düsünce ve kanaat hürriyeti kapsamında kalacak sekilde hiçbir suça karısmadan,sanssız bir sekilde bunlarla iletisime geçmis insanlarında terör irtibatlı yada iltisaklı oldugu degerlendirelerek görevlerinden uzaklastırılmaları gerekmektedir.BU DURUMDA DEVLET YÖNETIMINDE YADA KADROLARINDA KAÇ KISI KALIRDI.Askeri terbiyem devletteki konumum geregi bu kisilerle ilgili bilgi ve degerlendirme yapmıyorum.Bu durumun takdirini sayın mahkeme heyetine bırakıyorum.Sayın mahkeme heyetinin gerek duyması durumunda,bahsekonu yapının terör örgütü ve paralel devlet yapılanması oldugu devletçe ve yargı kararları ile ilan edilmeden önce üst düzey yetkililerce yapılan bahsekonu yapıyı övücü konusmaları,ne bileyim ne istediler de vermedik gibi açıklamaları,ulusal kanalımız trtde yapılan bahsekonu yapının etkinlikleri tarafımdan ayrıca paylasılacaktır. SONUÇ VE ISTEM: Idarenin hakkımda tesis ettikleri,kamu görevinden çıkarılma isleminin iptali yönünde karar veren ilk derece mahkemesinin kararının kabulüne,idarenin istinaf basvuru talebinin hiçbir hukuki geçerliligi olmaması nedeniyle reddine karar verilmesini talep ediyorum MOURNER İYİ GECELER DİLER..SELAMETLE..
  8. @Hüsamettin PakişSizin hakkınızda bilgi istenmesi normal prosedür ama eşiniz hakkında bilgi istenmesini anlayamadım.eğer varsa bank asya hesabı banka hareketlerine bakarlar.diğer kurumlarda kaydınız yoktur muhtemelen.idare mahkemesine açtığınız davada kurumunyazdığı ilk cevap ve de sizin hakkınızda yaptıkları bilgi alma tutanağı ve analizleri mutlaka gözünüzle görün.ve onların iddaları üzerinden neden iltisak yada irtibatlı olmadığınızı hiç bir boşluk bırakmayacak şekilde cevaplayın.sizinli olmayan bölümler ile ilgili olarakta idare benim bu hususlarla hiç bir ilgim olmadığı halde öyleymişim algısını oluşturmaya çalışıyor deyin.yargıtay 16.ceza dairesindeki iltisak irtibat tanımlamalarına bakın.benden bu kadar.selametle.
  9. mourner2

    MSB Araştırma Merkezine Atananlar

    selam millet yine ben.rütbe iade için açtığım dava dilekçesi.katkılarından dolayı bla bla bla'ya sonsuz teşekkürler.. ihtiyacı olan arkadaşımız yararlanabilir. İSTANBUL ( ) İDARE MAHKEMESİ BAŞKANLIĞINA -YÜRÜTMENİN DURDURULMASI ve DURUŞMA TALEPLİDİR- DAVACI : isim-soyisim-adres ve telefon DAVALI : MİLLİ SAVUNMA BAKANLIĞI Devlet Mah. Yahya Galip Cad. 06100 Bakanlıklar / ANKARA KONUSU : Deniz Kuvvetleri Komutanlığı bağlısı birliklerde ,(branş/rütbe) rütbesinde görev yapmakta iken; 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Geçici 35/B maddesi gerekçe gösterilerek,Milli Savunma Bakanlığı tarafından kamu görevinden çıkarılmam, Hakkımda tesis edilen kamu görevinden çıkarılma işleminin iptali için İstanbul 2.İdare Mahkemesi'nde görülen dava sonucu mahkemenin xx/xx/2022 tarihli ve E:xxxx/xxxx K:xxxx/xxxx sayılı kararı ile eski rütbe ve görevime dönmem gerekirken, 7075 sayılı Kanunun 10/A maddesi dayanak gösterilerek xxxxxx Deniz Üs K.lığı Araştırma Merkezinde MEMUR olarak görevlendirilmeme ilişkin,Deniz Kuvvetleri Komutanlığının xx.xx.2022 tarih ve O-xxxxxxxx.xxx.xx.xxxxxx sayılı yazısında belirtilen işlemin,hukuki dayanaktan yoksun ve açıkça hukuka aykırı olduğundan yürütmenin durdurulması ve işlemin iptali ile bu işlem nedeniyle mahrum kaldığım parasal haklarımın tazmini isteminden ibarettir. AÇIKLAMALAR 1. Deniz Kuvvetleri Komutanlığında,(branş/rütbe)olarak görev yapmakta iken,FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütüne ÜYE OLMAK suçlamasıyla hakkımda ceza davası açılmış olup,yargılamam İstanbul xx. Ağır Ceza Mahkemesinde yapılmıştır. Hakkımda adli yargılama sürecinde yapılan detaylı araştırmalar ve incelemeler sonucunda,Mahkemenin xxxxx tarihli E: xxxx/xx, K: xxxx/xxx sayılı kararı ile BERAAT ETTİM (Ek-1).Sayın savcı tarafından İstinaf başvurusu yapılan karar için esastan red edilmesi yönünde karar verilmiş ,karar xxxxx tarihinde KESİNLEŞMİŞTİR (Ek-2,Ek-3,Ek-4). 2. Beraat kararımdan bir hafta sonra;idare tarafından,herhangi somut bir delile dayanmayan,kendi oluşturdukları ve bahse konu FETÖ/PDY ile iltisaklı olanların tespitinde kullandıklarını iddaa ettikleri hiçbir kritere uymamama rağmen,verilen yetkiyi subjektif ve keyfi kullanarak ,FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütüyle İRTİBATLI/İLTİSAKLI olduğumu iddaa ederek, 7145 sayılı kanunun 26.maddesiyle 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen 35/B geçici maddesini dayanak göstererek,Milli Savunma Bakanlığının xx.xx.2021 tarih 2021/(xx) sayılı oluru ile hakkımda "KAMU GÖREVİNDEN ÇIKARILMA" işlemi tesis edilmiştir (Ek-5). 3. Hakkımda tesis edilen "Kamu Görevinden Çıkarılma" işleminin iptali için,tek başvuru yolu olarak tarafıma sunulan,İstanbul x.İdare Mahkemesi'nde görülen davada, mahkemenin xx/xx/2022 tarihli ve E:xxxx/xxxx K:xxxx/xxx sayılı kararı ile,hakkımda tesis edilen KAMU GÖREVİNDEN ÇIKARILMA İŞLEMİNİN İPTALi kararı verilmiştir. (Ek-6) 4. İdare,maalesef nedenini anlayamadığım hukuk tanımaz bir tavırla,mahkemece verilen göreve iade kararımı da dikkate almamıştır. Eski rütbe ve görevime dönmem gerekirken, 7075 sayılı Kanunun 10/A maddesini dayanak göstererek,Milli Savunma Bakanlığı Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nın xx.xx.2022 tarih ve O-xxxxxxxx.xxx.xx.xxxxxx sayılı yazısı ile Araştırma Merkezine MEMUR olarak atamamın yapılacağını bildirilmiş (EK-7) ve tarafıma Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nın xx.xx.2022 tarih ve O-xxxxxxxx.xxx-xxxxxxx sayılı yazısı ile xxxxxxx Deniz Üs KOMUTANLIĞI Araştırma Merkezine MEMUR olarak görevlendirildiğime dair tebligat yapılmıştır.(Ek-8). 5.İdarenin, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı bağlısı kadrolarda, ,(branş/rütbe)rütbesinde görev yapmakta iken,Araştırma Merkezinde MEMUR olarak görevlendirilmemin dayanağı olarak gösterdiği,7075 sayılı "Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun’un amacı, Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonunun oluşturulması, komisyonun görevlerinin tanımlanması, komisyonca verilen kararların uygulanmasına ait işlemlerin nasıl yürütüleceğini ortaya koymaktır. Komisyonun görevi, olağanüstü hal kapsamında doğrudan kanun hükmünde kararnameler ile tesis edilen kamu görevinden, meslekten veya görev yapılan teşkilattan çıkarma ya da ilişiğin kesilmesi vb. işlemler hakkındaki başvuruları değerlendirip karar vermektir. 7075 sayılı Kanunun "Türk Silahlı Kuvvetleri ile genel kolluk kuvvetleri personeli ve Dışişleri Bakanlığı diplomatik kariyer memurlarına ilişkin kararların uygulanması'' başlıklı 10/A maddesinde, Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu kararıyla ya da Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu kararlarına karşı açılan iptal davalarında verilen Mahkeme kararıyla göreve iade edilen personele ilişkin, Komisyon ve Mahkeme kararların nasıl uygulanacağı düzenlenmiştir. Buna göre, 7145 sayılı Kanunun 26. maddesiyle 375 sayılı KHK'ya eklenen geçici 35. maddesi uyarınca kamu görevinden çıkarılmasına karar verilen kişilerin açmış olduğu iptal davaları sonucunda göreve iade edilmesi halinde, bu kişiler hakkında 7075 sayılı Kanunun 10/A maddesinin uygulanacağına ilişkin herhangi bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. 6. Ben 7145 sayılı Kanunun 26. maddesiyle 375 sayılı KHK'ya eklenen geçici 35. maddesi gerekçe gösterilerek Milli Savunma Bakanlığının xx.xx.2021 tarih 2021/(xx)sayılı işlemi ile kamu görevinden çıkarıldım. Hakkımda Olağanüstü Hal kapsamında doğrudan kanun hükmünde kararname kapsamında herhangi bir işlem tesis edilmemiştir.bu nedenle Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu tarafından verilmiş bir karar da bulunmamaktadır. Netice olarak benim durumum, Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu oluşturulması, görev ve sorumlulukları ile komisyonca verilen kararların uygulanmasına ait işlemleri açıklayan 7075 sayılı kanun kapsamına girmemektir. Nitekim Ankara 23. İdare Mahkemesinin 27.05.2022 tarihli, E:2022/282, K:2022/1110 sayılı kararı da bu yöndedir (Ek-9). 7. Yukarıda ayrıntılı olarak açıkladığım üzere,7145 sayılı Kanunun 26. maddesiyle 375 sayılı KHK'ya eklenen geçici 35. maddesi uyarınca,kamu görevinden çıkarılmasına karar verilen kişilerin açmış olduğu iptal davaları sonucunda,göreve iade edilmesi halinde, bu kişiler hakkında 7075 sayılı Kanunun 10/A maddesinin uygulanacağına ilişkin herhangi bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. Bu nedenle Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı kadrolarda xxxxxxxx rütbesinde görev yapmakta iken,Araştırma Merkezine MEMUR olarak atanmama ilişkin dava konusu işlemin kanuni dayanağı yoktur. 7075 sayılı Kanunun 10/A maddesi, sadece Ohal İnceleme Komisyonu tarafından görevine iade edilenler ile bu komisyon tarafından başvurusu reddedilenlerce açılan davalarda verilen kararlar ile görevine iade edilenlere ilişkin olduğundan, İDARE'NİN TESİS ETTİĞİ İŞLEM KANUNİ DAYANAKTAN YOKSUN OLDUĞU İÇİN AÇIKÇA HUKUKA AYKIRIDIR. 8. Danıştay 11. D.08.04.2013T. 2000/8963E., ve 2003/1623K. Sayılı kararında, İdarenin takdir yetkisini kullanırken aynı durumda olan personel arasında ayrım gözetmeden, eşitliği göz önünde bulundurarak, objektif olarak işlem tesis etmesi gerektiği özellikle vurgulanmıştır. İdarenin,hakkımda işlem tesis ettikleri 7145 Sayılı kanunun 10/A maddesi 25.07.2018 tarihinde yürürlüğe girmiştir.Bu tarihten önce haklarında idari mahkemelerce göreve iade kararı verilen personel şu an deniz kuvvetlerine ait kadrolarda kendine ait rütbeleri ile askerlik mesleğini icra etmektedir.Benim durumumla birebir aynı durumda olan sözkonusu personelin kendi rütbe ve mesleklerini icra ederken,hakkımda tesis edilen Araştırma Merkezine MEMUR olarak atanma işlemi Anayasanın 10. Maddesinde bulunan eşitlik ilkesine aykırıdır. 9. Mahkemelerin verdiği iptal kararlarıyla ilgili olarak Danıştay 2. Dairesi, 27.08.2007 tarih ve E:2007/2076 sayılı kararında: ''Hukuka aykırı bulunan idari işlemler hakkında verilen iptal kararları; varlıklarını hukuka uygunluk karinesinden yararlanmak suretiyle sürdüren idari işlemleri tesis edildikleri tarihe kadar geriye yürür şekilde ortadan kaldırır. Dolayısıyla, dava konusu edilen idari işleme bağlı olan diğer işlemler de ortadan kalkar.’’ İptal kararlarının bu özelliği, dava konusu yönetsel tasarruftan önceki hukuki durumun sağlanması gereğinden kaynaklanmaktadır. Bir başka ifadeyle, İPTAL KARARLARI; İPTAL EDİLMİŞ OLAN İDARİ İŞLEMİ HUKUK ÂLEMİNDE HİÇ DOĞMAMIŞ HALE GETİRMEKTEDİR. Bununla birlikte iptal kararları herkes bakımından geçerlidir. Aynı idari işlemin iptali amacıyla başkalarının da iptal davası açmasına gerek bulunmamaktadır. İptal kararı, davacının yanı sıra iptal olunan idari işlemin etkide bulunduğu diğer kimseler hakkında da hüküm ifade etmektedir." Kararda da belirtildiği üzere Mahkemelerinin verdiği iptal kararlarının, iptal edilmiş olan idari işlemi hukuk âleminde hiç doğmamış hale getirmesi gerekmektedir. Bu yönüyle İPTAL KARARLARI, DAVA KONUSU İŞLEMDE ÖNCEKİ HUKUKİ DURUMU GERİ GETİREN KARARLARDIR. 10. Anayasa Mahkemesinin 27.9.2012 tarihli ve E:2012/22, K:2012/133 sayılı Kararında: “ Anayasa'nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti; eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına saygılı, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık olan devlettir. Hukukun ve adaletin en somut yansıması olan mahkeme kararlarının uygulanması, “hukuk devleti” ilkesi ve onun vazgeçilmez koşullarından biri olan “hukuka bağlı idare” anlayışının bir gereğidir.'' Anayasa Mahkemesi anılan kararında; Anayasa'nın 138. maddesinin dördüncü fıkrasındaki, “Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirmesini geciktiremez.” hükmü uyarınca, kamu görevlilerinin de mahkeme kararlarını yerine getirmek zorunda olup, bu konuda seçim haklarının bulunmadığı; kaldı ki, mahkeme kararlarını kasten yerine getirmeyen memur ve diğer kamu görevlilerinin eylemlerinin suç oluşturduğu; bu bağlamda, Anayasa’nın 138. maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca mahkeme kararlarını uygulayıp uygulamama konusunda seçim hakkı bulunmayan kamu görevlilerinin, yargı kararlarını kasten yerine getirmeme eylemlerinin, Anayasa'nın 129. maddesinin beşinci fıkrası kapsamında değerlendirilemeyeceğine...” karar vermiştir. 11. . Danıştay 2. Daire Başkanlığının E:2019/2336, K:2019/6426 sayılı İçtihat Metninde; kamu görevlisi davacının, hakkında yürütülen ceza yargılamaları gerekçe gösterilerek, başka somut veya soyut delillerden yoksun bir şekilde mali ve sosyal hakları daha düşük durumdaki kadroya atanması hususu dile getirilmiştir. İdarenin, “herhangi bir soruşturmada ve cezalandırmada bulunmadan sadece soyut akıl yürütmelerle davacıyı mali ve sosyal haklarda geri bırakacak ve kariyerini engelleyecek eylemi” hukuka aykırı olarak tespit edilerek iptal edilmiştir. Astsubay Kıdemli Başçavuş rütbesinde görev yapmakta iken,Araştırma Merkezine MEMUR olarak atanmamın sonucunda; Derece ve Kademem x-x iken x-x’ye düşürülmüştür ve bu durum maaşımda yarı yarıya düşüşe neden olmuştur.657 sayılı Devlet Memurları Kanunu,memurların bir kurumdan diğer bir kuruma nakilleri başlıklı,74.maddesinde belirtilen "Memurların bu Kanuna tabi kurumlar arasında, kurumların muvafakatı ile kazanılmış hak dereceleri üzerinden veya 68. maddedeki esaslar çerçevesinde derece yükselmesi suretiyle, bulundukları sınıftan veya öğrenim durumları itibariyle girebilecekleri sınıftan, bir kadroya nakilleri mümkündür. Kazanılmış hak derecelerinin altındaki derecelere atanabilmeleri için ise atanacakları kadro derecesi ile kazanılmış hak dereceleri arasındaki farkın 3 dereceden çok olmaması ve memurların isteği de şarttır" hükmü yer almıştır. Görüldüğü üzere 657 sayılı Kanunla, bir memurun gerek kendi kurumu içinde gerekse bir başka kuruma isteği ve rızası olmadıkça kazanılmış hak aylık derecesinin altındaki bir kadroya atanması mümkün değildir. 12. Danıştay'ın istikrar kazanan kararlarında da, Anayasa'nın 2. maddesinde yer alan“hukuk devleti” ilkesinin doğal sonucu olarak, yasama ve yürütme organları ile idarenin, mahkeme kararlarına uymak zorunda olduğu, bu organlar ile İdarelerin mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremeyecekleri ve bu kararların yerine getirmesini geciktiremeyecekleri, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecbur olduğu vurgulanmıştır. 13. Hakkımda tesis edilen kamu görevinden çıkarılma işlemine karşı iptal davası açmamın nedeni,görevimden alınmış olmamın hukuka aykırı olduğunu ispat etmek ve yargı kararı sonucunda,Deniz Kuvvetleri Komutanlığı bağlısı birliklerde xxxxxx rütbesi ile göreve dönmemdir.Danıştay içtihatları ve idare hukuku ilkelerine göre, iptal davalarının doğurduğu hukuki sonuç, iptal edilen işlemin hukuk âleminde doğmamış olması ve hiç tesis edilmemiş gibi kabul edilmesidir. İDARİ İŞLEMİN MEVCUT OLMADIĞI KABUL EDİLDİĞİNDE, İDARECE YAPILACAK İŞLEM DE, ESKİ RÜTBE VE GÖREVİME AYNEN İADE EDİLMEM OLMALIDIR. 14. Nitekim Anayasa'nın 138. maddesinin son fıkrasındaki hüküm de bunu emretmektedir. Yasama ve yürütme organları ile idareler, mahkeme kararlarına uymak zorundadır. Yürütme organı ile idarenin yanı sıra yasama organının da, birtakım düzenlemelerle, mahkeme kararlarını değiştirecek mahiyette ve yargı kararının uygulanmasının bertaraf edilmesini doğuracak şekilde yasal düzenleme yapması, Anayasa'nın 125. maddesi ile 138. maddesinin son fıkrasına açıkça aykırıdır. 15. 7075 sayılı kanunun 10/A maddesiyle getirilen düzenlemenin idare tarafından keyfi kullanımı ile kamu görevinden çıkarılmadan önceki görevim olan ve de yüksek sadakat ve özveri ile xx sene bilfiil hizmet ettiğim askerlik mesleğime dönme hakkım nesnel ve somut bir sebep bulunmaksızın ortadan kaldırılmıştır. Düzenlemeyle ehliyet ve liyakat ilkeleri kapsamında,hukuka uygun bir şekilde elde ettiğim,Deniz Kuvvetleri Komutanlığı bağlısı kadrolarda astsubaylık görevimde çalışmama engel olunmaktadır. Bu durum hukuk devletinin temel ilkeleri olan “kazanılmış hakların korunması”, “hukuk güvenliği”, ''ölçülülük'' ilkelerini ihlal ettiği gibi, aynı ortamda çalışanlar arasındaki mali ve sosyal dengeyi bozarak, çalışma barışını olumsuz etkilemektedir. Anayasa’nın 2., 5., 10., 13., 20, ve 49. maddelerine aykırılık teşkil etmektedir. 16. Mahkeme kararını tanımayan idare tarafından, hukuksuz bir şekilde Araştırma Merkezine memur olarak atanmam, sonuçları itibari ile, mesleki gelişim ve kariyerimi açıkça olumsuz etkilemekte ve de meslek hayatımda üçüncü kişilerle kuracağım ilişkiler ve bu kişiler nezdindeki itibarım üzerinde de etkili olmakta, öyle olmadığım adli ve idari mahkeme kararlarıyla sabit olmasına rağmen, FETÖ/PDY irtibatlı ya da iltisaklı olduğum şüphesini aynı ortamda senelerce görev yaptığım silah arkadaşlarıma vermektedir. Dolayısıyla mesleki kariyerimi ve üçüncü kişiler nezdindeki saygınlığımı önemli ölçüde etkileyen bu görevlendirme ''özel hayata saygı gösterilmesi hakkına'' ihlal oluşturmaktadır. Ayrıca daha önce üst veya amir konumunda bulunduğum personel ile ast statüsünde çalışma durumunu ortaya çıkarmaktadır. 17. Nitekim yine 7075 sayılı Kanunun 10. maddesi (1) fıkrasında yer alan ve yöneticilik pozisyonundan bulunurken kamu görevinden çıkarılan personelin göreve iade halinde yöneticilikten önceki kadro ve pozisyon dikkate alınarak atamalarının yapılacağını belirten, ''...Ancak müdür yardımcısı veya daha üstü ile bunlara eşdeğer yöneticilik görevinde bulunmakta iken kamu görevinden çıkarılmış olanların atamalarında, söz konusu yöneticilik görevlerinden önce bulundukları kadro ve pozisyon unvanları dikkate alınır.'' şeklindeki düzenleme, Anayasa Mahkemesinin 24.12.2019 tarihli E:2018/159, K: 2019/93 sayılı kararıyla iptal edilmiştir. İptal kararında; “29. Komisyon kararıyla kamu görevinden çıkarma işleminin sebep unsuru tamamen ortadan kalktığı halde, yönetici pozisyonunda iken,kamu görevinden çıkarılan ve Komisyon kararı sonrasında yeniden kamu görevine dönen kişilerin atanmasında yöneticilik görevlerinden önce bulundukları kadro ve pozisyon unvanlarının dikkate alınmasını öngören kural, bu kişilerin üyelik, mensubiyet, aidiyet, iltisak veya irtibatlarına dair şüphelerin tam olarak ortadan kalkmadığı izlenimini oluşturmaktadır. Bu durum, kişilerin meslek hayatlarında kişisel gelişimlerinin, üçüncü kişilerle olan ilişkilerinin ve itibarlarının olumsuz şekilde etkilenmesine sebebiyet verebilir. 30. Kanun'da, bu izlenimin oluşmasını engelleyecek bir güvenceye yer verilmediği gibi bu kişilerin kamu görevinden çıkarılmadan önceki pozisyonlarına atanmamasına neden olacak hukuki ve fiili bir zorunluluk da gösterilmemiştir. Kuralda, yönetici pozisyonunda görev yapmakta iken kamu görevinden çıkarılan kişilerin, idari gerekler de gözetilmeden kategorik olarak yeniden yönetici pozisyonuna atanamayacağı belirtilmektedir. Kural, bu haliyle idareye kamu hizmetlerinin gerekleri ve etkinliği kapsamında bir değerlendirme yapma imkânı da tanımamaktadır.” denilmektedir. 18. Görevimden ihraç edilmemin haksız ve hukuka uygun olmadığı, idari yargı tarafından ortaya konulmuş olmasına rağmen eski rütbe ve görevime iade edilmemiş olmam, sosyal ve mesleki çevremde “üyelik, mensubiyet, aidiyet, iltisak veya irtibatlarıma dair şüphelerin tam olarak kalkmadığı” izlenimi oluşturmaktadır.Bu durum ister istemez bende de suçluluk pisikolojisi oluşturmakta,ruhsal durumumda onarılamaz yaralara sebebiyet vermektedir. 19. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun E:2016/3790, K: 2017/3426 sayılı içtihat metninde DİDDK; “Atama konusunda idareye takdir yetkisi tanınmış ise de, bu memuriyetlerde çalışan kişilerin görevden alınmaları konusunda idarenin mutlak bir takdir yetkisinin bulunmadığının, bu konuda tesis edilecek işlemlerin de, diğer idari işlemler gibi yargı denetimine tabi olduğunun belirtilmesi gerekir. İlgililerin görevlerden alınmalarının hukuki denetimi yapılırken, idarece görevden alınmalarına gerekçe olarak gösterilen sebeplerin yanı sıra; nitelikleri, geçmiş hizmetleri, bu görevlerdeki başarıları gibi hususların da dikkate alınması gerekir. Davacının, yetersizliğine, başarısızlığına ve/veya olumsuzluğuna ilişkin hukuken geçerli olabilecek somut tespitler bulunmaksızın, doğrudan takdir hakkına dayalı olarak görevinden alınmasına ilişkin işlemde kamu yararı ve hizmet gerekleri yönünden hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varıldığını” belirtmiştir. 20. Danıştay 5. Daire Başkanlığının E:2015/2387, K:2015/8821 sayılı İçtihat Metninde; “Daire başkanı davacının idarenin takdir yetkisi kapsamında Uzman olarak atandığı, atanmasını gerektirecek disiplin soruşturması geçirmediği gibi görevinde başarısız olduğuna dair bilgi ve belgenin de sunulmadığı anlaşılmaktadır. Davacının görevden alınmasını gerektirecek nitelikte hukuken kabul edilebilir bir neden ileri sürülmeksizin salt takdir yetkisine dayalı olarak kurulan işlemde sebep unsuru yönünden hukuka uygunluk bulunmamaktadır” denilmiştir. 21. Danıştay tarafından yayınlanan emsal kararlar incelendiğinde; idarenin takdir yetkisini kullanırken, personel üzerinde objektif veriler kullanması gerektiği ve bu durumu aynı şekilde somutlaştırması gerektiği belirtilmektedir. Anayasa, kanunlar ve yerleşik içtihatlar böyle iken hakkımda kesinleşmiş beraat kararı olmasına ve İdare mahkemesince görevime iade edildiğim halde, İdare tarafından hiç bir somutlaştırma yapılmadan, salt takdir yetkisine dayalı MEMUR olarak görevlendirilmem, yapılan işlemin hukuki olmadığını açıkça ortaya koymaktadır. Bu görevlendirme ile kazanmış olduğum sosyal, mali ve özlük haklarımda çok büyük kayıplara neden olduğu net bir şekilde ortadadır,Hiç bir gerekçe belirtmeden işlem tesis edilmesi, İdarenin keyfilik içinde bu kararı aldığını göstermektedir. 22. Nitekim İdarelerin 7075 sayılı kanunun 10/A maddesine istinaden tesis ettikleri rütbeli personelin memur olarak görevlendirilmesi işlemlerinin iptali kapsamında açılan davalarda; Ek-9: Emsal Karar (Ankara 23. İd.Mah. 27.05.2022 tarih ve 2022/282, E:2022/1110) Ek-10: Emsal Karar (Ankara 12. İd.Mah. 19.02.2020 tarih ve E:2019/561, K:2020/302) Ek-11: Emsal Karar (Ankara 3. İd.Mah. 30.06.2022 tarih ve E:2021/2125, K:2022/1525) Ek-12: Emsal Karar( Ankara 5.İdare Mahkemesi 03.12.2020 tarih E:2020/662) Ek-13: Emsal Karar(Ankara 7.İdare Mahkemesi 16.12.2021 tarih E:2021/562 K:2021/2415) Ek-14: Emsal Karar (Ankara 23.İdare Mahkemesi 14.06.2022 tarih E:2022/701) idarelerce tesis edilen işlemler İPTAL EDİLMİŞTİR. 23. Yukarıda detaylı bir şekilde açıkladığım gerekçelerle, İdare'nin 30.08.2022 tarih ve O-33028486.124.02.3106972 sayılı yazısıyla, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı bağlısı kadrolarda xxxxxxx rütbesinde görev yapmakta iken, Araştırma Merkezine MEMUR olarak görevlendirilmeme ait işlemin yürütmesinin durdurulmasını, bilahere iptalini talep etme ve işlem nedeniyle mahrum kalınan mali ve özlük haklarımın iadesini talep etme gereği ortaya çıkmıştır. 24. İYUK'un 27. Maddesine göre, idari işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkânsız zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi durumunda,yürütmenin durdurulmasına karar verilebileceği hüküm altına alınmıştır. Aleyhimde davalı idare tarafından tesis edilen işlemin, 7075 sayılı Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun'un 10/A maddesine dayandırılarak gerçekleştirildiği, oysa bu maddenin OHAL Komisyonu kararlarına ilişkin olduğu,hakkımda OHAL Komisyonunca verilmiş herhangi bir karar bulunmaması nedeniyle yasal dayanağının mevcut olmadığı aşikardır. Benzer şekilde dava konusu işlem ile hakkımda suçlu olduğuma dair şüphenin, kesinleşmiş beraat kararım ve göreve iade kararıma rağmen, davalı idare tarafından sürdürüldüğü, bunun ayrıca masumiyet karinesi ve özel hayatın gizliliği başta olmak üzere temel hak ve hürriyetlerin ihlali anlamını taşıdığı da tartışmasız bir biçimde ortadadır. Aynı kanun hükmünün 10/1 maddesindeki benzer düzenlemenin de, Anayasa Mahkemesi kararı ile iptal edildiği gözetildiğinde ,dava konusu işlemin hukuka açıkça aykırı olduğunda kuşku yoktur. Hukuka açıkça aykırı bu işlem nedeniyle,masumiyet karinemin ihlaline devam edildiği, çalıştığım kurumda halen terörle iltisaklı muamelesine tabi tutulduğum ve bunun da her geçen gün telafisi güç zararlara sebebiyet verdiği de açıkça ortadadır. Zira bu işlem nedeniyle mesleki ve sosyal çevremde halen aklanamadığım duygusunu yaşayarak manevi üzüntü duymamın yanı sıra,hak ettiğim görev ve unvanımda görev yapmadığım için maddi olarak aile huzurumu ve düzenimi bozacak mahiyette kayıplar yaşamaktayım.Dolayısıyla somut olayda yürütmenin durdurulmasının koşulları tamamen oluşmuş olup dava konusu işlemin yürütmesinin durdurulmasına karar verilmesini talep etmek gerekmiştir. HUKUKİ SEBEPLER: Anayasa, AİHS, 926 sayılı TSK Kanunu, 657 sayılı DMK, 4483 sayılı Kanun, 2577 sayılı İYUK, 5237 sayılı TCK, 5271 sayılı CMK, Üst Mahkeme İçtihatları, Emsal Mahkeme Kararları, taraf olduğumuz uluslararası mevzuat ve ilgili sair mevzuat. DELİLLER: 1- Beraat Kararı (Ek-1) 2- İstinaf Kararı (Ek-2) 3- Beraat Kararı Kesinleşme Şerhi (Ek-3) 4- İstinaf Kararı Kesinleşme Şerhi (Ek-4) 5- "Kamu Görevinden Çıkarılma" Tebligatı (Ek-5) 6- İstanbul x.İdare Mahkemesi'nin Kamu Görevinden Çıkarılma İşlemi İptal Kararı (Ek-6) 7- Araştırma merkezine atama oluru(Ek-7) 8- Araştırma merkezine atanma tebligatı(Ek-8) 9- Emsal kararlar (EK-9, Ek-10, Ek-11 Ek-12 Ek-13 Ek-14) 10- Personel özlük ve sicil dosyası (Davalı idareden celbini talep ederim) 11- Bilirkişi, tanık ve tüm yasal deliller. SONUÇ ve İSTEM : Yukarıda izah olunan ve re'sen gözetilecek nedenlerle; a. İYUK madde 17 uyarınca yargılamanın DURUŞMALI YAPILMASINA ve tarafıma duruşma gün ve saatinin tebliğ edilmesine, b. Davalı İdare'nin xx.xx.2022 tarihli ve O-xxxx.xxxx.xx.xxxxxx sayılı yazısıyla, xxxxx rütbesi ile görev yapmakta iken, hakkımda tesis edilen Araştırma Merkezine MEMUR olarak görevlendirilme işlemi, açıkça hukuka aykırı olduğundan ve uygulanması ile, telafisi zor ve imkansız zararların meydana geldiği sabit olduğundan, bahse konu işlem için öncelikle YÜRÜTMENİN DURDURULMASINA, c. Bilahare DAVAMIN KABULÜ İLE, Davalı İdare'nin xx.xx.2022 tarihli ve O-xxxxxxxxxxx sayılı yazısıyla hakkımda tesis edilen Araştırma Merkezine MEMUR olarak görevlendirme işleminin İPTALİNE, d. Dava konusu bu idari işlem nedeniyle yoksun kaldığım parasal haklarımın hak ediş tarihlerinden itibaren aylık olarak mevduata uygulanan en yüksek banka faiziyle birlikte tarafıma ödenmesine, e. Yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı idareye yükletilmesine, Karar verilmesini sayın mahkeme heyetinden arz ve talep ederim. xx/xx/2022 Davacı xxxxxxxxxxxxxx xxxxxxx EKLER: Ek-1: Beraat Kararım Ek-2: İstinaf Kararım Ek-3: Beraat Kararı Kesinleşme Şerhi Ek-4: İstinaf Kararı Kesinleşme Şerhi Ek-5: Kamu Görevinden Çıkarılma Tebligatım Ek-6: Kamu Görevinden Çıkarılma İptal,Göreve İade Kararım Ek-7: Memur Olarak Atanma Yazısı Ek-8: Araştırma Merkezine Atanma Tebligatım Ek-9: Emsal Karar (Ankara 23. İd.Mah. 27.05.2022 tarih ve 2022/282, E:2022/1110) Ek-10: Emsal Karar (Ankara 12. İd.Mah. 19.02.2020 tarih ve E:2019/561, K:2020/302) Ek-11: Emsal Karar (Ankara 3. İd.Mah. 30.06.2022 tarih ve E:2021/2125, K:2022/1525) Ek-12: Emsal Karar( Ankara 5.İdare Mahkemesi 03.12.2020 tarih E:2020/662) Ek-13: Emsal Karar(Ankara 7.İdare Mahkemesi 16.12.2021 tarih E:2021/562 K:2021/2415) Ek-14: Emsal Karar (Ankara 23.İdare Mahkemesi 14.06.2022 tarih E:2022/701)
  10. mourner2

    Selam Millet Ben Mourner.Gerekçeli Beraat kararım

    selam millet yine ben.rütbe iade için açtığım dava dilekçesi.katkılarından dolayı bla bla bla'ya sonsuz teşekkürler.. ihtiyacı olan arkadaşımız yararlanabilir. İSTANBUL ( ) İDARE MAHKEMESİ BAŞKANLIĞINA -YÜRÜTMENİN DURDURULMASI ve DURUŞMA TALEPLİDİR- DAVACI : isim-soyisim-adres ve telefon DAVALI : MİLLİ SAVUNMA BAKANLIĞI Devlet Mah. Yahya Galip Cad. 06100 Bakanlıklar / ANKARA KONUSU : Deniz Kuvvetleri Komutanlığı bağlısı birliklerde ,(branş/rütbe) rütbesinde görev yapmakta iken; 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Geçici 35/B maddesi gerekçe gösterilerek,Milli Savunma Bakanlığı tarafından kamu görevinden çıkarılmam, Hakkımda tesis edilen kamu görevinden çıkarılma işleminin iptali için İstanbul 2.İdare Mahkemesi'nde görülen dava sonucu mahkemenin xx/xx/2022 tarihli ve E:xxxx/xxxx K:xxxx/xxxx sayılı kararı ile eski rütbe ve görevime dönmem gerekirken, 7075 sayılı Kanunun 10/A maddesi dayanak gösterilerek xxxxxx Deniz Üs K.lığı Araştırma Merkezinde MEMUR olarak görevlendirilmeme ilişkin,Deniz Kuvvetleri Komutanlığının xx.xx.2022 tarih ve O-xxxxxxxx.xxx.xx.xxxxxx sayılı yazısında belirtilen işlemin,hukuki dayanaktan yoksun ve açıkça hukuka aykırı olduğundan yürütmenin durdurulması ve işlemin iptali ile bu işlem nedeniyle mahrum kaldığım parasal haklarımın tazmini isteminden ibarettir. AÇIKLAMALAR 1. Deniz Kuvvetleri Komutanlığında,(branş/rütbe)olarak görev yapmakta iken,FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütüne ÜYE OLMAK suçlamasıyla hakkımda ceza davası açılmış olup,yargılamam İstanbul 22. Ağır Ceza Mahkemesinde yapılmıştır. Hakkımda adli yargılama sürecinde yapılan detaylı araştırmalar ve incelemeler sonucunda,Mahkemenin 25/05/2021 tarihli E: 2021/88, K: 2021/205 sayılı kararı ile BERAAT ETTİM (Ek-1).Sayın savcı tarafından İstinaf başvurusu yapılan karar için esastan red edilmesi yönünde karar verilmiş ,karar 09.05.2022 tarihinde KESİNLEŞMİŞTİR (Ek-2,Ek-3,Ek-4). 2. Beraat kararımdan bir hafta sonra;idare tarafından,herhangi somut bir delile dayanmayan,kendi oluşturdukları ve bahse konu FETÖ/PDY ile iltisaklı olanların tespitinde kullandıklarını iddaa ettikleri hiçbir kritere uymamama rağmen,verilen yetkiyi subjektif ve keyfi kullanarak ,FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütüyle İRTİBATLI/İLTİSAKLI olduğumu iddaa ederek, 7145 sayılı kanunun 26.maddesiyle 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen 35/B geçici maddesini dayanak göstererek,Milli Savunma Bakanlığının xx.xx.2021 tarih 2021/(xx) sayılı oluru ile hakkımda "KAMU GÖREVİNDEN ÇIKARILMA" işlemi tesis edilmiştir (Ek-5). 3. Hakkımda tesis edilen "Kamu Görevinden Çıkarılma" işleminin iptali için,tek başvuru yolu olarak tarafıma sunulan,İstanbul x.İdare Mahkemesi'nde görülen davada, mahkemenin xx/xx/2022 tarihli ve E:xxxx/xxxx K:xxxx/xxx sayılı kararı ile,hakkımda tesis edilen KAMU GÖREVİNDEN ÇIKARILMA İŞLEMİNİN İPTALi kararı verilmiştir. (Ek-6) 4. İdare,maalesef nedenini anlayamadığım hukuk tanımaz bir tavırla,mahkemece verilen göreve iade kararımı da dikkate almamıştır. Eski rütbe ve görevime dönmem gerekirken, 7075 sayılı Kanunun 10/A maddesini dayanak göstererek,Milli Savunma Bakanlığı Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nın xx.xx.2022 tarih ve O-xxxxxxxx.xxx.xx.xxxxxx sayılı yazısı ile Araştırma Merkezine MEMUR olarak atamamın yapılacağını bildirilmiş (EK-7) ve tarafıma Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nın xx.xx.2022 tarih ve O-xxxxxxxx.xxx-xxxxxxx sayılı yazısı ile xxxxxxx Deniz Üs KOMUTANLIĞI Araştırma Merkezine MEMUR olarak görevlendirildiğime dair tebligat yapılmıştır.(Ek-8). 5.İdarenin, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı bağlısı kadrolarda, ,(branş/rütbe)rütbesinde görev yapmakta iken,Araştırma Merkezinde MEMUR olarak görevlendirilmemin dayanağı olarak gösterdiği,7075 sayılı "Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun’un amacı, Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonunun oluşturulması, komisyonun görevlerinin tanımlanması, komisyonca verilen kararların uygulanmasına ait işlemlerin nasıl yürütüleceğini ortaya koymaktır. Komisyonun görevi, olağanüstü hal kapsamında doğrudan kanun hükmünde kararnameler ile tesis edilen kamu görevinden, meslekten veya görev yapılan teşkilattan çıkarma ya da ilişiğin kesilmesi vb. işlemler hakkındaki başvuruları değerlendirip karar vermektir. 7075 sayılı Kanunun "Türk Silahlı Kuvvetleri ile genel kolluk kuvvetleri personeli ve Dışişleri Bakanlığı diplomatik kariyer memurlarına ilişkin kararların uygulanması'' başlıklı 10/A maddesinde, Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu kararıyla ya da Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu kararlarına karşı açılan iptal davalarında verilen Mahkeme kararıyla göreve iade edilen personele ilişkin, Komisyon ve Mahkeme kararların nasıl uygulanacağı düzenlenmiştir. Buna göre, 7145 sayılı Kanunun 26. maddesiyle 375 sayılı KHK'ya eklenen geçici 35. maddesi uyarınca kamu görevinden çıkarılmasına karar verilen kişilerin açmış olduğu iptal davaları sonucunda göreve iade edilmesi halinde, bu kişiler hakkında 7075 sayılı Kanunun 10/A maddesinin uygulanacağına ilişkin herhangi bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. 6. Ben 7145 sayılı Kanunun 26. maddesiyle 375 sayılı KHK'ya eklenen geçici 35. maddesi gerekçe gösterilerek Milli Savunma Bakanlığının xx.xx.2021 tarih 2021/(xx)sayılı işlemi ile kamu görevinden çıkarıldım. Hakkımda Olağanüstü Hal kapsamında doğrudan kanun hükmünde kararname kapsamında herhangi bir işlem tesis edilmemiştir.bu nedenle Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu tarafından verilmiş bir karar da bulunmamaktadır. Netice olarak benim durumum, Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu oluşturulması, görev ve sorumlulukları ile komisyonca verilen kararların uygulanmasına ait işlemleri açıklayan 7075 sayılı kanun kapsamına girmemektir. Nitekim Ankara 23. İdare Mahkemesinin 27.05.2022 tarihli, E:2022/282, K:2022/1110 sayılı kararı da bu yöndedir (Ek-9). 7. Yukarıda ayrıntılı olarak açıkladığım üzere,7145 sayılı Kanunun 26. maddesiyle 375 sayılı KHK'ya eklenen geçici 35. maddesi uyarınca,kamu görevinden çıkarılmasına karar verilen kişilerin açmış olduğu iptal davaları sonucunda,göreve iade edilmesi halinde, bu kişiler hakkında 7075 sayılı Kanunun 10/A maddesinin uygulanacağına ilişkin herhangi bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. Bu nedenle Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı kadrolarda xxxxxxxx rütbesinde görev yapmakta iken,Araştırma Merkezine MEMUR olarak atanmama ilişkin dava konusu işlemin kanuni dayanağı yoktur. 7075 sayılı Kanunun 10/A maddesi, sadece Ohal İnceleme Komisyonu tarafından görevine iade edilenler ile bu komisyon tarafından başvurusu reddedilenlerce açılan davalarda verilen kararlar ile görevine iade edilenlere ilişkin olduğundan, İDARE'NİN TESİS ETTİĞİ İŞLEM KANUNİ DAYANAKTAN YOKSUN OLDUĞU İÇİN AÇIKÇA HUKUKA AYKIRIDIR. 8. Danıştay 11. D.08.04.2013T. 2000/8963E., ve 2003/1623K. Sayılı kararında, İdarenin takdir yetkisini kullanırken aynı durumda olan personel arasında ayrım gözetmeden, eşitliği göz önünde bulundurarak, objektif olarak işlem tesis etmesi gerektiği özellikle vurgulanmıştır. İdarenin,hakkımda işlem tesis ettikleri 7145 Sayılı kanunun 10/A maddesi 25.07.2018 tarihinde yürürlüğe girmiştir.Bu tarihten önce haklarında idari mahkemelerce göreve iade kararı verilen personel şu an deniz kuvvetlerine ait kadrolarda kendine ait rütbeleri ile askerlik mesleğini icra etmektedir.Benim durumumla birebir aynı durumda olan sözkonusu personelin kendi rütbe ve mesleklerini icra ederken,hakkımda tesis edilen Araştırma Merkezine MEMUR olarak atanma işlemi Anayasanın 10. Maddesinde bulunan eşitlik ilkesine aykırıdır. 9. Mahkemelerin verdiği iptal kararlarıyla ilgili olarak Danıştay 2. Dairesi, 27.08.2007 tarih ve E:2007/2076 sayılı kararında: ''Hukuka aykırı bulunan idari işlemler hakkında verilen iptal kararları; varlıklarını hukuka uygunluk karinesinden yararlanmak suretiyle sürdüren idari işlemleri tesis edildikleri tarihe kadar geriye yürür şekilde ortadan kaldırır. Dolayısıyla, dava konusu edilen idari işleme bağlı olan diğer işlemler de ortadan kalkar.’’ İptal kararlarının bu özelliği, dava konusu yönetsel tasarruftan önceki hukuki durumun sağlanması gereğinden kaynaklanmaktadır. Bir başka ifadeyle, İPTAL KARARLARI; İPTAL EDİLMİŞ OLAN İDARİ İŞLEMİ HUKUK ÂLEMİNDE HİÇ DOĞMAMIŞ HALE GETİRMEKTEDİR. Bununla birlikte iptal kararları herkes bakımından geçerlidir. Aynı idari işlemin iptali amacıyla başkalarının da iptal davası açmasına gerek bulunmamaktadır. İptal kararı, davacının yanı sıra iptal olunan idari işlemin etkide bulunduğu diğer kimseler hakkında da hüküm ifade etmektedir." Kararda da belirtildiği üzere Mahkemelerinin verdiği iptal kararlarının, iptal edilmiş olan idari işlemi hukuk âleminde hiç doğmamış hale getirmesi gerekmektedir. Bu yönüyle İPTAL KARARLARI, DAVA KONUSU İŞLEMDE ÖNCEKİ HUKUKİ DURUMU GERİ GETİREN KARARLARDIR. 10. Anayasa Mahkemesinin 27.9.2012 tarihli ve E:2012/22, K:2012/133 sayılı Kararında: “ Anayasa'nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti; eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına saygılı, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık olan devlettir. Hukukun ve adaletin en somut yansıması olan mahkeme kararlarının uygulanması, “hukuk devleti” ilkesi ve onun vazgeçilmez koşullarından biri olan “hukuka bağlı idare” anlayışının bir gereğidir.'' Anayasa Mahkemesi anılan kararında; Anayasa'nın 138. maddesinin dördüncü fıkrasındaki, “Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirmesini geciktiremez.” hükmü uyarınca, kamu görevlilerinin de mahkeme kararlarını yerine getirmek zorunda olup, bu konuda seçim haklarının bulunmadığı; kaldı ki, mahkeme kararlarını kasten yerine getirmeyen memur ve diğer kamu görevlilerinin eylemlerinin suç oluşturduğu; bu bağlamda, Anayasa’nın 138. maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca mahkeme kararlarını uygulayıp uygulamama konusunda seçim hakkı bulunmayan kamu görevlilerinin, yargı kararlarını kasten yerine getirmeme eylemlerinin, Anayasa'nın 129. maddesinin beşinci fıkrası kapsamında değerlendirilemeyeceğine...” karar vermiştir. 11. . Danıştay 2. Daire Başkanlığının E:2019/2336, K:2019/6426 sayılı İçtihat Metninde; kamu görevlisi davacının, hakkında yürütülen ceza yargılamaları gerekçe gösterilerek, başka somut veya soyut delillerden yoksun bir şekilde mali ve sosyal hakları daha düşük durumdaki kadroya atanması hususu dile getirilmiştir. İdarenin, “herhangi bir soruşturmada ve cezalandırmada bulunmadan sadece soyut akıl yürütmelerle davacıyı mali ve sosyal haklarda geri bırakacak ve kariyerini engelleyecek eylemi” hukuka aykırı olarak tespit edilerek iptal edilmiştir. Astsubay Kıdemli Başçavuş rütbesinde görev yapmakta iken,Araştırma Merkezine MEMUR olarak atanmamın sonucunda; Derece ve Kademem x-x iken x-x’ye düşürülmüştür ve bu durum maaşımda yarı yarıya düşüşe neden olmuştur.657 sayılı Devlet Memurları Kanunu,memurların bir kurumdan diğer bir kuruma nakilleri başlıklı,74.maddesinde belirtilen "Memurların bu Kanuna tabi kurumlar arasında, kurumların muvafakatı ile kazanılmış hak dereceleri üzerinden veya 68. maddedeki esaslar çerçevesinde derece yükselmesi suretiyle, bulundukları sınıftan veya öğrenim durumları itibariyle girebilecekleri sınıftan, bir kadroya nakilleri mümkündür. Kazanılmış hak derecelerinin altındaki derecelere atanabilmeleri için ise atanacakları kadro derecesi ile kazanılmış hak dereceleri arasındaki farkın 3 dereceden çok olmaması ve memurların isteği de şarttır" hükmü yer almıştır. Görüldüğü üzere 657 sayılı Kanunla, bir memurun gerek kendi kurumu içinde gerekse bir başka kuruma isteği ve rızası olmadıkça kazanılmış hak aylık derecesinin altındaki bir kadroya atanması mümkün değildir. 12. Danıştay'ın istikrar kazanan kararlarında da, Anayasa'nın 2. maddesinde yer alan“hukuk devleti” ilkesinin doğal sonucu olarak, yasama ve yürütme organları ile idarenin, mahkeme kararlarına uymak zorunda olduğu, bu organlar ile İdarelerin mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremeyecekleri ve bu kararların yerine getirmesini geciktiremeyecekleri, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecbur olduğu vurgulanmıştır. 13. Hakkımda tesis edilen kamu görevinden çıkarılma işlemine karşı iptal davası açmamın nedeni,görevimden alınmış olmamın hukuka aykırı olduğunu ispat etmek ve yargı kararı sonucunda,Deniz Kuvvetleri Komutanlığı bağlısı birliklerde xxxxxx rütbesi ile göreve dönmemdir.Danıştay içtihatları ve idare hukuku ilkelerine göre, iptal davalarının doğurduğu hukuki sonuç, iptal edilen işlemin hukuk âleminde doğmamış olması ve hiç tesis edilmemiş gibi kabul edilmesidir. İDARİ İŞLEMİN MEVCUT OLMADIĞI KABUL EDİLDİĞİNDE, İDARECE YAPILACAK İŞLEM DE, ESKİ RÜTBE VE GÖREVİME AYNEN İADE EDİLMEM OLMALIDIR. 14. Nitekim Anayasa'nın 138. maddesinin son fıkrasındaki hüküm de bunu emretmektedir. Yasama ve yürütme organları ile idareler, mahkeme kararlarına uymak zorundadır. Yürütme organı ile idarenin yanı sıra yasama organının da, birtakım düzenlemelerle, mahkeme kararlarını değiştirecek mahiyette ve yargı kararının uygulanmasının bertaraf edilmesini doğuracak şekilde yasal düzenleme yapması, Anayasa'nın 125. maddesi ile 138. maddesinin son fıkrasına açıkça aykırıdır. 15. 7075 sayılı kanunun 10/A maddesiyle getirilen düzenlemenin idare tarafından keyfi kullanımı ile kamu görevinden çıkarılmadan önceki görevim olan ve de yüksek sadakat ve özveri ile xx sene bilfiil hizmet ettiğim askerlik mesleğime dönme hakkım nesnel ve somut bir sebep bulunmaksızın ortadan kaldırılmıştır. Düzenlemeyle ehliyet ve liyakat ilkeleri kapsamında,hukuka uygun bir şekilde elde ettiğim,Deniz Kuvvetleri Komutanlığı bağlısı kadrolarda astsubaylık görevimde çalışmama engel olunmaktadır. Bu durum hukuk devletinin temel ilkeleri olan “kazanılmış hakların korunması”, “hukuk güvenliği”, ''ölçülülük'' ilkelerini ihlal ettiği gibi, aynı ortamda çalışanlar arasındaki mali ve sosyal dengeyi bozarak, çalışma barışını olumsuz etkilemektedir. Anayasa’nın 2., 5., 10., 13., 20, ve 49. maddelerine aykırılık teşkil etmektedir. 16. Mahkeme kararını tanımayan idare tarafından, hukuksuz bir şekilde Araştırma Merkezine memur olarak atanmam, sonuçları itibari ile, mesleki gelişim ve kariyerimi açıkça olumsuz etkilemekte ve de meslek hayatımda üçüncü kişilerle kuracağım ilişkiler ve bu kişiler nezdindeki itibarım üzerinde de etkili olmakta, öyle olmadığım adli ve idari mahkeme kararlarıyla sabit olmasına rağmen, FETÖ/PDY irtibatlı ya da iltisaklı olduğum şüphesini aynı ortamda senelerce görev yaptığım silah arkadaşlarıma vermektedir. Dolayısıyla mesleki kariyerimi ve üçüncü kişiler nezdindeki saygınlığımı önemli ölçüde etkileyen bu görevlendirme ''özel hayata saygı gösterilmesi hakkına'' ihlal oluşturmaktadır. Ayrıca daha önce üst veya amir konumunda bulunduğum personel ile ast statüsünde çalışma durumunu ortaya çıkarmaktadır. 17. Nitekim yine 7075 sayılı Kanunun 10. maddesi (1) fıkrasında yer alan ve yöneticilik pozisyonundan bulunurken kamu görevinden çıkarılan personelin göreve iade halinde yöneticilikten önceki kadro ve pozisyon dikkate alınarak atamalarının yapılacağını belirten, ''...Ancak müdür yardımcısı veya daha üstü ile bunlara eşdeğer yöneticilik görevinde bulunmakta iken kamu görevinden çıkarılmış olanların atamalarında, söz konusu yöneticilik görevlerinden önce bulundukları kadro ve pozisyon unvanları dikkate alınır.'' şeklindeki düzenleme, Anayasa Mahkemesinin 24.12.2019 tarihli E:2018/159, K: 2019/93 sayılı kararıyla iptal edilmiştir. İptal kararında; “29. Komisyon kararıyla kamu görevinden çıkarma işleminin sebep unsuru tamamen ortadan kalktığı halde, yönetici pozisyonunda iken,kamu görevinden çıkarılan ve Komisyon kararı sonrasında yeniden kamu görevine dönen kişilerin atanmasında yöneticilik görevlerinden önce bulundukları kadro ve pozisyon unvanlarının dikkate alınmasını öngören kural, bu kişilerin üyelik, mensubiyet, aidiyet, iltisak veya irtibatlarına dair şüphelerin tam olarak ortadan kalkmadığı izlenimini oluşturmaktadır. Bu durum, kişilerin meslek hayatlarında kişisel gelişimlerinin, üçüncü kişilerle olan ilişkilerinin ve itibarlarının olumsuz şekilde etkilenmesine sebebiyet verebilir. 30. Kanun'da, bu izlenimin oluşmasını engelleyecek bir güvenceye yer verilmediği gibi bu kişilerin kamu görevinden çıkarılmadan önceki pozisyonlarına atanmamasına neden olacak hukuki ve fiili bir zorunluluk da gösterilmemiştir. Kuralda, yönetici pozisyonunda görev yapmakta iken kamu görevinden çıkarılan kişilerin, idari gerekler de gözetilmeden kategorik olarak yeniden yönetici pozisyonuna atanamayacağı belirtilmektedir. Kural, bu haliyle idareye kamu hizmetlerinin gerekleri ve etkinliği kapsamında bir değerlendirme yapma imkânı da tanımamaktadır.” denilmektedir. 18. Görevimden ihraç edilmemin haksız ve hukuka uygun olmadığı, idari yargı tarafından ortaya konulmuş olmasına rağmen eski rütbe ve görevime iade edilmemiş olmam, sosyal ve mesleki çevremde “üyelik, mensubiyet, aidiyet, iltisak veya irtibatlarıma dair şüphelerin tam olarak kalkmadığı” izlenimi oluşturmaktadır.Bu durum ister istemez bende de suçluluk pisikolojisi oluşturmakta,ruhsal durumumda onarılamaz yaralara sebebiyet vermektedir. 19. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun E:2016/3790, K: 2017/3426 sayılı içtihat metninde DİDDK; “Atama konusunda idareye takdir yetkisi tanınmış ise de, bu memuriyetlerde çalışan kişilerin görevden alınmaları konusunda idarenin mutlak bir takdir yetkisinin bulunmadığının, bu konuda tesis edilecek işlemlerin de, diğer idari işlemler gibi yargı denetimine tabi olduğunun belirtilmesi gerekir. İlgililerin görevlerden alınmalarının hukuki denetimi yapılırken, idarece görevden alınmalarına gerekçe olarak gösterilen sebeplerin yanı sıra; nitelikleri, geçmiş hizmetleri, bu görevlerdeki başarıları gibi hususların da dikkate alınması gerekir. Davacının, yetersizliğine, başarısızlığına ve/veya olumsuzluğuna ilişkin hukuken geçerli olabilecek somut tespitler bulunmaksızın, doğrudan takdir hakkına dayalı olarak görevinden alınmasına ilişkin işlemde kamu yararı ve hizmet gerekleri yönünden hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varıldığını” belirtmiştir. 20. Danıştay 5. Daire Başkanlığının E:2015/2387, K:2015/8821 sayılı İçtihat Metninde; “Daire başkanı davacının idarenin takdir yetkisi kapsamında Uzman olarak atandığı, atanmasını gerektirecek disiplin soruşturması geçirmediği gibi görevinde başarısız olduğuna dair bilgi ve belgenin de sunulmadığı anlaşılmaktadır. Davacının görevden alınmasını gerektirecek nitelikte hukuken kabul edilebilir bir neden ileri sürülmeksizin salt takdir yetkisine dayalı olarak kurulan işlemde sebep unsuru yönünden hukuka uygunluk bulunmamaktadır” denilmiştir. 21. Danıştay tarafından yayınlanan emsal kararlar incelendiğinde; idarenin takdir yetkisini kullanırken, personel üzerinde objektif veriler kullanması gerektiği ve bu durumu aynı şekilde somutlaştırması gerektiği belirtilmektedir. Anayasa, kanunlar ve yerleşik içtihatlar böyle iken hakkımda kesinleşmiş beraat kararı olmasına ve İdare mahkemesince görevime iade edildiğim halde, İdare tarafından hiç bir somutlaştırma yapılmadan, salt takdir yetkisine dayalı MEMUR olarak görevlendirilmem, yapılan işlemin hukuki olmadığını açıkça ortaya koymaktadır. Bu görevlendirme ile kazanmış olduğum sosyal, mali ve özlük haklarımda çok büyük kayıplara neden olduğu net bir şekilde ortadadır,Hiç bir gerekçe belirtmeden işlem tesis edilmesi, İdarenin keyfilik içinde bu kararı aldığını göstermektedir. 22. Nitekim İdarelerin 7075 sayılı kanunun 10/A maddesine istinaden tesis ettikleri rütbeli personelin memur olarak görevlendirilmesi işlemlerinin iptali kapsamında açılan davalarda; Ek-9: Emsal Karar (Ankara 23. İd.Mah. 27.05.2022 tarih ve 2022/282, E:2022/1110) Ek-10: Emsal Karar (Ankara 12. İd.Mah. 19.02.2020 tarih ve E:2019/561, K:2020/302) Ek-11: Emsal Karar (Ankara 3. İd.Mah. 30.06.2022 tarih ve E:2021/2125, K:2022/1525) Ek-12: Emsal Karar( Ankara 5.İdare Mahkemesi 03.12.2020 tarih E:2020/662) Ek-13: Emsal Karar(Ankara 7.İdare Mahkemesi 16.12.2021 tarih E:2021/562 K:2021/2415) Ek-14: Emsal Karar (Ankara 23.İdare Mahkemesi 14.06.2022 tarih E:2022/701) idarelerce tesis edilen işlemler İPTAL EDİLMİŞTİR. 23. Yukarıda detaylı bir şekilde açıkladığım gerekçelerle, İdare'nin 30.08.2022 tarih ve O-33028486.124.02.3106972 sayılı yazısıyla, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı bağlısı kadrolarda xxxxxxx rütbesinde görev yapmakta iken, Araştırma Merkezine MEMUR olarak görevlendirilmeme ait işlemin yürütmesinin durdurulmasını, bilahere iptalini talep etme ve işlem nedeniyle mahrum kalınan mali ve özlük haklarımın iadesini talep etme gereği ortaya çıkmıştır. 24. İYUK'un 27. Maddesine göre, idari işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkânsız zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi durumunda,yürütmenin durdurulmasına karar verilebileceği hüküm altına alınmıştır. Aleyhimde davalı idare tarafından tesis edilen işlemin, 7075 sayılı Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun'un 10/A maddesine dayandırılarak gerçekleştirildiği, oysa bu maddenin OHAL Komisyonu kararlarına ilişkin olduğu,hakkımda OHAL Komisyonunca verilmiş herhangi bir karar bulunmaması nedeniyle yasal dayanağının mevcut olmadığı aşikardır. Benzer şekilde dava konusu işlem ile hakkımda suçlu olduğuma dair şüphenin, kesinleşmiş beraat kararım ve göreve iade kararıma rağmen, davalı idare tarafından sürdürüldüğü, bunun ayrıca masumiyet karinesi ve özel hayatın gizliliği başta olmak üzere temel hak ve hürriyetlerin ihlali anlamını taşıdığı da tartışmasız bir biçimde ortadadır. Aynı kanun hükmünün 10/1 maddesindeki benzer düzenlemenin de, Anayasa Mahkemesi kararı ile iptal edildiği gözetildiğinde ,dava konusu işlemin hukuka açıkça aykırı olduğunda kuşku yoktur. Hukuka açıkça aykırı bu işlem nedeniyle,masumiyet karinemin ihlaline devam edildiği, çalıştığım kurumda halen terörle iltisaklı muamelesine tabi tutulduğum ve bunun da her geçen gün telafisi güç zararlara sebebiyet verdiği de açıkça ortadadır. Zira bu işlem nedeniyle mesleki ve sosyal çevremde halen aklanamadığım duygusunu yaşayarak manevi üzüntü duymamın yanı sıra,hak ettiğim görev ve unvanımda görev yapmadığım için maddi olarak aile huzurumu ve düzenimi bozacak mahiyette kayıplar yaşamaktayım.Dolayısıyla somut olayda yürütmenin durdurulmasının koşulları tamamen oluşmuş olup dava konusu işlemin yürütmesinin durdurulmasına karar verilmesini talep etmek gerekmiştir. HUKUKİ SEBEPLER: Anayasa, AİHS, 926 sayılı TSK Kanunu, 657 sayılı DMK, 4483 sayılı Kanun, 2577 sayılı İYUK, 5237 sayılı TCK, 5271 sayılı CMK, Üst Mahkeme İçtihatları, Emsal Mahkeme Kararları, taraf olduğumuz uluslararası mevzuat ve ilgili sair mevzuat. DELİLLER: 1- Beraat Kararı (Ek-1) 2- İstinaf Kararı (Ek-2) 3- Beraat Kararı Kesinleşme Şerhi (Ek-3) 4- İstinaf Kararı Kesinleşme Şerhi (Ek-4) 5- "Kamu Görevinden Çıkarılma" Tebligatı (Ek-5) 6- İstanbul x.İdare Mahkemesi'nin Kamu Görevinden Çıkarılma İşlemi İptal Kararı (Ek-6) 7- Araştırma merkezine atama oluru(Ek-7) 8- Araştırma merkezine atanma tebligatı(Ek-8) 9- Emsal kararlar (EK-9, Ek-10, Ek-11 Ek-12 Ek-13 Ek-14) 10- Personel özlük ve sicil dosyası (Davalı idareden celbini talep ederim) 11- Bilirkişi, tanık ve tüm yasal deliller. SONUÇ ve İSTEM : Yukarıda izah olunan ve re'sen gözetilecek nedenlerle; a. İYUK madde 17 uyarınca yargılamanın DURUŞMALI YAPILMASINA ve tarafıma duruşma gün ve saatinin tebliğ edilmesine, b. Davalı İdare'nin xx.xx.2022 tarihli ve O-xxxx.xxxx.xx.xxxxxx sayılı yazısıyla, xxxxx rütbesi ile görev yapmakta iken, hakkımda tesis edilen Araştırma Merkezine MEMUR olarak görevlendirilme işlemi, açıkça hukuka aykırı olduğundan ve uygulanması ile, telafisi zor ve imkansız zararların meydana geldiği sabit olduğundan, bahse konu işlem için öncelikle YÜRÜTMENİN DURDURULMASINA, c. Bilahare DAVAMIN KABULÜ İLE, Davalı İdare'nin xx.xx.2022 tarihli ve O-xxxxxxxxxxx sayılı yazısıyla hakkımda tesis edilen Araştırma Merkezine MEMUR olarak görevlendirme işleminin İPTALİNE, d. Dava konusu bu idari işlem nedeniyle yoksun kaldığım parasal haklarımın hak ediş tarihlerinden itibaren aylık olarak mevduata uygulanan en yüksek banka faiziyle birlikte tarafıma ödenmesine, e. Yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı idareye yükletilmesine, Karar verilmesini sayın mahkeme heyetinden arz ve talep ederim. xx/xx/2022 Davacı xxxxxxxxxxxxxx xxxxxxx EKLER: Ek-1: Beraat Kararım Ek-2: İstinaf Kararım Ek-3: Beraat Kararı Kesinleşme Şerhi Ek-4: İstinaf Kararı Kesinleşme Şerhi Ek-5: Kamu Görevinden Çıkarılma Tebligatım Ek-6: Kamu Görevinden Çıkarılma İptal,Göreve İade Kararım Ek-7: Memur Olarak Atanma Yazısı Ek-8: Araştırma Merkezine Atanma Tebligatım Ek-9: Emsal Karar (Ankara 23. İd.Mah. 27.05.2022 tarih ve 2022/282, E:2022/1110) Ek-10: Emsal Karar (Ankara 12. İd.Mah. 19.02.2020 tarih ve E:2019/561, K:2020/302) Ek-11: Emsal Karar (Ankara 3. İd.Mah. 30.06.2022 tarih ve E:2021/2125, K:2022/1525) Ek-12: Emsal Karar( Ankara 5.İdare Mahkemesi 03.12.2020 tarih E:2020/662) Ek-13: Emsal Karar(Ankara 7.İdare Mahkemesi 16.12.2021 tarih E:2021/562 K:2021/2415) Ek-14: Emsal Karar (Ankara 23.İdare Mahkemesi 14.06.2022 tarih E:2022/701)
  11. mourner2

    MSB Araştırma Merkezine Atananlar

    evet sayın aklima denizciyim.teşekkürler.(elehtronikçiyim)
  12. mourner2

    MSB Araştırma Merkezine Atananlar

    evet şu an iskenderuna açmışlar.başka ilde varmı sanmıyorum.istanbula açılabileceğine dair söylentiler vardı ama şu an için ankara ve iskenderun'da var. daha doğrusu deniz kuvvetleri için ankara ve iskenderun.diğer kuvvetleri bilmiyorum.
  13. mourner2

    MSB Araştırma Merkezine Atananlar

    selam arkadaşlar dün itibari ile iskenderun'da kurulan araştırma merkezine memur olarak atamam yapıldı.nasipse haftaya başlayacağım.benzer durumda olanlar fikir alışverişi için mesaj atabilir.kendinize iyi bakın
  14. mourner2

    Selam Millet Ben Mourner.Gerekçeli Beraat kararım

    Şefim ben sizi unutmuştum ya.mesaj kutuma bakınca sizinle de fikir alışverişinde bulunduğumu hatırladım.bu vesileyle sizede tekrar teşekkür ederim.umarım tüm masumların hakları iade olur.
×
×
  • Yeni Oluştur...