İçeriği gör
Konuk

Gündem Dışı Sohbet

Önerilen Yorum

Konuk RosedewittbukateR

Hoş geldiniz Sn Sevgili Teacher... ?

Ah bi de Sn Güneş gelse ne iyi olur, Sn stranger, vs...

İletiyi paylaş


İleti bağlantısı
Sosyal Ağlarda Paylaş

Teacher hocam şükür sonunda yolu bulmuşsunuz ?. Çok sevindim. Hoşgeldiniz ?.

  • Beğeni 2

672 MEB sendika istifa

İletiyi paylaş


İleti bağlantısı
Sosyal Ağlarda Paylaş
Konuk

BEN ETTİM, SEN ETME…

Lafı-sözü dinlenen, ağzından çıkan her lafa itibar edilen bir adam, bir başka adam hakkında; iddia mı desem, iftira mı desem, bir laf etmiş… Dedim ya, lafı dinlenen biri… Ağzından çıkan her söz; durgun suya atılan taşın oluşturduğu halkalar misali; halka halka, sokak sokak, mahalle mahalle, şehir şehir yayılıp, bütün ülkede duyulmuş…Ve tabi; adı geçen şahıs hakkında kimi buğz etmiş, kimi kin duymuş, kimi de öfkelenmiş!.. Anlayacağınız; bu hınçların ardından, bir linç kampanyası açılmış adam hakkında… Gıyabında, çoktaan hüküm verilmiş… Bu yargısız infazın sonunda; hani adamı ellerine geçirseler, bir kaşık suda boğacaklar!.. Aleyhinde böyle bir hava oluşmuş yani…
Günler, haftalar ve hatta aylar böyle geçip giderken; sözü dinlenir adam, bir hata ettiğini fark etmiş… Ağzından çıkan sözün, bir iftira olduğunu anlamış… Anlamış, anlamasına da; ok yaydan fırlamış bir kere… Yine de, dürüst ve imanlı bir adammış… Pişmanlık duyup, başlamış kıvranmaya… Ne yapsam, ne etsem de kendimi affettirsem? Diye düşünürken, karar vermiş; gidip özür dileyecek… Düşündüğü gibi de yapmış… Gitmiş iftira attığı adamın yanına…  Ne olur demiş; Ben ettim, sen etme!.. Bir halt işledim, ne olur beni affet! “Olur” demiş adam; özrünü kabul ederim ama, bir şartla!” Adam, sevinçle bağırmış; “Ne istersen yaparım… İstersen kölen bile olurum!.. Yeter ki beni affet!” Adamcağız, bir çuval bulmuş, içine de kuş tüylerini doldurup, ağzını bağladıktan sonra; Hadi demiş, şu dağa çıkalım! Çıkmışlar… Dağın en rüzgarlı tepesine geldiklerinde, adam çuvalın ağzını açmış, kuş tüylerini boşaltmaya başlamış!.. Kuş tüyü bu; hiç rüzgarda durur mu?.. Her birisi, ayrı bir yere dağılmış!.. Kimi Hanya’ya, kimi Konya’ya!.. Bu manzarayı şaşkınlık içinde izleyen adam, bu işin nereye varacağını merak ederken, çuvaldaki son tüyü de döken adam; kendisine iftira atan adama dönüp, demiş ki;

“Hadi, sıra sende… Rüzgarın dağıttığı şu tüyleri tek tek topla, doldur şu çuvala da, özrünü kabul edeyim!..” Mümkün mü o tüylerin hepsini tek tek toplayıp da yeniden çuvala doldurmak!.. Elbette mümkün değil!.. Çünkü, dağın her yanına dağılmışlar!.. Adam; Ben bunları nasıl toplarım? diye düşünürken, iftiraya uğrayan adam, şöyle konuşmuş:

“Senin bana attığın iftira da, aynen bu tüyler gibi, ülkenin her yanına dağıldı…” “Sen, nasıl ki bu tüyleri tek tek toplayamazsan, ben de senin sözüne kanan insanlara tek tek anlatamam!”

NOT: Siz olsanız iftira atanı bu kadar adaletsizlik zulüm yargısız infaz gördükten sonra af edebilir misiniz?

 İftiralara en iyi cevap, sessiz kalarak verilir. Bir iftira başka iftiralar doğurur ve yerleştiği yerde ebediyen kaIır.

İftira eşek arısına benzer, onu ilk vuruşta öldüremeyecekseniz, hiç dokunmamak daha iyidir. Bernard Shaw

İkiyüzlülüğü, dalkavukluğu beceren, iftirayı da becerir. NapoIyon

İftira, kılıçtan daha zalim silahtır, çünkü iftiranın açtığı yaralar hiç kapanmaz. Henry FieIding

İnsan geneIIikIe başkasına sürmek istediği çamura buIanır. Cenap Şehabeddin

İftira kötü köpek gibidir, kaçanın ardından ürür, pervasızlıkla yüzüne baktın mı sesini keser. G. Csiky

İnsan iftirayı ancak önem vermemekle yenebilir. İftira edileni değil, edeni kirletir. The CircIe

İletiyi paylaş


İleti bağlantısı
Sosyal Ağlarda Paylaş

Baktım bu başlıkta şarkı da paylaşılabiliyor.  Bu da benden olsun :) dedim. 

 

  • Beğeni 2

701 Sayılı KHK, Albatros-3A, Takipsizlik, Ret

İletiyi paylaş


İleti bağlantısı
Sosyal Ağlarda Paylaş
Konuk
Konu Sahibi Gönderim • (düzenlendi)

Evin telefonu sabaha karşı üç buçukta çaldı. Uyku sersemi adam telefonu açtı. Telefondaki ses annesine aitti. Telaşlandı, korktu başlarına bir şey mi gelmişti? Annesi “nasılsın oğlum iyi misin?” diye sordu. Oğlu şaşkın bir ifadeyle “iyiyim anne hayırdır bir şey mi oldu siz iyi misiniz?” dedi. Annesi “biz iyiyiz bir şeyimiz yok sadece sesini duymak istedim” dedi. Oğlu da “anne bunun için mi aradın saat sabahın üç buçuğu yarında konuşabilirdik?” deyince, annesi de “rahatsız mı ettim oğlum?” dedi. Oğlu “evet anne rahatsız ettin” deyince, annesi “30 sene önce sen de beni bu saate rahatsız etmiştin, doğum günün kutlu olsun” dedi. 

Güncelleme • • Konuk
kelime düzeltme

İletiyi paylaş


İleti bağlantısı
Sosyal Ağlarda Paylaş
Konuk

İncitmeyecek kadar uzak, üşümeyecek kadar da yakın olabilmek...

Eski zamanların dondurucu bir kışından bütün hayvanlar çok etkilenmiş, büyük kayıplar vermişler. Ama en çok kayıp veren kirpilermiş. Çünkü onların pek çok hayvan gibi kalın kürkleri yok, kendilerini sıcak tutması zor olan dikenleri var. Bu durumdan en az zararla kurtulmak için kirpiler meclisi toplanmış, çözüm aramaya başlamış. Tartışa tartışa, nihayet gece olunca tüm kirpilerin bir araya toplanmasına, birbirlerine yakın durarak geceyi geçirmelerine karar verilmiş. Böylece kirpiler birbirlerinin vücut sıcaklığından yararlanacak, aralarındaki hava tedavülünü önleyerek donmaktan kurtulacaklarmış.

İlk geceki deneyimlerinde bunun işe yaradığını görmüşler. Ama başka bir problem çıkmış ortaya. Üşüyen kirpiler birbirlerine fazla yaklaştıklarından yaralanmalar gerçekleşmiş. Daha sonraki gece 
yaralanma korkusundan birbirlerinden uzak durmuşlar ama bu seferde; donmalar meydana gelmiş. Ne var ki, her gece kah uzaklaşa kah yakınlaşa, deneye yanıla birbirlerinin vücut sıcaklığından yararlanacak kadar yakın, ancak birbirlerini incitmeyecek kadar uzak durmayı öğrenmişler. 

Bizim de uzun dikenlerimiz var. Bunlar hayata karşı filtrelerimiz. Bazen faydalı, bazen de zararlı. Çoğu zaman, kimseleri yaklaştırmıyoruz yanımıza. Filtrelerimizden elemeden kimseleri sokmuyoruz özel dünyamıza. Ne var ki, sıcaklık ancak yakınlaşmakla mümkün. Birbirini incitmeyecek kadar uzak, hayatın soğuk zamanlarında üşümeyecek kadar da yakın olmayı öğrenmeliyiz. Aynen kirpiler gibi...

İletiyi paylaş


İleti bağlantısı
Sosyal Ağlarda Paylaş
Teacher, 3 saat önce yazdı:

Selam, tavuklarımın hepinize selamı var:)

Hoşgeldiniz ?

  • Beğeni 3

677, adli yok, üni idari, inceleniyor.

İletiyi paylaş


İleti bağlantısı
Sosyal Ağlarda Paylaş
Konuk
Konu Sahibi Gönderim • (düzenlendi)

"Her ne doğrarsan aşına, o çıkar karşına." 

Sık sık evinin kapısını çalıp bir şeyler dilenen kadından bıkıp, oldukça rahatsız olan evin hanımı, bir gün yine aynı dilenci kapısını çaldığında ondan kurtulmaya karar verir. Dilenciye biraz beklemesini söyleyip mutfaktan bir ekmek alır ve ortasından yararak arasına peynir, zeytin yerleştirir. Tabii bu arada arasına haşarat öldürmede kullandığı kuvvetli zehirden dökmeyi de ihmal etmez.
 
Dışarıya çıkıp ekmeği dilenciye uzattığında, kadın "Allah razı olsun." deyip evden ayrılır.

İyice acıkan kadın bir caminin avlusunda biraz önce kendisine verilen ekmeği çıkarıp tam yiyeceği esnada elini yüzünü yıkamakta olan bir askerin kendisine baktığını görür. Askerin halinden, yoldan geldiği ve
 yorgunluğu anlaşılmaktadır. Dilenci, askerin bakışlarından onun aç olduğunu ve sanki "Biraz da bana ver." Manasını çıkarmıştır. Gencin haline acıyan kadın ekmeğin hepsini askere buyur eder ve oradan uzaklaşır.
 
Dilenci kadının verdiği ekmeği iştahla yiyen asker, çok geçmeden acıyla kıvranmaya başlar. Bir müddet sonra camiye gelen cemaat yerde kıvranan gencin kimin nesi olduğunu sorup öğrendikten sonra alıp evine götürürler.
 
Evin hanımı, aylardır binbir ümitle terhisini beklediği yeni terhis olmuş oğlunu perişan vaziyette karşısında görünce çırpınmaya, dövünmeye başlar. Biraz zaman geçip de sakinleşen kadın, oğluna ne olduğunu, niçin kıvrandığını sorup öğrenmeye çalışır.
 
Delikanlı biraz önce cami avlusunda bir dilenci kadının kendisine ekmek verdiğini, onu yedikten sonra bu hale geldiğini söyleyince kadın ona verdiği ekmeği hatırlar ve başından aşağıya kaynar sular dökülür. "Ben ne yaptım?" diye dövünmeye başlar ama iş işten geçmiştir. Arslan gibi delikanlı oracıkta hayata gözlerini yumar.

Etme bulma dünyasındayız. Eden bulur. Ne ekersen o çıkar karşına. Sanma ki kimsenin yaptığı yanına kalır. Sanma ki haksızlık yapana, kul hakkı yiyene bu dünya kalır. Sanma ki yuva yıkanın yuvası olur, Sanma ki mutsuzlaştıranın mutluluğu olur. Yaktığı kadar yanacak... Üzdüğü kadar üzülecek... Sen görmesen de, gücün yetmese de elbette hesabı sorulur,

Güncelleme • • Konuk
kelime düzeltme

İletiyi paylaş


İleti bağlantısı
Sosyal Ağlarda Paylaş
Teacher, 11 saat önce yazdı:

Selam, tavuklarımın hepinize selamı var:)

Hocam hoş geldiniz, hasta olan vardı, nasıl oldu?

  • Beğeni 1

689 KHK, TSK, 2' nci derece akraba gerekçe edilerek mağdur. OHAL Komisyonundan iade. 08.12.2022 ve an itibariyle Asker olarak mesleğe dönüş davası red. Araştırma Merkezinde şimdilik devam. Pes etmek yok.

13.03.2023 itibariyle eski mesleğim olan askerlik mesleğine atanmamla ilgi davada  kesin hükmüyle lehime karar verilmiştir.

07.04.2023 itibariyle eski mesleğime görevlendirme yazısı tebliğ edildi.

14 Nisan 2023 itibariyle kamu görevinden çıkarıldığında son çalıştığım birlik ve görevde mesaiye başladım.

İletiyi paylaş


İleti bağlantısı
Sosyal Ağlarda Paylaş
Konuk RosedewittbukateR
Konu Sahibi Gönderim • (düzenlendi)

Küçükken hep ipana diş macunu kullanırdık, nenemin evinde signal olurdu...

Nenemde kaldığımızda dişlerimi fırçalamayı çok severdim, çünki orda yatacağımız anlamına geliyordu, en sevdiğim yerde...

O yüzden dişimi fırçalarken signal diş macununa denk geldiğim zaman, gözlerimi kapatırım ve kendimi sanki nenemin evinde, oradaymış gibi hissederdim, bi an gerçek gibi sanki...

Ben de naptım, tabi ki hep signal diş macunu almaya başladım, çok güzeldi başlarda, gözümü kapatıyordum, sanki geçmişe dönüyordum, sonra tadı ve kokusu kayboldu, aslında kaybolmadı; sadece nöronlarım bu tada ve kokuya alıştı...

Artık beynim bu tat ve kokuyu sıradan kabul etti, tekrarlanan davranışlar, nöronlarımın işleyişini etkiledi belki...

Keşke dedim, bu kadar sık kullanmasaydım, sıradan oldu, özeldi oysa...

Özlemek de böyle bişey, hayal etmek, eski günler, işimiz, geride bıraktıklarımız, özlerken güzel...

Bazen bi şarkı, belki bir kalem, bazen eski bir evrak, bazen bir resim, ya da eskiden çay içtiğiniz kupa...

Hepsi nasıl alıyor, götürüyor insanı...

Ama işte mesela o günlerden kalan, o günleri hatırlatan bi şarkıyı, hiç beklemediğiniz bir anda duyunca güzel...

İndirip sürekli dinleyince, eskisi gibi alıp götürmüyor, kokular da öyle, alışıyor insanın burnu...

Mesela herkes evde aynı şampuanı kullanırsa, kimse kimseye temiz kokmaz demişti bir sinirbilimci, sizinkinden farklı bir şampuanı kullanmalı ki, farklı gelsin...

İnsan neyi özlüyorsa, onu hatırlatan şeyleri de sadece arada bi tatmalı...

Bir de;

Anladım ki özlediğiniz ne varsa, kavuştuğunuz zaman da herşeyin büyüsü kayboluyor...

O yüzden özlemek, kavuşmaktan daha mutluluk veriyor, özleyen insanlar daha çok umut besliyor...

"Hayallerdir insanı hayata bağlayan, gerçekleştikçe yerini doldurmak lazım, yoksa yaşamak çok sıkıcı..."

Yaaa evi süpürüyordum, kendini bunu yazarken buldum... ?
 

Güncelleme • • RosedewittbukateR

İletiyi paylaş


İleti bağlantısı
Sosyal Ağlarda Paylaş



  • İletiler

    • Hocam, kendinize haksızlık etmeyin. Devlet söz vermiş 657ye uyduğun sürece sorun yok demiş. Birçok kişi de buna güvenip kendini o memuriyet için hazırlamıştı ve o işe kendini adamıştı. Özellikle belli bir yaştan sonra gerçekten zordu bu işler. Birçok kişiye de yedikleri damga çok ağır geldi, yeni bir hayat kurmak için o psikolojik gücü kendilerinde bulamadılar. Bunun üstüne uğraştığımız davaları parçalanan aileleri ekleyin. Hayatta kalabilmeniz bile başarı aslında.
    • 8 sene geçti ve hiç bir şey değişmedi. Parkomatta  çalışdım, inşaatlarda çalıştım, tarla işlerinde çalıştım, bir buçuk sene kadar dershanede çalıştım (depremden sonra kapandı) fabrikada 3-5 ay çalıştım ödeme sorunu olunca  ayrıldım yine inşaattayım. 8 yılda bir kazmaya sap olamadım, ortalamaya baksan 8 yıl asgari ücret altında kazandım. Hep günü kurtarma uğraşıyla  geçti 8 sene. Bu 8  sene bana ne kadar beceriksiz işe yaramaz olduğumu gösterdi. Bazen düşünüyorum nasıl bir günahım varmışta bu duruma düştüm ve kurtulamıyorum ... Ülkenin hukuk olsun adalet olsun ekonomi olsun vesaire memnun değilizya, ben bunun bin katı kendimden memnun değilim ...
    • Yeminle şaka gibiyiz ya. Herkese açık bir forumda birbirine dilekçe dava danışan, fikir alış verişi yapan, sabır tavsiye eden, gündem hakkında analizler yapan "terörist" mi olur arkadaş? İçinde olmasak tam bir komedi değil mi şu durum aslında? 8 sene be.
    • Bir düşüncem de KHK mağdurlarıyla ilgili... Mağdurlar bu işin çözümünün peyder pey olacağını bir türlü anlayamadı... pazarlamada "foot at the door" diye bir tabir vardır, yani ayağınızı kapıya koyabilirseniz, satışı büyük ihtimalle halledersiniz... burada da o ayak, ufak da olsa, KHK'lı bir grubun toplu iade olmasıydı... mesela takipsizlik-beraat alanlar iade olabilseydi, orta-uzun vadede birçok KHK'lının iade olma yolu açılacaktı, çünkü o kapı açılmış olacaktı bir kere... ama bunun yerine ne zaman takipsizlik alanların iadesi gündeme gelse, diğer tüm KHK'lılar "bizde, bizde, bizde..." demeye başladı ve o kapıya ayak bu yüzden hiç konulamadı, çünkü kapı hiç açılamadı... Bu talepler nedeniyle, iade işi toplum nazarında en ağır kişinin iade olacağı şeklinde ve çok ağır mali külfete neden olacak şeklinde yorumlandı veya imajı o şekilde verildi (Abdurrahman Dilipak'ın idareyi KHK'lılarla ilgili mali külfetle korkutma twitini hatırlayın)... halbuki hep beraber en azından takipsizlik-beraat alanlar gibi toplum vicdanını da kanatan bir kesimin iade olmasını savunsaydık, orta-uzun vadede birçok KHK'lının iadesi toplum nazarında daha kabul edilebilir hale gelecekti...
    • dostlar cidden olanağı olan yurtdışı da düşünsün. yıllardır söyledik. şahsen iade olunca da geri dönmeyi düşünmüyorum. 
×
×
  • Yeni Oluştur...