İçeriği gör
Güneşzag

OHAL Sonrası MSB Onayıyla TSK İhraç

Önerilen Yorum

İyi günler herkese dün itibari ile bakan onayı ile ihraç oldum. Malesef dört bir yandan sırtını dönenler mi dersiniz suçlamalar mı dersiniz en yakınlarımdan bile hakaretler suçlamalar görüyorum. Ben vatanıma milletime aileme ihanet etmedim ben suçsuz olduğumu biliyorum. Ben bana yapılanları bir başkasına yapmazdım diyorum. neden insanlar vefa duygusundan yoksun , öncelikle bir kardeşin teyzenin amcanın böyle bir durumda yakınına destek olması gerekmez mi destek olmasa bile bu duruma nötr kalıp zaten bitmekte olan bir insanı aileyi rahat bırakmaz mı. İnşallah suçsuz olduğunu bilen inanan insanlar bir an önce kendini aklar huzura kavuşur.

  • Üzülme 1
  • Onaylama 1

1.derece yakın açığa alınma

İletiyi paylaş


İleti bağlantısı
Sosyal Ağlarda Paylaş
alnımaçık, 29 dakika önce yazdı:

İyi günler herkese dün itibari ile bakan onayı ile ihraç oldum. Malesef dört bir yandan sırtını dönenler mi dersiniz suçlamalar mı dersiniz en yakınlarımdan bile hakaretler suçlamalar görüyorum. Ben vatanıma milletime aileme ihanet etmedim ben suçsuz olduğumu biliyorum. Ben bana yapılanları bir başkasına yapmazdım diyorum. neden insanlar vefa duygusundan yoksun , öncelikle bir kardeşin teyzenin amcanın böyle bir durumda yakınına destek olması gerekmez mi destek olmasa bile bu duruma nötr kalıp zaten bitmekte olan bir insanı aileyi rahat bırakmaz mı. İnşallah suçsuz olduğunu bilen inanan insanlar bir an önce kendini aklar huzura kavuşur.

Geçmiş olsun,

Evvela durumu kabul ediniz.

Sağlığınız ve aileniz önemli olan iki husus.

Kafanızı toparlayarak, hazırlık yaparak davanızı açınız.

İçine girdiğiniz süreçte ne yazıktır ki ikinci kabullenmeniz gereken husus yalnızlık olacak.


689 KHK, TSK, 2' nci derece akraba gerekçe edilerek mağdur. OHAL Komisyonundan iade. 08.12.2022 ve an itibariyle Asker olarak mesleğe dönüş davası red. Araştırma Merkezinde şimdilik devam. Pes etmek yok.

13.03.2023 itibariyle eski mesleğim olan askerlik mesleğine atanmamla ilgi davada  kesin hükmüyle lehime karar verilmiştir.

07.04.2023 itibariyle eski mesleğime görevlendirme yazısı tebliğ edildi.

14 Nisan 2023 itibariyle kamu görevinden çıkarıldığında son çalıştığım birlik ve görevde mesaiye başladım.

İletiyi paylaş


İleti bağlantısı
Sosyal Ağlarda Paylaş
Aklima, 55 dakika önce yazdı:

Geçmiş olsun,

Evvela durumu kabul ediniz.

Sağlığınız ve aileniz önemli olan iki husus.

Kafanızı toparlayarak, hazırlık yaparak davanızı açınız.

İçine girdiğiniz süreçte ne yazıktır ki ikinci kabullenmeniz gereken husus yalnızlık olacak.

Teşekkür ederim. Malesef en yakınlarım bile yalnız bırakıyor.

Avukatımla görüşüp en kısa sürede dava açacağım.

Ne iş yapacağım onu bile bilmiyorum boşlukta hissediyor insan kendini.


1.derece yakın açığa alınma

İletiyi paylaş


İleti bağlantısı
Sosyal Ağlarda Paylaş

Aynı durumdayız bana da geçen hafta KGÇ dediler.

Önümüze bakacagiz. Davamızı açalım ekmek peşinde koşalım. 


SADECE "İFTİRACI" vardı oda ilk mahkemede dosyadan çekildi. ilk mahkeme 6.3 verdi, İstinaf onayladı, Yargıtay savcısı Bozma istedi, bekliyoruz .

İletiyi paylaş


İleti bağlantısı
Sosyal Ağlarda Paylaş
tanık34, 7 saat önce yazdı:

Aynı durumdayız bana da geçen hafta KGÇ dediler.

Önümüze bakacagiz. Davamızı açalım ekmek peşinde koşalım. 

Malesef öyle yapmak zorundayız.


1.derece yakın açığa alınma

İletiyi paylaş


İleti bağlantısı
Sosyal Ağlarda Paylaş

Dzkk dan ihraç olduktan sonra gemi adamı cüzdanı alabiliyormuyuz ?


1.derece yakın açığa alınma

İletiyi paylaş


İleti bağlantısı
Sosyal Ağlarda Paylaş

İyi günler,

Özellikle HTS kayıtları ve ankesör aramaları gerekçesiyle mağdur olanlara dair; 

https://twitter.com/Leventism/status/1402871645182779393

 sayfasında güncel bir durum paylaşılmış, takip etmenizi öneririm. 


689 KHK, TSK, 2' nci derece akraba gerekçe edilerek mağdur. OHAL Komisyonundan iade. 08.12.2022 ve an itibariyle Asker olarak mesleğe dönüş davası red. Araştırma Merkezinde şimdilik devam. Pes etmek yok.

13.03.2023 itibariyle eski mesleğim olan askerlik mesleğine atanmamla ilgi davada  kesin hükmüyle lehime karar verilmiştir.

07.04.2023 itibariyle eski mesleğime görevlendirme yazısı tebliğ edildi.

14 Nisan 2023 itibariyle kamu görevinden çıkarıldığında son çalıştığım birlik ve görevde mesaiye başladım.

İletiyi paylaş


İleti bağlantısı
Sosyal Ağlarda Paylaş

@alnımaçık Maalesef gemi adamlığına başvuramıyoruz. Ama ileride değişecektir. Yakın zamanda ihraç hakim/savcılar için avukatlık yapabilme hakkı getirildi.


Adli surec

İletiyi paylaş


İleti bağlantısı
Sosyal Ağlarda Paylaş
eser, 7 saat önce yazdı:

@alnımaçık Maalesef gemi adamlığına başvuramıyoruz. Ama ileride değişecektir. Yakın zamanda ihraç hakim/savcılar için avukatlık yapabilme hakkı getirildi.

İnşallah öle olur bütün elimizde ne varsa aldılar emeklerimizide aldılar ne yazık ki


1.derece yakın açığa alınma

İletiyi paylaş


İleti bağlantısı
Sosyal Ağlarda Paylaş

alnı ak ve suça bulaşmamış meslektaşlarıma selamlar. Mahkemede ilk celsede bearaat verdiler.Kurumumda bu hususlarla  görevli  buzdolabı görünümlü insanlar? amatör ve hasımane bir şekilde subjektif değerlendirmelerde bulunup çocukça bir neşe ile ihraç kararı verdiler.

1-Eğer adli yargılama süreci devam edipte henüz duruşmaya çıkmamış arkadaşımız varsa kalın olarak yazılı yerlere dikkat etsin.

2-Savcı arkadaş polis ifademde demediğim halde etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak istediğimi söylemiş.

3-Alnı ak ve suça karışmamış arkadaşlarımın ucunda hapis bile olsa etkin pişmanlıktan faydalanmasını tavsiye etmem.

4-Adli yargılamamda yapılan duruşmamda neden örgüt üyesi olmadığımı son derece detaylı bir şekilde anlatmama rağmen tarafıma hükmün açıklanmasının geri bırakılması teklif edilerek bir nevi yoklama yapıldı.Ben etmedim.Alnınınız ak ve suça karışmadıysanız kabul etmeyin.

5.Kaderinizi çok tecrübeli olsa dahi sadece avukatın eline bırakmayın.Ben hiç avukat yardımı almadım.Beraat ettim.Benimle aynı anda yan mahkeme de davası görülen  ve özel avukatı olan askeri öğrenci arkadaşımıza  üyelik suçundan 1.5 yıl hapis cezası ve Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verildi.Ben vicdanen suça karışmamış hiç bir askeri öğrencinin ya da erin terör örgütü üyesi olarak değerlendirilemeyeceğini düşünüyorum.

6.Duruşmada ezilip büzülmeyin hakime ve mahkeme heyetine saygılı olun.

7.Kendinize iyi davranın.Zor anınınızda yanınızda olmayanın yanında olmayın.

8.İyi ve hakkaniyetli insan olun.

9.Kalın sağlıcakla..

T.C.
    İSTANBUL
xx. AĞIR CEZA MAHKEMESİ
BERAAT

DOSYA NO    : 
KARAR NO    : 
C.SAVCILIĞI ESAS NO    :

GEREKÇELİ KARAR
T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

 

DAVACI    : K.H.
SANIK    : 
MÜDAFİ    : 
SUÇ    : Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma
SUÇ TARİHİ    : CMK'nın 232/2-c maddesi gereğince yazılmamıştır
GÖZALTI TARİHİ    : xxxxxxxx
SUÇ YERİ    : CMK'nın 232/2-c maddesi gereğince yazılmamıştır
KARAR TARİHİ    : 

Yukarıda açık kimliği yazılı sanık hakkında mahkememizde yapılan yargılama sonunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: 
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın  esas sayılı iddianamesiyle, sanığın Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma suçundan 3713 sayılı TMK'nın 3, 5/1 ve 7/1 maddeleri delaletiyle 5237 sayılı TCK'nın 314/2, 53/1, 63, 58/9 ve 221/4 maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmıştır.

ESAS HAKKINDAKİ MÜTALAA: 
Cumhuriyet Savcısı  25/05/2021 Tarihli Duruşmada Bildirdiği Esas Hakkındaki Mütalaasında: Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin 01/03/2017 tarihli, 2017/1443 E. - 2017/4758 K. sayılı kararı ile ve yine Yargıtay 16. Ceza Dairesi'nin 24/04/2017 tarihli, 2015/3 E. - 2017/3 K. sayılı kararı ile ayrıntılı olarak açıklandığı üzere;
Kendisini kısaca ‘Hizmet Hareketi’ olarak tanımlayan FETÖ/PDY ( Fetullahçı Terör Örgütü / Paralel Devlet Yapılanması ) 'nin, paravan olarak kullandığı dini, din dışı dünyevi emellerine ulaşma aracı haline getiren, siyasi, ekonomik ve toplumsal yeni bir düzen kurma tasavvuruna sahip, örgüt lideri Fetullah Gülen'den aldığı talimatlar doğrultusunda hareket eden, bu amaçla öncelikle güç kaynaklarına sahip olmayı hedefleyen, güçlü olmak ve yeni bir düzen kurmak için şeffaflık ve açıklık yerine büyük bir gizlilik içerisinde olmayı şiar edinen, böyle bir örgütlenmenin olmadığına herkesi inandırmaya çalışarak ve bunda başarılı olduğu ölçüde büyüyüp güçlenen, "Altın Nesil" adını verdiği kadrolarla sistemle çatışmak yerine sisteme sahip olma ilkesiyle devlete tabandan tavana sızan, bu kadroların sağladığı avantajlarla devlet içerisinde belli bir güce ulaştıktan sonra hasımlarını çeşitli hukuki görünümlü hukuk dışı yöntemlerle tasfiye eden, böylece devlet aygıtının bütün alt bileşenlerini ünite ünite kontrol altına almayı ve sisteme sahip olmayı planlayıp, ele geçirdiği kamu gücünü de kullanarak toplumsal dönüşümü sağlamayı amaçlayan suigeneris bir suç örgütü olduğu tespit edilmiştir. Örgütün türü ve niteliği açısından değerlendirme yapıldığında; örgütün kurucusu, yöneticileri ve üyeleri arasında sıkı bir hiyerarşik bağın mevcut olduğu, gizliliğe riayet ettiği, görünür yüzüyle gerçek yüzü arasındaki farkı gizlediği, hedeflerine ulaşabilmek amacıyla yeterli eleman, araç ve gerece sahip olma yönünde faaliyet gösterdiği, amacının Anayasada öngörülen meşru yöntemlerle iktidara gelmek olmayıp, örgütün yarattığı kaos ortamı sonucu, demokratik olmayan yöntemlerle cebir şiddet kullanmak suretiyle parlamento, hükümet ve diğer Anayasal kurumları fesih edip iktidara gelmek olduğu, bu amacı gerçekleştirmek için Polis ve Jandarma Teşkilatı, Milli İstihbarat Teşkilatı ve Genel Kurmay Başkanlığı gibi kuvvet kullanma yetkisine haiz kurumlara sızan  üyeleri vasıtasıyla, meşru organlara ve halka karşı silahlı saldırıda bulunmak suretiyle amaç suçu gerçekleştirmeye elverişli öldürme, yaralama gibi çok sayıda vahim eylem gerçekleştirdiği, anılan örgüt mensupları hakkında 15 Temmuz darbe girişimine katılmaktan ya da örgüte mensubiyetlerinden dolayı açılıp bir kısmı derdest olan ya da mahkemelerce karara bağlanan davalar, bu davalarda dinlenen itirafçı sanıkların savunmaları ve gizli-açık tanık anlatımları, örgüt lider ve yöneticilerinin açık kaynaklardaki yazılı ve sözlü açıklamaları, Emniyet Genel Müdürlüğü'nün örgüt hakkındaki raporu gibi olgu ve tespitler dikkate alındığında; FETÖ/PDY'nin  küresel güçlerin stratejik hedeflerini gerçekleştirmek üzerine kurulan bir maşa olarak; Anayasa’da belirtilen Cumhuriyet’in temel niteliklerini siyasi, hukuki, sosyal, lâik, ekonomik düzenini değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türkiye Devleti’ni ve varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini yıkmak ve daha sonra ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devlet’in iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini bozmak amacıyla kurulmuş, 3713 sayılı Kanunun 1.maddesinde tanımlanan amaca ulaşmak için, silah başta olmak üzere her türlü cebir ve şiddeti araç olarak kullanan, 5237 sayılı TCK’ nun 314/1-2 maddesi kapsamında silahlı bir terör örgütü olduğu kabul edilmiştir.
Örgütün yapılanmasına yönelik yapılan çalışmalarda, örgütün her askeri birlik için sözde Müdürlükler oluşturduğu, bu hiyerarşik yapının Müdür, Müdür Yardımcısı, Öğretmen (mahrem hizmetler abisi) ile onlara bağlı Personel (Öğrenci)'den oluştuğu, müdür yardımcıları ile müdür arasında Bilgin olarak adlandırılan ve gruplar arasında irtibatı sağlayan bir görevlinin bulunduğu, subay sınıfının OSS, astsubay sınıfının OKS olarak adlandırıldığı, subay sınıfı ile daha çok bire bir (en çok 2-3 kişilik gruplar halinde) ilgilenilirken, astsubay sınıfı ile daha çok 3 veya daha çok kişiden oluşan grup olarak irtibat sağlandığının tespit edildiği, keza örgütün, faaliyetlerini büyük bir gizlilik içinde yürüttüğü, hiçbir zaman tedbir uygulamasından vazgeçmediği görülmüştür. Örgüte yönelik Türkiye çapında yapılan soruşturmalarda, mahrem hizmetler abilerinin, örgüt üyesi askeri personel ile mutat iletişim yöntemlerini kullanarak irtibat kurmayıp takibi önlemek için büfe, market gibi iş yerlerinde kurulu bulunan kontörlü telefonlardan örgüt üyesi askeri personeli zaman zaman bireysel, zaman zaman ise aynı hücreye dahil olanları ardışık olarak aramak suretiyle irtibata geçtiği ve onları örgütsel toplantıya çağırdığının tespit edildiği anlaşılmıştır.
Bu kapsamda yapılan çalışmalarda hedef numara olan xxxxxxxxx  numaralı gsm hattının sanık tarafından kullanıldığı tespit edilmiştir.
 xxxxxxxxxxxxx  numaralı gsm hattının, 06/07/2015 tarihinde, örgütsel arama yöntemlerine uyumlu olacak şekilde, kendisi gibi Deniz Kuvvetleri Komutanlığı bünyesinde Astsubay olarak görev yapan xxxxxxxxxxxxxx isimli şahıs ile ardışık olarak arandığı tespit edilmiştir.
Sanığın ikrar içerikli savunmasında özetle; örgüt içerisinde bulunduğu döneme ilişkin olarak ayrıntılı anlatımlarda bulunduğu ve irtibatlı olduğu bir kısım örgüt üyesini fotoğraf üzerinden teşhis ettiği anlaşılmıştır.
Sanığın örgütün mahrem imamları tarafından örgütsel haberleşmede gizliliği sağlamak amacı ile kullanılan sabit hatlardan  tekli ve ardışık arandığına dair tespitler, tanık beyanları, sanığın ikrar içerikli savunması ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde sanığın FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün hiyerarşik yapılanması içerisinde bilerek ve isteyerek yer aldığı ve yukarıda açıklandığı üzere bütün halindeki, süreklilik ve çeşitlilik arzeden eylemleri ile silahlı FETÖ/PDY terör örgütünün üyesi olduğu ve üzerine atılı suçu işlediği anlaşıldığından,
1-Sanığın eylemine uyan 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 314/2. maddesi, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 3. maddesi delaletiyle 5. maddesi gereğince cezalandırılmasına,
2-Sanık hakkında hapis cezasına hükmedilmesi halinde Anayasa Mahkemesi tarafından verilmiş olan 08/10/2015 tarih ve 2014/140 esas ve 2015/85 karar sayılı karar gözönönünde bulundurularak 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 53/1-2. maddesinde düzenlenen güvenlik tedbirlerinin sanık hakkında uygulanmasına karar verilmesi, 
3-Sanığın şahsi hürriyetini sınırlama sonucunu doğuran bütün haller nedeniyle geçirdiği sürelerin 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 63. maddesi gereğince hakkında verilecek cezadan mahsubuna karar verilmesi, 
4-Sanık atılı suçu örgüt mensubu olarak işlediğinden hakkında verilecek cezanın 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 58/9. maddesi gereğince mükerrirlere özgü infaz rejimine göre infazına ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına,
5- Sanığın ikrar içeren ifadesi kapsamında vermiş olduğu ifadelerin ve yapmış olduğu teşhis işlemlerinin örgütün yapısı ve faaliyeti konusunda yararlı bilgiler olduğu anlaşıldığından sanık hakkında 5237 Sayılı TCK'nın 221. maddesi kapsamında  etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmasına karar verilmesini kamu adına talep ve mütalaa etmiştir. 
SANIK MOURNER SAVUNMASINDA: ''Soruşturma kapsamında polise verdiğim ifade FETÖ/PDY ile hiçbir alakam, bağlantım, faaliyetim olmadığı halde yapılan soruşturmaların hassasiyetine binaen, ortaokul 3.sınıfta sınavlara hazırlık yaptığım dönemde henüz 14 yaşında iken tanıştım ve hatırladığım isimlerden bahsettim. Benim bunlarla iletişimim, müfredat derslerine çalışmak, zaman zaman dini ve ahlaki konularda sohbet etmek ve hal hatır sormaktan ibarettir. O zamanlar cemaat olarak adlandırılan bu insanlarla iletişimimi henüz mesleğime başlamadan kestim. İletişimimi kesmemin nedeni, askeri okul sürecinde çocukluktan çıkıp, yetişkin bir bireye dönüşmem, seküler bir hayat tarzı yaşamam, namaz kılmayı bırakmam. Bunların dini ve ahlaki konularda yaptıkları sohbetlerin artık bana hitap etmemesidir. Öyle olmadığım halde kendimi dindar gösterecek karakterde bir insan hiçbir zaman olmadım. Tarih ve zamanını tam hatırlamamakla beraber, 2012-2013 yıllarında askeri okul sınavlarına hazırlık yaptığım dönemde tanıştığım, benim gibi askeri personel olan XXXXXXXXXX daveti üzerine kendini XXXXX olarak tanıtan birisiyle 4 kez görüşmem olmuştur. Genel olarak insanların dünya görüşüne, inançlarına, etnik köklerine göre ayırmayan, toplumun her kesiminden kişilerle arkadaşlık kurulabilen bir mizaçtayımdır. Hayatımın o döneminde mesleki olarak Harp Filo Komutanlığı'nın bağlısı gemilerde uzunca yıllar görev yapmam, uzun süren seyir süreleri benim açımdan gemi içi adaletsiz iş dağılımı gibi nedenlerden dolayı psikolojik anlamda sıkıntılar yaşıyordum. Ayrıca uzunca yıllar yoğun alkol kullanımım ve hayatı tek tabanca yaşamam, bende ruhsal yönden çöküntüye sebebiyet vermiştir. Benim xxxxxx  ile olan görüşmelerim hayatımın bu döneminde olmuştur. Bu görüşmelerimin 3 tanesi bir lokantada yemek yemek şeklinde, bir tanesi xxxxx'in kendi ailesiyle beraber yaşadığı kendi evinde olmuştur. Bu görüşmeler esnasında kendi ruhsal ve psikolojik durumumdan bahsettim. Ahlaki ve inançsal konularda muhabbet edildi.xxxxx   sözü dönüp dolaştırıp kendi tanımlaması ile hizmet hareketinin dünyada çok büyüdüğünü, Fetullah Gülen'e olan bağlılığından ve hizmet olmasaydı kendisinin şu andaki durumunda olamayacağından bahsetti. Ayrıca hizmet hareketine borçlu olduğundan bahsetti. Bu durum beni rahatsız etmiştir. Kendisini basına yansıdığı kadarıyla hizmet hareketi olarak tanımladığı insanların Balyoz, Ergenekon gibi operasyonlarla yanlış işlere bulaşmış olabileceklerini, İslami bir din alimi olarak gösterilen Fetullah Gülen'in kendini hiç alakadar etmemesi gereken konularda yine basına yansıdığı kadar bildiğim dönemin başbakanı hakkında küçük düşürücü ifadelerde bulunmasının devlet açısından kabul edilemez bir durum olacağını söyledim. Benim söylemlerim xxxxxxx'i rahatsız etti. Onun yaptığı dini ve ahlaki konularda yaptığı sohbet, olaylara bakış açısı beni rahatsız etti ve bir daha kendisiyle görüşmedim. Kendisinden de xxxxxxx vasıtasıyla bir daha görüşmek istediğine dair talep gelmemiştir. Türkiye'nin içinde bulunduğu çok kültürlü yapısı ve yüksek oranda muhafazakar bir nüfusa sahip olmasından yararlanarak, 2016 yılında yapılan hain darbe girişimine kadar FETÖ/PDY toplum nazarında kendini din ve ahlaki temelli bir cemaat gibi gösterip hizmet hareketi gibi kavramlarla geniş bir meşruyet alanı bulmuştur. 22 sene devam ettim, meslek hayatımın son derece kısıtlı bir zamanında toplamda 4 saati geçmeyen iletişimim bu sebeple olmuştur. Anayasamızın 24. ve 25.maddelerinde çerçevesi çizilen din ve vicdan hürriyeti, düşünce ve kanaat hürriyetinin kapsamı dışında kalabilecek hiçbir söylemim ve hareketim olmamıştır. Sayın savcının iddianamede 1 ve 2.maddelerde tespitlerine katılmakla beraber, irademi örgütten gelecek talimatlara açık tuttuğum yönündeki kanaati gerçeği yansıtmamaktadır. Ayrıca her türlü gizliliğe riayet ettiği belirtilen bu örgütün mensuplarına ulaşabilmek için örgütsel arama metodu olduğu, itirafçı ifadeleriyle tespit olunan ankesör irtibatlarının maddi gerçeğe ulaşmadığı bir araç olarak kullanılması doğru olsa da cevap dahi vermediğim 0 saniyelik bir aramanın benim açımdan bir delil olarak sunulması doğru değildir. Yine iddianamede adli kollukta alınan savunmamda beni arayan mahrem kişiler ve ardışık arama kayıtlarında adı geçen kişiler hakkında ayrıntılı bir ifade verdiğim ve bu kişileri teşhis ettiğim söylenmiştir. Benim teşhis ettiğim kişiler çocuk yaşta sınavlara hazırlık yaptığım dönemde tanıştığım  xxxxxxxx O dönemdeki adıyla cemaat evinde tanıştığım meslektaşım xxxxxxx ve xxxxxxxx'dır. Polis ifadesinde de kendisini xxxxx olarak tanıtan kişi ile yaptığım telefon görüşmesi 2012-2013 yıllarında olmuştur. Kendisini ancak xxxxxxxx teşhis edebilir. 2015 yılında şahsıma yapılan 0 saniyelik aramanın kimin tarafından, ne amaçla yapıldığını bilmiyorum. Ardışık olarak arandığım tespit edilen meslektaşım xxxxxxxxxxx'nu tanımıyorum. Yine iddianamede sayın savcımız tarafından atıf yapılan Yargıtay 16. Ceza Dairesi'nin 2015/3 Esas nolu gerekli kararında örgütün yapısı ve işleyişi başlığı altında örgütün bir örgütün finans kaynağı olarak himmet adı altında toplanan paralar gösterilmiştir. Benim bunlara bu kapsamda verdiğim 1 TL dahi yoktur. En küçük örgüt birimi sorumlusu abi olarak tanımlanmış, üyeler abilere itaat etmek mecburiyetindedir şeklinde tespitte bulunmuştur. Benim itaatim ve sadakatim mesleğim gereği daima devletime Deniz Kuvvetleri'ne olmuştur. İrademi başkasından gelecek emir ya da talimatlara açmam söz konusu değildir. Örgütün amacı milletten ve devletten gizlidir. Örgütün üyeleri istihbarat ve kişilerin mahrem bilgilerini toplamayı severler şeklinde tespitlerde bulunulmuştur. Gizliliğe bu derece önem veren bu örgütün toplum nazarında cemaat olarak adlandırıldığı bir  dönemde dahi şüphe ile yaklaşmam, eleştirilerimi net bir şeklide dile getirmem nedeniyle sinsi amaçlarını bana söylemesi ve kendi amaçları doğrultusunda bana görevlendirme yapacak cesareti bulabilmesi söz konusu olamaz. 4, örgütün kamu içerisindeki mensuplarının aile yaşamlarına dahil müdahale ettiği, hatta kiminle evleneceğine dair kararlar da verdiği söylenmiştir. Eşimle 2015 yılında tanıştım, kendisi Atatürk'çü bir aile yapısından gelen, cumhuriyet değerleri ile yetişen öğretmen bir ailenin çocuğudur. Ayrıca vatansever ve de Atatürk milliyetçisidir. xxxxxxxxxxxxxxxx  konservatuar mezunudur. Hayatının hiç bir döneminde bu tarz yapılarla bir iletişimi olmamış ve bunlara her zaman şüphe ile bakmıştır. Ayrıca örgüt üyeliğinin tanımı, örgüt üyesi, örgütün amacını benimseyen, örgütün yapısına dahil olan, verilecek görevleri yerine getirmeye hazır olmak üzere kendi iradesini örgüt iradesine teslim eden kimsedir. Örgüt üyesi örgütle bir bağ kurup faaliyetlerine katılmalıdır. Örgüt üyeliğini belirlemedeki ayırt edici fark, örgüt üyesinin örgüt hiyerarşisinde verilen her türlü emir ve talimatı sorgulamaksızın yerine getirmeye hazır olması ve ifade etmesidir. Örgüt üyesinin bir suçtan cezalandırılabilmesi için örgüt kapsamında bir suç işlemesi gerekmez ise de örgütün varlığına veya güçlendirilmesine nedensel bir bağ taşıyan maddi ya da manevi somut bir katkısının bulunması gerekmektedir. Üyelik mütemadi bir suç olması nedeniyle eylemlerde bir süre devam eden yoğunluk aranır şeklinde tanımlamalarda bulunulmuştur. Benim bunlarla asker bir arkadaşımın ricası üzerine 4 saati geçmeyen iletişimim olmuştur. Kendi irademi değil onlardan gelebilecek talimatları açmak, böyle bir olgunun cesaretini onlara verebilecek tarzda bir hareketim dahi olmamıştır. Bu örgüte üyelik suçunu işlediğim iddiası, son derece zorlama bir iddia olup, gerçeği yansıtmamaktadır. Gerek yaptığım tüm birliklerde biraz içine kapanık, görev yaptığım tüm birliklerde biraz içine kapanık, duygusal, zaman zaman öfkeli, her zaman ortak hareket etme bilincine sahip özverili biri oldum. Beraber görev yaptığım tüm silah arkadaşlarımın sevgisini ve saygısını kazandım. Hiçbir zaman kaşı gözü ayrı oynayan bir insan olmadım. Zaman zaman öfkeme yenik düşüp haklı olduğum durumlarda dahi hata yaparak savunmalar aldım. Yoğun ve gayretli çalışmalarımın amirlerimce takdir edildiği zamanlar oldu. Hiçbir silah arkadaşımın hakkında girmedim. Aidiyetim, bağlılığım, sadakatim, daima devletime ve Türk Silahlı Kuvvetleri'ne ve de kurumum Deniz Kuvvetleri'ne olmuştur. Yapılan soruşturma ve yargılamaların hassasiyetine binaen, şu anda kurumum tarafından geçici olarak görevden uzaklaştırma tedbiri uygulanmaktadır. Mesleğimi seviyorum, işime geri dönmek istiyorum. Bu süreç benim ve ailem açısından son derece zor geçmektedir. İlk olarak gözaltına alındığımda verdiğim polis ifademde ve de mahkemede samimi bir şekilde hatırladıklarımın tamamını anlattım, suçsuzum, alnım ak, devletime ve kurumuma karşı alnımı kara gösterecek hiçbir davranışım olmadı, arz ederim efendim.'' şeklinde beyanda bulunmuştur.
DELİLLER:
-İddia,
-Sanık savunması,
-Tanık xxxxxxxxx'nun Mahkememiz huzurunda alınan yeminli ifadesi, ("Ben sanığı tanımıyorum. Kendisinin üzerine atılı suça ilişkin ve sabit hatlardan aranıp aranmadığına ilişkin herhangi bir bilgim, görgüm yoktur. Benzer iddia ile ben de İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanıyorum. Kendi dosyamda da sanığı tanımadığımı, aramalara ilişkin bilgimin olmadığını belirttim." şeklinde beyanda bulunmuş, 
Soru üzerine ise, "Ben kendi yargılandığım dosyamda sabit hatlardan  arandığım iddiasıyla yargılandım. Ardışık arandığım kişiler arasında sanık da vardı. Ancak kendi dosyamda da belirttiğim gibi, ben sabit hatlardan örgüt mahrem imamlarıtarafından aranmadım. Sanığın aranıp aranmadığı konusunda bilgim yoktur. Yargılandığım dosyada Hakkımda mahkumiyet kararı verilmiştir. Dosyam halen istinaf aşamasındadır." şeklinde beyanda bulunmuştur),

-TEMBİS raporu, 
-Ankesör büfe analiz raporu, 
-HTS tespit tutanağı,
-Personel tanıtma kartı, 
-Havuz sorgu tutanağı, 
-Bankasya yazı cevabı, 
-Araştırma ve tespit tutanağı, 
-Üst arama tutanağı, 
-Yakalama tutanağı, 
-xxxxxxxxx tarihli rapor,
-xxxxxxxxx tarihli büfe ankesör analiz raporu,
-BTK dan gelen xxxxxxxxxx tarihli İletişimin tespiti kayıtları,
-xxxxxxxxx  tarihli havuz sorgulama tutanağı,
-xxxxxxxxx tarihli MASAK raporu,
-Sanığa ait nüfus ve adli sicil kayıtları,
-Tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
 1-FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü:
Ayrıntıları Yargıtay 16. Ceza Dairesi'nin 24.04.2017 tarih, 2015/3-2017/3 sayılı kararında açıklandığı üzere;
Kendisini kısaca ‘Hizmet’ olarak tanımlayan FETÖ/PDY; Paravan olarak kullandığı dini, din dışı dünyevi emellerine ulaşma aracı haline getiren, siyasi, ekonomik ve toplumsal yeni bir düzen kurma tasavvuruna sahip örgüt liderinden aldığı talimatlar doğrultusunda hareket eden, bu amaçla öncelikle güç kaynaklarına sahip olmayı hedefleyen, güçlü olmak ve yeni bir düzen kurmak için şeffaflık ve açıklık yerine büyük bir gizlilik içerisinde olmayı şiar edinen, gizlilikten görünmez bir duvar inşa edip bu duvarın arkasına saklanan, böyle bir örgütlenmenin olmadığına herkesi inandırmaya çalışarak ve bunda başarılı olduğu ölçüde büyüyüp güçlenen, bir yandan da bu düşman üzerinden mensuplarını motive eden, "Altın Nesil" adını verdiği kadrolarla sistemle çatışmak yerine sisteme sahip olma ilkesiyle devlete tabandan tavana sızan, bu kadroların sağladığı avantajlarla devlet içerisinde belli bir güce ulaştıktan sonra hasımlarını çeşitli hukuki görünümlü hukuk dışı yöntemlerle tasfiye eden, böylece devlet aygıtının bütün alt bileşenlerini ünite ünite kontrol altına almayı ve sisteme sahip olmayı planlayıp, ele geçirdiği kamu gücünü de kullanarak toplumsal dönüşümü sağlamayı amaçlayan suigeneris bir suç örgütüdür.
Örgütün türü ve niteliği açısından değerlendirme yapıldığında; örgütün kurucusu, yöneticileri ve üyeleri arasında sıkı bir hiyerarşik bağın mevcut olduğu, gizliliğe riayet ettiği, görünür yüzüyle gerçek yüzü arasındaki farkı gizlediği, amaca ulaşabilmek için yeterli eleman, araç ve gerece sahip olduğu, amacının Anayasada öngörülen meşru yöntemlerle iktidara gelmek olmayıp, örgütün yarattığı kaos ortamı sonucu, demokratik olmayan yöntemlerle cebir şiddet kullanmak suretiyle parlamento, hükumet ve diğer Anayasal kurumları fesih edip iktidara gelmek olduğu, bu amacı gerçekleştirmek için Polis ve Jandarma teşkilatı, Milli İstihbarat Teşkilatı ve Genel Kurmay Başkanlığı gibi kuvvet kullanma yetkisine haiz kurumlara sızan  üyeleri vasıtasıyla, meşru organlara ve halka karşı silahlı saldırıda bulunmak suretiyle amaç suçu gerçekleştirmeye elverişli öldürme, yaralama gibi çok sayıda vahim eylem gerçekleştirdiğinin, anılan örgüt mensupları hakkında 15 Temmuz darbe girişiminden ya da örgüte mensubiyetlerinden dolayı açılıp bir kısmı derdest olan ya da mahkemelerce karara bağlanan davalar, bu davalarda dinlenen itirafçı sanıkların savunmaları ve gizli-açık tanık anlatımları, örgüt lider ve yöneticilerinin açık kaynaklardaki yazılı ve sözlü açıklamaları, Emniyet Genel Müdürlüğü'nün örgüt hakkındaki raporu gibi olgu ve tespitler dikkate alındığında; FETÖ/PDY küresel güçlerin stratejik hedeflerini gerçekleştirmek üzerine kurulan bir maşa olarak; Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasi, hukuki, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türkiye Devletini ve varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini yıkmak ve daha sonra ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini bozmak amacıyla kurulmuş  bir terör örgütüdür. Bu örgüt kuruluşundan 15 Temmuz sürecine kadar örgüt lideri Fethullah Gülen tarafından belirlenen ideolojisi doğrultusunda amaçlarını gerçekleştirmek üzere eylem ve fikir birliği içinde hareket etmiştir. Sahip olduğu yada mensuplarının tasarrufunda bulunan araç gereç bakımından 5237 sayılı TCK'nın 314/1-2 maddesi kapsamında silahlı bir terör örgütü olduğu anlaşılmıştır.
2-Sanığa isnat olunan örgüt üyeliği kavramı;
Yargıtay 16. Ceza Dairesi'nin 2016/7162 E., 2017/4786 K. sayılı kararında açıklandığı ve yargılama makamlarınca da benimsendiği üzere; örgüte üye olanlar, örgütte kurucu ya da yönetici konumunda olmayan, örgütün amacına yönelik nedensel hareketi olan, örgüt disiplinine bağlı, örgüt hiyerarşisi içinde yer alan kişilerdir(Özek, Organize Suç, s. 241). 
Örgüt üyesi, örgüt amacını benimseyen, örgütün hiyerarşik yapısına dahil olan ve bu suretle verilecek görevleri yerine getirmeye hazır olmak üzere kendi iradesini örgüt iradesine terk eden kişidir. Örgüt üyeliği, örgüte katılmayı, bağlanmayı, örgüte hakim olan hiyerarşik gücün emrine girmeyi ifade etmektedir. Örgüt üyesi örgütle organik bağ kurup faaliyetlerine katılmalıdır. Organik bağ, canlı, geçişken, etkin, faili emir ve talimat almaya açık tutan ve hiyerarşik konumunu tespit eden bağ olup, üyeliğin en önemli unsurudur. Örgüte yardımda veya örgüt adına suç işlemede de, örgüt yöneticileri veya diğer mensuplarının emir ya da talimatları vardır. Ancak  örgüt üyeliğini belirlemede ayırt edici fark, örgüt üyesinin örgüt hiyerarşisi dahilinde verilen her türlü emir ve talimatı sorgulamaksızın tamamen teslimiyet duygusuyla yerine getirmeye hazır olması ve öylece ifa etmesidir. 
Örgüte sadece sempati duymak ya da örgütün amaçlarını, değerlerini, ideolojisini benimsemek, buna ilişkin yayınları okumak, bulundurmak, örgüt liderine saygı duymak gibi eylemler örgüt üyeliği için yeterli değildir(Evik, Cürüm işlemek için örgütlenme, Syf 383 vd.).
Örgüt üyesinin bu suçtan cezalandırılması için örgüt faaliyeti kapsamında ve amacı doğrultusunda bir suç işlemesi gerekmez ise de, örgütün varlığına veya güçlendirilmesine nedensel bir bağ taşıyan maddi ya da manevi somut bir katkısının bulunması gerekir. Üyelik mütemadi bir suç olması nedeniyle de eylemlerde bir süre devam eden yoğunluk aranır.    
Doktrinde farklı görüşler (Özgenç, Suç örgütleri, Syf.22, Sözüer, Gökçen, vb.)  olsa da istikrar kazanmış uygulamaya (Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 10.06.2008 tarih ve 2007/9-270-164 sayılı kararı vb.) göre tek taraflı irade beyanıyla örgüte üye olmak imkanı bulunmamaktadır. Örgüt yönetiminin açık ya da zımni bir kabulü olmalıdır. Örgüt yöneticilerinin, örgüt faaliyeti kapsamında işledikleri bütün suçlardan asli fail olarak sorumlu tutuldukları (TCK 220/5 md.) bir sistemin, tek taraflı irade beyanı ile kendi içinde gizlilik, disiplin ve mutlak sadakat gibi zorunlu kuralları barındıran, dış dünyaya kapalı bir yapıya üye olunabileceğini de kabul etmesi beklenemez.
Temadi eden suçlardan olan örgüt üyeliği, hukuki veya fiili kesinti gerçekleşinceye kadar tek suç sayılır. Örgüt üyeliği, yakalanma, örgütün dağılması, örgütten ihraç ya da kendiliğinden örgütten ayrılma gibi sebeplerden sona erer. Yakalanmayan sanık hakkında düzenlenen iddianame temadi eden suç için hukuki kesinti oluşturmaz. Örgüt üyeliğinden mahkum olduktan sonra tekrar örgütle hiyerarşik bağ kurup süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gerektiren faaliyetlere katılması halinde yeniden üyelik suçu oluşacaktır. 
Örgüt faaliyeti çerçevesinde suç işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı da cezaya hükmolunur (TCK. 220/4). Örgüt kurma ve yönetme ya da üye olmak fiillerinin cezalandırılabilmesi için örgütün amacı doğrultusunda ve faaliyeti çerçevesinde bir suç işlenmesi şart değildir. Ancak bu kapsamda bir suç işlenirse bu düzenleme doğrultusunda gerçek içtima kurallarına göre cezalandırılacaklardır.
Suçun manevi unsuru, doğrudan kast ve "suç işlemek amacı/saiki"dir. Örgüte giren kişinin, girdiği örgütün suç işleyen, suç işlemeyi amaçlayan bir örgüt olduğunu bilmesi gerekir.
Örgüt üyesinin, örgüte bilerek ve isteyerek katılması, katıldığı örgütün niteliğini ve amaçlarını bilmesi, onun bir parçası olmayı istemesi, katılma iradesinin devamlılık arz etmesi gerekir. Örgüte üye olan kimse, bir örgüte girerken örgütün kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla kurulan bir örgüt olduğunu bilerek üye olmak kastı ve iradesiyle hareket etmelidir. Suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olmak suçu için de saikin "suç işlemek amacı" olması aranır (Toroslu özel kısım syf.263-266, Alacakaptan Cürüm İşlemek İçin Örgüt syf.28, Özgenç Genel Hükümler syf.280).
Tüm faillerin kastının suç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgüte katılmak olması gerekirken hepsinin de aynı suçları işlemek amacında olması gerekmez. Bir oluşuma dahil olan kişinin bu oluşumun suç işlemek amacında olduğunun bilincinde olması aranır. 

3-Ankesör ve Sabit Hatlardan Aranmanın Delil Olma Niteliğine Dair;
Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 26.09.2017 tarih ve 2017/956 - 2017/370 sayılı kararı ile onanarak kesinleşen Yargıtay 16. Dairesi'nin İlk Derece sıfatıyla verdiği 24.04.2017 tarih ve 2015/3 - 2017/3 sayılı kararı ile Yargıtay 16.Dairesi'nin temyiz incelemesi sonucu vermiş olduğu 14.07.2017 tarihli 2017/1443- 2017/4758 ve 13.11.2019 tarihli 2018/5526 - 2019/6842 sayılı kararlarında açıklandığı üzere; 
FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün mahrem hizmet ve yapılanması olarak adlandırılan yapılanması, Devletin en kritik ve operasyonel birimlerine sızarak örgüt hesabına yürütülen gizli faaliyetlerde bulunan bir yapı olup, örgüt mensubu sayısı mahrem yapılardan  olan Türk Silahlı Kuvvetlerinde süreç içinde artarak TSK birimlerini yönlendirebilecek ve kontrol altında tutabilecek bir güce kavuşmuştur. 
FETÖ/PDY’nin Türk Silahlı Kuvvetleri, Emniyet ve Milli İstihbarat Teşkilatları içerisinde yer alan mensupları bu örgütün “Silahlı Kanadını” oluşturmuştur.    
FETÖ/PDY’nin, TSK içerisinde diğer yapılanmalarından farklı bir yapılanmaya gittiği, tamamen hücre tipi, birbirinden habersiz ve bağımsız üniteler oluşturduğu, bu ünitelerin sivil kişilerin sorumluluğunda üst düzey komutanlar (general, albay, yarbay, binbaşı), alt rütbede subaylar (teğmen, üsteğmen, yüzbaşı) ve astsubay gruplarından oluştuğu tespit edilmiştir.
FETÖ/PDY, askeri öğrenci olarak TSK’ya yerleştirdiği mensuplarını ikişer üçer kişiden oluşan, birbirinden ayrı ve habersiz hücreler halinde abi olarak tabir ettikleri örgüt üyelerinin sorumluluğuna vermiş, kod adı vererek gerçek isimlerini gizlemiş, bu örgüt üyelerinin, hiçbir hücre diğer bir hücreden haberdar olmayacak şekilde, ayda sadece bir-iki kez örgütün evlerine gitmelerini sağlayarak ya da dışarıda yüz yüze görüşerek deşifre olmalarının önüne geçmeye çalışmıştır. TSK’ya sızan elemanların korunması, orduda tutunabilmesi ve arkadan gelenlerin önünün açılabilmesi için her türlü yol ve yöntemin uygulandığı anlaşılmıştır.
FETÖ/PDY, örgütsel tüm uygulamalarında olduğu gibi haberleşme yöntemlerinde de gizliliği esas alarak iletişim sağlamaya özen göstermiş ve bu amaçla yüz yüze (buluşma), canlı kurye, kriptolu IP hattı, not ile haberleşme, basın yayın üzerinden talimat verme, sosyal medya, telefon (GSM, operasyonel hat, ankesör, büfe arama), iletişim ve haberleşme programları (ByLock) şeklinde birbirinden faklı iletişim yöntemlerini kullanmıştır. FETÖ/PDY’nin askeri mahrem yapılanmasında, örgütün mahrem sorumlularının sevk ve idaresi altındaki askeri personel ile deşifre olmayı engellemek maksadı ile irtibat kurma yollarından birisinin de; “Kamuya açık ve birbirinden bağımsız market, büfe, kırtasiye, iddia bayii ve lokanta gibi işletmelerde bulunan ve ücret karşılığı kullanılan sabit (kontörlü/voip) hatlar ile Türk Telekom’a ait ankesörlü telefon hatlar” olduğu tespit edilmiştir. FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün “sohbet” olarak adlandırdığı örgütsel toplantıları devam ettirmek için elzem olan askeri personel ile irtibatlarında gizliliğe çok önem verdiği; FETÖ kapsamında yürütülen soruşturmalardaki şüphelilerin hatları ile kamuya açık ve birbirinden bağımsız market, büfe, kırtasiye, lokanta ve benzeri gibi sair işletmelerde kurulu bulunan ücret karşılığı kullanılan sabit hat ve ankesörlü hatların HTS kayıtlarının incelenmesinde, ardışık arama (yakın zaman diliminde birbirini takip eden peşi sıra), periyodik arama (farklı tarih ve zaman diliminde belirli gün aralığı dahilinde) ve tek arama şeklinde iletişimin gerçekleştirildiği ve irtibat sağlandığı saptanmıştır.
FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün TSK içerisindeki mahrem yapılanmasında faaliyet yürüten ve etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanan bazı şüpheliler vermiş olduğu ifadelerinde ankesör-sabit hat (büfe-market vb.) aramaları konusunda, özetle;  TSK içindeki bir kişinin örgüt adına aranacaksa kontörlü telefonu bulunan büfe, market ve kuruyemişçilerden arandığını, bunun bir tedbir olduğunu beyan etmişlerdir. 
Yapılan açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün, Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesine sızmış mensuplarının bir kısmı ile özellikle geçmiş yıllarda kullandıkları bir sistem olan büfe, market ve benzeri yerlerdeki ücretli telefonlar veya kontörlü telefonlar ile haberleşmek suretiyle örgütsel   iletişimin kurulduğu, arama işleminin genellikle tek taraflı ve kısa süreli olduğu, sadece sorumlu şahısların arama işlemini yaptığı (askeri şahıs tarafından karşı arama yapılmadığı, askeri personelin de çok sık olmamakla birlikte mahrem sorumlusuna ulaşmak istedikleri durumlarda aradığı), sorumlu şahıs tarafından aranan askeri personelin büyük kısmının rütbe, makam ve sınıf olarak genelde denk oldukları,  genel olarak her sivil yöneticinin sorumluluğunda birden fazla hücre bulunduğu ve hücrelerin 2-3 asker şahıstan (askeri öğrenci ve/veya muvazzaf personel) oluştuğu, bu asker şahısların da aynı Kuvvete mensup olup aynı rütbede bulundukları (istisnai olarak farklı rütbe ve/veya Kuvvetlere mensup asker şahıslardan bir hücre oluşabildiği, örneğin; sivil sorumlunun astsubaylardan oluşan grubunun yanında astsubaylıktan subaylığa geçen askeri personelle de ilgilenebileceği) tespit edilmiş, tek ankesör ya da sabit hattan (market-büfe-bakkal vb.) farklı asker şahısların aranması, arka arkaya arama (ardışık arama) şeklinde olması durumu da aramanın örgütsel olduğu kanısını güçlendirmiştir. 
FETÖ/PDY’nin bir iletişim aracı olarak ankesörlü/sabit hatlardan periyodik veya ardışık aramaların hukuki niteliği konusunda Yargıtay 16. Dairesi'nin 13.11.2019 tarihli 2018/5526 – 2019/6842 sayılı kararında yapılan açıklamalarda da belirtildiği üzere, ulusal ve uluslararası mevzuat hükümleri çerçevesinde başta Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 8. maddesinde ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 20. maddesinde koruma altına alınmış olan özel hayata saygıya ve özel hayatın gizliliğine ilişkin hükümler ile Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının haberleşme hürriyetine ilişkin 22., suç ve cezalara ilişkin esasların düzenlendiği 38., milletlerarası antlaşmaları uygun bulmaya ilişkin 90. maddesi; Ceza Muhakemesi Kanunun iletişimin tespiti ve dinlenilmesi ile kayda alınmasına dair 135., bir suçun işlendiğini öğrenen Cumhuriyet savcısının görevinin düzenlendiği 160., Cumhuriyet savcısının görev ve yetkilerinin düzenlendiği 161., delillerin ortaya konulması ve reddine dair 206., delillerin takdir yetkisine dair 217., hükmün gerekçesinde gösterilmesi gereken hususlara dair 230., hukuka kesin aykırılık hallerine dair 289. maddeleri Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Khan/Birleşik Krallık, 12.05.2000, B.No:35394/97, &34; Bykov/Rusya, 10.03.2009, B.No:4378/02, & 90; Khodorkovskiy ve Lebedev/Rusya, 25.07.2013, B.No:11082/06, 13772/05, & 700; Leander/İsveç, 26.03.1987, B.No:9248/81, & 59;  A. ve Diğerleri/Birleşik Krallık, 19.02.2009, B.No:3455/05, & 177 kararları ile birlikte bir bütün olarak değerlendirildiğinde; yargılama konusu olayın açıklığa kavuşturulması ve maddi gerçeğin bulunabilmesi için ispat amacıyla kullanılan her araç delil olarak kabul edilir. Bu manada esas olan, delilin keyfi ve açıkça dayanaktan yoksun olacak şekilde sanık aleyhine kullanılmaksızın, yargılamanın bir bütün olarak adil yapılmasıdır. Delillerin kabul edilebilirliği ve değerlendirilmesi ulusal mahkemelerin takdirindedir. Bir devletin terörle mücadele etmek için önlem almadan önce, felaketin gelip çatmasını beklemesi mümkün değildir. Herkesin özel yaşamına saygı gösterilmesi hakkına sahip olmasına karşılık; terörle mücadele, terör saldırılarını engellemeye yardımcı olabilecek bilgilerin toplanması, terör şüphelilerinin yakalanıp yargılanması amacıyla özel gözetleme yöntemlerinin kullanması hukuka aykırı değildir.
Suçun işlendiğini gösterir somut olgulara dayanan kuvvetli suç şüphesinin bulunması, elde edilen delilin keyfi ve açıkça dayanaktan yoksun olmayıp denetlenebilmesi, kamu düzenini bozan bir eylem olarak işlenen suçun aydınlatılamamasının ve cezasız kalmasının, toplumun dirlik ve düzeninin bozulması sonucunu doğuracağında tereddüt olmaması hususları dikkate alındığında; demokratik kurumlara, hukuk devletine, demokrasiye ve insan haklarına karşı, 15.07.2016 tarihli darbe teşebbüsünü gerçekleştiren, pek çok insanın ölümüne ve yaralanmasına sebebiyet verip bir çok ağır suçu organize şekilde işleyen FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün, çok büyük bir önem verdiği, silahlı kanadını oluşturan askeri mahrem yapılanmasına yönelik yapılan soruşturmada, şüpheliler ve suç delillerine ulaşılması amacıyla Ankara merkezli ve diğer illlerde Cumhuriyet Başsavcılıklarının yasal yetkisine dayanarak hakim kararıyla geçmişe dönük elde ettiği “iletişimin tespiti (HTS)” kayıtlarının, “hukuka uygun bir delil olarak hükme esas alınmasında herhangi bir hukuki isabetsizlik bulunmadığı, yapılan işlemin “demokratik bir ülkede gereklilik” ve “orantılılık” ilkelerine uygun” olduğu, somut olay kapsamında da, kanunda yazılı esas ve usullere göre bu tedbire başvurulmasının “iletişim özgürlüğü” hakkının özünü ortadan kaldırmayacağı kanaatine varılmıştır.
FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensuplarının iletişim yöntemi olarak ankesörlü/sabit hatlardan periyodik veya ardışık aramalar yaptıkları yönündeki tespitlerden sonra, soruşturma makamlarınca başlangıç soruşturması kapsamında ve CMK’nın 160/1 maddesinin verdiği yetkiye dayanarak yapılan araştırmalar sonucunda; FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensuplarının “sohbet” olarak adlandırdıkları örgütsel toplantılara devam etmek için kamuya açık market büfe vb. yerlerde  kurulu bulunan ücret karşılığı kullanılan sabit hat veya ankesörlü hatları özel yöntemlerle kullandıklarının tespit edilmeleri üzerine, CMK. 135/6 maddesi gereğince sabit hat ve ankesörlü hatlara yönelik iletişimin tespiti kararları alınarak uygulamaya konulması, bu cümleden olarak şüpheli kişilerin hatlarıyla kamuya açık, birbirinden bağımsız büfe, market vb. yerlerde kurulu bulunan  sabit veya ankesörlü hatların HTS kayıtlarının incelenmesi, üçüncü kişilere ait verilerin  ayıklanması  ile  yapılan analizler sonucunda şüphelilere ulaşılmasında hukuka aykırı yöntemlerin kullanıldığı ileri sürülemeyeceği gibi, ihlal edildiği iddia edilen hakka nazaran kamu güvenliğinin korunması ve suçla mücadele için sağlanan yararın üstünlüğünden de kuşku duyulmaması gerekecektir.
4-Bu açıklamalar ışığında sanığın hukuki durumu;
Sanığın iddianamede üzerine atılı olan suç, silahlı terör örgütüne üye olma olup; hazırlanan iddianamede özetle; sanık hakkında yapılan ankesör sorgusunda arandığı tarihteki görev yeri ile uyumlu olacak biçimde 2015 yılında Kocaeli ilinden 1 kez arandığı, bu aramaların 1 grup ardışık olarak sınıflandırıldığı, bu ardışık grubun örgütsel yöntem aramaları ile uyumlu olduğu, ardışıklarda yer alan şahısların rütbe bakımından şüpheli ile aynı oldukları, aramaların şüphelinin görev yerleri ile uyumlu olduğu, Sanığın kollukta verdiği ifade de etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak isteyerek bir takım beyanlarda bulunduğu ve sevk maddeleri uyarınca cezalandırılması talep edilmiş ise de;
Sanık savunmasında üzerine atılı bulunan suçlamaları kabul etmeyerek özetle; emniyette verdiği ifadesinde FETÖ/PDY ile hiçbir alakası, bağlantısı, faaliyeti olmadığı halde yapılan soruşturmaların hassasiyetine binaen, ortaokul üçüncü sınıfta sınavlara hazırlık yaptığı dönemde henüz 14 yaşında iken tanıştığı ve hatırladığı isimlerden bahsettiğini, kendisinin o kişilerle iletişiminin, müfredat derslerine çalışmak, zaman zaman dini ve ahlaki konularda sohbet etmek ve hal hatır sormaktan ibaret olduğunu, o zamanlar cemaat olarak adlandırılan bu insanlarla iletişimini henüz mesleğine başlamadan kestiğini, iletişimini kesmesinin nedeninin, askeri okul sürecinde çocukluktan çıkıp, yetişkin bir bireye dönüşmesi olduğunu, seküler bir hayat tarzı yaşamaya başladığını ve namaz kılmayı bıraktığını, bu yapının dini ve ahlaki konularda yaptıkları sohbetlerin artık kendisine hitap etmediğini,  tarih ve zamanını tam hatırlamadığını 2012-2013 yıllarında askeri okul sınavlarına hazırlık yaptığı dönemde tanıştığı, kendisi gibi askeri personel olan xxxxxxxx daveti üzerine kendini xxxxxx olarak tanıtan birisiyle 4 kez görüşmesi olduğunu, genel olarak insanların dünya görüşüne, inançlarına, etkin köklerine göre ayırmayan, toplumun her kesiminden kişilerle arkadaşlık kurulabilen bir mizaçta olduğunu, hayatının o döneminde mesleki olarak Harp Filo Komutanlığı'na bağlı gemilerde uzunca yıllar görev yaptığını,, uzun süren seyir süreleri kensisi açısından gemi içi adaletsiz iş dağılımı gibi nedenlerden dolayı psikolojik anlamda sıkıntılar yaşıdığını, ayrıca uzunca yıllar yoğun alkol kullanımı ve hayatı tek tabanca yaşamasının, kendisinde ruhsal yönden çöküntüye sebebiyet verdiğini, xxxxxx isimli şahıs ile olan görüşmelerinin hayatının bu döneminde olduğunu, bu görüşmelerinin 3 tanesi bir lokantada yemek yeme şeklinde, bir tanesi xxxx'in kendi ailesiyle beraber yaşadığı kendi evinde olduğunu, bu görüşmeler esnasında kendi ruhsal ve psikolojik durumundan bahsettiğini, ahlaki ve inançsal konularda muhabbet edildiğini, xxxxxx'in de kendi tanımlaması ile hizmet hareketinin dünyada çok büyüdüğünden, Fetullah Gülen'e olan bağlılığından ve hizmet olmasaydı kendisinin şu andaki durumunda olamayacağından bahsettiğini, bu durumun kendisini rahatsız ettiğini, xxxxxxe basına yansıdığı kadarıyla hizmet hareketi olarak tanımladığı insanların Balyoz, Ergenekon gibi operasyonlarla yanlış işlere bulaşmış olabileceklerini, islami bir din alimi olarak gösterilen Fetullah Gülen'in kendini hiç alakadar etmemesi gereken konularda yine basına yansıdığı kadar bildiği dönemin başbakanı hakkında küçük düşürücü ifadelerde bulunmasının devlet açısından kabul edilemez bir durum olacağını söylediğini, bu söylemlerinin de xxxxxx'i rahatsız ettiğini ve bir daha kendisiyle görüşmediğini, sonrasında bir daha görüşmek istediğine dair talep gelmediğini, iddianamede iradesini örgütten gelecek talimatlara açık tuttuğu yönündeki kanaatin gerçeği yansıtmadığını, ayrıca 0 saniyelik bir aramanın kendisi açısından bir delil olarak sunulmasının doğru olmadığını,  teşhis ettiği kişilerin çocuk yaşta sınavlara hazırlık yaptığı dönemde tanıştığı xxxxxxxx. O dönemdeki adıyla cemaat evinde tanıştığı meslektaşı xxxxxxxx  ve xxxxxxxx olduğunu, xxxxxx olarak tanıtan kişi ile yaptığı telefon görüşmesinin 2012-2013 yıllarında olduğunu, 2015 yılında yapılan 0 saniyelik aramanın kimin tarafından, ne amaçla yapıldığını bilmediğini, ardışık olarak arandığı tespit edilen meslektaşı xxxxxxxx'nu tanımadığını, bu yapıya hiç bir dönem para vermediğini,  gizliliğe bu derece önem veren bu örgütün toplum nazarında cemaat olarak adlandırıldığı bir  dönemde dahi  yaklaşmadığını, eşiyle 2015 yılında tanıştığını ve eşinin Atatürk'çü bir aile yapısından gelen, cumhuriyet değerleri ile yetişen öğretmen bir ailenin çocuğu olduğunu, ve hayatının hiç bir döneminde bu tarz yapılarla bir iletişimi olmadığını ve bunlara her zaman şüphe ile baktığını, kendisinin bunlarla asker bir arkadaşının ricası üzerine 4 saati geçmeyen iletişiminin olduğunu, kendi iradesini onlardan gelebilecek talimatları açmadığı gibi böyle bir olgunun cesaretini onlara verebilecek tarzda bir hareketinin dahi olmadığını, bu örgüte üyelik suçunu işlediği iddiasının, son derece zorlama bir iddia olduğunu ve gerçeği yansıtmadığını beyan ettiği;  sanığın ardışık olarak arandığı tespit edilen tanık xxxxxx'nun Mahkememizce alınan yeminli ifadesinde özetle; sanığı tanımadığını, sanığı tanımadığı için de örgütsel bir faaliyeti olup olmadığını bilmediğini, kendisinin de aynı suçtan yargılandığını ve yargılandığı davada sanığı tanımadığını beyan ettiğini, ayrıca hayatının hiç bir döneminde örgüt mahrem imamları tarafından sabit hatlardan aranmadığını beyan ettiği, sanığın örgütsel yönteme uygun olduğu iddia edilen aramasının Yargıtay'ın yukarıda bahsedilen kararında belirtilen periyodiklik kıstasına uymadığı, dolayısı ile suçlamaya konu aramaların sayısı, tarihi ve niteliği itibarıyla tek başına sanığın örgüt üyesi olarak nitelendirilmesine olanak sağlamayacağı, sanık hakkında yapılan havuz sorgu tutanağında Bylock kaydına rastlanılmadığının, örgüte müzahir şirketlerde SGK kaydına rastlanmadığının belirtildiği, Masak raporuna göre, sanığın Bankasya'da herhangi bir hesabının bulunmadığının belirtildiği, ayrıca dosya içerisine gelen ve sanık ile ilgili örgüt tarafından yapılan fişleme belgesinde sanığın örgüt üyesi olmadığı ve ümit grubu içerisinde yer aldığı bilgisinin bulunduğu, ümit grubunun anlamının ise örgüt tarafından kazanılması muhtemel kişileri ifade ettiği, bu açıdan da bakıldığında sanığın örgüt üyeleri tarafından örgüt hiyerarşisinde yer almadığına yönelik fişleme belgelerinin tutulduğu, dolayısıyla sanığın örgüt hiyerarşisi içerisinde yer aldığı, kendi iradesini örgüt iradesine terk ederek süreklilik, çeşitlilik arz eden eylemlerle örgütsel faaliyetlerde bulunduğu yönünde her türlü şüpheden uzak, somut ve yeterli delil elde edilemediği, bu hâliyle atılı suçun şüphe aşamasında kaldığı ve Ceza Hukukunun temel prensiplerinden olan "Şüpheden sanık yararlanır" ilkesi gereği silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediği ispatlanamayan sanığın beraatine karar vermek gerekmiş, açıklanan  tüm bu nedenlerle aşağıdaki şekilde hüküm tesisi cihetine gidilmiştir. 
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Sanığın üzerine atılı bulunan silahlı terör örgütüne üye olma suçundan, yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması sebebiyle, 5271 sayılı CMK'nın 223/2-e maddesi uyarınca BERAATİNE,
2-Hakkında beraat kararı verilen sanığın soruşturma evresinde gözaltına alındığı ve daha sonra serbest bırakıldığı anlaşıldığından, sanık hakkında beraat kararı verilmesi sebebiyle 5271 sayılı CMK'nın 141/1-e ve 141/2 maddeleri gereğince tazminat isteme hakkı bulunduğu, anılan yasanın 142/1 maddesi gereğince kararın kesinleştiğinin kendisine tebliğ tarihinden itibaren üç ay ve her halde kararın kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içerisinde oturduğu yerde bulunan ağır ceza mahkemesine tazminat isteminde bulunabileceği hususunun sanığa bildirilmesine (Hazır olan sanığa bildirildi),
3-Yargılama giderlerinin kamu üzerinde bırakılmasına,
4-Karardan bir suretin 5320 Sayılı Yasa'nın 16/1 maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde bilgi amacıyla soruşturmayı yürüten ilgili kolluk birimine gönderilmesine,
5-Karar kesinleştiğinde bir suretinin 5271 sayılı CMK'nın 142/1 maddesi uyarınca beraat eden sanığa tebliğine,
6-Karar kesinleştiğinde bir suretinin sanığın görev yaptığı birlik komutanlığına ve Milli Savunma Bakanlığı'na gönderilmesine,
Dair, sanık mourner ve sanığa baroca görevlendirilen müdafi xxxxxxx'nın yüzlerine karşı, İddia Makamında Cumhuriyet Savcısı xxxxxxxxhuzuruyla, 5271 sayılı CMK’nın 272 ve 273. maddeleri uyarınca, kararın tefhim tarihinden itibaren 7 gün içerisinde mahkememize ya da en yakın ağır ceza mahkemesine sunulacak bir dilekçe veya tutanağa geçirilmek ve tutanak hâkime onaylattırılmak koşulu ile zabıt katibine beyanda bulunmak suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere, mütalaaya aykırı olarak, oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.


375 KHK ile İhraç-adli yargı beraat

İletiyi paylaş


İleti bağlantısı
Sosyal Ağlarda Paylaş

Cevap Yaz

Şimdi cevap yazıp sonra kayıt olabilirsiniz. Eğer hesabınız mevcutsa, giriş yaparak üye isminizle cevaplayabilirsiniz.
Not: Gönderiniz görünmeden önce editör tarafından kontrol edilip onaylanacaktır.

Konuk
Yanıtla...

×   Yapıştırdığınız içerik biçimlendirme içeriyor.   Restore formatting

  Only 75 emoji are allowed.

×   Yapıştırdığınız bağlantı uyarlandı.   Yalnızca link göster?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Editör içeriğini temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.




  • İletiler

    • Bir düşüncem de KHK mağdurlarıyla ilgili... Mağdurlar bu işin çözümünün peyder pey olacağını bir türlü anlayamadı... pazarlamada "foot at the door" diye bir tabir vardır, yani ayağınızı kapıya koyabilirseniz, satışı büyük ihtimalle halledersiniz... burada da o ayak, ufak da olsa, KHK'lı bir grubun toplu iade olmasıydı... mesela takipsizlik-beraat alanlar iade olabilseydi, orta-uzun vadede birçok KHK'lının iade olma yolu açılacaktı, çünkü o kapı açılmış olacaktı bir kere... ama bunun yerine ne zaman takipsizlik alanların iadesi gündeme gelse, diğer tüm KHK'lılar "bizde, bizde, bizde..." demeye başladı ve o kapıya ayak bu yüzden hiç konulamadı, çünkü kapı hiç açılamadı... Bu talepler nedeniyle, iade işi toplum nazarında en ağır kişinin iade olacağı şeklinde ve çok ağır mali külfete neden olacak şeklinde yorumlandı veya imajı o şekilde verildi (Abdurrahman Dilipak'ın idareyi KHK'lılarla ilgili mali külfetle korkutma twitini hatırlayın)... halbuki hep beraber en azından takipsizlik-beraat alanlar gibi toplum vicdanını da kanatan bir kesimin iade olmasını savunsaydık, orta-uzun vadede birçok KHK'lının iadesi toplum nazarında daha kabul edilebilir hale gelecekti...
    • dostlar cidden olanağı olan yurtdışı da düşünsün. yıllardır söyledik. şahsen iade olunca da geri dönmeyi düşünmüyorum. 
    • KHK'lıların çoğunluğu bu ülkenin en dürüst, akıllı ve çalışkan kişileridir.. memur olarak doğmadık, hatta memurluk kendi adıma hiç girmemem gereken bir alandı, vasat kişilerle muhatap ola ola, beni de ortalama düşünen, risk alamayan biri yaptı... halbuki dışarıda da yapabileceğimiz birçok iş ve alan var... zaten piyasada düzgün iş yapan adam yok... eğer ilgilendiğimiz alanda gayret gösterirsek,  dürüst ve düzgün çalışırsak, eski işimize gerek kalmayacak ve ayakta durabilecek kadar kazanabileceğimize inanıyorum...
    • Daha önce de yazdım, beklentiye girmek en büyük hayalkırıklıklarının ve depresyonun temel sebebidir... KHK'lılara yapılan muamele bu ülkede kimseye yapılmamıştır, yanımızda birkaç kişi ve Allah dışında kimse yok, bizi bizden başka anlayan da o yok... toplum bizi sanki tamamen unutmuş gibi, bir anda sanki görünmez olduk (buna benzer bir bölüm Black Mirrorda vardı, suçlu kişi kimse tarafından görünmez hale geliyordu)... bu sürecin birgün biteceğini elbet biliyorum ama o zamana kadar akıl ve beden sağlığını korumak için hiç dönmeyecekmiş gibi düşünüp, kendimize yeni bir hayat kurmaktan başka yolumuz yok... birgün inşallah iade olduğumuzda da, zaten kolaylıkla yeni sürece adapte olunur... lütfen artık beklentiye girip, yaranıza daha fazla tuz basmayın, bırakın yara kabuk bağlasın... birşeylerle meşgul olmak (tercihen toprakla), zihni en iyi rehabilite yoludur...
    • Yazıp yazıp siliyorum sayın Aylin. Forumda 5. senemdeyim. 8 yıldır dünyanın en saçma en alakasız en akılsızca iftirasıyla uğraşıp duruyoruz hepimiz. Şurada senelerdir geçecek diye insanlara moral vermeye çalışıyorum. Beni şarlatan ilan etseniz haklısınız ne diyim. geçecek ama daha yılları var bu işin. Oyalanacak şeyler bulmaya çalışın. Yıllarınız gençliğiniz geri gelmeyecek dostlar.
  • Şimdi Popüler

×
×
  • Yeni Oluştur...