İçeriği gör

Arşivlendi

Bu konu arşivlendi ve daha fazla yanıtlara kapatıldı

MSA

emsal karar Adana 11. Ağır Ceza Mahkemesi 2017/214 K Bylock

Önerilen Yorum

T.C.

ADANA

11.AĞIR CEZA MAHKEMESİ

GEREKÇELİ KARAR (Beraat)

 

DOSYA NO: 2017/10 Esas

KARAR NO: 2017/214

C.SAVCILIĞI ESAS NO: 2017/55

 

GEREKÇELİ KARAR

TÜRK MİLLETİ ADINA

 

BAŞKAN: Halil İbrahim KİBAR 37620

ÜYE: Serdar TUNA 125401

ÜYE: Hakkı Serdar BASAN 193751

C.SAVCISI: ÇAĞDAŞ EROL 122588

KATİP: Ramazan KURT 144035

 

...........Sanıkların üzerine atılı suçlama, Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma suçlamasıdır.

Bu suç için genel kasıt yanında özel kastın da bulunması gerekir. Örgüt belli bir amaç için kurulduğundan, failde bu amaca yönelik özel kasıt bulunmalıdır. Silahlı örgütün amacı örgüte katılanlar tarafından da bilinmelidir.

Örgütü yönetmek ve kurmak bakımından özel kasıt, belirli amaçları gerçekleştirmek için silahlı çete kurmak ve bu örgütü yönetmek iradesidir. Silahlı örgüt üyeliği, örgütün amacını gerçekleştirinceye kadar uzun süreli faaliyetleri gerektirdiğinden somut olaydaki özelliklere göre kişinin konumunun örgüt üyesi sayılmasını gerektirecek boyuta ulaşıp ulaşmadığının ispat ve belirlenmesi gerekmektedir.

Bu suçun manevi unsurunu örgütün belli amaçlarını silahlı olarak gerçekleştirme gayesini (özel kasıt) bilerek ve isteyerek örgüte girme iradesi oluşturduğuna göre herhangi bir duraksamaya yer vermeyecek şekilde failin bu özel kastının dosyadaki kanıtlarla hukuken belirlenmesi gerekir. Failin örgüt gayesini benimsemiş olup olmadığı deruni bir nitelik arzettiğinden bu durumun kanıtlanması, ancak iradenin bir dışa yansıması olan hareketleri ve bunu bilen bir tanık anlatımı veya aynı kanaati verebilecek kanıtlarla anlaşılabilir. Bu özel kastın dosyadaki kanıtlarla hukuken belirgin olması gerekir. Sanığın bu örgütün gayesini benimsediğini açığa çıkaracak nitelikteki hareketlerinin saptanması gerekir.

Örgüte sadece sempati duymak ya da örgütün amaçlarını, değerlerini, ideolojisini benimsemek, buna ilişkin yayınları okumak, bulundurmak, örgüt liderine saygı duymak gibi eylemler örgüt üyeliği için yeterli değildir. (Evik, Cürüm İşlemek İçin Örgütlenme, Syf 383 vd.) Bu itibarla failin sadece örgütün benimsediği siyasal ideolojiye ve görüşe sahip olduğuna dair delil elde edilememesi, failin yakınlık duyması, yani örgütün sempatizanı olması, soyut olarak örgüte veya ideolojisine ait eserleri okuması, bulundurması, ile sınırlı eylemleri onun silahlı örgütün sair efradı  sayılması kabulüne elverişli değildir.

Sanıkların ögüt üyesi olmadıklarına dair savunmalarınının aksini gösterir delil edilememiştir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 04.04.2006 Tarih, 2006/3-35/97 sayılı ve benzer kararlarında ayrıntıları açıklandığı üzere,  amacı, maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden kurmak olan ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden birisi de, öğreti ve uygulamada; "suçsuzluk" ya da "masumiyet karinesi" olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latince; "un dubio pro reo" olarak ifade edilen "şüpheden sanık yararlanır" ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın cezalandırılması bakımından gözönünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin kuşkunun, sanığın yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, bir suçun gerçekten işlenip işlenmediği veya işlenmiş ise gerçekleştirme biçimi ya da suç vasfının belirlenmesi konusunda herhangi bir kuşkunun belirmesi halinde de geçerlidir. Gerçekleşme şekli kuşkulu ve tam olarak aydınlatılmamış olay ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak suç vasfının tespiti ile buna dayanılarak mahkumiyet hükmü kurulamaz. Şüphli ve aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak hüküm tesis edilemez. Ceza mahkumiyeti bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat teorikte olsa hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermemelidir. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli aracı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermektir. O halde ceza yargılamasında mahkumiyet, büyük veya küçük bir ihtimale değil, kuşkudan uzak bir keskinliğe dayanmalıdır. Adli hataların önüne geçilmesinin tek yolu budur. Amacı, maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozumasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden sağlamak olan ceza yargılaması, şüphelinin bir suç işlediği yönünde, hakkında kamu davası açılmasını gerektirir yeterlilikte şüphe bulunup bulunmadığının tespit edildiği soruşturma evresi ile başlar ve Kanunda belirtilen hükümlerden birinin verilmesi ve bu hükmün kesinleşmesi ile sona erer. Bu aşamadan sonra infaz hükümeri devreye girer. Ancak ceza yargılamasında, suçlunun cezalandırılması kadar masum kişiler ile temel hak ve özgürlüklerin korunması da önemlidir. Bu nedenle ceza yargılmsının amacı her ne pahasına olursa olsun maddi gerçeğe ulaşmak olmalıdır.              

 

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

Kuruluş, amaç, örgüt yapılanması ve faaliyet yöntemleri Yargıtay 16. Ceza Dairesi (İlk Derece Mahkemesi)'nin 24.04.2017 tarih 2015/3 esas 2017/3 karar sayılı Yargıtay Ceza Genel Kurulu tarafından onanan kararında anlatılan ve nihai amacı, Devletin Anayasal nizamını cebir ve şiddet kullanarak değiştirmek olduğu anlaşılan FETÖ/PDY terör örgütünün başlangıçta bir ahlak ve eğitim hareketi olarak ortaya çıkması ve toplumun her katmanının büyük bir kesimince de böyle algılanması, amaca ulaşmak için her mübah gören fakat sözde meşruiyetini sivil alanda dinden, kamusal alanda ise hukuktan aldığı izlenimi vermek için yeterli güze ulaşıncaya kadar alenen kriminalize olmamaya özen göstermesi gerçeği nazara alındığında, örgütün sözde meşruiyet vitrini olarak kullanılan katlarla irtibatlı olduğu anlaşılan ve fakat örgütün nihai amacını bildiği, örgütle organik bir bağ kurarak hiyerarşisine dahil olduğu yönünde herhangi bir delil bulunmayan sanık..........'ın ikametinde ele geçirilen kitabın ve twitter hesabındaki retweet yaptığı paylaşımının sanığın FETÖ/PDY terör örgütüne sempati duyduğunu gösterdiği, Sanık .....'ın bu deliller dışında Aktif-Sen üyesi olduğu, Bank Asya'da hesabının bulunduğu ve Zaman Gazetesi'ne aboneliğinin bulunduğu gibi hususların sanık .....'ın bu örgüte sempati duyduğunu gösterdiği ancak örgüt üyesi olduğu hususunda kesin kanaat verici delil niteliğinde bulumadığı, sanık .....'ın eşi olan ....'ın Aktif-Sen iyesi olduğunun ve Zaman Gazetesi aboneliği hususlarının sanığın örgüt üyesi olduğunu göstermediği, sanık ....'ın kendi beyanları ile bu örgütün sohbet toplantılarına önceden gitmiş olmalarının sanıkların terör örgütün üyesi olduklarını göstermediği, sanık ......'ın hakkında yapılan ihbarın somut delillere dayanmadığı, Bank Asya hesabının bulumasının sanığın bu örgüte üye olduğu hususunda kesin delil teşkil etmediği, sanık ....... hakkında yapılan ihbarın somut delillerle desteklenmediği,         sanığın Aktif-Sen üyesi olmasının ve ikametinde yapılan aramada ele geçirilen Zaman Gazetesi ve Sızıntı dergisinin sanığın örgüte sempati duyduğunun göstergesi olduğu, sanık ........'lının 2013 yılı öncesinde Zaman Gazetesine üye olmasının ve hakkında 

beyanları alınan tanıklar ....... , ........ ve gizli tanık ......... 'in beyanlarının somut delillerle desteklenmediği, sanıkların bu şekildeki eylemlerinin, sanıkların konum ve kişisel özellikleri de nazara alındığında sempati ve iltisak boyutunu aşan, örgüt üyesi olduğunu ispat etmeye yeterli örgütsel faaliyetler kapsamında değerlendirilemeyeceği gözetilerek, beraatlerine dair hüküm kurulmuştur.

Tüm sanıkların silahlı FETÖ/PDY terör örgütünün gizlilik içerisinde kullandıkları Bylock isimil programı kullanmadıkları, sanıkların örgüt elebaşısının çağrısı üzerine örgütün finans kuruluşu olan Bank Asya'ya para yatırdıkları yönünde delil bulunmadığı, sanıkların bu örgütün hiyerarşik yapısı içerisinde süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gösteren faaliyetlerde bulundukları yönünde delil bulunmadığı, Sanıkların FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü bir üyesi olduğuna veya örgüte bilerek isteyerek yardım ettiğine dair mahkumiyetine yeter her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı, yüklenen suçun sanıklar tarafından işlendiğinin sabit olmadığı anlaşılmakta, müsnet suçtan sanıkların ayrı ayrı beraatine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Yukarıda İzah Edildiği Üzere;

Her ne kadar sanıklar ........ , ...... , ....... ve ....... hakkında Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma suçundan cezalandırılmaları istemi ile kamu davası açılmış ise de, yüklenen suçun sanıklar tarafından işlendiğinin sabit olmaması nedeniyle, CMK 223/2-e maddesi gereğince müsnet suçtan ayrı ayrı BERAATLERİNE,

Sanıklar ........ , ...... , ....... ve ....... 'ın gözaltı ve tutuklu bulundukları anlaşıldığından; CMK  141. ve 142. maddeleri gereğince haksız gözaltı ve tutuklama nedeni ile kararın kesinleştiğinin adı geçen sanıklara tebliğinden itibaren 3 ay ve herhalde kesinleşme tarihinden itibaren 1 yıl içerisinde oturduğu yer Ağır Ceza mahkemesi'nde tazminat davası açabileceğinin adı geçen sanıklara ihtarına, (ihtar edildi), karar kesinleştiğine kararın adı geçen sanıklara tebliğine,

Sanıklar ........ , ...... , ......., ........ ve .......  kendilerine vekil ile temsil ettirdiklerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari icret tarifesi gereğince 3.960 (üç bin dokuz yüz altmış) TL  maktu vekalet ücretinin hazineden alınarak tüm sanıklara ayrı ayrı verilmesine,

Sanıklardan elde edilen dijital eşyalarının imajları alınarak, SANIKLARA İADESİNE, 

Sanıklardan elde edilen dergi, kitap ve gazetelerin bulundurulmasının başlı başına suç olmadığı anlaşılmakta; sahiplerine İADESİNE,

Dair; verilen karar Sanıklar ........ , ...... , ......., ve ....... , ....... müdafii Av. ..... , sanık .... müdafii Av. ....... , sanıklar ..... ve müdafii Av. .... .  yüzüne karşı, iddia makamında C.Savcısı Çağdaş Erol hazır bulunduğu halde, mütalaaya kısmen aykırı, kararın tefhim tarihinden itibaren 7 gün içerisinde mahkememize ya da bulunduğu yer ceza mahkemlerine veya cezaevi idaresine dilekçe vermek veya tutanağa geçirilerek hakimce onaylatmak koşuluyla zabıt katibine beyanda bulunmak sureti ile Adana Bölge Adliye Mahkemesi'ne istinaf yolu açık olmak üzere, süresi içerisinde istinaf yoluna başvurulmaması halinde kararın kesinleştirilerek infaza verileceği ihtarı ile oybirliği ile karar verildi. 29/11/2017

 

Başkan 37260   Üye 125401 Üye 193751 Katip 144035


• 679 KHK EGM • İade 20.11.2019 • Tebliğ 29.11.2019 • Atama 05.08.2020 • Göreve Başlama 14.09.2020 • Emeklilik LOADING...

İletiyi paylaş


İleti bağlantısı
Sosyal Ağlarda Paylaş



×
×
  • Yeni Oluştur...