İçeriği gör

Rıza Baba

Üye
  • İçerik

    61
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • İçerik Ödülü

    1

Rıza Baba kullanıcısının paylaşımları

  1. Benim davam da İlk Derece İdare Mahkemesinde olumsuz sonuçlandı. İstinafa götürürken, Bölge İdare Mahkemesinden 'operasyon tazminatı' konusunda kesinleşmiş karar almış olan varsa, emsal karar örneği arıyorum. Elinde olan varsa atabilir mi?
  2. EGM den İade OlanlarOperasyon Tazminatını Geçmişe Dönük Olarak Mahkeme Kararı İle Alabildiler mi?
  3. Rıza Baba

    İade Olanlar Ve Tazminatlar Forumu

    Yaklaşık iki sene önce bu yazıyı buraya yazmıştım. Anayasa Mahkemesi 7075 sayılı kanundaki birçok hukuksuz ibareyi iptal etmiş olup, iade olanlara dair 'maddi manevi tazminat istenmez' hükmünü de iptal etmiş ve iptal kararı 12/01/2023 tarihi itibari ile yürürlüğe girmiştir. Yani: BAL GİBİ DE MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT İSTENEBİLİR. Ben zaten dava açmıştım bu hususta, ilk derece mahkemesinden hükmün iptali için Anayasa Mahkemesinden norm denetimi yapılmasını istemesini talep etmiştim. ilk derece mahkemesi artık rahatlıkla benim için olumlu bir sonuca varır diye düşünüyorum. https://www.anayasa.gov.tr/tr/haberler/norm-denetimi-basin-duyurulari/7145-sayili-ve-7333-sayili-kanunlara-iliskin-karar/ bu linkte bulunan İPTAL KARARININ (F) maddesinin son bendi bu hususla alakalı. ayrıca İPTAL kararı 7075 sayılı kanununun 10. maddesine de işlenmiş; MADDE 10- (1) (Değişik: 25/7/2018-7145/22 md.) Kamu görevinden, meslekten veya görev yapılan teşkilattan çıkarılan ya da ilişiği kesilenlere ilişkin başvurunun kabulü hâlinde karar, kadro veya pozisyonunun bulunduğu kuruma, yükseköğretim kurumlarında kamu görevinden çıkarılan öğretim elemanları için Yükseköğretim Kurulu Başkanlığına bildirilir. Kamu görevine iade edilmesine karar verilenlerin eski kadro veya pozisyonuna atanması esastır. (İptal üçüncü cümle: Anayasa Mahkemesi’nin 24/12/2019 tarihli ve E.: 2018/159, K.: 2019/93 sayılı Kararı ile.) Yükseköğretim Kurulu Başkanlığına bildirilenlerin atama teklifleri; (İptal ibare: Anayasa Mahkemesi’nin 30/6/2022 tarihli ve E.: 2018/137, K.: 2022/86 sayılı Kararı ile.) önceki kadro unvanlarına uygun olarak on beş gün içinde yapılır. Kurumlar, bildirim veya atama teklif tarihini takip eden otuz gün içerisinde atama işlemlerini tamamlar. Bu kapsamda yer alan personele ilişkin kadro ve pozisyonlar, ilgililere ilişkin atama onaylarının alındığı tarih itibarıyla diğer kanunlardaki hükümlere bakılmaksızın ve başka bir işleme gerek kalmaksızın ilgili mevzuatı uyarınca ihdas, tahsis ve vize edilmiş sayılır. Söz konusu kadro ve pozisyonlar, herhangi bir şekilde boşalmaları hâlinde başka bir işleme gerek kalmaksızın iptal edilmiş sayılır. Atama emri, ilgili kamu kurum ve kuruluşu tarafından 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre ilgililere tebliğ edilir. Tebliğ tarihini takip eden on gün içerisinde göreve başlamayanların bu maddeden doğan atanma hakkı (İptal ibare: Anayasa Mahkemesi’nin 30/6/2022 tarihli ve E.: 2018/137, K.: 2022/86 sayılı Kararı ile.) düşer. Kamu kurum ve kuruluşları atama ve göreve başlatma işlemlerinin sonucunu, işlemlerin tamamlanmasını takip eden on beş gün içinde Devlet Personel Başkanlığına bildirirler. İlgililerin kamu görevinden çıkarılmasına ilişkin kanun hükmünde kararname hükümleri, bu fıkrada belirtilen kişiler bakımından tüm hüküm ve sonuçlarıyla birlikte ortadan kalkmış sayılır. Bu kapsamda göreve başlayanlara, kamu görevinden çıkarılma tarihlerini takip eden aybaşından göreve başladıkları tarihe kadar geçen süreye tekabül eden mali ve sosyal hakları ödenir. (İptal cümle: Anayasa Mahkemesi’nin 30/6/2022 tarihli ve E.: 2018/137, K.: 2022/86 sayılı Kararı ile.)
  4. Cevabınız için teşekkürler. Şu anda davanın durumu şu: dilekçemi alan idare mahkemesi, dilekçemi davalı idareye göndermeden dilekçemde belirttiğim maddi-manevi miktarlar üzerinden nisbi harcı yatırmamı talep etmektedir. İlk 30 günlük sürede yatırmadığım için ikinci ve son yazıyı göndererek ikinci bir 30 günlük süre tanıdı. Bu defa da harç yatırılmazsa davayı açılmamış sayacak. Yani davalı idareye dilekçem iletilmediği için ortada bir idare savunması da yok. Ben aslında talep miktarınca harç yatırıldığını biliyordum ancak, davadaki talep miktarının kısmen reddi sonrasında (ki muhtemelen öyle olacak) reddedilen kısım oranında karşı tarafa yüklü avukatlık ücreti çıkarıldığını ve neredeyse kazanılan tazminat miktarı kadar belki de daha fazlasının davalı idareye avukatlık ücreti olarak ödenmekte olduğunu mahkeme dilekçem sonrasında öğrendim. İdare mahkemeleri ve diğer tazminat davalarına bakan mahkemelerin, istenilen manevi tazminat hususunda manevi zarara uğrayan ile empati yapamadıkları ve çok cüzzi manevi tazminata hükmettikleri ortada iken, onlara göre çok yüksek talep ettiğim manevi tazminatta ısrar etmem biraz mantıksız olacak bu durumda. Memuriyete dönüş sonrasında, neredeyse tüm maddi kayıplar geri alınabiliyor ancak uğranılan manevi zarar ile ilgili bir nebze olsun 'giderim' yok. Bunun mücadelesini de vermem gerektiğini düşünmüştüm. Bu sebeple dava talebimde maddi tazminat miktarı çok az ama manevi tazminat miktarını davada ıslah edemeyeceğim sebebiyle olmasını düşündüğüm kadar yüksek tutmuştum. Bu aşamada, dilekçem karşı tarafa sunulmamış ve savunması alınmamış olduğu için manevi talep miktarını sehven talep ettiğimden bahisle, mahkemece makül kabül edilecek bir tutara çekmek mi; yoksa davanın açılmamış sayılması sonrasında yeni bir dava açmak mı? Bu konuda sizce makul ve uygulanabilir olan hangisidir?
  5. Tam Yargı Davalarında idare lehine nisbi değil de maktu avukat ücreti ödenmesine dair hüküm verilebileceğine dair DANIŞTAY varmış. Ama bunu benim davamla ilgili tam yorumlayamamış olabilirim. Bir de siz yorumlayabilir misiniz? T.C. DANIŞTAY 15. DAİRE BAŞKANLIĞI ESAS NO. 2016/4542 KARAR NO. 2017/2891 KARAR TARİHİ. 23.5.2017 >TAM YARGI DAVASININ REDDİNDE, İDARE LEHİNE NİSPİ DEĞİL MAKTU VEKALET ÜCRETİNE HÜKMEDİLİR. İstemin Özeti : Mardin İdare Mahkemesi'nin 18/12/2015 tarih ve E:2013/948; K:2015/3258 Sayılı kararının hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir. Savunmanın Özeti :Mahkeme kararının hukuka uygun olduğu, temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır. Düşüncesi : Mahkeme kararının, vekalet ücreti yönünden bozulması gerektiği düşünülmektedir. TÜRK MİLLETİ ADINA Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi'nce tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü: KARAR : Dava, davacıların murisi ..........kullandığı 06 DA 7840 plakalı aracın Akça Köyü'nden Viranşehir-Kızıltepe yoluna çıkmak istediği sırada 47 ...... plakalı aracın çarpması sonucunda meydana gelen çift taraflı trafik kazası sonucunda vefat etmesiyle neticelenen olayda yolun sağında (Yol Ver) levhasının bulunmadığı, bunun da idarenin kusurluluğuna yol açtığından bahisle, davacılar adına maddi ve manevi tazminat talebiyle toplam 150.000-TL'nin davalı idareden tazmini istemiyle açılmıştır. Mardin İdare Mahkemesince, Adli Tıp Kurumu'nun 26/10/2015 tarihli raporunda belirtilen ve davacılar murisinin vefatı ile sonuçlanan 20/10/2012 tarihinde meydana gelen trafik kazasının tamamen davacılar murisinin tali yol konumundaki köy yolundan gelerek kontrolsüzce kavşağa giriş yaptığı ve ana yol konumundaki devlet karayolunu takiben gelip kavşağa düz geçiş yapmak üzere giriş yaparak kendi kullandığı aracın sevk ve idaresindeki kusurundan kaynaklandığı ve davacılar murisine %100 oranında kusur atfedildiği gözetilerek, idarenin hizmetin kurulumu ve işletimi sırasında kusurlu hareket ettiği ve davacının zararının idarenin hizmet kusurundan kaynaklandığından bahsetmeye olanak bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Kararda, hüküm tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca, reddedilen maddi tazminat miktarı üzerinden hesaplanan toplam 11.550,00 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye ödenmesine de hükmedilmiştir. Davacılar, Mahkeme kararının hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek bozulmasını talep etmektedirler. İdare ve Vergi Mahkemelerinin nihai kararlarının temyiz incelemesi sonucu bozulmaları, 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 49. maddesinde yer alan sebeplerden birisinin varlığı halinde mümkündür. Temyiz istemine konu Mahkeme kararının davanın reddine yönelik kısmında 2577 Sayılı Kanun'un 49. maddesinde belirtilen bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmamaktadır. Temyiz istemine konu Mahkeme kararının, davalı idare lehine vekalet ücreti ödenmesi ile ilgili kısmına gelince, bu hususun, davanın açıldığı tarihteki hukuksal düzen, davacıların içinde bulundukları maddi koşullar ve adil yargılanma ilkesi çerçevesinde irdelenmesi gerekmektedir. İdari eylemlerden doğan zararın miktarı olayın meydana geldiği anda tam olarak bilinmeyebilir. Uyuşmazlığın çıktığı tarihte 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Yasası, tam yargı davalarında fazlaya dair hakkın saklı tutulmasına veya Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunundaki gibi bir ıslah müessesine yer vermemiştir. Bu nedenle, davacılar hak kaybına uğramamak için açtıkları tam yargı davalarında çoğunlukla müddeabihi yüksek tutmaktadırlar. Bu davada da aynı durum söz konusudur. Avukatlık Kanununun 168. maddesinin 3. fıkrasında, avukatlık ücretinin takdirinde, hukukî yardımın tamamlandığı veya dava sonunda hüküm verildiği tarihte yürürlükte olan tarifenin esas alınacağı hükmü yer almaktadır. Avukatlık Asgari Ücret Tarifelerine göre, maddi ve manevi tazminat istemleri hakkında verilecek kararlarda vekalet ücretleri ayrı ayrı hesaplanacaktır. Bu hukuksal durum ve müddeabihin yüksek tutulmasına neden olan usule dair engel bir arada ele alındığında, davalı idareye karşı açılan davanın kısmen veya tamamen reddi halinde, davayı açarken böyle bir ihtimali öngörmesi mümkün olmayan davacı yanın ödemek zorunda kalacağı vekalet ücretinin, mahkemeye erişim hakkına engel olabilecek derecede ölçüsüz bir miktara ulaşmamış olması gerekmektedir. Yukarıda belirtilen hukuki ve maddi veriler karşısında, Mahkeme kararındaki, davalı İdare lehine vekalet ücretine hükmedilmesiyle ilgili kısmın “adil yargılanma” ilkesi çerçevesinde değerlendirilmesi gerekmektedir. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmektedir. İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi'nin “adil yargılanma hakkı” ile ilgili 6. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir: “Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini istemek hakkına sahiptir.” Adil yargılanma hakkının kapsam ve içeriği açık olarak belirtilmemiştir. Ancak somut olayın koşullarının bu hak karşısındaki durumunun değerlendirilmesi gerekmektedir. Anayasa'nın 36. maddesinde, hak arama özgürlüğü için herhangi bir sınırlama nedeni öngörülmemiş olmakla birlikte, bunun hiçbir şekilde sınırlandırılması mümkün olmayan mutlak bir hak olduğu söylenemez. Özel sınırlama nedeni öngörülmemiş hakların da hakkın doğasından kaynaklanan bazı sınırlarının bulunduğu kabul edilmektedir. Ayrıca hakkı düzenleyen maddede herhangi bir sınırlama nedenine yer verilmemiş olsa da, Anayasanın başka maddelerinde yer alan kurallara dayanarak bu hakların sınırlandırılması da mümkün olabilir. Dava açma hakkının kapsamına ve kullanım koşullarına dair bir kısım düzenlemelerin hak arama özgürlüğünün doğasından kaynaklanan sınırları ortaya koyan ve hakkın norm alanını belirleyen kurallar olduğu açıktır. Ancak bu sınırlamalar Anayasa'nın 13. maddesinde yer alan güvencelere aykırı olamaz (AYM, 01.11.2012 tarih, E.2010/83, K.2012/169 Sayılı karar). AİHM de mahkemeye erişim hakkının dayanağı olan Sözleşme'nin 6. maddesinde adil yargılanma hakkın sınırlandırılması rejimi düzenlenmemiş olmasına rağmen, bunun hiçbir surette mahkemeye erişim hakkının sınırlandırılamayacağı anlamını taşımadığını, hakkın niteliği gereği, mahkemeye erişim konusunda devletin birtakım sınırlama ve düzenlemeler yapmasının kaçınılmaz olduğunu kabul etmektedir. Ancak, bu sınırlamaların hakkın özüne zarar vermeyecek nitelikte, meşru bir amaca dayalı ve kullanılan aracın sınırlama amacı ile orantılı olması, kamu yararının gerekleri ile bireyin hakları arasında kurulmaya çalışılan adil dengeyi bozacak şekilde birey aleyhine katlanılması zor külfetler yüklenmemiş olması gerekir (Ashingdane/Birleşik Krallık, B. No: 8225/78, 28.05.1985, § 57). Anayasa'nın 13. maddesi, temel hak ve hürriyetlerin, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabileceğini, bu sınırlamaların, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağını düzenlemektedir. Hüküm tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca, reddedilen maddi tazminat miktarı üzerinden davacı aleyhine toplam 11.550,00-TL. nisbi vekalet ücretine hükmedilmesi de aynı şekilde, mahkemeye erişim hakkına getirilen bir sınırlama olarak değerlendirilmelidir. Bu sınırlamanın yasal dayanağı bulunmaktadır ve meşrudur. Ancak bu miktarın ölçülü olup olmadığının değerlendirilmesi de gerekmektedir. Bu değerlendirme de yukarda belirtildiği gibi, hukuki ve maddi veriler gözönünde tutularak yapılmalıdır. Yukarıda açıklandığı gibi, davanın açıldığı tarihte 2577 Sayılı Yasada tam yargı davalarında fazlaya dair hakkın saklı tutulmasına veya müddeabihin dava açıldıktan sonra artırılmasına olanak sağlayan “ıslah” müessesine yer verilmemişti. 11/4/2013 tarih ve 6459 Sayılı İnsan Hakları ve İfade Özgürlüğü Bağlamında Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 4. maddesiyle, 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 16. maddesinin dördüncü fıkrasına; “Ancak, tam yargı davalarında dava dilekçesinde belirtilen miktar, süre veya diğer usul kuralları gözetilmeksizin nihai karar verilinceye kadar, harcı ödenmek suretiyle bir defaya mahsus olmak üzere artırılabilir ve miktarın artırılmasına dair dilekçe otuz gün içinde cevap verilmek üzere karşı tarafa tebliğ edilir.” cümlesi eklenmiştir. Yine, aynı Kanunun 5. maddesiyle, 2577 Sayılı Yasaya Geçici 7. madde olarak; “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla, bu Kanunun 16. maddesinin dördüncü fıkrasına eklenen hüküm, kanun yolu aşaması dâhil, yürürlük tarihinde derdest olan davalarda da uygulanır.” hükmü eklenmiştir. Bu değişikliğin davacıların açtığı davanın koşulları açısından bir yararı bulunmamaktadır. Çünkü dava reddedilmiştir. Avukatlık Kanunun 168. maddesi uyarınca da temyiz istemine konu kararla davalı idare temsilcisi için 11.550,00-TL. nisbi vekalet ücreti ödenmesi hüküm altına alınmıştır. Bu sonuç, vekalet ücreti yönünden mahkemeye erişim hakkına getirilen ölçüsüz bir sınırlama oluşturmaktadır. Bu sebeple de Anayasa'nın 36. ve İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi'nin 6. maddesine aykırılık oluşturmaktadır. Durum böyle olunca, talep edilen maddi tazminatın reddedilen bölümüne dair olarak maktu olmak kaydıyla hesap yapılarak davalı idare lehine vekalet ücretine hükmedilmelidir. SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, Mardin İdare Mahkemesi'nin 18/12/2015 tarih ve E:2013/948; K:2015/3258 Sayılı kararının maddi ve manevi tazminat istemlerinin reddi yolunda verilen kararının bu kısmının ONANMASINA, davacının temyiz isteminin kısmen kabulüyle Mahkeme kararının davacı tarafından talep edilen maddi tazminat değeri üzerinden hükmedilen nispi avukatlık ücretine dair kısmının BOZULMASINA, bozulan kısım hakkında yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine, 2577 Sayılı Kanun'un 18.06.2014 gün ve 6545 Sayılı Kanunla eklenen Geçici 8. maddesinin 1. fıkrası ve 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23/05/2017 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
  6. Cevabınız için teşekkürler. Aslında, 4 yıl boyunca KHK ile memuriyetten uzaklaştırılmak ve ilave tedbirlere maruz bırakılmanın maddi ve manevi tazminatının 1 milyon TL ile bile bedellenebilmesi bence mümkün değil. Yani, ben aslında, hak nazarında olması gerekeni talep ettim ancak sizin de vurguladığınız gibi işin bir de olur yanı var. Bu miktarı talep ederken verilmeyeceğini bile bile ve olması gerekeni yapmak adına hareket ettim. Fakat bu harç miktarı ile dava hükmünün en iyi ihtimalle kısmen kabül ve kısmen ret olacağı nedeniyle sonrasındaki red miktarı kaynaklı yüksek avukatlık ücretinin benden götüreceklerini hesaba katamadım. Tecrübesizlik işte. Bu durumda, idare mahkemesi bana harcın yatırılması hususunda ikinci bir yazıyı göndermiş ve son 30 günlük süreyi tanımış olduğu için, .bu aşamada ne yapabilirim? Yeni bir dilekçe verip tazminat miktarını olması gerekenden verilecek olan miktara çekmem mümkün müdür?
  7. İhraçtan iade olduktan sonra, toplu maaşlar haricinde, AYM norm denetimi yolu ile idareden maddi ve manevi tazminat alabilmek için tam yargı davası da açtım. İstediğim tazminat yüklü olunca, 20 bin TL ya yakın harç yatırmamı istiyor mahkeme. Yatırmazsam davayı 'açılmamış sayacak' mış. Avukatsız yürütmeye çalışıyorum işlerimi ama bu konuda intermette pek bilgi bulamadım. 1) Harcı ödemeden mahkemeyi açtırma yolu var mı? Veya, istenen harcın hepsini tek seferde ödemek zorunda mıyım? Çünkü, mahkeme sonunda geri alacak olsam ve mahkeme bir yıl sürse, bu yıl ki mevduat faizleri ile bile kayıp 4bin TL olur. 2) Yatırırsam eğer davayı kazanma veya kaybetme durumlarında bu harç ne oluyor? Bana, geri ödemesi oluyor mu? Bilgisi ve tecrübesi olanlar cevap yazabilir mi?
  8. İdare Mahkemesine Soyut Norm denetimi yolu ile yaptığım Maddi Manevi tazminat davasında dilekçem yeterli bulunmuş ancak yaklaşık 600 bin TL tazminat istemime 10bin TL kadar Nisbi Harç yatırılmasına dair bir yazı geldi bugün Mahkemeden. Avukatsız takip ediyorum davayı. O sebeple bilen yazabilir mi? Bu Nisbi Harcı yatırmak zorundamıyım. Yatırabilirim aslında ama mümkün olduğu kadar geç yatırmak veya yatırmadan yürütebilme imkanı varsa bunu kullanmak için soruyorum. Bu Nisbi Harç uygulamaları nasıl oluyor bilen var mı?
  9. Rıza Baba

    İade Olanlar Ve Tazminatlar Forumu

    Haksız tutukluluk için Ağır Ceza Mahkemesinde verilen tazminat kararına, Karar Duruşmasında kararın yüzünüze söylenmesinden (tefhim) itibaren 7 gün içinde Bölge Adliye Mahkemesine itiraz edilmelidir. Başvuru forma bağlı değil. İtiraz ediyorum sebeplerim şunlardır şeklinde düz yazı da yazsanız oluyor. Süreyi kaçırmayın.
  10. Face de 'Avukat Mustafa Karakum' un sayfasında, KHK ile İhraçtan sonra iade olup, Fazla Çalışma Ücreti, Tayin Bedeli ve Yasal Faiz hususunda Diyarbakır İdare Mahkemesinden lehe karar alan bir Emniyet Mensubu kararı gördüm. Siz de inceleyebilirsiniz.
  11. Bir forum sakini, kendisinin de rütbeli EGM ihracı olduğunu, OHAL komisyonunun incelemeye devam ettiğini,.kendi Garson kodlamasının da E olduğundan hakeretle; (1) komisyon iade ettikten sonra araştırma merkezi veya EGM ye atama yapılırken hangi esaslara baktığını; (2) E kodu ile ilgili atama yapılırken genel bir uygulama olup olmadığını; (3) E kodunun sadece rütbelilere mi verilmiş olduğunu;. (4) E kodu olup araştırma merkezine verilenin olup-olmadığını; (5) göreve başladıktan sonra bakış açısının nasıl olduğunu; (5) iade olduktan sonra aktif-pasif-sürgün nasıl bir birime verildiğimi; sorularını sormuş; Sanal ortamlarda özelden yazışmayı uygun bulmadığımdan, ayrıca soruların birçoğu hakkında bilgim olmayıp forumun genelinin katkısının daha faydalı olacağını düşündüğümden buradan cevaplamayı uygun buldum. Genelde iade olanlar işi bitince forumları terk ediyor. Ben terketme niyetinde değilim ama bana özelden mesaj yazmayıp genelden sorarsanız sevinirim. Sorulara gelince: Sorulan sorular ile ilgili birçoğu hakkında bir bilgim yok. Ama kendi açımdan şunu söyleyebilirim ki, İade olmak veya olduktan sonra Araştırma Merkezi yerine Emniyete atanmak için canı gönülden istemek haricinde bir çabam olmadı. Atandıktan sonra pasif bir birime verilmiştim. Biraz sabırlı ve biraz da mesleğe karşı tüm özlemimden kaynaklı bir çalışma azmim olunca fark edildi sanırım ve şu an çok aktif olmasa da pasif de sayılmayan bir birimdeyim. Bir sürgün veya bir ötekileştirme durumu benim açımdan yok. Bazı ihraçtan veya açıktan dönenlerde kendi kendilerini ötekileştirme psikolojisine büründüklerini hissettim. Ama bunu bazen hissettiren densizler de, çok nadir de olsa, çıkabiliyor. Onlara ‘şüphe duyulacaksa asıl ben senden şüphe duyarım, önce git devenin iğne deliğinden geçirildiği soruşturma ve incelemelerden geç, sonra karşıma gel,’ bakışı ve duruşu yapıyorum. Anlamaları zor olmuyor.
  12. Rıza Baba

    İade Olanlar Ve Tazminatlar Forumu

    Ben geçen sene iade olduktan sonra henüz kurumuma atanmayı beklerken Ohal komisyon kararından sonra 60 gün içinde bazı maddi haklar için ve manevi tazminat için İdare Mahkemesine manevi tazminat istemli de dava açtım. Tazminat alınamaz yönündeki kanun maddesinin anayasaya aykırı olduğunu belirterek idare mahkemesinden Norm Denetimi için Anayasa Mahkemesine başvurulmasını ve sonucuna göre karar verilmesini istedim. Ancak pandemi falan derken, daha birkaç ay önce dilekçem reddedilmiş. Dilekçemi yenilemem istenmiş. Sonrasında kuruma atandığım için kurumdan isteyebileceğim şeyleri çıkarıp, manevi tazminat ile ayrıca kurumdan alamayacağım bazı maddi tazminatlar için dilekçemi yenileyip tekrar verdim. Bakalım ne olacak.
  13. İlk başladığımda bakış olarak olumsuzluk sezdim, ama aldırmadım. Sıkı çalıştım şu an bir sorun yok. Önemli bir şubenin önemli bir mevkisinde çalışıyorum ve itibar görüyorum. Bazı açıktan ve ihraçtan dönenler psikoloji yapmışlar, kendi kendilerine evhamlanıp duruyorlar.
  14. selamlar. buralardayım. anonslara girmesem de cihazı takip ediyorum bilginize.
  15. Ben Araştırma Merkezine değil, EGM ye iade oldum. Ancak, Araştırma Merkezi ihtimali de bulunduğu için Mart ve Nisan aylarında, eğer Araştırma Merkezine verilirsem nasıl bir yol izlemem gerekir diye durumu irdelerken, verildiğim takdirde açağım idari YÜRÜTMEYİ DURDURMA ve İPTAL davasında, SOYUT Norm denetimi yolu ile 7075 sayılı kanunun Araştırma Merkezi ile ilgili hükmünün Anayasaya Aykırılırığı bulunduğunun İdare Mahkemesince inceletilmesini talep edecektim. Çünkü, bu konuda aynı kanunun farklı maddesinde, hatırlarsanız, kurumunda müdür iken düşük bir makama atanmasının YÜRÜTMEYİ DURDURMA ve İPTAL davasında bir şahıs başvurduğu İdare Mahkemesinden Anayasaya Aykırılık sebebi ile SOYUT norm denetimi istemiş, Anayasa Mahkemesi de kanunun o maddesini İPTAL etmişti. Ben bu konunun uzmanı değilim, tavsiye verecek durumda da değilim, ancak fikrimce, Araştırma Merkezine atanmasının İPTAL eedilmesini İdare Mahkemesinden isteyecek olanların SOYUT Norm Denetimi talebi ile birlikte, istemeleri gerekir. Bu iş sonrasında Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru yolu ile yapılacak olursa hem uzun sürüp hem de ilk derece mahkemesinin insan haklarını ihlal etmeden yürüteceği bir dava sonucunda ilk derece hakimin delil ve kanun yorumlama hususunda Anayasa Mahkemesi topa girmeyebilir ve olumsuz sonuçlanabilir. Bildiğiniz üzre, Anayasa Aykırılığın AYM'ce incelenip İPTAL edilmesinin iki yolu vardır:1- SOMUT NORM denetimi: Mecliste Grubu bulunan partilerce vs. istenebilen, 2- SOYUT Norm Denetimi: Uyuşmazlığın önüne geldiği ilk derece mahkemelerince istenebilen. Gördügünüz gibi, Bireysel Başvuru, bir yasa maddesinin Anayasaya aykırılığının incelenmesi ve iptal ettirilmesi yollarından biri değildir. Tüm bunlar tavsiye niteliğinde olmayıp kişisel tecrübe ve kanaatlerimden oluşmuştur. Bilgisi olan düzeltebilir.
  16. EGM ya da Araştırma Merkezi olmasının herkes açısından artıları ve eksileri var. Ben EGM olduğuna seviniyorum çünkü hem mesleğimi severek yapıyordum, hem de mevzuat açısından resmiyette pek farketmese de ruhsal durumum açısından ihraç olmamın geri dönüşümünün tam sağlanmış olması için gerekli görüyordum. Araştırma Merkezi olmasının da bazı artıları var. İsteyen ve memnun olan çok. İstemeyenler ise bence fazla üzülmesinler, durumu mutlaka idari yargıya yürütmeyi durdurma ile taşısınlar. 7075 sayılı kanunun ilgili maddesinin Anayasa Aykırılığı sebebi ile idari mahkeme vasıtasıyla soyut norm denetimi talep edilmelidir. Anayasa Mahkemesi önüne götürüldüğü aynı kanunun başka bir hükmünü geçenlerde aynı yolla ipta etti. Bu arada, EGM için tercih yapanların süreci nasıl işler? Atamalar ne zaman yapılır, ne zaman başlarız? bilgisi olan var mı?
  17. Bugün ben de ögleden sonra sonu 38 ile biten numaradan arandım. EGM kadrosu olmuş... En yakın Emniyet Müdürlüğüne giderek, 2. bölge (şark) isteğe bağlı ikinci şark görevimi tamamlamadığım için (iki yıl kalmıştı), 2. bölge (şark) illerinden 7 tercih yapmam söylendi. Yarın giderek tercih belgemi göndermem gerekiyor. Beni arayan arkadaşın hem başı çok kalabalıktı hem de bilgi veremedi. 'Siz yazın biz değerlendirelim' dedi ama, buradaki bilgisi veya tecrübesi olan arkadaşlara da bi danışayım: Diyarbakır'da isteğe bağlı ikinci şark yaparken ihraç olmuştum. Eşim öğretmen ve Bursa da çalışıyor ve burada ikamet ediyoruz. Şimdi bu durumda ben artık ikinci şarkı tamamlamak istemiyorum. Mahkemeye vererek ihraç süresini fiili çalışma süresinden saydırmak ve bu şekilde ikinci şarkımı tamamlamış sayılmak amacındayım. Artık Bursa da da yaşamak istemiyoruz. Mümkünse Antalya, Mersin Mugla taraflarında gözümüz. Bu durumda ne yapmalıyım. Nasıl bir yol izlemeliyim. Acil fikir. Bir de, Güncel, 1. bölge ve 2. bölge atama tercih illeri grup listeleri elinde olan varsa resim paylaşabilir mi?
  18. Haberler ses getirdi sanırım. Okuyun: https://forum.memurlar.net/konu/2417428/3.sayfa#NewReply
  19. Malum Net te, tam da bu konuyu ilgilendiren bir forum başlığı açılmış; https://forum.memurlar.net/konu/2417428/1.sayfa#NewReply ardından da tam da bu başlığı takip edenleri ilgilendiren bir haber yapılmış; https://www.memurlar.net/haber/903482/ohal-komisyonundan-kabul-karari-alan-polisler-aylardir-bekliyor.html haberin altında da bir sürü yorum var. İlgili ilgisiz herkes ses veriyor, ama burası çok sessiz.... Buraya bir not düşme gereğini duydum. Burayı bu kadar sessizleştiren nedir? Whatsapp grupları mı? Eğer öyleyse, sadece bu whatsapp grubunu takip etmekten ziyade kamuya açık yerlere de sıkça yazmamız ve sesimizi duyurmamız gerektiğini düşündüren bir gelişme.
  20. Bende de hiçbir gelişme yok. Bekleyenlerdenim. Göreve hazırım dilekçeme, durup durup 'işlemleriniz devam ediyor' diye 10 nisan'da cevap verilmesi biraz ilgincime gitti. O kadar...
  21. İki iyi haber son 24 saatte açıklandı. 1- Adli sürelere ilişkin durdurma: 30 Nisan 2020’ye kadar süreler durduruldu. Sanırım 35 gün daha kazanılmış oldu. 2- AYM, yönetici olup eski pozisyonlarına atanmayanlara dair 7075 sayılı kanunun ilgili cümleciğini iptal etti. Anladığım kadarı ile bu şu anlama geliyor: Yani bundan sonra, ihraç olmadan önce Müdür pozisyonunda görevli biri KABÜL kararı alıp atandığında aynı unvan ve pozisyonuna atanacak. Ama şimdiye kadar atanmış ama düşük bir pozisyona atanmış olanlar, ilgili kanun cümleciğinin AYM ce iptal edildiğini bildirerek atamaya yetkili amirlerinden eski pozisyona atanmalarını dilekçe ile talep edip, 60 gün bekleyip, cevap verilmeme veya olumsuz cevap verme durumunda İdari Dava açarak bu haklarını İdari Mahkeme kararı yolu ile geri alabileceklerdir. Peki bu Araştırma Merkezi olayını nasıl etkiler? Anladığım kadarı ile, etkilemez, emsal gösterilemez ama hayli umut vericidir. Etkilemez çünkü, Araştırma Merkezine dair cümleler hala 7075 sayılı kanunda durmaktadır. Umut vericidir çünkü, aynı gerekçeler ile Soyut Norm Denetimi yolu ile Araştırma Merkezlerine dair kanun cümlelerinin de iptali sağlanabilir. İlgili AYM kararını okudum. Gayet, durumumuza yeterli ve uygun gerekçelerle karar iptal edilmiştir. Ancak sadece çok cüzzi olsa da bir pürüz var, belki o pürüz sebebi ile AYM, Araştırma Merkezi konusu Soyut Norm Denetimi yolu ile iptaline bahane bulabilir. O da, ilgili AYM kararında 30 ve 31. Maddelerdeki fıkrada açıklanmış ve özetle denmiş ki; 7075 sayılı kanunda. KABÜL kararı alan ihraç yöneticiyi eski pozisyonuna veya başka bir pozisyona atamak hususunda idareye hiçbir takdir yetkisi verilmemiştir; ‘yöneticilikten önceki kadro ve pozisyonlarına atanır’ kesin hükmüyle hukuki ve fiili bir zorunluluk gösterilmeden ve elverişli bir araç oluşturmaktan uzak bir şekilde oluşturulan bu kanun cümlesi Anayasaya aykırıdır. Burası işte birazcık pürüz oluşturuyor. Çünkü, Araştırma Merkezi mi Eski kadro mu hususunda, ilgili kanunun ilgili cümleciği atamaya yetkili Bakan’a takdir yetkisi vermiiiş. İnşallah bu sorun olmaz. Olacağını da sanmıyorum, çünkü takdir yetkisi verse de takdir yetkisinin sınırını belirlemediğinden kusurlu bulunur. Yani çok olumlu bir karar. Ayrıca kararda, bu iptal edilen cümlecik öyle bi Anayasa aykırı ki, Anayasanın iddia edilen sadece iki maddesi açısından inceledik ve anayasa aykırı bulup diğer 4 maddesi açısından hiç incelemeden bile bu kararı verebildik manasına gelen cümle kurmuşlardır. Sonuç: İhraç olup da KABÜL kararı alan EGM personeli camiası; bence: a) KABÜL kararı aldıktan sonra tebliğini takip eden 60 gün içinde, idareye dilekçe ile başvurmadan bile, İdare Mahkemesine başvurup, KHK nın yol açtığı tüm etkilerin hiç olmamış gibi geri alınması nı isteyip maddi ve manevi tazminat talebinde de bulunabilirler ve 7075 sayılı kanundaki kamu görevinden çıkarılmalarından dolayı herhangi bir tazminat talebinde bulunamaz’ cümlesini İdare Mahkesinin Soyut Norm Denetimi ile Anayasa Mahkemesinin iptal incelemesine sundurup ihraç olunan dönemde çekilen maddi ve manevi zararlarının tazminini sağlayabilirler. b) Araştırma Merkezine atanırlar ise, ve memnun kalmadılar ise, idare mahkemesinde aynı Soyut Norm Denetimi ile 7075 sayılı kanunun ilgili cümlelerini iptal ettirip tekrar eski kadro ve pozisyonlarına atanabilirler. Çünkü her iki cümlenin de mantıklı ve adaletli olmadığı ortadadır. Ben bunlar için savaşacağım ve sonucu olumsuz olsa da en azından savaşmadan yenilmeyeceğim. Sloganım: O tazminat buraya gelecek, o üniforma tekrar giyilecek. İnşallah. Nokta.
  22. KABÜL kararından sonra, bizzat kişi tarafından dilekçe ile istenmesine gerek olmadan, İdare 30 gün içinde kişiyi atamak ve tüm mali ve sosyal haklarını ödemek zorundadır. Ancak idare atamıyor ve kişiyi daha da zarara sokuyor. Bu zararın sebebi İdarenin kusurudur. Ancak, İdare Mahkemesi, İdarenin yerine geçip Atama İşlemi yapamayacağı için bu durum idare mahkemesine verilip de ‘atama yapılsın’ diye bir karar çıkartılamaz, diye düşünüyorum. Çıksa bile kanunda yazmasına rağmen atamayan İdare için bir anlamı olmaz diye düşünüyorum. Ancak İdare Mahkemesi, İdarenin sebep olduğu bu kusurun sonucunda oluşan zararın tazminine karar verebilir ve İdare bu zararı ödemek zorunda kalır. Hukuk bilgim size tavsiye vermeye yeterli değil. Bir avukata danışın. Ama benim izleyeceğim yol bu şekilde olacak. İhraç olduğum dönemdeki uğradığım ve atansam bile yerine konulamayacak olan maddi ve manevi zararlar için yakında açacağım tam yargı davasının kalemlerinden biri de bu olacak. Gerek olmasa da, verdiğim dilekçeden sonra biraz daha zaman var. Son günü bekliyorum. O zamana kadar atanmamış olursam, ki görünen öyle olacak, mahkemeden, atanmamış olsam bile, kanunda yazdığı gibi tüm sosyal ve mali haklarımın ödenmesini, bu adla ödenemeyecek olan tüm maddi ve manevi zararlarımın da tazminini isteyeceğim.
  23. İzmir Valiliği, (bunlar 'sesimizi duyan yok mu' diye çok bağırmışlardır, bu işi iyi becerirler) diye mi düşündü acaba ?
  24. Rıza Baba

    İade Olanlar Ve Tazminatlar Forumu

    YASAL FAİZ istemi konusunda önemli bir bilgilendirme yapmak durumundayım. Kamu görevinden ihraç işlemine karşı İdare Hakkında açacağım maddi ve manevi zararların tazmini davam için hazırlık yaptığımda şu hususu farkettim: İdare’ye açacağınız idari işlem İptal ve Tam Yargı davalarında, dilekçenizde ödenmesini istediğiniz yasal faizin hangi tarihten itibaren işletilerek ödenmesini istediyseniz, mahkemeler de istediğinize bağlı kalmak zorunda olduklarından, o tarihten itibaren işletilerek ödenmesine karar veriyorlar. Daha önce ÖFKELİ rumuzlu üye de yazmıştı: alamadığı paranın faizini İdareye başvuru tarihinden itibaren alabildiğini… Yani düşünün 672 ile ihraç olmuşsunuz, Kasım 2016’nın maaşından eksik ödenen Fazla Çalışma Ücreti ni ve yasal faizini alabilmek için Ocak 2020 de Emniyet Genel Müdürülüğüne başvuruyorsunuz, tabi olumsuz cevaplıyor, siz de 60 gün içinde Mahkemeye dilekçe veriyorsunuz ama dilekçenizde, avukatınız ya da siz ‘başvuru tarihimizden itibaren yasal faiz işletilmesi’ şeklinde bilerek ya da bilmeyerek talep etmişsiniz. Mahkeme sizi haklı buluyor ama size ödenmesine karar verilen 2016-2017-2018-2019 yıllarına ait maaşlarınızın Fazla Çalışma Ücretinin yasal faizini, idareye başvurduğunuz olan Ocak 2020’den itibaren ödenmesine karar veriyor. Burada hak kaybı oluşuyor. Çünkü Kasım 2016 maaşındaki Fazla Çalışma Ücretinin yasal faizinin o aydan, yani hangi tarihe aitse o tarihten itibaren işletilecek yasal faiz ile birlikte ödenmesi gerekir. Ama burada hata mahkemenin değil, sizin hatanız oluyor. Talep ederken doğru talep etmek gerekiyor. Maalesef farkında olmadan sanırım, bu yasal faiz konusunda mahkemeden yanlış talepte bulunup, yasal faizini eksik alanlar var. Doğru talep şekli, AYM nin bir kararında gördüğüm kadarıyla 'Ödenmesi gereken tarihten itibaren işletilecek yasal faiziyle ödenmesi' demek olmalı. Ki, Daha önce bu forumda da paylaşılan Yüksek Vergi Diliminden Dilimlendirmeye İtiraz sonucu Zonguldak Vergi Mahk. 2018-1033 esas - 2019-174 kararını incelerseniz siz de bunu farkedebilirsiniz. Orada da yanlış talepte bulunulduğunu hakimler kararda işlemişler. Adam talep etse verecekler, ama talep etmediği için veremiyorlar ve bunu kararın hüküm bölümünde açık açık yazmışlar. Yine de siz avukatlarınızla bu konuyu görüştükten sonra kanaat getirin. Sonuçta hukuki uzmanlığım yok.
  25. @öfkeli YASAL FAİZ istemi konusunda önemli bir bilgilendirme yapmak durumundayım. Kamu görevinden ihraç işlemine karşı İdare Hakkında açacağım maddi ve manevi zararların tazmini davam için hazırlık yaptığımda şu hususu farkettim: İdare’ye açacağınız idari işlem İptal ve Tam Yargı davalarında, dilekçenizde ödenmesini istediğiniz yasal faizin hangi tarihten itibaren işletilerek ödenmesini istediyseniz, mahkemeler de istediğinize bağlı kalmak zorunda olduklarından, o tarihten itibaren işletilerek ödenmesine karar veriyorlar. Daha önce ÖFKELİ rumuzlu üye de yazmıştı: alamadığı paranın faizini İdareye başvuru tarihinden itibaren alabildiğini… Yani düşünün 672 ile ihraç olmuşsunuz, Kasım 2016’nın maaşından eksik ödenen Fazla Çalışma Ücreti ni ve yasal faizini alabilmek için Ocak 2020 de Emniyet Genel Müdürülüğüne başvuruyorsunuz, tabi olumsuz cevaplıyor, siz de 60 gün içinde Mahkemeye dilekçe veriyorsunuz ama dilekçenizde, avukatınız ya da siz ‘başvuru tarihimizden itibaren yasal faiz işletilmesi’ şeklinde bilerek ya da bilmeyerek talep etmişsiniz. Mahkeme sizi haklı buluyor ama size ödenmesine karar verilen 2016-2017-2018-2019 yıllarına ait maaşlarınızın Fazla Çalışma Ücretinin yasal faizini, idareye başvurduğunuz olan Ocak 2020’den itibaren ödenmesine karar veriyor. Burada hak kaybı oluşuyor. Çünkü Kasım 2016 maaşındaki Fazla Çalışma Ücretinin yasal faizinin o aydan, yani hangi tarihe aitse o tarihten itibaren işletilecek yasal faiz ile birlikte ödenmesi gerekir. Ama burada hata mahkemenin değil, sizin hatanız oluyor. Talep ederken doğru talep etmek gerekiyor. Maalesef farkında olmadan sanırım, bu yasal faiz konusunda mahkemeden yanlış talepte bulunup, yasal faizini eksik alanlar var. Doğru talep şekli, AYM nin bir kararında gördüğüm kadarıyla 'Ödenmesi gereken tarihten itibaren işletilecek yasal faiziyle ödenmesi' demek olmalı. Ki, Daha önce bu forumda da paylaşılan Yüksek Vergi Diliminden Dilimlendirmeye İtiraz sonucu Zonguldak Vergi Mahk. 2018-1033 esas - 2019-174 kararını incelerseniz siz de bunu farkedebilirsiniz. Orada da yanlış talepte bulunulduğunu hakimler kararda işlemişler. Adam talep etse verecekler, ama talep etmediği için veremiyorlar ve bunu kararın hüküm bölümünde açık açık yazmışlar. Yine de siz avukatlarınızla bu konuyu görüştükten sonra kanaat getirin. Sonuçta hukuki uzmanlığım yok.
×
×
  • Yeni Oluştur...