İçeriği gör

Arşivlendi

Bu konu arşivlendi ve daha fazla yanıtlara kapatıldı

KHK Mağdurları Forum

OHAL ve KHK Mağdurları 1

Önerilen Yorum

@idari şef bana yazarsan memnun olurum.


Wi-fi mağduru,adli dava devam ediyor, komisyon kararı bekleniyor

İletiyi paylaş


İleti bağlantısı
Sosyal Ağlarda Paylaş
Editör

Çok saçma sendika gazete Allah yardımcımız olsun


KHK Forum Editörü - 672 MEB beraat ohal komisyonu inceleniyor 

İletiyi paylaş


İleti bağlantısı
Sosyal Ağlarda Paylaş
Georgeh099, 9 dakika önce yazdı:

Çok saçma sendika gazete Allah yardımcımız olsun

Iki farklı yerden 1-2 ay önce şunu duydum. Daha önce sendikadan 20 aya kadar iade ediliyormuş sonra 24 aya çıkarmışlar. Verilen kararlar duyumun doğru olduğunu gösteriyor.


672 khk 22 ay sendika istifa

İletiyi paylaş


İleti bağlantısı
Sosyal Ağlarda Paylaş
Konuk
kehake, 16 dakika önce yazdı:

merhaba üstat. banada bilgi atarmısınız. sertifika yı emlak sektörü hk bilgi edinilmesi amacıyla mı alınmasını öneriyorsunuz, yoksa ihale sürecide bir işe yarıyor mu? kubbay@hotmail.com

Evet, sertifikayı sektör hakkında bilgi edinmeniz için öneriyorum. İhale sürecinde gerekmiyor. İhaleye girme usulü basit. Muhammen bedelin %20'si teminat+kimlikle ihaleye girebiliyorsunuz. Detay makale hazırlayıp atacağım birazdan. 

İletiyi paylaş


İleti bağlantısı
Sosyal Ağlarda Paylaş
ceterisparibus1903, 3 saat önce yazdı:

Benim anladığım AYM sorumsuzluk kararını onaylatarak olası konjonktür değişikliğinde kendilerini korumak.tekrar AYM önüne gelmesini engellemek istiyorlar.şöyle birşey hatırlıyorum.iptal istenen madde 10 yıl sonra tekrar iptal talebi istenebiliyor 

Tam öyle değil. İptal davası zaten süreli. Bu sürede dava açıldı. Bunun haricinde mahkemelerde bu maddenin Anayasa'ya aykırılığı ileri sürülür, mahkeme ciddiye alırsa, AYM buna tekrar işin esasından bakar. Burada esastan red çıkarsa 10 yıl boyunca tekrar esastan bakmıyor AYM.


KHK Forum Editörü - 672 Maliye - VDK

İletiyi paylaş


İleti bağlantısı
Sosyal Ağlarda Paylaş
Konuk
Georgeh099, 3 saat önce yazdı:

Memurlar.Net
https://www.memurlar.net/haber/843888/ sendika ve gazete aboneliği red kararı boşuna umut ediyoruz

Komisyondan ya da idare mahkemelerinden bir şey beklediğimiz yok. Piyangodan çıkmış gibi düşün.

Muhtemelen değişecek konjonktürden ümitliyiz...

Rüzgar döndü...

İletiyi paylaş


İleti bağlantısı
Sosyal Ağlarda Paylaş
Konuk
Georgeh099, 32 dakika önce yazdı:

Çok saçma sendika gazete Allah yardımcımız olsun

Kurum görüşü olduğunu ancak perdelediklerini düşünüyorum...

İletiyi paylaş


İleti bağlantısı
Sosyal Ağlarda Paylaş
Konuk

İbn-i Haldun coğrafya kaderdir der. Maalesef ki biz her birimiz Orta Doğu’da yaşayanlar olarak bu sözün doğruluğunu fark etmekten ziyade aynı zamanda yaşıyoruz da. Dünyanın nüfus olarak en küçük bölgelerinden biri dünyanın geri kalan bütün ölümlerinden daha fazla oranla ölüm yaşıyor. Yine Napoleon Bonaparte “bir ülkenin politikalarını onun coğrafyası belirler” diyerek ülkenin bulunduğu coğrafyanın onun siyasi hamleleri, toplumsal refahı üstünde nasıl etkin bir faktör olduğunu bize gösterir.

İbn-i Haldun’un coğrafya kaderdir diyerek belki de bize anlatmak istediği, coğrafyanın insanın fizyolojik ve ruhsal durumunu nasıl etkilediğiydi. Fakat bugün baktığımızda bu sözün yalnızca insanın fizyolojisi ve ruhsal bütünlüğü üstüne değil, diğer birçok alanda insanı etkilediğini; yaşadığı ülkenin demokrasi, insana saygı, özgürlük ve daha birçok toplumun hasret içinde beklediği kavramların da yaratıcısı olduğu net bir şekilde görülebilmektedir. Yaşadığınız yerin neresi olduğu kadar nerede olduğu da büyük bir önem arz etmektedir. Örneğin; coğrafi olarak zenginleşen toplumlarda demokrasi kavramının oturması konusu üzerinden coğrafyanın demokrasi üzerine etkisini şöyle irdeleyebiliriz. Doğrudan demokrasinin ilk örnekleri olan Atina zenginliğin tadını alan ve o dönem için ticaretin büyük durakları olan liman şehirlerinde gelişen bir kavramdı. Zenginlik onlara demokrasiyi getiren kavram olmuş, zenginliği ise bulundukları coğrafya sağlamıştı onlara. Fakir bir Yunan veya Atina toplumunda demokrasinin bu seviyede gelişmesi ve ilk örnek olması çok zor görünmektedir. Coğrafyanın onlara verdiği zenginlikle Abraham Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinde gösterdiği gibi fizyolojik ihtiyaçlar, güvenlik ve saygı olgularını yaşayan insanlar kendilerini tamamlayabilmişler; ancak bu ihtiyaçlardan sonra topluma katılabilmişlerdir ve demokrasiyi bu denli büyüten de bu olmuştur. Bu açıdan bakıldığında şunu kesin olarak görme imkanını elde ederiz: Toplumun insanı şekillendirmesi yerine, coğrafyanın bu şekillendirmede daha baskın bir rolü vardır ve insanın yaşadığı coğrafyanın onun yalnızca kişiliğini değil kaderini de tayin etmektedir.

Bu tespit coğrafi bir determinizme kaymakla birlikte elbette daha birçok etken de işin içine girmektedir. Coğrafyanın toplumsal kaderi ve dolayısıyla insan kaderini şekillendirdiğine güzel bir örnek de yine demokrasi dediğimiz kavramın gelişmiş seviyelerinin çoğunluk ile coğrafi olarak diğer toplumlardan soyutlanmış toplumlarda ya da coğrafi olarak zenginleşmeye müsait toplumlarda olduğudur. Bugün öve öve bitirilemeyen sağlam demokrasiler olan Batı demokrasileri ilginç bir şekilde kıta içlerine çekildikçe azalmaktadır. Bugün bakıldığında en büyük demokrasilerin ada ülkeleri veya coğrafi olarak bağımsız kıtalarda yaşandığını net bir şekilde görebiliriz. Nitekim demokrasilerinin örnek gösterildiği Amerika, İngiltere, Danimarka, Avusturalya ve hatta Japonya gibi ülkeler çoğunlukla ya birer ada devleti veyahut yarım ada devletleri şeklinde olan ülkelerdir. Bu tarz ülkeler denizlerin etraflarını çevrelemesinden ötürü kıta içi ülkelerdeki gibi her an gelebilecek saldırı korkusundan uzak ülkelerdirler ve ekonomilerini savaşlarda harap etmek yerine kendi toplumsal büyümeleri için kullanmışlardır. Yine bu ülkeler deniz yollarını kullanarak yalnızca kara bağlantısı olan ülkelere nazaran çevre ülke ve kıtalara ulaşım olarak daha iyi olanaklara sahip olmuş ve bu deniz yolları üzerinde yarattıkları ticaret hacmiyle zengin olmuşlardır. Amerika ise bütün diğer kıtalardan uzak olmasının verdiği rahatlıkla 1. Dünya Savaşı’na kadar kendi iç dinamikleriyle uğraşmış ve diğer başka ülkeler gibi savaşlarla, sınır sorunlarıyla veya komşu devletlerin yarattığı tehlikelerle uğraşırken kendi demokrasilerini yaratmaya odaklanabilmişlerdir. Nitekim bunda da başarılı olmuşlardır ki bugün en demokratik devletlerden biri olarak görünmektedir. Yine İngiltere’nin 2. Dünya Savaşı sırasında her ne kadar birçok şehri harap hale gelmiş olsa da Nazi saldırılarından kurtulması coğrafyasının ona verdiği bir lütuftur.

Şüphesiz demokrasiyi yalnız ve yalnızca coğrafyayla bağlamak yanlı bir tutum olacaktır. Fakat bir toplumun yaşadığı yerden asla ve asla bağımsız olmadığı unutulmamalıdır. Napoleon Bonaparte ise “bir ülkenin politikalarını onun coğrafyası belirler” dediğinde belki de günümüzü anlattığının farkında bile değildi. Bugün Orta Doğu’da bu denli kaos ve savaşın olmasının en büyük sebeplerinden biri onun coğrafi anlamdaki zenginliğidir. Kendisi için savaşların çıkarılıp insanların öldürüldüğü doğal enerji kaynakları o ülkelere coğrafyalarının bir lütfü değil bir cezası gibidir. Bunu sağlamasını şu şekilde yapmak mümkündür: Bugün Afrika kıtası Orta Doğu’dan kat ve kat büyük bir alan olmasına rağmen savaşların neredeyse hiç yaşanmamaktadır ( Kastettiğimiz yer Afrika kıtasının içidir, nitekim kuzeyinde de yine Orta Doğu’daki coğrafyanın verdiği cezalar bulunmakta ve savaşlar da yaşanmaktadır). Çünkü görece değersiz bir coğrafyaya sahiplerdir. Hiçbir büyük güç burada bulunmak için çaba harcamamakta ve burada yaşanan herhangi bir olayla da ilgilenmemektedir.

Sonuç olarak bakıldığında yaşadığımız onlarca şey; savaş, açlık, kıtlık, zenginlikler bize ancak coğrafyanın hediyesi veya cezası durumundadır. Eğer siz coğrafi olarak zengin ve güçlü bir ülke iseniz demokrasi, insan haklarına saygı, sağlık, eğitim ve diğer bizim saydığımız batı ülkelerinin lükslerini yaşama şansınız var demektir. Fakat zengin ama güçsüz bir ülke iseniz coğrafyanız size yalnızca ölümü getirir ve başkası için ödül olan coğrafya size ölüm, savaş, açlıktan başka bir şey getirmeyebilir. İşte burada İbn-i Haldun’un dediği gibi coğrafya bizim kaderimiz olmakta ve yaşayacağımız şartları kendi belirlemektedir. Yani özetle coğrafya kaderdir ve bizde onu yaşamak zorunda kalanlarızdır.

https://dusunbil.com/ibn-i-haldun-cografya-bize-ne-verir-bizden-ne-alir/

İletiyi paylaş


İleti bağlantısı
Sosyal Ağlarda Paylaş
Konuk
şerif, 22 dakika önce yazdı:

Iki farklı yerden 1-2 ay önce şunu duydum. Daha önce sendikadan 20 aya kadar iade ediliyormuş sonra 24 aya çıkarmışlar. Verilen kararlar duyumun doğru olduğunu gösteriyor.

Benim 25 ay arafta kaldım desenize...?

Kurum aranıp sorulacak  büyük ihtimal...

İletiyi paylaş


İleti bağlantısı
Sosyal Ağlarda Paylaş
Konuk

Saçma ya sendika da kalma süresi. Böyle bir şey kesinlikle yok.

Bir ara istifa edilip edilmemesi konuşulmuştu. 15 temmuzda dahi sendika üyesi olanların iadesini gördük hem de malum nette...

İletiyi paylaş


İleti bağlantısı
Sosyal Ağlarda Paylaş
Konuk
Bu konu kapalıdır ama konuya cevap yazmaya yetkiniz var görünüyor.



  • İletiler

    • dostlar cidden olanağı olan yurtdışı da düşünsün. yıllardır söyledik. şahsen iade olunca da geri dönmeyi düşünmüyorum. 
    • KHK'lıların çoğunluğu bu ülkenin en dürüst, akıllı ve çalışkan kişileridir.. memur olarak doğmadık, hatta memurluk kendi adıma hiç girmemem gereken bir alandı, vasat kişilerle muhatap ola ola, beni de ortalama düşünen, risk alamayan biri yaptı... halbuki dışarıda da yapabileceğimiz birçok iş ve alan var... zaten piyasada düzgün iş yapan adam yok... eğer ilgilendiğimiz alanda gayret gösterirsek,  dürüst ve düzgün çalışırsak, eski işimize gerek kalmayacak ve ayakta durabilecek kadar kazanabileceğimize inanıyorum...
    • Daha önce de yazdım, beklentiye girmek en büyük hayalkırıklıklarının ve depresyonun temel sebebidir... KHK'lılara yapılan muamele bu ülkede kimseye yapılmamıştır, yanımızda birkaç kişi ve Allah dışında kimse yok, bizi bizden başka anlayan da o yok... toplum bizi sanki tamamen unutmuş gibi, bir anda sanki görünmez olduk (buna benzer bir bölüm Black Mirrorda vardı, suçlu kişi kimse tarafından görünmez hale geliyordu)... bu sürecin birgün biteceğini elbet biliyorum ama o zamana kadar akıl ve beden sağlığını korumak için hiç dönmeyecekmiş gibi düşünüp, kendimize yeni bir hayat kurmaktan başka yolumuz yok... birgün inşallah iade olduğumuzda da, zaten kolaylıkla yeni sürece adapte olunur... lütfen artık beklentiye girip, yaranıza daha fazla tuz basmayın, bırakın yara kabuk bağlasın... birşeylerle meşgul olmak (tercihen toprakla), zihni en iyi rehabilite yoludur...
    • Yazıp yazıp siliyorum sayın Aylin. Forumda 5. senemdeyim. 8 yıldır dünyanın en saçma en alakasız en akılsızca iftirasıyla uğraşıp duruyoruz hepimiz. Şurada senelerdir geçecek diye insanlara moral vermeye çalışıyorum. Beni şarlatan ilan etseniz haklısınız ne diyim. geçecek ama daha yılları var bu işin. Oyalanacak şeyler bulmaya çalışın. Yıllarınız gençliğiniz geri gelmeyecek dostlar.
    • @Karagöz "Dehumanize" kavramı anlamlı...Ruhumda bıraktığı hasar, Nietzsche'nin tanrı'nın öldüğünü ifade ettiği deli adamın hikayesindeki deli karakterinin "sonsuz bir hiç gibi başıboş dolaşıyorum" sözünün vücut bulmuş haliyim😔Başardılar!!! 
×
×
  • Yeni Oluştur...