İçeriği gör

Arşivlendi

Bu konu arşivlendi ve daha fazla yanıtlara kapatıldı

MSA

dilekçe OHAL Komisyon Kararına Karşı Dava Açma Dilekçesi - 04 - Banka Kimse Yok Mu

Önerilen Yorum

ANKARA İLGİLİ İDARE MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI’NA

Gönderilmek Üzere

…. NÖBETÇİ İDARE MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI’ NA

 

DAVACI                   :          

Adres                         :

 

DAVALI                    : T.C Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı - ANKARA

KONU                       : Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu’nun 26/07/2018 tarih ve 2018/27113 sayılı karar İşleminin iptaline dair dava dilekçesi.

Ö.TARİHİ____________ : 15/08/2018

AÇIKLAMALAR_______ :

1)  T.C Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı eski ismi ile Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme bakanlığı, bünyesinde … makinist olarak görev yapmakta iken; 01.09.2016 tarih ve 29818 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 672 sayılı KHK ile kamu görevinden çıkarıldım.

2)  Mesleğimi en iyi şekilde yapan, başarılı ve özveri ile bu ülkeye hizmet etmiş bir kamu görevlisiydim. Meslek hayatım boyunca adli ve idari hiçbir soruşturma geçirmemiş olup uyarı cezası dahi almamıştım. Hem meslektaşlarım, hem müdürlerim, hem de çalışma arkadaşlarım tarafından sevilen, saygı duyulan, örnek gösterilen biri olarak tanınmıştım. Hakkımda açılmış adli bir ceza davası da bulunmamaktadır. 

3)  672 sayılı OHAL KHK’sı ile nasıl bir ilgimin olduğu belirtilmeden bir terör örgütüne aidiyetim, iltisak’ım veya irtibatım olduğu iddia edilmiş olup hiçbir somut delil ve gerekçe sunulmaksızın meslekten çıkarıldım. Hiçbir geçerli sebebe ve somut delillere dayanmayan bu işlem Anayasamıza ve AİHS’ne aykırıdır.

4)  Geçmişim incelendiğinde FETÖ ile irtibatlı hiçbir kurumda çalışmadığım, okullarına veya dershanelerine gitmediğim, vakıf, dernek veya sendikalarına üyeliğimin olmadığı, bylock v.b programları kullanmadığım görülecektir.

5)  Bu kapsamda; Kamu görevinden çıkarılma işlemine karşı 17000937 başvuru numarası ile Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonuna başvurdum. İlgili başvuruyu komisyon, 26/07/2018 tarih ve 2018/27113 no.lu kararıyla reddetmiştir. (EK-1)

6)  Komisyonun ret gerekçesinde Bank Asya hesap hareketleri ve Kimse Yok mu derneğine para gönderme gerekçe gösterilmektedir.

 

 

 

 

 

 

 

 

Komisyonun ret gerekçelerine karşı açıklamalarım

 

1)    Komisyon, TMSF den temin edilen … numaralı hesabımın incelemesini yaparken sadece 2014 yılı ve sonrasını ele almış 2014 öncesi hesap hareketlerimi sanki hiç yokmuş gibi dikkate almamıştır. Böylece 2014 sonrasında hesabım da yapılan işlemleri FETÖ/PDY terör örgütüne yardım olarak tanımlamış ve böylece mesleğe iademi reddetmiştir.

Hâlbuki hesabımın açılışı olan 2006 ve 2016 tarihleri arasındaki hesap hareketlerimi incelemiş olsalardı, şüpheli işlem, yeni hesap açma veya düzensiz para yatırma gibi işlemlerin olmadığı görülecekti. Hesap hareketlerimin düzenli olarak Vakıfbank … numaralı maaş hesabımdan her ayın 15, 16 veya 17’sinda maaşımı faizsiz olan Bank Asya hesabıma aktarıyordum. Bu banka hesabımdan da kredi kartı, elektrik, su ve doğalgaz gibi ödeme işlemlerimi gerçekleştiriyordum. Kalan tutarla da altın veya döviz alıp satıyor ya da katılım hesabı açıyordum. 2014 öncesinde olduğu gibi 2014 sonrasında da işlemlerim hep aynıdır. Şüpheli işlem veya düzensiz para yatırma işlemlerim yoktur. Yapılan tüm işlemler … numaralı hesabın içerisindedir ve farklı bir hesabımda yoktur. Hesap ekstrelerim ek’te sunulmuştur. (EK-2)

2)    Komisyon kararının C. Başvurunun Değerlendirilmesi bölümünde örgüt liderinin 25.12.2013 tarihinde verdiği talimat gereği para yatırdığım iddia edilmiştir.

Eğer iddia edildiği gibi örgüt liderinin talimatı gereği para yatırmış olsaydım, 25.12.2013 veya bu tarihten bir kaç gün sonra ya yeni hesap açmış olmam gerekirdi veya düzensiz bir şekilde para yatırmış olmam gerekiyordu. Hâlbuki 2014 öncesinde olduğu gibi 16.01.2014 tarihinde ve sonraki aylarda da kredi kartı, elektrik, su ve doğalgaz gibi ödemelerimi yapmak için maaş hesabımdan EFT yapmıştım. Kalan paramı da yine katılım hesabıma aktarmıştım. Hakkımda adli ve idari soruşturma dahi yokken düzenli olarak yaptığım işlemlerin talimatla olduğunu söylemek masumiyet karinesinin ihlalidir.

3)    Komisyon kararında 02.10.2014 tarihinde 13.365,50 TL tutarında 91 günlük ve 12.01.2015 tarihinde 2.445,94 TL tutarında 31 günlük katılım hesapları açtığım doğru değildir.

Bank Asya’nın gönderdiği hesap ekstrelerini incelediğimde, altın veya dövizin yükselip düşmesine bağlı olarak 02.10.2014 tarihinde 3.236,47 TL ve 7.163,76 TL tutarında altın alım işlemleri 12.01.2015 tarihinde 2.446,99 TL tutarında döviz alım işlemi yaptığım hesap ekstrelerin de görülebilir. Ayrıca hesabımda ki döviz ve altın alım-satım işlemleri nedeniyle birçok katılım hesabı açtım veya kapattım. Bu katılım hesaplarının açılışı veya kapanışı da hesabımın 2006-2016 tarih aralığı birlikte incelendiğinde yine standart işlem olduğu görülecektir. Ayrıca bir hukuk devletinde devletin bankacılık faaliyetlerine izin verdiği hatta yönetimini devletin atadığı bir bankada işlem yapmak suç olarak gösterilemez. Yasal faaliyetler kanunla suç olarak yasaklanmadığı sürece de suç olarak kabul edilemez.

4)    Komisyon kararında Cihan Medya Dağıtım AŞ’ye 12.01.2014-12.03.2014 tarihleri arasında 3 aylık ödeme bilgisi bulunduğu,

Bank Asya dan istediğim Kredi Kartı ekstrelerini incelediğimde, bu ödeme kredi kartı ile 12.04.2013 tarihinde yapılan 12 aylık taksitli ödemenin son 3 taksitidir. Bu ödeme Kredi Kart’ından otomatik olarak çekildiğinden ve kart ekstresi adresime gelmediğinden bu ödemenin varlığından haberim bile yoktur.

5)    Yine komisyon kararında Kimse Yok mu Derneğine 17.01.2014-15.03.2015 tarihleri arasında para gönderdiğim bilgisi bulunduğu,

Kimse Yok mu derneği tarafından telefonla aranarak fakir ülkelerde ki kimsesiz yetim çocukların giderlerinin karşılanması için destek istenmişti. Kredi kartından her ay cüzi bir miktar çekileceği için beni çok etkilemeyecekti. Çocuklar ve fakirlik konusunda çok hassas biri olduğum için kabul ettim. Kimse Yok mu derneği medya aracılığı ile bu projesini tüm Türkiye’ye duyurmuştu. Ayrıca bazı sanatçılar (Nadide Sultan Sudanlı kıza sahip çiktı-29.04.2013 ve Sanatçı Kayahan 9 yaşındaki Sudanlı Adil’i evlat edindi-23.04.2013) bu proje ile medyada yer aldı. Bende tamamen insani duygularla 4 yaşındaki Pakistanlı Ayesha Shahbaz isimli kız çocuğunun ihtiyaçlarını karşılamak üzere 17.07.2013 tarihinde sahiplendim. Türkiye genelinde çok tanınan bir derneğin suç faaliyeti içinde olduğunu ve FETÖ ile bağlantısını bilmem de imkânsızdı. Bu ödemeler 17.07.2013 tarihinde başlamış ve bir sonraki dönemde de devam etmişti. Her ay kredi kartımdan otomatik olarak çekildiği ve kart ekstresi adresime gelmediği için bu ödemenin de farkında değildim.

 

Ayrıca bahse konu işlemlerin hepsi 30.05.2016 tarihindeki Bakanlar Kurulu kararında kamuoyuna açıklanan FETÖ/PDY terör örgütüdür açıklamasından çok öncedir. Bank Asya ve Kimse Yok mu derneği de hain darbe girişimine kadar açık kalmış ve faaliyetlerine devam etmiştir. Anayasa’nın 38.maddesinin birinci fıkrasında, “kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz” denilerek suçun kanuniliği ilkesi, üçüncü fıkrasında da “ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur” ifadesine yer verilerek cezanın kanuniliği ilkesi getirilmiştir. Anayasa’nın 38.maddesinde yer alan suçta ve cezada kanunilik ilkesi uyarınca, hangi eylemlerin yasaklandığı ve bu yasak eylemlere verilecek cezaların hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak biçimde kanunda gösterilmesi, kuralın açık, anlaşılır ve sınırlarının belli olması gerekmektedir. Sonuç olarak kanunlarda suç olarak tanımlanmayan bilakis yasal faaliyetler kapsamında bulunan hususlar suç kabul edilip cezalandırma yapıldığı için AİHS’nin 7. Maddesi de ihlal edilmiştir.

AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİNİN;

KANUNSUZ CEZA OLMAZ İLKESİ BAŞLIKLI; 7. MADDESİ;

“Hiç kimse islendiği zaman ulusal veya uluslararası hukuka göre suç sayılmayan bir fiil veya ihmalden dolayı mahkûm edilemez. Yine hiç kimseye, suçun işlendiği sırada uygulanabilecek olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez. Bu madde, işlendiği zaman uygar uluslar tarafından tanınan genel hukuk ilkelerine göre suç sayılan bir fiil veya ihmalden suçlanan bir kimsenin yargılanmasına ve cezalandırılmasına engel değildir.”

T.C. ANAYASASININ;

MADDE 38-

1.     Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez.

2.     Suç ve ceza zaman aşımı ile ceza mahkûmiyetinin sonuçları konusunda da yukarıdaki fıkra uygulanır.

3.     Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur.

4.     Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz.

5.     Hiç kimse kendisini ve kanunda gösterilen yakınlarını suçlayan bir beyanda bulunmaya veya bu yolda delil göstermeye zorlanamaz.

Diğer yandan; “KANUNSUZ CEZA OLMAZ” İLKESİ; evrensel hukuk ilkeleri arasında yer almakta olup, gerek ülkemizin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerde ve gerekse iç hukukumuzda benimsenmiş bir ilkedir:

Dolayısıyla işlendiği zaman ulusal veya uluslararası hukuka göre suç sayılmayan bir fiilden dolayı kişilere ceza verilmesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 7. Maddesinde ve Anayasanın 38. Maddesinde yer alan “kanunsuz ceza olmaz” ilkesine açıkça aykırıdır.

672 Sayılı OHAL KHK’SI ile ihraç işlemi uygulanırken savunma hakkı kullandırılmaksızın işlem tesis edilmiştir.

Anayasa ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ile sair diğer yasal mevzuattan da anlaşılacağı üzere hakkında meslekten çıkarma cezası istenen kişiye soruşturma dosyasını serbestçe inceleme ve edinme hakkı tanınmıştır. Anayasa Mahkemesi “Savunma Hakkı”nı şu şekilde yorumlamaktadır:

“Savunma hakkı, Anayasa’nın “Kişinin Hakları ve Ödevlerini” belirleyen ikinci bölümünde yer alan, temel haklardandır. Hukuk öğretisinde olduğu kadar uygulamada da, önemi ve erdemi tartışılmaz yüceliktedir. Evrensel konumu nedeniyle, insanlığın ortak değerlerinden sayılmaktadır. Felsefi ve hukuksal nitelikleri ve içerikleriyle adalet kavramı ve yargılama işlevi, birbirini tümleyen, birbirinden ayrılamaz sav, savunma, karar üçlüsünden oluşanı yargıyla yaşama geçmektedir. Yargılama süresince, savunma hakkının sanık için yararı ve gereği tartışma götürmez. Savunma, hak arama özgürlüğünün ve adil yargılamanın vazgeçilemez bir koşuludur. Savunmanın tam olarak yapılmasında kamu yararı da vardır. Gerçekten savunma, sonuçta kararının doğru olarak verilmesini sağlar. Bu da ceza adaletinin hakkıyla gerçekleşmesine yardımcı olur. Adaletin devletin temeli olduğunu bir kez daha doğrular. ”

Savunma, suçlamaya karşı sanığın yararına yürütülen; onu hukukî ve fiilî açıdan korumayı amaçlayan bir faaliyettir. Bu hak Anayasa’da, taraf olduğumuz milletlerarası sözleşmelerde ve kanunlarımızda yer almıştır. (m. 36/1 AY, m. 11 İHEB, m. 6 İHAS, m. 14/3b MvSHS). CMK’ ya göre de bu hakkın kısıtlanması mutlak bozma sebebidir. (m. 308/8 CMK).

AİHM, Jespers Belçika’ya karşı davasında silahların eşitliği ilkesi 6. Madde (3) b ile birlikte değerlendirildiğinde, savcılık veya “soruşturma makamının ellerindeki ya da ulaşabildikleri ve sanığın kendisini temize çıkarabilmesine veya cezasını azaltmasına yardımcı olabilecek nitelikteki tüm malzemeleri açıklamakla yükümlü olduğu” şeklinde anlaşıldığını belirlemiştir. Bu ilke aynı zamanda bir savcılık tanığının inandırıcılığına halel getirebilecek malzemeyi de kapsar. Foucher Fransa’ya karşı davasında AİHM, kendi kendini savunmak isteyen bir sanığın savcı tarafından dava dosyasına erişiminin engellendiği ve dosyada bulunan evrakın birer nüshasının sanık tarafından alınmasına izin verilmediği için sanığın savunmasına yeterince hazırlanamamasının 6. Madde (3) ile birlikte okunduğunda, silahların eşitliğinin ihlâli anlamına geldiğini kararlaştırmıştır.

Devlet memurlarına tanınan savunma güvencesi 657 sayılı Yasa’nın 130. Maddesinde şu şekliyle yer almaktadır: Devlet memuru hakkında savunması alınmadan disiplin cezası verilemez. Soruşturmayı yapan kurul 7 günden az olmamak üzere kamu görevinden çıkarılması talep edilen memura süre vermek zorundadır. Yine, 657 sayılı Yasa’nın 129/2 maddesine göre; hakkında memurluktan çıkarma cezası istenen memur, soruşturma evrakını incelemeye, tanık dinletmeye, disiplin kurulunda sözlü veya yazılı olarak kendisi veya vekili vasıtasıyla savunma yapma hakkına sahiptir. Savunma hakkının kullanılabilmesi için savunması istenen kamu görevlisine suçlama konusunun ve hakkındaki isnadın ne olduğunun açıkça bildirilmesi gerekmektedir. İsnadın bildirilmesinin yanında hakkındaki deliller ilgiliye tebliğ edilmeli, lehe delil gösterebilmesi için zaman ve imkân tanınmalı, talep ettiği deliller toplanmalıdır. Ayrıca kamu görevlisine savunmasını yapabilmesi için yeterli sürenin verilmesi zorunludur.

Hakkımda usulüne uygun bir disiplin soruşturması yapılmadığı gibi, hayatımın geri dönülemez şekilde değiştirmesine ve tüm kazanılmış haklarımı kaybetmeme neden olan kamu görevinden çıkarılmama ilişkin suçlamayla ilgili savunma yapmak, soruşturma evrakını incelemek, tanık dinletmek ve diğer tüm yasal delilleri sunmak hakkı da kullandırılmamıştır.

 

 

Masumiyet karinesi ihlal edilmiştir (AİHS m. 6/2)

Şahsımın kamu görevinden çıkarılmasına dayanak olan KHK’ya göre, “Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olan (eklerde yer alan listelerde ismi geçen kamu görevlileri) başka hiçbir işleme gerek kalmaksızın çıkarılmıştır.” KHK’nın ekindeki listelerde ismime yer verilerek, benim bir terör örgütüne üye olduğum şüpheye yer vermeyecek şekilde kararlaştırılmış, yasa niteliğindeki bir işlemle yargılanmadan cezalandırılmış bulunmaktayım. Hiçbir yargılama yapılmadan, savunmam alınmadan, kesinleşmiş bir mahkeme kararı olmadan, şahsım bir terör örgütüne üye olmakla suçlanmış ve cezalandırılmıştır. KHK ile terör örgütünün üyesi gösterilerek masumiyet karinesi açıkça ihlal edilmiştir. Zira Anayasanın 38/4 maddesine göre, “Suçluluğu hükmen (kesin bir yargı kararı ile) sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz.”

Hukukumuza göre, meslekten çıkarmayı gerektirecek disiplin suçu işlenmediği ve bu hususta adil bir yargılama sonucu karar verilmediği sürece başvurucu meslekten çıkarılamaz.

Darbe girişimine hiçbir şekilde bulaşmamış olan şahsımın, adil yargılanma hakkının gereklerine uygun bir yargılama yapılmadan, savunmam dahi alınmadan (AY m. 129/2) kamu görevinden çıkarılmamda OHAL’e neden olan şiddet olaylarının bastırılmasıyla ilişkisi olmadığı gibi, bu tedbir geçici olmayıp kalıcı niteliktedir. Bu şekilde kamu görevinden çıkarma Anayasanın 15, 38/4, 121 ile AİHS’nin 6. maddelerine aykırıdır

AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİNİN;

“ADİL YARGILANMA HAKKI” BAŞLIKLI; 6. MADDESİ;

1)  Herkes davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahiptir. Karar alenî olarak verilir. Ancak, demokratik bir toplum içinde ahlak, kamu düzeni veya ulusal güvenlik yararına, küçüklerin çıkarları veya bir davaya taraf olanların özel hayatlarının gizliliği gerektirdiğinde veyahut aleniyetin adil yargılamaya zarar verebileceği kimi özel durumlarda ve mahkemece bunun kaçınılmaz olarak değerlendirildiği ölçüde, duruşma salonu tüm dava süresince veya kısmen basma ve dinleyicilere kapatılabilir.

2)   Bir suç ile itham edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar masum sayılır.

3)   Bir suç ile itham edilen herkes aşağıdaki asgari haklara sahiptir:

a)              Kendisine karşı yöneltilen suçlamanın niteliği ve sebebinden en kısa sürede, anladığı bir dilde ve ayrıntılı olarak haberdar edilmek;

b)             Savunmasını hazırlamak için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olmak;

c)              Kendisini bizzat savunmak veya seçeceği bir müdafinin yardımından yararlanmak; eğer avukat tutmak için gerekli maddî olanaklardan yoksun ise ve adaletin yerine gelmesi için gerekli görüldüğünde, resen atanacak bir avukatın yardımından ücretsiz olarak yararlanabilmek;

d)             İddia tanıklarını sorguya çekmek veya çektirmek, savunma tanıklarının da iddia tanıklarıyla aynı koşullar altında davet edilmelerinin ve dinlenmelerinin sağlanmasını istemek;

e)             Mahkemede kullanılan dili anlamadığı veya konuşamadığı takdirde bir tercümanın yardımından ücretsiz olarak yararlanmak.”

T.C. ANAYASASININ;

MADDE 129-2 “Memurlar ve diğer kamu görevlileri ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve bunların üst kuruluşları mensuplarına savunma hakkı tanınmadıkça disiplin cezası verilemez.” şeklinde düzenlenmiştir.

Kurum bünyesinde çalıştığımız dönemlerde Trenin istasyona 5 dakika geç gelmesinde dahi savunmamız alınırken, terör örgütüne yardım suçlaması ile kamu görevinden çıkarma cezası gibi ağır bir suçlama için savunma almamak Anayasanın 129/2 hükmüne aykırıdır.

Yukarıda yer alan hükümler çerçevesinde, olağanüstü hal dönemlerinde dahi idarelerce gerçekleştirilen işlemlerin, taraf olduğumuz uluslararası sözleşme hükümleri ile T.C. Anayasasında yer alan hükümler doğrultusunda gerçekleştirilmesi gerekmektedir.

İdare tarafından FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat halinde olduğum kanaatiyle kamu görevinden çıkarma cezası gibi ağır bir yaptırım ile karşı karşıya bırakılmış bulunmaktayım. Ancak, soruşturma kapsamında tarafıma yöneltilen suçlamanın niteliği ve sebebinden haberdar edilmediğim gibi; savunmam dahi alınmamıştır. Avrupa insan Hakları Sözleşmesinin 6. Maddesi ve Anayasanın 36. Maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkım çiğnenmiştir.

Anılan Anayasa hükmünün gerekçesinde, "yapılacak disiplin kovuşturmalarında ve disiplin cezası uygulamasında ilgiliye isnat olunan hususun bildirilmesi, dinlenilmesi, savunmasını yapma imkânı tanınması bu madde ile güvence altına alınmaktadır" ifadelerine yer verilerek, disiplin cezaları ile ilgili olarak Anayasal güvenceye bağlanan savunma hakkının içeriği belirtilmiştir.

DANIŞTAY İDARÎ DAVA DAİRELERİ KURULUNUN ESAS NO: 2007/1846 KARAR NO: 2011/66 SAYILI KARARINDA da savunma alınmadan verildiği anlaşılan disiplin cezasında hukuka uyarlık bulunmadığı açıkça ifade edilmiştir. Aynı kararın gerekçesinde; Anayasa Mahkemesinin, Avrupa İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşme’nin, savunma hakkının önemini ve gereğini vurgulayan maddesini de dikkate alarak savunma hakkının niteliğini vurguladığı, 14.7.1998 günlü, 1997/41, 1998/47 sayılı kararında, herkesin kendisine yönelik isnadın nedeninden ve niteliğinden en kısa zamanda, anladığı bir dille ve ayrıntılı olarak haberdar edilmek hakkına sahip olduğu; olayı, isnadın nedenini ve hukukî niteliğini bilmeyen kişinin kendisini yeterince savunamayacağının açık olduğu, bu hususun, savunma hakkının temelini oluşturduğu belirtilmiştir

Anayasa hükmü, gerekçesi ve Anayasa Mahkemesi kararı karşısında, disiplin cezaları ile ilgili olarak savunma hakkı kullandırılmadan disiplin cezası verilmesinin hukuken olanaklı olmadığı; savunma hakkının hukuka uygun şekilde kullanılabilmesi için de, ilgili kamu görevlisinin hakkındaki iddiaları, bu iddiaların dayandığı delilleri, üzerine atılı fillerin hukuki nitelendirmesini ve önerilen disiplin cezasını bilmesi gerektiği sonucuna varılmakta olup, tüm bu hususlar kendisine bildirilmeyen kişinin kendisini yeterince savunamayacağı açıktır...” denilmiştir.

Evrensel hukuk ilkeleri gereğince savunma hakkı kutsaldır. Anayasamız da savunma hakkını güvence altına almıştır. Yukarıda bahsi geçen Danıştay İDDK kararında ve bu kararın atıfta bulunmuş olduğu Anayasa Mahkemesi kararında; herkesin kendisine yönelik isnadın nedeninden ve niteliğinden en kısa zamanda, anladığı bir dille ve ayrıntılı olarak haberdar edilmek hakkına sahip olduğu; olayı, isnadın nedenini ve hukukî niteliğini bilmeyen kişinin kendisini yeterince savunamayacağının açık olduğu, bu hususun, savunma hakkının temelini oluşturduğu belirtilmiştir. Tarafıma ise savunma hakkı tanınmamıştır.

OHAL Komisyon Kararı iptal edilmelidir.

Şöyle ki;

 

1)  OHAL döneminde çıkarılan kanun hükmünde kararnameler Resmi Gazetede yayınlandıkları gün TBMM’ye sunulmalı ve 30 gün içerisinde Meclis tarafından onanmalıdır. Oysa bugüne kadar çıkarılan OHAL KHK’ların hiçbiri Parlamento tarafından süresinde onanmamış olup, tüm KHK’lar Anayasanın açıkça öngördüğü şekil şartlarına riayet edilmeden uygulanmıştır. Anayasa ve Meclis İçtüzüğünün açık hükümlerine aykırı olarak süresinde onaylanmayan KHK’lar yok hükmünde olup, kamu görevinden çıkarma işlemine hukuki dayanak olamazlar. 672 sayılı KHK’nın Resmi Gazetede yayınlandığı tarihten itibaren Meclis tarafından onaylanmadan 30 gün geçmekle, hakkımdaki kamu görevinden çıkarma işleminin hukuki hiçbir dayanağı kalmamıştır. Hukuki dayanağı kalmadığı için de dava konusu OHAL Komisyonu kararı iptal edilmelidir.

2)  Anayasanın 15. maddesine göre, masumiyet karinesinden yararlanma hakkı, OHAL döneminde dahi ihlal edilemeyecek türden, mutlak haklardandır. Kamu görevinden çıkarılmama ilişkin OHAL KHK’sı ile yargılanmadan terör örgütü üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olmakla suçlandım ve ceza hukuku anlamında bir cezaya çarptırıldım. Eş ifade ile kamu görevinden çıkarılmama dayanak yapılan OHAL KHK’sı, masumiyet karinesini açıkça ihlal etmiştir. Oysa jus cogens niteliğindeki hukukun bu temel ilkesi OHAL döneminde dahi ihlali mümkün olmayan bir ilkedir. Kamu görevinden çıkarılma işlemine dayanak oluşturan OHAL KHK’sı, masumiyet karinesini açıkça ihlal ettiği için, söz konusu KHK Anayasanın 15. Maddesine dolayısıyla OHAL Hukukuna aykırıdır. Kamu görevinden çıkarılma işleminin dayanağı olan KHK Anayasaya aykırı olduğu için kamu görevinden çıkarılma işlemi de Anayasanın 15. Maddesine aykırıdır; bu nedenle de dava konusu OHAL Komisyonu kararı iptal edilmelidir.

3)  İşlendiği zaman ulusal veya uluslararası hukuka göre suç sayılmayan bir fiilden dolayı kişilere ceza verilmesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 7. Maddesinde ve Anayasanın 38. Maddesinde yer alan “kanunsuz ceza olmaz” ilkesine açıkça aykırıdır. Eş ifade ile kamu görevinden çıkarılma işleminin dayanağı olan KHK, Anayasanın 38 ile AİHS’nin 7. maddelerine (OHAL hukukuna) aykırı olarak kabul edilmiş olup, OHAL döneminde de olsa kamu görevinden bu şekilde çıkarılma işlemi hukuka aykırıdır. Bu nedenle de dava konusu OHAL Komisyonu kararı iptal edilmelidir.

4)  Danıştay İçtihadı Birleştirme kararları hukukun asli kaynaklarındadır. Yasa gücünde olup tüm kişi kurum ve yargı organlarını bağlar. Yargı organları İçtihadı Birleştirme Kurulu Kararlarına uygun karar vermek zorundadır. Danıştay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu, 12 Eylül Darbesi sonrası 02.12.1989 tarihinde verdiği bir kararda, sıkıyönetim veya OHAL dönemindeki tedbirlerin geçici olma niteliğine vurgu yaparak, 1402 sayılı Kanunla öğretim üyeliğine son verilen akademisyenlere uygulanan bu tedbirin geçici nitelikte olduğunu ve Sıkıyönetim ya da OHAL sona erdikten sonra uygulamasının devam ettirilemeyeceğini kararlaştırmıştır. Sonuç olarak Danıştay, 1402 sayılı Yasa ile üniversitelerden uzaklaştırılan öğretim üyelerinin mesleklerine iadesine karar vermiştir. Bu nedenlerle dava konusu OHAL Komisyonu kararı iptal edilmelidir.

5)  Danıştay 5. Dairesi'nce verilen 25.04.1979 gün ve E; 1979/15059, K; 1979/11022 sayılı kararda "Bu durumda dava konusu görevden uzaklaştırma işleminin kanunun amaçladığı şekilde kamu yararına ve kamu hizmetinin gereklerine uygun olmaksızın tesis edildiği anlaşıldığından" maksat yönünden mevzuata aykırı olduğu gerekçesiyle işlemin iptaline karar verilmiştir. Geçmiş hizmetlerim olumlu, sicil notum yüksek, sicilim temiz, konusunda uzman ve tecrübeli bir devlet memuruydum. Dava konusu işlem tarihine kadar hakkımda hayatım boyunca adli ve idari tek bir ceza mevcut değildir. Hukukun temel prensiplerin tamamı bu düzenleme ile açıkça ihlal edilmiştir. Bu nedenle idarenin bu işlemdeki maksat unsurunun hukuka uygun olduğundan bahsetmek mümkün değildir. Dolayısıyla, hukuka aykırı olarak tesis edilen OHAL Komisyon kararının iptali gerekmektedir.

6)  Bank Asya hesabımın tamamı incelendiğinde yapılan düzenli bankacılık işlemleri, OHAL Komisyonu kararında finansal destek olarak değerlendirilmiş ve başvurumu reddetmiştir. Komisyon hesabımdaki işlemlerden bir kaçını seçerek suç oluşturmaya ve akabinde de ceza verme yoluna gitmiştir. Hakkımda adli ve idari soruşturma dahi yokken düzenli olarak yaptığım işlemlerin talimatla olduğunu söylemek ve hesabımdaki birkaç işlemi ele alarak diğer işlemleri görmezden gelmesi masumiyet karinesinin ihlalidir ve bu nedenle OHAL Komisyonu kararı iptal edilmelidir.

7)  Ödemesi Temmuz 2013’te başlayan ve tamamen insani duygularla sahiplendiğim yetim bir çocuğun ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla kredi kartı ile yaptığım taksitli işlemin 2018 yılında terör örgütü ile iltisaklı bir derneğe mali destek olarak sunulacağı ve şahsımın da bir terör örgütü ile irtibatlandırılacağım tahayyül dahi edemeyeceğim bir durumdur. Üstelik bu dernek 15 Temmuz hain darbe girişimine kadar da açık kalmıştır. Anayasa’nın 38.maddesinin birinci fıkrasında, “kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz” denilerek suçun kanuniliği ilkesi vurgulanmıştır. Ayrıca kanunlarda suç olarak tanımlanmayan bilakis yasal faaliyetler kapsamında bulunan hususlar suç kabul edilip cezalandırma yapıldığı için AİHS’nin 7. Maddesi de ihlal edildiğinden OHAL Komisyonu kararı iptal edilmelidir.

? Komisyon benim suç olmayan eylemlerimi göz önüne almış, düzenleyici yetkisini kullanarak kıyas yoluyla bir suç ve ceza oluşturma yoluna gitmiştir. Komisyonun bu işlemi açık bir şekilde hukuka aykırıdır. Ayrıca bu hususlarla ilgili tarafımın beyanlarına başvurulmamış olması, tarafımdan savunma alınmadan memurluğuma son verilmesi açık hukuk ihlalidir. Anayasamızın 129. Maddesi 2. Fıkrasında “Memurlar ve diğer kamu görevlileri ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve bunların üst kuruluşları mensuplarına SAVUNMA HAKKI tanınmadıkça disiplin cezası verilemez.” şeklinde düzenleme bulunmaktadır. Bu yönüyle Anayasanın 129. Maddesi ihlal edilmiştir ve bu nedenle OHAL Komisyonu kararı iptal edilmelidir.

9)  Dava konusu işlem sebebiyle, işlemediğim bir suçtan dolayı hakkımda adli bir soruşturma dahi olmamasına rağmen terör örgütü üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı ile kamu görevinden çıkarıldım. Kamu görevinden çıkarılmak, memuriyet hayatında karşılaşılabilecek en ağır yaptırımdır. Tamamen yasal faaliyetler nedeni ile bu şekilde bir yaptırımla karşı karşıya bırakılmamdan dolayı, ben ve ailem açısından maddi ve manevi anlamda telafisi imkânsız zararlar söz konusudur. Kişisel ve mesleki itibarım son derece ağır biçimde zedelenmiştir. Bu nedenlerle OHAL Komisyon kararı iptal edilmelidir.

Yukarıda izah edilen sebeplerle işbu davanın açılması zarureti hâsıl olmuştur. Takdir şüphesiz Sayın Mahkemenizindir.

 

HUKUKİ SEBEPLER        : Anayasa, AİHS, 657 sayılı DMK, 399 sayılı KHK, 4483 sayılı Kanun, İYUK, 5237 sayılı TCK, 5271 sayılı CMK, taraf olduğumuz uluslararası mevzuat ve sair alakadar mevzuat.

 

SONUÇ VE TALEP_____ :Yukarıda arz ile izahına çalıştığım ve mahkemenin re’sen gözeteceği sair hususlar nedeni ile;

1.     Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu’nun 26/07/2018 tarih ve 2018/27113 sayılı karar İşleminin iptaline karar verilmesine,

2.     Tüm yargılama harç ve masrafların karşı yan üzerinde bırakılmasına karar verilmesi hususunda gereğini arz ederim.

 

Davacı

 

Ekler:

1)    OHAL Komisyon Kararı

2)    Banka Ekstreleri

3)    Yetim Belgesi

İdari Dava Dilekçe Örneği.docx


• 679 KHK EGM • İade 20.11.2019 • Tebliğ 29.11.2019 • Atama 05.08.2020 • Göreve Başlama 14.09.2020 • Emeklilik LOADING...

İletiyi paylaş


İleti bağlantısı
Sosyal Ağlarda Paylaş

Özellikle 20.11.2014 tarihinden önce bağış yapanlar kullanabilirler. Aşağıdaki metni kendinize, kendi hitabınıza uygun olarak özünden uzaklaşmadan, değiştirerek kullanınız. Dilekçelerinizde kopyala yapıştır yapmayınız. Metni okuyunuz. Dilekçeniz okunduğunda farklı kişilerden yada kaynaklardan alındığı izlenimi oluşturmamalıdır. 20.11.2014 sonrasında bağış yapanlar gerekçesini biraz daha detaylı açıklamaya çalışmalıdır.

OHAL komisyonu tarafından yaptığım başvuruya red gerekçesi olarak sunulan ve mezkur örgütle irtibatımın bir unsuru olarak görüldüğü ifade edilen .......... tarihinde Kimse Yokmu derneğine SMS yolu ile para gönderme gerekçesi ile ilgili olarak.

Bağış yaptığınız tarihle ilgili özel birşey nedeniyle mi bağış yaptınız. Hatırlıyorsanız nedeni yazınız. Örneğin fitre verecek kimse bulamadım o nedenle attım. (tabi o yılın fitre miktarı ile sms ücreti arasında orantı olmalı). Söz konusu dernek haricinde başka yerlere farklı zamanlarda ........... öncesi ve sonrası yardım amaçlı para, eft, sms gibi işlemleriniz olduysa bunları mutlaka, mutlaka belirtin.

"Adı geçen derneğe ....... tarihinde bağış yaptığımda dernek yasaldı. Bağış toplama izni vardı. Devletin ilgili birimlerince denetlenmiyor muydu? Neden insanlar açık olarak uyarılmadı? İşlemim hukukidir vb açıklamalarda bulunmayacağım. Ancak söz konusu dernekle ilgili olarak olumsuz hiç bir haber, tebliğ, yayın yapılmadığı için derneğin gerçek amacının ne olduğunu bilmiyordum. Ramazan ayının son günü tamamen insani duygularla yaptığım bir bağışı izah etmek ve hatta bu konuda samimiyetimi ispat etmek durumunda kalacağımı bilemezdim. Ben derneği yazılı ve görsel basından gördüm, duydum." Haberlere yansıyan 22.09.2014 tarihli ve 2014/6812 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla derneğin yardım toplama yetkisinin alındığını televizyondan duyduğunuzu bu durumdan şüphelendiğinizi sonrasında da zaten herhangi bir şekilde dernekle münasebetinizin olmadığını hatta 20.11.2014 tarihinde danıştay 10 uncu dairesi tarafından (Esas no.: 2014/5255) bağış toplama izninin devamına yönelik karar verildiğini yine haberlerden duyduğunuzu yinede dernekle münasebetinizin olmadığını belirtin. (heleki bu tarihten sonra başka bir yere bağışınız varsa bunu mutlaka ekleyin.) Özellikle şu vurguyu yapınız. Eğer derneğin gerçek amacını bilsem, FETÖ/PDY denen örgütle bilerek ve isteyerek münasebetim olsa danıştay tarafından verilen bağış toplayabilir haberinden sonra en azından tepki amaçlı bile olsa bağış yapmaz mıydım? Yapmadım. Kaldı ki dernek KHK ile terör örgütlerine  yardım gerekçesiyle 23.07.2016 tarihli 667 sayılı KHK ile kapatılana kadar bağış toplamaya devem etmiştir.

Bu bağlamda komisyon kararında dernek bağışının hakkımda gerekçe olarak kullanıldığı "mezkur örgütle irtibatının bir unsuru olarak.." cümlesindeki "irtibat" sözcüğünün ne manaya geldiğini merak ettim ve araştırdığımda benzer davalarda verilen kararlarda ki tanımına ulaştım şöyle ki; (Ankara 22. İdare Mahkemesine ait ESAS NO : 2018/2349 KARAR NO : 2019/938 ve Ankara Bölge İdare Mahkemesi 13 üncü İdari Dava Dairesi ne ait Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı/Ankara aleyhine açılan ve 24.04.2019 tarihli Karar No.: 2019/246)

"irtibat; yani bir çıkar ilişkisi nedeniyle gönüllü veya gönülsüz kendi davranışlarını bireysel iletişim yoluyla ya da yazılı ve görsel basın, sosyal medya paylaşımları üzerinden gelen mesajları dikkate alarak belirleme hali " şeklinde tanımlanmaktadır. Bu tanımı ister bir bütün isterse parça parça ele aldığımızda ......... tarihinde yukarı da belirtiğim şekilde, yaptığım bağış hangi mantıkla hangi somut gerekçeyle yada vicdanen fetö/pdy ile ilişkilendirilebilir. Kaldı ki bu tanımdan yola çıkarak benim özellikle danıştay tarafından bağış toplayabileceği yönünde verilen karar sonrasında adı geçen derneğe bağış yapmamın beklenmesi daha gerçekçi bir gerekçe olmaz mı?

şeklinde ilk gerekçeye açıklama ve sorgulama getirebilirsiniz.


689 KHK, TSK, 2' nci derece akraba gerekçe edilerek mağdur. OHAL Komisyonundan iade. 08.12.2022 ve an itibariyle Asker olarak mesleğe dönüş davası red. Araştırma Merkezinde şimdilik devam. Pes etmek yok.

13.03.2023 itibariyle eski mesleğim olan askerlik mesleğine atanmamla ilgi davada  kesin hükmüyle lehime karar verilmiştir.

07.04.2023 itibariyle eski mesleğime görevlendirme yazısı tebliğ edildi.

14 Nisan 2023 itibariyle kamu görevinden çıkarıldığında son çalıştığım birlik ve görevde mesaiye başladım.

İletiyi paylaş


İleti bağlantısı
Sosyal Ağlarda Paylaş

dilekçeyi indiremiyorum hata veriyor ?


675 KHK Ret Banka Sendika Dernek

İletiyi paylaş


İleti bağlantısı
Sosyal Ağlarda Paylaş

@sme34 Sorun giderildi.


• 679 KHK EGM • İade 20.11.2019 • Tebliğ 29.11.2019 • Atama 05.08.2020 • Göreve Başlama 14.09.2020 • Emeklilik LOADING...

İletiyi paylaş


İleti bağlantısı
Sosyal Ağlarda Paylaş
Konuk

sayın @Aklima profilden msj yazamıyorum daha doğrusu bilemedim yazmayı 

e posta gönderiyorum bilginize..

İletiyi paylaş


İleti bağlantısı
Sosyal Ağlarda Paylaş



  • İletiler

    • Bir düşüncem de KHK mağdurlarıyla ilgili... Mağdurlar bu işin çözümünün peyder pey olacağını bir türlü anlayamadı... pazarlamada "foot at the door" diye bir tabir vardır, yani ayağınızı kapıya koyabilirseniz, satışı büyük ihtimalle halledersiniz... burada da o ayak, ufak da olsa, KHK'lı bir grubun toplu iade olmasıydı... mesela takipsizlik-beraat alanlar iade olabilseydi, orta-uzun vadede birçok KHK'lının iade olma yolu açılacaktı, çünkü o kapı açılmış olacaktı bir kere... ama bunun yerine ne zaman takipsizlik alanların iadesi gündeme gelse, diğer tüm KHK'lılar "bizde, bizde, bizde..." demeye başladı ve o kapıya ayak bu yüzden hiç konulamadı, çünkü kapı hiç açılamadı... Bu talepler nedeniyle, iade işi toplum nazarında en ağır kişinin iade olacağı şeklinde ve çok ağır mali külfete neden olacak şeklinde yorumlandı veya imajı o şekilde verildi (Abdurrahman Dilipak'ın idareyi KHK'lılarla ilgili mali külfetle korkutma twitini hatırlayın)... halbuki hep beraber en azından takipsizlik-beraat alanlar gibi toplum vicdanını da kanatan bir kesimin iade olmasını savunsaydık, orta-uzun vadede birçok KHK'lının iadesi toplum nazarında daha kabul edilebilir hale gelecekti...
    • dostlar cidden olanağı olan yurtdışı da düşünsün. yıllardır söyledik. şahsen iade olunca da geri dönmeyi düşünmüyorum. 
    • KHK'lıların çoğunluğu bu ülkenin en dürüst, akıllı ve çalışkan kişileridir.. memur olarak doğmadık, hatta memurluk kendi adıma hiç girmemem gereken bir alandı, vasat kişilerle muhatap ola ola, beni de ortalama düşünen, risk alamayan biri yaptı... halbuki dışarıda da yapabileceğimiz birçok iş ve alan var... zaten piyasada düzgün iş yapan adam yok... eğer ilgilendiğimiz alanda gayret gösterirsek,  dürüst ve düzgün çalışırsak, eski işimize gerek kalmayacak ve ayakta durabilecek kadar kazanabileceğimize inanıyorum...
    • Daha önce de yazdım, beklentiye girmek en büyük hayalkırıklıklarının ve depresyonun temel sebebidir... KHK'lılara yapılan muamele bu ülkede kimseye yapılmamıştır, yanımızda birkaç kişi ve Allah dışında kimse yok, bizi bizden başka anlayan da o yok... toplum bizi sanki tamamen unutmuş gibi, bir anda sanki görünmez olduk (buna benzer bir bölüm Black Mirrorda vardı, suçlu kişi kimse tarafından görünmez hale geliyordu)... bu sürecin birgün biteceğini elbet biliyorum ama o zamana kadar akıl ve beden sağlığını korumak için hiç dönmeyecekmiş gibi düşünüp, kendimize yeni bir hayat kurmaktan başka yolumuz yok... birgün inşallah iade olduğumuzda da, zaten kolaylıkla yeni sürece adapte olunur... lütfen artık beklentiye girip, yaranıza daha fazla tuz basmayın, bırakın yara kabuk bağlasın... birşeylerle meşgul olmak (tercihen toprakla), zihni en iyi rehabilite yoludur...
    • Yazıp yazıp siliyorum sayın Aylin. Forumda 5. senemdeyim. 8 yıldır dünyanın en saçma en alakasız en akılsızca iftirasıyla uğraşıp duruyoruz hepimiz. Şurada senelerdir geçecek diye insanlara moral vermeye çalışıyorum. Beni şarlatan ilan etseniz haklısınız ne diyim. geçecek ama daha yılları var bu işin. Oyalanacak şeyler bulmaya çalışın. Yıllarınız gençliğiniz geri gelmeyecek dostlar.
×
×
  • Yeni Oluştur...