İçeriği gör

Arşivlendi

Bu konu arşivlendi ve daha fazla yanıtlara kapatıldı

MSA

emsal karar AYM Başvuru 2014/13961 Karar 09.10.2019 Yasal Bir Derneğin Faaliyetlerine Katılmanın Terör örgütü üyeliği Suçundan Mahkumiyette Delil Olarak Kullanılması Nedeniyle örgütlenme özgürlüğünün i̇hlal Edilmesi

Önerilen Yorum

Anayasa Mahkemesinin; "Yasal Bir Derneğin Faaliyetlerine Katılmanın Terör Örgütü Üyeliği Suçundan Mahkumiyette Delil Olarak Kullanılması Nedeniyle Örgütlenme Özgürlüğünün İhlal Edilmesi" başlıklı kararına dair basın özeti şu şekildedir:

Anayasa Mahkemesi Birinci Bölümü 9/10/2019 tarihinde, Ahmet Urhan (B. No: 2014/13961) başvurusunda Anayasa'nın 33. maddesinde güvence altına alınan örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiğine karar vermiştir.

Olaylar

Cumhuriyet Başsavcılığınca başvurucunun da aralarında bulunduğu bazı kişiler hakkında bir terör örgütüne [Marksist Leninist Komünist Parti (MLKP)] üye oldukları gerekçesiyle soruşturma başlatılmıştır. Anılan soruşturma kapsamında başvurucu, dört gün gözaltında tutulduktan sonra serbest bırakılmıştır. Cumhuriyet savcısı hazırladığı iddianame ile başvurucunun terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılmasını talep etmiştir. Ağır Ceza Mahkemesi başvurucunun mahkümiyetine hükmetmiştir. Başvurucu tarafından temyiz edilen karar Yargıtay tarafından onanmıştır.

İddialar

Başvurucu; yasalara uygun kurulmuş ve yasalar çerçevesinde faaliyetlerine devam eden bir örgütle olan ilişkisinin ve yasalara uygun olarak bir toplantıya katılmasının terör örgütü üyeliği suçundan mahkümiyetinde delil olarak kullanılması nedeniyle örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

Mahkemenin Değerlendirmesi

Somut olayda başvurucunun örgütlenme özgürlüğü kapsamında kalan eylemlerinin terör örgütü üyeliğinin delili olarak kabul edilmesiyle başvurucunun söz konusu hakkına bir müdahalede bulunulduğu açıktır. Bu müdahale, Anayasa'nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe örgütlenme özgürlüğünü ihlal edecektir.

Olayların yaşandığı tarihte başvurucunun mensubu olduğu derneğin (SGD) yasal olduğu hususu ilk derece mahkemesi tarafından kabul edilmiştir. Ancak ilk derece mahkemesi, bu derneğin MLKP'nin yasal zeminde faaliyet yürüten örgütü olduğunu ve doğrudan örgütün amaçları doğrultusunda çalıştığını ifade etmiştir. İlk derece mahkemesi, bu çıkarımı SGD'nin terör örgütü (MLKP) ile bağlantısı olduğu yönündeki bir emniyet raporuna dayandırmıştır. İlk derece mahkemesi kararında bu hususta tatminkar bir açıklamada bulunmamış, ilgili ve yeterli bir gerekçeye yer vermemiştir.

Diğer yandan ilk derece mahkemesi, emniyet raporuna dayanarak MLKP terör örgütünün SGD adı altında yasal olmayan birçok faaliyette bulunduğunu ifade etmiştir. Buna karşın kararda SGD'nin MLKP'nin amaçları doğrultusunda hareket ettiğine ilişkin delillerin neler olduğu gösterilmemiş; SGD'nin yasal olmayan faaliyetlerine ilişkin herhangi bir bilgiye yer verilmemiştir.

Kararda ayrıca başvurucunun SGD'nin MLKP terör örgütünü destekleyici bir örgüt olduğunu bilip bilmediği hususunda herhangi bir açıklama yapılmamış, başvurucunun SGD içinde yer alarak hangi surette MLKP terör örgütünün amaçları doğrultusunda hareket ettiği konusunda da bir değerlendirmede bulunulmamıştır.

Ayrıca ilk derece mahkemesi, başvurucunun bahsi geçen örgütlerin düzenlemiş olduğu toplantılara katılmasını mahkümiyet kararına dayanak almıştır. Buna karşın ilk derece mahkemesi, bu toplantılar hakkında herhangi bir açıklamada bulunmamış; söz konusu toplantıların ne barışçıl niteliğini kaybettiğini ne de örgüt talimatı doğrultusunda ve örgüt propagandası yapmak amacıyla düzenlendiğini kabul etmiştir.

İlk derece mahkemesi, başvurucunun temel hakları kapsamında bulunan faaliyetlerinin terör örgütüyle olan bağlarını ortaya koyamamış; böylece örgütlenme özgürlüğü üzerinde haksız bir caydırıcı etki oluşturmuştur. Bu bağlamda ilk derece mahkemesi, başvurucunun şikayete konu eylemlerinin mahkümiyet hükmünde delil olarak kullanılmasının zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığını ilgili ve yeterli bir gerekçe ile gösterememiştir.

Anayasa Mahkemesi başvurucunun örgütlenme özgürlüğüne yapılan müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olmadığı sonucuna ulaşmıştır.

KAPAT [X]

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 33. maddesinde güvence altına alınan örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiğine karar vermiştir.

Karar Metni PDF
https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2019/11/20191108-16.pdf


• 679 KHK EGM • İade 20.11.2019 • Tebliğ 29.11.2019 • Atama 05.08.2020 • Göreve Başlama 14.09.2020 • Emeklilik LOADING...

İletiyi paylaş


İleti bağlantısı
Sosyal Ağlarda Paylaş



  • İletiler

    • Hocam, kendinize haksızlık etmeyin. Devlet söz vermiş 657ye uyduğun sürece sorun yok demiş. Birçok kişi de buna güvenip kendini o memuriyet için hazırlamıştı ve o işe kendini adamıştı. Özellikle belli bir yaştan sonra gerçekten zordu bu işler. Birçok kişiye de yedikleri damga çok ağır geldi, yeni bir hayat kurmak için o psikolojik gücü kendilerinde bulamadılar. Bunun üstüne uğraştığımız davaları parçalanan aileleri ekleyin. Hayatta kalabilmeniz bile başarı aslında.
    • 8 sene geçti ve hiç bir şey değişmedi. Parkomatta  çalışdım, inşaatlarda çalıştım, tarla işlerinde çalıştım, bir buçuk sene kadar dershanede çalıştım (depremden sonra kapandı) fabrikada 3-5 ay çalıştım ödeme sorunu olunca  ayrıldım yine inşaattayım. 8 yılda bir kazmaya sap olamadım, ortalamaya baksan 8 yıl asgari ücret altında kazandım. Hep günü kurtarma uğraşıyla  geçti 8 sene. Bu 8  sene bana ne kadar beceriksiz işe yaramaz olduğumu gösterdi. Bazen düşünüyorum nasıl bir günahım varmışta bu duruma düştüm ve kurtulamıyorum ... Ülkenin hukuk olsun adalet olsun ekonomi olsun vesaire memnun değilizya, ben bunun bin katı kendimden memnun değilim ...
    • Yeminle şaka gibiyiz ya. Herkese açık bir forumda birbirine dilekçe dava danışan, fikir alış verişi yapan, sabır tavsiye eden, gündem hakkında analizler yapan "terörist" mi olur arkadaş? İçinde olmasak tam bir komedi değil mi şu durum aslında? 8 sene be.
    • Bir düşüncem de KHK mağdurlarıyla ilgili... Mağdurlar bu işin çözümünün peyder pey olacağını bir türlü anlayamadı... pazarlamada "foot at the door" diye bir tabir vardır, yani ayağınızı kapıya koyabilirseniz, satışı büyük ihtimalle halledersiniz... burada da o ayak, ufak da olsa, KHK'lı bir grubun toplu iade olmasıydı... mesela takipsizlik-beraat alanlar iade olabilseydi, orta-uzun vadede birçok KHK'lının iade olma yolu açılacaktı, çünkü o kapı açılmış olacaktı bir kere... ama bunun yerine ne zaman takipsizlik alanların iadesi gündeme gelse, diğer tüm KHK'lılar "bizde, bizde, bizde..." demeye başladı ve o kapıya ayak bu yüzden hiç konulamadı, çünkü kapı hiç açılamadı... Bu talepler nedeniyle, iade işi toplum nazarında en ağır kişinin iade olacağı şeklinde ve çok ağır mali külfete neden olacak şeklinde yorumlandı veya imajı o şekilde verildi (Abdurrahman Dilipak'ın idareyi KHK'lılarla ilgili mali külfetle korkutma twitini hatırlayın)... halbuki hep beraber en azından takipsizlik-beraat alanlar gibi toplum vicdanını da kanatan bir kesimin iade olmasını savunsaydık, orta-uzun vadede birçok KHK'lının iadesi toplum nazarında daha kabul edilebilir hale gelecekti...
    • dostlar cidden olanağı olan yurtdışı da düşünsün. yıllardır söyledik. şahsen iade olunca da geri dönmeyi düşünmüyorum. 
  • Şimdi Popüler

×
×
  • Yeni Oluştur...