İçeriği gör
KHK Mağdurları Forum

KHK Mağdurları Gündem ve Gelişmeler

Önerilen Yorum

Davalı idare tarafından; 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 4/1-(f) maddesinde, terör örgütleri

veya Milli Güvenlik Kurulunca devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı,

oluşum veya gruplar ile üyeler arasındaki bağın sübut derecesinde ortaya konulmasının aranmadığı, idarece

yapılacak değerlendirmenin yeterli görüldüğü, davalı hakkında tesis edilen kamu görevinden çıkarma

işleminin mezkur mevzuat hükmü gereğince bakan tarafından oluşturulan kurulun teklifi üzerine bakan onayı

ile tesis edildiği, idareye yapılacak değerlendirmede tam takdir yetkisinin tanındığı, davacının FETÖ/PDY

bağlantısı nedeniyle Türk Silahlı Kuvvetleri'yle ilişiği kesilen, dönemin Ankara İl Jandarma Komutanı C.T. ile

43 kere telefon görüşmesi gerçekleştirdiği ve anılan kişiye 48 kısa mesaj gönderdiği, öte yandan bakanlık

eski personeli iken FETÖ/PDY bağlantısı nedeniyle kamu görevinden çıkarılan D.Ş. ve F.B. ile irtibatlı

olduğu, FETÖ/PDY mensuplarının ağırlıklı olarak 2010-2013 yılları arasında idarelerine sızdığı, davacının da

2011 yılında göreve başladığı ve bu tespitlerin dava konusu işleme dayanak alındığı, dava konusu işlemin

hukuka ve mevzuata uygun olarak tesis edildiği iddia edilmektedir.

T.C.

D A N I Ş T A Y

BEŞİNCİ DAİRE

Esas No : 2019/5890

Karar No : 2021/3496

Temyiz İsteminde Bulunan (Davalı) : ... Bakanlığı / ANKARA

Vekili : Av. ...

Karşı Taraf (Davacı) : ...

Vekilleri : Av. ...

temyiz isteminin reddi ile anılank ararın ONANMASINA


VardırBirHayr

İletiyi paylaş


İleti bağlantısı
Sosyal Ağlarda Paylaş

2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasa'sının "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" başlıklı 13. maddesinde; "(Değişik: 3/10/2001-4709/2 md.) Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz." hükmü; "Temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması" başlıklı 15. maddesinde ise; "Savaş, seferberlik (…) veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlal edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir. Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler (…)dışında, kişinin yaşama hakkına, maddi ve manevi varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz." hükmü yer almaktadır.


Yine, Türkiye Cumhuriyeti Anayasa'sının "Suç ve cezalara ilişkin esaslar " başlıklı 38. maddesinde; kimsenin, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamayacağı; kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemeyeceği, suç ve ceza zamanaşımı ile ceza mahkumiyetinin sonuçları konusunda da aynı hükümlerin uygulanacağı, ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirlerinin ancak kanunla konulacağı, suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimsenin suçlu sayılamayacağı, ceza sorumluluğunun şahsi olduğu hüküm altına alınmıştır.


Anayasa'nın 90. maddesinde ise; "...Usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır." kuralı bulunmaktadır.


Avrupa insan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesinin 2. fıkrası uyarınca, kendisine bir suç isnat edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar suçsuz sayılır.


Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyanamesi'nin 11. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bir suç işlemekten sanık herkes, savunması için kendisine gerekli bütün tertibatın sağlanmış bulunduğu açık bir yargılanma ile kanunen suçlu olduğu tesbit edilmedikçe masum sayılır.


Masumiyet karinesi, Anayasa’nın 38. maddesinin dördüncü, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ise 6. maddesinin 2. fıkrasında, Birleşmiş milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin 11. maddesinin 1. fıkrasında düzenlenmekte olup; Anayasa Mahkemesi'nin 13/06/2013 tarih ve 2012/665 Başvuru nolu kararında; masumiyet karinesinin, kişinin suç işlediğine dair kesinleşmiş bir yargı kararı olmadan suçlu olarak kabul edilmemesini güvence altına aldığı, bunun sonucu olarak, kişinin masumiyeti “asıl” olduğundan suçluluğu ispat külfeti iddia makamına ait olup, kimseye suçsuzluğunu ispat mükellefiyeti yüklenemeyeceği, ayrıca hiç kimsenin, suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar yargılama makamları ve kamu otoriteleri tarafından suçlu olarak nitelendirilemeyeceği ve suçlu muamelesine tabi tutulamayacağı, bu çerçevede, masumiyet karinesinin kural olarak, hakkında bir suç isnadı bulunan ve henüz mahkûmiyet kararı verilmemiş kişileri kapsayan bir ilke olduğu, suç isnadı mahkûmiyete dönüşen kişiler açısından ise, artık “hakkında suç isnadı olan kişi” statüsünde olmadıkları için masumiyet karinesi iddiasının geçerli bir dayanağının kalmadığı değerlendirmesi yapılmıştır.


Yukarıda yer alan Anayasal hükümler ile Uluslararası Sözleşme hükmleri ile Anayasa Mahkemesi kararının birlikte değerlendirilmesinden de anlaşıldığı üzere; ilgililer hakkında isnat edilen suçlamaların ancak; bağımsız Mahkemelerce yapılacak yargılama neticesinde verilmiş ve kesinleşmiş bir mahkumiyet kararı ile sabit olması halinde, kişilerin suçlu kabul edilebilecekleri, bir başka anlatımla; suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimsenin suçlu sayılamayacağı kuralı, hukuk devletinin en temel ilkelerinden biri olup; ilgililer hakkındaki suç isnatlarının yapılacak yargılama ile hükmen sabit olmadan, isnat edilen suçlar nedeniyle suçlu kabulü gerek disiplin hukukuna ilişkin iş ve işlemlere gerekse idari yaptırımlar ile idari işlemlere dayanak teşkil edilmesi de Anayasal hükümlerle ve uluslararası mevzuat hükümleriyle korunan "masumiyet karinesinin" ihlali niteliğindedir.


Öte yandan, "masumiyet karinesi" suçluluğu ispatlanmamış olan kişiyi sadece yargının diğer kollarının kararına karşı değil, diğer kamu görevlileri ve otoritelerinin suçlu olduğunu ima eden muamelelerine karşı da korur. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin 20/02/2014 tarihli Mustafa Kıvrak Kararı (Başvuru No: 2013/3175) ile Anayasa Mahkemesi'nin 20/01/2016 tarihli Mustafa Başer ve Metin Özçelik kararı( Bireysel Başvuru No:2015/7908) da aynı yöndedir.


Nitekim; Anayasa'nın 15. maddesi uyarınca; savaş, seferberlik (…) veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlal edilmemek kaydıyla, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler (…)dışında, kişinin yaşama hakkına, maddi ve manevi varlığının bütünlüğüne dokunulamayacağı, kimsenin din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamayacağı ve bunlardan dolayı suçlanamayacağı; suç ve cezaların geçmişe yürütülemeyeceği; suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamayacağı kuralıyla "masumiyet karinesinin" savaş, seferberlik (…) veya olağanüstü hallerde dahi "dokunulamayacak çekirdek haklar" arasında sayıldığı görülmektedir. 
 

Güncelleme • • Vardırbirhayr

VardırBirHayr

İletiyi paylaş


İleti bağlantısı
Sosyal Ağlarda Paylaş
tustus, 2.05.2022 - 10:17 yazdı:

Mutlu ve umut dolu bir bayram, sonrasında da bayram gibi günler dilerim. 🍬🍬🍬

Sayın @tustus hocam, nasıl başardım bilmiyorum ama sizi atlamışım. İyi ki varsınız. Bayramınız kutlu olsun.


TÜBİTAK'tan ihraç. KHK bursuyla PHD. Kesinleşmiş beraat

 

İletiyi paylaş


İleti bağlantısı
Sosyal Ağlarda Paylaş
Vardırbirhayr, 11 saat önce yazdı:

Davalı idare tarafından; 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 4/1-(f) maddesinde, terör örgütleri

veya Milli Güvenlik Kurulunca devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı,

oluşum veya gruplar ile üyeler arasındaki bağın sübut derecesinde ortaya konulmasının aranmadığı, idarece

yapılacak değerlendirmenin yeterli görüldüğü, davalı hakkında tesis edilen kamu görevinden çıkarma

işleminin mezkur mevzuat hükmü gereğince bakan tarafından oluşturulan kurulun teklifi üzerine bakan onayı

ile tesis edildiği, idareye yapılacak değerlendirmede tam takdir yetkisinin tanındığı, davacının FETÖ/PDY

bağlantısı nedeniyle Türk Silahlı Kuvvetleri'yle ilişiği kesilen, dönemin Ankara İl Jandarma Komutanı C.T. ile

43 kere telefon görüşmesi gerçekleştirdiği ve anılan kişiye 48 kısa mesaj gönderdiği, öte yandan bakanlık

eski personeli iken FETÖ/PDY bağlantısı nedeniyle kamu görevinden çıkarılan D.Ş. ve F.B. ile irtibatlı

olduğu, FETÖ/PDY mensuplarının ağırlıklı olarak 2010-2013 yılları arasında idarelerine sızdığı, davacının da

2011 yılında göreve başladığı ve bu tespitlerin dava konusu işleme dayanak alındığı, dava konusu işlemin

hukuka ve mevzuata uygun olarak tesis edildiği iddia edilmektedir.

T.C.

D A N I Ş T A Y

BEŞİNCİ DAİRE

Esas No : 2019/5890

Karar No : 2021/3496

Temyiz İsteminde Bulunan (Davalı) : ... Bakanlığı / ANKARA

Vekili : Av. ...

Karşı Taraf (Davacı) : ...

Vekilleri : Av. ...

temyiz isteminin reddi ile anılank ararın ONANMASINA

Anladığım kadarı ile temyizi bakanlık istediğine göre kişi mesleğe iadesi onanmış doğru mu hocam ?


679 KHK-KYOK-İnceleme devam ediyor-Sd Kart:DİL 

İletiyi paylaş


İleti bağlantısı
Sosyal Ağlarda Paylaş

Bayramınız mübarek olsun.


679 KHK- Komisyon Red (10.03.2022)

İletiyi paylaş


İleti bağlantısı
Sosyal Ağlarda Paylaş
ozelharekat61, 1 saat önce yazdı:

Anladığım kadarı ile temyizi bakanlık istediğine göre kişi mesleğe iadesi onanmış doğru mu hocam ?

temyiz isteminin reddi ile anılan kararın ONANMASINA, temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına, kullanılmayan yürütmenin durdurulması istemine ilişkin harcın istemi halinde davalı idareye iadesine, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 50. maddesi uyarınca, bu onama kararının taraflara tebliğini ve bir örneğinin de belirtilen İdare Dava Dairesine gönderilmesini teminen dosyanın kararı veren ilk derece Mahkemesine gönderilmesine, 09/11/2021 tarihinde oybirliğiyle kesin olarak karar verildi


VardırBirHayr

İletiyi paylaş


İleti bağlantısı
Sosyal Ağlarda Paylaş

KHK DAVA DİLEKÇESİ

KHK İSTİNAF DİLEKÇESİ

KHK TEMYİZ DİLEKÇESİ

ÖZEL OKUL ÇALIŞMA İZNİNE İLİŞKİN DAVA  DİLEKÇESİ

ÖZEL OKUL ÇALIŞMA İZNİNE İLİŞKİN İSTİNAF DİLEKÇESİ

ÖZEL OKUL ÇALIŞMA İZNİNE İLİŞKİN TEMYİZ DİLEKÇESİ

 

https://nevrakadigil.blogspot.com/

@Aklima

 

Güncelleme • • Vardırbirhayr

VardırBirHayr

İletiyi paylaş


İleti bağlantısı
Sosyal Ağlarda Paylaş

Gizlilik gerekçesiyle dava dosyasına sunulmayan belgelere dayanılarak işlem tesis edilemez, irtibatı ve iltisakı somut bilgi ve belgelerle ortaya konulmalı ve İdari Yargı Merciilerince denetlebilir olmalıdır.

 

Danıştay 10. Daire Başkanlığı 2019/8288 E. , 2020/6906 K.

 

@Aklima

 

@Karagöz

Güncelleme • • Vardırbirhayr
  • Beğeni 2
  • Teşekkür 1

VardırBirHayr

İletiyi paylaş


İleti bağlantısı
Sosyal Ağlarda Paylaş

Cevap Yaz

Şimdi cevap yazıp sonra kayıt olabilirsiniz. Eğer hesabınız mevcutsa, giriş yaparak üye isminizle cevaplayabilirsiniz.
Not: Gönderiniz görünmeden önce editör tarafından kontrol edilip onaylanacaktır.

Konuk
Yanıtla...

×   Yapıştırdığınız içerik biçimlendirme içeriyor.   Restore formatting

  Only 75 emoji are allowed.

×   Yapıştırdığınız bağlantı uyarlandı.   Yalnızca link göster?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Editör içeriğini temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.




  • İletiler

    • Bir düşüncem de KHK mağdurlarıyla ilgili... Mağdurlar bu işin çözümünün peyder pey olacağını bir türlü anlayamadı... pazarlamada "foot at the door" diye bir tabir vardır, yani ayağınızı kapıya koyabilirseniz, satışı büyük ihtimalle halledersiniz... burada da o ayak, ufak da olsa, KHK'lı bir grubun toplu iade olmasıydı... mesela takipsizlik-beraat alanlar iade olabilseydi, orta-uzun vadede birçok KHK'lının iade olma yolu açılacaktı, çünkü o kapı açılmış olacaktı bir kere... ama bunun yerine ne zaman takipsizlik alanların iadesi gündeme gelse, diğer tüm KHK'lılar "bizde, bizde, bizde..." demeye başladı ve o kapıya ayak bu yüzden hiç konulamadı, çünkü kapı hiç açılamadı... Bu talepler nedeniyle, iade işi toplum nazarında en ağır kişinin iade olacağı şeklinde ve çok ağır mali külfete neden olacak şeklinde yorumlandı veya imajı o şekilde verildi (Abdurrahman Dilipak'ın idareyi KHK'lılarla ilgili mali külfetle korkutma twitini hatırlayın)... halbuki hep beraber en azından takipsizlik-beraat alanlar gibi toplum vicdanını da kanatan bir kesimin iade olmasını savunsaydık, orta-uzun vadede birçok KHK'lının iadesi toplum nazarında daha kabul edilebilir hale gelecekti...
    • dostlar cidden olanağı olan yurtdışı da düşünsün. yıllardır söyledik. şahsen iade olunca da geri dönmeyi düşünmüyorum. 
    • KHK'lıların çoğunluğu bu ülkenin en dürüst, akıllı ve çalışkan kişileridir.. memur olarak doğmadık, hatta memurluk kendi adıma hiç girmemem gereken bir alandı, vasat kişilerle muhatap ola ola, beni de ortalama düşünen, risk alamayan biri yaptı... halbuki dışarıda da yapabileceğimiz birçok iş ve alan var... zaten piyasada düzgün iş yapan adam yok... eğer ilgilendiğimiz alanda gayret gösterirsek,  dürüst ve düzgün çalışırsak, eski işimize gerek kalmayacak ve ayakta durabilecek kadar kazanabileceğimize inanıyorum...
    • Daha önce de yazdım, beklentiye girmek en büyük hayalkırıklıklarının ve depresyonun temel sebebidir... KHK'lılara yapılan muamele bu ülkede kimseye yapılmamıştır, yanımızda birkaç kişi ve Allah dışında kimse yok, bizi bizden başka anlayan da o yok... toplum bizi sanki tamamen unutmuş gibi, bir anda sanki görünmez olduk (buna benzer bir bölüm Black Mirrorda vardı, suçlu kişi kimse tarafından görünmez hale geliyordu)... bu sürecin birgün biteceğini elbet biliyorum ama o zamana kadar akıl ve beden sağlığını korumak için hiç dönmeyecekmiş gibi düşünüp, kendimize yeni bir hayat kurmaktan başka yolumuz yok... birgün inşallah iade olduğumuzda da, zaten kolaylıkla yeni sürece adapte olunur... lütfen artık beklentiye girip, yaranıza daha fazla tuz basmayın, bırakın yara kabuk bağlasın... birşeylerle meşgul olmak (tercihen toprakla), zihni en iyi rehabilite yoludur...
    • Yazıp yazıp siliyorum sayın Aylin. Forumda 5. senemdeyim. 8 yıldır dünyanın en saçma en alakasız en akılsızca iftirasıyla uğraşıp duruyoruz hepimiz. Şurada senelerdir geçecek diye insanlara moral vermeye çalışıyorum. Beni şarlatan ilan etseniz haklısınız ne diyim. geçecek ama daha yılları var bu işin. Oyalanacak şeyler bulmaya çalışın. Yıllarınız gençliğiniz geri gelmeyecek dostlar.
×
×
  • Yeni Oluştur...