İçeriği gör

Arşivlendi

Bu konu arşivlendi ve daha fazla yanıtlara kapatıldı

KHK Haber

Yargıtay hukuka mı dönüyor?

Önerilen Yorum

Editör
emrekongar-scaled.jpg?resize=696%2C348&s

Bugün Öğretmenler Günü:

Başta annem ve babam olmak üzere bütün öğretmenlerimin ellerinden öpüyorum…

Bu yazımı bütün haksızlık ve hukuksuzluğa uğrayanlarla birlikte, özellikle KHK kurbanı olan tüm öğretmenlere ithaf ediyorum.

***

1) AKP/Cemaat ittifakı, birlikte, Silivri davalarıyla…

2) 12 Eylül 2010’daki Yetmez Ama Evet’çi Halkoylamasıyla mahvettikleri “Hukuk Devleti’nin Yıkıntısı” üzerinde…

3) AKP’nin tek başına, Yargıtay Başkanı Prof. Sami Selçuk’un “Hukuk Dünyasında Doğmadı” dediği 16 Nisan 2017’deki Halkoylamasıyla devam ettirdiği hukuksuzluk ve adaletsizlik uygulamaları…

4) Özellikle IŞİD’in 10 Ekim 2015’te gerçekleştirdiği “Gar Katliamı”ndan sonra icat edilen “Kokteyl Terör” kavramı ve “Terör örgütüne üye olmamakla birlikte…” diye başlayan ceza maddesi…

5) 15 Temmuz 2016 Darbe girişimine karşı AKP’nin yaptığı 20 Temmuz Sivil Darbesi ile ilan edilen OHAL ve ona dayalı olarak çıkarılan KHK’lar ile yapılan yüz bini aşkın işlem…

Milleti canından bezdirdi, yargıya güveni sıfırladı.

***

Derken Yargıtay’da 2019 sonlarına doğru bir kıpırdanma gözlendi:

Cumhuriyet mensuplarının beraat ettirilmesiyle gözlenen bu “Hukuk Devleti” kıpırdanması başka kararlarla da devam ediyor.

Bu kararları şöyle özetlemek olanaklı:

1) Yargıtay sanığın Zaman gazetesine üye olması yerine, “Üye yaptırması”nı delil olarak kabul etti.

2) DIGITURK’ten memnun olmadığı için iptal ettirenler örgüt üyesi kabul edilmeyecek.

“Düşünceye özgürlük” kapsamında DIGITURK’ü iptal ettirdiğini söyleyenler de örgüt suçu dışına alındı.

3) Asya Bankası AŞ’de hesap bulunması, tek başına örgüt üyeliği için delil sayılamayacak.

4) “Himmet” adı altında örgüte mali yardım yaptığı iddiasıyla mahkûm olanlar, eğer başka dini tarikatlara da yardım yaptıklarını delilleriyle ispatlıyorlarsa örgüt üyeliğinden beraat edecekler.

4) Yargıtay 16. Ceza Dairesi, “Sanığın çocuğunu örgüte müzahir okula göndermesi örgütsel faaliyet kapmamında kabul edilmez” dedi.

***

Sevgili okurlarım, benim “Her zaman, her yerde, herkes için, ADALET” dediğimi bilirler.

Bu “herkes için” sözüme, karşıtlarım ve hatta suçlu olduğunu düşündüklerim de dahildir elbette.

Çünkü “Hukuk Devleti”nden yanayım.

Bu bağlamda, Yargıtay’da Cumhuriyet mensupları için başlayan “Hukuk Devleti” kıpırdanmasının, FETÖ davalarında da devam etmesini “Hukuk Devleti’ne Dönüş” olarak olumlu buluyorum.

Bu arada “Cumhuriyet Mensupları Davası”nda Yargıtay’ın beraat kararına karşı yerel mahkemenin direnmesini de haksızlık ve hukuksuzluk olarak gördüğümü belirtmek isterim.

***

Yargıtay’ın “Hukuk Devleti’ne Dönüş” olarak nitelediğim bu kararlarını kendisiyle paylaştığım bir arkadaşım beni oldukça sert bir biçimde eleştirdi:

“Yahu sen farkında değil misin? 31 Mart 2019 seçimlerinde artık gideceği anlaşılan AKP, iktidara tutunmak için yeniden Cemaatle uzlaşma arıyor. Yargıyı da bu yönde etkiliyor. Bu kararlar onun sonucu” dedi.

Elbette zayıflayan iktidar böyle bir uzlaşma arayışı içinde olabilir; onun etkisine açık hale getirilen yargının bazı unsurları da buna uygun tutum ve davranışlar sergileyebilir…

Ama ben Yargıtay’ın son kararlarının “Hukuk Devleti’ne Dönüş” bağlamında değerlendirilmesinin daha doğru olduğunu düşünüyorum.

YAŞASIN BAĞIMSIZ YARGI…

YAŞASIN HUKUK DEVLETİ…

YAŞASIN DEMOKRATİK CUMHURİYET!

Emre Kongar
Cumhuriyet

KHK Haber


Haber Editörü • Ohal Komisyonu Haberleri • Hardcoded by MSA

İletiyi paylaş


İleti bağlantısı
Sosyal Ağlarda Paylaş



  • İletiler

    • Bize eşit şartlarda mücadele imkanı vermediler ki gerçekten ne kadar nitelikli olduğumuzu gösterelim. Hileli zarların olduğu bir oyunun içinde bulduk kendimizi. Şartların eşit olmadığı, zarların hileli olduğu bir oyunda hayatta kalmak bile çok büyük bir başarı. Tüm olumsuzluklara rağmen mücadeleden vazgeçmedik, vazgeçmiyoruz, mücadele edeceğiz. Eninde sonunda kazanacağız, buna şüphe yok. Bize düşen görev, o gün gelene kadar ilk önce akıl sağlığımızı, sonra beden sağlığımızı korumak ve azimle ve inadına yaşamak.  Her birimiz farklı ailelerde, farklı kültürlerde, çok farklı şartlar altında yaşadık, büyüdük ve bu günlere geldik. Hepimizin başına aynı olay gelmiş olsa da, herkesin tepkisi, reaksiyonu, hissettiği şeyler, dayanma eşiği vs farklı. Ama işin özü bence haklı olduğumuzu bildiğimiz böyle bir durumda dirayetli olup yaşamaya devam etmek. Tüm olumsuzluklara rağmen yaşayacağız ve ileride tüm haklarımızı aldığımız günlere akıl ve beden sağlığımız tam olarak ulaşacağız. 
    • Hocam, kendinize haksızlık etmeyin. Devlet söz vermiş 657ye uyduğun sürece sorun yok demiş. Birçok kişi de buna güvenip kendini o memuriyet için hazırlamıştı ve o işe kendini adamıştı. Özellikle belli bir yaştan sonra gerçekten zordu bu işler. Birçok kişiye de yedikleri damga çok ağır geldi, yeni bir hayat kurmak için o psikolojik gücü kendilerinde bulamadılar. Bunun üstüne uğraştığımız davaları parçalanan aileleri ekleyin. Hayatta kalabilmeniz bile başarı aslında.
    • 8 sene geçti ve hiç bir şey değişmedi. Parkomatta  çalışdım, inşaatlarda çalıştım, tarla işlerinde çalıştım, bir buçuk sene kadar dershanede çalıştım (depremden sonra kapandı) fabrikada 3-5 ay çalıştım ödeme sorunu olunca  ayrıldım yine inşaattayım. 8 yılda bir kazmaya sap olamadım, ortalamaya baksan 8 yıl asgari ücret altında kazandım. Hep günü kurtarma uğraşıyla  geçti 8 sene. Bu 8  sene bana ne kadar beceriksiz işe yaramaz olduğumu gösterdi. Bazen düşünüyorum nasıl bir günahım varmışta bu duruma düştüm ve kurtulamıyorum ... Ülkenin hukuk olsun adalet olsun ekonomi olsun vesaire memnun değilizya, ben bunun bin katı kendimden memnun değilim ...
    • Yeminle şaka gibiyiz ya. Herkese açık bir forumda birbirine dilekçe dava danışan, fikir alış verişi yapan, sabır tavsiye eden, gündem hakkında analizler yapan "terörist" mi olur arkadaş? İçinde olmasak tam bir komedi değil mi şu durum aslında? 8 sene be.
    • Bir düşüncem de KHK mağdurlarıyla ilgili... Mağdurlar bu işin çözümünün peyder pey olacağını bir türlü anlayamadı... pazarlamada "foot at the door" diye bir tabir vardır, yani ayağınızı kapıya koyabilirseniz, satışı büyük ihtimalle halledersiniz... burada da o ayak, ufak da olsa, KHK'lı bir grubun toplu iade olmasıydı... mesela takipsizlik-beraat alanlar iade olabilseydi, orta-uzun vadede birçok KHK'lının iade olma yolu açılacaktı, çünkü o kapı açılmış olacaktı bir kere... ama bunun yerine ne zaman takipsizlik alanların iadesi gündeme gelse, diğer tüm KHK'lılar "bizde, bizde, bizde..." demeye başladı ve o kapıya ayak bu yüzden hiç konulamadı, çünkü kapı hiç açılamadı... Bu talepler nedeniyle, iade işi toplum nazarında en ağır kişinin iade olacağı şeklinde ve çok ağır mali külfete neden olacak şeklinde yorumlandı veya imajı o şekilde verildi (Abdurrahman Dilipak'ın idareyi KHK'lılarla ilgili mali külfetle korkutma twitini hatırlayın)... halbuki hep beraber en azından takipsizlik-beraat alanlar gibi toplum vicdanını da kanatan bir kesimin iade olmasını savunsaydık, orta-uzun vadede birçok KHK'lının iadesi toplum nazarında daha kabul edilebilir hale gelecekti...
×
×
  • Yeni Oluştur...