İçeriği gör

Liderlik Tablosu


Beğenilen İçerik

05-01-2023 • tüm alanlarda yüksek beğeni alan içerikler

  1. 3 puan
    Selam arkadaşlar, wi-fi mağduru 672khk ile ihraç olmuş öğretmendim.Komisyonda bugün kabul kararını gördüm.Geride pek kimse kalmadı ama yine kalanlara umut olsun diye yazdım.Baktiginda insan gerçekten inanamiyor eşime gösterdim.Ancak eşim soyleyince inandım.
  2. 2 puan
    Ah dostlar... Bilmem kaç yıl, kaç gün... Sadece sendika, başka da bir şey yok. Sonuç: Ret. Allah hesabını sorsun.
  3. 1 puan
    Vaaayyy beee siteye girmeye li yıllar olmuş
  4. 1 puan
    Sn.@altirana benim davanın açılışı Eylül 2022. Şuanki durumu İdare 2. Cevabını verecek. Sonrada beklicez artık. Son zamanlarda karar süreleri kısaldı gibi sanki, ama genel eğilim Ret maalesef. Bakalım bizim bahtımıza ne düşecek
  5. 1 puan
    Eşimin 26 idaredeki dosyasına bugün ret kararı yüklendi. Karar 7 Aralık'ta verilmiş 5 Aralık'ta sisteme nüfus kayıt örneği eklenmişti.
  6. 1 puan
    İdareden de reddimizi aldık. Yine oturdu yüreğimize. Tam gaz redde devam.
  7. 1 puan
    selam millet istinaf mahkemesi aleyhime sonuçlandı.hakimlerden biri lehime karar vererek karşı oy kullanmış.temyiz başvuru dilekçem şu şekilde.daha güzel günlerde görüşmek üzere.kendinize iyi davranın. DANIŞTAY İLGİLİ İDARİ DAVA DAİRESİ BAŞKANLIĞINA Gönderilmek Üzere İSTANBUL BÖLGE İDARE MAHKEMESİ İKİNCİ İDARİ DAVA DAİRESİNE Yürütmeyi Durdurma,Duruşma ve Adli yardım taleplidir. TEMYİZ EDİLEN MAHKEME DOSYA BİLGİLERİ : T.C. İSTANBUL BÖLGE İDARE MAHKEMESİ xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxKARAR (xxxxxx Karar tarihi ) TEMYİZ TALEBİNDE BULUNAN DAVACI :xxxxxxxxxxx ADRESİ :xxxxxxxxxxxx DAVALI : MİLLİ SAVUNMA BAKANLIĞI/ANKARA VEKİLİ : xxxxxxxxxxxxx KONU : Milli Savunma Bakanlığı'nın 7145 Sayılı Kanun ve 375 sayılı Kanun Hükmündeki Kararnameye eklenen Geçici 35. Maddenin B fıkrasına dayanarak tesis ettigi, xxxxxxx tarihli SIRA NO:xxxxx sayılı yazısı(Bakan Oluru) ile kamu görevinden çıkarılmama dair işlemin iptali ve bu işlem ile uğradığım maddi zararımın tazmini talebi ile açılan davada; dava konusu işlemin iptali ile bu işlem nedeni ile mahrum kaldığım tüm özlük ve mali haklarımın yasal faizi ile birlikte tarafıma ödenmesine ilişkin İstanbul 2.İdare Mahkemesinin xxxxxxx tarih ve E:xxxx,K:xxxxxx sayılı kararına karşı,davalı tarafça istinaf yoluna başvurularak; dava konusu işlemde hukuka ve mevzuata aykırı bir yön bulunmadığından bahisle kararın kaldırılması ve davanın reddine karar verilmesi istemli,istinaf başvurusunun kabulüne dair İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 2. İdari Dava Dairesi'nin xxxxxx Esas, xxxxx Karar sayılı xxxxxx tarihli istinaf ilamına ilişkin temyiz başvurumun sunulmasından ibarettir. TEBLİĞ TARİHİ : xxxxxxxxx AÇIKLAMALAR : Öncelikle şu hususu belirtmek isterim.Haksız ihraç sürecinde yaşadığım maddi kayıplar ve de durumun hassasiyeti nedeni ile avukat tutamadım.Gerek adli, gerekse idari süreçte savunmalarımı ve de dava dilekçelerimi kendi yaptığım araştırma ve çalışmalar sonucunda hazırladım.Bu nedenle sayın mahkemenizin resen incelemeleri ve değerlendirmeleri benim için son derece önemlidir. İstinaf mahkemesi kararı davanın seyrine de etki edebilecek ciddi maddi hatalar içermektedir.Açıkça usul ve yasaya aykırı olan kararın temyiz incelemesi neticesinde kaldırılarak davamın kabulüne karar verilmesini talep etmekteyim. TEMYİZ SEBEPLERİ : 1-GEREKÇELİ KARARDA TALEPLERİME KONU HUKUKA AYKIRILIKLARA ve YEREL MAHKEMENİN TESPİTLERİNE YER VERİLMEMİŞ, GEREKÇELİ KARAR HAKKIM İHLAL EDİLMİŞTİR. İstinaf kararında savunma yapmadığım söylenerek ( Dava dosyası incelendiğinde, istinaf mahkemesine 18.10.2022 tarihinde sunduğum 11 sayfalık ek beyan ve savunma dilekçesi ve de ilk idari mahkemesinde görülen dava sürecinde davalı idarenin iddialarına karşı verdiğim cevapta görüleceği üzere savunma hakkımı kullandım),bozma gerekçesi olarak şu değerlendirme yapılmıştır; "Olayda, davacının gerek ceza kovuşturması, gerekse idari soruşturma aşamasında vermiş olduğu beyanlarında lisede ders çalışmak için bu yapının evlerine gittiğini, kendisini askeri okula bu yapının yönlendirdiğini, askeri okul dönemi ve sonrasında yapının sohbet toplantılarına katıldığını, 2013 yılına kadar örgütle irtibatının olduğunu ifade ettiği, ayrıca ardışık arandığı şahıs hakkında örgüt üyeliğinden mahkumiyet kararı verildiğinin görüldüğü, yine ceza dosyasında davacı ile ilgili örgüt tarafından yapılan fişleme belgesinde davacının ümit grubu içerisinde yer aldığı, bunun anlamının ise örgüt tarafından kazanılması muhtemel kişileri ifade ettiği, tüm bu hususların irtibat ve iltisak için yeterli olduğu sonucuna varılmıştır. Bu durumda, 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin geçici 35/B maddesi uyarınca bir kamu personelinin kamu görevinden çıkarılabilmesi için, terör örgütlerine veya Millî Güvenlik Kurulunca Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğunun değerlendirilmesi yeterli görülmekle, davacı hakkında başlatılan idari araştırma/soruşturma kapsamında düzenlenen ve dosya kapsamında mevcut yukarıya aktarılan tespitlerin bir bütün olarak değerlendirilmesi sonucunda, davacının anılan yapı ile irtibat ve iltisakının bulunduğu anlaşılmakla, 375 sayılı Kanun Hükmüne Kararnameye eklenen Geçici 35/B hükmü uyarınca davacının kamu görevinden çıkarılmasına ilişkin tesis edilen dava konusu işlemde hukuka ve mevzuata aykırılık; aksi yöndeki ilk derece mahkemesi kararında ise hukuki isabet bulunmadığı sonucuna varılmıştır." Söz konusu bu değerlendirme ile yerel mahkemenin davamın kabulüne dair değerlendirmeleri arasında somut bir bağlantı kurulmamıştır. İstanbul x.İdare Mahkemesinin xxxxx tarih ve xxxx sayılı kararının davamın kabulü yönündeki kararında belirtilen ; "Davacı hakkında yukarıda tespit edilen hususlarla ilgili olarak yürütülen ceza kovuşturmasında İstanbul 22. Ağır Ceza Mahkemesi'nin xxxxxxxx tarih ve xxxxxxxxx sayılı kararı ile davacının beraatine karar verilmiş, söz konusu kararda "davacının ardışık olarak arandığı tespit edilen ve ayrı bir soruşturması olan tanık Y. K.'nin alınan ifadesinde davacıyı tanımadığını beyan ettiği, davacının aramalarının Yargıtay kararında belirtilen periyodiklik kıstasına uymadığı, dolayısıyla suçlamaya konu aramaların sayısı, tarihi ve niteliği itibariyle tek başına örgüt üyesi olarak nitelendirilmesine olanak sağlamayacağı, davacı hakkında yapılan havuz sorgu tutanağında "Bylock" kaydına rastlanılmadığı, örgüte müzahir şirketlerde SGK kaydına rastlanmadığı, Masak raporuna göre Bank Asya'da herhangi bir hesabının bulunmadığı, ayrıca dosya içerisine gelen ve davacı ile ilgili örgüt tarafından yapılan fişleme belgesinde davacının örgüt üyesi olmadığı ve ümit grubu içerisinde yer aldığı, bunun anlamının ise örgüt tarafından kazanılması muhtemel kişileri ifade ettiği, bu açıdan bakıldığında davacının örgüt üyeleri tarafından örgüt hiyerarşisinde yer almadığına yönelik fişleme belgelerinin tutulduğu, dolayısıyla kendi iradesini örgüt iradesine terk ederek süreklilik ve çeşitlilik arz eden eylemlerle örgütsel faaliyetlerde bulunduğu yönünde her türlü şüpheden uzak, somut ve yeterli delil elde edilemediği" gerekçelerine yer verilmiştir. Bu durumda; davacıya yönelik arama kayıtlarının örgütsel arama niteliğinde olmadığının yukarıda anılan yargı kararı ile ortaya konulduğu, davacının başkaca herhangi bir ceza soruşturması ya da kovuşturması bulunmadığı gibi terör örgütleri ile irtibat ve iltisakına ya da güvenlik açısından olumsuz nitelikte değerlendirilebilecek başkaca bir faaliyet veya bağlantısına yönelik somut bir tespit ve bulgunun da bulunmadığı anlaşıldığından, kamu görevinden çıkarılmasına ilişkin tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır." Değerlendirmelerine dair istinaf ilamında tek bir cümleyle dahi yer verilmemiştir. Ayrıca idari işlemin sebebi niteliğinde gösterilen ceza dosyası ve de on maddelik değerlendirme ve tespitleri içeren bakan oluru (Askeri okul/mesleğe kabul yazılı sınav,mülakat ve sağlık muayene süreci, Meslek safahatı,meslek safahatindeki terfi,ilerleme,sicil,yurtdışı görev,sağlık raporu,lisanüstü eğitim ve olağandışı tayinler ile,mesleki gelişim ve liyakat dışı safahat gelişmeleri, Hayatın olağan akışına uygun olmayan ,yabancı dil sınav notları,15 temmuz 2016 menfur darbe girişimi esnasındaki durumu ve tutumu, Hakkında ilgili cumhuriyet başsavcılığınca yürütülen soruşturma/kovuşturmalar kapsamında elde edilen bilgi,emare ve deliller, Emniyet genel müdürlüğü ve MİT Başkanlığı değerlendirmeleri, MASAK tespitleri,himmet,örgüte müzahir finans kurumlarına yönelik finans aktarımları, Eşi, çocukları veya yakınlarının FETÖ/PDY silahlı terör örgütü irtibat/iltisakına ait bilgiler ile KPSS şüphelisi olanlara dair bilgiler, Örgüt tarafından kullanılan sosyal iletişim ağ bilgileri, İtirafçı ifadeleri ve örgütün üyeleri ile irtibat yöntemleri) ile de doğrudan bir bağ ya da ilgi kurulmadan işlemin hukuka uygun olduğu tespitine varılmıştır. Sonuç olarak, istinaf kararında ilk derece mahkemesinde belirtilen gerekçelere değinilmediği gibi idarenin hakkımda tesis ettikleri işleme dayanak olarak gösterdiği gerekçelere de değinilmemiş,tüm bu hususlar verilen kararda tartışılmamış,bambaşka tespitlerde bulunularak (paylaştıkları tespitler davanın seyrine de etki edebilecek ciddi maddi hatalar içermektedir) sıfırdan yeni bir karar verilmiştir. Danıştay 10. Dairesi 10.11.1994 tarihli ve E:1993/1403, K:1994/5633 sayılı kararında; gerekçe ilkesinin, hem idareyi yaptığı işlemler ve hukuki yönleri konusunda daha doğru davranmaya iteceği hem de bireyin işlem nedeniyle izleyebileceği hukuki güzergâh hakkında daha bilinçli hareket etmesini sağlayacağı hususlarına işaret etmiştir. Anayasanın 141.maddesi “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” hükmünü amirdir. 6100 sayılı HMK 297.maddesi “Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri kapsar.” Kanun hükmü ile bu hususlar açıkça belirtilmiş ise de, iddia ve savunmalarım ve delillerim belirtilmeksizin ve değerlendirilmeksizin, tartışılmadan hüküm verilmiştir. Bu nedenle istinaf mahkemesi kararı açıkça usul ve yasaya aykırı olup kaldırılması gerekmektedir. 2.İSTİNAF KARARI CİDDİ MADDİ HATALAR İÇERMEKTEDİR.SAMİMİ BEYAN VE İFADELERİM ANLAM VE BAĞLAMLARINDAN KOPARILIP DEĞERLENDİRİLEREK HAKKIMDA OLUMSUZ HÜKÜM TESİS EDİLMİŞTİR. İstinaf mahkemesince verilen kararda, ara kararı veren ve de dosya üzerinde gerekli ilk incelemeleri yapan üye Hakim xxxxxxx; "Uyuşmazlıkta, davacı hakkındaki iddiaların, örgütle irtibat ve iltisakı için yeterli olmadığı, bu nedenle istinafa konu mahkeme kararı hukuka uygun olup istinaf isteminin reddi gerektiği görüşü ile çoğunluk kararına katılmıyorum." Şeklinde ifadeleri ile karşı oy kullanmıştır.Bu durumda kararda tam bir görüş birliği olmadığı,kararda aleyhime değerlendirme yapan başkan xxxxxxx ve diğer üye hakim xxxxxx’ın ; gerek polis ifademde,gerekse hakkımda idarece yapılan tahkikatta kayıt altına alınan ifademde olmayan ve net bir şekilde maddi hata içeren "Lisede ders çalışmak için bu yapının evlerine gittiğim,askeri okul ve sonrasında yapının sohbet toplantılarına katıldığım,2013 yılına kadar örgütle irtibatımın olduğunu ifade ettiğim" tespitlerine yer verdikleri görülmektedir. Adli yargılamam sonucu İstanbul xxx.Ağır Ceza Mahkemesin verdiği ve istinaf incelemesi sonucu kesinleşen beraat kararıma değinilmeği gibi,ardışık olarak arandığım iddaa olunan kişi hakkında mahkumiyet kararının verilmiş olmasını ve gerek adli yargılama sonucu verilen beraat kararımda, gerekse ilk idare mahkemesinin kararında lehime delil olarak kabul edilen hususlar aleyhime yorumlanarak kararda belirttikleri görülmektedir. Vermiş olduğum ifadelerden görüleceği üzere benim bahsekonu yapının elemanlarıyla iletişimim, Yargıtay içtihatleri ile de belirtildiği üzere;bunların gerçek yüzünün toplum tarafından bilinmediği,devlet ve mevcut hükümetlerce kabul gördükleri,meşru bir hareket alanı içerisinde hareket ettikleri zaman diliminde olmuştur.Detaylarını ilk idare mahkemesinde kurumun ilk savunmasına verdiğim cevapta ve de istinaf mahkemesine sunduğum ek beyan ve savunma dilekçesinde anlattığım üzere; Fen lisesi sınavlarına hazırlık yaptığım dönemde,henüz 14 yaşında(1994 senesi) ortaokul son sınıf öğrencisi iken(İstinaf mahkemesi kararında lise olarak belirtilmiş olup benim bu yönde bir beyanım bulunmamaktadır),istinaf mahkemesinin de kararında belirtildiği üzere eğitim saikiyle iletişimim olmuştur.Çocukluktan çıkıp yetişkin bir bireye dönüştüğüm süreçte seküler bir hayat tarzı yaşamam,namaz kılmayı bırakmam,öyle olmadığım halde kendimi dindar bir insan gibi gösterecek mizaçta olmamam nedeni ile henüz mesleğime başlamadan bu insanlarla iletişimi kestim.(1998 senesi) Benim bu kişilerle iletişimim müfredat derslerine çalışmak,hal hatır sormak,dini ve ahlaki konularda sohbetlerde bulunmaktan ibarettir.Burda bahsetmiş olduğum sohbet ifadesinden kastım gündelik hayatta da iki insanın arasında herhangi bir konuda kurabileceği iletişim olup istinaf mahkemesinin kararında bahsettiği örgütsel bir amacı ifade eden "sohbet toplantılarına katılmak" anlamına asla gelmemektedir. Bunun haricinde ki iletişimimde , ruhsal çöküntü yaşadığım,ahlaki ve manevi yönden toparlanma ihtiyacı hissettiğim bir dönemde,2012 senesinde; zaman zaman mesleğimiz gereği karsılaşmamız sonucu hal hatır sorma yönünde muhabbetimizin olduğu,sınavlara hazırlık yaptığım ortaokul üçüncü sınıftayken tanıştığım bir silah arkadaşımın daveti ile toplamda 4 saati geçmeyecek sekilde olmustur. Benim açımdan manevi ve ruhsal yönden yapılabilecek basit bir muhabbete denk gelen bu iletişimim, karşımdaki kişinin basit ve sığ bakış açısı nedeniyle her iki tarafın da birbirinden hoşlanmaması sonucunda son bulmuştur.Bir daha da bahsekonu yapının elemanları ile hiçbir iletişimim olmamıştır.İstinaf mahkemesince verilen kararda geçen ‘2013 yılına kadar bu yapıyla irtibatımın olduğunu beyan ettiğim’ cümlesi ile bahsekonu yapının elemanlarıyla o seneye kadar süreklilik arz eden bir iletişimim varmış anlamı yüklenmiş olup benim ifadelerimden asla böyle bir anlam çıkarılamaz. Zira 1998-2012 arası ve de sonrasında hiçbir iletişimim olmamıştır. Gerek polise gözaltındayken vermiş olduğum ifadelerimden,gerekse bilgime başvuracaklarını söyleyerek kurumum xxx Kuvetleri Komutanlığında yapılan idari tahkikatla kayıt altına alınan bilgi alma tutanağında geçen anlatımlarımdan, asla bahsekonu yapının örgütsel yönüne tanık olacak şekilde irtibat ya da iltisakım olduğu anlamı çıkarılamayacağı gibi; Sorulan soruların şablon sorular olması,bir çok soru sorulup,sorulan sorulara verdiğim cevapların kısmen ve kayıt altına alan kişinin kendi cümleleri ile kayıt altına alınması,tarafıma yaşatılan haksız travmatik süreç nedeni ile kendimi yeterince ifade edebilecek durumda olamamam sebepleriyle, anlam ve bağlam kopuklukları bulunmaktadır.(Ayrı başlık altında anlatacağım üzere idare en başından beri hasımane ve hukuk tanımaz bir tavırla hareket etmiştir.Adli yargılama sonucu verilen beraat kararımda haksız gözaltı süreci için tazminat talebinde bulunabileceğim açıkça belirtilmiştir.Açıkça hukuğa aykırı bu durumlar bende travmatik durumlar oluşturmuştur) Polise vermiş olduğum ifadede geçen hususlar ve xxxx Kuvvetleri Komutanlığınca hazırlanan Bilgi alma tutanağındaki anlatımlarım bu hususlar dikkate alınarak değerlendirilmelidir. İstinaf kararında belirtilen ‘askeri okul sınavlarına bu yapının elemanları tarafından yönlendirildiğim’ ifadeside kaleme alan kişilerin soruyu soruş şekli sonucu oluşmuş olup, hiçbir örgütsel mana ifade etmemekle beraber, yaşanan gerçek durum; Fen lisesi ve devlet parasız yatılı okulu sınavlarına hazırlık yaparken,henüz 14 yaşında bir ortaokul öğrencisi iken,askeri okul sınavlarına dair bilgimin olmaması ve ifadede geçen kişinin bunu alternatif bir fikir olarak sunması ,benimde çocukluk hayallerimden olan askerlik mesleğine bu sekilde ulaşabilecegimi fark ederek bu sınavlara girmeyi tercih etmemdir. BENİM BUNLARIN ÖRGÜT OLDUĞUNU BİLEREK,HİSSEDEREK VEYA ÖRGÜTSEL MANADA DEĞERLENDİRİLEBİLECEK BİR HAREKETİNE ŞAHİT OLACAK ŞEKİLDE HİÇBİR İLETİŞİMİM OLMAMIŞTIR. Ardışık olarak arandığım iddaa edilen kişi hakkında mahkumiyet kararı verilmiş olması, bahsekonu kişinin dava dosyası incelenmeden,istinaf mahkemesinin hakkımda verdiği kararın gerekçe kısmında gösterilerek,hakkımda tesis edilen haksız karar pekiştirilmiştir.Zira bahsekonu kişinin adli dava dosyası incelendiğinde görüleceği üzere 15 ardaşık araması,95 tanede tekil araması var olup bu aramalarada cevap verdiği görülecektir.Benim ise cevap dahi vermediğim sıfır saniyelik arama dışında hiçbir aramam bulunmamaktadır.İstinaf mahkemesince verilen kararda ifade edildiği şekliyle bunlarla 2013 senesine kadar devamlılık arz eden bir iletişimim olsa idi benimde birden çok daha fazla sayıda aramam olur ve de en azından bunların bir kısmını cevaplamış olurdum. İstinaf mahkemesince İYUK ve şeffaflık ilkesi yok sayılarak yargılama yapılmıştır. Halbuki idari işlem, idari makamların kamu gücü ve kudreti ile hareket ederek, kamu hukuku alanında yaptığı tek yanlı ve kesin, doğrudan uygulanabilir işlemdir. İdari işlemin en belirgin özelliği, ilgilinin isteğine bağlı olmaksızın, idarenin tek yanlı iradesi ile ilgilinin hukuksal durumuna etki yapabilmesidir. İdarenin, kişilerle olan ilişkilerinde sahip olduğu kamu gücü ve kudretini yanına alarak hareket etme üstünlük ve ayrıcalığı karşısında, kişilerin sahip olduğu tek güvence etkin bir yargısal denetimin varlığıdır. Söz konusu bu etkin yargısal denetim bu maalesef yok sayılmıştır.İstinaf mahkemesi kararı açıkça usul ve yasaya aykırı olup kaldırılması gerekmektedir. 3.İSTİNAF MAHKEMESİ KARARINDA BELİRTİLEN TÜM HUSUSLAR CEZA DAVASINDA İNCELENMİŞ OLUP HAKKIMDA OLUMSUZ BİR DEĞERLENDİRME YAPILMAMIŞTIR.CEZA YARGILAMASI SONUCUNDA KASTIMIN BULUNMADIĞI DEĞERLENDİRİLEN BEYAN VE İFADELERİMDEN DOLAYI İDARİ YARGININ KASTIMIN BULUNDUĞUNDAN BAHSETMESİ HUKUKEN MÜMKÜN DEĞİLDİR. İstinaf kararına dayanak gösterilen samimi beyan ve ifadelerim;adli yargılamamın yapıldığı İstanbul xx.Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davada, dosyada bulunan tüm delillerle bir bütün olarak değerlendirilmiş, hakkımda,bahsekonu Fetö/Pdy ile bunların örgüt olduğunu bilerek,kastımı içerecek şekilde,bunlarla aynı yöne bakacak şekilde, herhangi bir çıkar umarak,istinaf mahkemesinde ifade edildiği şekliyle 2013’e kadar süreklilik arz edecek şekilde iletişimim olduğu yönünde olumsuz olarak nitelendirilebilecek hiçbir değerlendirme yapılmamıştır. Benzer durumla alakalı olarak ceza davasından delil yetersizliği nedeniyle beraat eden ve ceza yargılamasına konu aynı eylemlerinden dolayı idari olarak ayırma işlemi yapılmasına karar verilen kamu görevlisinin, idari isleme karsı açtığı idari davanın reddine karar verilmesi üzerine yapılan bireysel başvuruda Anayasa Mahkemesi; “Ceza davası dışında fakat ceza davasına konu olan eylemler nedeniyle devam eden idari uyuşmazlıklarda, kişi hakkında beraat kararı verilmiş olmasına rağmen, bu karara esas teşkil eden yargılama sürecinde yer alan iddia kapsamındaki olaylara dayanılması ve bu şekilde beraat kararının sorgulanması masumiyet karinesi ile çelişir. Buna karşılık, idari uyuşmazlığın çözümüne esas teşkil etmesi bakımından, kişi beraat etmiş olsa dahi yargılanmış olması olgusundan veya buna ilişkin karardan söz edilmesi, kişinin suçlu muamelesi gördüğünden ve dolayısıyla masumiyet karinesinin ihlal edildiğinden söz edebilmek bakımından yeterli değildir. Bunun için kararın gerekçesinin bütün halinde dikkate alınması ve nihai kararın münhasıran kişinin yargılandığı ve sonuçta beraat ettiği fiillere dayanıp dayanmadığının incelenmesi gerekir. (Anayasa Mahkemesinin 13.6.2013 tarih ve 2012/665 numaralı bireysel başvuru kararı, Anayasa Mahkemesinin 12.11.2014 tarih ve 2013/1728 numaralı bireysel başvuru kararı, Anayasa Mahkemesinin 7.11.2013 tarih ve 2012/998 numaralı bireysel başvuru kararı) Ceza Mahkemesi Kararlarının Disiplin Hukuku Bakımından Bağlayıcılığı Sezgin HATİPOGLU 90 Danıştay Dergisi Yıl : 2016 Sayı : 141 ... AYIM kararının gerekçesinde, başvurucu hakkında yürütülen ve beraatle sonuçlanan yargılamalara ve beraat kararlarının gerekçelerine, bu kapsamdaki tanık beyanları ile yargılamaya konu suçların nitelik ve niceliklerine dayanılmış ve başvurucunun beraat ettiği fiilleri işledigi kabulünü içeren ifadelere yer verilmistir. Başvurucunun disiplin durumu değerlendirilirken,beraat kararlarına konu olan eylemler içinde yer aldığı kabul edilerek, disiplinsizlik durumu da bu kabule dayandırılmıştır. Bu çerçevede başvuruya konu kararın gerekçesinde yer alan ifadelerden, suçluluğu ilgili mahkeme kararlarıyla sabit olmayan başvurucunun bu eylemleri işlediği ve suçlu olduğu inancının yansıtıldığı görülmektedir. Dolayısıyla idarenin ayırma işleminin hukuka uygun olduğu sonucuna ulaşırken Mahkeme, başvurucunun disiplin durumunu ceza yargılamasından ayrı olarak disiplin hukuku ilkelerine göre değerlendirmemiş, aksine ceza mahkemesinin beraat kararının gerekçesine ve basvurucunun yargılandıgı fiilleri işlediği kabulüne dayanarak kararını vermiştir. Mahkemenin gerekçesinde kullandıgı ifadelerin basvurucunun masumiyet karinesine saygı ilkesiyle bağdaştığı söylenemez.” Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde, AYIM kararının gerekçesinde, başvurucu hakkındaki beraatle sonuçlanmıs olan ceza yargılamasına atıfta bulunuldugu ve suçluluğu mahkeme kararlarıyla sabit olmayan başvurucunun yargılamaya konu eylemleri işledigi ve suçlu olduğu inancının yansıtıldığı anlaşıldığından...” ifadelerine yer vererek basvurucunun Anayasa’nın 38.maddesinin dördüncü fıkrasında güvence altına alınan masumiyet karinesinin ihlal edildiğine karar vermistir. Anayasa Mahkemesinin yukarıda yer verilen kararına atıfta bulunan Danıstay İdari Dava Daireleri Kurulu (İDDK) da bir kararında, “... kişi hakkında delil yetersizligine dayalı dahi olsa, üzerine atılı suç nedeniyle beraat veya henüz yargılamaya başlanılmadan kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi durumunda, ceza yargılamasına konu eylemin gerçekleştirildiğinden hareketle tesis edilen idari işlemlerin yargısal denetiminde, ceza yargılamasına konu olan eylemin sübut bulduğu yönünde ya da bu eylemin "kasıtlı" gerçeklestirildiği seklinde bir kanaatten hareket edilerek karar verilmesi masumiyet karinesi ile bagdaşmayacak ve hukuken yerinde olmayacaktır. Zira, ceza yargılaması sonucunda kişinin "kastının bulunmadığının belirtildiği bir eylemde, İdare Mahkemesi'nin "kastının bulunduğuna" karar verebilmesi hukuken mümkün degildir. Sonuç alarak, ceza davası dışında fakat ceza davasına konu olan eylemler nedeniyle devam eden idari uyuşmazlıklarda, kişi hakkında beraat kararı verilmiş olmasına rağmen, beraat kararının sorgulanması masumiyet karinesi ile çelisir.” gerekçesine yer vererek aksi yöndeki Mahkeme kararının bozulmasına karar vermiştir. Anayasa ve danıştay kararları ışığında, masumiyet karinem ihlal edilerek tesis edilen istinaf mahkemesi kararı açıkça yasaya aykırı olup kaldırılması gerekmektedir. 4.İDARECE,İLTİSAK VE İRTİBAT KAVRAMI ÜZERİNE YAPILAN TANIMLAMALARA, KENDİ YAPMIŞ OLDUKLARI DEĞERLENDİRME VE OLUŞTURDUKLARI KRİTERLERİN HİÇ BİRİNE UYMADIĞIM AÇIKÇA ORTADA İKEN ALEYHİME İŞLEM TESİS EDİLMİŞTİR. Hakkımda kesinleşmiş beraat kararı olmasına rağmen, bahse konu örgütle nasıl ve ne şekilde irtibatlı olduğum hususu ortaya konulmadan FETÖ/PDY Terör Örgütüne irtibatım/iltisakım olduğu iddialarıyla, hiçbir somut delil ve gerekçeye dayanmaksızın tamamen ön yargılı ve peşin hüküm kurularak adeta keyfi hareket edilerek, kamu görevinden çıkarıldım. Bahse konu kamu görevinden çıkarma işlemi ile insan hakları ve temel hukuk kuralları açıkça ihlal edilmiştir. Bu karar Anayasamızda yer alan hukuk devleti ilkesine, temel hakların korunmasına ilişkin maddelerde yer alan düzenlemelere ve AİHS’ ne açıkça aykırıdır. İltisak; yani yapışıkmış gibi birlikte hareket etme, gönüllü şekilde tâbi olma, aynı yöne bakma, olayları aynı bakış açısıyla değerlendirme, eylemlerini bir grubun, örgütün ya da yapının işaretleri, talimatları, yönlendirmelerine göre geliştirme ve bunu yaparken dünyevî ya da uhrevî faydalar umma hali İrtibat; yani bir çıkar ilişkisi nedeniyle gönüllü veya gönülsüz kendi davranışlarını bireysel iletişim yoluyla ya da yazılı ve görsel basın, sosyal medya paylaşımları üzerinden gelen mesajları dikkate alarak belirleme hali olarak değerlendirilmektedir. İdarenin yapmış oldukları işleme gerekçe olarak sayın mahkemelere sundukları TESPİT VE DEĞERLENDİRMELERE karşılık gelen cevaplarım incelendiğinde;bahsekonu FETÖ/PDY ile irtibat ya da iltisakımın olmadığı açıkça ortadadır. 1. İdare, Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu subay ve astsubayların görev ve sorumlulukları, 926 sayılı TSK Personel Kanununun 4’üncü maddesine atfen; a.211 sayılı TSK İç Hizmet Kanununda 39’uncu maddesinde; Cumhuriyete sadakat, vatanını sevmek, iyi ahlaklı olmak, üste itaat, hizmetin yapılmasında sebat ve gayret, cesaret ve atılganlık, icabında hayatım hiçe saymak, bütün silah arkadaşları ile iyi geçinmek, birbirlerine yardım, intizam severlik, yapılması men edilen şeylerden kaçınmak, sıhhatini korumak, sır saklamak her askerin esas vazifesidir tanımlamasını paylaşmıştır. Meslek hayatımın hiçbir anında buradaki tanımlamanın dışında kalabilecek hal ya da hareketim olmamıştır. b.‘‘TSK İç Hizmet Yönetmeliğinin 86‘inci maddesinde her askerde bulunması lâzım gelen ahlaki ve manevi vasıflar şunlardır: Cumhuriyete, Yurda ve Millete karşı sevgi ve bağlılık, Cumhuriyet, Yurt, Millet; askerin mukaddesatındandır. Bunlara içerden ve dışardan vaki olacak her türlü tecavüzü karşılamak, def etmek ve lüzumunda bu uğurda hayatını fedadan çekinmemek her askerin borcudur şeklinde düzenlenmiş olup asker şahısların asli görevlerinin başında Anayasanın Başlangıç ve Genel Esaslar kısmında tanımlanan Türkiye Cumhuriyeti’nin temel ve değiştirilemez niteliklerine bağlılık ve sadakat unsurunun geldiğini açık bir şekilde ortaya koyulmaktadır’’ denmiştir. Aidiyetim, sadakatim daima devletime, milletime ve de kurumum Türk Silahlı Kuvvetlerine olmuştur. 2. İdarenin ‘‘FETÖ/PDY gibi silahlı bir terör örgütünün iddianamelere de yansıyan “gizlilik” esasına dayalı yapısı, yapıyla bağlantılı olan kişilerin bu esasa uygun olarak kendileri ile yapı arasındaki bağı açıkça ifade etmemeleri, bunun ötesinde bu yapı İle bağlarını ortaya koyacak hal ve davranışlardan özellikle kaçınmaları gibi hususlar dikkate alındığında, yapı ile bir şekilde bağlantılı olan kişilerle yapı arasındaki bağın somut bilgi ve belgelerle ortaya konulmasının oldukça güç olması bir arada değerlendirildiğinde; madde metninde somut olarak tespit şartı konulmamış olması anlamlı hale gelmektedir’’ denilmiştir. Ben yapılan soruşturmaların her aşamasında bahsekonu yapı ile ilgili olabilecek tüm bildiklerimi açıkça paylaştım. 3 . ‘‘Terör örgütleri veya Milli Güvenlik Kurulunca devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplar ile personel arasındaki bağın “sübut’’ derecesinde ortaya konulması zorunlu olmayıp, böyle bir bağın yetkili makam tarafından değerlendirmesi yeterli olacaktır. Buradaki değerlendirme yetkili makamda oluşacak bir “kanaati’’ ifade eder’’ denilmiştir. Yetkili makamın yaptığı objektif olmayan, delillerle desteklenmeyen,keyfiyet içeren değerlendirme hukuken yalnız başına asla yeterli olamaz. Yaptıkları değerlendirmelerde anayasanın bağlayıcı hükümlerine aykırı hareket edemezler. Suçun şahsiliği ilkesi gereğince benim hangi hal ve fiilimle bahse konu FETÖ/PDY ile irtibatımın ya da iltisakımın olduğunu şüpheye yer bırakmayacak şekilde delillendirmeleri gerekir. 4.‘‘Milli Güvenlik Kurulu Kararları, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin güncel ve somut bîr “milli güvenlik ve beka sorunu” ile karşı karşıya olduğunu ortaya koymuş ve tüm kamu kurumlarına, FETÖ/PDY İle etkin bir mücadele yapılması sorumluluğunu yüklemiş’’ denilmiştir. Hakkımda olumsuz tek bir tanık ifadesi olmamasına, yaşadığım adli süreçte hakkımda yapılan son derece detaylı incelemelere karşı hiçbir somut delil bulunmamasına rağmen; ta çocukluğuma kadar giderek bahse konu FETÖ/PDY ile alakalı olabilecek kişi bilgilerini yapılan soruşturmalarda açıkça paylaştım.Bu bilgileri paylaşmamdaki amacım, bu kişilerin eğer varsa FETÖ/PDY ile ilişkileri ve karıştıkları suçlar ortaya çıkarılması içindi. Bu halimle FETÖ/PDY ile yapılan mücadeleye katkı sağladım ve bir asker olarak üzerime düşen görevi yerine getirdim. 5. İdare tarafından ‘‘örgütün alışılmadık yöntem ve hareket tarzları, bir istihbarat örgütü ciddiyetinde uyguladığı gizlilik tedbirleri ve tüm bürokrasideki yoğun mevcudiyeti; Örgütle mücadele ve örgüt mensuplarının tespiti için derinlemesine araştırmalara ve analizlere dayanan yeni bir konseptin ortaya konulması mecburiyetini doğurduğunu,15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleşen menfur darbe girişimi sonrası FETÖ/PDY mensubiyeti kesinlik kazanan darbeci amiral, subay, astsubay ve diğer personelin eğitim, meslek ve sosyal yaşamları dilimlere ayrılarak analiz edilmiş, itirafçı ifadeleri ile birlikte değerlendirildiğini,Emniyet Genel Müdürlüğü ve diğer kamu kurumlarının FETÖ/PDY yapılanmasına dair tespitlerinden de istifade edildiğini ve ortak noktalar belirlenerek kriterler tespit ettiklerini,Bu şekilde söz konusu örgüte mensubiyeti/iltisakı/irtibatı bulunan kişilerin tespitinin, yanı sıra, bulunmayan personelin zarar görmesinin engellenmesi de amaçlandığını, sübjektif kanaat ve değerlendirmelerden uzak, objektif kriterlerle değerlendirme yapılmasının esas alındığını,Bu doğrultuda Deniz Kuvvetleri Komutanlığı personelinin durumunu değerlendirmek, FETÖ/PDY ile mücadelenin sistematik bir biçimde merkezi olarak yürütülmesini sağlamak ve hukuk kuralları çerçevesinde gerekli İdarî tedbirleri tespit etmek amacıyla Personel Adli ve İdari Takip Uygulaması (PAITU) adlı değerlendirme sisteminin geliştirildiği’’ söylenmiştir. Geliştirdiklerini sistemle alakalı Sayın mahkemeye şu kriterler sunulmuştur; a.‘‘Muvazzaf/emekli personel ve yakınlarına ilişkin bilgilerin değerlendirildiği’’ söylenmiştir. Anayasamızın suçun şahsiliği ilkesi gereği, yakınlarıma ilişkin bilgilere dayanarak hakkımda değerlendirme yapılması açıkça hukuka aykırıdır. Ayrıca herhangi bir yakınımın FETÖ/PDY ile hiçbir alakası yoktur. b.‘‘FETÖ/PDY Silahlı Terör örgütü üyeliği kapsamında Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 26.09.2017 tarihli ve 2017/956 Esas, 2017/370 Karar sayılı karan ile onanarak kesinleşen Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 24.04.2017 tarihli ve 2015/3 Esas, 2017/3 Karar sayılı kararıyla da kesin delil olarak kabul edilen ve örgütün haberleşme maksadıyla kullandığı “ByLock” programı kullanıcılarını tespit etmek maksadıyla emekli personel dahil tüm personelin üzerine kayıtlı telefon numaraları Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığında teşkil edilen ve kamuoyunda “ByLock Arama Motoru” olarak bilinen veri tabanında kontrol edildiği’’ belirtilmiştir. ByLock dahil FETÖ/PDY tarafından kullanılan hiçbir haberleşme programını indirmedim ve kullanmadım. c.‘‘Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Personelinin varsa FETÖ/PDY ile irtibatlı/iltisaklı olduğu gerekçesiyle kamu görevinden çıkarılmış yakınlarının tespit edildiği’’ söylenmiştir. Benim böyle bir yakınım yoktur. ç. ‘‘Muvazzaf/emekli Deniz Kuvvetleri Komutanlığı personeline ait; (1) Askeri okullara giriş yazılı sınav ve mülakat sonuçlarının (2) Askeri okul eğitim kayıtlarının (3) Kuvvet/kendi nam ve hesabına lisans, yurtiçi/yurtdışı yüksek lisans ve doktora teftik ve eğitim geçmişlerinin (4) Yüksek lisans/doktora tez danışmanı bilgilerinin (5) Harp Akademileri, Komuta ve Karargâh Subaylığı (KOMKARSU), statü geçiş (astsubaylıktan subaylığa geçiş), Astsubay Üst Karargâh Hizmetleri Eğitimi (AÜKHE) sınav, tefrik ve eğitim geçmişlerinin (6) Dış kaynaktan muvazzaf/sözleşmeli subay temin yazılı sınav, mülakat ve tefrik geçmişlerinin (7) Özel ihtisas (pilotaj, denizaltı, sualtı taarruz, sualtı savunma, birinci sınıf dalgıç, özel kuvvetler vb.) tefrik ve eğitim geçmişlerinin incelendiği’’ Askeri okul sınavını bileğimin hakkıyla kazandım,mülakatlarda bana herhangi bir tolerans sağlanmadı,eğitim kayıtlarımla ilgili varsa benim bilmediğim bir sıkıntılı durum bunu sayın mahkeme heyetine sunmaları gerekerdi.Yüksek lisans yada doktoram yoktur.Bahsettikleri diğer hususlarında benimle alakası yoktur. Sadece mesleğimin başında PKK ile yapılan mücadeleye katkı sağlamak amacıyla katıldığım özel kuvvetler geçmişim vardır.Özel Kuvetler K.lığına'da gerekli bedensel testlerden geçerek kimsenin toleransı ve yardımı olmadan katıldım. (8) ‘‘Tasarruf Mevduatları Sigorta Fonundan alınan Asya Katılım Bankası A.Ş’ye ilişkin verilerin analiz edilmesi neticesinde personelin Asya Katılım Bankası A.Ş. işlemleri, FETÖ/PDY’ye müzahir yayın abonelikleri, FETÖ/PDY’ye müzahir dernek ve vakıflara yaptıkları bağışlar, FETÖ/PDY’ye müzahir öğretim bilgileri (özellikle dershane bilgileri) tespit edildiği’’ söylenmiştir. Hakkımda yürütülen ceza davasında Bank Asya’da hesabımın olmadığı, FETÖ/PDY’ye müzahir yayınlara abone olmadığım, dernek ve vakıflarına üye olmadığım, dershaneye kaydımın olmadığı ortaya konulmuştur. (9) ‘‘Personelin yabancı dil (KPDS/YDS ve Genel Dil) sınav notları incelenerek notlar arasındaki anormalliklerin tespiti için analiz yapıldığı’’ söylenmiştir Yabancı dilim maalesef hiçbir zaman iyi olmadı. (10) ‘‘FETÖ/PDY mensubiyeti/iltisakı/irtibatı nedeni ile kamu görevinden çıkarılmış Deniz Kuvvetleri Komutanlığı personelinin vermiş olduğu sicil kayıtları incelenerek sicil analizi yapıldığı’’ iddia edilmiştir. Türk Silahlı Kuvvetleri personeline her yıl 3 tane farklı sicil amiri tarafından sicil notu verilmektedir. Bu durumda benim 22 yıllık meslek hayatımda 66 tane sicil notu aldığım gerçeği ortaya çıkar. 22 yıllık hayatımda bana 66 defa sicil veren amirlerim arasından hangilerinin FETÖ/PDY iltisaklı olduklarını bilmiyorum. İdare bana bu konuda herhangi bir bilgi vermedi.Ancak meslek hayatım boyunca kendi isteğim ve tercihim olmamasına rağmen,iş yükünün ağır olduğu Harp Filo Komutanlığı gemilerinde icra ettiğim yoğun görevlendirmelere ve de yaptığım kara görevlerinde dört farklı branşı yedekleyecek şekilde yaptığım gayretli çalışmalarıma rağmen sicilim hiçbir zaman iyi olmadı. Bir sene devre kaybıyım ve sicilen kaybettiğim devrenin sonlarındayım. 22 yıllık meslek hayatım boyunca aldığım tüm sicillerimin değerlendirilmesi halinde, FETÖ/PDY iltisaklı amirlerim tarafından desteklenmediğim açıkça ortaya çıkacaktır. Bu paylaşmış oldukları değerlendirme ve kriterler haricinde benim özelimde tespit ettiklerini iddaa ettikleri hususlar olarakta; a) Bilgime başvuracaklarını söyleyerek yürüttükleri tahkikatta kaleme aldıkları ve benimle paylaşmadıkları samimi beyan ve ifadelerimi, b) Savcılık iddaanamesinde geçen ve açıkça yanlış değerlendirmelerden oluşan ve görülen ceza davasında kabul görmeyen hususları, c) Gerek adli yargılama sürecinde,gerekse ilk idare mahkemesinde tüm dosya kapsamı ve ifadelerim ile bir bütün olarak değerlendirilip lehime delil olarak gösterilen,bahsekonu yapının elemanları tarafından kendi aralarına kazandıramadıkları kişileri listeledikleri listede adımın bulunuyor olması hususunu, d) İstanbul 22.Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davada beraatla sonuçlanan,sayın savcının istinafa başvurması sonucu beraat kararımın kesinleştiği ve dosyanın kapatıldığı yargı sürecinin yürütülüyor olmasını, e) Verilen kararın CMK 233-2-e maddesinden verilmesi hususlarını paylaşmışlar. Hakkımda paylaştıkları bu hususların neden hukuki olmadıklarını önceki maddelerde anlattım. İdarenin hakkımda tesis ettiği kamu görevinden çıkarma işleminin sebebi olarak gösterdiği bu kriterlerin, değerlendirmelerin hiçbirine uymadığım açıkça ortadadır. Bu nedenle istinaf mahkemesi kararı açıkça usul ve yasaya aykırı olup kaldırılması gerekmektedir. 5.İDARİ İŞLEM SEBEP, KONU, AMAÇ VE ŞEKİL UNSURLARI BAKIMINDAN SAKAT OLUP HUKUKA AYKIRIDIR. İdari işlemlerde sebep; idarenin, idari işlemi yapma gerekçesi, idari işlemi yaparken hangi kamusal hizmet veya gerekliliği göz önüne alarak işlem yaptığıdır. İşlem takdir yetkisinin kullanımına dayalı olsa bile sebepsiz yapılamaz. Çünkü, sebebi olmayan idari işlemin kamu yararına olup olmadığı denetlenemez. İdari işlemin dayandığı sebep hukuka ve idarenin açıkladığı sebepler gerçeğe aykırı ise idari mahkemeler işlemin iptali kararı verir. Somut olayda İdarenin talebi reddetme gerekçesi kanunda talebime karşılık hüküm bulunmadığı iddiasıdır. Halbuki maddi vakıalar ve dayanakları dava açılış dilekçemde tek tek sayılmıştır. Bu gerekçelerim görmezden gelinmiş yalnızca tebligat ve şufa hakkına indirgenmiş ve tarafıma elverişli bir sebep sunulmamıştır. Kaldı ki Kanunda açıkça belirtilmeyen sebeplerde, idarenin gösterdiği sebebin, o işlemi gerçekleştirmeye mahiyeti itibariyle uygun düşmemesi halinde de işlem hukuka aykırı olur. İdari işlemin konusu; o idari işlemin meydana getireceği hukuki neticedir. Kanunda sebebin açıkça gösterilmesi ve gösterilen sebebinde gerçekleşmesine rağmen idarenin, o sebebe uygun işlem yapmaması ve yanlış işlem yapması haline hukuka aykırılık vardır. Kazanılmış haklara aykırı olarak yapılan işlemler hukuka aykırıdır. İDARİ İŞLEMİN AMACI KAMU YARARIDIR. HAKKIMDA TESİS EDİLEN İDARİ İŞLEMİN HUKUKA UYGUN HERHANGİ BİR YANI BULUNMAMAKTADIR. BİR DEVLET PERSONELİ OLARAK SAHİP OLDUĞUM ÖZLÜK VE MALİ HAKLARIMIN ELİMDEN ALINMASINDA KAMU YARARI OLDUĞUNA KANAAT GETİRİLMESİNE ELVERİŞLİ DOSYADA TEK BİR SOMUT DELİL DAHİ BULUNMAMAKTADIR. İDARENİN SALT TAKDİR YETKİSİNİ GENİŞ YORUMLAYARAK,İLTİSAK KAVRAMININ İÇİNE BÜTÜN ZAMANLARI KAPSAYACAK BİR İLETİŞİM AĞINI DAHİL ETMEK SURETİYLE, KAMU GÜCÜNÜ KULLANMASI HUKUK DEVLETİ İLKESİNE AYKIRIDIR. 6.DANIŞTAY DAİRELERİNCE İÇTİHAT METNİ OLARAK VERİLEN EMSAL KARARLARDAN GÖRÜLECEĞİ ÜZERE SAMİMİ BEYAN VE İFADELERİM İLTİSAK VE İRTİBAT OLARAK DEĞERLENDİRİLEMEZ. Danıştay 5.Daire Başkanlığı 2021/11490 E.2022/3804 K. İçtihat metni olarak vermiş olduğu kararında; Kararın içeriği gerekçeli olarak yayınlanmamakla birlikte,temyize başvuran idarenin Jandarma Komutanlığı bünyesinde görev yapmakta olan davalı asker kişi hakkında 375 KHK kapsamında yapmış oldukları kamu görevinden çıkarma işlemine; "Dava konusu işlemin Anayasa ve mevzuat hükümlerine uygun olarak tesis edildiği, davacı hakkında yürütülen soruşturmada temin edilen bilgi ve belgeler ile davacının FETÖ/PDY terör örgütüne ait evlerde kaldığına dair itirafı ve bu yöndeki ikrarı birlikte değerlendirildiğinde kamu görevinden çıkarma işleminin kamu yararının bir gereği olduğu belirtilerek Bölge İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiğini" şeklinde itiraz etmişlerdir. Davacı idarenin iddialarına karşılık 2557 İYUK 49.md.kapsamında belirtilen nedenlerin varlığı olmadığı nedeni ile temyiz isteminin reddine karar verilmiştir. Karar gerekçeli yayınlanmadığı için, içeriğini tam olarak inceleyememekle beraber,eğitim saikiyle,bahsekonu yapının örgütsel yönününe şahit olmadan iletişime geçmiş olmanın irtibat-iltisak olarak değerlendirilemeyeceği yönünde karar verildiği açıkça ortadadır. Yine Danıştay 5. Daire Başkanlığı 2018/2667 E. , 2021/4211 K. İçtihat metni olarak vermiş olduğu kararında;(667 Sayılı KHK ile görevinden çıkarılan bir hakimimiz ) " ID numaralı bylock tespit ve değerlendirme tutanağı, davacının üniversite döneminde dershaneye gittiğine, çocuklarını örgüte ait okullarda okuttuğuna, okul taksitlerini Bank Asya üzerinden ödediğine, savcılar olarak Mozambik'te iftar verdiklerine ve 2014 HSK seçimlerinde A.N.G.'nin kendisini adliyede ziyarete geldiğine ilişkin beyanı, örgüt ile iltisaklı kişilerle pek çok telefon görüşmesi gerçekleştirdiğine dair HTS kayıtları, soruşturmasının bulunması ve ardışık arama olarak değerlendirilen rapor, davacının örgüt ile iltisaklı ve irtibatlı olduğuna dair delil olarak ileri sürülmüş ise de; ByLock Tespit ve Değerlendirme Tutanağında gerçek kullanıcının M.M. olduğunun değerlendirilmesi ve davacının yargılandığı ....... Ağır Ceza Mahkemesinin ...tarih ve E:..., K:...sayılı kararında "..." ID numaralı bylock kullanıcısının sanık (davacı) olmadığının, M.M.'nin olduğunun tespit edildiği, üniversite döneminde başka dershane olmadığı için anılan dershaneye gittiğini, kendisi ve eşinin çalışması nedeniyle %25 indirim yapan ve saat 18.30'a kadar çocuklarını alabilecekleri ikametlerine yakın okula kayıt işlemini yaptırdıklarını, okul idaresinin zorunlu kılması nedeniyle okul taksitlerini ödemek için Bank Asya ile kredi kartı sözleşmesi imzaladıklarını, savcılar olarak Mozambik'te iftar verdiklerini,hayır işi için para verdiğini ve 2014 yılı HSK seçimlerinde A.N.G.'nin kendisini adliyede ziyarete geldiğini ceza soruşturmasındaki ifadesinde samimi şekilde beyan eden davacının samimi ikrarının aksini ortaya koyacak somut bir delilin davalı idare tarafından sunulmadığı, davacı hakkında disiplin soruşturması bulunduğu beyan edilmiş ise de, davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile iltisakı ve irtibatına ilişkin varsa elde edilen bilgi ve belgelerin neler olduğunun ortaya konulmadığı, HTS kayıtları hususunda belirli bir periyot veya yoğunluk tespiti yapılmaksızın, yalnızca FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olma suçundan hakkında soruşturma yürütülen kişilerle telefon görüşmelerinin bulunulduğunun iddia edildiği, ardışık arama olarak değerlendirilen raporun sunulduğu görülmüş ise de, arama kayıtlarının örgütsel mahiyetli olduğunun somut olarak ortaya konulamadığı anlaşılmakla, sunulan delillerin davacının iltisakı veya irtibatını ortaya koyacak yeterlilikte ve nitelikte olmadığı sonucuna varılmıştır. Bu durumda; örgütle irtibat ya da iltisaklı olduğu tespit edilemeyen davacı hakkında tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.'' Tespitlerine yer vererek,kamu görevinden çıkarılma işleminin iptali yönünde karar verilmiştir.Verilen karar incelendiğinde görüleceği üzere; bahsekonu yapının elemanlarıyla,yapının örgütsel yönünü bilmeden eğitimsel ya da inançsal nedenlerle iletişime girmiş olmak,Yargıtay içtihatleri yönünden delil olarak kabul görmeyen aramaların varlığından bahsederek,sırf kişinin vermiş olduğu samimi beyan ve ifadelerine dayanılarak,verilmiş beyan ve ifadelerin aksini ortaya koyacak somut bilgi ya da belge sunmadan kişinin bahsekonu yapıyla irtibat ya da iltisaklı olduğundan bahsedilemez. İdari işlemler, önceden belirlenmiş kurallar doğrultusunda somut maddi olayların kurallara uygulanması sonucunda tesis edilmektedir. Kişisel, sübjektif ve tahmine dayalı “kanaat” bildiren ifadeler objektif nitelikte olmadığından idari işlemin dayanağı olamazlar. Aşağıda belirtilen Danıştay kararlarından görüleceği üzere, bir işlemin tesis edilmesi ancak ve ancak somut bilgi ve belgelere dayalı olması gerekir. Danıştay 5. Dairesinin E:2019/3717, K:2021/3583 sayılı kararında; kamu görevinden çıkarılma işlemine dayanak teşkil eden kurum kanaati veya değerlendirmesinin SOMUT bilgi ve belgelerle desteklenmesi gerektiği belirtilmiştir. Danıştay 10. Dairesinin E:2018/5508, K:2020/5449 sayılı kararında; terör örgütü ile irtibatlı ve iltisaklı olunduğuna dair tespit SOMUT bilgi ve belgelerle desteklenmesi gerektiği belirtilmiştir. Nitekim Venedik Komisyonu, görevden uzaklaştırmaları veya görevden almaları meşru kılmak için gereken bağlantının anlamlı olması gerektiğini belirtmiş, masum ve tesadüfi bağlantıların hariç tutulması gerektiğinin altını çizmiştir. Görevden almaya, ancak kamu görevlisinin demokratik yasal düzene sadakatinde objektif olarak ciddi şüphe uyandıracak bir şekilde hareket ettiğini açıkça gösteren fiili unsurlar kombinasyonuna dayanarak hükmedilebileceği tespit ve değerlendirmesinde bulunmuştur. Samimi beyan ve ifadelerimin aksini ispat edecek hiçbir somut belge yada bilgi konulmadan aleyhime verilen istinaf mahkemesi kararı, danıştayın emsal kararlarına aykırı olup kaldırılması gerekmektedir. 7.İDARE TARAFINDAN İHRAÇ EDİLME SÜRECİM,İDARENİN AMATÖR, HASIMANE VE KEYFİ TUTUMU İdarenin ilk olarak bana verdikleri savunmanın sonuç kısmında aceleci ve haksız bir karara imza atmamaları için adli yargılama sürecimi beklemelerini özellikle talep ettim. İsteğimi dikkate almadılar.Adli yargılama sürecim istinaf dahil bir yıl kadar sürmüştür.Altı aylık geçici olarak görevden ayırma tedbiri uygulayarak, hakkımda hiçbir somutlaştırma yapmadan,kendi yaptıkları analiz ve değerlendirmeleri benimle paylaşmayıp bana savunma hakkı vermeden (Bu durum bana verdikleri savunma ve beni ihraç etmek için sayın mahkemeye sundukları tespit ve değerlendirmeler incelendiginde net bir sekilde görülecektir) hakkımda kamu görevinden çıkarılma işlemi tesis edilmiştir.Bu işleme dayanak gösterilen 375 nolu KHK’da görüleceği üzere açık yada geçici olarak görevden uzaklaştırma süreleri bir yıldır.Yargılamanın uzadığı durumlarda bir yıl daha uzatılabilir. Hakkkımda kamu görevinden çıkarılma islemini tesis edilmesi sürecinde idari tahkikat yapanların herhangi bir hukuk eğitimi yoktur ve de bahsekonu terör yargılamaları doğrultusunda hiçbir uzmanlıkları yoktur. İdari tahkikat yaparken ve ifade alma süreçlerinde 6413 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri disiplin kanunu hükümlerine açıkça aykırı hareket etmişlerdir. Disiplinsizliğin oluşması ve disiplin cezalarının niteliğibaşlıklıMADDE 4 : (1) Disiplinsizlik; bu Kanunda ayrıca hüküm bulunmayan hâllerde, kasten veya taksirle işlenebilir. Takdir hakkının kullanımı MADDE 6 : (1) Bu Kanunla disiplin cezası vermeye yetkilendirilmiş kişi ve kurullar, disiplin cezası uygulanması ile ilgili takdir haklarını ölçülü, adaletli ve hakkaniyetli bir şekilde kullanırlar. (2) Takdir hakkı mutlaka gerekçeli olarak kullanılır. (3) Takdir hakkı kullanılırken;d) Disiplinsizlik yapan personelin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığı, Yapılacak tahkikat usulü MADDE 37: (3) Dosyanın disiplin kurulunda görüşülmesine teşkilatında disiplin kurulu kurulan komutan veya askeri kurum amirinin onayıyla karar verilmesi hâlinde; disiplinsizlik yapan personele, hakkında iddia olunan hususlar, dosyanın disiplin kurulunda görüşülmesinden önce disiplin subayı tarafından hazırlanacak bir yazı ile bildirilir.(Yapılan tahkikatta bilgime başvuracakları söylendi.tarafıma herhangi bir suç isnat edilmedi.Tarafımla ilgili iddda olunan hususlarla ilgili bir yazı verilmedi.Tutanak altına aldıkları ifadelerim dahi verilmedi.) (5) Disiplin kuruluna sevk edilen personel; tahkikatın gizliliğini, üçüncü şahıs ve makamların özel bilgileri ile şeref, haysiyet ve güvenliğini, gizli ve özel nitelikteki bilgileri korumaya yönelik olanların dışındaki soruşturma evrakının tamamını inceleme, tanık dinletme ve disiplin kurulunda sözlü veya yazılı olarak savunma yapma hakkına sahiptir. Savunma hakkı MADDE 40 ; (1) Bu Kanunun 13 üncü maddesinin altıncı fıkrasında düzenlenen istisna haricinde disiplin amirleri veya disiplin kurulları tarafından savunma alınmadan disiplin cezası verilemez. Kamu görevinden ayırmadan önce tarafıma verilen savunmada mahkemeye sundukları tespit ve değerlendirmelerde geçen hususlar benimle paylaşılmamıştır. Paylaştığım maddelerdeki altı çizili usullerin tamamına aykırı hareket ettiler. İdari tahkikatı yapan kişilerin hiçbiri 22 sene asker olarak hizmet ettiğim süreçte hiçbir birlikte benimle beraber görev yapmamışlardır.Benimle beraber görev yapan 22 sene boyunca bana sicil veren hiçbir amirimden yada beraber mesai yaptığım silah arkadaşlarımdan herhangi bir görüş almamışlardır.Dolayısıyla somut bir delile dayanmadan yada kendi oluşturdukları kriterlerin hiçbirine uymamama rağmen kanaat kullanarak hakkımda tesis ettikleri işlem hukuken asla kabul edilemez. Ellerinde tek bir tanık ifadesi ya da somut bir delil olmamasına ,kendi oluşturdukları kriterlerin hiçbirine uymamama rağmen,benim özelimde anayasamızda çerçevesi çizilen din,vicdan,düşünce ve kanaat hürriyeti kapsamında kalan,Hain darbe girişiminden sonra FETÖ/PDY ile yapılan etkin mücadele kapsamında değerlendirilmesi gereken paylaştığım bilgileri hasımane bir şekilde keyfi ve de amatörce kullanmışlardır. Adli yargılama sonucu aldığım beraat kararını ve dosya kapsamındaki bilgileri son derece ve detaylı bir sekilde dilekçe ile paylaşmama rağmen dikkate almamışlardır.İdari dava açılış dilekçemde yaptıkları haksız ihraç kararının anayasamıza aykırılıklarını detaylarıyla anlatmama ve de sayın mahkemece bu hususlarla ilgili cevap istenmesine rağmen herhangi bir cevap verilmedi.Ayrıca idari mahkemece göreve iade kararım verilmesine rağmen,atamamı kanunda öngörülen bir ay içerisinde yapmamışlardır.Karar sonrası askerlik mesleğime geri dönmem gerekirken hukukdışı bir şekilde tayinimi memur olarak yapmışlardır.İdare tarafından aleyhte mahkeme kararı olmasına rağmen,terör örgütü irtibatlısı yada iltisaklısı olarak muamele görüyorum,su an atamamın yapıldığı birlikte benimle benzer durumda olupta mahkeme kararlarıyla göreve iade kararı alanlar için izole bir alan oluşturulmuş olup birlik içinde daha önce farklı birliklerde görev yaptığımız insanlara bizimle birlik içinde görüşmemeleri için bazı tedbir ve yasaklamalar getirilmiştir.Mesleki tecrübe ve kariyerlerimizden faydalanılmamakta,hiçbir iş verilmemekte,birlik içi bilgisayarlara erişim izni verilmemekte,birlik içi yemekhanenin kullanımı,birlik içine cep telefonu sokmamız yasaklanmış olup,kendi özlük ve yaşadığımız süreçlerdeki sıkıntılarla ilgili talep dilekçelerimize verilen cevaplar dahi tarafımıza verilmemektedir.Sadece tebliğ ettiriliyor.Siz mahkemeye verin,mahkeme bizden istesin denilmektedir. 8.YAŞADIĞIM HAKSIZ İHRAÇ SÜRECİNCE UĞRADIĞIM HAK İHLALLERİ a) Özel Yaşama, Aile Yaşamına, Konut ve Haberleşmeye Saygı Hakkı İhlali(Anayasa'nın 20, 21 ve 22. maddeleri ile AİHS'in 8. maddesi) KHK ile kamu görevinden çıkarılmam sonucunda hem mesleğimi, hem de kamu görevi kapsamında sayılan tüm görevleri ve de mesleki kariyerim boyunca edindiğim kazanımlarla ilgili sivil gemilerde çalışabilme ya da kendi yeterliliğim doğrultusunda iş bulabilme hakkım elimden alınmıştır. Bu husus açıkça Anayasa’ya aykırı olup, özel hayata saygı hakkının ihlalidir. Nitekim Anayasa Mahkemesi 2018/28616 nolu başvuruda 17.11.2021 tarihinde verdiği kararda, kesinleşmiş mahkumiyet kararı alan başvurucunun, belirli bir yer ve süre sınırı olmaksızın bir daha hekimlik yapamaması sonucunu doğuran yaptırım AYM’ce “orantısız” bulunmuştur. Bu nedenle hekimlik mesleğindeki hak ve yetkilerini kullanmaktan ömür boyu yasaklanmasını özel hayata saygı hakkının ihlali olarak değerlendirmiştir. b) Dava konusu işlemin gerekçeleri tebliğ edilmeyerek,savunma hakkım,dolayısıyla adil yargılanma ve etkili başvuru haklarım ihlal edilmiştir. Bu anlamda Anayasamızın 38. maddesi ile AİHS’nin 6. ve 13. maddeleri ihlal edilmiştir. Anayasanın 15. maddesine göre, masumiyet karinesinden yararlanma hakkı, OHAL döneminde dahi ihlal edilemeyecek türden bir haktır.Kamu görevinden çıkarılmam sonucu ,dava konusu işlem ile yargılanmadan terör örgütü irtibatlısı veya iltisaklısı olmakla suçlandım ve üçüncü kişiler nazarında terör örgütü ile ilişkili olarak ilan edildim. Bu şekilde masumiyet karinem açıkça ihlal edilmiştir. c) Geçmişe Yürüyen Suç ve Cezalara Maruz Kalmama Hakkı ile Kanunsuz Suç ve Ceza Olmaz İlkesi İhlali (Anayasa'nın 38 ve AİHS'in 7. maddeleri) Yargıtay Ceza Genel Kurulu tarafından ilk defa 26/9/2017 tarihinde bahse konu yapı Fetö/Pdy terör örgütü olarak kabul edilmiştir. Hukuken daha iyimser bir bakış açısı ile bakmak gerekirse,idarenin istinaf başvurusunda da belirttiği üzere 2014 -2016 yılları arasında yapılan Mgk toplantılarında bahsekonu yapının parelel devlet yapılanması olduğuna dair değerlendirilmeler yapılarak 2016 yılında kamuoyuna açıklamalar yapılmıştır. Benim bahsekonu yapının gerek toplum gerekse devlet nazarında meşru zeminde hareket ettiği,2012 senesinde toplamda 4 saati geçmeyen ve de hiçbir suç içermeyen iletişimim nedeneniyle; FETÖ/PDY ile irtibatlı iltisaklı olduğumdan bahisle kamu görevinden ömür boyu yasaklı hale gelecek şekilde,kamu görevinden çıkarılmama karar verilerek, kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesi ihlal edilmiştir. AİHS 7.ve BM MSHS m. 15’e göre, “Hiç kimse işlediği zaman suç olmayan (kanunla suç olarak düzenlenmemiş) bir eylemden dolayı suçlu gösterilemez.” ilkesi ihlal edilmiştir. Ayrıca bu husus suç ve cezaların geçmişe yürütülmemesi ilkesinin de ihlalini oluşturmaktadır. Bu yönüyle de dava konusu işlem Anayasa’nın 38. ve AİHS’nin 7. maddelerine aykırıdır.Öte yandan, daha önce mevzuatta yeri olmayan bir suç ihdas edilerek,"kamu görevinden çıkarma" gibi o ana kadar olmayan bir cezalandırmaya tabi tutulmuş olmam nedeniyle de Anayasa'nın 38. ve AİHS'nin 7. maddelerinde güvence altına alınan haklarım ihlal edilmiştir. d) Eğitim Hakkı İhlali (Anayasa'nın 42. ve AİHS'in Ek-1 Nolu Protokolünün 2. Maddesi) Dava konusu işlem ile kamu görevinden çıkarılmamın yanısıra bir daha kamu görevinde çalışamayacağım sonucu ortaya çıkmıştır. Bu durum yıllar boyu aldığım eğitimlerin hiçe sayılması, değersizleştirilmesi, harcanan emek, para ve zamanın yok sayılmasıdır. Bu müdahale etkileri ömür boyu sürecek bir müdahaledir. Dava konusu işlemle özel sektörde iş bulmam da neredeyse imkânsız hale gelmiştir.Mesleki yeterliliğimi gösteren diploma ve lisanslarım ve benzeri tüm eğitim, öğretim ve profesyonel diploma ve sertifikalarım geçersiz hale getirilmiştir. Diploma ve benzeri sertifikaları geçersiz sayma, eğitim hakkına ömrüm boyunca devam edecek nitelikte müdahale oluşturur; ömür boyu sürecek bu müdahale ağır ve ölçüsüz bir cezalandırmadır.Anayasanın 42 ve AİHS’ye Ek 1 No.lu Protokol’ün 2. maddesinde düzenlenen eğitim hakkım ihlal edilmiştir. e) Mülkiyet Hakkı İhlali (Anayasa’nın 35. maddesi, AİHS'in Ek-1 Nolu Protokolünün 1. maddesi) İç hukukta yeterli yasal dayanağa sahip olması kaydıyla henüz elde edilmemiş meşru bir beklenti de mülk olarak nitelendirilmiştir. Hukuka uygun davranıldığı sürece, bir kamu görevlisi; emeklilik kadar çalışma, maaş alma, sosyal güvenlikten yararlanma ve emeklilik haklarına sahiptir. İç hukuk kamu görevlilerine maaş alma, emeklilik haklarını süresinde elde etme ve sosyal güvenlik konularında son derece sağlam hukuki dayanaklar sunmaktadır. Kamu görevlileri emekli oluncaya kadar maaş alma ve emeklilik haklarını kazanma konusunda meşru bir beklentiye sahiptir. Sosyal güvenlik, emeklilik hakları ve maaş beklentisi bu nedenle mülkiyet hakkının kapsamı ve koruması altındadır. Bir kamu görevlisine; soyut, anonim, hukuki dayanaktan yoksun, subjektif gerekçelerle Türk İdare Hukukunda bulunmayan bir yöntem olan önce KHK ile sonrasında idari kararlarla kamu görevinden çıkarma yoluyla maaş, sosyal güvenlik ve emeklilik haklarından ömür boyu yoksun bırakma işleminde kamu yararı bulunmamaktadır. Bu uygulama açıkça hukuka aykırıdır. Bu durum aynı zamanda Anayasa ifadesini bulan "hukuk devleti ilkesi" ile "hukuki belirlilik" ve "hukuk güvenliği" ilkelerinin ihlalini de beraberinde getirir.Kamu görevinden çıkarılmama ilişkin dava konusu işlem Anayasa'nın 2, 15, 35 ve 129. maddeleri ile AİHS’in Ek-1 Nolu Protokolünün 1. maddesi yönünden hukuka aykırıdır. f) Çalışma Hakkı İhlali (Anayasa’nın 13. ve 70. Maddeleri) Kamu görevine girme ve kamu görevinde çalışma Anayasal bir haktır (AY m. 70). Bu temel hak, “hakkın özüne dokunulmaması kaydıyla” sınırlandırılabilir ve bu sınırlandırma “ölçülü” olmak zorundadır (AY m. 13). Bir kamu görevlisinin, ömrü boyunca bir daha kamu görevinde çalışamama cezasına çarptırılması, Anayasanın 70. maddesinde tanınan hakkı tamamen ortadan kaldırmakta ve hakkın özüne dokunmaktadır. Anayasanın tanıdığı bir hakkı tamamen ortadan kaldıran bir cezanın “ölçülü” olduğu iddia edilemez.Kamu görevinden çıkarılmama ilişkin dava konusu işlem Anayasanın 13 ve 70. maddelerine de açıkça aykırıdır. g) Ayrımcılık Yasağı İhlali Bir KHK hükmü ile hiçbir mahkeme kararı olmadan suçlu ilan edilerek kamuya terör irtibatlısı olarak lanse edildim. Böylece masumiyet karinem, şeref, itibar ve lekelenmeme hakkım ihlal edilmiştir. Herhangi bir yargılama yapılmadan ve kesinleşmiş mahkeme kararı olmadan terör örgütü irtibatlısı/iltisaklısı ilan edilerek, diğer bireylere göre açık bir ayrımcılığa tabi tutuldum. Diğer bireylerin suçlu ilan edilebilmesi için kesinleşmiş yargı kararı gerekirken (AY m. 38/4), hakkımda yasama işlemi niteliğindeki yürütme organı kararı ile suçlu ilan edilmek suretiyle diğer bireyler ile ayrımcılık yapılmıştır. Bu ayrımcılığın objektif ve makul herhangi bir gerekçesi yoktur. Buraya kadar açıklanan hususlardan hareketle temyiz başvurumun kabulüne,açıkladığım hususlarla ilgili eksiklik tespit edilmesi durumunda tarafıma söz hakkı verilmesi için duruşma yapılmasına, usul ve yasaya aykırı İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 2. İdari Dava Dairesi'nin 2022/2944 Esas, 2022/2761 Karar sayılı 23.11.2022 tarihli istinaf ilamın kaldırılmasına, Milli Savunma Bakanlığı’nca tesis edilen 02.06.2021 tarihli SIRA NO:2021-43 sayılı yazısı(Bakan Oluru) ile hakkımda tesis edilen “Kamu Görevinden Çıkarılma” İŞLEMİNİN İPTALİNE ve bu işlem nedeniyle yoksun kaldığım tüm özlük ve mali haklarımın kamu görevinden çıkarılma tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte tarafıma ödenmesi yönünde karar verilmesine, bahsekonu işlemin etkilerinin hem maddi,hem de manevi anlamda benim açımdan büyük bir yıkım anlamına gelmesi ve bir çok hak ihlaline sebep olduğu gözönünde bulundurularak Yürütmeyi Durdurma Talebimin Kabulüne ve Adli Yardım Talebimin Kabulüne karar verilmesini sayın mahkemenizden talep etmekteyim. HUKUKİ SEBEPLER: İYUK,Anayasa,TSK Disiplin Kanunu, Emsal Danıştay Kararları, Doktrin, sair mevzuat. HUKUKİ DELİLLER: Yerel ve istinaf dosyasının tamamı, İstanbul 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2021/88 E. sayılı dosyası, Sicil dosyası, yazışmalar, bilirkişi incelemesi ve her türlü yasal delil. SONUÇ VE TALEP : Yukarıda açıklanan nedenler ve resen tespit edilecek sair iptal nedenleri ile; Temyiz başvurumun kabulüne, İncelemenin duruşmalı olarak yapılmasına, İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 2. İdari Dava Dairesi'nin 2022/2944 Esas, 2022/2761 Karar sayılı 23.11.2022 tarihli istinaf ilamının kaldırılmasına, Milli Savunma Bakanlığı’nca tesis edilen 02.06.2021 tarihli SIRA NO:2021-43 sayılı yazısı(Bakan Oluru) ile hakkımda tesis edilen “Kamu Görevinden Çıkarılma” İŞLEMİNİN İPTALİNE ve bu işlem nedeniyle yoksun kalınan tüm özlük ve mali haklarımın kamu görevinden çıkarılma tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte tarafıma ödenmesine, Yürütmeyi Durdurma Talebimin Kabulüne, Adli Yardım Talebimin Kabulüne, Yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve arz ederim.01.01.2023 Temyiz Başvurusunda Bulunan Davacı xxxxxxxxxxxxxxx e-imzalıdır.


×
×
  • Yeni Oluştur...