İçeriği gör

Arşivlendi

Bu konu arşivlendi ve daha fazla yanıtlara kapatıldı

MSA

dilekçe OHAL Komisyon Kararına Karşı Dava Açma Dilekçesi - 11 - Duruşma Talepli - Detaylı

Önerilen Yorum

ANKARA NÖBETÇİ İDARE MAHKEMESİ İLGİLİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI’NA

Gönderilmek Üzere

********** NÖBETÇİ İDARE MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI’ NA

 

 

Adli Yardım Taleplidir

Duruşma İstemlidir

 

 

DAVACI        :  ****** *******    (T.C. Kimlik No:************)

                           **********************

                           D-20 Blok Daire:8                Merkez / *********

                           Telefon:*****************

DAVALI        :  Milli Eğitim Bakanlığı

                           Atatürk Bulvarı No: 98 Bakanlıklar / ANKARA

KONU            :  25.06.2018 tarihli 2018/21417 Karar Sayılı OHAL İşlemleri İnceleme Komisyon                                       kararının iptali ile kamu görevime iadem talebidir.

TEBLİĞ        :  OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu bahse konu ret kararı 17.10.2018 tarihinde tebliğ                     edilmiştir. (Ek-1 OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu Kararı)

OLAYLAR   

 

            1. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na bağlı Yozgat Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesinde Elektrik-Elektronik Teknolojisi Alanı Öğretmeni olarak çalışmakta iken 21 Temmuz 2016 tarihinde ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) döneminde çıkarılan 01/09/2016 tarih ve 672 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile memuriyet görevinden çıkartıldım (Ek-2 Resmi Gazete KHK/672-‘nın ilk iki sayfası ve 1 Sayılı Liste 13’ün ilgili sayfası). Mezkur KHK ile hangi ilgim olduğu belirtilmeden FETÖ/PDY terör örgütüne aidiyeti, iltisakı veya irtibatlı olduğum iddia edildi ve hiçbir delil ve gerekçe sunulmaksızın başarı ile yürüttüğüm mesleğimden çıkartıldım.

            2. OHAL döneminde çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnameler ile memuriyetten çıkartılma işlemlerini de incelemek üzere kurulan Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonuna (OHAL Komisyonu) 21/08/2017 tarihinde 27010521 başvuru numarası ile başvurdum (Ek-3 OHAL Komisyonu Başvuru Dilekçesi ve Alındı Belgesi).

            3. OHAL Komisyonunun, 25.06.2018 tarih ve 2018/32411 sayılı kararı ile göreve iade talebim yerinde görülmedi ve başvurum reddedildi (Ek-1). Ret kararı 17.10.2018 tarihinde karar tarafıma tebliğ edildi. OHAL Komisyonunun ret kararının iptali amacıyla iş bu dava açılmıştır.

            4. ***** C.Başsavcılığı'nın 2018/423 E. sayılı iddianamesi ile ***** 2. Ağır Ceza Mahkemesine 2018/401 Esas sayılı dosya ile hakkımda “Silahlı Terör  Örgütüne Üye Olma” suçlaması ile kamu davası açıldı. Davanın 20.09.2018 tarihli ilk duruşmasında iddia makamının da talebi ile BERAAT kararı verildi,  oy birliğiyle verilen bu karar tarafıma açıkça okundu. Mezkur karar iddia makamı tarafından istinafa götürülmedi ve kesinleşti (Ek-4 20.09.2018  tarihli Gerekçeli Karar ve Kesinleşme Şerhi).

 

 

 

AÇIKLAMALAR     :   

            OHAL İşlemeleri İnceleme Komisyonu tarafıma tebliğ edilen kararında, hakkımda önce incelemelerde bulunmuş ve neticesinde değerlendirmelerine yer vermiştir. Şahsıma gönderilen karar metninde; “C. Başvurucuya İlişkin Bilgi, Belge ve Tespitler” kısmındaki incelemeler için yine komisyon tarafından değerlendirmeler yapılmıştır. Mahkemenize, Komisyonun hakkımdaki inceleme ve değerlendirmelerini karar tebliğinden alıntı yaptıktan sonra açıklamalarımı yapacağım.

 

1. Bank Asya konusunda yapılan değerlendirme ve açıklamalarım;

 

OHAL Komisyonu’nun karar metninde “IV.DEĞERLENDİRME” kısmında “C. Başvurunun Değerlendirmesi” başlığında  “Başvurucunun Bank Asya’daki hesabına FETÖ/PDY örgüt liderinin çağrısı üzerine finansal destek mahiyetinde para yatırdığı tespit edilmiştir. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun 28.05.2015 tarihli raporunda açıklandığı üzere, Bank Asya’nın kurumsal yapısyla örtüşmeyen şekilde Fetullah Gülen’in yönlendirmesi ile yönetildiği, bu örgüte maddi kaynak sağlamak üzere muhtelif işlemlerin gerçekleştirildiği. Mezkur bankanın içinde bulunduğu finansal krizi aşabilmesi için Fetullah Gülen tarafından 25.12.2013 tarihinde bankaya para yatırılması yönünde talimat verdiği, talimatın banka yönetimi tarafından Kamuyu Aydınlatma Platformunda tekzip edilmediği, talimat kapsamında ekonomik veya rasyonel saike dayanmayan bir şekilde hesabı olmayan kişilerin hesap açtıkları, hesabı olan kişilerin ise cari ve katılım hesaplarında bulunan mevduatlarında artışa gittikleri veya muhtelif bankacılık işlemleriyle bankaya likidite sağladıkları belirtilmektedir. Bu durumda, başvurucunun FETÖ/PDY ile iltisaklı finans kuruluşu olan Bank Asya’da bulunan hesabına örgüt liderinin talimatı doğrultusunda finansal destek mahiyetinde para yatırdığı sonucuna varılmaktadır.” ifadesi yer almaktadır.

 

A.        Bank Asya’yı 2005 yılından itibaren dini inançlarımdan dolayı faizsiz sistemle çalıştığı için kullandım. Bu bankanın katılım hesaplarını dahi şüpheli gördüğümden kullanmadım. İşsiz kaldığım 2011 yılı Ocak ayından itibaren satın aldığım evin borçları olduğundan bir süre bu bankayı kullanmadım. Bu sürede kazandığım parayla borçlarımı ödüyordum. Bu sebepten Şubat 2011 - Ekim 2014 tarihleri arasında hesaplarım boştur. Eylül 2011’den itibaren çalıştığım kurumun anlaştığı İş Bankasından bankacılık işlemlerimi gerçekleştirdim. İddianamedeki hesap hareketinde eşimin akrabasına olan borcumu ödeyeceğim için 2014 Ağustos ayında (2200TL) eşime verdim. Onun tek banka hesabı Bank Asya’daydı ve bankadaki kredi kartını 2007 yılından itibaren kullanıyordu.  27.08.2014 tarihinde daha önce sadece kredi kartı hesabını kullandığı Bank Asya’nın banka hesabına parayı yatırmıştır. Yeni doğan çocuğumuzun ihtiyaçları ve bu tarihlere denk gelen tayinimden dolayı çok acil olmayan bu borcu erteleme kararı aldım, tayin olduğum kurumun anlaşmalı bankasını henüz kullanmaya başlamadığımdan 2014 Ekim ayı itibari ile parayı Bank Asya’daki hesabıma aktardım.

 

            FETÖ/PDY üyesi olsaydım örgüt lideri Fethullah Gülen’in Ocak 2014’te sözü edilen “Örgüt üyelerinden gerekirse tüm malvarlıklarını satarak Bankaya yatırmaları” talimatına uyar, İş Bankasında 2014 Haziran ayına kadar bulunan toplamda 15.000 TL parayı Bank Asya’ya aktarırdım (Ek-5 İş Bankası USD, EUR ve Altın hesap özetleri). Bunu talimattan 10 ay sonra 2800TL gibi az miktarlarla değil, hemen ve yüksek miktarlarla yapardım. Hiç bir mal varlığımı satıp sözü edilen talimata uymadım. Tam tersine Haziran 2014 tarihinde İş Bankasındaki paramla araba satın aldım ve o zamana kadarki birikimlerimi maaş hesabım olan İş Bankasında bulundurdum. Banka hareketlerim sözü edilen örgüt talimatının ne miktarına nede tarihlerine uymaktadır. Benim bu bankada 2005 yılından itibaren on yıllık bir sürede yaptığım bankacılık işlemlerinden sadece bir tanesidir. Kullandığım diğer banka, İş Bankasındaki para miktarları incelendiğinde ise örgüt talimatına aykırı hareket ettiğim dahi görülecektir. Eşimin 2007 yılından itibaren kullandığı kredi kartını kullanmaya devam etmesi (kredi kartı ücreti almadığından) ve hesabındaki artış ise akrabasına olan borcumuzu ödemek için verdiğim parayı üzerinde taşımak istemeyip o zaman ikamet ettiğimiz ***************’deki tek katılım bankası bankamatiği olan Bank Asya’daki hesabına yatırmasındandır. Ayrıca eşim 2010 yılında aynı bankadaki katılım hesabını kapatmış bir kısmı ile şahsına altın almıştır. O da talimat ile hareket etseydi şahsi altınları vardı ve bankaya yatırabilirdi hiçbirini yapmadı.  2016 yılından itibaren ise başka bir katılım bankası olan Albaraka Türk bankasını kullanmaktayız.

 

B.        Komisyon tarafından şahsıma gönderilen karar metni değerlendirme kısmında yer alan; “Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun 28.05.2015 tarihli raporunda açıklandığı üzere, Bank Asya’nın kurumsal yapısyla örtüşmeyen şekilde Fetullah Gülen’in yönlendirmesi ile yönetildiği” metni müşterisi olduğum bir kurumun işlemlerinin şahsımı bağlamayacağı açıktır. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu “Ceza Sorumluluğunun Esasları” başlıklı ikinci kısmında yer alan 20. maddede “Ceza sorumluluğu şahsidir. Kimse başkasının fiilinden dolayı sorumlu tutulamaz.” hükmü gereğince Bank Asya ile sadece müşteri şeklinde kısıtlı şekilde bir ilişkim olmuştur. Mezkur banka yönetimi ve çalışanlarının işlediği suçlar tarafımı bağlayamaz.

 

C.        Bank Asya konusunda son ve en önemli açıklamam; mezkur terör örgütüne üyelik suçlaması ile yargılandığım dava gerekçeli kararında (Ek-4); “Asya Katılım Bankası A.Ş.'nin 11/01/2018 tarihli cevabi yazısından; sanığın 08/07/2005 açılış tarihli Bank Asya hesabının bulunduğu, 2014 Ekim ayında bu hesaba 2896,24 TL yatırıldığı anlaşılmıştır. Sanık görev yaptığı ilçede sadece Bank Asyanın şubesi olması nedeniyle bu bankayı kullandığını, 2014 yılı Eylül ayında da tayininin yeni çıkması nedeniyle harcama yapmak için hesabına para yatırdığını ancak amacının örgütü desteklemek olmadığını beyan etmekle; hesabın açılış tarihinin 2005 yılı olması ve 2014 yılında öğretmen olan sanığın hesaba yatırdığı meblağın azlığı gözetilerek sanığın savunması heyetimizce inandırıcı bulunmuştur ve sanığın terör örgütüne üyeliğine ilişkin bir delil olarak kabul edilmemiştir. “ ifadesinin net şekilde ortaya koyduğu gibi mezkur banka ile olan ilişkim talimat ile olmadığı bağımsız mahkeme heyeti tarafından detaylıca incelenip delil olarak kabul edilmemesi gerektiği kararına varılmıştır.

           

2. Kapatılan Dernek/Sendika/Federasyon üyeliğine ilişkin değerlendirme ve açıklamalarım;

 

            Komisyon kararı değerlendirme kısmında “Başvurucunun Aktif Eğitim Sen sendikasına üye olduğu, bahse konu sendikanın Cihan Sendikalar Konfederasyonun (Cihan-Sen) bünyesinde yer aldığı, mezkur sendika ve konfederasyonunn FETÖ/PDY’ye aidiyeti, iltisakı veya irtibatı belirlenmesi nedeniyle kapatıldığı göz önünde bulundurulduğunda, kapatılan sendikaya üyeliği bulunan başvurucunun mezkur örgüt ile irtibatının olduğunu göstermektedir.” ifadesi yer almaktadır.

 

            A.        Devlet Memurluğunda Öğretmen olarak ilk atandığım kurum ***********************’dir. Beraber çalıştığımız üç branş  öğretmeninden hemşerim olan ikisi Aktif Eğitimsen Sendikasına üyeydiler ve memuriyette yeni olmamın etkisi ile onların rica ve ısrarlarını bir yıl idare ettim ama sonunda 2012 yılında üye olmamı sağladılar. Daha sonra beraber çalıştığımız öğretmenlerden ayrıldım, 2014 yılında ********** atandım. Beni sendikaya üye yapan öğretmenler şuan memuriyete devam ediyorlar. Bana sendikadan istifa etmem konusuyla alakalı ne onlar ne de başkaları bir telkinde bulunmadı. Tayin olduğum *********** okulumda alanım dışı birçok derse girmek zorunda bırakıldım, bundan dolayı okul idaresi ile sıkıntı yaşıyordum. Bunun için çalıştığım kuruma, İl ve İlçe Milli Eğitim Müdürlüklerine ve en sonunda Milli Eğitim Bakanlığına yazığım dilekçelerim ve tayin isteklerim memuriyet dosyamdadır. Bu sürede kurum yöneticileri ile bir problem olduğunda sendika avukatlarından faydalanırım düşüncesi ile sendikadan istifa etmeyi düşünmedim. Bir yıl sonra ********’daki diğer Meslek Lisesine geçici süreli görevlendirildim. Burada çok başarılı olduğuma inanıyorum ki 2015-2016 yıl sonu performans değerlendirmesinden 100 tam puan aldım (Ek-6 Mebbis Performans Değerlendirme Sonucu).

 

            B.        AİHS’de dahil olmak üzere uluslararası birçok sözleşmeyle, Anayasayla, Kanunlarla ve diğer düzenleyici işlemlerle güvence altına alınan sendikal haklar kapsamında çalışanlar, çalışma yaşamlarına ilişkin sorunları çözmek, ortak hak ve çıkarlarını korumak, geliştirmek için sendikalara üye olmaktadırlar. Temel insan hakları arasında düzenlenmiş olan sendikaya üye olma hakkı, ekonomik hakların korunması için sağlanan demokratik bir haktır. Hiç kimse bir sendikaya üye olmaya zorlanamayacağı gibi, üye olduğu bir sendika nedeniyle sorgulanamaz ve ayrımcılığa tabi tutulamaz. Bu sendikanın kurulduğu Milli Eğitim Bakanlığı İnsan Kaynakları Genel Müdürlüğü tarafından kamuoyuna duyurulmuş, duyuru metninde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca ilgili sendikanın dosyasının açıldığı belirtilerek, sendikanın banka hesap numaralarına yer verilmiştir (Ek-7 Aktif Eğitim Sen Sendikası Kuruluş Duyrusu).

 

            Bir ülkede faaliyet gösteren vakıf, dernek, sendika vs. tüm tüzel kişiliklerin denetimleri Devlet tarafından yapılır. Devlet zaten bunun için vardır. Ben sıradan bir vatandaş olarak yasal çerçevede kurulan bir tüzel kişiliği ne denetleme yetkisine ne de böyle bir yeteneğe sahip değilim. Hiç bir vatandaş da olamaz. Devlet illegal bir faaliyet içerisinde olan bir tüzel kişiliği tespit eder, ya legal hale gelmesi için gerekli tedbirleri alır ve yaptırımlar uygular ya da kapatır. Böylece vatandaşını korumuş olur. OHAL Komisyonunun bu değerlendirmesi devletin yapması gereken bir denetim faaliyetinin benim tarafımdan yapılması gerektiği iddia edilmektedir ki, bu hukuk mantığıyla bağdaşmaz. Bugüne kadar sırasıyla okul müdürlüğü, ilçe milli eğitim müdürlüğü, kaymakamlık, il milli eğitim müdürlüğü, valilik, Milli Eğitim Bakanlığı, Teftiş Kurulları veya Başbakanlık tarafından bu sendikanın illegal bir faaliyet yürüttüğüne dair tarafıma veya kamuıyuna herhangi bir bildirimde bulunmamıştır. Devlet büyüklerimizin bu sendikayla alakalı medyaya yansıyan bir açıklaması olmamıştır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı da bir uyarıda bulunmamıştır. Cumhuriyet savcılıkları tarafından bu sendikayla ilgili 15 Temmuz Darbe teşebbüsü öncesinde herhangi bir soruşturma yapıldığını duymadım. 15 Temmuz’dan sonra sendika suç örgütü olarak değerlendirildi ve üyeleri hakkında soruşturma açıldı. Sendikanın FETÖ ile ilişkili olduğunu yöneticilerinin göz altına alındığını basından öğrenince istifa ettim (Ek-8 Sendika istifa formu). Suç işlemek veya bir gruba yakın görünmek kastı ile hareket etmedim, suç işlemek için kurulmuş bir örgüt, yapı, faaliyet içerisinde olmadım.

           

            C.        Benim Aktif Eğitim Sen Sendikasına üye olmamı sağlayan sendika üyesi öğretmenlerin kamu görevlerine devam etmesi, OHAL komisyonunun göreve iadesi yönünde KABUL kararı verdiği kişilerden bir çoğunun Aktif Eğitim Sen’in üyesi olduğu Cihan Sendikalar Konferderasyonu bünyesinde yer alan sendikalara üye olması, OHAL komisyonun mezkur örgüt ile irtibat kurma konusunda kullandığı bu araçta tereddütlü davrandığını, net olmadığını kanıtlar. Yıllarca emek verip kazandığım mesleğimin elimden alınması, terör örgütüyle irtibatlı gösterilmek gibi ağır cezalara net olmayan bir araçla karar verilmesi  tarafıma yapılan açık bir hukuksuzluktur. Eğer söz konusu faaliyet suç ise herkes için suç olarak değerlendirilmelidir. Bir eylem ya da faaliyet ceza kanunu anlamında suç ise veya terör örgütüyle irtibatlı kabul ediliyorsa bu herkes için geçerlidir; değilse hiç kimse için suç veya irtibat kriteri değildir. Aksi uygulama suç ve cezaların kanuniliği ilkesinin uygulanmasında ayrımcılık anlamına gelmektedir. Eylem aynı olduğu halde, kimi insanlar hakkında terör örgütüne irtiibatlı gibi ağır bir yafta ile suçlanması, kimileri hakkında ise hiçbir işlem yapılmaması, buna tevessül eden kamu görevlileri bakımından ayırımcılık (TCK 122), insanlığa karşı suç (TCK 77) ve soykırım (TCK 76) suçlarına vücut verecektir.

 

            Tüm bu nedenlerle, herhangi bir suç unsuru taşımadığı açık olan Aktif Eğitim-Sen’e öğretmen arkadaşlarımın ısrarı ile üye olmam, daha sonra tayin olduğum kurumlarda yönetimle yaşadığım sıkıntılar nedeniyle üyeliğimi iptal etmeyi düşünememem sebebiyle tarafıma yöneltilen suçlamalar ve kurulan iltisaklar,irtibatlar ve OHAL Komisyonu’nun değerlendirmesi hatalıdır.

 

3. İltisaklı kuruluşlardaki çalışma kayıtlarına dair inceleme ve değerlendirmeye;

 

            OHAL İşlemeleri İnceleme Komisyonu kararında “III İNCELEMELER” ana başlığında “C. Başvurucuya İlişkin Bilgi, Belge ve Tespitler” kısmında “3- İltisaklı kuruluşlardaki çalışma kayıtlarına dair;” başlığında “Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığından temin edilen bilgilerde; başvurucunun FETÖ/PDY ile irtibatı nedeniyle kapatılan ****************** A:Ş.’de 20.09.2010 – 30.04.2011 tarihleri  arasında çalışma kaydının bulunduğu,” ve bununla alakalı değerlendirme kısmında “Başvurucunun FETÖ/PDY’ye aidiyeti, iltisakı veya irtibatı olduğu gerekçesiyle kapatılan kuruluşta çalışma kaydının bulunması, şahsın mezkur örgütle irtibatını göstermektedir.” ifadesi yer almaktadır.

 

            A.        FETÖ terör örgütü ile hiçbir bağımın en büyük delili de bu iddiaya karşı yaptığım hepsi resmi kayıtlı açıklamalarımdır. 15 Temmuz 2016 darbe girişiminde devletimin yanında yer aldığım gibi 2016 yılı Ekim ayında ***** C.Başsavcılığınca yürütülen soruşturma için gözaltına alınmamda görevli emniyet mensuplarına, evde olmadığımdan, telefon ile çağrıldığımda kendim gelip teslim oldum ve ilk ifademde önceki çalıştığım kurumları ve FETÖ/PDY terör örgütü ile yaşadığım sıkıntıları savcılık sorgulamasında kendim anlattım. Şöyle ki;

 

2010 yılı KPSS sınavına (FETÖ kopya şaibeleriyle meşhur sınav) çok iyi hazırlandım fakat yüksek netler yapan kopyacılar puanımı düşürdü, atanmak için yeterli puanı alamadım. Sınavın eğitim bilimleri testi Ekim 2010 tarihinde tekrarlandı, net sayımı 20 net artırmama rağmen aldığım puan atanmama yeterli olamadı. Evli, bir çocuk babası ve işsizdim. Bir süre iş aradım (EK-9 O tarihdeki İŞKUR kaydım) başka şirketlerde iş bulamayınca mecburen Turgut Özal Özel İlkokulu’nda okulunda ders ücretli olarak haftalık 24 saat ders karşılığı çalışmaya başladım. Aylık 750TL kadar ücret alıyordum ve Bank Asya’ya yatıyordu. Fakat aylık sigortamı eksik gün gösteriyorlardı (Ek-10 SGK dökümü). Eşim ikinci çocuğumuza hamileydi 3-4 aydır çalışmama rağmen sigortalı toplam gün sayısı 30’u tamamlanmadığı için sağlık yardımından faydalanamıyordum. Şikayetlerimden dolayı yıl ortasında (Ocak 2011) işten çıkartıldım. Sigortamın 90 güne tamamlanmasını istememe rağmen, 3 ay sağlık yardımından faydalanırdım, yapmadılar. Bu sırada eşimden dolayı sık sık doktora gitmemiz gerekiyordu. İşten çıkar çıkmaz aynı zamanda sigortasız da kaldım. Tüm resmi kayıtları olan ve akrabalarımın bildiği bu anlattıklarım bu örgütle bağımın olmadığının en önemli delilidir.

 

FETÖ’nün üyesi olsaydım onların okulunda az bir ücrete çalışmaz sigortamı en çok ihtiyacım olan zaman ayda 7-8 gün değil tam yatırtır, kış ortasında eşim hamileyken işten çıkartılmaz, çıkartılırken sigortamı 90 güne tamamlatabilirdim. Bir çok kişinin bu örgütü kullanarak farklı faydalar elde ettiği o günlerde bende onların bir üyesi veya sempatizanı olsaydım soruları alarak veya bilmediğim başka yollarla devlet memuru olurdum. Soruların çalınması sebebiyle atanamadım. İşten çıkartılınca özel sektörden ümidimi kesip çok sıkı bir tempo ile 2011 KPSS sınavına hazırlandım. Rabbimin izni ile 2011 KPSS’den gayet iyi puanlar aldım. A-Grubu devlet memurluklarına atanmak için kullanılan KPSS-1 ve KPSS-3 puanlarım 90.6 ve 91.7 puandı ve İngilizcem üst düzey devlet memurluklarına atanmam için yeterliydi. Ben Afşin ilçesine öğretmen olarak atanmayı tercih ettim.

 

Yargılanıp beraat aldığım davanın gerekçeli kararında; “Örgütün kurulum aşamasından günümüze kadar yapmış olduğu devletin askeri ve stratejik olarak etkin kurumlarına örgüt yöneticisinin tabiriyle sızma suretiyle (soruların çalınması, önemli makamlarda bulunan kişilerin hukuka aykırı şekilde şantaj ve tehditle uzaklaştırılması, görev verilirken kişinin liyakatinden ziyade örgüte yakınlığının gözetilmesi gibi) devleti ele geçirmeye yönelik faaliyetler özellikle 2008 yılı ve sonrasında örgüt elemanlarının devletin etkin olduğunu düşündükleri birimlerde yoğun şekilde kadrolaşmaya gitmesi nazara alındığında "süreklilik" unsurunun da gerçekleştiği sonucuna varılmıştır.”, ifadesinden anlaşılacağı gibi FETÖ’nün sinsi bir üyesi olsaydım KPSS sınavından aldığım yüksek puanlarla fazla maaş alacağım, çocuklarımın daha iyi eğitim alabileceği merkezi şehirlerde onların gizli işlerini yapabilecek kritik memurluklara atanırdım. Ben ise Kahramanmaraş/Afşin ilçesine öğretmen olarak atanmayı tercih ettim. OHAL Komisyonu sekiz yıl önce (2010 yılı sonunda) ve  sadece 5-6 aylık çalışma kaydının bulunmasını diğer incelemelerinde olduğu gibi incelemeden mezkur örgütle irtibat kabul etmiştir. Çalışma kaydında aldığım ücreti, aylık yatan sigorta gün sayısını ve Ocak ayında, yıl ortasında, işten çıkartılışımı gözardı ederek irtibat kurmada hatalı davranmıştır.

 

C.        Suç ve cezanın kanuniliği ilkesi gereği bir eylem hatalı ise bu herkes için geçerlidir. Şahsım adına verilen karar gibi yüzlerce kurumdan istifade eden milyonlarca insan hakkında da aynı kararın verilmesi gerekir. Okullar tamamen yasal olarak devletten alınan izin ile faaliyetlerine devam ettiklerine göre; gerekli olan izni veren ve varsa suç kabul edilen faaliyetini engellemeyen herkez hakkında aynı karar verilmesi gerekir. Mezkur kurumda çalıştığım 2010’yılı ve öncesinde bu kurumun kanunsuz iş yaptığına ve suç işlediğine ilişkin kesinleşmiş bir yargı kararı yoktu. Kaldı ki, bu kurumdan istifade edenlerin örgüt irtibatlandırılabilmesi için bu kurumun suç işlediğine ilişkin bir karar olması da tek başına yeterli değildir; şahsımın bu kurumun terör faaliyeti yürüttüğünü bilerek ve isteyerek hareket etmesi, en basitinden TCK’nun 39. maddesi kapsamında suça iştirak irademin bulunması gereklidir. Böyle bir tespit veya mahkeme kararı olmadığına göre, tarafıma atfedilen irtibatlı kuruluşta 15 Temmuz 2016’dan altı yıl önce çalışmış olma fiilinin mezkur örgütle irtibat olarak kabul edilmesi mümkün değildir.

Mezkur kurumda çalıştığım süreçte sözleşme ile işe başladım ve bir iş akdi çerçevesinde sadece ücretini aldığım ders süresince bulundum. Bir kurumda çalışmış olmak, o kurumu yöneten veya o kurumun sahiplerinin fikir ve düşüncelerini desteklemek ve o şekilde düşünmek anlamına gelmez. Bir kurumun yöneticisi farklı bir düşünceye sahip, çalışanı ise daha farklı bir düşünceye sahip olabilir. Sosyal demokrat yapıya sahip bir özel okul sahibinin kurumunda çalışan tüm insanları sosyal demokrat olarak tanımlamak hatalıdır? O okulda çalışan bir ücretli öğretmeni sosyal demokrat olarak nitelemek bu kişinin inanç ve düşünce özgürlüğünü hiçe saymak ve yok farz etmek anlamına gelir. Bu kurumda çalıştığım sürece tarafıma uygulanan ayrımcılık ve akabinde işten çıkartılmam onlarla aynı düşünce ve anlayışta olmadığımın delilidir.

            4. Mali destek/para gönderme bilgilerine dair inceleme ve değerlendirme;

 

            OHAL İşlemeleri İnceleme Komisyonu tarafıma ret kararında “III İNCELEMELER” ana başlığında “C. Başvurucuya İlişkin Bilgi, Balge ve Tespitler” kısmında “Maliye Bakanlığından temin edilen bilgilerde; başvurucunun FETÖ/PDY’ye aidiyeti,iltisakı veya irtibatı olduğu gerekçesiyle kapatılan ********* adına kayıtlı *********************** KPSS Hazırlık ve Yabancı Dil Kursuna 30.10.2015 tarihinde 4,975,20 TL ödeme bilgisinin bulunduğu,” ibaresi yer almaktadır.

 

            A.        Sözü edilen ödeme eşimin babası olan Halil Aydınöz’e ev alırken aldığım borcun bir kısmını ödemek için kendisi müsait olmadığından damadı ************ internet üzerinden yaptığım EFT para transfer işlemidir (Ek-11 *************** dilekçesi). Ben o zaman ************* bulunuyordum kendileriyse İstanbul’daydı. Ayrıca sözü edilen kuruluşun İstanbul/Gaziosmanpaşa’da olduğu düşünüldüğünde bu kurs ile hiçbir ilişkim olamayacağı açıktır. OHAL komisyonu elde ettiği en küçük verileri dahi hiçbir incelemeye tabi tutmadan terör örgütüyle irtibat kurma gibi ağır bir yaptırımla aleyhime kullanmıştır.

           

            5. Adli soruşturma/kovuşturma bilgilerine dair değerlendirme ve cevabım;

 

            OHAL İşlemeleri İnceleme Komisyonu tarafından tarafıma gönderilen ret kararında “III İNCELEMELER” ana başlığında “C. Başvurucuya İlişkin Bilgi, Belge ve Tespitler” kısmında “UYAP’tan temin edilen bilgilerde; başvurucu hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan ******* 2. Ağır Ceza Mahkemesindeki ***** esas sayılı kovuşturmanın devam ettiği,” ibaresine yer vermiştir.

 

            A.        Hakkımda açılan mezkur davanın ilk duruşmasında iddia makamının talebi mahkeme heyetinin oy birliği ile aldığı karar neticesinde beraat etmiş bulunuyorum. Dava istinsaf mahkemelerine taşınmadı ve beraat kararı kesinleşti (Ek-4 20.09.2018  tarihli Gerekçeli Karar ve Kesinleşme Şerhi). OHAL Komisyonu tarafından verilen RET kararındaki gerekçelerin, ***** 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından çürütülmesi sebebiyle OHAL Komisyonu RET kararının iptali gerekmektedir

           

            Mezkur dava 06.06.2018 tarihinde açılmıştır. OHAL Komisyonu kararını 25.06.2018 tarihinde vermiştir. Komisyon dava sonucunu beklemeden devam eden dava hakkında masumiyet/suçsuzluk karinesini ihlal etmiştir. Anayasamızın “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz (AY. Md. 38/4)” hükmünü ihlal ederek Anayasaya aykırı davranmıştır. Devam eden kovuşturmam hakkında kendisini hakim tayin ederek hüküm vermiştir.

 

            AİHS’nin  adil  yargılanma hakkını  düzenleyen  6.  maddesinde  “suç  ile  itham  edilen  herkes,  suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar masum sayılır”  şeklindeki düzenleme yer almaktadır. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları  Evrensel  Beyannamesi’nin  11. maddesinde“Kendisine bir suç yüklenen herkes, savunması için gerekli olan tüm güvencelerin tanındığı açık bir yargılama sonunda, yasaya göre suçlu olduğu saptanmadıkça,suçsuz sayılır”  şeklindeki  düzenlenmiştir. Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi’nin adil yargılanma hakkı başlıklı 14. maddesinde ‘Hakkında bir suç isnadı bulunan bir kimse,  hukuka göre suçluluğu kanıtlanıncaya kadar masum sayılma hakkına sahiptir’ ifadesi kullanılmıştır. Anayasamızın 15. Madde son cümlesinde ‘suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz.’ ve 38. Maddesinin 4. Fıkrasında ‘Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz.’ şeklinde düzenlenerek yerini almıştır.

 

            FETÖ/PDY terör örgütüne üyelik suçlaması ile şahsıma açılan kamu davasında mezkur örgüte üye olduğuma veya örgütle irtibatım olduğuna dair herhangi bir delil bulunamamıştır. İddia makamının da talebi ile  suçsuzluğum yargı kararı ile sabit hale gelmiştir. Buna karara karşı 672 KHK ile iki yıldan fazla süre önce çıkartılmış bulunduğum kamu görevime iademin gerçekleştirilmemesi şahsımın ve ailemin maddi, manevi mağduriyetlerimizin devam ediyor olması, hukuk devleti açısından kabul edilebilir bir durum değildir. OHAL Komisyonu’nun göreve iade başvurumu reddetmesi hatalıdır.

 

            Anayasamızın 138/3 maddesinde; “Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir surette değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.” denilmektedir. Hukuk devleti ilkeleri ve usulde paralellik ilkesi gereği, Anayasamızın 138. maddesi gereğince hakkımda verilen beraat kararı neticesinde kamu görevime iadem gerçekleştirilmelidir.

 

B.        Söz konusu dava dosyalarından iddianamede; ”Şüphelinin  ikametinde yapılan aramada, suç unsuru olabilecek herhangi bir materyale rastlanılmadığı,” ifadesi mezkur örgüt ile irtibatımın olmadığının emniyet birimlerince yapılan aramalarda da onaylandığının delilidir.

Yine soruşturma dosyasında bulunan ***** Cumhuriyet Başsavcılığının 08.03.2017 tarihli talebi ile ***** İl Emniyet Müdürlüğü tarafından 10.05.2017 tarihinde hakkımda yapılan araştırma sonucu yazılan tutanakta (Ek-12 ***** İl Emniyet Müd. 10.05.2017 tarihli tutanağı);

a)“Şirketlerdeki ortak ve yöneticileri” başlığında da kayda rastlanılmamıştır.

b) BYLOCK kullanılan cihazlara ait listede kayda rastlanılmamıştır.

c) KHK ile ihraç edilen emniyet mensupları ve sıkıyönetim komutanları listesinde kayda rastlanılmamıştır.

d)Ankara 2014/37666 sayılı FETÖ/PDY ana çatı soruşturmasında HTS kaydı alınan 72 şahsa ait 336 numaranın irtibatlı olduğu kişiler ile irtibatlı olan abone numaraları listesinde kayda rastlanılmamıştır.” yer alan “kayda rastlanılmamıştır”  ifadeleri mezkur örgütle irtibatımın olmadığının delilleridir.

 

Yargılanıp beraat aldığım davanın gerekçeli kararında “FETÖ-PDY Silahlı Terör Örgütünün unsurlarına ait örgütsel temas ve faaliyetleri içerdiği anlaşılmaktadır. Tüm bu değerlendirmeler sonucunda Yargıtay 16. Ceza Dairesi'nin 2015/3 E. 2017/3 K. sayılı kararında da ayrıntılarıyla belirtildiği üzere, 15 Temmuz 2016 Askeri Darbe girişimi sonrasında hakkında adli işlem yapılan örgüt üyelerinin ve gizli tanıkların ifadelerinden ayrıca elde edilen teknik bilgilerin birlikte değerlendirilmesi sonucunda Bylock programının 2014 yılının başlangıcından itibaren FETÖ-PDY terör örgütü üyelerinin örgütsel haberleşme aracı olarak kullandıkları bir program olduğu  mahkememizce de sabit kabul edilmiştir.”, ifadesinden anlaşılacağı gibi hiçbir örgütsel iletişim aracı bulunmayan, daha başka bilmediğim irtibat yol ve yöntemi kullanmadığım şahsımı mezkur örgüt ile irtibatlandırmak mantıki ve hukuki temelden yoksundur, hatalıdır. Bu hatalı karar ile şahsım ve ailem terör örgütü ile irtibatlı gösterilip ağır yaptırım ve manevi zararlara uğratılmıştır. En hafifinden; çocuklarım okullarında senin baban işten atılmış ithamlarına maruz kalmış, babalarının mesleği sorulduğunda ne cevap vereceklerini bilememişlerdir.

 

03.10.2016 tarihinde evimde FETÖ örgütü ile bağlantılı mataryel olup olmadığına yönelik arama yapıldı ve tüm dijital mataryellerim alındı. Aramada örgüte yönelik herhangi bir materyal bulunmamıştır. Alınıp incelenen dijitallerimde ve cep telefonumda örgütün haberleşme programları bulunmamıştır. Ayrıca Facebook, Twitter gibi sosyal medya ortamlarında hiçbir zaman FETÖ örgütü ve lideri ile alakalı hiçbir paylaşımım olmamıştır. Bunların bulunmayışı örgüt üyesi veya sempatizanı olmadığımın ve bu örgütle iltisakımın bulunmadığımın delilleridir. Memuriyetimde  öğretmen arkadaşlarımla ve öğrencilerimle FETÖ/PDY’yi öven hiçbir konuşmam olmamıştır. Ülkemin geçirdiği sıkıntılı süreçte bu örgütün kendini gizleyen mahrem mensuplarının olduğu bunların resmiyette örgüt kurumlarıyla ilişki kurmadığını veya gizlediğini öğrendim. Ben ise bu gruptan da değilim. 2012 yıında Milli Eğitim Bakanlığı’na memuriyetten önce çalıştığım özel okulu dilekçe ile kendim bildridim. Kanun gereği memuriyet hizmet puanı ve derecemi yükseltebilmek için bu konuda daha fazla resmi yazışmalarım da olmuştur.

 

685 nolu Kanun Hükmünde Kararname’nin “(1) Anayasanın 120 nci maddesi kapsamında ilan edilen ve 21/7/2016 tarihli ve 1116 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararıyla onaylanan olağanüstü hal kapsamında, terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti, aidiyeti, iltisakı veya bunlarla irtibatı olduğu gerekçesiyle başka bir idari işlem tesis edilmeksizin doğrudan kanun hükmünde kararname hükümleri ile tesis edilen işlemlere ilişkin başvuruları değerlendirmek ve karara bağlamak üzere Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu kurulmuştur.” maddesinden anlaşılacağı üzere OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu, Olağanüstü Hal süresince çıkartılan Kanun Hükmünde Kararname’lerdeki işlemlere karşı kişilerin başvurularını değerlendirmek üzere bir hukuk yolu olarak kurulmuştur. Şahsımın yargı birimlerine (Danıştay ve Anayasa Mahkemesi Bireysel Başvuru) açtığı davalar OHAL Komisyonu kurulunca bu komisyona başvurmam tavsiyesi ile reddedilmiştir. Sonuç olarak OHAL Komisyonu Hukukun temel prensiplerine göre hareket etmelidir. Bu temel prensiplerin en önemlilerinden “kuşkudan sanık yararlanır” ilkesidir. Bu ilke ile alakalı Yargıtay Ceza Genel Kurulu Kararlarında; “Ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden biri olan “in dubio pro reo” yani “kuşkudan sanık yararlanır”  ilkesi uyarınca, sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulu, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesidir. Gerçekleşme şekli kuşkulu ve tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkumiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkumiyeti, yargılama sürecinde toplanan kanıtların bir kısmına dayanılarak ve diğer bir kısmı göz ardı edilerek ulaşılan ihtimali kanıya değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa bir olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan, varsayıma dayalı olarak hüküm vermek anlamına gelir. O halde ceza yargılamasında mahkumiyet, büyük veya küçük bir olasılığa değil, her türlü kuşkudan uzak bir kesinliğe dayanmalıdır. Adli hataların önüne geçilebilmesinin başka bir yolu da bulunmamaktadır.”, ifadesi ile bulunur.

           

            OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu, hakkımdaki değerlendirmelerinde “kuşkudan sanık yararlanır” ilkesine aykırı hareket etmiş, ilkenin tam tersine en küçük kuşkularını dahi süzgeçten geçirmeden mezkur örgütle irtibat kurmak adına şahsıma yöneltmiştir. Şöyle ki;

·       ***** 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nce “sanığın savunması heyetimizce inandırıcı bulunmuştur ve sanığın terör örgütüne üyeliğine ilişkin bir delil olarak kabul edilmemiştir. “olarak değerlendirilen Banka Asya hesap hareketlerimi, “finansal destek mahiyetinde” değerlendirmiştir.

·       Halen kamu görevine devam eden öğretmen arkadaşlarımın ısrarı ile üye olduğum, üyelik duyurusu resmi yazışmalarla yapılan,  aidatlarını devletin ödediği, OHAL Komisyonu’nun bir çok üyesine kabul kararı verdiği sendikaya üye olma fiilinden dolayı şahsıma red kararı vermiştir.

·       Sekiz yıl önce, 2010 yılı sonunda, sadece 5-6 aylık çalışmam karşılığında yapılan 58 günlük SGK çalışma kaydını (bu kayıt, ilgili kısımda anlattığım üzere FETÖ/PDY ile irtibatımın olmadığının en büyük delili iken),  mezkur örgüt ile irtibat kabul etmiştir.

·       Eşimin babasına ev alırken aldığım borcu ödemek için damadına yaptığım 4800 TL’lik EFT para transferini dahi “müzahir kuruluşlara yapılan mali destek/para gönderme” olarak değerledirmiştir.

·       ***** 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde ilk duruşması dahi yapılmayan (kovuşturmanın ilk duruşmasında iddia makamınında talebi ile beraat ettim ve karar kesinleşti) UYAP mahkeme kaydı olmasını, Komisyon kendisini hüküm verici merci yerine koyup, yargılaması yapılmayan mahkeme kaydını kullanarak hakkımda olumsuz karar vermiştir.

           

            Şahsımın  hiçbir bağının bulunmadığı bir yapıyla ilişkili olarak sorumlu tutulması açıkça hukuka aykırıdır ve iptali gerekmektedir. OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu kararının sebep unsurunu oluşturacak herhangi bir delil veya belge ortaya konulmadığı için, işlemin sebep unsuru yönünden de iptal edilmesi gerekir.          

           

            Yukarıda izah edilen nedenlerle, OHAL Komisyonu kararının iptali talebiyle yapılacak yargılamada; Somut olayda her ne kadar idari yargı önünde görülen bir yargılama olsa da suçlamanın niteliği (terör örgütü üyeliği/irtibatı) ile cezanın ağırlığı (sivil ölüm oluşturur şekilde, ölünceye kadar kamu görevinde çalışma yasağı ve özel sektörde mesleğimde iş bulmanın fiilen engellenmesi) dikkate alındığında somut olayda ceza hukuku anlamında bir “ suçlama ve ceza” bulunmakta olup (AİHM, Engel and others v. The Netherlands, Öztürk v. Germany, Matyjek v. Poland), tipik bir ceza yargılaması söz konusudur. Bu açıdan AİHS’nin 6/1 ve 6/3 maddelerindeki tüm güvencelere uygun bir yargılama yapılmasını ve bu çerçevede duruşmalı yargılama talebinin kabul edilmesini; ve şahsıma soru sorma hakkının da verilmesini talep ediyorum.

HUKUKİ DAYANAKLAR  :  Anayasa, AİHS, BM MSHS hükümleri ile İYUK, Türk Ceza Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanununun ilgili hükümleri ve diğer yasal dayanaklar.

 

DELİLLER   

OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu Kararı

Resmi Gazete 672 nolu Kanun Hükmünde Kararname

OHAL Komisyonu Başvuru Dilekçesi ve Alındı Belgesi

***** 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2018/***** Esas sayılı  28/09/2018 tarihinde Kesinleşmiş  Beraat Kararı

****** ******* adına İş Bankası USD, EUR ve Altın hesap özetleri

****** ******* 201-2016 yılı Mebbis Performans Değerlendirme Sonucu

Aktif Eğitim Sen Sendikası Kuruluş Duyrusu

****** *******’ın Sendika istifa formu

****** *******’ın 2010 yılındaki İŞKUR kaydı

****** *******’ın SGK dökümü (******* Eğitim Kurumlarının 2010-2011 yılllarındaki kayıtları)

*************** 30.10.2015 tarihindeki para transferine ilişkin dilekçesi

***** İl Emniyet Müd. 10.05.2017 tarihli ****** ******* ve aile yakınları hakkında hazırlanan tutanak

 

SONUÇ VE TALEPLER      :

1- OHAL döneminde KHK’larla kamu görevinden çıkartıldım, şuan herhangi bir işte çalışmayıp bir gelirim bulunmadığı için öncelikle ADLİ YARDIM TALEBİMİN kabul edilmesini,

2-  DURUŞMALI YARGILAMA TALEBİMİN kabul edilmesini; ve şahsıma soru sorma hakkının da verilmesini,

3- Fazlaya ilişkin her türlü talep ve dava açma hakları saklı kalmak kaydıyla, yukarıda açıklanan gerekçeler ve resen dikkate alınacak sair iptal sebepleri dikkate alınarak, dava konusu OHAL KOMİSYONU KARARININ İPTALİNE KARAR VERİLMESİNİ;

4- Yargılama giderlerinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini saygıyla arz ve talep ederim. (12/11/2018)

 

ADI SOYADI

 

EKLER          :

Ek-1 OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu Kararı

Ek-2 Resmi Gazete KHK/672-‘nın ilk iki sayfası ve 1 Sayılı Liste 13’ün ilgili sayfası

Ek-3 OHAL Komisyonu Başvuru Dilekçesi ve Alındı Belgesi

Ek-4 20.09.2018  tarihli Gerekçeli Karar ve Kesinleşme Şerhi

Ek-5 İş Bankası USD, EUR ve Altın hesap özetleri

Ek-6 Mebbis Performans Değerlendirme Sonucu

Ek-7 Aktif Eğitim Sen Sendikası Kuruluş Duyrusu

Ek-8 Sendika istifa formu

EK-9 O tarihdeki İŞKUR kaydım

Ek-10 SGK dökümü

Ek-11 ************** dilekçesi

Ek-12 ***** İl Emniyet Müd. 10.05.2017 tarihli tutanağı

5 Başka bir dilekçe.docx


• 679 KHK EGM • İade 20.11.2019 • Tebliğ 29.11.2019 • Atama 05.08.2020 • Göreve Başlama 14.09.2020 • Emeklilik LOADING...

İletiyi paylaş


İleti bağlantısı
Sosyal Ağlarda Paylaş



  • İletiler

    • Bir düşüncem de KHK mağdurlarıyla ilgili... Mağdurlar bu işin çözümünün peyder pey olacağını bir türlü anlayamadı... pazarlamada "foot at the door" diye bir tabir vardır, yani ayağınızı kapıya koyabilirseniz, satışı büyük ihtimalle halledersiniz... burada da o ayak, ufak da olsa, KHK'lı bir grubun toplu iade olmasıydı... mesela takipsizlik-beraat alanlar iade olabilseydi, orta-uzun vadede birçok KHK'lının iade olma yolu açılacaktı, çünkü o kapı açılmış olacaktı bir kere... ama bunun yerine ne zaman takipsizlik alanların iadesi gündeme gelse, diğer tüm KHK'lılar "bizde, bizde, bizde..." demeye başladı ve o kapıya ayak bu yüzden hiç konulamadı, çünkü kapı hiç açılamadı... Bu talepler nedeniyle, iade işi toplum nazarında en ağır kişinin iade olacağı şeklinde ve çok ağır mali külfete neden olacak şeklinde yorumlandı veya imajı o şekilde verildi (Abdurrahman Dilipak'ın idareyi KHK'lılarla ilgili mali külfetle korkutma twitini hatırlayın)... halbuki hep beraber en azından takipsizlik-beraat alanlar gibi toplum vicdanını da kanatan bir kesimin iade olmasını savunsaydık, orta-uzun vadede birçok KHK'lının iadesi toplum nazarında daha kabul edilebilir hale gelecekti...
    • dostlar cidden olanağı olan yurtdışı da düşünsün. yıllardır söyledik. şahsen iade olunca da geri dönmeyi düşünmüyorum. 
    • KHK'lıların çoğunluğu bu ülkenin en dürüst, akıllı ve çalışkan kişileridir.. memur olarak doğmadık, hatta memurluk kendi adıma hiç girmemem gereken bir alandı, vasat kişilerle muhatap ola ola, beni de ortalama düşünen, risk alamayan biri yaptı... halbuki dışarıda da yapabileceğimiz birçok iş ve alan var... zaten piyasada düzgün iş yapan adam yok... eğer ilgilendiğimiz alanda gayret gösterirsek,  dürüst ve düzgün çalışırsak, eski işimize gerek kalmayacak ve ayakta durabilecek kadar kazanabileceğimize inanıyorum...
    • Daha önce de yazdım, beklentiye girmek en büyük hayalkırıklıklarının ve depresyonun temel sebebidir... KHK'lılara yapılan muamele bu ülkede kimseye yapılmamıştır, yanımızda birkaç kişi ve Allah dışında kimse yok, bizi bizden başka anlayan da o yok... toplum bizi sanki tamamen unutmuş gibi, bir anda sanki görünmez olduk (buna benzer bir bölüm Black Mirrorda vardı, suçlu kişi kimse tarafından görünmez hale geliyordu)... bu sürecin birgün biteceğini elbet biliyorum ama o zamana kadar akıl ve beden sağlığını korumak için hiç dönmeyecekmiş gibi düşünüp, kendimize yeni bir hayat kurmaktan başka yolumuz yok... birgün inşallah iade olduğumuzda da, zaten kolaylıkla yeni sürece adapte olunur... lütfen artık beklentiye girip, yaranıza daha fazla tuz basmayın, bırakın yara kabuk bağlasın... birşeylerle meşgul olmak (tercihen toprakla), zihni en iyi rehabilite yoludur...
    • Yazıp yazıp siliyorum sayın Aylin. Forumda 5. senemdeyim. 8 yıldır dünyanın en saçma en alakasız en akılsızca iftirasıyla uğraşıp duruyoruz hepimiz. Şurada senelerdir geçecek diye insanlara moral vermeye çalışıyorum. Beni şarlatan ilan etseniz haklısınız ne diyim. geçecek ama daha yılları var bu işin. Oyalanacak şeyler bulmaya çalışın. Yıllarınız gençliğiniz geri gelmeyecek dostlar.
×
×
  • Yeni Oluştur...