İçeriği gör

Arşivlendi

Bu konu arşivlendi ve daha fazla yanıtlara kapatıldı

MSA

dilekçe OHAL Komisyon Kararına Karşı Dava Açma Dilekçesi - 05 - Detaylı - Özgün

Önerilen Yorum

 Ohal Komisyonu Kararına Karşı Dava Açma Dilekçesi - Detaylı - Size detaylı ve özgün dava dilekçesi sunuyoruz.

 

DURUŞMA TALEPLİDİR

ADLİ YARDIM TALEBİ İLE

ANAYASA'YA AYKIRILIK

İDDİASI BULUNMAKTADIR

 

 

ANKARA İDARE MAHKEMESİ'NE

"Gönderilmek Üzere"

********** İDARE MAHKEMESİ BAŞKANLIĞINA

 

DAVACI  :********** (T.C. **********)

 

ADRES  :**********

 

TEL                                      :**********

 

DAVALI  :********** BAKANLIĞI / ANKARA

                                                 

DAVA KONUSU İŞLEMİN

TEBLİĞ TARİHİ :**********

 

KONU  : ********** Bakanlığı bünyesinde ********** olarak görev yaptığım sırada ********** sayılı olağanüstü hal KHK'sı ile kamu görevimden çıkarılmama ilişkin olarak********** sayılı kanun hükmünde kararname uyarıca tekrar görevime iade edilme isteği ile yaptığım başvurumun reddine ilişkin ********** tarih ve ********** sayılı kararın hukuka ve mevzuata aykırı olduğu ileri sürülerekiptali ile bu işlem nedeniyle mahrum kalınan tüm parasal ve özlük haklarının tazmini ve ********** sayılı KHK'nın istemidir.

                                   ADLİ YARDIM TALEBİ   

Dava konusu KHK ile meslekten çıkarıldım. Bu sebeple, hiçbir gelirim olmayıp, açtığım davaların yargılama masraflarını karşılayacak maddi gücüm de bulunmamaktadır.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 31.maddesinde adli yardım hallerinde Hukuk Usulü Kanunu’nun uygulanacağı açıkça belirtmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanunu’nun 334.maddesinin 1.fıkrasında “(1) Kendisi ve ailesinin geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin, gereken yargılama veya takip giderlerini kısmen veya tamamen ödeme gücünden yoksun olan kimseler, iddia ve savunmalarında, geçici hukuki korunma taleplerinde ve icra takibinde, haklı oldukları yolunda kanaat uyandırmak kaydıyla adli yardımdan yararlanabilirler.” hükmü yer almaktadır.

Meslekten çıkarılmış olmam dolayısıyla hiçbir gelirim bulunmamakta olup, aileme bakmak için gerekli mali yeterliliğim de maalesef yoktur. Bu nedenle, Mahkemenizde görülen davanın yargılama masrafları tarafımı zor duruma düşürmektedir. Bu sebeplerle yargılamanın masrafları yönünden adli yardım kararı verilmesini isteme zarureti doğmuştur.

ANAYASA'YA AYKIRILIK İDDİASI

Bilindiği gibi, olağanüstü hâl rejimi anayasa dışı bir rejim olmayıp, OHAL döneminde de Anayasa yürürlüktedir. OHAL rejiminin olağan hukuk rejiminden tek farkı, OHAL’e neden olan şiddet eylemlerini bastırmak için geçici bir süre vatandaşların temel haklarına bazı kısıtlamalar getirilebilmesine izin vermesidir. Bu kısıtlamalar konu ve zaman bakımından sınırlı ve elde edilmek istenen amaçla orantılı olmalıdır. Bu kısıtlamalar dışında, diğer tüm hukuk kuralları OHAL süresince de yürürlüktedir. Bu nedenle, OHAL süresince alınacak tedbirler de Anayasa ve yasalarda öngörülen hukuk kurallarına uygun olmalıdır.

Ancak dava konusu işlemin dayanağı olan ********** sayılı KHK'nın 1. maddesi birçok yönden Anayasaya aykırıdır. Şöyle ki;

1- Bilindiği üzere 15 Temmuz 2016 tarihli darbe teşebbüsünden sonra Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu, darbe teşebbüsüyle bozulan kamu düzenini gerekçe göstererek olağanüstü hâl ilan etmiştir. İlân edilen olağanüstü hâlin sebebi, darbe girişimi olduğuna göre olağanüstü hâl KHK’leriyle yapılan bütün düzenlemelerin “darbe girişimi” ile tehdit edilen “demokrasinin, hukuk devleti ilkesinin, vatandaşların hak ve özgürlüklerinin korunması” amacıyla yapılması gerekir. Buna göre 15 Temmuz sonrası çıkarılan OHAL KHK’larıyla yapılan düzenlemelerin Anayasaya uygun olabilmesi için bu düzenlemelerin darbe teşebbüsüyle ilgisinin olması gerekir. Fakat dava konusu işlemin dayanağı olan KHK’da darbe teşebbüsüyle ve darbecilerle hiçbir ilgisi olmayan masum insanların kamu görevinden ihracına karar verildiğinden darbe teşebbüsüyle ilgili olamayacağı açıktır. Bu nedenle “olağanüstü halin gerekli kıldığı” bir düzenleme olarak kabulüne imkân bulunmamaktadır. Dolayısıyla Anayasanın 121. maddesinin üçüncü fıkrasına açıkça aykırıdır.

2- Anayasanın 15. maddesine göre olağanüstü hâllerde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması ancak “durumun gerektirdiği ölçüde” durdurulabilir. Yani, olağanüstü hâl KHK’si ile yapılan düzenleme, “olağanüstü hâlin gerekli kıldığı bir konuda” olsa bile, bu düzenlemenin, öngörülen amaç ile ölçüsüz bir oran içinde bulunmaması gerekir. Buna göre, kamu personelinin, hele görevi gereği darbe teşebbüsüyle ilgisi kurulamayacak kamu görevlilerinin darbe teşebbüsünden sonra ilan edilen OHAL kapsamında haklarında herhangi bir adli veya idari soruşturma açılmadan, yargılama yapılmadan, savunması dahi alınmadan KHK ekinde isimlerine yer verilerek kamu görevinden çıkarılmaları hiçbir surette ölçülü değildir.

3- Anayasa OHAL KHK’si çıkarma yetkisini süre bakımından sınırlandırmıştır. Anayasanın 121. maddesinin üçüncü fıkrasına göre Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu, ancak “olağanüstü hâl süresince” OHAL KHK’si çıkarabilir. Bu kural uyarınca OHAL KHK’leri, olağanüstü hâl sona erince kendiliğinden yürürlükten kalkacaktır. Bu nedenle, bu tür KHK’lerle ancak OHAL süresince uygulanabilecek, geçici nitelikte düzenlemeler yapılabilir. Bunlarla OHAL süresi dışında uygulaması sürecek kurallar konamaz, kalıcı düzenlemeler yapılamaz. Ancak, somut olayda KHK ekindeki listede isimleri sayılan kamu görevlilerinin kamuda veya kamusal nitelikli herhangi bir görevde bir daha çalışamayacak şekilde meslekten ihraç edilmeleri öngörülerek OHAL’den sonra da uygulanmaya devam edecek kalıcı düzenlemeler yapılmıştır. Bu suretle anılan düzenleme Anayasaya aykırıdır.

4- Anayasanın 15. maddesine göre olağanüstü hâllerde dahi, bu maddenin ikinci fıkrasında belirtilen ilkelerden oluşan çekirdek alana dokunulamaz. Bu ilkelerden biri “masumiyet karinesi”dir. Anayasanın 15. maddesinin ikinci fıkrasında “suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz” kuralına yer verilmiştir. Bu hüküm olağanüstü hâl KHK’lerini de bağlar.

Dava konusu işlemin dayanağı KHK’da, terör örgütlerine üye olduğu veya bunlarla irtibatlı ya da iltisaklı olduğu değerlendirilen kamu görevlilerinin, herhangi bir soruşturma veya yargılama yapılmadan, savunmaları dahi alınmadan doğrudan kamudan ihraç edilecekleri, isimlerinin Resmî Gazetede yayımlanacağı, bu kişilerin, bir daha kamu hizmetinde istihdam edilemeyecekleri, doğrudan veya dolaylı olarak görevlendirilemeyecekleri, unvanlarına bağlı hakları kullanamayacakları öngörülmüştür. Görüldüğü üzere söz konusu ihraç kararı, sonuçları bakımından ağır bir yaptırım niteliğindedir.

Terör örgütüne üyelik mevzuatımızda (Türk Ceza Kanunu ve Terörle Mücadele Kanununda) açık biçimde suç olarak tanımlanmıştır. Fakat şimdiye kadar “Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyelik, mensubiyet veya iltisak yahut bunlarla irtibat”ı suç olarak tanımlayan bir kanunumuz olmamıştır. Bu kavramlar ilk defa 15 Temmuzdan sonra yayınlanan KHK’larda geçmiştir. OHAL KHK’larında, yukarıda aktarılan ifadeye yer vermek suretiyle, ceza kanunlarının açıkça suç saydığı “terör örgütüne üyelik” ile ceza hukukuna göre suç teşkil etmeyen ilişki biçimleri (terör örgütü olmasa da MGK tarafından zararlı sayılan yapı, oluşum veya gruplara üyelik, mensubiyet, iltisak veya bunlarla irtibat) arasında ayrım yapılmaya çalışılmış ise de KHK’da gerekçeye yer verilmediğinden ve ek listelerde isimleri sayılan kişilerden kimin terör örgütüne üyelik nedeniyle, kimin diğer nedenlerden dolayı ihraç edildiği belli olmadığından listede ismi geçen herkese terör örgütü üyesi nazarıyla bakılabilir. En azından bu listeleri okuyan her bireyde ilk etapta böyle bir kanı oluşabilir.

Bu nedenle söz konusu kural, gerek ifade tarzı bakımından gerekse düzenlediği fiiller ve bunlara karşılık öngördüğü yaptırımlar bakımından ele alındığında, bir kişinin bir kanun (hükmünde kararname) ile terörist ilan edilmesine imkân sağladığı sonucuna ulaşılmaktadır. Bir başka anlatımla, OHAL KHK’sıyla, bir kamu görevlisinin, hakkında herhangi bir soruşturma açılmasına veya yargılanmasına gerek görülmeden, savunması dahi alınmadan Bakanlar Kurulu kararıyla terör örgütüne üye olduğu kabul edilip en ağır yaptırımlara tabi tutulmasına imkân tanınmıştır. Kesinleşmiş yargı kararı aranmadan bir kişinin terörist ilan edilmesine imkân tanıyan bu düzenleme, masumiyet karinesinin açık biçimde ihlali niteliğinde olup, masumiyet karinesinin, olağanüstü hâl, sıkıyönetim ve savaş hallerinde dahi korunacağını öngören Anayasanın 15. maddesine açıkça aykırıdır.

Açıklanan nedenlerle Anayasaya açıkça aykırı olduğu ortaya konulan söz konusu KHK’nin iptali için itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurulması gerekir. Her ne kadar Anayasa Mahkemesi, yerleşik içtihatlarına aykırı şekilde 12.10.2016 tarih ve E:2016/166, K:2016/159 sayılı kararıyla 20 Temmuz 2016 tarihinde ilan edilen olağanüstü hâl kapsamında çıkarılan kanun hükmünde kararnameleri denetlemeyeceğini ilan etmiş ise de bu durum yine de dava konusu işlemin dayanağı olan OHAL KHK’sının, TBMM tarafından onaylanmasına müteakip Mahkemenizce itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesine götürülmesine engel teşkil etmemektedir. Zira Anayasanın 148. maddesinin birinci fıkrasındaki “ … olağanüstü hallerde, sıkıyönetim ve savaş hallerinde çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerin şekil ve esas bakımından Anayasaya aykırılığı iddiasıyla, Anayasa Mahkemesinde dava açılamaz” kuralı, OHAL KHK’lerinin Resmi Gazetede yayımlandığı tarih ile Meclis tarafından onaylanarak yasalaştığı tarih arasındaki aşamaya ilişkin olup, OHAL KHK’lerinin TBMM tarafından onaylanıp kanunlaşmasıyla diğer kanunlar gibi Anayasa Mahkemesince denetime tabi tutulmasının önünde bir engel bulunmamaktadır.

Anayasa Mahkemesinin 10.1.1991 tarih ve E:1990/25, K:1991/1 sayılı kararında OHAL KHK’lerinin denetimiyle ilgili olarak “Meclis bu kararnameleri hemen görüşecek, gerekli görürse değiştirecek ve kararnameler onaylanmış biçimleriyle diğer KHK’ler gibi yasaya dönüşecektir. Bu yasalar ise Anayasa Mahkemesince denetlenebilecektir. Anayasa, denetim yasağını olağanüstü hâl KHK’lerinin yasalaşmasından önceki evresi için koymuştur” denilerek OHAL KHK’lerinin yasalaştıktan sonra Anayasa Mahkemesince denetlenebileceği açık biçimde ifade edilmiştir.

Bu açıklamalar ışığında; görevimden alınmama dayanak olan ********** sayılı KHK'nın 1. maddesine ilişkin anayasa aykırılık iddiamızın ciddi görülerek Anayasa Mahkemesi'ne başvurulmasına karar verilmesi istenilmektedir.

                                                         AÇIKLAMALAR

Kamu görevinden çıkarılma gerekçesi tarafıma tebliğ edilmediği gibi ilgili KHK’da da belirtilmemiştir. Aynı zamanda KHK yayınlanmadan önce hakkımda soruşturma açılıp savunmam alınmadığı için kamu görevinden neden çıkarıldığımı bilememekteyim. Normal şartlarda müdde-i iddiasını ispatla yükümlü olduğu halde maalesef OHAL döneminde bu evrensel ilke tersyüz edilmiş ve suç isnad edenin suçun varlığını kanıtlaması gerekirken aksine suçlanan kişi masum olduğunu ispatlamakla yükümlü kılınmıştır. Ne yazık ki bu süreçte tabiri caizse şüpheden sanık değil hep Devlet yararlanmaktadır. Ben mağdur ve masumum. Bu nedenle bir kere de olsa şüpheden ben yararlanmak istiyorum.

OHAL KHK’larında kamu görevinden çıkarmak için “terör örgütleri veya Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara irtibat ya da iltisak” gibi son derece muğlak kriterler öngörülmüştür. İhraç kararlarının gerekçesi olmadığı için bu muğlak kriterin uygulamada ne şekilde anlaşıldığını bilememekteyiz. Ancak basına yansıyan haberlerden anladığımız kadarıyla bir kişinin FETÖ ile ilişkili kabul edilip kamu görevinden çıkarılması için çocuğunu belli okullara göndermesi, Bank Asya’ya para yatırması, belirli bir dönemde Digitürk aboneliğini iptal ettirmesi, Zaman Gazetesine abone olması, Bylock adlı haberleşme programını kullanması, belli bazı sendika veya derneklere üye olması gibi eylemlerden birini işlemesi yeterlidir.

Yukarıda açıklandığı üzere sayılan bu eylemlerin hiçbiri kanunda suç olarak tanımlanmamış (en azından işlendikleri tarih itibariyle) tamamen legal faaliyetler olup, terör örgütü üyeliği veya terör örgütüyle irtibat ya da iltisak için delil teşkil edemez. Dolayısıyla ihraç işlemine dayanak teşkil edemez. Ancak, bir an için bunların ihraç işlemine dayanak alınabileceği düşünülse dahi bu kriterlerden hareketle şahsımın adı geçen örgüte üye olduğu veya bu örgütle irtibat ya da iltisaklı olduğu ortaya konulamaz.

Ben görevimden alınmadan önce ********** Bakanlığı bünyesinde ********** olarak görev yapmaktaydım. Olağanüstü halin ilan edilmesinden sonra çıkartılan ********** sayılı KHK ile "savunmam alınmadan" ve tamamen idari hukuk ve mer'i mevzuat hüküm ve teammüllerine aykırı olarak genel düzenleyici işlem ile görevime son verildi. Bu işleme karşı usul ve esas yönlerinden olmak üzere iki başlık altında itirazlarımı beyan edeceğim.

 

USUL YÖNÜNDEN İTİRAZLARIM

 

           Ön Açıklama   :

Dava konusu kararın içeriğini teşkil eden kanun hükmünde kararname olağanüstü hal kararı sonrasında çıkarılmış ve niteliği itibari ile geçici bir özelliğe sahiptir.Nitekim OHAL 18.07.2018 tarihi itibariyle son bulmuştur. Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında ve 2547 Sayılı Yüksek Öğretim Kanunda"Bu kanuna tabi kişilerin görevlilerinin nasıl ve ne şekilde görevlerine son verileceği, sebepleri tahdidi olarak sayılmak suretiyle" ayrıntılı olarak düzenleme altına alınmıştır. Tüm çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kamu görevini ifa eden kişilere hukuki olarak daha fazla koruma sağlanmış, dışarıdan gelebilecek her türlü etkiye açık olunmasının önüne geçilmeye çalışılmıştır. Zira bu durum sürekliliği esas alan Devlet işlevinin yerine getirilmesinde ve süreklilik ilkesi çerçevesinde elzemdir.Fakat ilgili KHK'nın tek bir hükmü ile sağlanan tüm bu güvenceler yerle bir edilmiş, kamu görevlileri özel hukuk çalışanlarından bile daha korumasız bir pozisyona getirilmiştir.

Öncelikle dikkat edilmesi gereken husus şudur ki; ********** sayılı ve diğer olağanüstü hal KHK'larının hiç bir maddesi ile 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun tümü veya bir kısmı askıya alımamış, ilga edilmemiş veya yürürlükten kaldırılmamıştır. Yani bu mevzuat vetabi olduğum hükümler halen yürürlüktedir ve tüm kamu görevlilerine halen uygulanmaktadır. Bu nedenle 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu "YOKMUŞCASINA" ilgili KHK'da yer alan "TEK BİR MADDEYE" dayanılarak bir ülkenin kamu görevlilerin, hiçbir soruşturma ve incelemeye tabi olmaksızın, son savunmalarının dahi alınmaması suretiyle, bir anda ve tek bir karar ile meslekten çıkarılamayacağı ve bu bağlamda hayatlarının karartılamayacağı açıktır.

657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu uyarınca benim hakkında, öncelikle; "Muhattap olduğum iddia ile ilgili olarak inceleme başlatılması, bu inceleme sonucunda hakkımda soruşturma açılması, iddianın netleştirilmesi için bir müfettiş görevlendirilmesi, delillerin (İfade, iş ve işlemlerin) toplanması, toplanan deliller uyarınca rapor hazırlanması, ilgili makama teklifte bulunulması, en son aşamada ilgili idari kurulca (yapılan teklif ile ilgili olarak) bir değerlendirme yapılarak benim meslekten çıkarılma ma karar verilmesi gerekirken, bu amir hüküm ve uygulamalara tevessül edilmeden dava konusu işleme dayanak olan karar alınmıştır.

Bu Bilgiler Işığında    :

1) Adil Yargılanma Hakkı İhlal Edilmiştir:

Meslekten çıkarma, bir kamu görevlisi için en ağır idari yaptırım olmasına rağmen yüzbinlerce kamu personeli, Anayasa ve disiplin hukukunda yer alan asgari güvencelerden dahi yararlandırılmadan, haklarında hiçbir soruşturma açılmadan, savunmaları dahi alınmadan ve somut hiçbir gerekçe göstermeden OHAL KHK’larıyla kamu görevinden çıkarılmıştır.

Anayasanın 36. maddesinde düzenlenen “adil yargılanma hakkı” şüphesiz ki sadece adli yargılamaları kapsamıyor. Çağdaş insan hakları anlayışına göre söz konusu ilkenin idari yaptırımlar için de geçerli olduğu konusunda hiçbir kuşku yoktur. Kamu yetkisine dayanan yaptırım/ceza türü işlemlerin mevzubahis olduğu her alanda bu ilke uygulanmalıdır. Özellikle, kamu görevlisinin bir terör örgütüne üye olduğu veya bu örgütle irtibatlı/iltisaklı olduğu gerekçesiyle görevine süresiz olarak son verilmesi durumunda anılan ilkenin geçerli olmadığı söylenemez.

Bu nedenle bu ilkenin gereği olarak olayda öncelikle ilgili hakkında etkili bir soruşturma açılıp lehe ve aleyhe olan tüm deliller toplandıktan sonra kişinin bu delillere karşı beyanlarını sunma imkânı tanınmalıydı. Oysa somut olayda, ilgililer, neyle suçlandıklarını dahi bilemeden bir anda isimlerini KHK ekinde görerek olaydan haberdar olmuştur. Bütün bunlar adil yargılanma hakkını açıkça ihlal eden keyfi uygulamalardır.

Diğer taraftan, adil yargılanma hakkı, belli usul kurallarına uymayı zorunlu kıldığı gibi ceza için esas alınacak delillerin meşru olmasını da gerektirmektedir. Bu husus Anayasanın 38/6 maddesinde özel olarak düzenlenmiştir. Anılan maddede “kanuna aykırı elde edilmiş bulgular, delil olarak kabul edilemez” hükmüne yer verilmiştir. Bu hüküm sadece ceza yargılamalarını değil, hukukun tüm dallarını ve disiplin hukukunu da kapsamaktadır. Zira “Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağla(r)” (AY m. 11).

Bu ilkenin bir yansıması olarak somut olayda kamu görevinden çıkarma işlemlerine dayanak teşkil eden delillerin, usulüne uygun olarak toplanmış yasal deliller olması gerekirken maalesef gelinen noktada ihraç işlemlerinin ya yasa dışı fişleme bilgilerine ya da MİT veya Emniyetin istihbari bilgilerine dayandığı müşahede edilmiştir.

MİT, Emniyet ve Jandarma tarafından istihbari amaçlı toplanan bilgiler, yasalara uygun olarak elde edilmiş olsalar dahi amaçları dışında kullanılamayacağından hiçbir surette meslekten ihraç işlemine dayanak teşkil edemez. Zaten bizatihi kendisi suç olan fişlemeler için de aynı kural evleviyetle geçerlidir. Tüm bu açıklamalar kamu görevinden çıkarma işleminin adil yargılanma hakkına açıkça aykırı olduğunu göstermektedir.

2) Savunma Hakkı İhlal Edilmiştir:

OHAL KHK’ları uyarınca kamu görevinden ihraç edilen kişiler, bir daha kamu hizmetinde istihdam edilemez, doğrudan veya dolaylı olarak görevlendirilemez, uhdelerinde taşıdıkları unvanları kullanamaz ve bu unvanlara bağlı sağlanan haklardan yararlanamaz.

Görüldüğü üzere dava konusu ihraç kararı, sonuçları bakımından en ağır idari yaptırım niteliğindedir. Böylesi ağır sonuçları olan bir işlemin tesisinden önce disiplin hukukunun en temel ve vazgeçilmez ilkesi olan savunma hakkı tanınması zorunludur. Nitekim, Anayasamızın 129. maddesinin ikinci fıkrasında, memurlar ve diğer kamu görevlilerine savunma hakkı tanınmadıkça disiplin cezası verilemeyeceği açık biçimde düzenlenmiştir. Ancak, somut olayda işlemin tesisinden önce tarafıma savunma hakkı tanınmadı. Bu itibarla, işlem Anayasayla güvence altına alınan temel hak ve hürriyetlere açıkça aykırıdır.

Dava konusu işleme dayanak olan meslekten çıkarma kararı; "öncelikle" gerek Anayasa'da gerekse ilgili kanun ve yönetmeliklerde getirilen hususlara uyulmadantesis edilmesi nedeniyle iptali gerekmektedir.

 

ESAS VE AHİM İÇTİHATLARI YÖNÜNDEN İTİRAZLARIMIZ

İhraç işlemine karşı tarafımcayapılan başvurunun reddine ilişkin OHAL Komisyonu kararı esas yönünden de açıkça hukuka aykırı olup, iptali gerekmektedir. Şöyle ki;

 

A- KAMUDAN İHRAÇ İŞLEMİNİN, "AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ" KAPSAMINDAKİ İHLAL VE İPTAL NEDENLERİ:

Anayasamızın 90. maddesinin son fıkrasında “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.” hükmüne yer verilmiştir. Anayasanın bu açık hükmüne göre temel hak ve özgürlüklerle ilgili bir konuda kanun (hükmünde kararname) kuralı ile taraf olduğumuz bir uluslararası antlaşmanın çelişmesi durumunda uluslararası antlaşma hükümlerinin esas alınması gerekir. Buna göre Türkiye’nin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine aykırı KHK hükümleri esas alınamaz, bu KHK’larla tesis edilen bireysel işlemlerin iptali gerekir.

15 Temmuz 2016’dan bu yana yayımlanan onlarca KHK ile birçok temel hak ve hürriyet ihlal edilmiştir. Özellikle söz konusu KHK’lar ile, kamu görevlilerinin hiçbir soruşturma açılmadan, savunma hakkı tanınmadan ve en önemlisi somut hiçbir gerekçe gösterilmeden isimleri listelerde sayılmak suretiyle mesleklerinden ihraç edilmeleri vahim insan hakları ihlallerine yol açmıştır. Aynı yöntemle kamu görevinden ihraç edilmiş birisi olarak benim de birçok temel hakkım ihlal edilmiştir. OHAL KHK’larıyla kamu görevinden çıkarılanlar açısından başlıca aşağıdaki hak ihlalleri yaşanmış olup, öncelikle bu hak ihlallerinin tanınması ve uygun giderimin sağlanması gerekir:

1- AİHS'nin 6/1 ve 6/3 a, b, c ve d Maddelerinde Güvence Altına Alınan İlgili Tüm İlke ve Hakların İhlali:

Benim KHK ile bir daha kamuda çalışamayacak şekilde kamu görevinden çıkarılmam nedeniyle idare ile arasında bir uyuşmazlık çıkmıştır. AİHM’ye göre kural olarak idare ile kamu görevlileri arasındaki uyuşmazlıklar AİHS’nin 6. maddesinin kapsamına girer. Sadece istisnai olarak belirli kriterlerin bir arada bulunması kaydıyla, kamu görevlisi ile idare arasındaki uyuşmazlıklara AİHS’nin 6. maddesi uygulanmaz. AİHM, bu kriteleri Eskelinen/Finlandiya ve Baka/Macaristan kararlarında açıklamıştır.

AİHM’in söz konusu kararları incelendiğinde AİHS’nin 6. maddesinin sivil boyutunun somut olayda uygulanacağı açıktır. Ayrıca bir kişiyi KHK’da terör örgütü üyeliği ile suçlayıp, yargılamadan mahkûm edip, kamu görevinde bir daha çalışamayacak şekilde kamu görevinden çıkarma, ceza hukuku anlamında kişiye karşı yönetilmiş bir suçlama kavramının da kapsamına girer ve bu nedenle de AİHS m. 6 uygulanır. Dolayısıyla 6. maddenin hem sivil boyutunun hem de ceza boyutunun somut olaya uygulanacağı konusunda kuşku bulunmamaktadır.

AİHM kişiye karşı yöneltilmiş suçlama kavramını özerk olarak yorumlamaktadır (Engel ve diğerleri/Hollanda). Somut olaydaki suçun (terör örgütü üyeliği) ve cezanın niteliği ile ağırlığı dikkate alındığında, uygulama bu kavramın kapsamına girer. KHK’da öngörülen düzenleme ile, söz konusu KHK’ya ekli listede adı, kamu görevinden çıkarılanlar arasında belirtilen kişiler arasında bende varım, yargılanmadan bir terör örgütünün mensubu olarak gösterildim, ceza kanunu anlamında kendisine karşı bir suçlama atfedilmiş ve bu suçtan mahkûm olmuş gibi kesin ifadelerle, bir daha ömrü boyunca çalışmam imkânsız şekilde kamu görevinden çıkarıldım.

Bir başka ifadeyle, bir kanun (hükmünde kararname) ile yargılanmadan, savunma hakkı tanınmadan ve dahi somut olarak neyle suçlandığım bildirilmeden,terör örgütü üyesi olarak mahkûm edildimve bu mahkumiyetin karşılığı olarak da sonuçları son derece ağır bir yaptırıma çarptırılmış bulunmaktayım. Ancak bütün bunlar bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından değil, yürütme organı tarafından yapılmıştır. Mahkeme dışında hiçbir organ, kimseyi yargılayıp mahkûm etme yetkisine sahip değildir. Bu nedenlerle AİHS’nin 6/1 ile 6/3 a, b, c, d) fıkralarında korunan ilgili tüm hak ve ilkeler ihlal edilmiştir.

2- Masumiyet Karinesinin İhlali (AİHS m. 6/2):

Kamu görevinden ihracıma ilişkin KHK maddesi okunduğunda, yargılamadan hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde terör örgütü üyesi ilan edildiğim, suçlandığım, mahkûm edildiğim ve cezalandırıldığım anlaşılmaktadır. Bir mahkeme tarafından değil, KHK ile terör örgütü üyesi olarak gösterilerek masumiyet karinesinden yararlanma hakkım açıkça ihlal edilmiştir. Anayasanın da (m. 15) yasakladığı bu ihlal, OHAL durumunun kesinlikle gerektirdiği türden bir tedbir olmayıp, bu nedenle AİHS’nin 15. maddesi de ihlal edilmiştir.

3- Özel Hayata Saygı Hakkının İhlali (AİHS m. 8):

Kişilerin mesleki ve profesyonel hayatı ile şeref ve itibarı özel hayata saygı hakkının kapsamındadır. Yasadışı şekilde daha önceden fişleme yapılarak hazırlanan listelerde yer alan kamu görevlilerinin mesleki ve profesyonel hayatları, darbe girişimi bahane edilerek savunma hakkı tanınmadan, hiçbir yargısal güvence sunulmadan tamamen keyfi şekilde sonlandırılmıştır. Bir daha kamuda istihdam edilmeyecek şekilde işlerime son verilmiştir. KHK’de ismim açıkça zikredilerek terör örgütü üyesi olarak tüm dünyaya duyurulmuştur. böylece toplumun bizlerle bir daha sağlıklı ilişki kurması ve özel sektörde iş bulmam neredeyse imkânsızlaştırılmıştır. Adeta sivil ölüme terk edildim. Yargılanmadan terör örgütü üyesi olarak afişe edilerekşeref ve itibarıma saldırıda bulunulmuştur. Bu ihlaller iç hukukta yasal dayanaktan yoksun ve ömür boyu süreceğinden dolayı da ölçüsüzdür. Bu nedenlerle AİHS’nin 8. maddesi ihlal edilmiştir. OHAL’in kesinlikle gerektirdiği türden tedbirler olmadığı için AİHS m. 15 ihlal edilmiştir.

4- Ayrımcılık Yasağının İhlali:

Bilindiği gibi iç hukukta olduğu gibi evrensel hukukta da bir kişinin terörist ilan edilmesi veya özel ve aile hayatına yönelik müdahalede bulunulabilmesi ancak yargı kararıyla mümkündür. Oysa somut olayda, ben bir mahkeme kararı olmadan bir kanun (hükmünde kararname) ile terörist ilan edilmem masumiyet karinesi çiğnenmiş, ayrıca herhangi bir mahkeme kararı olmadan özel ve aile hayatına yönelik müdahalelerde bulunulmuştur. Diğer bireylerin bu haklarına müdahale edebilmek için mahkeme kararı aranırken benim bu haklarıma müdahale edilirken herhangi bir yargı kararı aranmaması nedeniyle bu haklardan yararlanma bakımından benim ile diğer bireyler arasında ayrımcılık yapılmıştır. Ayrıca, ihraç kararı, OHAL'in gerekli kıldığı bir tedbir olmayıp, darbe teşebbüsü fırsat bilinerek yapılan toplu tasfiyenin bir parçası olması hasebiyle kamuda çalışma hakkı bakımından vatandaşlar arasında siyasal görüş yönünden ayrımcılık yapılmıştır. Belirtilen nedenlerle, ayrımcılık yasağını düzenleyen AİHS’nin 14. maddesi ihlal edilmiştir.

5- Kanunsuz Suç ve Ceza Olmaz İlkesinin İhlali (AİHS m. 7):

Bana ceza hukuku anlamında bir suçlama atfedilip cezalandırıldığım için AİHS’nin 7. maddesi de somut olaya uygulanır. Suçlamalar konusunda ilgili KHK’da herhangi bir gerekçe olmamasına rağmen, basında yazılanlardan anlaşıldığı üzere suçlamalara ilişkin eylemlerin tamamı yasaların izin verdiği legal faaliyetler olup, normal bir hukuk devletinde kesinlikle atılı suça dayanak yapılamaz. Ceza kanunlarını geniş ve keyfi yorumlayarak atılı suçla ilgisi olmayacak şekilde yasal faaliyetleri suç olarak değerlendirip kişilere yaptırım uygulamak kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesini ihlal eder. Yasaların suç olarak öngörmediği ve legal olan faaliyetler nedeniyle cezalandırılma AİHS’nin 7. maddesini ihlal etmiştir.

6- Mülkiyet Hakkının İhlali (Sözleşmeye ekli 1 Numaralı Protokol m. 1):

Mevzuatımıza göre memurlar, yasalara uygun davrandıkları sürece, emekli oluncaya kadar maaş alma ve emeklilik haklarını kazanma konusunda sağlam meşru bir beklentiye sahiptirler. Adil yargılanma hakkının tüm güvenceleri ihlal edilerek bir memuru, bir daha kamu görevinde çalışamayacak şekilde meslekten atma, ayrıca özel sektörde iş bulmasını imkânsız hale getirerek zorunlu katkı payı ödeyerek zamanında emeklilik haklarını elde etmeyi engelleme AİHS’ne ekli 1 No’lu Protokolün 1. maddesinde teminat altına alınan “mülkiyet hakkı”na açık bir müdahaledir. Somut olayda söz konusu mülkiyet hakkına müdahale oluşturan meslekten çıkarma kararı bir OHAL KHK’sı ile yapılmış olup, anılan KHK Anayasaya açıkça aykırı olduğundan mülkiyet hakkına ilişkin bu müdahale, kanuni dayanaktan yoksun olup, kamu yararıyla da bağdaşmamaktadır.

7- Eğitim Hakkının İhlali (Sözleşmeye ekli 1 Numaralı Protokol m. 2):

Benim, bir daha kamuda istihdam edilmemek üzere kamu görevinden çıkarılmam yanında kamusal niteliği olan bir işte çalışmam dahi yasaklanmıştır. Öte yandan terörist olarak yaftalandığım için özel sektörde de iş bulmam imkânsızdır. Bu suretle mesleki yeterliliğimi gösteren diploma ve benzeri belgeler geçersiz kılınmıştır. Ruhsat ve izin gerektiren şartlardan dolayı kendi işimi kurmam dahi imkânsız hale gelmiştir. Böylece tüm eğitim, öğretim, staj ve benzeri faaliyetlerim sonucu elde ettiği belgeler geçersiz kılındığı için AİHS’ne ekli 1 No’lu Protokolün 2. maddesinde teminat altına alınan “eğitim hakkı”na ağır bir müdahalede bulunulmuştur. Bu müdahalenin yasal dayanağı olmadığı gibi meşru hiçbir amacı da yoktur. Ayrıca, ömür boyu süreceği için ölçüsüzdür.

 

B- MER'İ MEVZUATIMIZA GÖRE İPTAL NEDENLERİ  :

 

1- KHK Meclis Tarafından Süresinde Onaylanmamıştır:

OHAL döneminde çıkarılan KHK’lar Resmî Gazetede yayınlandıkları gün TBMM’ye sunulmalı ve 30 gün içerisinde Meclis tarafından onanmalıdır. Oysa bugüne kadar çıkarılan OHAL KHK’ların hiçbiri Parlamento tarafından süresinde onanmamış olup, tüm KHK’lar Anayasanın açıkça öngördüğü şekil şartlarına riayet edilmeden uygulanmıştır. Ben kamu görevinden çıkarılmama ilişkin KHK, Resmî Gazetede yayınlandığı tarihten itibaren 30 gün içinde Meclis tarafından onaylanmadığı için kamu görevinden çıkarma işleminin hukuki hiçbir dayanağı kalmamıştır.

2- Anayasanın 15. Maddesiyle Koruma Altına Alınan Haklar İhlal Edilmiştir:

Anayasanın 15. maddesine göre, olağanüstü hallerde dahi belli haklara hiçbir surette dokunulamaz, yani bu hakların kullanımı tamamen veya kısmen durdurulamaz. “Çekirdek alan” diye tabir edilen bu mutlak haklar alanının kapsamına masumiyet karinesi, işkence ve kötü muamele yasağı, yaşam hakkı, ifade hürriyeti ile suç ve cezaların geçmişe yürütülmesi yasağı girmektedir. Somut olayda OHAL KHK’larıyla bu haklardan birçoğunun ihlal edildiği görülmektedir. Özellikle yukarıda açıklandığı üzere dava konusu kamu görevinden çıkarma işlemi masumiyet karinesini bariz biçimde ihlal etmiştir.

Öte yandan, hem Anayasanın 15. maddesi hem de AİHS’nin 15. maddesi, OHAL döneminde dahi suç ve cezaların geriye yürümezliği ilkesinin, eş ifade ile kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesinin ihlal edilemeyeceğini öngörmüştür. Ancak somut olayda, Bank Asya adlı finans kurumuna para yatırma, çocuğunu belli okullara gönderme veya belli sendikalara üye olma gibi 15 Temmuz 2016 tarihinden önce (yani işlendikleri tarihlerde) hiçbir şekilde suç teşkil etmeyen, tamamen legal birtakım faaliyetler darbe girişiminden sonra suç sayılarak kişilerin kamu görevinden çıkarılması işlemlerine dayanak alınmıştır. Yani, sonradan ihdas edilen suçlar geçmişe yürütülerek geçmişte bu eylemleri işleyenler cezalandırılmıştır. Bu şekilde tesis edilen kamu görevinden çıkarma işlemi, hem Anayasanın 15 ve 38/1 maddelerine hem de AİHS’nin 7. maddesine aykırıdır.

İşkence ve insanlık dışı muamele yasağı da mutlak haklardan olup, savaş ve olağanüstü hâl durumunda dahi ihlali mümkün değildir. Bir kamu görevlisinin, hiçbir yargısal güvenceye saygı göstermeden, masumiyet karinesi ve kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesi ihlal edilerek, ömür boyu sürecek şekilde kamu görevinden çıkarılması ve özel sektörde dahi iş bulmalarının imkânsız hale getirilmesi, böylece fiilen açlık ve sefalete mahkûm edilmesi, bireylerin insan onuruna uygun şartlarda yaşamlarını devam ettirme hakkını ihlal eder.

İşkence ve kötü muamele, mutlaka fiziki müdahale şeklinde olmak zorunda değildir, sivil-sosyal ölüme mahkûm etmek de işkence ve kötü muamele kapsamında değerlendirilir. Somut olaydaki KHK’lar ile yapılan ihraçlar, tipik bir sivil ölüme mahkûm etme eylemi olup, bu durum hem Anayasanın 15. maddesine hem de AİHS’nin 3. maddesi anlamında insanlık dışı muamele ve ceza oluşturur. En azından aşağılayıcı muamele ve ceza oluşturur. Bir an için yukarıda tasvir edilen uygulama AİHS’nin 3. maddesinin kapsamına girmeyebileceğine varsayılsa dahi, yukarıdaki tanımı yapılan uygulamalar AİHS’nin 8. maddesinin kapsamına gireceğinde en küçük kuşku yoktur.

3- Benim Kamu Görevinden Ihraç Edilmemi Gerektiren Somut Hiçbir Neden Bulunmamaktadır.KOMİSYON KARARINDA GEÇEN;

a) Bankasya iddiası ile ilgili olarak :

**********

b) Kapatılan Sendikaya Üyelik İddiası İle İlgili Olarak:

**********

c) Basın Yayın Kuruluşları İddiası İle İlgili Olarak:

**********

d) Eğitim Kurumlarındaki Kayıt İddiasıİle İlgili Olarak:

**********

e) Adli Soruşturma Bilgisi İle İlgili Olarak :

**********

SONUÇ VE İSTEM :

Son olarak, şayet benim hangi nedenle ihraç edildiğim tarafıma bildirilirse bu hususla alakalı olarak ayrıntılı savunma yapmaya hazırım. Hatta bu hakkımızı saklı tutuyor ve Anayasal bir hak olan savunma hakkımızı kullanabilmemiz için Mahkemenizden söz konusu bildirimin tarafımıza yapılarak savunmamızın alınmasını talep ediyoruz.

Yukarıda arz ve izah olunan nedenlerle;

1-)Dava konusu işlemin dayanağı olan **********  sayılı KHK'nın 1. maddesinin iptali için ANAYASA MAHKEMESİNE BAŞVURULMASINA,

2-) Dava konusu işlemin İPTALİNE,

3-) İhraç işlemi nedeniyle yoksun kaldığım tüm özlük ve parasal hakların yasal faiziyle birlikte ÖDENMESİNE,

5-) Yapılacak olan yargılamanın DURUŞMALI YAPILMASINA

4-) Yargılama giderlerinindavalı idare üzerinde bırakılmasına karar verilmesini arz ve talep ederim. **********

DAVACI     

**********   

EKLER :

1-) Komisyon kararı

2-) Tebligat evrakı

Örnek Dava Dileçesi Detaylı-komisyonkarar.docx


• 679 KHK EGM • İade 20.11.2019 • Tebliğ 29.11.2019 • Atama 05.08.2020 • Göreve Başlama 14.09.2020 • Emeklilik LOADING...

İletiyi paylaş


İleti bağlantısı
Sosyal Ağlarda Paylaş
Konuk KahKahKah
MSA, 11.03.2019 - 13:41 yazdı:

Ancak dava konusu işlemin dayanağı olan ********** sayılı KHK'nın 1. maddesi birçok yönden Anayasaya aykırıdır. Şöyle ki; 

Bu dilekçeyi kullanan kişilerin ilgili KHK'nın kendileri hakkında işlem yapılan maddesini yazmaları gerekir değil mi?

İletiyi paylaş


İleti bağlantısı
Sosyal Ağlarda Paylaş
Konuk KahKahKah
MSA, 11.03.2019 - 13:41 yazdı:

KONU  : ********** Bakanlığı bünyesinde ********** olarak görev yaptığım sırada ********** sayılı olağanüstü hal KHK'sı ile kamu görevimden çıkarılmama ilişkin olarak********** sayılı kanun hükmünde kararname uyarıca tekrar görevime iade edilme isteği ile yaptığım başvurumun reddine ilişkin ********** tarih ve ********** sayılı kararın hukuka ve mevzuata aykırı olduğu ileri sürülerekiptali ile bu işlem nedeniyle mahrum kalınan tüm parasal ve özlük haklarının tazmini ve ********** sayılı KHK'nın istemidir.

Bilmediğim için soruyorum. Konu kısmında alttaki ifadede bir sıkıntı yok değil mi? Yada burada ne anlatılmak isteniyor?

MSA, 11.03.2019 - 13:41 yazdı:

********** sayılı kanun hükmünde kararname uyarıca tekrar görevime iade edilme isteği ile

 

Bir de cümlenin sonu alttaki şekilde bitmiş. "********** sayılı KHK'nın iptali istemidir." diye mi bitmesi gerekmiyor mu?

MSA, 11.03.2019 - 13:41 yazdı:

********** sayılı KHK'nın istemidir. 

İletiyi paylaş


İleti bağlantısı
Sosyal Ağlarda Paylaş

@KahKahKah noktalı yerleri ve khk no madde ve tarih bilgilerini kendi durumunuza göre düzenleyiniz. Sizi ilgilendirmeyen bölüm var ise çıkarınız.


• 679 KHK EGM • İade 20.11.2019 • Tebliğ 29.11.2019 • Atama 05.08.2020 • Göreve Başlama 14.09.2020 • Emeklilik LOADING...

İletiyi paylaş


İleti bağlantısı
Sosyal Ağlarda Paylaş

olarak********** sayılı kanun hükmünde kararname uyarıca tekrar görevime iade edilme isteği ile yaptığım başvurumun reddine ilişkin ********** tarih ve ********** sayılı kararın hukuka ve mevzuata aykırı olduğu ileri sürülerekiptali ile bu işlem nedeniyle mahrum kalınan tüm parasal ve özlük haklarının tazmini ve ********** sayılı KHK'nın istemidir. 

 

Merhaba. Bu paragrafın altını çizdiğim boş kısımlarına yazılacak KHK'lar herkes için aynı değil mi? İlk boşluğa OHAL Komisyonunun kurulmasını konu alan KHK (685) yazılacak diye anladım ben. Yanlış mı anladım acaba?

Son boşluğa hangi KHK'nın yazılacağını ise hiç anlamadım maalesef. ?

Bu konuda yardımcı olunabilirse müteşekkir olurum.


672 KHK- Akademisyen

İletiyi paylaş


İleti bağlantısı
Sosyal Ağlarda Paylaş
karachay, 16 saat önce yazdı:

olarak********** sayılı kanun hükmünde kararname uyarıca tekrar görevime iade edilme isteği ile yaptığım başvurumun reddine ilişkin ********** tarih ve ********** sayılı kararın hukuka ve mevzuata aykırı olduğu ileri sürülerekiptali ile bu işlem nedeniyle mahrum kalınan tüm parasal ve özlük haklarının tazmini ve ********** sayılı KHK'nın istemidir. 

 

Merhaba. Bu paragrafın altını çizdiğim boş kısımlarına yazılacak KHK'lar herkes için aynı değil mi? İlk boşluğa OHAL Komisyonunun kurulmasını konu alan KHK (685) yazılacak diye anladım ben. Yanlış mı anladım acaba?

Son boşluğa hangi KHK'nın yazılacağını ise hiç anlamadım maalesef. ?

Bu konuda yardımcı olunabilirse müteşekkir olurum.

Kendi khknızı, kendi idari mahkeme ret bilginizi yazacaksınız. Bir çok ihraç khk yayınlandı.


• 679 KHK EGM • İade 20.11.2019 • Tebliğ 29.11.2019 • Atama 05.08.2020 • Göreve Başlama 14.09.2020 • Emeklilik LOADING...

İletiyi paylaş


İleti bağlantısı
Sosyal Ağlarda Paylaş
MSA, 8 dakika önce yazdı:

Kendi khknızı, kendi idari mahkeme ret bilginizi yazacaksınız. Bir çok ihraç KHK yayınlandı.

İdari mahkemeye yeni başvuruyorum, dolayısıyla red idari mahkeme değil OHAL Komisyonu reddi şu aşamada. O kısımda sorun yok. O red numaralarını yazdım. Benim anlamadığım, burada altını çizdiğim boşluklarda belirtilen KHK'ların ikisine de ihraç edildiğimiz KHK numarasını mı yazacağız? Yani, dilekçenin konu kısmında boş bırakılan üç adet KHK numarası var. Bu durumda biz üçüne de ihraç edildiğimiz KHK'nın numarasını mı yazacağız?


672 KHK- Akademisyen

İletiyi paylaş


İleti bağlantısı
Sosyal Ağlarda Paylaş

Neyse, ben başka bir örnek dlekçenin konu kısmını alıp yapıştırdım. Boşluklara ne yazılacağının artık bir önemi kalmadı. MSA Bey, ilginiz için teşekkürler. İşleirnizde kolaylıklar.


672 KHK- Akademisyen

İletiyi paylaş


İleti bağlantısı
Sosyal Ağlarda Paylaş
KahKahKah, 16.04.2019 - 07:16 yazdı:

Bilmediğim için soruyorum. Konu kısmında alttaki ifadede bir sıkıntı yok değil mi? Yada burada ne anlatılmak isteniyor?

 

Bir de cümlenin sonu alttaki şekilde bitmiş. "********** sayılı KHK'nın iptali istemidir." diye mi bitmesi gerekmiyor mu?

Ben de bu kısmını anlayamadım .672 ile ihraç  edildim .Son kısmınin benim için  "672 sayılı KHK  nın iptalı istemidir " şeklinde olması gerekmez mi .

"672 sayılı KHK nin istemidir "(ifade si ile anlatılmak istenen nedir ? 


672-ret-banka-sendika-adlı soruşturma yok 

İletiyi paylaş


İleti bağlantısı
Sosyal Ağlarda Paylaş

Bu dilekçenin içeriğini kendime göre düzenleyip hazırladım ancak kafama takılan bir konu var. Sonuç ve istem kısmının 1. maddesi olan Anayasaya aykırılık iddiasından dolayı KHK nın iptali talebi idari davanın yetki alanına girer mi? Yani bu maddeden dolayı dilekçenin kabul edilmeme durumu sözkonusu olabilir mi?


689-Hvkk-Red

İletiyi paylaş


İleti bağlantısı
Sosyal Ağlarda Paylaş



  • İletiler

    • Bir düşüncem de KHK mağdurlarıyla ilgili... Mağdurlar bu işin çözümünün peyder pey olacağını bir türlü anlayamadı... pazarlamada "foot at the door" diye bir tabir vardır, yani ayağınızı kapıya koyabilirseniz, satışı büyük ihtimalle halledersiniz... burada da o ayak, ufak da olsa, KHK'lı bir grubun toplu iade olmasıydı... mesela takipsizlik-beraat alanlar iade olabilseydi, orta-uzun vadede birçok KHK'lının iade olma yolu açılacaktı, çünkü o kapı açılmış olacaktı bir kere... ama bunun yerine ne zaman takipsizlik alanların iadesi gündeme gelse, diğer tüm KHK'lılar "bizde, bizde, bizde..." demeye başladı ve o kapıya ayak bu yüzden hiç konulamadı, çünkü kapı hiç açılamadı... Bu talepler nedeniyle, iade işi toplum nazarında en ağır kişinin iade olacağı şeklinde ve çok ağır mali külfete neden olacak şeklinde yorumlandı veya imajı o şekilde verildi (Abdurrahman Dilipak'ın idareyi KHK'lılarla ilgili mali külfetle korkutma twitini hatırlayın)... halbuki hep beraber en azından takipsizlik-beraat alanlar gibi toplum vicdanını da kanatan bir kesimin iade olmasını savunsaydık, orta-uzun vadede birçok KHK'lının iadesi toplum nazarında daha kabul edilebilir hale gelecekti...
    • dostlar cidden olanağı olan yurtdışı da düşünsün. yıllardır söyledik. şahsen iade olunca da geri dönmeyi düşünmüyorum. 
    • KHK'lıların çoğunluğu bu ülkenin en dürüst, akıllı ve çalışkan kişileridir.. memur olarak doğmadık, hatta memurluk kendi adıma hiç girmemem gereken bir alandı, vasat kişilerle muhatap ola ola, beni de ortalama düşünen, risk alamayan biri yaptı... halbuki dışarıda da yapabileceğimiz birçok iş ve alan var... zaten piyasada düzgün iş yapan adam yok... eğer ilgilendiğimiz alanda gayret gösterirsek,  dürüst ve düzgün çalışırsak, eski işimize gerek kalmayacak ve ayakta durabilecek kadar kazanabileceğimize inanıyorum...
    • Daha önce de yazdım, beklentiye girmek en büyük hayalkırıklıklarının ve depresyonun temel sebebidir... KHK'lılara yapılan muamele bu ülkede kimseye yapılmamıştır, yanımızda birkaç kişi ve Allah dışında kimse yok, bizi bizden başka anlayan da o yok... toplum bizi sanki tamamen unutmuş gibi, bir anda sanki görünmez olduk (buna benzer bir bölüm Black Mirrorda vardı, suçlu kişi kimse tarafından görünmez hale geliyordu)... bu sürecin birgün biteceğini elbet biliyorum ama o zamana kadar akıl ve beden sağlığını korumak için hiç dönmeyecekmiş gibi düşünüp, kendimize yeni bir hayat kurmaktan başka yolumuz yok... birgün inşallah iade olduğumuzda da, zaten kolaylıkla yeni sürece adapte olunur... lütfen artık beklentiye girip, yaranıza daha fazla tuz basmayın, bırakın yara kabuk bağlasın... birşeylerle meşgul olmak (tercihen toprakla), zihni en iyi rehabilite yoludur...
    • Yazıp yazıp siliyorum sayın Aylin. Forumda 5. senemdeyim. 8 yıldır dünyanın en saçma en alakasız en akılsızca iftirasıyla uğraşıp duruyoruz hepimiz. Şurada senelerdir geçecek diye insanlara moral vermeye çalışıyorum. Beni şarlatan ilan etseniz haklısınız ne diyim. geçecek ama daha yılları var bu işin. Oyalanacak şeyler bulmaya çalışın. Yıllarınız gençliğiniz geri gelmeyecek dostlar.
×
×
  • Yeni Oluştur...